“Yemek istiyorsan, aÅƧıya kĆ¼fretme…” [1] Kabul etmeli, her yeni “izm”, her yeni akım, en Ƨok da, en fazla beslendiÄi ideolojilerden...
“Yemek istiyorsan,
aÅƧıya kĆ¼fretme…”[1]
Kabul etmeli, her yeni “izm”, her yeni akım, en Ƨok da, en fazla beslendiÄi ideolojilerden bir “kopuÅ” savıyla ortaya Ƨıkar. Hele ki, yeni “izm” kendini yıkım koÅulları Ć¼zerine inÅa etme savı ve gayretindeyse, bu “kopuÅ” daha sancılı, daha inkĆ¢rcı, daha keskin olmaya yƶnelecektir.
Bir “rĆ¼Åt” ispatı gĆ¼dĆ¼sĆ¼nden itim saÄladıÄı ƶlĆ§Ć¼de, bu anlaÅılabilir bir durumdur da…
Neo-liberal ideoloji ve uygulamaların emekƧilerin tĆ¼m sosyal kazanımlarını yeryĆ¼zĆ¼ ƶlƧeÄinde budadıÄı, dĆ¼nya kaynaklarının tĆ¼mĆ¼nĆ¼ bir avuƧ Ćokuluslu Åirketin talan alanına dƶnĆ¼ÅtĆ¼rdĆ¼ÄĆ¼ bir tarihsel kesitte, “Marksizm iflas etti, proletarya ƶldĆ¼, tarih sona erdi!” vaveylaları arasında boy veren “yeni sol hareketler” de, ƶyle gƶrĆ¼lĆ¼yor ki, bu “erginleme” mantıÄından, bu neredeyse “Freudyen” “patricide” (babayı ƶldĆ¼rme) gĆ¼dĆ¼sĆ¼nden kaƧınamamaktalar…
“Muhalif” cephede “bĆ¼yĆ¼k anlatılar” yapıbozumuna uÄratılır, yatay sınıf ƧeliÅkilerinin yerine dikey kimlik savları ikame edilir, giderek parƧalanan [Kadın; GĆ¼neyli kadın; GĆ¼neyli siyahĆ® kadın; GĆ¼neyli eÅcinsel siyahĆ® kadın; GĆ¼neyli eÅcinsel, siyahĆ®, Protestan kadın; GĆ¼neyli eÅcinsel, siyahĆ®, Protestan, genƧ kadın; GĆ¼neyli eÅcinsel, siyahĆ®, Protestan, genƧ, iÅsiz kadın; ve ilh…] kesimsel talepler birbiriyle yarıÅtırılırken, neo-liberal vahÅetin krizden krize sĆ¼rĆ¼klediÄi “egemenler” cephesinde “Marksizm’in gĆ¼ncelliÄi” Ƨoktan (yeniden) tartıÅma alanına girdi bile.[2]
Yıkım sĆ¼recindeki, ve/fakat bu sĆ¼reƧte tĆ¼m “bios”u peÅinden sĆ¼rĆ¼kleyen kapitalizmin alarm Ƨanları Ƨalarken, onun en “uyanık” ideologları, restorasyon umuduyla Marksizm’e sarılıyor; pekĆ¢lĆ¢, kendini Åu ya da bu tarzda kapitalizm karÅısında konumlandıranlar iƧin Marksizm’le “barıÅma” vakti gelmedi mi?
Mouffe, Touraine, Habermas gibi ideologların gƶrĆ¼Ålerinden beslenen “yeni toplumsal hareketler”in Marx’ı yeterince “Ƨevreci”, “feminist”, “yerlici” vb. bulmadıklarına dair eleÅtirilerini fazlaca dinledik. Bu eleÅtiriler, aÄırlıklı olarak Marx ile Engels’in “ne demediÄi” Ć¼zerine yaslanmaktaydı.
Gelin bu kez tersinden bir yol izleyelim, ve ƶrneÄin Marx’ın kadın sorunu Ć¼zerinde sƶylediklerinden hareketle neler yapabileceÄimize bir bakalım…
MARKSÄ°ZM’E FEMÄ°NÄ°ST Ä°TÄ°RAZLAR
1960’lı yılların sonlarına doÄru radikal toplumsal muhalefet hareketlerinin iƧerisinden Ƨıkan “yeni” feminizm(ler), ƶzellikle de reel sosyalizmin ƧƶkĆ¼ÅĆ¼nĆ¼n ardından hayatta kalabilmeyi baÅaran diÄer muhalif hareketlerin ƧoÄu gibi, ideolojik aƧıdan hızla Marksizm’den uzaklaÅma yoluna girdi. Bu yoldaki argĆ¼manlar kabaca Åƶyle ƶzetlenebilir:
- Bir sınıf mĆ¼cadelesi stratejisi olarak Marksizm, toplumların zıt Ƨıkarlara sahip sınıflar olarak yatay bir eksende bƶlĆ¼ndĆ¼ÄĆ¼nĆ¼ savunur. Oysa bu saptamanın doÄru olup olmadıÄından baÄımsız olarak toplumlar cinsiyetler ve cinsiyet rolleri, yani kadınlık ve erkeklik ekseninde dikey olarak (da) bƶlĆ¼nmĆ¼ÅtĆ¼r. TĆ¼m kadınlar, tĆ¼m erkekler tarafından baskı ve denetim altında tutulmakta ve (bazı feminist tahlillere gƶre) sƶmĆ¼rĆ¼lmektedir. Åu hĆ¢lde kadınların mĆ¼cadelesinin ana mihveri, sınıfsal baskı ve sƶmĆ¼rĆ¼ye karÅı deÄil, Ć¼zerlerindeki cinsel baskıya karÅı mĆ¼cadele olmalıdır. Bir baÅka deyiÅle kadınların en bĆ¼yĆ¼k (ve ortak) dĆ¼Åmanı kapitalizm (ya da sınıflı toplum) deÄil, Patriyarka/Ataerkidir.
- Ä°ÅƧilerin/emekƧilerin siyasal ve toplumsal kurtuluÅu iƧin ƧaÄrı Ƨıkartan Marksizm, cinsiyet kƶrĆ¼dĆ¼r; Marx’ın tarihin aktƶrĆ¼ olmaya ƧaÄırdıÄı iÅƧi sınıfı, ƶzĆ¼nde “eril”dir; Marksist “toplumsal kurtuluÅ projesi” kadınların “kurtuluÅ”tan sonra bulaÅık yıkamaya, dayak yemeye devam edip etmeyecekleri konusunda bir Åey sƶylemez.
- Marksizm kadınları burjuvazi-proletarya ekseninde bƶlerek, “burjuva feminizmi” olarak mahkĆ»m ettiÄi, kadınların XIX. yĆ¼zyıl mĆ¼cadelelerinin kadınlar aƧısından taÅıdıÄı ƶnemi ikincilleÅtirmekte, ƶnemsizleÅtirmekte, gƶrĆ¼nmezleÅtirmektedir.
- Marksistler arasında kadın konusunda en duyarlısı sayılan Engels’in Ailenin, Devletin, Ćzel MĆ¼lkiyetin Kƶkeni kitabı, etnografik hataları ve bugĆ¼n geƧersizliÄi yaygın kabul gƶren evrimci hattı benimsemesinin yanı sıra, “kadının tarihsel yenilgisi”ni aƧıklamada yetersiz, hatta hatalıdır. Ćzel mĆ¼lkiyetin erkeklerin elinde yoÄunlaÅmasının, erkeklerin kadınları da temellĆ¼k etmesine zemin hazırladıÄını kabul edecek olsak bile, ne Marx, ne de Engels, ƶzel mĆ¼lkiyetin neden kadınların deÄil de erkeklerin elinde temerkĆ¼z ettiÄini aƧıklayamamaktadırlar. Bu durum, kadının ikincil/madĆ»n konumunu aƧıklamada ekonomi-politik dıÅında baÅka faktƶrlerin etken olmuÅ olabileceÄinin kanıtıdır. Bƶylelikle farklı feminist eÄilimler kadınların ezilmesinin kƶkeni konusunda farklı aƧıklama ƧerƧevelerine mĆ¼racaat edecekler: psikoloji, kĆ¼ltĆ¼r, biyoloji… ya da “kƶken” arayıÅıyla ilgilenmeyi tĆ¼mĆ¼yle terk edeceklerdir[3]…
XX. yĆ¼zyılın son ƧeyreÄi feminizmi ƶzet, ƶzet olduÄu ƶlĆ§Ć¼de de basitleÅtirilmiÅ olan bu argĆ¼manlarla Marksizm’le arasına hatırı sayılır bir mesafe koyarken (bu mesafede Marksistlerin feministlere karÅı yĆ¼rĆ¼ttĆ¼kleri sert “ideolojik mĆ¼cadele”nin ve yaÅanan sosyalizmin “Kahraman Analık Madalyaları” gibi ‘absĆ¼rd’ uygulamaların da hatırı sayılır bir payı olduÄu geƧerken belirtilmeli), reel sosyalizmin ƧƶkĆ¼ÅĆ¼, feminizm(ler)i, yapıbozumculuk, postmodernizm gibi, kendisini daha rahat hissedebileceÄi baÄlamlara yerleÅmesinin ortamını biƧimlendirdi.
MARX VE ENGELS: NE DÄ°YORLARDI?
Sanıyorum iÅe “feministlerin Marx’a, Marksizm’e yƶnelttikleri eleÅtiriler doÄru mu/ne kadar doÄru?” sorusuyla baÅlamak, sorunu tĆ¼mĆ¼yle bataÄa saplayacak bir giriÅim olacaktır. Zira bƶylesi bir soru, Marx ve Marksizm’i tamamlanmıŠbir ƶÄreti, noktalanmıŠbir dogma olarak gƶren feminist (ya da Ƨevreci, ĆĆ§Ć¼ncĆ¼ DĆ¼nya’cı, yerlici vb.) yanılgıyı paylaÅmak olacaktır.
DoÄrudur; Marx’ın onca yapıtı arasında kadınlık durumuna iliÅkin gƶreli pek az veri vardır. YaÅamının bĆ¼yĆ¼k bir bƶlĆ¼mĆ¼nĆ¼ sermayeyi deÅifre etme ve insanlıÄın sermaye tahakkĆ¼mĆ¼nden ƶzgĆ¼rleÅmesi perspektifini geliÅtirme yolunda geƧiren Marx, insanları “cinsiyet rolleri”nden Ƨok, sermaye karÅısındaki toplumsal konumlanıÅları aƧısından ele alma eÄilimindedir. Bu aƧıdan “feminist” olduÄu sƶylenemez.
Ancak, Engels’le birlikte Marx, kendi ƧaÄında kadının ƶzgĆ¼rleÅmesi perspektifinin en ısrarlı savunucuları arasında yer almıÅlardır.
“Kendi ƧaÄında” dedim; Avrupa’da Fransız Ä°htilali’nin yarattıÄı altĆ¼stlĆ¼klerin bir “burjuva dĆ¼zeni” hĆ¢linde nizam ve intizama sokulduÄu bu “ƧaÄ”da, kadınların durumunu en iyi, 1804 tarihli Napoleon Medeni Yasası temsil eder. 213. maddesinde “Koca karısını korumalı, kadın kocasına itaat etmelidir,” denilen bu yasa, evli kadınları kocasının izni olmadan miras bırakmak, mirasa konmak, para biriktirmek, mĆ¼lk satın almak, satmak, yolculuk yapmak, meslek sahibi olmak, ticaretle uÄraÅmak vb. haklarından yoksun bırakmaktadır. MedenĆ® Yasa’nın gerisindeki “demir yumruk”, Napoleon ise, Devlet Konseyi (Conseil d’Etat)’ne Åƶyle seslenmekte beis gƶrmemekteydi: “Tabiat kadınları bizim kƶlemiz olarak yaptı. Kocanın karısına: Madam dıÅarı Ƨıkmayacaksınız, Madam Komedya’ya gitmeyeceksiniz! Madam, Åu veya bu kiÅiyi gƶrmeyeceksiniz! Yani, Madam, beden ve ruh olarak bana aitsiniz demek hakkı vardır.”[4]
Evet, devir restorasyon devridir; tabii kadınlar iƧin de… Fransız Ä°htilali’nin barikatlara ƧıkardıÄı kadınlar evlerine geri pĆ¼skĆ¼rtĆ¼lmĆ¼Å, buna direnenlerse kodeslere, hatta giyotine gƶnderilmiÅtir - Olympe de Gouges, Rose Lacombe gibi…
Napoleon Yasası’nın “ruhu”, yalnızca Fransa’da deÄil, tĆ¼m Avrupa Ć¼lkelerinde kol gezmektedir. ĆrneÄin Ä°ngiltere’de 1870’e dek, gƶreneksel hukuka gƶre kadın evlendiÄinde hĆ¼kmĆ® Åahsiyetini yitirmekte, kocasının yasal kiÅiliÄi iƧinde massolmaktaydı.[5] Yine Ä°ngiltere’de (1840’larda) yargıƧlar kocalara karılarını dƶvme ve “zalimce davranmadıÄı sĆ¼rece hapsetme” yetkisini vermekteydi, dahası, Almanya’da kocanın karısına karÅı zor kullanması, 1900’e kadar yasaldı.[6]
Ćstelik bu durum, dƶnemin burjuva entelijansiyası aƧısından hiƧ de “sorunlu” sayılmamaktaydı. “Kadının kaderi ve tek Åƶhreti erkeklerin kalbini Ƨarpıtmasıdır,” diyordu H. de Balzac. “Kadın kontratla elde edilen bir maldır; taÅınır bir maldır, Ć§Ć¼nkĆ¼ malik olmak senettir; nihayet kadın, aƧık konuÅursak erkeÄin eklentisinden baÅka bir Åey deÄildir.”
“Napolyon gibi ben de kadınlardan hiƧ hoÅlanmam,” diye ekliyordu Lord Byron. “Eline bir ayna, bir de Åeker tutuÅturun, mutlu olacaktır.”
Ve “kadının yeri ne olmalıdır?” sorusuna Bonald’ın yanıtı netti: “Kadınlar politik topluma deÄil, aileye aittir; ve tabiat onları kamu hizmetleri iƧin deÄil, ev iÅleri iƧin yapmıÅtı.”
XIX. yĆ¼zyıl Avrupası’nda, kadınların mevcut konumlarına itirazlar, genellikle Ć¼topik ya da bilimsel, sosyalistlerden yĆ¼kselmekteydi.
Ćtopik sosyalistlerden Saint Simon, Olinde Rodrigues, Prosper Enfantin, hele ki “Toplumsal ilerleme ve ƧaÄ deÄiÅimleri, kadınların ƶzgĆ¼rlĆ¼Äe doÄru ilerleyiÅiyle orantılıdır; toplum alanında gerilemeler ise kadınların ƶzgĆ¼rlĆ¼ÄĆ¼nĆ¼n azalmasıyla meydana gelirler. Kadın imtiyazlarının geniÅlemesi, tĆ¼m toplumsal ilerlemenin genel ilkesidir,” diyen, kadınların “dikiÅ ve mutfakla sınırlanması”na karÅı Ƨıkıp kurguladıÄı “falanster”lerde “genƧ kızları bir mal olarak sunup alƧaltan” evliliÄi ilga eden, kadınları bilimle, eÄitimle uÄraÅmaya ƧaÄıran Fourier[7]… kadınlar iƧin “ƶzgĆ¼rleÅme” ƧaÄrısı Ƨıkartan devrimci seslerdir.
Marx ile Engels, kadınların ƶzgĆ¼rleÅmesi konusunda Ć¼topik sosyalistlerin perspektiflerini eleÅtirel bir tarzda devralmıÅlardır. Marx, Kutsal Aile’de Fourier ile birlikte seslenir:
“Kadın cinsinin aÅaÄılanması aynı zamanda hem uygarlık hem de barbarlıÄın ƶzsel bir ƶzelliÄidir, Åu tek ayırımla ki, uygar dĆ¼zen, barbarlıÄın yalın biƧimde uyguladıÄı kusurlardan her birini, Ƨift yƶnlĆ¼, belirsiz ve ikiyĆ¼zlĆ¼, bileÅik bir varoluÅ biƧimine yĆ¼kseltir… Kadının kƶlelik iƧinde tutulması olgusundan kimse, erkekten daha derin biƧimde cezalandırılmamıÅtır.”[8]
Ćte yandan, kadının “metalaÅması” ile kapitalist sistem arasındaki baÄlantıyı, erken yıllarında, 1848’de kaleme aldıkları KomĆ¼nist Manifesto’da aƧıÄa Ƨıkartırlar…
“Ama siz komĆ¼nistler kadınların ortaklaÅalıÄını getireceksiniz” diye baÄırıyor tĆ¼m burjuvazi koro hĆ¢linde.
Burjuva karısını salt bir Ć¼retim aracı olarak gƶrĆ¼r. Ćretim araƧlarının ortaklaÅa kullanılacaÄını duyunca doÄal olarak, kadınların da herkes iƧin ortak olma yazgısından kaƧınamayacaÄı sonucuna varır.
Oysa burjuvalarımızın KomĆ¼nistlerin aƧıkƧa ve resmen tesis edeceklerini ƶne sĆ¼rdĆ¼kleri kadınların ortaklaÅalıÄı karÅısındaki erdemli ƶfkelerinden daha gĆ¼lĆ¼nƧ bir Åey yoktur. KomĆ¼nistlerin kadınların ortaklaÅalıÄını getirmelerine gerek yok; o hatırlanamayacak kadar uzun bir zamandır var.
Ortak kullanılan fahiÅeleri bir yana bırakacak olursak, emrindeki proleterlerin karıları ve kızlarıyla yetinmeyen burjuvalarımız birbirlerinin karılarını ayartmaktan bĆ¼yĆ¼k zevk alıyorlar.
Burjuva evliliÄi gerƧekte ortak karılar sistemidir ve KomĆ¼nistler olsa olsa, ikiyĆ¼zlĆ¼ce gizlenen bir kadınların ortaklaÅalıÄı yerine aƧıkƧa yasallaÅmıŠbir ortaklıÄı getirme isteÄiyle suƧlanabilirler. Ćte yandan, mevcut Ć¼retim sisteminin ilgasının bu sistemden kaynaklanan kadınların ortaklaÅalıÄının, yani hem kamusal hem de ƶzel fuhÅun ortadan kaldırılmasını getirmesi gerekeceÄi, kendinden bellidir.”[9]
Marx, sermayenin insanlıÄı tahakkĆ¼m altına alıŠkoÅullarını olduÄu kadar burjuvazinin “pĆ¼riten” ahlĆ¢kındaki ikiyĆ¼zlĆ¼lĆ¼ÄĆ¼ de aƧıÄa Ƨıkartmanın peÅindedir:
“Ćapkın burjuva, evliliÄi ihlĆ¢l eder ve gizlice zina yapar; tĆ¼ccar spekĆ¼lasyon ve sahte iflas yoluyla baÅkalarını mĆ¼lkiyetten mahrum bırakarak mĆ¼lkiyet kurumunu ihlĆ¢l eder; genƧ burjuva kendini imkĆ¢n bulduÄu zaman kendi ƶz ailesinden baÄımsız kılar; kendi Ƨıkarı iƧin fiilen ailesini daÄıtır; fakat evlilik, ƶzel mĆ¼lkiyet, aile teorik olarak el sĆ¼rĆ¼lmemiÅ kalırlar; zira pratikte bunlar, Ć¼zerinde burjuvazinin hĆ¢kimiyetini kurduÄu temeldirler; zira burjuva Åekli ile, bunlar her zaman ihlĆ¢l edilen kanunun dini bĆ¼tĆ¼n bir Yahudi’yi gene dini bĆ¼tĆ¼n bir Yahudi yaptıÄı gibi, burjuvayı burjuva yapan Åartlardır.”[10]
“ĆzgĆ¼rleÅme”nin ƶnkoÅullarını bƶylelikle -proletarya iƧin olduÄu kadar kadınlar iƧin de- mevcut Ć¼retim ve mĆ¼lkiyet iliÅkilerinin deÄiÅtirilmesi baÄlamına yerleÅtiren bu perspektifin ƶtesinde, Marx yazılarında kadınlık sorununa iki baÄlamda deÄinmektedir: Ćzel mĆ¼lkiyetin ilgasını ailenin ilgası, dolayısıyla serbest ve kuralsız cinsel iliÅkiler olarak algılayan (kendi deyiÅiyle) “kaba komĆ¼nizm”in “liberterliÄi” karÅısında “komĆ¼nist ahlĆ¢k”ın savunulması ve kadınların (ve Ƨocukların) XIX. yĆ¼zyıl Avrupası’nda emekƧi sınıflar iƧerisindeki acınası koÅullarına dikkat Ƨekmek… Ä°ki ƶrnekle yetinelim. Ä°lki:
“Ćzel mĆ¼lkiyete karÅı, kamulaÅtırılmÄ±Å Ć¶zel mĆ¼lkiyeti Ƨıkarmaya yƶnelen bu hareket, evliliÄe (ÅĆ¼phesiz bu mĆ¼nhasır ƶzel mĆ¼lkiyetin bir Åeklidir) karÅı, kadının kolektif ve bayaÄı bir mĆ¼lkiyet hĆ¢line geldiÄi, kadınların ortaklaÅa kullanılmasını ƧıkardıÄı zaman hayvanĆ® bir Åekilde ifade edilmiÅ olur. Kadınların ortaklaÅa kullanılması fikrinin bu kaba ve dĆ¼ÅĆ¼nceden yoksun komĆ¼nizmin sırrını meydana ƧıkardıÄı sƶylenebilir. (…) -Her yerde insan kiÅiliÄini reddeden- bu komĆ¼nizm, zaten kendi zıttı olan ƶzel mĆ¼lkiyetin bir belirtisidir. (...)
(…) Kolektif Åehveti tatmine yarayan bir nesne ve bir av gibi gƶrĆ¼len kadın, sadece kendisi iƧin yaÅayan insanın sonsuz alƧalıÅını ifade eder; zira insanın kendi hemcinsi ile olan iliÅkilerinin sırrı, ƧeliÅkisiz, kesin, aƧık ifadesini, kadın ve erkek iliÅkisinde ve dolaysız ve doÄal cinsel iliÅkiyi anlayıŠtarzında bulur. BeÅerĆ® varlıkların gerekli, doÄal gerekli, doÄal, dolaysız iliÅkisi, kadın ile erkek arasındaki iliÅkidir. Bu doÄal iliÅkide, insanın doÄa ile iliÅkisi doÄrudan doÄruya insanın hemcinsi ile olan iliÅkisini temsil eder, aynı Åekilde insanın hemcinsi ile olan iliÅkisi, doÄrudan doÄruya doÄa ile, kendi ƶz doÄal doÄrultusu ile olan iliÅkisini temsil eder. Bƶylece bu iliÅki, hissedilir bir Åekilde belirli bir olaya indirgenmiÅ insanĆ® ƶzĆ¼n ne dereceye kadar insan iƧin tabiat hĆ¢line geldiÄini ve ne dereceye kadar tabiatın insanın beÅerĆ® ƶzĆ¼ hĆ¢line geldiÄini ortaya Ƨıkarır. Bunun iƧindir ki, bu iliÅkiye dayanarak, insanın geliÅim derecesi hakkında hĆ¼kĆ¼m verilebilir.”[11]
Marx’a gƶre burjuva dĆ¼zeninin kendi “aile”sini tahrip etmesinin iki biƧimi vardır. Bunlardan ilki, “birbirlerinin karılarını ayartmaktan bĆ¼yĆ¼k zevk duyan” burjuvazinin ikiyĆ¼zlĆ¼ ahlĆ¢kı ise, ikincisi, kapitalizmin acımasız bir sƶmĆ¼rĆ¼ sistemiyle proleter ailesini iƧerisine sĆ¼rĆ¼klediÄi “sĆ¼rdĆ¼rĆ¼lemezlik”tir… Yani kadın ve Ƨocukları gĆ¼nde 14-15 saatlik bir ƧalıÅmaya, “erimiÅ domuz yaÄıyla birkaƧ dilim ekmek ve bir fincan sĆ¼tsĆ¼z Ƨay”dan[12] ibaret bir tayına, “ergen genƧ erkek ve kızların, babalarla annelerin, hepsinin domuzlar gibi yaÅayıp aynı odada beraber yattıÄı”[13]koÅullara mahkĆ»m kılan kapitalizmin insanlıktan uzaklaÅtırıcı koÅulları… Bƶylelikle, dƶnemin emekƧilerin yaÅam koÅullarında bazı dĆ¼zeltimleri ƶngƶren kimi raporlarından aktarır:
“Ćocuklarını okula gƶnderecek yerde iÅten Ƨıkarılma tehdidiyle onlardan menfaat saÄlamaya ebeveyni zorlayan bazen bucak memuru, bazen patronlardır. TĆ¼m kuvvet ve zaman kaybı, ekici ve ailesine olaÄanĆ¼stĆ¼ ve gereksiz yorgunluÄun neden olduÄu tĆ¼m acılar, ebeveynin Ƨocuklarındaki ahlĆ¢ksızlıÄı kır evlerinin sıkıÅıklıÄına ve grupların iÄrenƧ tesirine baÄladıkları tĆ¼m olaylar, yoksul emekƧilerin ruhunda anlaÅılması kolay ve ayrıntılarına girilmesi gereksiz hisler uyandırırlar. EmekƧiler, asla sorumlu olmadıkları ve ellerinde olaydı hiƧbir zaman rıza gƶstermeyecekleri ve yenecek kudrete sahip olmadıkları Åartlardan gelen ahlĆ¢kĆ® ve fiziksel dertlerle kuÅatılmıŠolduklarını gayet iyi biliyorlar.”[14]
F. Engels ise, “kadın sorunu”nu ele alıÅı bakımından daha kapsamlı, daha bĆ¼tĆ¼ncĆ¼ldĆ¼r.Ailenin, Ćzel MĆ¼lkiyetin, Devletin Kƶkeni (AĆMDK), kadınların tarihsel yenilgisiyle emekƧilerin tarihsel yenilgisini, ƶzel mĆ¼lkiyet ve devletin koÅut ortaya ƧıkıŠtarihi iƧerisinde birbirine baÄdaÅtırma giriÅimidir. Modern (kapitalist) toplumda erkeÄin kadın Ć¼zerindeki baÅatlıÄını kapitalist mĆ¼lkiyet iliÅkileriyle aƧıklar. Bu baÅatlık, hukukĆ® reformlarla giderilemez. (“Modern bireysel aile kadının gizli ya da aƧık eviƧi kƶleliÄine dayanmaktadır; ve modern toplumda yalnızca, kendisinin molekĆ¼lleri gibi olan ferdĆ® ailelerden oluÅmuÅ bir yıÄındır. GĆ¼nĆ¼mĆ¼zde, ƶrneklerin bĆ¼yĆ¼k ƧoÄunluÄunda erkeÄin ailesini besleyecek parayı, hiƧ olmazsa mal-mĆ¼lk sahibi sınıflarda kazanması gerekir, bu da kendisine ƶzellikle kanunla imtiyaz tanınması gerekmeyen baÅat bir konum vermektedir. Aile iƧinde erkek burjuvadır ve kadın proletaryayı temsil eder. Ama sanayi dĆ¼nyasında, proletarya Ć¼zerindeki ekonomik baskının ƶzel niteliÄi, bĆ¼tĆ¼n aƧılıÄıyla, ancak kapitalist sınıfların bĆ¼tĆ¼n yasal imtiyazları kaldırıp iki sınıfın hukuksal eÅitliÄi tam yerleÅtirilince kendisini belli eder; demokratik cumhuriyet iki sınıf arasındaki zıtlıÄı elemez, tersine bu zıtlıÄın mĆ¼cadeleyle ƧƶzĆ¼mlendiÄi bir alan saÄlamaktan baÅka Åey yapmaz. Ve aynıÅekilde, modern ailede erkeÄin kadına Ć¼stĆ¼nlĆ¼ÄĆ¼nĆ¼n ƶzel niteliÄi ve aralarında gerƧek bir toplumsal eÅitlik saÄlama Åekli ve gerekliliÄi ancak iki cinsiyet hukukĆ® alanda eÅit haklara sahip olunca bĆ¼tĆ¼nĆ¼yle gĆ¼n ıÅıÄına Ƨıkacaktır. Ä°Åte o zaman kadının kurtulmasının birinci Åartının bĆ¼tĆ¼n kadınların kamu sanayine girmesi olduÄu ve bu Åartın da ferdĆ® ailenin toplumun ekonomik birimi niteliÄinin ortadan kaldırılmasını gerektirdiÄi gƶrĆ¼lecektir.”[15]
Hem emekƧiler hem de kadınlar, her ikisi iƧin de kurtuluÅ, ƶzel mĆ¼lkiyetin nihaĆ® biƧimi olan kapitalist Ć¼retim (ve mĆ¼lkiyet) iliÅkilerinin ortadan kaldırılmasıdır. Bundan sonrası ise, gelecek kuÅakların iÅidir:
“Ćok yakında kapitalist Ć¼retime vurulacak bir sĆ¼pĆ¼rge darbesinden sonradır ki cinsel iliÅkilerin ƶrgĆ¼tlenmesi hakkında bulunacaÄımız kehanet, bilhassa ortadan kalkacak olan Åeylerle sınırlıdır. Fakat sonra ne olacaktır? Bu yeni bir nesil yetiÅtiÄi zaman kararlaÅtırılacaktır; hayatlarında asla, bir kadının teslimiyetini para karÅılıÄında, veya herhangi bir sosyal zorunluluk yardımıyla satın alma durumunda kalmayacak bir erkek nesli; asla, ne kendilerini gerƧek bir aÅk dıÅındaki sebeplerden dolayı bir erkeÄe teslim etme durumunda, ne de bu teslimiyetin ekonomik sonuƧlarının korkusu yĆ¼zĆ¼nden sevdiÄi kiÅiyi reddetme durumunda kalmayacak bir kadın nesli. Bu insanlar yaÅadıÄı zaman, bugĆ¼nden nasıl davranmaları gerektiÄine inandıÄımız Åeylerden tasa duyarlarsa ne Ć¢lĆ¢; kendi tƶrelerini ve herkesin hareket tarzı hakkında karar verecek kamu oyunu kendileri yaratacaklardır. Ä°Åte hepsi bu kadar.”[16]
ATAERKÄ°/SINIFSAL SĆMĆRĆ - NE KADAR AYRI?
Evet, Marx ile Engels, kadınların madĆ»nluÄunu, maddĆ® yaÅamın Ć¼retilmesi sĆ¼reƧleriyle aƧıklayarak, kadınların ƶzgĆ¼rleÅmesi konusunda maddeci bir perspektif sunmuÅlardır. Marksizm “gƶkyĆ¼zĆ¼nden inme” bir kutsal doktrin deÄil de, inÅa hĆ¢linde bir sĆ¼reƧ olduÄundan, bu sunum, hiƧ kuÅku yok ki, geliÅtirilmeye, zenginleÅtirilmeye aƧıktır; yine hiƧ kuÅku yok ki “Marksizm ve kadın” denildiÄinde akla ilk gelen katkılardan biri olan Engels’in Ailenin, Ćzel MĆ¼lkiyetin, Devletin Kƶkeni’nde, dayandıÄı kaynaÄın (L. H. Morgan’ın Eski Toplum’u) etnografik eksikliklerinden ve dƶnemin baÅat paradigması evrimciliÄin topyekĆ»nluÄundan kaynaklanan hatalar vardır. Peki bu eksiklik ve hatalar, kadınlıÄın madĆ»nluÄuna iliÅkin ƧƶzĆ¼mlemelerde Marksizm’i bir kenara atmayı gerektirir mi? Ya da, Marksizm’i kaale almayan bir kadınların kurtuluÅu perspektifi mĆ¼mkĆ¼n mĆ¼dĆ¼r? Dilerseniz, biraz bunu tartıÅalım…
Feminist literatĆ¼r, kendi iƧerisindeki ƧeÅitli gƶrĆ¼Å ayrılıklarına karÅın, kadınların ezilmiÅliÄinin toplumların sınıflı yapısından deÄil, bir “eril tahakkĆ¼m ve/veya temellĆ¼k biƧimi” olan Ataerki/Patriyarka’dan kaynaklandıÄı konusunda neredeyse oybirliÄi iƧerisindedir. Ataerki’nin salt bir tahakkĆ¼m biƧimi mi olduÄu, yoksa kadının bedeni Ć¼zerinde olduÄu kadar emeÄi Ć¼zerinde bir temellĆ¼k (dolayısıyla da sƶmĆ¼rĆ¼y)Ć¼ iƧerip iƧermediÄi konusunda rivayet muhtelif de olsa, toplumların sınıflara bƶlĆ¼nmesini ƶncelediÄi ya da onunla “iliÅkinsiz” olduÄu, yaygın bir kabul gƶrmektedir. O zaman iÅe, ataerkinin sınıflı toplum tarihiyle iliÅkileri Ć¼zerine tartıÅmakla baÅlamak gerekecektir.
Konuya ilk dikkat Ƨeken, yıllar boyunca SSCB’nin Stalin dƶneminde benimsenmiÅ “ilkel-kƶleci-feodal-kapitalist-sosyalist” sıralı “beÅli toplumsal evrim Åeması”na karÅı Åiddetli bir mĆ¼cadele yĆ¼rĆ¼ten Fransız yapısal Marksistleri olmuÅtur.[17] Ćzetin ƶzetiyle, yapısal Marksistler, Marksist literatĆ¼rde “eÅitlikƧi/komĆ¼nalist” olarak tanımlanan toplum tiplerindeki farklılaÅmıŠgĆ¼Ć§ iliÅkileri Ć¼zerinde durmuÅlar, ve ƶrneÄin, hemen tĆ¼ketil(e)mediÄi iƧin denetlenmesi gereken toplumsal bir Ć¼rĆ¼nĆ¼n, yani “hasadın” sƶz konusu olduÄu, bu nedenle daha istikrarlı grup yapıları gerektiren “Ƨapa/bahƧe-tarımcısı (horticulturalist)” toplumlarda emek-gĆ¼cĆ¼ kritik bir unsur hĆ¢line geldiÄinden, kadınların Ć¼reme potansiyelinin denetim altına alındıÄına, bu denetimin akraba grubu ya da kabilenin yaÅlı erkeklerince Ć¼stlenildiÄine iÅaret etmektedir. Bƶylelikle grubun yaÅlı erkek Ć¼yeleri bir yandan toplumsal Ć¼rĆ¼nĆ¼n Ć¼retim ve daÄıtımının kooperatif ƶrgĆ¼tlenmesi, bir yandan da kadınların farklı gruplar arasındaki mĆ¼badelesi yoluyla toplumsal yeniden-Ć¼retim/Ć¼remenin denetimi iÅlevini Ć¼stlenmektedirler.[18]
GerƧekten de, etnografik araÅtırmalar ƧoÄu hortikĆ¼ltĆ¼ralist toplumun, Ƨiftlerin serbestƧe farklı gruplar arasında dolaÅabildiÄi, kolayca ƧƶzĆ¼lĆ¼p yeniden toplanabilen, istikrarsız “takım”lar hĆ¢linde ƶrgĆ¼tlenen avcı-toplayıcıların tersine, soyun ana ya da baba hattından izlendiÄi, istikrarlı “kabileler” biƧiminde ƶrgĆ¼tlendiÄini ortaya koymaktadır. Bƶylelikle kadınların gƶreli ƶzerk bir yaÅam sĆ¼rdĆ¼rebildiÄi avcı-toplayıcıların tersine,[19] ƶzellikle soyun babadan izlendiÄi kabilelerde kadınların bedenleri ve emekleri, kabilenin yaÅlı erkeklerinin oluÅturduÄu bir jerontokrasinin sıkı denetimi altında tutulmakta, kadınlar -ittifak ve ticareti gĆ¼vence altına alınacak tarzda- kabileler arasında mĆ¼badele edilmekte, kadın zinası aÄır yaptırımlara tabi tutulabilmektedir…
Bu bulgular, kadınların “ÅeyleÅtirilmesi”nin, tarihsel olarak Marksist literatĆ¼rĆ¼n kabul ettiÄinden farklı bir noktada, iktisadi-toplumsal sınıfların biƧimleniÅinden ƶnceye denk dĆ¼ÅebileceÄine iÅaret etmesi aƧısından ƶnemlidir. [Ancak Åunu vurgulamak ƶnemli: Engels, “erkeÄin kadın Ć¼zerindeki sƶmĆ¼rĆ¼sĆ¼nĆ¼n tarihteki ilk sƶmĆ¼rĆ¼ biƧimi” olduÄunu sƶylerken[20] hortikĆ¼ltĆ¼ralist toplumlara iliÅkin, ƧoÄu XX. yĆ¼zyılın ikinci yarısında aƧıÄa ƧıkmıŠbu bulgulardan habersiz olmasına karÅın, gerƧekten de ÅaÅırtıcı bir ƶnsezi sergilemektedir!]
Her durumda, ataerkinin tohumlarını hortikĆ¼ltĆ¼ralist toplumlarda teÅhis etmek, onun sınıfsal sƶmĆ¼rĆ¼ iliÅkilerinden baÄımsız, cinsiyete dayalı bir gƶrĆ¼ngĆ¼ olduÄunu kanıtlamaya yetmemektedir. Tam tersine ataerki, ancak sınıflı toplumlarda kalıcılıÄını saÄlayan, istikrar kazanan, yapısallaÅan bir “iktidar formu”, yani ƶzĆ¼nde siyasal bir gƶrĆ¼ngĆ¼dĆ¼r. Atayanlı (soyu erkek tarafından izleyen) kabile toplumlarında kadınlarla erkekler arasındaki gĆ¼Ć§ iliÅkilerini kadınlar aleyhine asimetrikleÅtiren bu (terimin geniÅ anlamında yorumlanması kaydıyla) “siyasallık”, ortaya ƧıktıÄında iktisadĆ® sƶmĆ¼rĆ¼nĆ¼n iƧerisine yerleÅeceÄi tahakkĆ¼m kalıplarını bƶylelikle saÄlayabilmiÅtir… Ve bu asimetrikleÅtirici etkisi sayesindedir ki kadınları, bilinen tĆ¼m sƶmĆ¼rĆ¼ye dayalı toplumsal formasyonlarda bir toplumsal kategori olarak ikincilleÅtirebilmiÅtir. Åu hĆ¢lde “ataerki”nin, -bir sınıfın bir baÅka sınıfı (daha doÄrusu toplumun geri kalanını) sƶmĆ¼rmesinden ibaret olan- iktisadĆ® “ƶz”Ć¼n, tarihsel olarak deÄiÅken “tezahĆ¼rĆ¼” olduÄunu sƶyleyebiliriz - ve bunu sƶylerken Marx’tan kopmamız da gerekmez…
Ataerki (tahakkĆ¼m) ile (sınıfsal) sƶmĆ¼rĆ¼ arasındaki iliÅkiyi bu tarzda kurgulamak, kadınlar Ć¼zerindeki eril tahakkĆ¼mĆ¼n, sƶmĆ¼rĆ¼ biƧimleri deÄiÅse dahi neden ve nasıl sĆ¼regittiÄini anlamamıza olanak saÄlayacaktır. ĆĆ¼nkĆ¼, tarihte tahakkĆ¼m ve sƶmĆ¼rĆ¼ye dayalı tĆ¼m toplumsal iliÅki tĆ¼rleri, bir sınıflı toplum biƧiminden diÄerine, biƧim deÄiÅtirerek de olsa devredilir. Yani Asyatik, kƶleci, yarı-feodal ya da feodal tĆ¼m sƶmĆ¼rĆ¼ sistemleri, kabile toplumlarının baÄrında biƧimlenmiÅ olan bu eÅitsizlik biƧimini devralarak yeniden biƧimlendirmiÅlerdir. Ama kadınların eÅitsizliÄi sorunu en ƧapraÅık biƧimini kapitalizmde edinecektir.
KAPÄ°TALÄ°ZMÄ°N ATAERKÄ°NÄ° YENÄ°DEN ĆRETMESÄ°
Åu hĆ¢lde vurgulamalı, kadınların eÅitsizliÄi kapitalizmin bir Ć¼rĆ¼nĆ¼ deÄil, deyim yerindeyse, bir “girdi”sidir. Kapitalizm kendisini ƶnceleyen sistemlerden devraldıÄı diÄer eÅitsizlikler -kır-kent eÅitsizliÄi, etnik-dinsel azınlıklar, bƶlgeler arası eÅitsizlikler, yƶneten-yƶnetilen eÅitsizliÄi…- gibi, kadın-erkek eÅitsizliÄini de kendi iÅlerliÄi doÄrultusunda dƶnĆ¼ÅtĆ¼rerek iƧselleÅtirmiÅ/iÅlevselleÅtirmiÅtir.
YĆ¼kselen kapitalizmin devraldıÄı kadınlık manzarası, kadınların ikinci sınıf varlıklar olarak konumlarının dinsel buyrultularla tescil edildiÄi, kamusal alandan, yani iktisadĆ®, siyasal, toplumsal karar alma sĆ¼reƧlerinden dıÅlandıkları, beden ve cinsellikleri Ć¼zerinde aÄır bir denetim ve tahakkĆ¼mĆ¼n sĆ¼rdĆ¼rĆ¼ldĆ¼ÄĆ¼ bir sahnedir. Kapitalizm boyunca kadınların her tĆ¼rlĆ¼ kazanımı, kanları, canları pahasına elde ettiklerinin tanıÄı, taÅlanan, hakaretlere uÄrayan, hapislerde sĆ¼rĆ¼nen Ä°ngiliz Sufragette’ler, giyotinde can veren Fransız Olympe de Gouge ve benzerleridir…
Oysa kapitalist sistem iƧerisinde kadınların kazandıÄı her hak, yeni ve farklı eÅitsizliklere dƶnĆ¼Åecektir. Bƶylelikle, ƶrneÄin mĆ¼lk edinme, eÄitim gƶrme, ƧalıÅma, sosyal gĆ¼vence, seƧme ve seƧilme gibi hakları kazanmıŠolmaları, kadınların dĆ¼nyadaki mĆ¼lklerin yalnızca yĆ¼zde 4’Ć¼ne sahip olmalarına, eÄitim dĆ¼zeylerinin erkeklerin gerisinde seyretmesine ve “kadınca” alanlara yƶneltilmesine, en dĆ¼ÅĆ¼k gelir ve prestijli iÅlerde yoÄunlaÅmalarına, erkeklerle Ć¼cret farklılıÄının en iyi koÅullarda yĆ¼zde 15-20 dĆ¼zeyinde seyretmesine, siyasal karar mekanizmalarındaki temsillerinin vitrin deÄerinin Ć¼zerine Ƨıkamamasına, eril Åiddete uÄramalarına, ev iÅleri ve Ƨocukların bakım yĆ¼kĆ¼nĆ¼ hemen tĆ¼mĆ¼yle Ć¼stlenmelerine engel oluÅturmamıÅtır.
Bir baÅka deyiÅle sistem, devraldıÄı eÅitsizliÄi boyutlandırarak sĆ¼rdĆ¼rmektedir. ĆĆ¼nkĆ¼ ƶncelleri gibi kapitalizm de, nihaĆ® olarak bir kaynak aktarma rejimidir: emekƧilerden patronlara, azınlıklardan hĆ¢kim gruplara, GĆ¼ney Ć¼lkelerinden Kuzey’e, kadınlardan erkeklere aktarılan kaynakların giderek azalan sayıda elde yoÄunlaÅması, bir sistem mantıÄıdır. Bu gƶrĆ¼ngĆ¼yĆ¼, “kapitalizmin ataerkini yeniden Ć¼retmesi” olarak tanımlayabiliriz.
YĆ¼zlerce yıllık sınıf mĆ¼cadelelerinin emek kesimine kazandırdıÄı tĆ¼m “haklar”ı berhava etme giriÅimi olarak, kapitalizmin “ƶzĆ¼ne dƶnĆ¼ÅĆ¼” olarak tanımlayabileceÄimiz neo-liberal kapitalizmde ise bu “kaynak aktarma”, emekƧi sınıfların direniÅ hatları geriye ƧekildiÄi ƶlĆ§Ć¼de, had safhaya ulaÅmaktadır. Bu bakımdan kapitalizmin neo-liberal evresinde, kadınlık durumunda da bir “bozgun”un yaÅanmakta olduÄunu rahatlıkla sƶyleyebiliriz. Ä°Åte bu durumun somut verileri:
BilindiÄi Ć¼zere, neo-liberalizm, istihdamın “deregĆ¼larizasyonu”, “emeÄin esnekleÅtirilmesi”, sermayenin “devingenleÅmesi” adına iÅgĆ¼cĆ¼nĆ¼n en ucuz, iÅƧilerin en ƶrgĆ¼tsĆ¼z olduÄu bƶlgelere yƶnelmesini (de) iƧermektedir. En “ucuz”, “uysal” ve “ƶrgĆ¼tsĆ¼z” iÅgĆ¼cĆ¼nĆ¼ ise, kadınlar sunmaktadır Ƨokuluslu sermayeye.[21] Bƶylelikle neo-liberalizm, ataerki Åahsında, sermaye temerkĆ¼zĆ¼ ve sƶmĆ¼rĆ¼nĆ¼n yoÄunlaÅtırılması alanında “harika” bir mĆ¼ttefik bulmuÅtur. Bunun en Ƨıplak ƶrneÄini, bize, “bir Ć¼lkenin siyasi sınırları iƧinde bulunmasına raÄmen, gĆ¼mrĆ¼k uygulamaları gibi dıŠticaret kısıtlamaları dıÅında bırakılmıÅ, yatırımcılara vergi muafiyeti tanınmıÅ, altyapı ve iletiÅim olanakları dĆ¼nya dĆ¼zeyinde olan, ƶrgĆ¼tlenme zorlukları nedeniyle sendikaların pek uÄrayamadıÄı yerler”[22]olan, Novamed’in kadın emekƧilerinin direniÅinden tanıdıÄımız “serbest bƶlgeler” sunmaktadır:
“Bƶlge yaÅam alanı olarak da soyutlanmıÅ, ya duvar var Ƨevresinde ya da tel ƶrgĆ¼. Kapitalizm kĆ¼resel ƶlƧekte yayıldıkƧa, Ć¼retim yedek sanayi iÅgĆ¼cĆ¼nĆ¼n bol bulunduÄu Ć¼lkelere kayıyor ve serbest bƶlgelerin sayıları artıyor. 1975’te Asya, Avrupa, Latin Amerika’da, 25 Ć¼lkede 79 tane ‘serbest Ć¼retim bƶlgesi’ varken, 1995’te bunların sayısı 200’e ƧıkmıÅ. Buralarda ƧalıÅan iÅƧi sayısı 1970’lerde 725 bin iken, 90’ların ikinci yarısında 4 milyonu aÅtı. Bu bƶlgelerde ƧalıÅan kadınların hikĆ¢yeleri ortak.
Malezya’da yabancı sermaye yatırımlarını ƶzendirmek amacıyla hazırlanan bir broÅĆ¼rde yazılanlar ‘ortak hikĆ¢ye’ tespitini destekler nitelikte: ‘Oryantal kadınların el hĆ¼nerleri dĆ¼nya Ƨapında meÅhurdur. Onların elleri kĆ¼Ć§Ć¼ktĆ¼r, olaÄanĆ¼stĆ¼ bir hız ve dikkatle ƧalıÅırlar. DoÄalarından kaynaklanan bu meziyetlerle Ć¼retim hattınızın etkinliÄine daha fazla katkı sunabilirler.’
Asya’dan Latin Amerika’ya geƧelim. Ä°lk olarak 1960’larda Meksika-Amerika sınırında serbest bƶlgede kurulan ‘maquila’ adı verilen ve kadınların parƧa birleÅtirerek Ć¼retim yaptıÄı
fabrikalarda da durum pek farklı deÄil. Yapılan araÅtırmalar kadınların buralarda ƧalıÅabilmek iƧin gebelik testine, cinsel hayatlarının aƧıÄa Ƨıkarılmasına, aybaÅı dƶnemlerinin sorgulanmasına ses Ƨıkarmadıklarını gƶsteriyor. ĆalıÅma konusunda pek seƧenekleri yok Ć§Ć¼nkĆ¼.
Nikaragua’da ise hĆ¼kĆ¼met yeni serbest bƶlgeler inÅa ediyor. BaÅÅehir Managua yakınlarındaki Maquila’larda kadın iÅƧilerin Åartları Meksika’dan farklı deÄil. Nikaragua’da faaliyet gƶsteren ‘Maria Elena Cuadra’ (MEC) isimli bir kadın ƶrgĆ¼tĆ¼nĆ¼n serbest bƶlgelerde ƧalıÅan kadınlara iliÅkin gƶzlemleri Åƶyle: ‘Kadınlar dikiÅ makinelerinde gĆ¼nde 8-12 saat, taburelerde oturarak ƧalıÅıyorlar. Åeflerin sistemli kontrolĆ¼ ve aÅaÄılanmalarına maruz kalarak akort Ć¼retimi yapıyorlar. GĆ¼nde iki kez tuvalete gidiyorlar. DikiÅ tozları nedeniyle kadınların ƧoÄunda nefes alma gĆ¼Ć§lĆ¼ÄĆ¼ var. DĆ¼ÅĆ¼k sayısı fazla ve sistemli cinsel tacize maruz kalıyorlar. Hamile kalınca iÅten Ƨıkarılıyorlar’...”[23]
Ćstelik, neo-liberalizm koÅullarında yoÄunlaÅan emek, ƶzellikle de kadın emeÄi sƶmĆ¼rĆ¼sĆ¼, yalnızca “serbest bƶlgeler”le sınırlı deÄildir. 1980’lerden bu yana kadın istihdamında -Kuzey Ć¼lkelerinde artıyor gƶrĆ¼nse bile- genel bir daralma ve vasıfsızlaÅma sĆ¼reci yaÅanmaktadır. Kadınların gerek “esnek/yarı zamanlı iÅler” olarak nitelenen ve daha dĆ¼ÅĆ¼k Ć¼cretler ƶdenen iÅlerde, gerekse sƶmĆ¼rĆ¼nĆ¼n “kayıtsız Åartsız” bir tarzda zincirinden boÅandıÄı “enformel sektƶr”de yoÄunlaÅması, bir rastlantı deÄildir…
Durumu dilerseniz, TĆ¼rkiye verilerinden izleyelim:
2004 yılı sayımına gƶre TĆ¼rkiye’de 70 milyon 556 bin insan yaÅıyor. Bu insanların 21 milyon 791 bini ƧalıÅan nĆ¼fus. 2001’den beri ƧalıÅan nĆ¼fus oranında kayda deÄer bir farklılaÅma yok. Bu ƧalıÅan sayısında 16 milyon 23 bini erkeklerden, 5 milyon 768 bini ise kadınlardan oluÅuyor. ĆalıÅan erkeklerin 3 milyon 676 bini nitelikli tarım, hayvancılık, ormancılık ve su Ć¼rĆ¼nleri alanında toplanıyor ve toplam ƧalıÅan erkek nĆ¼fusunun yĆ¼zde 23’Ć¼nĆ¼ oluÅturuyor. ĆalıÅan kadınların 2 milyon 774 bini ƧalıÅan erkeklerle aynı alanda toplanıyor. Yani ƧalıÅan kadınların yĆ¼zde 48’i nitelikli tarım, hayvancılık, avcılık, ormancılık ve su Ć¼rĆ¼nleri alanında, bir baÅka deyiÅle kırsal alanda toplanıyor. Kadınların ikinci yoÄunlaÅtıkları alan da nitelik gerektirmeyen iÅler. Bu alanda ƧalıÅan kadınların tĆ¼m ƧalıÅan kadınlara oranı yĆ¼zde 14.
Bu genel tablonun yanı sıra Åunları da aktarmak faydalı olacaktır. Erkeklerde madencilik ve taÅocaklarında 103 bin, imalat sanayiinde 3 milyon 21 bin kiÅi ƧalıÅıyor. UlaÅtırma, haberleÅme ve depolama da ƶnemli bir baÅlık. Burada da 1 milyon 38 bin insan ƧalıÅıyor. Kadınlarda ise madencilik ve taÅocaÄı Ƨok yoÄunluk olan bir alan kuÅkusuz deÄil. Buna raÄmen imalat sanayide 779 bin kiÅi ƧalıÅıyor. UlaÅtırma, haberleÅme ve depolamada sadece 62 bin kiÅi ƧalıÅıyor. Kadınların ikinci bĆ¼yĆ¼k iÅ alanı sosyal hizmetler ve kiÅisel hizmetler alanı. Bu alanda 877 bin kadın ƧalıÅıyor. Bu ƧalıÅan nĆ¼fus daÄılımlarına bakarak klasik anlamda bir proleter nĆ¼fus birikiminin ciddi anlamda olmadıÄı ileri sĆ¼rĆ¼lebilir. Ayrıca ƧalıÅan erkek nĆ¼fusun 3 milyon 677 bini toptan ve perakende ticaret, lokanta ve otellerde yer alıyor. Bu alanda ƧalıÅan kadın sayısı 502 bin. Burası ƧalıÅan kadınların Ć¼Ć§Ć¼ncĆ¼ bĆ¼yĆ¼k ƧalıÅma alanı.
Yine 2004 sayımına gƶre 49 milyon 906 bin kiÅi 15 yaÅının Ć¼zerinde yani 20 milyon civarında bir nĆ¼fus 15 yaÅın altında. Burada muhakkak iÅarete edilmesi gereken bir nĆ¼fus kesimi de 18 milyon 763 bin iÅgĆ¼cĆ¼ne dĆ¢hil olmayan kadından 13 milyon 301 binini ev kadınlarının oluÅturması.
Åu hĆ¢lde, TĆ¼rkiye’de ƧalıÅan kadınların bĆ¼yĆ¼k bƶlĆ¼mĆ¼, yani yĆ¼zde 48’i kırsal alanda, bĆ¼yĆ¼k ƧoÄunluÄu “Ć¼cretsiz aile iÅƧisi” statĆ¼sĆ¼yle ƧalıÅmaktadır. Kırsaldan kentlere gƶƧ arttıkƧa bu kadınlar “ev kadını” kimliÄini edinir; bir baÅka deyiÅle Ć¼lkemizde 13 milyon 301 bin kadın ev kadını, ya da daha doÄru bir deyiÅle, “gizli iÅsiz”dir,[24] ve toplumun en kırılgan kesimini oluÅtururlar. Dahası, son yıllarda giderek “geri dƶnĆ¼ÅsĆ¼z” bir gƶrĆ¼nĆ¼m yĆ¼klenen iÅsizlik, kadınların “eve Ƨekilmesi”ni hızlandırmaktadır; ƶrneÄin, TĆÄ°K (TĆ¼rkiye Ä°statistik Kurumu) Hanehalkı Ä°ÅgĆ¼cĆ¼ anketi sonuƧlarına gƶre 2007 yılı iƧerisinde istihdam alanından Ƨekilen 368 bin kiÅinin 248 bini kadındır; yani son bir yıl iƧerisinde “ev kadınları”nın sayısı 248 bin artmıÅtır.[25] Buna bir de “iktisatta neo-liberal, siyasette muhafazakĆ¢r” AKP hĆ¼kĆ¼metinin kadınların istihdamını teÅvik edici politikalardan vazgeƧtiÄini [gerekƧe trajikomik: “eÅitliÄe aykırı olduÄu iƧin” deniliyor…] ekleyecek olursak, bu eÄilimin hızlanarak sĆ¼receÄini kestirmek, kehanet sayılmaz. Ćte yandan, kadının ƧalıÅmasının durumunda fazla bir dĆ¼zeltime yol aƧtıÄını ƶne sĆ¼rmek de pek mĆ¼mkĆ¼n gƶzĆ¼kmemekte. ĆĆ¼nkĆ¼:
“TĆ¼rkiye’de 9 milyon 480 bin kiÅinin herhangi bir sosyal gĆ¼venlik kurumuna kaydı olmadan ƧalıÅtıÄı belirlendi. TĆ¼rkiye Ä°statistik Kurumu’nun verilerine gƶre kasım ayında istihdamdaki toplam nĆ¼fus 20 milyon 867 bin kiÅi olurken, bunun 9 milyon 480 binini, herhangi bir sosyal gĆ¼venlik kuruluÅuna kaydı bulunmayanlar oluÅturdu. Ćcretli olarak ƧalıÅan toplam 10 milyon 989 bin kiÅiden, yĆ¼zde 20.6 oranındaki 2 milyon 268 bininin kayıt dıÅı ƧalıÅtıÄı belirtildi.
Toplam sayıları 1 milyon 468 bin olan yevmiyelilerin ise yĆ¼zde 90.6 oranındaki 1 milyon 330 bini kayıt dıÅı olarak ƧalıÅıyor.(…)
Kayıt dıÅı ƧalıÅanlar iƧinde en bĆ¼yĆ¼k grubu Ć¼cretsiz aile iÅƧileri oluÅturuyor. Bu kiÅilerin toplam sayısı 2 milyon 722 bin kiÅi dĆ¼zeyinde bulunuyor. Bunların da yĆ¼zde 95.8 oranındaki 2 milyon 609 bini sosyal gĆ¼venlik Åemsiyesinden yoksun durumda. Normal bir istihdam olanaÄı elde edemediÄi iƧin mevcut konumda yer alan bu kiÅilerin, Ć¼cretsiz aile iÅƧisi Åeklinde tanımlanması, TĆ¼rkiye’deki iÅsizliÄin boyutlarını da olduÄundan kĆ¼Ć§Ć¼k gƶsteriyor. Kayıt dıÅı ƧalıÅanlar toplamının 4 milyon 531 bini tarımda, 4 milyon 949 bini ise tarım dıÅı sektƶrlerde bulunuyor. Kayıt dıÅılık oranı tarımda yĆ¼zde 87, diÄer sektƶrler ortalamasında yĆ¼zde 31.6 dĆ¼zeyinde bulunuyor.”[26]
“KayıtdıÅı”nda bĆ¼yĆ¼k ƧoÄunluÄu oluÅturanların ana gƶvde itibariyle kadınlar olduÄunu belirtmeye gerek var mı?
Åu hĆ¢lde gelin, bir saptama yapalım: Neo-liberal kapitalizm, Ć¼lkemizde olduÄu gibi kĆ¼resel ƶlƧekte de kadın emeÄini deÄersizleÅtirmektedir. Emek cephesi zayıfladıkƧa, kadın emeÄi Ć¼zerindeki sƶmĆ¼rĆ¼nĆ¼n ve “vasıflasızlaÅma”nın sĆ¼regideceÄi, ƶngƶrĆ¼lmelidir.
DEÄERSÄ°ZLEÅEN YALNIZ EMEK MÄ°?
Kadın emeÄinin bu “deÄersizleÅmesi” sĆ¼recine, kadın bedeninin ve kiÅiliÄinin “deÄersizleÅmesi” sĆ¼reci eÅlik ediyor. Bunun somut gƶstergeleri ise, bir yandan kadın saÄlıÄı ve kadınlara yƶnelik Åiddete iliÅkin veriler, diÄer yanda ise, “kadın karÅıtı sƶylem”in eriÅtiÄi pervasızlık dĆ¼zeyi.
Ćnce ikinciden baÅlayalım. BilindiÄi Ć¼zere ABD tarihinde ilk kez bir kadın, baÅkanlık yarıÅında sahne aldı ve Demokrat Parti’nin baÅkan adayı olmak Ć¼zere, kıran kırana yarıÅıyor. “Kadının ƶzgĆ¼rleÅmesi” adına “gƶz yaÅartıcı” bir ƶrnek, deÄil mi? Kazın ayaÄı hiƧ de ƶyle deÄil oysa. AyÅe KadıoÄlu’nun izlenimlerinden okuyoruz:
“(…) Bu tartıÅmalar arasında, yine Ć¼nlĆ¼ feminist yazar ve eylemci Robin Morgan’ın Hillary Clinton’ı desteklemek iƧin kaleme aldıÄı bir yazı var ki, Ƨok ama Ƨok etkileyici. Morgan, Hillary Clinton’a desteÄini ise kadına karÅı olan ayrımcılıÄın ne denli ‘ince’ bir konu olduÄunu hatırlatarak veriyor. ĆrneÄin, seƧim konuÅmalarından birini yaparken dinleyiciler arasından birisi Hillary Clinton’a ‘Sen git de benim gƶmleklerimi Ć¼tĆ¼le’ diye baÄırıyor. Bu duruma basın ve televizyonlarda fazlaca tepki verilmiyor. Oysa, diyor Morgan, birisi Ƨıkıp da Obama’ya ‘sen git de benim pabuƧlarımı parlat’ deseydi (yani ırkƧı bir imada bulunsaydı) yer yerinden oynardı. John McCain’e ‘DiÅi kƶpeÄi (bitch) nasıl yeneceÄiz?’ diye sorduklarında, McCain kahkahalarla gĆ¼ldĆ¼kten sonra ‘MĆ¼kemmel bir soru’ diyerek cevap vermiÅ. Oysa, diyor Morgan ‘siyah piƧi nasıl yeneceÄiz?’ diye sorsalardı yer yerinden oynardı. Kimi yorumcular Hillary Clinton’ın kalın ayak bileklerini ne kadar sevmediÄini dile getirmekte bir sakınca gƶrmĆ¼yorlar. Ćzerinde ‘KeÅke Hillary O. J. Simpson ile evli olsaydı’ yazan t-shirt’ler, bir TV dizisinde terƶristlerin Hillary Clinton’ın vajinası iƧine bomba koymaktan sƶz edebilmeleri ve daha tĆ¼rlĆ¼ ƧeÅitli kadın ayrımcılıÄı iƧeren ifadeler. Ve en ƶnemlisi, bĆ¼tĆ¼n bunların sonucunda ortalıÄın ayaÄa kalkmaması. Morgan kadınlara karÅı yapılan ‘ince’ ayrımcılıÄı, belden aÅaÄıya vurmanın ses getirmemesini iÅte bƶyle anlatıyor.”[27]
“Git, gƶmleklerimi Ć¼tĆ¼le!” “DiÅi kƶpek!” “Kalın bacaklı!” “Vajinasına bomba koduÄum!”… GeƧtiÄimiz yıllarda Fransa’da baÅkanlık seƧimlerine adaylıÄını koyan bir baÅka kadın, Segolene Royal da benzer (belki daha rafine) aÅaÄılamaların muhatabı olmamıŠmıydı? Forbes dergisinin “DĆ¼nyanın En GĆ¼Ć§lĆ¼ 100 Kadını”[28] listesindeki kadınlar bu maƧo gƶvde gƶsterisinden yakayı kurtaramıyorlarsa, bu listeye hiƧbir zaman dahil olamayacak milyarlarca kadının durumunu, varın siz tahayyĆ¼l edin.
Ya da ben ƶrnekler vermeye devam edeyim…
* BugĆ¼n dĆ¼nyada her Ć¼Ć§ kadından biri fiziksel Åiddet gƶrĆ¼yor.
* Her yıl yaÅları 5 ile 15 arasında deÄiÅen iki milyona yakın kız ƧocuÄu fuhuÅa zorlanıyor.
* DĆ¼nyada her 6 dakikada 1 kadına tecavĆ¼z ediliyor.
* ABD’de her yıl 4 milyon kadın Åiddete maruz kalıyor.
* Hindistan’da her gĆ¼n 5 kadın Ƨeyiz kavgaları yĆ¼zĆ¼nden ƶlĆ¼yor.
* GĆ¼ney Afrika’da her 90 saniyede bir kadına tecavĆ¼z ediliyor.
* Ćin’de l milyon kız ƧocuÄu sadece kız oldukları iƧin anne karnında ƶldĆ¼rĆ¼lĆ¼yor.
* Irak’ta savaÅın ilk aylarında yirmi bin kadına tecavĆ¼z edildi.[29]
* Her yıl 2 milyon kadın uluslararası kadın ticaretinde kullanılıyor.[30]
Åiddet, taciz, tecavĆ¼z sarmalının parƧaladıÄı kadın bedenleri, Ć¼stĆ¼ne Ć¼stlĆ¼k, borƧ sarmalında boÄulan yoksul Ć¼lkelerde yaÅayan dĆ¼nya yoksullarının saÄlık hizmetlerine eriÅim olanaksızlıklarıyla, ya da Ƨƶkertilen kamusal saÄlık sektƶrĆ¼nĆ¼n enkazı altında ezilmektedir. Okuyalım:
“BirleÅmiÅ Milletler Ćocuklara Yardım Fonu’nun (UNICEF) DĆ¼nya Ćocuklarının Durumu 2007 raporuna gƶre dĆ¼nyada dakikada bir kadın hayata veda ediyor. Tahminlere gƶre, dĆ¼nyada her yıl 500 bini aÅkın kadın gebelik ve doÄumla ilgili nedenler sonucu ƶlĆ¼yor, Ƨok sayıda kadın da yaÅamları boyunca sĆ¼recek sorunla karÅılaÅıyor. Anne ƶlĆ¼mlerinin yĆ¼zde 99’u geliÅmekte olan Ć¼lkelerde meydana geliyor. Afrika ile Asya’daki anne ƶlĆ¼mleri ise bu toplamda yĆ¼zde 90 paya sahip.
Raporda, 2000 yılında meydana anne ƶlĆ¼mlerinin Ć¼Ć§te ikisinin dĆ¼nyanın en yoksul 13 Ć¼lkesinde gƶrĆ¼ldĆ¼ÄĆ¼, aynı yılda bĆ¼tĆ¼n anne ƶlĆ¼mlerinin dƶrtte birinin Hindistan’da meydana geldiÄi anımsatıldı.
Afrika’nın GĆ¼neyi Afrika’da yaÅayan her 16 kadından birinin gebelik veya doÄum sırasında ƶldĆ¼ÄĆ¼ belirtilen raporda, Åƶyle denildi: ‘Oysa sanayileÅmiÅ Ć¼lkelerde bu nedenler yĆ¼zĆ¼nden ƶlen kadın sayısı dƶrt binde 1’dir. Dahası, annelerini yitiren yeni doÄanların ƶlme olasılıkları da anneleri hayatta olan yeni doÄanlara gƶre 3 ila 10 kat daha fazladır. Oysa temel saÄlık hizmetlerine eriÅim olanaklarının bulunması hĆ¢linde bu kadınların ƧoÄunun yaÅamı kurtarılabilirdi. Sƶz konusu hizmetler bĆ¼tĆ¼n doÄumlara eÄitilmiÅ gƶrevlilerin eÅlik etmesi ve komplikasyonlar karÅısında acil doÄum bakım yardımlarının saÄlanmasıdır.’
(…) Anne ƶlĆ¼m oranları aƧısından TĆ¼rkiye’de de durum vahim. TĆ¼rkiye’de her yıl ortalama 2 bin 500 kadın anne olmak isterken ƶlĆ¼yor. Anne ƶlĆ¼m oranı Ä°rlanda’da yĆ¼z binde 4, Ä°talya, Fransa ve Ä°spanya’da yĆ¼z binde 5, TĆ¼rkiye’de ise yĆ¼z binde 49.2.”[31]
TĆ¼rkiye’nin, kadınla iliÅkili tĆ¼m konularda olduÄu gibi[32] yƶnelik Åiddet verilerinde de “baÅa gĆ¼reÅtiÄi” bilinmeyen bir Åey deÄil. [33]
Nitekim, son olarak Sabancı Ćniversitesi’nden AyÅe GĆ¼l Altınay ile BoÄaziƧi Ćniversitesi’nden YeÅim Arat, 18 ay sĆ¼ren araÅtırmayla kadına yƶnelik Åiddetin boyutlarını ortaya koydular. TĆ¼rkiye’de her Ć¼Ć§ kadından birinin ailesi iƧerisinde Åiddet gƶrdĆ¼ÄĆ¼nĆ¼ ortaya koyan araÅtırmanın sonuƧları Åƶyle:
“EÄitim dĆ¼zeyi arttıkƧa fiziksel Åiddet gƶrdĆ¼ÄĆ¼nĆ¼ sƶyleyen kadınların oranı genel eÄilim olarak azalmaktadır. (Okuma yazma bilmeyenlerde Åiddete maruz kalma yĆ¼zde 43, yĆ¼ksekƶÄrenim gƶrmĆ¼Å olanlarda yĆ¼zde 12. Ćniversite mezunu altı erkekten biri kadına Åiddet uyguluyor!) Aile iƧi Åiddet kentlerde yoÄunlaÅmaktadır. Cinsel zorlama ve Åiddete uÄrayan kadınların yĆ¼zde 67’si aynı zamanda Åiddete de maruz kalmaktalar. Gelir dĆ¼zeyi yĆ¼kseldikƧe Åiddet azalmakta, buna karÅılık kadınların aileye kocalarından daha Ƨok gelir getirmesi Åiddet riskini artırmaktadır.” AraÅtırmaya gƶre kadınlara yƶnelik aile iƧi Åiddetin nedenleriyse, Åƶyle sıralanmakta:
“Ä°taatsizlik (yĆ¼zde 13), ekonomik sorunlar (yĆ¼zde 14), geƧimsizlik (yĆ¼zde 6), psikolojik sorunlar (yĆ¼zde 9) erkeklik gƶsterisi, gĆ¼Ć§sĆ¼zlĆ¼k ya da acizlik nedeniyle Ć¼stĆ¼nlĆ¼k saÄlama (yĆ¼zde 27).”[34]
Hatırlayacaksınız; yukarıda bir yerde “Neo-liberal kapitalizm, Ć¼lkemizde olduÄu gibi kĆ¼resel ƶlƧekte de kadın emeÄini deÄersizleÅtirmektedir. Emek cephesi zayıfladıkƧa, kadın emeÄi Ć¼zerindeki sƶmĆ¼rĆ¼nĆ¼n ve “vasıflasızlaÅma”nın sĆ¼regideceÄi ƶngƶrĆ¼lmelidir,” demiÅtim. Ä°zninizle buna ikinci saptamamı da ekleyeyim.
Neo-liberal kapitalizmin kĆ¼resel ƶlƧekte yol aƧtıÄı ve “sĆ¼rdĆ¼rĆ¼lemezleÅtirdiÄi” yoksullaÅmanın Ƨapı geniÅledikƧe, kadının kiÅilik ve bedenine yƶnelik “hiƧleÅtirme” de Ƨapı geniÅleyerek sĆ¼regidecektir…
MARKSÄ°ZM’SÄ°Z OLUR MU?
Marx ile Engels, kadınların ikincil konumunun nedenlerini Ć¼retim ve mĆ¼lkiyet iliÅkileri iƧerisinde aramak gerektiÄini va’zetmiÅlerdi bize; neo-liberalizm, onları bir kez daha doÄruluyor.
ĆĆ¼nkĆ¼ kadınların toplumsal kurtuluÅu”, ƶncelikle konumlarının dĆ¼zeltilmesine yƶnelik toplumsal kaynakların tahsisini gerektirmektedir: kadın eÄitimi, istihdamı, saÄlıÄı, kadına iliÅkin toplumsal/kĆ¼ltĆ¼rel deÄerlerin dƶnĆ¼ÅtĆ¼rĆ¼lmesi, kadınların siyasete katılımı, Ƨocuk ve yaÅlıların bakım yĆ¼kĆ¼nĆ¼n kadınların sırtından alınması, kadınlara yƶnelik Åiddetin engellenmesi… bunların tĆ¼mĆ¼, toplumun kaynaklarının[35] kadınlar lehine kullanımını gerektiren sorunlar.
Oysa bilindiÄi Ć¼zere neo-liberal kapitalizm, bırakın kadınlar lehine yeni kaynak yaratmayı, mevcutları dahi Ćokuluslu Åirketlere yƶneltme doÄrultusunda sınır tanımayan bir itim anlamına geliyor. Kadın(lar)ın kĆ¼resel kapitalizm aƧısından yalnızca iki anlamı var: alt katmanlarda ucuz, ƶrgĆ¼tsĆ¼z, azla yetinen, uysal emekƧiler olmaları, yaÅlı ve Ƨocukların bakımını, ev iÅlerini itirazsızca Ć¼stlenip saÄlık, eÄitim vb. sektƶrlerdeki kesintilerin, emekƧilerin daha fazla yoksullaÅmasının Åokunu massetmeleri; orta ve Ć¼st kesimlerdeyse tĆ¼ketmeleri, daha Ƨok tĆ¼ketmeleri[36]… Bƶylelikle gĆ¼nĆ¼mĆ¼z kapitalizminin dĆ¼nyası, kadınlar aƧısından, bir yanda ‘dikiÅ makinelerinde gĆ¼nde 8-12 saat, taburelerde oturarak ƧalıÅma; Åeflerin sistemli kontrolĆ¼ ve aÅaÄılanmalarına maruz kalma; gĆ¼nde iki kez tuvalete gidebilme; dikiÅ tozları nedeniyle nefes alma gĆ¼Ć§lĆ¼ÄĆ¼ Ƨekme; birbiri peÅisıra dĆ¼ÅĆ¼k yapma; sistemli cinsel tacize uÄrama ve hamile kalınca iÅten Ƨıkarılma’; diÄer yanda ise mĆ¼cevherler, rujlar, rimeller, kırıÅık gidericiler, Åampuanlar, el, saƧ kremleri, ojeler, deterjanlar, parlatıcılar, kireƧ ƶnleyiciler, pedler, perdeler, koltuk takımları, baza ve nevresimler, bebek bezleri, mamalar, leke sƶkĆ¼cĆ¼ler, margarinler, bitkisel yaÄlar, bulyonlar, kremalar, pastalar, diyet Ć¼rĆ¼nleri, selĆ¼lit gidericiler, masaj aletleri…vb. vb.den oluÅan bir “Ƨƶp yıÄını”…
BĆ¼tĆ¼n bunları duyup, bilip de, -Marksist- topyekĆ»n bir kurtuluÅ perspektifinin dıÅında bir “Kadın ĆzgĆ¼rlĆ¼ÄĆ¼” tasarlamak mĆ¼mkĆ¼n mĆ¼?
26 Åubat 2008 20:10:53, Ankara.
N O T L A R
1) Ćin AtasƶzĆ¼.
2) ĆrneÄin Financial Times yazarlarından John Thornhill, gazetesinin 28 Aralık 2006 tarihli kƶÅesinde soruyor: “Son kĆ¼reselleÅme dalgası -ki pek Ƨok bakımdan Marx’ın iƧinde yaÅadıÄı ƧaÄı anımsatmaktadır- Marx’ın kapitalizm eleÅtirisine olan ilgide bir canlanmaya yol aƧmıÅtır. Nasıl oluyor da son zamanlarda yayınlanan bir BM raporunun ortaya koyduÄu gibi dĆ¼nyanın yetiÅkin nĆ¼fusunun yĆ¼zde 2’si global iktisadi varlıkların yĆ¼zde 50’sinden fazlasına sahipken, dĆ¼nyanın en yoksul yĆ¼zde 50’si bu varlıkların sadece yĆ¼zde 1’ine sahip? Sermayeyi Das Kapital olmadan nasıl anlayabiliriz?” (John Thornhill, Financial Times, 28 Aralık 2006).
3) Bu eleÅtirilerin bir derlemesi iƧin bkz. A. Catherine MacKinnon, “Feminism, Marxism, Method and the State: An Agenda for Theory”, Signs, 8: 635-658, 1983.
4) Aktaran: Jean Freville, “Ćnsƶz”, Kadın ve Marksizm, ĆncĆ¼ Kitabevi, Ä°stanbul, 1975, s.27.
5) “Koca ile karı birdir ve bu bir, kocadır.” (Blackstone).
6) Nicole Arnaud-Duc, “Hukukun ĆeliÅkileri”, Kadınların Tarihi, Devrimden DĆ¼nya SavaÅına, Feminizmin Ortaya ĆıkıÅı, c. IV, (der.: G. Duby, M. Perrot), TĆ¼rkiye Ä°Å Bankası KĆ¼ltĆ¼r Yayınları, 2005, s.97 - 104.
7) “Ćnsƶz”, Kadın ve Marksizm, ĆncĆ¼ Kitabevi, Ä°stanbul, 1975, ss.32-33.
8) K. Marx, F. Engels, Kutsal Aile ya da EleÅtirel EleÅtirinin EleÅtirisi, Sol Yayınları, Ankara, 1976, s.292.
9) K. Marx, F. Engels, “Manifesto of the Communist Party”, Selected Works, c. 1, Progress Publishers, Moskova, 1977, s.124.
10) K. Marx, F. Engels, Alman İdeolojisi, Sosyal Yayınlar, İstanbul, 1968.
11) K. Marx, Ekonomik ve FelsefƮ Yazılar, 1844.
12) K. Marx, Kapital, I: XXIII.
13) K. Marx, Kapital, I: XXIII.
14) K. Marx, Kapital, I: XXIII.
15) F. Engels, AĆMDK.
16) F. Engels, AĆMDK.
17) Konunun ayrıntılı tartıÅması iƧin bkz. S.Ćzbudun ve C. Sarı, “Erkekler Kadınları SƶmĆ¼rĆ¼yorlar mı?”, S.Ćzbudun, C. Sarı, T. Demirer, KĆ¼reselleÅme, Kadın ve Yeni Ataerki, Ćtopya Yayınevi, Ankara, 2007.
18) C. Meillassoux, Femmes, greniers et capitaux, Maspero, Paris: 1975.
19) Avcı-toplayıcı takımlara bir ƶrnek olarak !Kung’lar arasından derlenmiÅ bir yaÅam ƶykĆ¼sĆ¼ iƧin bkz. M. Shostak, Nisa: Bir !Kung Kadınının YaÅamı ve Sƶzleri, Epsilon Yayıncılık, Ä°stanbul: 2003. ĆalıÅma, ƶzellikle toplayıcı-avcı takımlarda kadınların konumu, kadın-erkek iliÅkileri konusunda aydınlatıcı iƧgƶrĆ¼ler sunmakta. Ne ki, yukarıda sƶylenenler, “tĆ¼m” toplayıcı-avcılarda bƶylesi bir serbestliÄin bulunduÄu biƧiminde yorumlanmamalı. Aaby’nin isabetli olarak belirttiÄi gibi, ƶrneÄin, toplayıcı-avcı olan Avusturalya aborijinleri “geliÅkin bir kadın mĆ¼badelesi sisteminin yanısıra, jerontokratik ƧokeÅlilik sergilemekteydiler.” (bkz. P. Aaby, “Engels and Women”, Critique of Anthropology, 1977: 9&10, s.40.) Tabii, Avustralya aborijin topluluklarından bazılarında belirgin olan jerontokrasinin, beyazlarla temasın bir getirisi olduÄu yolundaki ihtiyat payı da gƶzardı edilmemeli...
20) “Tarihte kendini gƶsteren ilk sınıf ƧatıÅması, erkekle kadın arasındaki uzlaÅmaz karÅıtlıÄın karı-koca evliliÄi iƧindeki geliÅmesiyle ve ilk sınıf baskısı da diÅi cinsin eril cins tarafından baskı altına alınmasıyla dĆ¼ÅĆ¼mdeÅti. Karı-koca evliliÄi bĆ¼yĆ¼k bir tarihsel ilerlemedir; ama aynı zamanda kƶlelik ve ƶzel mĆ¼lkiyetin yanı sıra gĆ¼nĆ¼mĆ¼ze kadar ve bazılarının gƶnenƧ ve geliÅmesi bazılarının da acı ve gerilemesiyle elde edildiÄine gƶre her ilerlemenin gƶrece bir gerileme olduÄu aƧıÄa Ƨıkar.” (F. Engels, Ailenin Ćzel MĆ¼lkiyetin ve Devletin Kƶkeni, Sol Yay., Ƨev: Kenan Somer, 2002.)
21) Tabii bu da kapitalizmin “eski” bir hikayesi. Marx, Kapital’de Lord Ashley’in “On Saatlik Ä°ÅgĆ¼nĆ¼” sƶylevinden (1844) Åu alıntıyı yapıyor: “Fabrikatƶr M. E. makineyle ilgili iÅlerde yalnızca kadınları kullandıÄını belirtti; bu bey, evli kadınları, ƶzellikle kalabalık ailelerde evli kadınları tercih eder; zira evli kadınlar bekĆ¢rlardan daha dikkatli olurlar ve daha disiplinli ƧalıÅırlar, Ć¼stelik geƧim araƧlarını saÄlamak iƧin tĆ¼kenene dek ƧalıÅmaya mecburdurlar. Bƶylece kadını en iyi tanımlayan faziletler onun zararına ƧalıÅırlar. Kadının tabiatında ahlĆ¢k ve yumuÅaklık gibi ne varsa sefalet ve kƶleliÄin aracı olurlar.” (Kapital, I: XXIII).
22) Lale Bakırezen-Necla AkgƶkƧe, “Kadın EmeÄinin KĆ¼resel SƶmĆ¼rĆ¼sĆ¼”, Radikal Ä°ki, 28 Ekim 2007, s.8.
23) Lale Bakırezen-Necla AkgƶkƧe, “Kadın EmeÄinin KĆ¼resel SƶmĆ¼rĆ¼sĆ¼”, Radikal Ä°ki, 28 Ekim 2007, s.8.
24) “Kadınlar ƧalıÅabilir yaÅtaki nĆ¼fusun yĆ¼zde 50.5’ini oluÅturmasına raÄmen, iÅ bulma Ć¼midinin kaybolması iÅgĆ¼cĆ¼ne katılımı sĆ¼rekli dĆ¼ÅĆ¼rĆ¼yor.
AB Ć¼lkeleri iƧinde kadın istihdam oranının en dĆ¼ÅĆ¼k olduÄu Ć¼lkeler arasında yer alan TĆ¼rkiye’de, ƧalıÅabilir yaÅtaki nĆ¼fusun yĆ¼zde 50.5’ini oluÅturan kadınların ancak dƶrtte biri istihdam ediliyor. Ä°ÅgĆ¼cĆ¼nĆ¼n yĆ¼zde 35.4’Ć¼nĆ¼ oluÅturan kadınların ancak yĆ¼zde 24.9’u iÅgĆ¼cĆ¼ne katılırken, erkeklerin iÅgĆ¼cĆ¼ne katılım oranı yĆ¼zde 71.5 dĆ¼zeyinde bulunuyor. TĆ¼rkiye Ä°statistik Kurumu (TĆÄ°K) ve Devlet Planlama TeÅkilatı (DPT) verilerinden yapılan derlemeye gƶre, iÅgĆ¼cĆ¼ dıÅında olan kadınların yĆ¼zde 47.5’i yani yarısına yakını ev iÅleriyle uÄraÅanlardan oluÅuyor. Ä°ÅgĆ¼cĆ¼ dıÅındaki kadınların yĆ¼zde 35.4’Ć¼ 15-29 yaÅ aralıÄında bulunuyor. Ekonomide tarım sektƶrĆ¼nĆ¼n payının sĆ¼rekli azalıÅının sonucu olarak kadınların iÅgĆ¼cĆ¼nden Ƨekilmesi, kadınların iÅgĆ¼cĆ¼ne katılma oranını dĆ¼ÅĆ¼rĆ¼yor. Tarım sektƶrĆ¼nden ayrılan kadın iÅgĆ¼cĆ¼ niteliksiz ve iÅgĆ¼cĆ¼ arzı anlamında iÅgĆ¼cĆ¼ piyasasının artan gerekliliklerini karÅılayamıyor. Bu kadınlar iÅ bulma Ć¼mitlerini kaybediyor ve iÅgĆ¼cĆ¼ piyasasından Ƨekiliyor. Kentsel alanlarda sınırlı Ƨocuk ve yaÅlı bakımı hizmetleri de kadınların iÅgĆ¼cĆ¼ne katılmalarının ƶnĆ¼nde bir engel olarak duruyor. (“Kadınlar Ä°ÅgĆ¼cĆ¼nden Ćekiliyor”, Cumhuriyet, 5 Kasım 2007, s.13.) Ve TÄ°SK tarafından yapılan bir araÅtırmaya gƶre, “OECD’ye Ć¼ye ve aday 30 Ć¼lke arasında ƶÄrenim gƶrmeyen, istihdam edilmeyen ve iÅ aramayan genƧ kızların ƧaÄ nĆ¼fusuna oranının aƧık arayla en yĆ¼ksek TĆ¼rkiye’de olduÄu ortaya konuldu. TĆ¼rkiye’de 15 - 29 yaÅ grubu kızların yaklaÅık yĆ¼zde 60’ı, 25 - 29 yaÅ grubundakilerin ise yĆ¼zde 66’sı hem eÄitimin hem de istihdamın dıÅında.” (“Kızlar Evlerinde Oturuyor”, Cumhuriyet, 6 Åubat 2008, s.13.)
25) “Kadınlar ‘eve’ Ƨekildi”, Cumhuriyet, 23 Åubat 2008, s.4.
26) “Ne Kayıt Var ne de GĆ¼vence”, Cumhuriyet, 18 Åubat 2008, s.13.
27) AyÅe KadıoÄlu, “Kadınlar ve Siyaset”, Radikal Ä°ki, 17 Åubat 2008, s.1-4.
28) “100 GĆ¼Ć§lĆ¼ Kadın Arasında 2 TĆ¼rk”, Cumhuriyet, 1 EylĆ¼l 2007, s.13.
29) Ve buna ekleyelim: “Irak’ta ABD iÅgalinin bedelini en aÄır ƶdeyenlerin baÅında gelen kadınlar, Åiddet dƶngĆ¼sĆ¼ iƧinde bir baÅka Åiddetin de kurbanı oluyor. Kuzey Irak KĆ¼rt yƶnetimine baÄlı SĆ¼leymaniye kentinde morgda onlarca kadın yatıyor. BirkaƧı silahla vurulmuÅ ya da boÄulmuÅ, ƧoÄuysa yakılmıÅ. ĆlĆ¼m nedenleri ƧatıÅma deÄil, resmi belgelere kaza diye geƧiriliyor, ama aslında ‘namus cinayeti’. Sadece SĆ¼leymaniye’de geƧen yıl 400 kadın yakılmıÅ. Bunların cesetlerine sahip Ƨıkan olmamıÅ. Iraklı kadınlara yƶnelik Åiddetle mĆ¼cadele iƧin kurulan Asude ƶrgĆ¼tĆ¼nĆ¼n yƶneticisi Hanım Rahim Latif, durumun giderek kƶtĆ¼ye gittiÄini, yakarak ƶldĆ¼rmelerin arttıÄını, elektrik kesintilerinden ƶtĆ¼rĆ¼ her evde benzin bulunduÄunu, ama Ƨok az ƶlĆ¼mĆ¼n kazara olduÄunu, yanıkların biƧimi ve Ƨapının kasıtlı yapıldıÄını gƶsterdiÄini sƶylĆ¼yor: ‘Pek Ƨok vakada kadın ya zinayla ya da evlilik ƶncesinde iliÅki kurmakla yahut ailesinin istemediÄi bir evlilik yapmakla suƧlanıyor. Kocası, erkek kardeÅi ya da baÅka bir akrabası namuslarını korumak iƧin kadını ƶldĆ¼rĆ¼yor. EÄer adam yoksulsa tutuklanıyor, ƶnemli biriyse dokunulmuyor. Pek Ƨok vaka ise saklı tutuluyor. Kadının cesedi kilometrelerce uzaÄa atılıyor, bulunduÄunda ailesi ‘Bizim kızımız yok’ diyor.’ (...) Irak’ta artık kadın yanında erkek eÅlikƧi olmadan sokakta dolaÅamıyor. Zira devlete baÄlı olanlar dahil her silahlı grup aynı zamanda tecavĆ¼zcĆ¼. Ve Irak Ƨapında daha ƶnce gƶrĆ¼lmemiÅ sayıda Ƨok kadın ƶldĆ¼rĆ¼lĆ¼yor. BM’nin Irak’taki yardım misyonu (UNAMI) ekimde KĆ¼rt bƶlgesinde namus cinayetlerinin endiÅe verici boyutta arttıÄını, 2007’nin ilk yarısında 255 kadının ƶldĆ¼rĆ¼ldĆ¼ÄĆ¼nĆ¼, bunların dƶrtte Ć¼Ć§Ć¼nĆ¼n yakıldıÄını rapor etti. (...) BM’nin soruÅturmasında Iraklı doktorlardan KĆ¼rt yƶnetimi insan hakları bakanı Yusuf Aziz’e kadar herkes kadınların kendilerini yaktıÄını savundu. ĆrgĆ¼tler ise, kendileri yaptılarsa bile buna zorlandıklarını dĆ¼ÅĆ¼nĆ¼yor. “ Latif’in KerkĆ¼k’te bir erkeÄe neden kız kardeÅini ƶldĆ¼rmek istediÄini sorduÄunda, aldıÄı yanıt ise, Ƨok Ƨarpıcı: “ĆĆ¼nkĆ¼ artık Irak’ta demokrasi var!” (“KĆ¼rtler Namus İƧin Kadınları Yakıyor”, Radikal, 14 Aralık 2007, s.9.)
30) AyÅe Baziki, “Kadınlara Yƶnelik Åiddete KarÅı Uluslararası MĆ¼cadele GĆ¼nĆ¼”, ĆrĆ¼n Dergisi, No: 23, Ocak-Åubat 2008, s.102-13.
31) “Siz Bu Haberi Okurken Ä°ki Kadın Ćlecek!”, Radikal, 29 Haziran 2007, s.4.
32) “DĆ¼nya Ekonomi Forumu’nun (DEF) 2007 KĆ¼resel Cinsiyet EÅitsizliÄi raporunda, Ä°slĆ¢m Ć¼lkelerinde kadınların iÅ sahibi olmak, eÅit Ć¼cret almak, eÄitime eriÅim ve siyasete katılmak iƧin dĆ¼nyanın diÄer Ć¼lkelerindeki kadınlardan daha Ƨok mĆ¼cadele etmesi gerektiÄi ortaya konuldu. Raporda ele alınan bir ƶlĆ§Ć¼t de saÄlık oldu. DEF’in BirleÅmiÅ Milletler ĆalıÅma ĆrgĆ¼tĆ¼, BM Kalkınma Programı ve DĆ¼nya SaÄlık ĆrgĆ¼tĆ¼ verilerine dayanarak 128 Ć¼lkede yĆ¼rĆ¼ttĆ¼ÄĆ¼ ƧalıÅmalar sonucunda dĆ¼n yayımladıÄı raporda, geƧen yıl 115 Ć¼lke arasında 105. sırada yer alan TĆ¼rkiye’nin, 121. sıraya gerilediÄi gƶrĆ¼ldĆ¼. Raporda, Avrupa Ć¼lkeleriyle birlikte ele alınan TĆ¼rkiye, deÄerlendirmenin yapıldıÄı 4 ƶlĆ§Ć¼tte de, Avrupa’daki en kƶtĆ¼ Ć¼lkenin bile Ƨok gerisinde kaldı. Ä°skandinav Ć¼lkeleri, ƶnceki yıllarda olduÄu gibi listenin ilk sırasında yer alırken listenin ortalarındaki eski Sovyet Ć¼lkelerinden Azerbaycan ve Kırgızistan dıÅında, MĆ¼slĆ¼manların ƧoÄunluÄu oluÅturduÄu OrtadoÄu Ć¼lkelerinin hemen hemen tĆ¼mĆ¼ listenin son sıralarında kaldı.” (“TĆ¼rkiye Listenin Sonunda”, Cumhuriyet, 9 Kasım 2007, s.10.) Ya da: “2007 KĆ¼resel Toplumsal Cinsiyet EÅitsizliÄi Endeksi’nde Ć¼lkemiz, ne yazık ki kadınların ekonomik katılımı ve yararlandıkları imkĆ¢nlarda 118. sırada. EÅit iÅe eÅit Ć¼cret konusunda dĆ¼nyada 47. sıradayız ve kadınların ekonomik geliri dikkate alındıÄında 109. sırada yer alıyoruz.” (Yusuf Engin, “Åiddet Kadının Ä°radesini Elinden Alıyor”, Radikal, 27 Kasım 2007, s.11.)
33) “EÄitim-Sen Diyarbakır Åube Sekreteri Hafize Ä°pek, sendika binasında dĆ¼zenlediÄi basın toplantısında TĆ¼rkiye’de geƧen yıl 72 bin 643 kadının Åiddet iƧerikli saldırılara maruz kaldıÄını, bu kadınlardan 842’sinin cinayete kurban gittiÄini, 9 bin 317’sinin de yaralandıÄını belirtti. 466 kadının intihar ettiÄini vurgulayan Ä°pek, 5 bin 852 kadının da intihar giriÅiminde bulunduÄunu ifade etti. Aile iƧi Åiddete maruz kalan kadın sayısının 14 bin 989 olduÄunu anlatan Ä°pek, 1113 kadının tecavĆ¼ze uÄradıÄını, 380 kadının ise “satıldıÄı”nı sƶyledi. Yapılan araÅtırmalara gƶre tĆ¼m taciz olaylarının yĆ¼zde 46’sının iÅyerinde gerƧekleÅtiÄine deÄinen Ä°pek, bunların da yĆ¼zde 8’inin ƶlĆ¼mle sonuƧlandıÄına iÅaret etti.” (“Åiddetsiz GĆ¼nleri Yok”, Cumhuriyet, 24 Kasım 2007, s.3.)
34) Derya Sazak, “Kadına Åiddet”, Milliyet, 9 Aralık 2007, s.23.
35) Burada “kaynak” derken yalnızca parayı deÄil, aynı zamanda bilgi, araÅtırma, Ƨaba, enerji, planlama vb. etkinlikleri de kast ediyorum.
36) Size bir ƶneri: Herhangi bir TV programı boyunca yayınlanan reklamlarda amatƶr bir istatistik ƧalıÅması yapın. Reklamların yĆ¼zde 90 kadarının kadınlara (ve dahi Ƨocuklara) yƶnelik olduÄunu gƶreceksiniz. Ve geƧerken bir not: Kadınlara yƶnelik reklamları izlerken onların tek derdinin yaÅlanmak, yaÅlı gƶrĆ¼nmek olduÄu zehabına kapılıyor insan!
Yorum Ekle