$type=slider$cate=5$meta=0$cate=4$show=home$rm=0

FAŞİZM VE KADINLAR[1]

“Kadınların ne varoluşu vardır, ne de ƶzĆ¼. Onlar  yoktur; hiƧliktirler.”  [2] AKP’li yazar Ɩmer Turan geƧenlerde ÅŸĆ¶yle bir dizi ...


“Kadınların ne varoluşu vardır,
ne de ƶzĆ¼. Onlar yoktur;
hiƧliktirler.” [2]

AKP’li yazar Ɩmer Turan geƧenlerde ÅŸĆ¶yle bir dizi tweet atmıştı:
“TĆ¼rkler Ƨocuk yapsın, yoksa 40 senede Anadolu’da azınlık olacaklar. Erdoğan’ın Ć¼Ć§ Ƨocuk ısrarı boşuna değil. Erdoğan bu tehlikeyi gƶrdĆ¼… TĆ¼rk milliyetƧisi kızlara, kadınlara sesleniyorum: slogan atmayın gidin bol Ƨocuk yapın. Sonra da onları MĆ¼slĆ¼man TĆ¼rk şuuruyla yetiştirin… Şu aşamada en bĆ¼yĆ¼k TĆ¼rk milliyetƧiliği bol Ƨocuk yapmak. Aile başına en az 4 Ƨocuk olmalı. Yoksa Anadolu’daki TĆ¼rk varlığı tehlikede… Alttan deist, agnostik, KĆ¼rtĆ§Ć¼, LGBTsever bir operasyon kuşağı geliyor. Devlet şimdiden hazırlık yapmazsa bu kuşak devletin anasını ağlatır”[3]
Ä°kinci DĆ¼nya Savaşı Avrupa faşizmiyle ne muhteşem bir rezonans, değil mi?
Biraz Hitler, Mussolini ve hempalarını yad edelim mi?

20. YĆ¼zyıl Faşizminin Doğurganlık Saplantısı

Adolf Hitler’in Nasyonal Sosyalist Alman Ä°ÅŸĆ§i Partisi’ndeki vekili Rudolf Hess FĆ¼hrer’in gƶrĆ¼ÅŸlerini ÅŸĆ¶yle yankılandırıyordu: “Bir kadının toplumuna yapabileceği en bĆ¼yĆ¼k hizmet, ulusun hayatta kalmasını sağlayacak, ırksal aƧıdan sağlıklı Ƨocukları dĆ¼nyaya getirmektir.”[4]
Ve “Il Duce”, 1927 Ekim’inde kendisini ziyaret eden Faşist Parti kadın kolları Ć¼yelerine ÅŸĆ¶yle sesleniyordu: “Evlerinize dƶnĆ¼n ve kadınlara doğuma ihtiyacım olduğunu sƶyleyin. Bol bol doğursunlar.”[5]
“Ulusun selameti adına bol ve ‘safkan’ Ƨocuklar doğurma: 20. yĆ¼zyıl ortaları faşizmin “ulusun kadınları”na yƶnelik birincil beklentisi, buydu. Ve faşizm, yĆ¼zyıl ortalarında bu beklentiyi karşılayacak bir dizi politikayı harekete geƧirdi.
Ä°talya’da doğurganlık-yanlısı vurgu, Mussolini’nin sƶylemine 1920’lerin ikinci yarısında dahil olur. Mussolini 1927’deki bir sƶylevinde Ä°talya’daki doğurganlık oranlarının 1886’da binde 39’dan, 1926’da 27’ye dĆ¼ÅŸtĆ¼ÄŸĆ¼nden yakınmakta, “hedonizm ve ahlĆ¢ksal korkaklık alt edilmedikƧe”, bu dĆ¼ÅŸĆ¼ÅŸĆ¼n daha da devam edeceği konusunda uyarmaktadır. Bir Alman yazarı sƶzĆ¼nĆ¼ bizzat DuƧe’nin yazdığı kitabında doğum oranlarındaki dĆ¼ÅŸĆ¼ÅŸten kadınların ƶzgĆ¼rleşmesini sorumlu tutarken, 20. yĆ¼zyıl Avrupalı faşistlerinin ortak duygusuna tercĆ¼man olmaktadır adeta. Ä°talyan faşistleri Slav, Britanya ve Fransız Ä°mparatorlukları, Rus, Ƈinli, hatta Alman nĆ¼fusunun Ä°talya’yı geride bırakmasından rahatsızdırlar.
Bu bağlamda, her tĆ¼rlĆ¼ doğum kontrol aracının satışı, 1926’da “kamu ahlĆ¢kına aykırılık” gerekƧesiyle yasaklanır. 1931’de bir adım daha atılarak birini doğumu ƶnlemeye teşvik, Ä°talyan Ceza yasası kapsamında cezaya tabi bir suƧ sayılacaktır. KĆ¼rtaj yaptıran kadınların ise beş yıla kadar hapisle cezalandırılması ƶngƶrĆ¼lmektedir.
1925’te kurulan Anne ve Bebek Ulusal Ajansı “aile bağlarını en yĆ¼ksek ƶlĆ§Ć¼de gĆ¼Ć§lendirme” hedefini gĆ¼dĆ¼yordu: gƶrevleri arasında doğum-ƶncesi ve sonrası bakımı iyileştirmek Ć¼zere annelik merkezlerini kurmak, bekĆ¢r anne adaylarına yardımcı olmak bulunuyordu. Ajans, her yıl, “Ana ve Ƈocuk GĆ¼nĆ¼” ilan edilen Noel gĆ¼nlerinde yeni evlenenlere, Ƨocuk sahibi olanlara ve Ƨocuklarını sağlıklı yetiştirenlere parasal ƶdĆ¼ller dağıtmaktaydı…
Yanısıra, faşizm ƶncesi dƶnemden devralınan analık sigortasının kapsamı genişletilirken, Ƨocuklu Ƨiftlere kamu konutlarında ƶncelik tanınması, devlet memurlarına (1929) ve iÅŸĆ§ilere aile desteği (1934) gibi teşvikler nĆ¼fus politikasını desteklemek Ć¼zere devreye sokuldu. 1928’de Ƨok Ƨocuklu ailelere vergi indirimleri getirilecek, ertesi yıl kamu personeli istihdamında evli ve Ƨocuklu erkeklere ƶncelik tanınmaya başlanacaktı. 1936-37’de aile yardımlarının kapsamı genişletilirken, “Ä°talya ailelerinin kurulmasını teşvik” amacıyla kredi uygulamasına geƧildi: Ƈiftler birinci Ƨocukları doğduğunda kredinin yĆ¼zde 10’unu, ikinci Ƨocuklarında yĆ¼zde 20’sini, Ć¼Ć§Ć¼ncĆ¼de yĆ¼zde 30’unu ve dƶrdĆ¼ncĆ¼ ve daha fazla Ƨocuk dĆ¼nyaya getirdiklerinde yĆ¼zde 40’ını geri ƶdemekten muaf tutulacaklardı. (Durham, 1998: 10)
NĆ¼fusunun ƶnemli bir bƶlĆ¼mĆ¼nĆ¼ besleyemeyen, kırsal kesimde yoğun bir toprak sıkıntısı hissedilen ve 1920’de uygulamaya sokulan kotaya dek ABD’ye ƶnemli miktarda gƶƧ vermiş bir Ć¼lke iƧin, ilginƧ bir nĆ¼fus politikası! Mussolini’nin nĆ¼fus takıntısı, 1926-27 ekonomik krizinde tek eğlencesi Ƨocuk yapmak olan Ä°talyan kırsal yoksullarının dikkatini kriz ve (ABD kapıları gƶƧe kapandıktan sonra kentlere yƶnelen kırsal nĆ¼fus) işsizliğ(in)e karşı bir oyalama taktiği olarak değerlendirilmektedir. (de Grazia, 1992: 41-42)
Yine onca teşvik, işe yaramamışa benziyor: 1931-35 arasında binde 24 olan doğum oranı, 1936-40 arasında binde 23.4’e dĆ¼ÅŸecekti. (Durham, 1998: 10)
“Ƈok Ƨocuk” takıntısı, Nazi Almanyası’nda ise, “ırkın saflığı”na ilişkin ƶjenik kaygılara eklemlenir.[6]
Nazilerin iktidara geƧer geƧmez uygulamaya koyuldukları ilk ƶnlemlerden biri, evlenmeyi dĆ¼ÅŸĆ¼nen Ƨiftlere destek iƧin, kadının Ƨalışmaktan vazgeƧmesi koşuluyla (koca adayına) faizsiz kredi verilmesini ƶngƶren Haziran 1933 tarihli “İşsizliği Ɩnleme Yasası”ydı. Kredilerin yĆ¼zde 1’lik dilimler hĆ¢linde aylık olarak geri ƶdenmesi ƶngƶrĆ¼lĆ¼yordu; ilk Ƨocuk doğduğunda kredinin yĆ¼zde 25’lik dilimi geri ƶdemeden muaf hĆ¢le gelecek, izleyen doğumlarda aynı oranda bağışıklığa yol aƧacaktı. Ancak hemen belirtmeli: bu kredi “herkes” iƧin değildi: rejim muhalifleri, kalıtsal hastalık ya da kusurları olanlar krediden yararlanamıyordu!
Evlilik kredilerinin yanısıra, rejim Ƨocuklu aileler iƧin vergi bağışıklığı, aile yardımları gibi malĆ® teşvikler ile ana-Ƨocuk sağlığı kliniklerinin sayısını arttırma gayreti iƧine girdi. 1939’un Anneler GĆ¼nĆ¼’nde dƶrt ya da daha Ƨok Ƨocuk sahibi Aryen annelere Alman Analık madalyaları dağıtılmaya başlandı; bu anneler aynı zamanda Hitler genƧliği tarafından selamlanma hakkını elde etmişlerdi!
Bu teşvikler ve onur beratları nĆ¼fus artışında belirli bir hızlanma sağlamış olsa da (1933’te binde 59; 1938 ve 39’da binde 81) yine de Ć¼reme hızı, yĆ¼zyıl başındakinin bir hayli altında kalıyordu.
Rejim 1933 Mayıs’ında kĆ¼rtaj karşıtı yasayı takviye ederken doğum kontrol araƧlarının teminini gĆ¼Ć§leştirdi. Bu ƶnlemler savaş yıllarında zirve yapacak, gebelik ƶnleyici araƧların Ć¼retim ve satışı tĆ¼mĆ¼yle yasaklanırken, kĆ¼rtaj yapmak ƶlĆ¼mle cezalandırılan bir suƧ sayılacaktı.
Ancak doğum, bedensel ya da zihinsel kalıtımsal bir engeli olmayan Aryen anneler iƧin bir “hak”tı; İƧişleri bakanı Wilhelm Erick, Haziran 1933’de bir milyonun Ć¼zerinde Alman’ın Ƨocuk sahibi olmaya uygun olmadığını ilan ederek, “Halkımızı genetik değerine gƶre derecelendirme cesaretine sahip olmalıyız,” diyordu. Ertesi ay, “yaşam değeri olmayan yaşamlara” son verilmesini ƶngƶren bir yasa kabul edildi. Ve izleyen 12 yıl iƧerisinde, 200 bin kadar kadın, “volk’un bedeninin tedrici arındırılması” adına zorla kısırlaştırıldı.
“Ɩjeni” burada durmadı. EylĆ¼l 1935’te Alman Kanı ve Alman Onuru’nu Koruma Yasası gereği Aryenlerle Yahudiler arasındaki evlilikler ve cinsel ilişki yasaklandı; ertesi yıl kabul edilen Evlilik Sağlığı Yasası ise evlenecek Ƨiftlerin Ƨocuklara geƧecek bir hastalık taşımadıklarına dair bir sağlık raporuyla mĆ¼racaat etmeleri koşulu getirildi. (Bu kısıtlama, doğumları teşvik adına savaşın hemen ƶncesinde kaldırılacaktır.)
NĆ¼fusu arttırma takıntısı, boşanmaları da etkilemekteydi: Nazi Almanyası 1938’de resmĆ® boşanmanın Ƨiftlerin Ć¼Ć§ yıl boyunca ayrı yaşadıklarını kanıtlama zorunluluğuna bağladı.
NĆ¼fus sorunu, “bekar anneler”i de sorunsal kılmaktaydı. Nazi Almanyası, propagandistlerince “Yahudi ahlĆ¢kı”ndan duƧar, yozlaşmış Weimar Cumhuriyeti’nden bir kopuş ilan edilmekteydi; Nazi iktidarının ilk uygulamalarından biri, “mĆ¼stehcen” yayın, resim ve performansların yasaklanması olmuştu. Ancak evlilik-dışı Ƨocuklara karşı hĆ¼kĆ¼met ikilemdeydi: savaş yaklaştıkƧa, konu daha geniş bir hoşgƶrĆ¼ kapsamında değerlendirilecek ve Alman kadınların en ƶnemli hizmeti, ulusa “hayatta kalmasını sağlayacak, ırksal aƧıdan sağlıklı Ƨocuklar armağan etmek” (Rudolf Hess) olarak formĆ¼le edilecekti. (Durham, 1998: 16-18)

Faşizm ve Kadın İstihdamı

Hem faşist Ä°talya hem de Nazi Almanya kadınların Ƨalışması konusunda bir hayli gƶnĆ¼lsĆ¼zdĆ¼r. Bu, kısmen faşizmin işsizlik oranlarını katlayan ekonomik krize bir yanıtıdır: kadınları olabildiğince evlerine gƶndererek erkek istihdamının ƶnĆ¼nĆ¼ aƧmak.
Ancak bu, faşist yƶnetimlerle genelde sıkı bir ittifak iƧerisindeki sanayicileri ucuz işgĆ¼cĆ¼nden yoksun bırakmak anlamına gelmeyecektir. Faşizm Ä°talya’da sanayicilere desteği, devrimci sendikacılığı ezerek, patronlarla iÅŸĆ§ileri uyumlu bir organizma olarak kurgulayan korporatizmi ve sendikacılığın korporatist/faşist bir versiyonunu devreye sokarak, grev ve iÅŸĆ§i eylemlerini yasaklayarak sağlar. Verili bir noktada erkeklerin Ć¼cretleri o denli dĆ¼ÅŸecektir ki, kadınlar ucuz işgĆ¼cĆ¼ kaynağı olmaktan Ƨıkacaktır - ƶzellikle de sanayide. Bol ve ucuz işgĆ¼cĆ¼, sanayide makineleşme itimini de yavaşlatmaktadır.
Ä°talya’da kadınların Ƨalışmasına karşı faşist rejimin tutumu, birkaƧ dĆ¼zlemde aĆ§Ä±ÄŸa Ƨıkar. Ɩncelikle, korporatist ƶrgĆ¼tlenmenin kadınlara yƶnelik ayağında: Ocak 1938’de Faşist Parti tarafından kurulan Fabrika ve Ev Ä°ÅŸĆ§ileri Seksiyonu (SOLD), kadın faşistler tarafından kurulmuş ve yƶnetilmekteydi.
SOLD yalnızca bir iÅŸĆ§i ƶrgĆ¼tĆ¼ olarak işlememekteydi; daha Ƨok Ä°talyan kadınları esas işlevleri olarak gƶrĆ¼len ev kadınlığı ve analık gƶrevlerine hazırlama misyonunu Ć¼stlenmiş gƶzĆ¼kĆ¼yordu. Yalnız Ƨalışan kadınları değil, iÅŸĆ§i ailelerini de bĆ¼nyesinde toplayan ƶrgĆ¼t, kadınların ev-iƧi ve ev dışı gƶrevlerini bağdaştırmak, analık gƶrevi ve ev işlerinde onlara destek olmak, sosyal yardım gibi konularda odaklaşmaktaydı, bağımsız bir varlık olarak kadın iÅŸĆ§iyi genel kadınlık sƶylemi iƧerisinde yok etmeyi hedefliyordu.
SOLD’un yanısıra, kadın iÅŸĆ§ilere yƶnelik koruyucu tĆ¼zĆ¼k ve yƶnetmelikler de kadın istihdamını sınırlandıracak tarzda işlemekteydi. Nihai biƧimini 1934 yılında alan Koruyucu Yƶnetmeliğin iki amacı vardı: kĆ¼Ć§Ć¼klerin ve Ƨalışan annelerin korunması. Yƶnetmelik kadınlara her tĆ¼rlĆ¼ gece Ƨalışmasını ve 12 yaş altı Ƨocukların Ƨalışmasını, 12-15 yaş arası genƧlerin ise tehlikeli ve sağlıksız işlerde Ƨalıştırılmasını yasaklıyordu.
Ancak yƶnetmelik en Ƨok Ƨalışan annelerin korunmasını hedeflemekteydi: gebeliğin son ayı ve doğumdan sonra bir ayı kapsamak Ć¼zere zorunlu ve Ć¼cretli iki aylık doğum izni, annelerin istemeleri durumunda gebeliğin altıncı ayından itibaren doğumdan sonra 6 hafta (bĆ¼ro iÅŸĆ§ileri iƧin 3 ay) Ć¼cretsiz izin hakkı, doğumla ilgili hastalık durumunda ekstra bir ay daha izin hakkı; elliden fazla kadının Ƨalıştığı işyerlerinde emzirme odası zorunluluğu, emzikli kadınlara Ƨocuk bir yaşına gelene kadar emzirme izni; doğum başına 150 liretlik doğum yardımı ile 400 lireti bulan (ortalama iki aylık Ć¼cret) işsizlik yardımları… 1938’de iktidar bu yardımları tarım emekƧilerini de kapsayacak şekilde genişletecekti.
Dƶnemin Avrupalı feministlerinin dahi takdirini kazanan kadın-dostu ƶnlemler. Ancak faşist yƶnetimin antifeminist sƶylemler, ƶzellikle de kadın iÅŸĆ§ileri yĆ¼kselen işsizlik karşısında evlerine dƶnerek işlerini erkeklere terk etmelerine yƶnelik resmĆ® Ƨağrılar eşliğinde gerƧekleştikleri ƶlĆ§Ć¼de, “ayırımcı koruma” olarak nitelenmeyi hak ediyorlar. Nitekim, koruyucu ƶnlemler kadın emekƧilerin maliyetini arttırdıkƧa, patronlar işe alırken tercihlerini erkeklerden yana kullanmaya başlayacaklardı. Ɩte yandan, bu sƶylem ve ƶnlemler doğum yapan kadınları işten ayrılma eğilimine yƶneltirken, geriye dƶnmek istediklerinde, ancak her tĆ¼rlĆ¼ sosyal gĆ¼venceden yoksun, kayıt-dışı işler bulabileceklerdi. (de Grazia, 1992: 174-178)
Bƶylelikle kadın işgĆ¼cĆ¼nĆ¼n toplam işgĆ¼cĆ¼ iƧerisindeki oranı tarım sektƶrĆ¼nde 1911-1936 arasında gƶreli sabit kalırken (1911: % 43.2; 1936: % 41.3) sanayide dramatik bir dĆ¼ÅŸĆ¼ÅŸ kaydedilmiştir (1911: % 43,9; 1921: % 39.0; 1931: % 34,4; 1936: % 33,1; 1951: % 28) Buna karşılık hizmet sektƶrĆ¼nde kadın emekƧilerin payı, faşizmin karşı propagandasına ve engelleyici ƶnlemlere karşı tedricen de olsa bĆ¼yĆ¼meye devam etmiştir: 1911’deki % 39,5’ten 1936’da % 42,8’e.
Ä°talyan faşizmi, DuƧe’sinin Ƨalışmanın kadınları birincil gƶrevlerinden, annelikten alakoyduğu, kadın doğasına ters olduğu, kadın Ƨalışanlarla rekabetin erkek Ƨalışanların erilliğine zarar verdiği yolundaki tĆ¼m sƶylemlerine karşın, kadınları bĆ¼tĆ¼n bĆ¼tĆ¼ne istihdam alanından uzaklaştır(a)mamıştır. Buna karşılık, “eril” addedilen mesleklerden men edilmişlerdir: kamusal hukuk, politika, askerlik… 1920’de kadınların gemi kaptanı, ticari tekne sahibi, Ć¼st dĆ¼zey memur, diplomat ya da konsolosluk ataşesi olması yasaklandı. Yasak kısa sĆ¼rede kadınların orta dereceli okullarda yƶneticilik yapması, tarih, felsefe, GrekƧe, Latince, Ä°talyanca Ć¶ÄŸretmesi yasaklandı. 1928’de hĆ¼kĆ¼met tĆ¼m Ć¼st dĆ¼zey kamu yƶneticilerine işe alma ve terfilerde erkek aile reislerini tercih etmelerini tavsiye edecekti. BĆ¼yĆ¼k Kriz’de ise kadınların kamu gƶrevlerine mĆ¼racaatları sınırlandırıldı; Mart 1934’te Ć¼st dĆ¼zey kamu gƶrevlisi kadınların oranı yĆ¼zde 5, tĆ¼m kamu gƶrevlileri arasında ise yĆ¼zde 20 ile sınırlandırıldı. Bu oran bankacılık sektƶrĆ¼nde yĆ¼zde 12, sigortacılıkta ise yĆ¼zde 15 ile sınırlandırılacaktı. Ve nihayet, 5 EylĆ¼l 1938 tarihli yasa, tĆ¼m bĆ¼yĆ¼k ve orta boy kamu ve ƶzel işletmelerde kadın istihdamı yĆ¼zde 10 ile sınırlandırıldı. 10’dan az sayıda personel Ƨalıştıran işletmelerde ise kadınların oranı, bu yasayla sıfırlanacaktı.
Ancak Ä°kinci DĆ¼nya Savaşı’nın eşiğinde bu yasa fazla uzun ƶmĆ¼rlĆ¼ olamayacaktı. Erkekler savaşa doğru ƧekildikƧe tĆ¼m sektƶrler kadınlara ve genƧlere aƧıldı.
Nazi Almanyası’nda da kadınların istihdamı konusu aynı ƶlĆ§Ć¼de ikircimli gƶzĆ¼kmektedir: Kadının esas gƶrevinin ev işleri ve analık olduğu, rejimin temel dĆ¼sturlarındandır ama ideoloji, I. DĆ¼nya Savaşı’nda milyonlarca erkeğin yaşamını yitirmesi sonrasında belki de hiƧ evlenemeyecek milyonlarca bekar ve dul kadın konusunda dilsiz kalmaktadır.
Hayatın katı koşulları, geƧimini sağlamak iƧin Ƨalışmaktan başka Ƨaresi olmayan milyonlarca savaş dulunun varlığı ve patronların ucuz, uysal kadın işgĆ¼cĆ¼ne talebi, Nazi “Kinder, Kuche, Kirsche” idealini aşındırıyordu; bunun yerine, rejim kadın işleriyle erkek işlerini birbirinden ayırma işine girişti. Kız Ć¶ÄŸrencilerin kadın Ć¶ÄŸretmenlerce yetiştirilmesi, kadın hastaların kadın doktorlara muayene olması bir yere kadar normal karşılanmalıydı; ancak bir ailede iki ekmek kazanıcısı olması fikri Nazileri yine de irkiltiyordu. Uygunu, kadının evlenir evlenmez işten ayrılmasıydı; bunu kimi memuriyet gƶrevlerinin kadınlara kapanması, kadınların kimi ağır işlerde Ƨalıştırılmasının yasaklanması gibi ƶnlemlerle desteklemeye Ƨabalıyorlardı. Hatta kadın iÅŸĆ§iliğini patronların gƶzĆ¼nde daha az Ƨekici kılmak iƧin “eşit işe eşit Ć¼cret” uygulaması bile denendi.
Bƶylelikle sınai istihdamda kadın işgĆ¼cĆ¼ 1933’de tĆ¼m işgĆ¼cĆ¼nĆ¼n % 29.3’Ć¼ iken bu oran ertesi yılın sonunda % 25.5’e dĆ¼ÅŸecekti. Ancak genel işsizlik oranlarındaki artış gƶzƶnĆ¼nde bulundurulduğunda, kadın istihdamındaki bu dĆ¼ÅŸĆ¼ÅŸĆ¼ tĆ¼mĆ¼yle Nazi ideolojisi ve uygulamalarına bağlamak zor. Durham (1998: 18) 1933 yılında 4,85 milyon olan sigortalı kadın sayısının, Ć¼Ć§ yıl sonra 5.63 milyona Ƨıktığına dikkat Ƨekiyor. 1934’de rejimin iÅŸĆ§i ƶrgĆ¼tĆ¼ Emek Cephesi’nin kadın seksiyonunun kurulması, kadın iÅŸĆ§ilerin geri dƶnĆ¼ÅŸsĆ¼z biƧimde istihdam alanındaki varlığını doğrulamaktadır. Bu nedenle Ƨabalar, kadınları işyerlerinden uzaklaştırmaktansa, Ƨalışma ve aile yaşamlarını bağdaştıracak ve Ƨalışmanın analık gƶrevlerine zarar vermesini ƶnleyecek ƶnlemlere yƶnelecektir.
Kadın Ƨalışmasının vaz geƧilmezliği, Ä°kinci DĆ¼nya Savaşı’nın erkek işgĆ¼cĆ¼nĆ¼ Ƨekip almasıyla daha da vurgu kazanırken, bir Nazi kadın subayın 1940’ta sarf ettiği şu sƶzler, ideolojinin hayata uyum sağlayabilmek iƧin nasıl eğilip bĆ¼kĆ¼lebileceğini de gƶzler ƶnĆ¼ne sermekteydi: “Kadının yerinin evi olduğu, inancımızın temel taşlarından biridir. Ama bĆ¼tĆ¼n Almanya evimiz olduğuna gƶre, en iyi nerede hizmet veriyorsak orada olmamız gerekir.” (Durham, 1998:19)

Ä°deologların Misogyny’si

Ä°deolojiler kĆ¶ÅŸeli, hayat akışkandır. Ancak ideolojiler yine de hayata yƶn verme gayreti iƧindedir.
O zaman sormalı: nedir Alman ve Ä°talyan faşistlerini kadınların yaşamına bu denli mĆ¼dahaleye iten? Biraz namlı faşist ideologların kadınlar konusundaki fikirlerine bakalım mı? Ɩnce faşistlerin Kutsal Kitabı Kavgam’dan başlayalım, dilerseniz.
Kavgam’da kadın algısı, ulus safkanlığının gĆ¼vencesi, ulus sĆ¼rdĆ¼rĆ¼cĆ¼lĆ¼ÄŸĆ¼ ve zaafları nedeniyle ulus iƧin taşıdığı tehditten ibarettir.
Kadın, tehdittir; Ć§Ć¼nkĆ¼ her an bir Yahudi onu baştan Ƨıkartıp ulusun kanını bozabilir:
“Siyah saƧlı pis Yahudi, saatlerce tehlikeden habersiz olan genƧ kızı gƶzetler. Sonunda bu genƧ kızı kendi adi kanı ile kirletir. Onu mensup olduğu ırktan Ƨekip alır... Yahudi, hĆ¢kimiyetine almak istediği ırkın dayandığı bĆ¼tĆ¼n temelleri kƶkĆ¼nden yıkmak ister. Kadın ve genƧ kızların ahlĆ¢klarını bozduğu gibi, kendi ırkı ile diğer ırklar arasında ‘kan’ın yaptığı seti yıkmak ve ortadan kaldırmak iƧin her tĆ¼rlĆ¼ Ƨareye başvurur. Zenciyi Almanya’ya getirenler Yahudilerdi. Hep aynı gizli gaye ve aƧık hedef iƧin hĆ¢lĆ¢ getirmektedirler. Nefret ettikleri beyaz ırkı melezleşmeden Ƨıkacak piƧleşme ile yok etmek, onu eriştiği medeniyet ve siyaset seviyesinden indirmek ve ona hĆ¢kim olmak istemektedirler.”
Sadece Yahudi’den kaƧınmak değil; kadınlar dĆ¼nyaya sağlıklı Ć§ocuklar getirmekle yĆ¼kĆ¼mlĆ¼dĆ¼rler. Hastalıklı Ƨocuk da ulusun geleceği iƧin bir tehdittir:
“IrkƧı devlet, bugĆ¼n bu konuda yapılması ihmal edilmiş veya bilhassa yerine getirilmemiş olan şeylerin tamamını tamir etmelidir. IrkƧı devlet, ırkı toplum hayatının merkezi durumuna getirmeli ve ırkın halis kalmasına nezaret etmelidir. Aynı zamanda, bir milletin en değerli malının ‘Ƨocuk’ olduğunu kabul ve ilĆ¢n etmelidir. Yalnız, sağlam olanların Ƨocuk yetiştirmelerini sağlamalıdır. IrkƧı devlet şunu sƶylemelidir: Bir hastalığa tutulmuş iken ve birtakım bĆ¼yĆ¼k eksiklikleri haiz iken, Ƨocuk yapmak en ayıp bir harekettir. Bu durumda en şerefli hareketin Ƨocuk yapmaktan vazgeƧmenin olacağı anlatılmalıdır. Devletin bu mĆ¼dahale hakkı vardır. Ć‡Ć¼nkĆ¼ devlete, bir milletin binlerce senelik bir geleceği teslim edilmiştir. Bu durum karsısında ferdin arzulan bir hiƧten ibarettir. Ferde boyun eğmekten başka yapacak bir iş dĆ¼ÅŸmez. Devlet, fikrini aydınlatmak iƧin modern tıp ilminden istifade etmelidir, irsi bir sakatlığı bulunan ve bu hĆ¢li zĆ¼rriyetine intikal edecek olanlara nesil yetiştirmek hakkına sahip olmadıkları anlatılmalıdır. Aynı zamanda devlet, sağlam bir kadının Ƨok evlĆ¢t yetiştirmek gibi Tanrı’nın bir lĆ¼tfu olan kabiliyetinin, hĆ¼kĆ¼met sisteminin mali siyasetiyle tahdit edilmemesine dikkat etmekle gƶrevlidir. Devlet, Ƨok evlĆ¢t yetiştiren ailelerin teşekkĆ¼lĆ¼ne imkĆ¢n hazırlayacak sosyal şartlara karşı gƶsterilmekte olan tembel tutuma ve lĆ¢kaytlığa son vermelidir.
Devlet kendini, değeri takdir edilemeyecek kadar yĆ¼ksek bir milletin en bĆ¼yĆ¼k koruyucusu bilmelidir.
Devletin dikkati orta yaşlılardan ziyade Ƨocukların Ć¼stĆ¼nde olmalıdır. Fizik ve ahlĆ¢kƧa sağlam olmayan bir kimse Ƨocuklarının vĆ¼cudunda kendi sakatlığını devam ettirmemelidir. Devletin terbiye yƶnĆ¼nden yerine getireceği bĆ¼yĆ¼k bir gƶrevi vardır. IrkƧı devlet, millete terbiye yoluyla, hastalıklı ve zayıf olmanın utanılacak bir hĆ¢l olmadığını, aksine kaƧınılacak bir felĆ¢ket olduğunu ve bencillik sevkiyle bu felĆ¢keti, masum bir Ƨocuğa intikal ettirmenin ise cinayet olduğunu Ć¶ÄŸretmelidir. Devlet bu ilkelere gƶre hareket etmek iƧin gayesinin anlaşılıp anlaşılmadığını, uygun veya uygunsuz bulunduğunu tahkik ile vakit geƧirmemelidir.”
DĆ¼nyaya Yahudi dƶlĆ¼ olmayan sağlıklı Ƨocuklar getirmek ise, kadınların devletin gƶzetim ve desteğinde gerƧekleştirmeleri gereken aslĆ® gƶrevidir:
“IrkƧı devlet, erkek Ƨocuklarla olduğu gibi kızlarla da meşgul olacaktır. Kızların da eğitimleri aynı ilkeler dahilinde idare edilecektir. Kızlar iƧin en ƶnemli nokta fiziki eğitim olmalıdır. Karakterin eğitim daha sonra gelir. Nihayet fikri eğitimlerin gelişmesi meselesi ele alınır. Kız eğitiminin tek gayesinin, kızı, geleceğin annesi olarak hazırlamaktan ibaret olduğu hiƧbir zaman unutulmamalıdır.”
“IrkƧı devletin fert tipi mert, mağrur; enerji sahibi erkekler ve dĆ¼nyaya gerƧeği seven insanlar getirmeye kabiliyetli kadınlardır.”
Bu kadar… Kavgam’da kadınlar iƧin tek ƶngƶrĆ¼len tek işlev, ırksal olarak saf, sağlıklı Ƨocuklar doğurmaktan ibarettir. “Kadın” kavramının geƧtiği diğer yerlerde ise, “subliminal” bir misogyny yĆ¼kselir buram buram. Kadınlar zaaf yĆ¼klĆ¼, basit, alık, kolay kandırılabilir ve manipĆ¼le edilebilir varlıklardır… NOKTA.
“Halkın bĆ¼yĆ¼k bir Ƨoğunluğu tıpkı bir kadın ruh hĆ¢li iƧindedir. Bunlar, fikir ve dĆ¼ÅŸĆ¼nceleri, fiil ve hareketlerden ziyade duyguların doğurduğu dĆ¼ÅŸĆ¼ncelerden Ƨıkarırlar. Bu izlenimler karışık olmayıp, gayet basit ve sınırlıdır. Bunların arasında birtakım ince farklar yoktur, sadece sevgi veya kin, hak veya haksızlık, gerƧek veya yalan, olumlu veya olumsuz konular vardır. HiƧbir zaman yarım hissiyata tesadĆ¼f edilmez, işte Ä°ngiltere’nin propagandasını idare edenler ƶzellikle bu hususları gayet iyi anlamışlardır, Ä°ngiliz propagandasında ÅŸĆ¼phe doğuracak yarım tedbirlere rastlanmazdı.”
“GerƧekte ordu Ƨağdaş devrin en Ƨok ihtiyaƧ duyduğu şeyi yetiştiriyordu: Ä°NSAN. Bir gevşeme hĆ¢linden, yayılmakta olan bir kadınlaşma bataklığından, her yıl ordunun safları arasından 350.000 genƧ yetişiyordu ki, her birinden kuvvet fışkırıyordu.”
Kadınların konum ve işlevlerine ilişkin dĆ¼ÅŸĆ¼nceler Hitler’de doğrudan ƶjenik kaygılarla biƧimlendirilmişse, Mussolini’de ƶjenik ilke gƶrĆ¼lmez; onun misojinisinde Katolisizm ve gelenekƧiliğe belenmiş bir antifeminizm başattır:
“Kadın boyun eğmelidir… Onun devlet iƧindeki rolĆ¼ne dair fikrim, her tĆ¼rlĆ¼ feminizmle zıttır. Doğal olarak onun kƶle olmasını savunmuyorum, ama ona oy hakkı tanıyacak olsam, benimle alay edilir. Devletimizde onun herhangi bir konumu olmamalı…”
“Faşist Ä°talya’da Ä°talyan kadınlarının yapabileceği en faşist şey, Ƨok sayıda Ƨocuk yetiştirmektir.”
“Bir kadın Ƨalışmakla dĆ¼ÅŸĆ¼ÅŸ hĆ¢lindeki bir aileyi, hatta kendini kurtarabilir; ancak genelde bakıldığında, Ƨalışması siyasal ve ahlĆ¢ksal bozulmanın kaynağıdır. Bir avuƧ kişinin kurtulması, bĆ¼yĆ¼k Ƨoğunluğun kanı pahasına olur.” (de Grazia, 1992: 168)
“Kadından, bırakın bir tapınağı, bir kulĆ¼be inşa etmesini isteyin, beceremeyecektir.” (de Grazia, 1992:195)
Bunlar “sƶzler”. “Kuram” vb. değil. Ama faşist kuramcılar da var. Rejimlerinin hĆ¼kĆ¼m sĆ¼rdĆ¼ÄŸĆ¼ Ć¼lkelerde kadınların “ne” olması, ne yapması gerektiğine ilişkin “doğrultuları” veren…
Bunlardan biri, Ä°talyan faşizminin en yetkin ideologlarından olan Giovanni Gentile’dir. 1922-24 yıllarında kamu eğitimi bakanlığı yapan Gentile, bakanlığı dƶneminde kadınlara karşı keskin bir ayırımcılığın başlangıcına işaret eden kƶklĆ¼ bir eğitim reformunu başlattı.
Gentile’nin faşizme katkıları bakanlığıyla sınırlı kalmamıştır: 1923-29 arasında BĆ¼yĆ¼k Faşist Konsey Ć¼yeliği yaptı; Ä°talyan Faşist KĆ¼ltĆ¼r EnstitĆ¼sĆ¼’nĆ¼ kurup yƶnetti, 1920’li yıllarda faşist kĆ¼ltĆ¼rĆ¼n biƧimlendirilip yayılması konusunda amiral gemisi rolĆ¼nĆ¼ Ć¼stlenen Giornale critico della filosofia italiana (Eleştirel Ä°talyan Felsefesi Dergisi)’nın yƶneticiliğini yaptı; Ä°talyan Asiklopedisi’ni yayınladı. “Faşist Aydınlar Manifestosu”nu kaleme alan oydu (1925). Yaşamı boyunca Mussolini’ye sadık kalan Gentile’nin fikirleri, DuƧe’yi fazlasıyla etkilemiştir. (Lucia Re)
Gentile’ye gƶre, feminizm, ne mutlu ki ƶlmĆ¼ÅŸtĆ¼. Feminizm ƶlmĆ¼ÅŸtĆ¼, Ć§Ć¼nkĆ¼ Ć¼zerine temellendiği eşit haklar kavramının modası geƧmişti. Eşit haklar hareketinin felsefĆ® temelinin, yani kadın-erkek, tĆ¼m bireylerin bazı temel, doğal haklarla donanmış olduğu ve seƧilmiş temsilcilerin gƶrevinin de bu hakların korunması olduğu fikrinin bir yanılgı olduğu, kanıtlanmıştı. Dolayısıyla, kadınlar erkeklerden aşağıda varlıklar değildi; onlar erkeklerle eşitti: herhangi bir hakka sahip olmamakta eşit! Kadınlar ve erkeklerin hakları değil, ancak gƶrevleri vardı, Devlet’e karşı gƶrevler…
Ve Gentile’ye gƶre faşist devlet demokratik devletin bĆ¼tĆ¼n biƧimlerinden Ć¼stĆ¼ndĆ¼r ve olası tek modern devlet biƧimidir. Gentile faşist ve modern terimlerini eşanlamlı olarak kullanmaktadır.
Devam edelim: Gentile feminizm ve eşit haklar hareketinin ƶlĆ¼mĆ¼nĆ¼n modernitenin temel bir başarısı olduğunu iddia etmektedir; Ć§Ć¼nkĆ¼ bƶylelikle feminizmin bulanıklaştırdığı erkek ile kadın arasındaki farklılık, kesin hatlarla tanımlanmıştır. Netlik, şeylerin zıtlıklar hĆ¢linde kutuplaşması her zaman iyidir; muğlaklık, bulanıklık modern (= faşist) devleti, faşist değerler hiyerarşisini tehdit eden unsurlardır. Bir başka deyişle, sorun salt kadınların toplum iƧerisindeki yerine ilişkin ataerkil ƶnyargıların kĆ¼melenişi değildir; faşizmin dizaynının tesisidir sƶz konusu olan. “Faşist ideolojik yapının bĆ¼tĆ¼nĆ¼nĆ¼n cinsiyet farklılığı temeline yaslandığı sƶylenebilir.” (Lucia Re, s.83)
Ancak kadın ile erkek arasındaki farklılık biyolojik değil, kĆ¼ltĆ¼rel bir inşadır: kadın cinsiyetinin sınırlarında yatar. Bu sınır, kadının erkeğe gƶre “ƶteki oluş hĆ¢li”dir; onu erkek nezdinde cazip kılan da bu “ƶtekilik”tir. Gentile’ye gƶre, “ƶteki” olarak kadın bedeni, ancak erkek tarafından arzulandığı zaman vardır. Kadın, bireyselliğini tam da onu elde ettiği an yitirir: Ć§Ć¼nkĆ¼ kadın, ancak bir erkeğe ait olduğu ƶlĆ§Ć¼de bireydir. Bireyselliği, bir erkeğin kadını olarak konumuna denk dĆ¼ÅŸmektedir. BĆ¼tĆ¼n sağlıklı ve dĆ¼zenli toplumların temelinde aile ve din bulunmaktadır; ailenin etik ve kutsallığının gĆ¼vencesi ise, kadındır.
Kadını insan ile Tanrı arasında ƶzverili halka kılan kutsallık, analıktır. Analık kadına iƧkin, ƶzgĆ¼n ve ƶzsel bir şeydir; ƶyle ki, her bakire, tanımı itibariyle anadır. Bakire Meryem tarafından temsil edilen “bakire analık”a saygı gƶstermeyenler, dĆ¼nyadaki aşkı sƶndĆ¼rmektedirler.” (Lucia Re, s.85)
Bir başka faşist ideolog, sosyolog Ferdinando Loffredo Politica della Famiglia’sının (1938) temel argĆ¼manı, kadınların ƶzgĆ¼rleşmesinin (eğitim gƶrmeleri ve ev dışında Ƨalışmaları) tĆ¼m modern toplumlar Ć¼zerindeki etkisi, yıkıcı olmuştur. Yalnızca doğum oranlarındaki dramatik dĆ¼ÅŸĆ¼ÅŸler nedeniyle değil; aynı zamanda kadınların fiziksel ve ruhsal yabancılaşması, onların evlerine ve aile yaşamına yabancılaşmasını getirmiştir beraberinde. Loffredo’ya gƶre faşist Ä°talya da bu yıkımdan azade değildir; gerƧi Ä°talya kadın ƶzgĆ¼rlĆ¼ÄŸĆ¼ konusunda ƶrneğin Fransa ve Sovyetler Birliği’ndeki kertede yıkıcı sonuƧlarla karşılaşmak durumunda değildi; ƶrneğin Ä°talyan bakanlarının kadın partililere seslenmek yĆ¼kĆ¼mlĆ¼lĆ¼ÄŸĆ¼ yoktu; ailenin hiyerarşik yapısı feminist ƶrgĆ¼tlerin tehdidi altında değildi; eşit haklar yasası gibi bir şey sƶz konusu olamazdı. Ama yine de, kadınlara tanınan sınırlı ƶzgĆ¼rlĆ¼kler bile rejim iƧin bir tehdit oluşturuyordu.
Loffredo’ya gƶre yılın dƶrtte Ć¼Ć§Ć¼ boyunca bedeninde bir bebeği bĆ¼yĆ¼ten, organizmasının salgısıyla onu besleyen, yeni yetmeliğe kadar Ƨocuğu eğiten kadının erkekle aynı eğitimi alması, bir saƧmalıktan ibaretti.
Loffredo kadının yerinin evi olması gerektiği konusunda o denli kararlıydı ki, daktilonun icadının aile yapısının ƧƶzĆ¼lmesine yol aƧan en zararlı olaylardan biri olduğunu ileri sĆ¼rmektedir. Ona kalırsa kadınlar aşırı beden dĆ¼ÅŸkĆ¼nlĆ¼ÄŸĆ¼ne yol aƧan, Ć¼reme sistemine zarar veren, kadınların dikkatini Ƨocuk bakımından başka yere yƶnelten ve kadını yuvadan dışarı Ƨıkartan spor dahi zararlıydı.
Loffredo, bozulma ve yozlaşmanın ƶnĆ¼ne geƧebilmek iƧin faşist rejime bir dizi ƶneride bulunmaktadır: Kadın baba ya da koca, bir erkeğe mutlak tabiiyet iƧinde olmalıdır: manevĆ®, kĆ¼ltĆ¼rel ve iktisadĆ®… MeslekĆ® ve orta Ć¶ÄŸretim kapıları kadınlara kesin olarak kapanmalı, onları yetkin ev kadınları hĆ¢line getirecek ƶzel eğitim programları dizayn edilmeliydi. Kadının evinin dışında Ƨalışma hakkı, faşist devlet tarafından ev dışında Ć§alışmama hakkı olarak revize edilmeli, kamuoyu, “zorunluluğu kanıtlanmış bir gerekƧe olmadıkƧa, işe gitmek iƧin evinden Ƨıkan, erkeklerle rasgele ilişki iƧinde olan, sokaklarda dolaşan, tramvaya binen, fabrika ve bĆ¼rolarda yaşayan kadınları lanetleyecek şekilde eğitilmelidir.” (Lucia Re, “Fascist Theories of ‘Woman’ and the Construction of Gender”, Robin Pickering-Iazzi (der.), Mothers of Invention, Women, Italian Fascism and Culture, University of Minnesota Press, 1995, ss.86-88)
Mussolini gibi Hitler de akıl hocalarından yoksun değildi. Ɩrneğin devletin erkek savaÅŸĆ§Ä±lara dayandığını ve kadınların etkisinden uzak olması gerektiğini savunan Alfred Rosenberg; kendilerine en uygun gƶrevler olan hizmetkarlığa dƶnebilmeleri iƧin kadınların Yahudi eşitlik kavramından kurtarılması gerektiğini savunan Gottfried Feder; Hitler’in ƶjenik coşkusunu paylaşan ĆœĆ§Ć¼ncĆ¼ Reich’ın kƶylĆ¼ lideri ve tarım bakanı Walther DarrĆ©, “doğru” Ć¼remenin ƶnemine dikkat Ƨekerken, Alman kızların sağlıklı, safkan ve Ƨok sayıda Ƨocuk doğurmak Ć¼zere eğitilmesi gerektiğini sƶylĆ¼yor. (Durham, 1998: 13)

“Faşizm(ler)”de Kadın

20. yĆ¼zyıl ortası Ä°talyan ve Alman faşizmlerinin kadınların toplum iƧerisindeki yerine ilişkin gƶrĆ¼ÅŸ ve uygulamalarının genelde ataerkil mantığa boyun eğmekle birlikte, hem hayata geƧiriliş tarzları dolayısıyla da sonuƧları, hem de dayandıkları rasyoneller aƧısından nĆ¼anslarla ayırt edildiklerini gƶrdĆ¼k. Nazizm’in kadınlardan birincil beklentisi “ırk”ı saf tutmaları, Alman ulusu iƧin sağlıklı ve bol Ƨocuk doğurmaları iken, faşizmin kaygısı daha Ƨok feminizmin “yıkıcı” etkilerinin izale edilmesi gibi gƶzĆ¼kmekteydi.
Nazi Almanyası ve Ä°talyan faşizmiyle eşzamanlı olmakla birlikte daha “liberal” bir gelenek iƧerisinde boy veren Britanya faşizmi ise, Ƨağdaşlarına gƶre Ƨok daha “feminizan” vurgular iƧermektedir.
Ɩncelikle, Britanyalı faşistlerin ilk ƶrgĆ¼tĆ¼, British Fascisti (BF), Bolşevik Devrimi’nden Ć¼rken ve Ä°ÅŸĆ§i Partisi’nin yĆ¼kselişe geƧmesinden kaygılanan muhafazakĆ¢r sağ bĆ¼nyesinde, savaş sırasında ambulans hemşiresi olarak Ƨalışan bir kadın, Rotha Linton Orman tarafından kurulmuştur (1923).
Ancak iki savaş arası Britanyası’nda en etkili faşist ƶrgĆ¼tlenme, muhafazakĆ¢rlıktan tĆ¼mĆ¼yle kopamamış olan BF değil, Ä°ÅŸĆ§i Partili eski bir bakan olan Oswald Mosley tarafından kurulan Ekim 1932’de kurulan Ƨok daha vurgulu bir anti-semit ve korporatist hatta ƶrgĆ¼tlenen Britanya Faşistler Birliği (BUF)’dir.
Ä°ngiltere’deki Ƨok-partili sistemi lağvetme ve korunmacı ekonomi politikalara dayalı korporatist bir sistem kurma emellerini gizlemeyen, Yahudilerin ekonomik ve kĆ¼ltĆ¼rel yaşamdaki etkilerini kırmaya yeminli, Alman Nazizmi ve Ä°talyan faşizmine hayranlığını her vesileyle dile getiren (ve her ikisinden de malĆ® yardım alan) BUF kurucusu Mosley’in kadınlar konusundaki gƶrĆ¼ÅŸleri ikircimlidir. 1932’de partisinin “erkek gibi erkekler, kadın gibi kadınlar” istediğini vurgularken, 10 yıl sonra, tutuklandığında BUF’un tam bir kadın-erkek eşitliğinden yana olduğunu aƧıklayacaktı. (Durham, 1998: 21)
Tutukluluk koşullarının zorlaması, ya da seƧimlerin sĆ¼rdĆ¼ÄŸĆ¼, Ć¼stelik de gĆ¼Ć§lĆ¼ bir SĆ¼frajet hareketine yataklık yapmış bir Ć¼lkede kadınları “Ć¼rkĆ¼tmemek” adına bir takıyye… Belki. Ancak BUF’un kadınların toplumsal yaşama, hatta karar alma mekanizmalarına katılması, Ƨalışması ya da Ƨocuk yapması konusundaki fikirleri, Alman ve Ä°talyan hempalarından oldukƧa farklıdır. Ɩrneğin, partinin Ć¼lkedeki meslek dallarının 23 korporasyon hĆ¢linde ƶrgĆ¼tlenmesi ve bu korporasyonların kendilerini ilgilendiren konulardaki karar mekanizmalarına katılmalarını ƶngƶren programında, ev kadınlarının da korporasyonlardan birini oluşturması ve diğer korporasyonların kendilerini ilgilendiren kararlarında (ƶrn. et, sĆ¼t fiyatları) sƶz sahibi olması ƶngƶrĆ¼lmektedir.
Ɩte yandan, BUF ideologları, partilerinin kadınları “kuluƧka makineleri” olarak gƶrmediklerini ısrarla vurgulamaktadır: Kadınlar diliyorlarsa Ƨalışmalıdırlar; kuşkusuz, kendilerine uygun işlerde, hem de erkeklerle eşit Ć¼cretlerle… Sorun, onların geƧim sıkıntısı yĆ¼zĆ¼nden Ƨalışmak zorunda kalmamalarıdır: Korporat devlet, erkeklere daha yĆ¼ksek bir geliri gĆ¼vence altına alarak Ƨalışmayı kadınlar iƧin bir zorunluluk olmaktan, bir seƧim olmaya yƶneltecektir. Korporat devlet, ev kadınlarına Ƨalışan kadınlarla eşit bir statĆ¼ verecek ve kendi korporat ƶrgĆ¼tleri aracılığıyla parlamento dahil farklı dĆ¼zlemlerde temsil edilmelerini sağlayacaktır. Ev kadınları korporasyonu, kadınların temsil organı olmanın yanısıra, kadınlara “ev sanatları”, analık, sağlık ve hijyen gibi konularda eğitim verecektir.
Yanısıra, BUF kadınların yoğun olarak Ƨalıştıkları pamuklu ve yĆ¼nlĆ¼ dokuma sektƶrlerinde temsil edilmeleri sağlanacak, evlenen kadınların işten Ƨıkartılamayacağını, doğum sonrası en az dƶrt aylık Ć¼cretli izinden yararlanabileceklerini ƶngƶren bir İş Yasası hazırlanacaktı.
1935 tarihli bir başka broÅŸĆ¼rde (Women and Fascism- Kadınlar ve Faşizm) BUF ev kadınlarının korporasyonları aracılığıyla temsilini bir kez daha vurguluyor, kadınların yetenekleri ve ulusal gereksinimlerin gerektirdiği işlerde Ƨalışmasının desteklendiğini belirtiyordu. Dahası, faşizm, tıp, mimarlık, mĆ¼hendislik, Ƨocuk bakımı, hukuk ve ev idaresi gibi mesleklerde daha fazla kadına gereksinim duyulduğunu kabul ediyor, kentlerin ve evlerin tasarımında kadınların oynayacağı rolĆ¼ ƶnemsediğini vurguluyordu…
Ɩzetle, Britanya faşizmi ailenin gelir dĆ¼zeyini yĆ¼kselterek kadınları ekmeği kazanmak iƧin Ƨalışma zorunluluğundan kurtarırken, ev kadınlarının haklarını da korporatif ƶrgĆ¼tlenmeleri sayesinde korumayı vaad ediyordu. Buna karşılık, Ƨalışmayı tercih eden kadınlara karşı herhangi bir ayırımcılık sƶz konusu olmayacak; eşit Ć¼cret, kadın doğasıyla uyumlu işler, hamilelik sırasında korunmadan yararlanacaklardı. Yetenekli genƧ kadınlar yƶnetici olarak eğitileceklerdi.
BUF’un doğum kontrolĆ¼ karşısındaki tutumu da Alman ve Ä°talyan hempalarınınkinden farklıydı. 1936’da yayınlanan 100 Soruda Faşizm başlıklı broÅŸĆ¼rlerinde, doğum kontrolĆ¼ne ilişkin bilimsel bilginin arzu eden herkesin erişimine aƧık olması gerektiğini -ƶjenik ve (doğum kontrolĆ¼nĆ¼n Britanya aile yapısını Ƨƶkertmeye yƶnelik bir ‘Yahudi icadı’ olduğu yƶnĆ¼ndeki ifadeler gibi) antisemit tınılara karşın- belirtiyorlar, başka yerlerde de “doğum kontrolĆ¼nĆ¼ tĆ¼mĆ¼yle kişisel bir sorun olarak gƶrdĆ¼klerini, faşist yƶnetimde devletin doğum oranlarını yĆ¼kseltmekten yana olmakla birlikte, “aile mahremiyetine mĆ¼dahale etmeyeceği”nin gĆ¼vencesini veriyorlardı. BUF’un nĆ¼fusu arttırma politikası, Ƨok Ƨocuklu ailelere maddĆ® teşvikler biƧimini almaktaydı.
GƶrĆ¼ldĆ¼ÄŸĆ¼ Ć¼zere, Britanya faşizminin kadınlar karşısındaki tutumu, Alman ve Ä°talyan kafadarlarınınkinden bir hayli farklıydı: Mary Allen ve Norah Elam gibi 20. yĆ¼zyıl başlarındaki sĆ¼frajet mĆ¼cadelesinin ƶncĆ¼ isimlerini faşist hareket saflarına Ƨekecek kadar farklı. Ɩyle bir farklılık ki, eski bir sĆ¼frajet sempatizanı Mary Richardson’a sĆ¼frajet ƶnder Sylvia Pankhurst’e mektubunda, Ä°talyan faşizminin kadınlara yƶnelik tutumunun Britanya faşizmiyle kıyaslanamayacağını, Ć§Ć¼nkĆ¼ “Ä°talya’da kadınların durumunun hiƧbir zaman Britanyalı kadınlarınkine benzemediğini” yazdıracak kadar farklı. Faşist kadın yazar Anne Brock Griggs de benzer bir tonda, Nazilerin kadın Ć¶ÄŸretmenleri gƶrevden aldığı yolundaki haberler karşısında kaygılarını dile getiren bir BUF Ć¼yesini “farklı bir ırksal geleneğin, kadınlara yƶnelik”, Ä°talyan ve Alman tutumlarının Britanya’yla karşılaştırılmasını olanaksız kıldığı sƶzleriyle teskin ediyordu. (Durham, 1998: 20-24).

“Geri Dƶnen” Faşizm ve Kadınlar: Avrupa’nın Faşizm HĆ¢lleri

20. yĆ¼zyıl sonlarında Batı/Kuzey kapitalizmindeki neoliberal dƶnĆ¼ÅŸĆ¼mlerle atbaşı muhafazakĆ¢r reaksiyon ile ırkƧılığın yĆ¼kselişe geƧmesi ve bunun bir gƶstergesi olarak Ä°kinci DĆ¼nya Savaşı Alman ve Hitler faşizmleriyle Ć¼nsiyetlerini gizlemeyen neo-faşist partilerin Avrupa’nın bağrında hızla yĆ¼kselmesi, Avrupalı entelektĆ¼ellere “Faşizm geri mi dƶnĆ¼yor?” sorusunu sordururken, Toplumsal Araştırmalar Yeni Okulu ve Eugene Lang College’da (New York) felsefe doƧent doktoru Chiara Bottici bu soruya, “Aslında faşizm hiƧ gitmemişti ki…”, yanıtını veriyor:
“Faşizmden anladığımız, ideolojiye adını vermiş ve onu aƧıktan benimsemiş olan tarihi rejim ise, bundan, bu konseptin sadece Ä°talya’da 1922 ile 1943 arasında hĆ¼kĆ¼m sĆ¼ren siyasi rejime uygulanabileceği sonucuna varmalıyız. Ancak bunu sƶylemek, laf kalabalığından ileri gitmez: ‘Ä°talyan faşist rejimi’ eşittir ‘Ä°talyan faşist rejimi.’ Yani ‘Tarih asla tekerrĆ¼r etmez, dolayısıyla faşizm kategorisini bu bağlam dışında uygulamaya dƶnĆ¼k her girişim başarısız olmaya yazgılıdır.’ Bunu sƶylemek, tarihƧiler iƧin yerinde bir uyarı olabilir ama ya toplum ve siyaset teorisyenleri iƧin? Faşizm konsepti, farklı iktidar biƧimleri Ć¼zerine dĆ¼ÅŸĆ¼nĆ¼p bunları karşılaştırmanın sezgisel bir aracı olabilir mi?
Eğer faşizmden anladığımız, 1922-43 arası Ä°talya krallığında cisimleşen ve gƶrĆ¼nĆ¼r hĆ¢le gelen bir siyasi model ise, Ƨok farklı bir sonuca ulaşırız. Bu iktidar biƧimini karakterize eden ƶzellikleri ele alalım: hiper milliyetƧilik, ırkƧılık, maƧoluk, lider kĆ¼ltĆ¼, “ƧƶkĆ¼ÅŸ ve yeni siyasal rejimde yeniden doğuş” miti, siyasi dĆ¼ÅŸmanlara karşı şiddetin şu veya bu şekilde aƧıktan benimsenmesi ve devlet kĆ¼ltĆ¼. İşte o zaman bu iktidar biƧiminin, 1943’te formel olarak ortadan kalkmasından sonra, farklı biƧimlerde ve şekillerde, sadece Avrupa’da değil başka yerlerde de nasıl var olmaya devam ettiğini aƧık bir şekilde gƶrebiliriz. Faşist partilerin nasıl varlığını sĆ¼rdĆ¼rdĆ¼ÄŸĆ¼nĆ¼, faşist sƶylemlerin nasıl yayıldığını ve savaş sonrasında dĆ¼nya Ƨapında ortaya Ƨıkan farklı rejimlerin, formel olarak faşizmi benimsemeksizin nasıl faşist ƶzellikler sergilediğini gƶrebiliriz.
GĆ¼nĆ¼mĆ¼ze gelirsek, TrumpƧ’ılığın, temsili demokrasinin formel ƶzelliklerine saygı, serbest piyasa ideolojisi ile popĆ¼list sƶylemin bir birleşimi ve bir yandan devletin aygıtlarına yoğun şekilde başvururken diğer yandan devleti eleştirme paradoksu gibi belirli hususiyetler ile birlikte, bir ideoloji olarak faşizmin neoliberal bir biƧimini nasıl temsil ettiğini gƶrebiliriz. Ancak aynı zamanda aşırı milliyetƧilik, sistematik ırkƧılık, maƧo-popĆ¼lizm ve şiddetin ƶrtĆ¼k şekilde meşrulaştırılması gibi, faşizme mahsus ƶzellikler de sergilemektedir. Toplamda, faşizmi, modern iktidarın bir eğilimi ve onun devlet egemenliği mantığını ise, Karstik bir nehir gibi, formel kurumların altından akan ama ne zaman bir aƧıklık bulsa daima en yıkıcı formunda patlak veren bir eğilim olarak değerlendirmeliyiz.”[7]
Sosyalist blokun 20. yĆ¼zyıl sonlarına doğru ƧƶzĆ¼lĆ¼ÅŸĆ¼, sermaye hareketlerinin “kĆ¼reselleşme” olarak vaftiz edilen dizginsizleşmesinden Ƨok daha fazlasına yol aƧtı: sosyalizmin kendisine dayattığı sınırlardan bu yolla kurtulan kapitalizm, neoliberal formunda emeğe ve emeğin kazanımlarına karşı pervasız bir saldırı başlatırken, aynı zamanda bilinen “burjuva demokrasisi”nin de sonunu ilan ediyordu. SeƧimler (en “demokratik” denilen Ć¼lkelerde dahi) Berlusconi, Sarkozy, Trump gibi arrivistlerin at koşturduğu bir “show business”a dƶnĆ¼ÅŸĆ¼rken, “parlamenter demokrasi”nin kendini savunacağı ilkeler giderek aşınıyordu. GĆ¼nĆ¼mĆ¼z “sağ”ında popĆ¼lizm, muhafazakĆ¢rlık, aşırı sağ ve faşizm gibi kavramlar arasındaki sınırlar iyice muğlaklaşırken sağ politik zemin iyiden iyiye kayganlaşmıştır.
Ilımlıdan aşırıya, “demokrat”tan faşiste tĆ¼m sağı kaygan bir eğik dĆ¼zlem iƧine Ƨeken bu siyasal gƶrĆ¼ngĆ¼, tarihƧi, arkeolog ve siyasal dĆ¼ÅŸĆ¼nĆ¼r Neil Faulkner’a “1930’ların bu filminin ağır Ƨekimde yeniden gƶsterimde olduğu da doğru gƶrĆ¼nĆ¼yor. Ekonomik durgunluk, artan toplumsal Ć§Ć¼rĆ¼me, uluslararası dĆ¼zende bir kırılma, artan silahlanma ve savaş harcamaları ve eli kulağında bir iklim felaketi ile, belki de 1930’larınkinden daha zorlu bir dĆ¼nya kapitalist krizi ile yĆ¼z yĆ¼zeyiz,” dedirten zeminde gerƧekleşmektedir:
“Emek hareketleri -sendikalar ve kitlesel sosyalist partiler- 35 yıllık neoliberalizm sĆ¼recinde zayıfladılar. Krizin sillesini yiyen Ƨoğu Ƨalışan insan, kolektif mĆ¼cadeleyle direnebilmelerini sağlayacak etkili mekanizmaların yokluğunu Ƨekiyor. Toplumsal yaşam atomizasyon, yabancılaşma ve Ć¼mitsizlik ile karakterize oluyor. Bu, milliyetƧilik, ırkƧılık, faşizm ve savaş iƧin verimli bir zemin yaratıyor.
Sağın hiƧbir ƧƶzĆ¼mĆ¼, ƶnerecek hiƧbir şeyi yok. Siyasetlerinin ƶzĆ¼ bu nedenle iÅŸĆ§i sınıfını birbirine dĆ¼ÅŸĆ¼rmekten, kadınları, yoksulları, engellileri, etnik azınlıkları, MĆ¼slĆ¼manları, LGBT bireyleri, gƶƧmenleri, mĆ¼ltecileri vb. gĆ¼nah keƧisi yapmaktan ibaret. Farklı yerlerde farklı biƧimler alıyorlar. ABD’de Trump. Ä°ngiltere’de Brexit. Fransa’da Le Pen. Almanya’da AfD. Ama mesajın ƶzĆ¼ aynı. Ve silahlı Ƨetelerin sendikaları, solu ve azınlıkları bastırmaya dƶnĆ¼k şiddeti ve baskısı ile bunun topyekĆ»n faşizme dƶnme potansiyeli var.”[8]
Evet, gĆ¼nĆ¼mĆ¼z faşizmi, sosyalist sistemin ƧƶkĆ¼ÅŸĆ¼ ile birlikte kapitalist sistemin “tarihin sonu”nu ve kendisinin ebedĆ®liğini ilan edişinden kısa bir sĆ¼re sonra iƧine sĆ¼rĆ¼klendiği ve neredeyse 10 yıldır debelendiği krize bir tepkidir: “KĆ¼resel kapitalizm 2008 BĆ¼yĆ¼k Resesyonu ile derin bir yapısal krize girdi, 1930’dan beri en kƶtĆ¼ kriz. ABD’de Trump’Ƨılık, Ä°ngiltere’de Brexit, Avrupa Ƨapında ve dĆ¼nya genelinde (Ä°srail, TĆ¼rkiye, Filipinler, Hindistan ve diğer yerler gibi) neo-faşist ve otoriter partilerin ve hareketlerin artan etkisi, kĆ¼resel kapitalizmin krizine aşırı sağ bir yanıt arz ediyor,” diyor California Ɯniversitesi’nde Sosyoloji, KĆ¼resel Ƈalışmalar ve Latin Amerika Ƈalışmaları profesƶrĆ¼ William I. Robinson. Kriz nedeniyle konumlarını yitirme, işsiz kalma, aşağı doğru mobilite tehdidiyle karşı karşıya kalan Kuzey’li emekƧiler ve orta sınıflar, inandırıcı bir sol alternatifin yokluğunda[9], gĆ¼venliği neo-faşizan yabancı-dĆ¼ÅŸmanı, Ä°slĆ¢mofobik, muhafazakĆ¢r ve izolasyonist gƶrĆ¼ÅŸlerinde aramaktadırlar: “Faşizm, akut kapitalist kriz dƶneminde, kitlesel korku ve endişeyi ABD ve Avrupa’da-gƶƧmen iÅŸĆ§iler, MĆ¼slĆ¼manlar ve mĆ¼lteciler gibi-gĆ¼nah keƧisi hĆ¢line getirilen topluluklara yƶnlendiren psikososyal mekanizmalara dayanıyor. Aşırı sağ gĆ¼Ć§ler bunu, yabancı dĆ¼ÅŸmanlığına dayanan bir sƶylem repertuvarı, ırk/kĆ¼ltĆ¼r Ć¼stĆ¼nlĆ¼ÄŸĆ¼ iƧeren gizemli ideolojiler, idealize ve uydurma bir tarih anlatısı, binyılcılık, ve savaşı, toplumsal şiddeti ve tahakkĆ¼mĆ¼ adeta kutsayan militarist ve erkekƧi bir kĆ¼ltĆ¼r Ć¼zerinden yapıyor.”[10]
GƶƧmen karşıtı sƶylemlerin Fransa, Almanya, BelƧika ve Hollanda’da neo-faşist partilerin seƧmen tabanını genişletmesi, 1990’lardan itibaren yabancı (gƶƧmen) dĆ¼ÅŸmanlığının Avrupa’da (ve Ƨok geƧmeden ABD’nde de) neofaşizmin temel gĆ¼ndem maddesi hĆ¢line gelmesini sağladı. Milletvekilleri aracılığıyla Avrupa Ć¼lkelerinin parlamentolarında -ve Avrupa Parlamentosu’nda- ƶzellikle MĆ¼slĆ¼man Ć¼lkelerden gelen gƶƧe karşı daha sert ƶnlemler talep eden sesler yĆ¼kselirken -ve ırkƧı partiler koalisyon ortakları olarak iktidarlara katıldıkları ƶlĆ§Ć¼de bu ƶnlemler devreye sokulurken- bu tutumun sokaklardaki yansımaları da kısa sĆ¼rede kendini hissettirmeye başlayacaktı: Yalnızca Almanya’da, 1991’de Hoyerswerda’daki sığınmacı hostelinin kundaklanması; Ağustos 1992’de Rostock’da gƶƧmen mahallesinde Ƨıkartılan yangın; Mayıs 1993’te Solingen’de beş TĆ¼rk’Ć¼n ƶlĆ¼mĆ¼yle sonuƧlanan kundaklamayı hatırlamak yeterlidir.
Neo-faşist şiddet, kısa sĆ¼rede tĆ¼m Avrupa’yı sararken (ABD ve Rusya bundan muaf değildir, faşizan genƧlik ƶrgĆ¼tleri hem yoksullaşan “beyaz” mahallelerden hem de sosyal medya Ć¼zerinden hızla bĆ¼yĆ¼rken, faşist partilere de ilgi artmaktadır.
Ancak 90’lı yıllardaki anket ve araştırmalar, aşırı sağa ilginin cinsiyet-temelli olarak farklılık gƶsterdiğini gƶzler ƶnĆ¼ne sermektedir:Ɩrneğin, 1989 Berlin eyalet seƧimlerinde eski bir SS askeri tarafından kurulan Republicaner (REP / CumhuriyetƧi) Parti, erkeklerin yĆ¼zde 10.8’inin, buna karşılık kadınların yĆ¼zde 5.9’unun oylarını alabilmişti. Fransa’da 1986 parlamento seƧimlerinde erkeklerin yĆ¼zde 12’si Le Pen’in Ulusal Cephe’sini desteklerken bu oran kadınlarda yĆ¼zde 7’de seyrediyordu. Baba Le Pen seƧmen tabanını genişletirken dahi, kadın oylarıyla erkek oyları arasındaki farklılık sĆ¼regidiyordu: 1988 başkanlık seƧimlerinde Le Pen erkek oylarının yĆ¼zde 13’Ć¼nĆ¼ alırken, kadınlardan alabildiği oyun oranı yĆ¼zde 6’da kaldı. Ulusal Cephe Le Pen yƶnetiminde olduğu sĆ¼rece, kadın oylarıyla erkeklerinkiler arasındaki bu aĆ§Ä±ÄŸÄ± kapatamayacaktı. (Durham, 1998: 55-56)
Ä°ki olgu, bu durumu tersine Ƨevirecektir: Ä°lki, neo-nazi, neofaşist partilerin kadınlara yƶnelik sƶylemlerini gƶzden geƧirerek kadın taleplerine daha duyarlı kılma yƶnĆ¼nde Ƨaba sarf etmeleri ve buna koşut olarak yƶnetimlerinde kadınların ağırlığının artması; ikincisi ise, 21. yĆ¼zyıl başlarından itibaren radikal Ä°slĆ¢mcı şiddetin Batı dĆ¼nyasında kendini yoğun bir biƧimde hissettirmeye başlamasıyla birlikte, MĆ¼slĆ¼man Ć¼lkelerden gelen gƶƧmenlere yƶnelik tepkinin Ä°slĆ¢mofobi biƧimini alması.
Ɩnce ilkine bakalım: Ä°kinci DĆ¼nya Savaşı sonrasında, yani faşist rejimlerin yenilgiye uğratılmasından sonra Ƨeşitli Avrupa Ć¼lkelerinde yeniden boy gƶsteren neo-nazi, neo-faşist yƶnelimli parti ve hareketlerin kadınlar konusunda başlangıƧta seleflerinin misojinizminden ƶteye geƧebildikleri sƶylenemez. Ɩrneğin aşırı sağcı Alman Reich Partisi (DRP)’nin 1958 programında kadınların ancak acil durumlarda evleri dışında Ƨalışabilecekleri kaydediliyor, parti genƧleri Amerikan etkisine karşı uyarırken, genƧ erkekleri “cesur”, genƧ kızları ise “saf” olmaya Ƨağırıyordu. Medyanın “ahlĆ¢ksız” yayınlardan arındırılması, Alman neo-nazilerinde bir takıntı hĆ¢lindeydi; kĆ¼rtaj karşıtı tutumları bir “ata mirası” olarak sĆ¼regidiyordu; ta ki, Republikaner partili kadınlar parti programında 1990’daki “Kadınlarla erkekler eşit haklara sahiptir. Kendini gerƧekleştirme hakkı hem kadınlar hem de erkekler iƧin geƧerlidir. Bu, ƶzellikle meslek hayatı iƧin geƧerlidir,” yolundaki değişikliği dayatana dek.
Alman (neo-)Nazilerinin geleneksel (ve fakat kendi saflarındaki kadınlar tarafından kimi itirazlarla karşılanan) misojinist tutumları (kĆ¼rtaj karşıtlığı, antifeminizm, kadınların analık rollerine vurgu, ev kadınlığı ve anneliğin devlet teşvikleri aracılığıyla desteklenmesi…) Avrupalı diğer hempalar tarafından da paylaşılıyordu[11].
Ancak 2000’li yıllara gelindiğinde, bu alanda kimi ƶnemli değişiklikler yaşandı. Avrupa’nın faşizan/faşist partilerinde kadınlar ƶne Ƨıkmaya başladılar. Fransız Ulusal Cephe’yi babası Jean-Marie Le Pen’den devralan ve Fransa’daki 2017 Cumhurbaşkanlığı seƧimlerinin ikinci turunda oyların yĆ¼zde 35’ini alan Marine Le Pen, belki de bu kadınlar arasında en yaygın bilineni. Marine Le Pen’in, babası dƶneminde Ulusal Cephe’nin oldukƧa dĆ¼ÅŸĆ¼k olan kadın desteğini yĆ¼kselttiği ve aradaki farkı kapattığı biliniyor. Bƶylelikle, babası kadınların ancak yĆ¼zde 5-6’sının oyunu alabilirken, Marine Le Pen kadınlar arasındaki oy oranını yĆ¼zde 26’ya Ƨıkarttı; Ć¼stelik kadın ve erkek oyları arasındaki farkı da kapattı. Marine Le Pen’in bunu “kadın hakları” ajandasını gƶƧmen/Ä°slĆ¢m karşıtlığıyla bağdaştırmasındaki başarıya bağlıyor Ƨoğu yorumcu. 8 Mart’ta (2017) RTL’e verdiği rƶportajda Ä°slĆ¢mcı kƶktenciliğin kontroluna karşı kadınların hakkını savunuyorum,” diyordu ƶrneğin. “Kadınlar diledikleri gibi giyinebilmeli, etek ya da şort..”[12]
 Ćœstelik Marine Le Pen tek değil. Ne Fransa’da ne de Avrupa’da. Yeğeni Marionne MarĆ©chal-Le Pen, Ć¼Ć§Ć¼ncĆ¼ kuşak Le Pen olarak 2012’de 23 yaşında iken seƧildiği Fransız Parlamentosu’nda politik misyonunu sĆ¼rdĆ¼rĆ¼rken, partisi Ulusal Cephe’de teyzesinin “fazla ılımlı” bulduğu politikalarına eleştirilerini dile getirmeye başladı.
Almanya’da EylĆ¼l 2017 seƧimlerinde bĆ¼yĆ¼k başarı kazanıp Ć¼Ć§Ć¼ncĆ¼ bĆ¼yĆ¼k parti olarak parlamentoya giren AfD (Almanya İƧin Alternatif Partisi) eski eşbaşkanı Frauke Petry, seƧimin hemen ardından partisinden istifa etmiş olsa da, eski eşbaşkan, LGBTI kimliğini gizlemeyen Alice Weidal ile birlikte, partinin seƧmen tabanını, ƶzellikle de kadın seƧmenlerin sayısını dikkate değer ƶlĆ§Ć¼de arttırabildi.
IrkƧı vurgularıyla ƶne Ƨıkan NorveƧ Ä°lerici Parti’nın lideri, bir dƶnemin maliye bakanı Siv Jensen de, kendisini Thatcher tarzı bir serbest piyasa muhafazakĆ¢rı, partisini “klasik liberal, hatta Ƨok demokrat” olarak tanımlasa da, “sinsi” Ä°slĆ¢mileşme karşısında yurttaşları uyarmayı bir parti politikası olarak benimsemesi ve Ä°srail’e verdiği ateşli destekle “anaakım sağ”dan yolunu ayırıyor.
Danimarka Halk Partisi lideri Pia Kjaersgaard da muadilleri gibi sıkı anti-gƶƧmen politikalarıyla temayĆ¼z ediyor, 2000 yılında Danimarka’nın euro’yu para birimi olarak benimsemesine karşı yĆ¼rĆ¼ttĆ¼ÄŸĆ¼ başarılı kampanyayla anımsanıyor.[13]
Britanya’nın faşist partisi Britain First’Ć¼n kadın lideri Jayda Fransen ise tavizsiz ırkƧı ve Ä°slĆ¢m karşıtı gƶrĆ¼ÅŸleriyle tanınıyor.
Faşizmin “kadın yĆ¼zĆ¼”, hiƧ kuşku yok ki “aşırı sağın şiddete eğilimli, eril yĆ¼zĆ¼”nden rahatsız olan kadın seƧmenleri[14] aşırı sağa ikna etmeye yƶneliktir.[15] Ve aşırı sağa destek veren kadın oylarındaki yĆ¼kselme trendi, bu tip parti ve hareketlerin saƧaklardan merkeze doğru taşınmasında etken oluyor.
Bu nedenle de bu hareketler, aƧık ayırımcı, kadın dĆ¼ÅŸmanı sƶylemleri geri Ƨekmekte, kadınların aktif siyasete girmeleri desteklenmekte, Ƨalışma, Ƨocuk sahibi olma gibi konularda “tercih” vurgusu ƶn plana Ƨıkmakta, hatta LGBTI hakları gĆ¼ndeme getirilmektedir. 2015 seƧimlerinde 4 milyon oy alan Brexit yanlısı ırkƧı UKIP bĆ¼nyesinde ƶrneğin, bir LGBT grubu bulunuyor. Hem partilileri LGBT’ye ilişkin konularda eğitmek, hem de dışa karşı partinin “homofobik” olmadığını kanıtlamak iƧin.[16]
Kadınların son yıllarda ırkƧı, faşist partilere ilgisinin artmasının ikinci etkeni ise, hiƧ kuşkusuz, giderek yaygınlaşan Ä°slĆ¢mofobi. Ya da “yabancı/gƶƧmen dĆ¼ÅŸmanlığı”, ırkƧılık gibi ayırımcılık biƧimlerinin Avrupa Ć¼lkelerindeki “MĆ¼slĆ¼man ƶteki”ne yƶnelmesi. İşin ilginƧ yanı, ƶrneğin Fransız ya da Alman, Ä°ngiliz vb. erkeklerin kadınlara yƶnelik şiddet ve cinsel saldırıları karşısında genellikle sessiz kalan faşistlerin[17], saldırgan MĆ¼slĆ¼man Ć¼lke kƶkenli biri olduğunda, feminist kesilmeleri. 2015 yılbaşı gecesi Kƶln’de yaşanan toplu tacizi bahane ederek gƶƧ konusunda bir referandum Ƨağrısı yapan Marine Le Pen, “Korkarım ki gƶƧmen krizi kadın haklarında sonun başlangıcını işaret ediyor,”[18] diyor ƶrneğin Opinion dergisine verdiği rƶportajda. Bu konuda yalnız değil; “Avrupa sağı uzun sĆ¼redir hicab’ı ataerki simgesi olarak gƶrĆ¼yor. Daha yakın zamanlarda ise MĆ¼slĆ¼manların mahallelerinde eşcinsel ve kadınlara yƶnelik saldırıların Avrupa değerleri aƧısından bir tehdit teşkil ettiğini vurgulamaya başladı.”[19]

Peki ya ABD?

Avrupa sağı Ć¼zerinde bu kadar durup da Trump’ın ABD’sinden sƶz etmemek olmaz.
Neoliberalizm 1980’lerde Reaga-Thatcher ikilisi eliyle kesin zaferini ilan ettiğinde, emekƧilerin, yoksulların ve kadınların ellerinden tĆ¼m kazanımlarını geri almaya yƶnelik bir toplumsal-kĆ¼ltĆ¼rel dalganın yĆ¼kselişine de tanık olduk. Kendilerini “yeni-muhafazakĆ¢r” (neo-con) olarak tanımlayan yeni tip ideologlar, serbest piyasaya tam iman etmişken, ateizm, feminizm ve aşırı liberalizm elinde fazlasıyla aşındığını dĆ¼ÅŸĆ¼ndĆ¼kleri ahlĆ¢ksal değerlere dƶnĆ¼ÅŸ Ƨağrısı yapıyorlardı topluma: kĆ¼rtaj karşıtlığı, evlilik ve aile bağlarının kutsanması, genƧ kızların evliliğe kadar bekaretlerini muhafaza etmeleri, Ƨok Ƨocuklu ailelere dƶnĆ¼ÅŸ, kiliseye dƶnĆ¼ÅŸ, LGBTI dĆ¼ÅŸmanlığı, gƶƧmen karşıtlığı…
İşin ilginƧ yanı, kadınların bu hareketler iƧinde başat bir yer tutmalarıydı. “Ä°lginƧ”, lafın gelişi. Yoksa ABD’nde kadınlar ƶteden beri sağcı taban ƶrgĆ¼tlerinde başat rol oynayagelmişlerdir: ABD feminizminin kƶklerinde kısmen orta sınıf kadın ƶrgĆ¼tlerinin alkolĆ¼n yasaklanması, fuhşun ƶnlenmesi vb. konusundaki eylemlerini kapsayan “AhlĆ¢kĆ® Diriliş” hareketinin yattığı gƶz ƶnĆ¼nde bulundurulduğunda, bunda şaşılacak bir şey yoktur.
“Kadınlar en azından McCarthy dƶneminden bu yana sağ kanat hareketlerde başat olageldiler,” diyor Michelle Goldberg. Ve sosyalbilimci Abby Scher’den aktarıyor: “1950’lerin başları boyunca taban antikomĆ¼nist aktivistlerin bĆ¼yĆ¼k bƶlĆ¼mĆ¼, kadınlardı.” 1980-90’larda hareketin sĆ¼rmesini olanaklı kılan yerel eylemcilerin Ƨoğunluğunu da kadınlar oluşturmaktaydı.[20] “Kartal Forumu”yla Eşit Haklar Yasası’na (ERA) karşı amansız bir haƧlı seferi başlatan Phyllis Schlaffly, kadınlara evlerine dƶnĆ¼p yuvalarının uysal melekleri, mĆ¼ÅŸfik anaları olma işini yeniden Ć¶ÄŸretme misyonunu Ć¼stlenen Ruth Carter Stapleton, Anita Bryant, Marabel Morgan sağcı kadınların “antifeminist” cihadının 1980-90’lı yıllardaki başkomutanlarıydı.[21] Bu kez “ABD Başkanları’nın en cinsiyetƧisi” ƶdĆ¼lĆ¼nĆ¼ hak eden Donald Trump’a yedeklenen ABD’li neo-con kadınlar muhafazakĆ¢r vaazları ile “feministƧe” yaşam tarzları arasında keskin bir Ƨelişki sergileseler de[22], ana argĆ¼manlarını feminizm karşıtlığı Ć¼zerinde temellendirmektedirler. Phyllis Schlaffly, ƶrneğin, 1970’lerin sonları, 80’lerin başlarında Eşit Haklar Yasası’na karşı savaşım yĆ¼rĆ¼tĆ¼rken, yasanın kadınlara zorunlu askerlik getireceği ve kocaları eşleri ve Ƨocuklarına olan malĆ® yĆ¼kĆ¼mlĆ¼lĆ¼kten kurtararak kadınlara zarar vereceği tezlerini işlemekteydi. Ä°zinden giden neo-con kadınlar da argĆ¼manlarını feminist taleplerin kadınlara zararlı olduğu savına dayandırıyorlar:
 • KĆ¼rtajın kadınlara zarar verdiği: Amerika’nın Kaygı Duyan Kadınları ƶrgĆ¼tĆ¼, ƶrneğin, kĆ¼rtajın depresyon, kaygı ve meme kanserine yol aƧtığı, serbest bırakılmasının bu semptomların yaygınlaşmasına yol aƧtığını ileri sĆ¼rĆ¼yor.
• Silahları sınırlandırmaya yƶnelik yasanın kadınlara zararlı olacağı: Bağımsız Kadınlar Forumu sƶzcĆ¼sĆ¼, Ocak 2013’te silah bulundurmayı sınırlandırmaya yƶnelik yasanın cinsiyetler arasındaki kuvvet dengesini, silahlı bir kadının saldırganlara karşı daha avantajlı olduğunu ileri sĆ¼rmĆ¼ÅŸtĆ¼.
• GenƧ Ć¼niversiteli kadınların feministlere karşı Ƨıkma ve kadın araştırmaları mĆ¼fredatını sorgulamaya teşvik edilmesi: ClareBooth Luce Politika EnstitĆ¼sĆ¼, ƶrneğin, muhafazakĆ¢r kadın Ć¶ÄŸrencileri eğitiyor ve feminist Vajina Monologları’nın sahnelenmesinin engellenmesi konusunda teşvik ediyor. Feminist yaklaşımın kadınları “cinsel organlarına indirgerken”, kadınları gerƧekten gĆ¼Ć§lendirmenin yolunun “yĆ¼rekte ve akılda” yattığını ƶne sĆ¼rĆ¼yorlar.
• Kadınlara Karşı Şiddet Yasası’nın eleştirisi: Bağımsız Kadınlar Forumu, kuruluşundan bu yana, “aile-iƧi şiddetin temel nedeninin cinsiyetƧilik olduğu varsayımıyla bağdaşmadıkları iƧin, uyuşturucu kullanımı, psikolojik bozukluklar ve evlilik sorunları gibi kanıtlanmış şiddet nedenlerine Ƨok az fon ayrılmasını ƶngƶren” bu yasaya karşı Ƨıkıyor.[23]

SonuƧ Olarak…

GƶrĆ¼ldĆ¼ÄŸĆ¼ Ć¼zere yeni-muhafazakĆ¢rlık, ahlĆ¢kƧılık, din, milliyetƧilik, ırkƧılık, yabancı dĆ¼ÅŸmanlığı, Ä°slĆ¢mofobi gibi girdilerden beslenen neo-faşist hareketlerin kadınlarla ilişkisi oldukƧa karmaşık. BizatihĆ® kadınları, Ć¼stelik de neredeyse iki yĆ¼zyıllık bir “kadın mĆ¼cadeleleri” tarihinin kazanımlarının meyvalarını devşirmiş kadınları iƧermeyi arzuladıkları ƶlĆ§Ć¼de, geleneksel misojin karakterlerini zaman zaman bir hayli esnetmek, eğip bĆ¼kmek zorunda kalıyorlar. Ɩte yandan, orta-alt sınıf kadınların neoliberal dƶnĆ¼ÅŸĆ¼mlerin yıkıcı sonuƧlarından kaynaklanan kaygılarını, hoşnutsuzluklarını (Ƨeperlerden merkeze yƶnelik gƶƧ dalgası, işsizlik, yoğunlaşan geƧim sıkıntısı, kadın ticareti, uyuşturucu kullanımı, sokak şiddeti ve suƧ oranlarındaki artış…) manipĆ¼le ederken, kadınların mobilizasyonundan da bĆ¼yĆ¼k ƶlĆ§Ć¼de yararlanmazlık edemiyorlar. Faşizmin gƶvdesi, bƶylelikle kadınlaşıyor. Kadınlaşırken de kadınlara itici gelmeyecek sƶylemleri benimsiyor… Ya da benimser gƶzĆ¼kĆ¼yor.
Ć‡Ć¼nkĆ¼ faşizm pragmatik, akışkan ve demagojik bir gƶrĆ¼ngĆ¼dĆ¼r. Umberto Eco, onun “dĆ¼ÅŸ kırıklığı ve Ƨaresizlik duygusu iƧindeki bir ‘orta sınıfa’, ekonomik bunalımdan ya da politik aşağılanmadan mustarip ve alt toplumsal katmanların baskısından korkan bir sınıfa Ƨağrıda bulunduğunu vurgularken ana karakteristiklerini “gelenek kĆ¼ltĆ¼, issasyonalite, eylem-merkezcilik, anti-entelektĆ¼alizm, farklılık korkusu, milliyetƧilik, aşağılanmışlık duygusu, savaş ruhu, popĆ¼list seƧkincilik, machismo, parlamentoya inanƧsızlık, basitleştirici bir yeni sƶylem” [24] olarak sıralar. Ɩyle gƶzĆ¼kĆ¼yor ki faşizm, bu karakteristikleri, iƧinde boyverdiği dƶnemin koşullarına gƶre serbest nazım yeniden ve yeniden dizayn edebilmektedir. Nitekim, ortalama insanın en yontulmamış hissiyatına seslenen demagojik (ve irrasyonel) ƶzelliği, kendisini Ƨelişkilerini aƧıklamak ya da ƶzeleştiriye tabi tutmak gibi Ƨapraşık işlemlerden azade kılmaktadır.
Nitekim, akademik, feminizan, LGBTI-duyarlı, hatta Ƨevreci vurgularla yola koyulan ve başlangıƧta “profesƶrler partisi” olarak adlandırılan Alman neo-faşist AfD, sığınmacılar krizinin patlak vermesiyle birlikte, toplumsal tabanını değiştirerek yeni bir sƶyleme yƶnelecekti: Yıldızoğlu’nun deyişiyle, parti, “geleneksel faşist partilerin kĆ¼ltĆ¼rlerine Ƨok benzeyen eklektik, ırkƧı, yabancı dĆ¼ÅŸmanı, giderek daha Ƨok ataerkil (LGBT evliliklerine karşı) bir kĆ¼ltĆ¼r ve rakip siyasi liderlere hakaret etmeyi doğal sayan, şiddet Ć¶ÄŸeleri iƧeren, 1930’lardan bu yana duyulmamış bir dili birleştiriyor. Nazi, SA kadrolarının taşıdığı hanƧerinin kabzasına kazılı “Her şey Almanya iƧin” sloganı, AfD toplantılarında da duyuluyor.”[25]
“AB’ye tam Ć¼yelik” perspektifiyle TĆ¼rkiye’yi “vesayet rejimi”nden kurtararak demokratikleştirmek ve ƶzgĆ¼rleştirmek, KĆ¼rt sorununu ƧƶzĆ¼me kavuşturmak sƶylemleriyle yola Ƨıkan bir partinin nelere dƶnĆ¼ÅŸebileceğine birinci elden tanık olan bizler iƧin bu dƶnĆ¼ÅŸĆ¼mĆ¼ anlayabilmek, hiƧ de zor değil!

29 Aralık 2017 16:55:01, İstanbul.

N O T L A R
[1] Newroz, Ocak 2018… Ä°stanbul ƖzgĆ¼r Ɯniversite’de 13 Ocak 2018’de yapılan konuşma…
[2] Otto Weininger
[3] Sol Haber Portalı, “AKP’li Yazar: Bu Kuşak Devletin Anasını Ağlatır”, 10 EylĆ¼l 2017… http://haber.sol.org.tr/toplum/akpli-yazar-bu-kusak-devletin-anasini-aglatir-209058
[4] Aktaran: Martin Durham, Women and Fascism, Londra-New York, Routledge, 1998: 18.
[5] Aktaran: Victoria de Grazia, How Fascism Ruled Women, Italy 1922-1945. University of California Press, 1992: 41.
[6] Hitler, Kavgam’da “ırk”ı bozan tehditlerden biri olarak gƶrdĆ¼ÄŸĆ¼ fuhuş ve cinsel aşırılıklara karşı mĆ¼cadele iƧin genƧlerin olabildiğince erken evlendirilmesini va’zeder. Evliliğin amacı, tĆ¼rĆ¼ ve ırkı korumaktır. Ancak tek başına evlilik yeterli değildir; aynı zamanda cinselliğin erken uyanmasını ƶnlemek iƧin eğitim de gereklidir. Ve hiƧ kuşkusuz, yozlaşmış, mĆ¼stehcen kĆ¼ltĆ¼re karşı mĆ¼cadele… “Tiyatro, sanat, edebiyat, sinema, basın, afişler ve vitrinler Ć§Ć¼rĆ¼yen dĆ¼nyamızın bĆ¼tĆ¼n tezahĆ¼rlerinden arındırılmalı ve ahlaksal, siyasal ve kĆ¼ltĆ¼rel fikirlerimizin hizmetine sokulmalıdır. (…) Kişisel ƶzgĆ¼rlĆ¼k hakkı, ırkı koruma gƶrevinin ƶnĆ¼nde geriler.” (Mein Kampf, 1969: 234) Ahlaksal Ć§Ć¼rĆ¼menin sorumlusu ise, tabii ki Yahudilerdir: “Modern Almanya’da yĆ¼zbinlerce kişi, şeytani bir neşeyle, kanıyla kirleterek halkından Ƨalacağı saf kızlar iƧin pusuya yatmış Yahudiler tarafından baştan Ƨıkartılıyor.” Hitler’e gƶre tek bir kutsal hak vardı: kanı en saf hĆ¢liyle koruma hakkı.” KĆ¶ÅŸe başlarında satılan doğum kontrol hapları, en sağlıklı Almanların Ƨoğalma haklarını ellerinden almaktaydı. Ve geleceğin devleti, ırkı merkeze yerleştirerek yalnızca sağlıklı olanların Ƨocuk sahibi olmasını sağlayacak, sağlıksızların dĆ¼nyaya Ƨocuk getirmesi, sağlıklıların ise getirmemesi bir onursuzluk addedilecekti. (Mein Kampf, 1969: 365-7)
[7] Cihan Aksan-Jon Bailes, “Faşizm Geri mi DƶnĆ¼yor?”, 15 Aralık 2017… http://yenidenatilim.com/fasizm-geri-mi-donuyor-cihan-aksan-ve-jon-bailes/3251/
[8] a.y.
[9] “Demokrat/sol/sosyal demokrat/sosyalist yaftalı partilerin Kuzey Amerika ve Avrupa’da neoliberal politikaların şampiyonluğunu yaptığı unutulmamalı.
[10] a.y.
[11] KĆ¼rtaj karşıtlığı sık sık, gƶƧmenlerin hızlı Ć¼remesi korkusu karşısında “ulusal kimliği koruma” tınısıyla yĆ¼klenir. Jean-Marie Le Pen, 1986’da Daily Mail’e verdiği rƶportajda: “Ƈok daha fazla Fransız annenin Fransız bebekler doğurup Ć¼lkeyi Fransızlarla doldurmasını istiyoruz ve evlerinde oturup gururlu, sağlıklı insanlar yetiştirmeleri iƧin onlara para ƶdeyeceğiz,” diyordu. (Durham, 1998:66)
[12] Aamna Mohdin, “Marine Le Pen’s plan to lure French women to the far right is working”, Quartz, 8 Mart 2017… https://qz.com/926336/le-pen-is-slowly-destroying-the-consensus-that-soft-hearted-women-vote-left/
[13] “Women of the Far Right”, Vogue,10 Nisan 2017… http://www.vogue.co.uk/gallery/women-of-the-far-right-politics-europe.
[14] Ä°sveƧ ve Hollandalı toplumbilimcilerin 17 Avrupa Ć¼lkesinde yĆ¼rĆ¼ttĆ¼ÄŸĆ¼ ve 2015 sonlarında Patterns of Prejudice dergisinde yayınlanan bir araştırma, kadınların aşırı sağa oy vermedeki gƶnĆ¼lsĆ¼zlĆ¼klerinin, başka etkenlerin yanı sıra, bu partilerin tarihsel olarak şiddete yatkınlıklarından kaynaklandığını ortaya koymuştu. (Somini Sengupta, “On Europe’s Far Right, Female Leaders Look to Female Voters”, The New York Times, 2 Mart 2017… https://www.nytimes.com/2017/03/02/world/europe/political-strategy-for-europes-far-right-female-leaders-wooing-female-voters.html.)
[15] Yine de bĆ¼tĆ¼n kadınların “şiddetten arınmış” bir gƶrĆ¼ntĆ¼yĆ¼ arzuladıklarını sƶylemek olanaksız. Alman neo-nazileri arasında 1991’de kurulan Alman Dazlak Kızlar Cephesi (SFD) mensubu kadınlar, ırkƧı saldırılarda aktif rol almakta, ƶrneğin. (Durham, 1998: 63)
[16] “Far-right Millennials: What Drives Young Women To Extreme Politics?” Marie-Claire… http://www.marieclaire.co.uk/reports/far-right-millennials-507601.
[17] Britain First liderlerinden Jayda Fransen’in parti lideri Paul Golding’in adının karıştığı bir cinsel taciz vakasını ƶrtbas etmeye Ƨalıştığı yakın zaman ƶnce medyaya yansımıştı. (“Britain First’s Jayda Fransen ‘tried to halt sex assault complaint’, The Guardian, 2 Aralık 2017. )
[18] Somini Sengupta, “On Europe’s Far Right, Female Leaders Look to Female Voters”, The New York Times, 2 Mart 2017… https://www.nytimes.com/2017/03/02/world/europe/political-strategy-for-europes-far-right-female-leaders-wooing-female-voters.html.)
[19] a.y.
[20] Michelle Goldberg, “Women in Conservative Politics: The Original Mama Grizzlies”… https://www.thedailybeast.com/women-in-conservative-politics-the-original-mama-grizzlies
[21] 20. yĆ¼zyıl sonlarına doğru “Neo-con” Amerikan sağının antifeminist “cihad”ı konusunda bkz: Andrea Dworkin, Right Wing Women, Perigee Books, 1982.
[22] Yeni neo-con “star”lardan Christine O’Donnell ƶrneğin… ÅžĆ¶yle tanımlanıyor: “Yalnızca lezbiyen bir kız kardeşi olan LGBTI-karşıtı bir eylemci değil. Aynı zamanda bekar, Ƨocuksuz ve Hıristiyan rock şarkıcısı David Hust’la aynı evi paylaşan bir aile değerleri şampiyonu. HĆ¼kĆ¼metin toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlama yƶnĆ¼ndeki girişimlerinin ƶnĆ¼nĆ¼ kesmek iƧin Ƨabalayan bir ƶrgĆ¼t iƧin canla başla Ƨalışıp, kadınların “zarafetle kocalarına teslim olmaları”nı va’zediyor. Ancak Intercollegiate Ä°ncelemeler EnstitĆ¼sĆ¼’nde (ISI) işe girip cinsiyeti nedeniyle ayırımcılığa uğradığı hissine kapılınca MedenĆ® Kanun’un XII. maddesi gereği 6.9 milyon dolarlık bir tazminat davası aƧmakta duraksamadı. Avukatı dava dilekƧesinde ÅŸĆ¶yle yazıyordu: “ISI’nin toplumsal cinsiyet rollerine ilişkin belirli bir yorumu benimseyen muhafazakĆ¢r inanƧlarına gƶre, Bayan O’Donnell’in kurumda Ƨalıştığı sırada ISI kadınların bir erkeğin gƶzetimi altında Ƨalışması ve bir erkeğin yƶnetim ya da yetkesi altında olmaksızın yetke sahibi kılınmaması gerektiğine ilişkin kurumsal inancını ifade etmiştir.” (Michelle Goldberg, a.y.)
[23] Ronnie Schreiber, “How Conservative Women’s Organizations Challenge Feminists in U. S. Politics”… www.scholarsstrategynetwork.org
[24] Umberto Eco, “Ur-Faşizm ya da Sonsuz Faşizm”, B. Brecht, U. Eco, I. Ehrenburg, Faşizm Yazıları, Ɯtopya Yay., 2001, ss.47-53.
[25] Ergin Yıldızoğlu, “… ‘Zamanın Ruhu’ Olarak Almanya”, Cumhuriyet, 28 EylĆ¼l 2017.

Yorum Ekle

BLOGGER

|/fa-clock-o/ Başlıklar$type=list-tab$c=5$date=1$au=0$page=1$sn=1

/fa-star-o/ Ɩne Cıkanlar$type=list-tab

/fa-comments/ Yorumlar$type=list-tab$com=0$c=5$src=recent-comments$pages=1

/fa-history/ Arşivden $type=list-tab$source=random-posts$author=0$c=5

/fa-users/ TAKIP ET

Ad

“HOŞGƖRƜDEN EŞİTLİĞE: TƜRKLERLE ERMENÄ°LER ARASINDAKÄ° GƜƇ Ä°LİŞKÄ°LERÄ°NÄ° BÄ°R SÄ°VÄ°L HAKLAR MODELÄ° ARACILIĞIYLA DEĞİŞTÄ°RMEK,1,“KOBANƊ’NÄ°N ‘BÄ°Z’Ä°MLE NE ALƂKƂSI VAR?,1,“NEFRET SUƇLARI” VE “ZEHÄ°RLÄ° KAN” ƜZERÄ°NE,1,1 MAYIS 2015’DE Ä°STÄ°KAMET(Ä°MÄ°Z) -2014’TE OLDUĞU GÄ°BÄ°!- TAKSÄ°M,1,1 MAYIS 2016 DERS(LER)Ä°,1,1 MAYIS’A GÄ°DERKEN: AKP KADINLAR İƇİN NE YAPTI,1,1 mayis,14,100. YAŞINDA EKÄ°M DEVRÄ°MÄ°’NÄ°N ANIMSATTIKLARI,1,100’E 1 KALA ERMENÄ° GERƇEĞİNÄ°N TOPOĞRAFYASI,1,12 eylul,4,12 EYLƜL 2010 SONRASI,1,12 EYLƜL KÄ°ME KARŞIYDI?,1,12 EYLƜL YARGILANDI… MI?,1,12 EYLƜL’Ɯ YARGILAMAK...,1,1915- HRANT VE ADALET,1,1968’Ä°N 50. YILINDA SARI YELEKLÄ°LER,1,2013,1,2014,1,2014 İƇİN 2013’ƜN 1 MAYIS DERSLERÄ°,1,2015,1,2015 1 MAYIS’INDAN 2016’YA YÄ°NE YENÄ°DEN ISRARLA TAKSÄ°M,1,2016,1,2018,1,2019: YERKƜREDE VE COĞRAFYAMIZDA Ä°ÅžĆ‡Ä° SINIFI(MIZ),1,23 NÄ°SAN BÄ°TTÄ° ‘KUTLU DOĞUM’ VERELÄ°M,1,24 HAZÄ°RAN SEƇİM(LER)Ä° VE TAVIR(IMIZ),1,7 HAZÄ°RAN 2015 SEƇİMLERÄ°’NE DAÄ°R -GEREKƇELÄ°- TAVRIMIZ,1,7 HAZÄ°RAN’DAN 1 KASIM’A HDP NOTLARI,1,8 mart,3,A-UTOPYA’YA UNUTULMAZ BÄ°R YOLCULUK,1,ABD EMPERYALÄ°ZMÄ° VE VENEZƜELLA 2019,1,AƇIK SƖZLƜ OLMAK Ä°YÄ°DÄ°R (7 HAZÄ°RAN SONRASINA DAÄ°R DEĞERLENDÄ°RME),1,ADALET: ANTROPOLOJÄ°K BÄ°R BAKIŞ,1,afis,1,AFRÄ°N (VE SURÄ°YE’N)Ä°N ƖTESÄ°DÄ°R,1,AFRÄ°N (VE SURÄ°YE),1,AKADEMÄ°NÄ°N ƖZGƜRLƜĞƜ İƇİN,1,akademisyen,2,AKADEMÄ°SYEN SORUMLULUĞU,1,AKLIMIZDA TAŞIYORUZ SÄ°ZLERÄ°,1,akp,36,AKP Ä°KTÄ°DARI VE GƜNDELÄ°K HAYATIN Ä°SLƂMÄ°LEŞTÄ°RÄ°LMESÄ°,1,AKP Ä°SLƂM FAŞİZM ve KADINLAR,1,akp.kriz,1,AKP’NÄ°N ‘KƜLTƜR POLÄ°TÄ°KALARI’?,1,AKP’NÄ°N “DERÄ°N DEVLET”Ä°,1,AKP’NÄ°N “KINDER KUCHE KIRCHE”SÄ°,1,AKP’NÄ°N “MUHAFAZAKƂR”LIĞI NEYE DENK DĆœÅžER,1,AKP’NÄ°N “ORGANÄ°K AYDINLARI” VE HAZÄ°RAN KALKIŞMASI,1,AKP’NÄ°N BAŞKAN”LIĞI,1,AKP’NÄ°N EĞİTÄ°M SÄ°STEMÄ° MÄ° DEDÄ°NÄ°Z,1,AKP’NÄ°N EĞİTÄ°M SÄ°STEMÄ°: MÄ°LLÄ°YETƇİ MANEVÄ°YATƇI VE PÄ°YASACI,1,AKP’NÄ°N EĞİTÄ°M SÄ°STEMÄ°YLE Ä°MTÄ°HANI,1,AKP’NÄ°N KADINLARA KARŞI SAVAŞI: MADAM GÄ°BÄ° ƖLMEK,1,AKP’NÄ°N MUHAFAZAKƂRLIĞI Ä°SLƂMCILIĞI NEOLÄ°BERALÄ°ZMÄ° VE KADINLAR,1,aktuel,4,aktĆ¼el,2,ALEVƎLÄ°K VE SINIF MƜCADELESÄ°: KƜLTƜR VE EKONOMÄ° POLÄ°TÄ°K,1,aleviler,1,amerika,1,ANADOLU’NUN “YA BASTA”SI,1,antropoloji,10,ANTROPOLOJÄ°: NASIL VE NİƇİN,1,arkeoloji,1,ARSIV,1,ATAERKÄ°” ƜZERÄ°NE,1,ATAERKÄ°L PAZARLIK BOZULDU,1,AVM’LER,1,AVRUPA BÄ°RLİĞİ: ƇOKKƜLTƜRCƜLƜĞƜN “KRÄ°ZÄ°”,1,aydinlar,9,aydinlar devrimciler,27,AYŞE ƖĞRETMEN “DAVA”SININ ANIMSATTIĞI,1,Barış Bildirimi metni,1,baris,7,basin,3,BAŞKALDIRIDIR MÄ°ZAH YA DA HİƇ!,1,BE ZÄ°MAN JƎYAN NA BE,1,BEJDAR’IN TUTSAK ALINAMAYAN ŞİİRLERÄ°,1,BEKLE BÄ°ZÄ° -YENÄ°DEN- TAKSÄ°M,1,BELLEKLE GELECEĞİN KARŞILAŞMASI,1,bilim,3,BÄ°R “ELEŞTÄ°RÄ°”YE KISA KENAR NOTLARI,1,BÄ°R “Ä°MKƂNSIZ AŞK” HÄ°KƂYESÄ°: “AKADEMÄ° VE ƖZGƜRLƜK,1,BÄ°R “PRAKSÄ°S ANTROPOLOJÄ°SÄ°” İƇİN,1,BÄ°R AYDIN(LIK) HƂLÄ° FÄ°KRET BAŞKAYA,1,BÄ°R DAHA ASLA DÄ°YEBÄ°LMEK İƇİN: GƖZALTINDA KAYIPLAR,1,BÄ°R Ä°KTÄ°DAR (YENÄ°DEN-)ƜRETME ARACI OLARAK MOBBÄ°NG[*],1,BÄ°R Ä°KTÄ°DAR ARACI OLARAK KORKU,1,BÄ°R KEZ DAHA “TERƖR” MƜ,1,BÄ°R KÄ°MLÄ°K SÄ°YASETÄ° OLARAK MÄ°LLÄ°YETƇİLÄ°K VE IRKƇILIK,1,BÄ°R MÄ°LAT: REFERANDUM VE SONRASI,1,BÄ°YOLOJÄ° KADER MÄ°? ya da “FITRAT”A DAÄ°R,1,BÄ°ZÄ°M DELÄ°LERÄ°MÄ°Z,1,BM DB VE IMF’NIN DILINDE KADIN YOKSULLUĞU,1,bƶlge,3,BU 12 EYLƜL REJÄ°MÄ°… BURADAN ƇIKIŞ YOK,1,BU NE ŞİDDET BU CELƂL? (YA DA “GULYABANÄ°” KÄ°M),1,BUGƜN ADNAN YƜCEL KONUŞACAĞIZ,1,CELLATLARIN DƖKTƜKLERÄ° KAN,1,cevre,12,CHARLIE HEBDO’YA SALDIRI TE’VÄ°LLERÄ° VE TAVRIMIZ,1,chd,1,cinayetler,12,CUJUS REGIO EJUS RELIGIO,1,CUMHURBAŞKANLIĞI SÄ°STEMÄ° VEYA BU KADAR YETKÄ°YÄ° BABANIZA VERÄ°R MÄ°YDÄ°NÄ°Z,1,Ƈile'nin Antropolojisi: Bir Anı Bir Gƶzlem ve Bir Tahlil Girişimi,1,ƇOCUKLAR ƖLMESÄ°N DEMEK TERƖR SUƇU MU,1,ƇOCUKLARININ ETÄ°YLE BESLENEN ƜLKE,1,ƇƖZƜMƜN SOSYO-EKONOMÄ°K YANI,1,DAĞLAR ERÄ°RSE – ZEVEBƂN,1,DAÄ°MA YAŞAYACAKTIR Ä°SMÄ°YLE MƜSEMMA YAŞAR KEMAL,1,DARBE GÄ°RİŞİMÄ° VE SONRASI,1,dava,13,davalar,1,DELÄ° DUMRUL’UN “KENTSEL DƖNĆœÅžĆœM”Ɯ ya da YOLSUZLUK RANTIN Ä°KÄ°Z KARDEŞİDÄ°R,1,DEMÄ°RÄ°N TUNCUNA Ä°NSANIN...,1,demokrasi,1,DEMOKRATÄ°KLEŞ-ME PAKETÄ°,1,dersim,2,devlet,12,DEVLETÄ°N ERKEKLERÄ° YA DA KADINA ŞİDDET NASIL ƖNLENMEZ,1,DEVLETÄ°N KƜRTAJI: ROBOSKƎ,1,DEVLETLƛLAR,1,devrim,8,DİĞERLERÄ° VE KENT HAKLARI…[*],1,dinler,7,DÄ°NLER Ä°SLƂM VE KADIN BEDENÄ°,1,dinleti,1,DÄ°RENEN DAMAR[*] ƇƜRƜMEYEN,1,direnis,3,dunya,5,dĆ¼nya,53,dĆ¼sĆ¼nce ƶzgĆ¼rlĆ¼gĆ¼,2,EGEMENLERÄ°N “PYRRHUS ZAFERÄ°”: F-TÄ°PÄ°,1,egitim,11,EKÄ°M DEVRÄ°MÄ° SOSYALÄ°ZM KADINLARIN KURTULUŞU,1,ekoloji,10,ekonomi,7,elestiri,1,ELEŞTÄ°RÄ° HAYATTIR; YAŞATIR,1,emek,15,emekciler,3,EMEKƇİLER İŞSÄ°ZLER YOKSULLAR NEREDE,1,emperyalizm,7,EMPERYALÄ°ZM- T. “C” VE AFRÄ°N,1,enternasyonalizm,1,ENTERNASYONALÄ°ZM ƜZERÄ°NE NOTLAR,1,ERCAN BÄ°NAY’DAN (BAFRA T TÄ°PÄ°) MEKTUP VAR: ABDULLAH KALAY’A ƖZGƜRLƜK,1,ermeniler,4,ESKÄ°(MEYEN)/ YENÄ° TƜRKÄ°YE”DE BARIŞ (MI),1,etnoloji,2,EVET ƇIKSA DA “HAYIR”,1,EVLAT YOLDAŞ,1,fasizm,6,FAŞİZM VE KADINLAR,1,felsefe,1,feminist,1,FÄ°DEL İƇİN SANCAĞI YARIYA Ä°NDÄ°RMEYÄ°N DAHA DA YƜKSELTÄ°N,1,FRIEDRICH ENGELS VE AÄ°LENÄ°N,1,genclik,2,GERƇEKTEN DE NEDÄ°R TERƖR,1,GƖBEKLÄ°TEPE BÄ°ZE NEYÄ° ANLATIYOR,1,gĆ¼ncel,3,gĆ¼ndem,11,GƜNDEM’E DƜNE VE BUGƜNE DAÄ°R,1,HAFIZASINI YÄ°TÄ°RMEYEN “DERSÄ°M’E AĞIT,1,hakkinda,1,HƂL ƜLKEYÄ° KUTUPLAŞTIRIYOR,1,HƂL VE GÄ°DİŞ(Ä°MÄ°Z),1,HANGÄ°MÄ°Z ƖZGƜRƜZ KÄ°,1,hareketler,1,Hasta Tutsak Abdullah Kalay 2. Heyet Raporuna Rağmen Tahliye Edilmiyor!‏‏,1,HAVADIR SUDUR ATEŞTÄ°R YANÄ° HAYATTIR GRUP YORUM,1,HER GƜN DƖRT Ä°ÅžĆ‡Ä° BEŞ KADIN,1,HER KƖYDE BÄ°R “KƖPEK” VARDIR,1,HİƇLEŞTÄ°RÄ°LME KAYGISINDAN ƖFKEYE SARI YELEKLÄ°LER,1,HRANT,1,hrant dink,4,hrant dink'in katline 2015 perspektifinden bakmak,1,hukuk adalet,31,IŞILTILI VE “TEHLÄ°KELÄ°” BÄ°R KADIN: SUAT DERVİŞ,1,IŞİD VE Ä°SLƂMCI “FEMÄ°NÄ°STLER”,1,ibrahim kaypakkaya,1,Ä°FADE ƖZGƜR(LƜĞƜ) MƜ,1,Ä°FADE ƖZGƜRLƜĞƜ VAZGEƇİLEMEZ ƖNCELÄ°KLÄ° DEĞERDÄ°R,1,iktidar,10,iletisim,2,inanc,7,insan haklari,1,isci-sendika,11,islam,14,islam.ortadogu,1,Ä°SLƂMCI-MUHAFAZAKƂRIN ZÄ°HÄ°N HARÄ°TASINDA BÄ°R GEZÄ°NTÄ°: “NASIL BÄ°R KADIN(LIK),1,Ä°STANBUL SEƇİMÄ° - BÄ°R DEĞERLENDÄ°RME,1,isyan,15,Ä°ÅžĆ‡Ä° SINIFI 2017 1 MAYIS(’IMIZ) VE KATLÄ°AMIN 40. YILINDA TAKSÄ°M,1,Ä°ÅžĆ‡Ä° SINIFININ KADINLAŞMASI,1,Ä°TÄ°RAZ VE ELEŞTÄ°RÄ° “HAZIROL”DA DURMAZ,1,Ä°YÄ° KÄ° YAŞADILAR Ä°YÄ° KÄ° YAZDILAR,1,KADIN(LAR) VE DEVRÄ°M(LER),1,KADINLAR KAPÄ°TALÄ°ZM FAŞİZM VE AKP,1,KADINLAR GERƇEKTEN DE “SINIFLAR-ƜSTƜ” MƜ,1,KADINLAR İƇİN OLABÄ°LECEK EN KƖTƜ ALAŞIMIN ORTASINDAYIZ,1,KADINLARA KENTLERE GECELERE DAÄ°R,1,KADINLARIN KURTULUŞU: MARKSÄ°ZM’SÄ°Z OLUR MU,1,kadin,55,kadinlar,11,KALBÄ°M(Ä°Z) CÄ°ZRE’DEDÄ°R,1,kapitalizm,19,KAPÄ°TALÄ°ZM KƜLTƜR DÄ°RENİŞ,1,KAPÄ°TALÄ°ZMÄ°N KENDÄ°NÄ° Ä°MHASI: NEOLÄ°BERALÄ°ZM,1,kart,1,katlamlar,1,katliamlar,7,KELLE FIYATINA HƜRRIYET ESIRLIK BEDAVA,1,KENTÄ° (YOKSULLARINDAN) TEMÄ°ZLEMEK,1,KEŞFEDÄ°LMEMİŞ GELECEĞİN BİƇİMLENMESÄ° İƇİNDÄ° SAMÄ°R AMÄ°N,1,kitap,35,KOBANƊ BÄ°ZÄ°MDÄ°R BÄ°Z KOBANƊ’YÄ°Z,1,KOLEKTÄ°F BÄ°R DEVLET CÄ°NAYETÄ°: HRANT DÄ°NK,1,komĆ¼nizm,4,kriz,49,KRÄ°Z SAVAŞ VE Ä°ÅžĆ‡Ä° SINIFI ƜZERÄ°NE GƖRĆœÅžLER,1,KRÄ°ZDEN Ä°NSAN MANZARALARI[*],1,KƜLTƜR “YERLÄ° VE MÄ°LLÄ°” MÄ°DÄ°R?YA DA NEDÄ°R,1,kĆ¼ltĆ¼r sanat,29,KƜRESEL KƜLTƜR” MƜ,1,kĆ¼rt sorunu,1,laiklik,1,LAÄ°KLÄ°K MÄ° HANGÄ°SÄ°,1,latin amerika,11,LATÄ°N AMERÄ°KA: SAĞIN GERÄ° DƖNĆœÅžĆœ - 1/ BREZÄ°LYA ƖRNEĞİ,1,LATÄ°N AMERÄ°KA: SAĞIN GERÄ° DƖNĆœÅžĆœ-2/ PARAGUAY: “TEKNÄ°K DARBE,1,LATÄ°N AMERÄ°KA’DA BARIŞ SƜREƇLERÄ°,1,LATÄ°N AMERÄ°KA’DAN “BARIŞ SƜREƇLERÄ°”: EL SALVADOR ƖRNEĞİ,1,LATÄ°N AMERÄ°KA’NIN DESAPARECIDO’LARI,1,leninizm,2,LƜZUM” ƜZERE: BÄ°R KEZ DAHA Ä°STANBUL SEƇİMÄ°,1,MAĞLUP MU DENÄ°R ŞİMDÄ° ONLARA?,1,MARKSÄ°ST-LENÄ°NÄ°ST ROMAN YAZARI : VEDAT TƜRKALÄ°,1,marksizm,5,MARKSÄ°ZM + V. Ä°. LENÄ°N = EKÄ°M DEVRÄ°MÄ° (NOTLARI),1,MARKSÄ°ZM AÄ°LE AŞK CÄ°NSELLÄ°K ƜZERÄ°NE SƖYLEŞİ,1,MARKSÄ°ZM VE KADIN ƜZERÄ°NE,1,Marksizm ve Kadın: Emek Aşk Aile,3,MARKSÄ°ZM VE KADINLARIN KURTULUŞU,1,MARX’IN DĆœÅžĆœNCE DƜNYASINA BÄ°R SEYAHAT: ETNOLOJÄ° DEFTERLERÄ°,1,MARX’TAN ƖĞRENEN BÄ°R ƇUKUROVALI: OKTAY ETÄ°MAN,1,MASKELÄ° FAŞİZM: “POPƜLÄ°ST AŞIRI SAĞ,1,medya,1,MEVTAYI Ä°YÄ° BÄ°LMEZDÄ°K,1,milliyetci,2,mizah,2,MURAT’IN DĆœÅžĆœ LAMBORGHÄ°NÄ°LER VE DƜNYAYI DEĞİŞTÄ°REBÄ°LMEK,1,mĆ¼cadele,12,MƜCADELE BOYU BÄ°R YAŞAM: SCHAFIK JORGE HANDAL,1,MƜCADELEYE DEVAM”[1] “BU DAHA BAŞLANGIƇ,1,NE OLDU O “Ä°MTÄ°YAZSIZ SINIFSIZ KAYNAŞMIŞ KÄ°TLE”YE,1,NEO-FAŞİZM(LER) “FEMÄ°NÄ°ST” MÄ°,1,NEO-LÄ°BERAL TƜRKÄ°YE’DE MUHAFAZAKƂRLAŞMA/ DĆœÅžKƜNLEŞME DÄ°YALEKTİĞİ,1,NEO-LÄ°BERAL TƜRKÄ°YE’NÄ°N “EN ALTTAKÄ°LER”Ä°: Ä°ÅžĆ‡Ä° SINIFI KƜRTLEŞİRKEN,1,neoliberal,9,newroz,1,NÄ°CE ONYILLARA ‘YENÄ°KAPI’LI YOLDAŞLAR,1,O GƜN BU ƜLKEDE. O GƜN O ALANDA,1,OĞLUM(UZ) ƖLƜMSƜZDƜR,1,ohal,4,OKTAY AĞABEY(Ä°MÄ°Z,1,ONLAR ƇALIP ƇIRPTIKƇA BÄ°Z YOKSULLAŞIYORUZ,1,ORƇUN,1,ortadogu,8,ORTADOĞU’DA BÄ°R KARABASAN: IŞİD,1,OSMANLI’YI “Ä°HYA” ETMEK: AKP’NÄ°N TƖRENLERÄ°,1,OTUZƜƇ KOR DĆœÅžTƜ YƜREĞİMÄ°ZE…,1,ƖFKELENÄ°NCE ƇOK GƜZEL OLUYORSUN TƜRKÄ°YE,1,ƖFORÄ°NÄ°N ORTASINDA,1,ƖĞRETTÄ°KLERÄ° HATIRLATTIKLARIYLA GREÄ°F DÄ°RENİŞİ,1,ƖLƜMSƜZ ABÄ°(MÄ°Z) OKTAY ETÄ°MAN,1,ƖRGƜTLƜ MƜCADELE ETİĞİ VE SOSYALÄ°ST DEMOKRAS,1,ƶteki,25,ƖZEL MƜLKÄ°YETÄ°N DEVLETÄ°N KƖKENÄ° ƜZERÄ°NE,1,ƖZERKLÄ°KƇİ ANAYASA SONRASINDA BOLÄ°VYA DERSLERÄ°,1,ƖZGECAN’IN KATLÄ°NÄ°N AKP’YLE NE Ä°LGÄ°SÄ° VAR,1,ƶzgeƧmis,1,ƶzgĆ¼rlĆ¼k,2,panel,3,PARANOYA VE MEGALOMANÄ°NÄ°N (“YENÄ°”) REJÄ°MÄ°,1,PARÄ°S KATLÄ°AMI “BARIŞ SƜRECÄ°” VE HESAPLAŞMA,1,politika,11,POPƜLER KƜLTƜRE ELEŞTÄ°REL BAKIŞLAR - KISA BÄ°R TARÄ°HƇE,1,protesto,2,RECEP’Ä°N TƜRKƜ(/ŞİİR)LERÄ°,1,referandum,3,rejim,1,roboski,1,ROBOSKÄ°’NÄ°N KANAYAN KARANFÄ°LÄ°,1,rƶportaj,12,SAHÄ° “VESAYET (REJÄ°MÄ°)” KALKTI MI,1,SAHÄ°CÄ° OLMAK,1,savas,3,savas-baris,1,SAVAŞ ŞIDDET ƜZERINE EKONOMI-POLITIK VE ANTROPOLOJIK NOTLAR,1,SAYGI VE HAYRANLIKLA ƇHD GENEL KURULU’NA,1,secim,17,secimler,4,seƧim,5,SEƇİMLERÄ°N SONRASINDA,1,seminer,1,sempozyum,1,SEN ƇƜRƜMENÄ°N RESMÄ°NÄ° ƇİZEBÄ°LÄ°R MÄ°SÄ°N ABÄ°DÄ°N?YA DA MEMLEKETTEN EĞİTÄ°M MANZARALARI,1,SEN MÄ°SÄ°N “BARIŞ” DÄ°YEN,1,sibel ƶzbudun,1,sinifsal bakis,8,SÄ°VAS KATLÄ°AMI O GƜN ORADA BÄ°TMEDÄ°,1,siyonizm,2,SÄ°YONÄ°ZM ANTÄ°-SEMÄ°TÄ°ZM VE BÄ°R “MUGALATA” ƜZERÄ°NE,1,SOMA “SON” OLSUN; AMA DEĞİL,1,sosyal bilimler,4,SOSYAL BÄ°LÄ°MLER: BÄ°R ŞEY YAPMALI,1,sosyalizm,10,SOYKIRIM ƜZERÄ°NE RESMƎ SƖYLEMLER ya da T.C. SOYKIRIMI NEDEN TANIMALIDIR,1,SOYKIRIMA TANIKLIK(LAR),1,soykirim,2,sƶylesi,1,sƶyleşi,2,SƖYLEŞİ: OKURYAZARLIK ƜZERÄ°NE,1,suriye,2,SURUƇ’UN İŞARET ETTİĞİ,1,SUSMA SUSTUKƇA SIRA SANA MUTLAKA GELECEK,1,SUSMA! SUSTUKƇA SIRA SANA GELECEK,1,SUYUN DELÄ° DUMRULLARI: ƖZELLEŞTÄ°RMELER,1,SƜREKLÄ°LEŞTÄ°RÄ°LEN OHAL VE,1,ŞİDDET MÄ° MEŞRUÄ°YET YÄ°TÄ°MÄ° MÄ°,1,ŞİDDET NEDEN KAPÄ°TALÄ°ZMÄ°N “OLMAZSA OLMAZI”DIR,1,taksim,3,tanitim,11,TANTALOS’U YARATMAK,1,tarih,14,tck,2,tck301,1,temel demirer,17,tercĆ¼me,2,terƶr,1,TIMEO HOMINEM UNIUS LIBRI/ TEK KÄ°TAPLI Ä°NSANDAN KORKARIM,1,TOTALÄ°TARYANÄ°ZMÄ° SOKAKTA ALT EDEBÄ°LMEK,1,TOTALÄ°TERLEŞMEYE Ä°HVAN’LAŞMAYA KARŞI,1,TƖREN ULUS-DEVLET Ä°KTÄ°DAR[*],1,Turkey a Beauty When Angry,1,tĆ¼ketim,1,TĆ¼rk Akademiası: GerƧekten kadınlar iƧin Bir Cennet mi,1,TƜRK HALKI BARIÅžĆ‡I MI,1,TƜRK(Ä°YE) Ä°SLƂMI’NDA KADIN OLMAK,1,tĆ¼rkiye,76,ULAŞ ULAŞ’TIR,1,UNUTMAYACAĞIZ UNUTTURMAYACAĞIZ: ŞAHÄ°T OL ANKARA GARI,1,UNUTULMAMASI GEREKENLER,1,Ć¼niversite,6,ƜNÄ°VERSÄ°TEYÄ° ƖLDƜRMENÄ°N SEKÄ°Z YOLU (YA DA ƜNÄ°VERSÄ°TE PÄ°YASAYA NASIL ENTEGRE OLUR,1,VAHŞETÄ°N ALTERNATÄ°FÄ° VAR ELBETTE,1,VAR OLANDAN KOPMAK İƇİN YEREL SEƇİM VE SORU(N)LARI,1,VENEZƜELLA VE EMPERYALÄ°ZM KONUSU,1,VESAYET REJÄ°MÄ°” ƖLDƜ YAŞASIN “Ä°LERÄ° DEMOKRASÄ°,1,video,24,VURUN “ƖTEKÄ°”NE,1,YA SEV YA TERKET: BÄ°R BÄ°AT ARACI OLARAK MOBBÄ°NG,1,YA SOSYALÄ°ZM YA BARBARLIK,1,YANIT: OLAN VE GELEN[*],1,YARGI BAĞIMSIZLIĞI” MI DEDÄ°NÄ°Z,1,yasam,17,YENÄ° TOPLUMSAL HAREKETLER NE KADAR “YENÄ°”,1,yeni yil,2,YENÄ° YƖK YASA TASLAĞI ƜZERÄ°NE: PÄ°YASA ƜNÄ°VERSÄ°TEYÄ° YUTARKEN,1,YENÄ°DEN HAYKIRABÄ°LMEK: “YERÄ°MÄ°Z MUTFAK DEĞİL DƜNYA,1,YERELÄ° BÄ°RLÄ°KTE YƖNETMEK - NASIL BÄ°R DƜNYA Ä°STÄ°YORSAK ƖYLE BÄ°R YEREL YƖNETÄ°M,1,YILDIZLARIN GƜNCESÄ°NÄ° TUTAN ADAM: CENGÄ°Z GƜNDOĞDU,1,yƶk,3,yƶnetim,1,YƜREĞİMÄ°ZDE,1,ZAPATÄ°STALARIN 33. YILI: BÄ°R DEĞERLENDÄ°RME,1,ZEYTÄ°NLİĞİ ZÄ°NDAN YAPAN SÄ°STEMATÄ°K ZULME DÄ°RENENLER,1,ZÄ°NDAN(LAR)IN TƜRKƇESÄ°,1,ZORUNLU BÄ°R AƇIKLAMA (II)… VE BÄ°R EKLEME,1,
ltr
item
sibelšŸ‚ƶzbudun: FAŞİZM VE KADINLAR[1]
FAŞİZM VE KADINLAR[1]
sibelšŸ‚ƶzbudun
https://sibelozbudun.blogspot.com/2018/01/fasizm-ve-kadinlar1.html
https://sibelozbudun.blogspot.com/
https://sibelozbudun.blogspot.com/
https://sibelozbudun.blogspot.com/2018/01/fasizm-ve-kadinlar1.html
true
1739006321341950428
UTF-8
Loaded All Posts Not found any posts Diger daha fazla Yanıtla Cancel reply Sil Ana Sayfa Sayfa Posta Hepsini Gƶr BUNA BENZER Etiket Arsiv Ara BĆ¼tĆ¼n Yayinlar Ä°steğiniz gƶnderi bulunamadı Ana Sayfaya Dƶn Sunday Monday Tuesday Wednesday Thursday Friday Saturday Paz Pts Sal Car Per Cum Cmt January February March April May June July August September October November December Oca Sub Mar Nis May Haz Tem Agu Eyl Eki Kas Ara simdi 1 dakika ƶnce $$1$$ minutes ago 1 saat ƶnce $$1$$ hours ago dĆ¼n $$1$$ days ago $$1$$ weeks ago more than 5 weeks ago Followers Follow THIS CONTENT IS PREMIUM Please share to unlock Copy All Code Select All Code All codes were copied to your clipboard Can not copy the codes / texts, please press [CTRL]+[C] (or CMD+C with Mac) to copy