$type=slider$cate=5$meta=0$cate=4$show=home$rm=0

ÖFORİNİN ORTASINDA, UNUTULMAMASI GEREKENLER…[-]

“Dünya günün birinde küçük dişli çarklar, küçük işlere tutunan ve daha büyük olanların peşinde koşan küçük insanlarla dolup taşabi...



“Dünya günün birinde küçük dişli çarklar,
küçük işlere tutunan ve daha büyük olanların
peşinde koşan küçük insanlarla dolup taşabilir.”[1]

Bir kez daha seçimin eşiğindeyiz. Ve bir kez daha hem muhalefette hem de sosyal medyada bir öfori… “Bu kez oldu! Bu kez düştü düşüyor! AKP (ve reisi) bu kez gidici…”
Bu iyimserliğin hayatta karşılık bulmasını en çok isteyenlerdenim, emin olun.
Yok, öyle seçim sonrasında (Erdoğan ve partisi seçimleri yitirse bile) ortalığın güllük gülistanlık olacağına inandığım, hatta gelecek olanlara sempati beslediğim, güvendiğim vb. için değil. Bir iktidar değişikliği olursa bu, nihayetinde sermayenin fraksiyonları arasında olacak. “Anadolu Kaplanları”ndan, “Marmara Baronları”na dönüş…
Ancak, AKP’nin -seçimleri yitirse de- iktidarı kolay bırakmayacağını düşünüyorum. Ülke açısından yüksek maliyetli bir mağlubiyet olacak bu, eğer olursa. İşin kötüsü, sandığa bu denli bel bağlayan yüzde ellinin, ne seçim güvenliğini ve daha da önemlisi güvenilirliğini sağlayacak, ne de olur da AKP’nin seçim öncesi gözlerimizin içine baka baka yaptığı manevralara karşın (YSK üzerindeki denetim, mühürsüz zarflar, sandık kurullarına Memur-sen’lilerin atanması, sandıkların taşınması, sayısı belirsiz Suriyeli’ye alel acele dağıtılan vatandaşlıklar, Kürt illerinde seçimlerin terörize edileceğini hissettiren “sandık güvenliği” önlemleri…) seçimleri yitirirse başvurabileceği “kirli yollar”a (mesela Profesör Ahmet Maranki’nin Belgrad ormanına gömdüğünü açıkladığı “öfkesi”) karşı direnecek araç ve iradeye sahip olduğuna ilişkin ortalıkta pek bir alâmet olmaması…
Tayyip Erdoğan ve partisinin tarihe karışmasını isteyişimin nedeni, onların ülkede gerçekleştirmeye kalkıştıkları dönüşümün, yani bir yandan T.C’ni Ortadoğu’dan başlamak üzere Osmanlı lebensraum’una hükmeden alt-emperyalist bir güç odağına dönüştürme serüvenine, bir yandan gözükara bir neoliberalizmin içeride sermayenin el değiştirmesinde (seküler Marmara sermayesinden İslâmcı Anadolu sermayesine) araçsallaştırılmasına, bir yandan da toplumun aşağıdan yukarı İslâmîleştirilmesi girişimine dayalı topyekûn bir tahribat projesi olması… Bu dönüşümün gerçekleşmesi durumunda, ülkede emekten, eşitlikten, özgürlükten, sosyalizmden yana herhangi bir tahayyülün neredeyse olanaksızlaşması… Yarıdan fazlası imam-hatip çıkışlı, siyer, fıkıh, hadis, kelam bilgisi kimya, biyoloji, felsefe, sosyoloji bilgisinden çok, “evrim” denildiğinde tüyleri diken diken olan, “kadın” denildiğinde aklına şehvetten başka bir şey düşmeyen, tarikat-cemaat mensupları elinde yetişmiş kuşakların elinde biçimlenecek bir geleceğin bir distopyadan başka bir şey olamayacağı… Yağma Hasan’ın böreği, haraç mezat yandaş ya da uluslararası sermayeye pazarlanan kıyılar, ormanlar, yeşil alanlar… Tarih, doğa, insan demeden önüne geleni yıkan bir buldozere dönüşmüş rant hırsının, “Ben yaptım oldu” pervasızlığının despotluğu… “Cumhurbaşkanına hakaret” suçundan gözaltına alınanların, tutuklananların sayısının taciz-tecavüzcüleri katlaması… cezaevlerinde büyümeye mahkûm tutsak bebeler, ölüme mahkûm hasta tutsaklar… Yakılmış, yıkılmış Kürt kentleri… “suçlu olmasalar bile idarî tasarruftur” pişkinliğiyle ekmeğinden edilmiş yüzbinlerce KHK’lı… Yetmez mi? Yetmezse sabaha dek saymaya devam edebilirim…
Şu hâlde sorun AKP’nin bu seçimlerde iktidardan gidip gitmeyeceğinden çok, biriken bunca soruna, adaletsizliğe, yoksullaşmaya,[2] zulme rağmen bugüne dek nasıl olup da iktidarda kalabildiği...
Sorunu halkın cehaletiyle ya da seçimlerde dağıtılan erzakla, kömürle açıklamak fazla basite indirgemek oluyor.
Seçimlerden sonra medyada yer alan oy haritalarına bakıldığında, ülkenin üçe bölünmüş manzarasında (gelişmiş, hayat standardı yüksek, seküler Batı/kıyı şeridi; orta gelişmiş, “dinsel hassasiyeti” yüksek Sünnî Orta Anadolu ve yoksul, işsiz, hayat standardı düşük Kürt coğrafyası) AKP’ye teveccühün en çok Orta Anadolu’da yoğunlaştığı gözlemlenir. Hayat standartları yüksek Ankara, Eskişehir’in ayrıksı bir leke gibi durduğu haritalar…
Bir ucunda yoksul ve yoksun Kürt coğrafyasının, bir ucunda gelir düzeyi, yaşam standartları yüksek “seçkin” illerin yer aldığı bu haritada AKP seçmeni “tam ortada” durmaktadır. Bir başka deyişle Anadolu’nun yaşam standardı yüksek batı kesimi seçmeni CHP’ye, en ezilmişi, en yoksulu güneydoğusu seçmeni HDP’ye, her şeyiyle vasat olan ortası ise AKP’ye oy veriyor.
Bu durumda etnik ve dinsel aidiyet duygusu, elbette ki önemli, daha doğru bir deyişle birçok bakımdan belirleyici. Etnik-ulusal aidiyet duygusu başat olan Kürt seçmenler HDP’ye, dinsel aidiyet duygusu ağır basanlar ise ağırlıklı olarak AKP’ye yönelirken, Alevî seçmenler CHP’yi yeğliyor, örneğin. Benim burada (özellikle AKP seçmenine yönelik olarak) vurgulamak istediğim, etnik-dinsel faktörlere eklemlenen (ve zaman zaman bunların vurgulanmasında etken olan) sosyo-ekonomik etkenler.
Evet, AKP seçmeninin ana gövdesini Orta Anadolulu, her yönüyle vasat bir gelişmişlik düzeyi tutturmuş Sünnî-Türk seçmen oluşturuyor.
Bunu birkaç örnekle sergilemeye çalışayım.
Örneğin AKP’nin 2015 Kasım seçimlerinde en yüksek oranı tutturduğu, yani % 70 dolaylarında oy aldığı illeri ele alalım:

AKP’NİN YÜKSEK (% 70 dolayları) ORANDA OY ALDIĞI İLLERİN
YAŞANABİLİRLİK KRİTERLERİNE GÖRE SIRALAMASI[3]

İl
AKP oy oranı (%)
Genel Sıralama
Ekonomi
Eğitim
Sağlık
Güvenlik
Kent hayatı
Kültür-Sanat
Okur-yazar olmayan oranı
Rize
75.88
10
10
30
28
11
42
10
4.2
Aksaray
71.60
65
51
56
58
58
76
31
5.1
Sivas
68.53
16
56
39
5
29
72
23
6.1
Gümüşhane
68.35
41
43
29
33
72
12
56
4.8
Düzce
70.60
43
65
42
17
44
40
40
3.7
Adıyaman
69.17
62
54
65
75
30
14
72
7.4
Erzurum
68.29
27
53
52
14
20
73
28
6.5
Çankırı
68.96
33
49
21
16
50
43
51
5.4
Bayburt
73.31
31
36
37
42
16
57
8
5.6
Konya
74.43
35
44
59
20
19
64
21
2.7
K. Maraş
71.77
67
66
66
57
31
48
66
5.9
Kütahya
67.71
30
39
27
31
55
9
34
2.6

Görüldüğü üzere AKP’nin illeri (“hemşehri” Rize ve kısmen Sivas dışında) 82 vilayetlik sıralamanın 30-65 aralığında, yani ortalarda yer almaktalar.
Bu durumu daha iyi anlayabilmek için AKP’nin en düşük (% 30 ve altı) oy aldığı illerle karşılaştıralım:

AKP’NİN DÜŞÜK (% 30 ALTI) ORANDA OY ALDIĞI
İLLERİN YAŞANABİLİRLİK KRİTERLERİNE GÖRE SIRALAMASI[4]

İl
AKP oy oranı (%)
Genel Sıralama
Ekonomi
Eğitim
Sağlık
Güvenlik
Kent hayatı
Kültür-Sanat
Okur-yazar olmayan oranı
Ağrı
26.93
81
71
78
78
14
79
81
8.6
Batman
28.38
72
68
75
52
34
66
58
7.2
Diyarbakır
21.37
68
72
74
29
35
65
78
8.7
Edirne
26.98
12
31
9
10
37
46
41
3.3
Kırklareli
27.67
21
30
28
40
15
25
17
2.5
Mardin
28.57
79
77
77
79
6
78
80
9.9
Muğla
29.31
20
6
5
37
80
3
44
2
Tunceli/Dersim
11.69
49
67
2
36
63
50
50
7.3
Van
30.03
76
79
79
62
12
81
76
7.5

Bir başka deyişle, İstanbul, Ankara, İzmir gibi kozmopolit metropoller bir yana bırakılırsa, göreli küçük ve göreli homojen nüfuslu iller arasında, AKP gelişkin olanlardan (Edirne, Kırklareli, Muğla) ve en az gelişmiş ileri barındıran Kürt coğrafyasından rağbet görmüyor. Benzer bir tablo iller bazında da ortaya çıkıyor; İstanbul’un “zengin/müreffeh” ilçeleri (Beşiktaş, Kadıköy, Bakırköy) seçimlerde tercihini CHP’den, Alevî ve/veya Kürt yoksulların yaşadığı mahallelerde CHP ve HDP öne çıkıyor. (Tipik örnek, yoğun bir Alevî ve Kürt nüfusu barındıran, İstanbul’un yoksul semtlerinden Sarıgazi…) Buna karşılık AKP kentin saçaklarındaki, gecekondudan dönüşmüş, az ve/veya orta gelişmiş ilçelerde öne çıkıyor: Bağcılar, Esenler, Çekmeköy, Sultanbeyli…
Seçim sonuçları haritaları, AKP’nin oylarını bir çuval un, birkaç kilo kömür, bir koli makarna karşılığı satan en yoksullardan aldığı yolundaki yaygın kanıyı açığa düşürüyor. Hiç kuşku yok ki yoksullar, özellikle de Sünnî-Türk yoksullar arasında AKP’ye destek var; bir bakıma yoksulluk etnik-dinsel temelde bölünmüş durumda.
Ancak AKP seçmeninin ana gövdesini, Turgut Özal’ın deyişiyle “orta direk” (moda deyişle “orta sınıf”) oluşturuyor. Yaşamları bir kuşak içerisinde hızlı bir değişime uğramış, kentlileşmiş, tırmanmakta olan, daha doğrusu “tırmanma” yanılsamasını yaşayan 15-20 yıl öncesinin gecekonduluları, kenar mahallelileri... “Tırmanma yanılsaması” dedim; gecekondu mahallesinden dönüşmüş yaşam ortamlarında son yıllarda dikilen yer alan ışıltılı AVM’ler, caddelerinden geçen akıllı otobüsler, hemen köşebaşına açılan hastanenin albenisi akıllarını alıyor. Seyyar satıcılıktan, kapıcılıktan, inşaat işçiliğinden Office boy’luğa terfi etmiş kocaların göreli genişleyen maddi imkânları, kadınlarına artık mahallelerindeki AVM’de açılmış olan Madame Coco’dan; Mudo’dan alışveriş yapma ihtimalini tahayyül etmelerine olanak veriyor. Kredi kartı kullanıyor, ışıltılı vitrinleri seyrediyor, reklamlarını gördükleri markaları karşılaştırabiliyor, rahatsızlandıklarında neredeyse her köşe başında açılmış hastanelerde alıyorlar soluğu. Oğullarını -en azından liseyi bitirtip- özel güvenlik yapmayı, kızlarını polisle, astsubayla evlendirme hayali kuruyorlar. Yazın, Akçay’da, Erdek’te tatil yapıyor, hafta sonları sıcaktan bunaldıklarında mangallarıyla piknik alanlarına, sahillere koşuyorlar. Onlar Fakir Baykurt romanlarındaki yoksul köylülerin çocukları; çocuklukları Bekir Yıldız öykülerindeki gecekondularda geçti. Şimdi kendilerini “orta sınıf” olarak görüyorlar. İmrenerek, arzulayarak, ama erişemeyerek yetiştikleri için olsa gerek, yoksulluğa, yoksunluğa dair her şeyden nefret ediyorlar.
Ama “zenginlerden” de… Hayır, sahip olmak istedikleri, imrendikleri her şeye, hatta daha fazlasına sahip oldukları için değil. “Zenginler” tarafından aşağılandıklarını, dışlandıklarını, küçümsendiklerini hissettikleri için.
Bu ülkede zenginlik ve yoksulluk, Tanzimat’tan bu yana yalnızca iktisadî, hatta iktisadî-toplumsal değil, aynı zamanda bir kültürel yarılmaya denk düşüyor: Servet merdiveninin tepelerine tırmandıkça “alafranga” yaşam tarzı daha bir değer kazanıyor. Reşat Nuri Güntekin romanlarından 1960-70’lerin Yeşilçam filmlerine dek sinmiş bir klişe bu: zenginler yalılarda, villalarda oturur, viskinin, şampanyanın su gibi aktığı partiler verir, kadınları açık saçık giyinir, canlarının istediğiyle sevişir. Kadın-erkek hepsi halkın değerlerine tepeden bakar… Yoksullar gecekondularda oturur, ağırbaşlı, dindar, ahlâklıdırlar; kadınları mutaassıp giyinir, sadık eş, fedakâr analardır…
AKP, yoksulların zihinlerinde birikmiş bu klişeler çökeltisini mükemmel bir propaganda aracına dönüştürmesini bildi. Kabul etmek gerekir ki, “kodaman”ları ülkenin nihaî olarak “Batılılaşma” idealini paylaşan geleneksel sağ partilerden çok daha başarılıydı bu konuda. Yalnızca orta Anadolu Sünnîlerine çok cazip gelen partisinin (siyasal) İslâmcı retoriğiyle değil. Aynı zamanda, vasat bir dindarlıkla, tek parti döneminden bu yana CHP ile özdeşleştirilen elitizme tepki ve Tanzimat’tan bu yana alt sınıflarda süregelen “alafrangalık” nefretini birbirine katıştırarak tabanını ortak bir “biz”lik duygusunda birleştirecek bir çimentoya dönüştürdü. “Biz” çalışkan, çilekeş, milliyetçi-maneviyatçı mazlumlardık. “Cehape” bizi tarihimizden koparmış, alafrangalaşmaya zorlamış, camilerimizi ahıra dönüştürmüştü… “Onların” çocukları, Geziciler camide içki içmiş, Dolmabahçe’de “başörtülü bacı”ya saldırmış, “faiz lobisi” doları ise yükselterek milleti fakirleştirmişti. Yöneticilerimizin bizi yüzyıldır benzetmeye çalıştığı Batı bizim gelişmemizi, zenginleşmemizi istemiyor, her hamlemize taş koyuyordu… 
Ancak yalnızca ezilmişlik duygusu değil, aynı zamanda müthiş bir özgüven: Biz yedi cihana hâkim olmuş bir imparatorluğun torunları, yeryüzünün tek sahih dininin mensuplarıydık. Bir kez ehil elleri iş başına getirip iç ve dış düşmanları alt edersek yapamayacağımız iş yoktu: dünyaya kafa tutar, gökdelenleri diker, kendi uçağımızı imal eder, uzaya duble yol bile yapardık! Tek yapmamız gereken, imanımıza sarılıp içimizden biri, “biz”den olan, “biz”i anlayan Reis’e güvenmekti…
Bu “özgüven” yalnızca kolektif değil, aynı zamanda bireysel düzlemde de tezahür ediyordu. Kırk yıllık yoksul ve yoksun yaşam alanlarının, mütevazı mahallelerinin, bir anda AVM’ler, ışıltılı dükkânlar, hastanelerle donandığını gören kent yoksunları, yaşam standartlarındaki (çoğunlukla alım güçlerindeki bir iyileşmeye denk düşmeyen) bu “parlaklaşmayı” AKP (ama daha çok da) Reis ile özdeşleştiriyordu. Bu özdeşlik ise yakın geçmişteki ezilmişliklerine ve onun “müsebbiplerine” karşı öfkelerinde sınıfsaldan çok “kimliksel” bir veçhe kazandırıyordu. Çünkü bu kez dümende “içlerinden biri”, İmam-Hatip çıkışlı, karısı, kızları örtülü, namazında-niyazında, cemaatine imamlık yapabilen, gençliğinde top koşturmuş, gerektiğinde ağzını bozan, “harbî” bir “uzun adam” vardı. Üniversite diplomasının olmaması umurlarında değildi, hatta bu durum onu kendilerine daha çok yaklaştırıyordu (bu toplumun yüzde 89’unun üniversite diploması yok); çalıp çırptığına dair söylentiler, bir kulaklarından girip diğerinden çıkıyordu (ne de olsa “bal tutan parmak yalardı”, ve de “adam çalışıyor”du…), söylediği yalanlar onların hayallerine denk düştüğü ölçüde rahatsız edici değildi; lükse belenmiş yaşamı, kendine yaptırdığı saraylar, altın kaplama yemek takımları, kuş sütü eksik ziyafetler, bıldırcın yumurtalı kahvaltılar… Nihayetinde “bizden birinin” başarısıydı: Keloğlan’ın peri padişahının kızını tavlayıp saraya girmesine kim kızabilir ki… Yeter ki “uzayan kol, bizden olsun”!) Özetle Reis’te “entel takımı”nı rahatsız eden ne varsa, onların kabulleriydi… Yalnızca kabulleri değil, entellerle, seçkinlerle, “laiklerle” “hesaplaşmaları”nın bir aracı… Çünkü onlar “Reis’le birlikte bugüne dek dış kapısında tutuldukları devletin üst katlarına dek yükselmişler, “muteber vatandaşlar” olmuşlardı. En azından kendilerini öyle hissediyorlardı. “Yukarıdakiler” kendilerindendi; dilleri onların dili, ufukları, arzuları, özlemleri onların özlemleriydi: heimlich… “Reis” ya da çevresi, o güne kadar kendilerine “tepeden bakan” “mürekkep yalamış”lara hadlerini bildirdikçe onların yüreği soğuyordu.
Yaşadığımız iktisadi zulme, krizlere, yoksullaşma-yoksunlaşmaya, işçi-kadın cinayetlerine, yolsuzluklara, ülkenin bir baskı ve korku iklimine belenmiş olmasına, hileye-hurdaya, yalana-dolana rağmen, anketlerde AKP’nin “Reis”ine yönelik desteğin yüzde 50 dolaylarında kilitlenmesinin ve AKP’den kitlesel kopuşların gerçekleşmemesinin nedeni, bu “özdeşleşim” duygusu olsa gerek.
Velhasıl, “Reis” Türkiye’nin “vasat”ının, Anadolu’nun ortasının, son 30-40 yılda kırlardan kentlere, gecekondulardan merkeze taşınanlarının (olabildiği) kadarıyla “başarı” öyküsü. Onların “mağduriyet”lerini sahiplenmesi (“bu Cehape var ya, bu Cehape, bize süpürge sapından ekmek yedirdi, camileri ahıra çevirdi, tek parti döneminde 70 kişilik sınıflarda okudum, kızlarım başları örtülü olduğu için okula alınmadı, camide içki içtiler…”) salt “palavra”dan ibaret değil. Bu kesimlerin kolektif belleklerinde birikmiş sembolleri uyarıp, “onlar”a (elitler, bürokratlar, monşerler, enteller, Batı hayranları…) karşı (kültürel bir) “biz”lik duygusunu pekiştirme girişimi… Son derece bilinçli
Bu “bizlik” duygusunun kendini kitlesel ve/fakat tehlikede hissettiğinde neler yapabileceğine Alman faşizminin tarihi tanıktır. Polarize toplumlarda durumundan hoşnut, kendini liderle özdeşleştirmiş, muarızının melanet ve ihanetine inandırılmış yığınlar, en feci suçların dölyatağı olabilir. Dilerim ki AKP tabanında dolaşımda olan eli silahlı cengaver görüntüleri, silah deposu resimleri, “kan banyosu” söylemleri, kof bir böbürlenmeden, karşılıksız bir kostaklanmadan ibarettir.
Ancak yine de, sosyalistlerin, devrimcilerin işi salt “demokratik tecelli”ye, “dipten gelen dalga” öforisine, “şenlikli muhalefet” söylemlerine bırakmayıp, en şom olasılıklara hazırlıklı olmasında yarar var.

18 Haziran 2018 15:50:09, İstanbul.

N O T L A R
[*] Newroz, Haziran 2018…
[1] Max Weber.
[2] “Metal İş Sendikası Sınıf Araştırmaları Merkezi’nin (BİSAM) verilerine göre son 13 yılda teknoloji ürünlerinde alım gücü artarken, beslenme gibi temel harcama kalemlerinde azaldı.
Merkezin açıkladığı rapora göre TÜİK Madde Fiyatları üzerinden son 13 yıldaki fiyat hareketleri incelenerek, yurttaşların enflasyon karşısındaki alım gücü hesaplandı.
En ciddi alım gücü kaybı yüzde 41 ile beyaz peynir, yüzde 36 ile zeytinyağı, yüzde 26 ile kira, yüzde 23 ile dana eti, yüzde 19 ile yumurta, yüzde 18 ile ekmek ve yüzde 16 ile domateste.
Buna karşılık alım gücü fotoğraf makinesi için üç kat, bilgisayarda da iki kat artarken, uçak bileti için alım gücü artışı yüzde 61, süt için yüzde 35, patates için yüzde 16 oranında.” ( “Son 13 Yılda Alım Gücü Beyaz Peynir, Ekmek, Kira Gibi Kalemlerde Azaldı”, Diken, 5 Aralık 2016, http://www.diken.com.tr/son-13-yilda-alim-gucu-beyaz-peynir-ekmek-kira-gibi-kalemlerde-azaldi/) Bu ne anlama mı geliyor? Toplumun en yoksul kesimlerinin alım gücü AKP iktidarı boyunca muntazaman düşerken, üst katmanlarda bir bollaşma yaşanmış. Nitekim “havuz”culardan Ergun Babahan da Star’da hayretini gizlemiyor: "zenginleştirdikleri AKP’nin karşısında; yoksullaştırdıkları destekçisi…” (http://www.islamvehayat.com/m/-zenginlestirdikleri-akp-nin-karsisinda-yoksullastirdiklari-destekcisi-_d4911.html)
[3] Değerler “Türkiye’nin Yaşanabilir İlleri” (Sabah, 07.09.2010 https://www.sabah.com.tr/galeri/turkiye/turkiyenin_yasanilabilir_illeri) ‘nden derlenmiştir.
[4] Değerler “Türkiye’nin Yaşanabilir İlleri” (Sabah, 07.09.2010 https://www.sabah.com.tr/galeri/turkiye/turkiyenin_yasanilabilir_illeri) ‘nden derlenmiştir. AKP’nin Kasım 2015 seçimlerinde en düşük oyu (% 11.11) aldığı il olan Şırnak bu sıralamada yer almamaktadır.

Yorum Ekle

BLOGGER

|/fa-clock-o/ Başlıklar$type=list-tab$c=5$date=1$au=0$page=1$sn=1

/fa-star-o/ Öne Cıkanlar$type=list-tab

/fa-comments/ Yorumlar$type=list-tab$com=0$c=5$src=recent-comments$pages=1

/fa-history/ Arşivden $type=list-tab$source=random-posts$author=0$c=5

/fa-users/ TAKIP ET

Ad

“HOŞGÖRÜDEN EŞİTLİĞE: TÜRKLERLE ERMENİLER ARASINDAKİ GÜÇ İLİŞKİLERİNİ BİR SİVİL HAKLAR MODELİ ARACILIĞIYLA DEĞİŞTİRMEK,1,“KOBANÊ’NİN ‘BİZ’İMLE NE ALÂKÂSI VAR?,1,“NEFRET SUÇLARI” VE “ZEHİRLİ KAN” ÜZERİNE,1,1 MAYIS 2015’DE İSTİKAMET(İMİZ) -2014’TE OLDUĞU GİBİ!- TAKSİM,1,1 MAYIS 2016 DERS(LER)İ,1,1 MAYIS’A GİDERKEN: AKP KADINLAR İÇİN NE YAPTI,1,1 mayis,14,100. YAŞINDA EKİM DEVRİMİ’NİN ANIMSATTIKLARI,1,100’E 1 KALA ERMENİ GERÇEĞİNİN TOPOĞRAFYASI,1,12 eylul,4,12 EYLÜL 2010 SONRASI,1,12 EYLÜL KİME KARŞIYDI?,1,12 EYLÜL YARGILANDI… MI?,1,12 EYLÜL’Ü YARGILAMAK...,1,1915- HRANT VE ADALET,1,1968’İN 50. YILINDA SARI YELEKLİLER,1,2013,1,2014,1,2014 İÇİN 2013’ÜN 1 MAYIS DERSLERİ,1,2015,1,2015 1 MAYIS’INDAN 2016’YA YİNE YENİDEN ISRARLA TAKSİM,1,2016,1,2018,1,2019: YERKÜREDE VE COĞRAFYAMIZDA İŞÇİ SINIFI(MIZ),1,23 NİSAN BİTTİ ‘KUTLU DOĞUM’ VERELİM,1,24 HAZİRAN SEÇİM(LER)İ VE TAVIR(IMIZ),1,7 HAZİRAN 2015 SEÇİMLERİ’NE DAİR -GEREKÇELİ- TAVRIMIZ,1,7 HAZİRAN’DAN 1 KASIM’A HDP NOTLARI,1,8 mart,3,A-UTOPYA’YA UNUTULMAZ BİR YOLCULUK,1,ABD EMPERYALİZMİ VE VENEZÜELLA 2019,1,AÇIK SÖZLÜ OLMAK İYİDİR (7 HAZİRAN SONRASINA DAİR DEĞERLENDİRME),1,ADALET: ANTROPOLOJİK BİR BAKIŞ,1,afis,1,AFRİN (VE SURİYE’N)İN ÖTESİDİR,1,AFRİN (VE SURİYE),1,AKADEMİNİN ÖZGÜRLÜĞÜ İÇİN,1,akademisyen,2,AKADEMİSYEN SORUMLULUĞU,1,AKLIMIZDA TAŞIYORUZ SİZLERİ,1,akp,36,AKP İKTİDARI VE GÜNDELİK HAYATIN İSLÂMİLEŞTİRİLMESİ,1,AKP İSLÂM FAŞİZM ve KADINLAR,1,akp.kriz,1,AKP’NİN ‘KÜLTÜR POLİTİKALARI’?,1,AKP’NİN “DERİN DEVLET”İ,1,AKP’NİN “KINDER KUCHE KIRCHE”Sİ,1,AKP’NİN “MUHAFAZAKÂR”LIĞI NEYE DENK DÜŞER,1,AKP’NİN “ORGANİK AYDINLARI” VE HAZİRAN KALKIŞMASI,1,AKP’NİN BAŞKAN”LIĞI,1,AKP’NİN EĞİTİM SİSTEMİ Mİ DEDİNİZ,1,AKP’NİN EĞİTİM SİSTEMİ: MİLLİYETÇİ MANEVİYATÇI VE PİYASACI,1,AKP’NİN EĞİTİM SİSTEMİYLE İMTİHANI,1,AKP’NİN KADINLARA KARŞI SAVAŞI: MADAM GİBİ ÖLMEK,1,AKP’NİN MUHAFAZAKÂRLIĞI İSLÂMCILIĞI NEOLİBERALİZMİ VE KADINLAR,1,aktuel,4,aktüel,2,ALEVÎLİK VE SINIF MÜCADELESİ: KÜLTÜR VE EKONOMİ POLİTİK,1,aleviler,1,amerika,2,ANADOLU’NUN “YA BASTA”SI,1,antropoloji,10,ANTROPOLOJİ: NASIL VE NİÇİN,1,arkeoloji,1,ARSIV,1,ATAERKİ” ÜZERİNE,1,ATAERKİL PAZARLIK BOZULDU,1,AVM’LER,1,AVRUPA BİRLİĞİ: ÇOKKÜLTÜRCÜLÜĞÜN “KRİZİ”,1,aydinlar,9,aydinlar devrimciler,27,AYŞE ÖĞRETMEN “DAVA”SININ ANIMSATTIĞI,1,Barış Bildirimi metni,1,baris,7,basin,3,BAŞKALDIRIDIR MİZAH YA DA HİÇ!,1,BE ZİMAN JÎYAN NA BE,1,BEJDAR’IN TUTSAK ALINAMAYAN ŞİİRLERİ,1,BEKLE BİZİ -YENİDEN- TAKSİM,1,BELLEKLE GELECEĞİN KARŞILAŞMASI,1,bilim,3,BİR “ELEŞTİRİ”YE KISA KENAR NOTLARI,1,BİR “İMKÂNSIZ AŞK” HİKÂYESİ: “AKADEMİ VE ÖZGÜRLÜK,1,BİR “PRAKSİS ANTROPOLOJİSİ” İÇİN,1,BİR AYDIN(LIK) HÂLİ FİKRET BAŞKAYA,1,BİR DAHA ASLA DİYEBİLMEK İÇİN: GÖZALTINDA KAYIPLAR,1,BİR İKTİDAR (YENİDEN-)ÜRETME ARACI OLARAK MOBBİNG[*],1,BİR İKTİDAR ARACI OLARAK KORKU,1,BİR KEZ DAHA “TERÖR” MÜ,1,BİR KİMLİK SİYASETİ OLARAK MİLLİYETÇİLİK VE IRKÇILIK,1,BİR MİLAT: REFERANDUM VE SONRASI,1,BİYOLOJİ KADER Mİ? ya da “FITRAT”A DAİR,1,BİZİM DELİLERİMİZ,1,BM DB VE IMF’NIN DILINDE KADIN YOKSULLUĞU,1,bölge,3,BU 12 EYLÜL REJİMİ… BURADAN ÇIKIŞ YOK,1,BU NE ŞİDDET BU CELÂL? (YA DA “GULYABANİ” KİM),1,BUGÜN ADNAN YÜCEL KONUŞACAĞIZ,1,CELLATLARIN DÖKTÜKLERİ KAN,1,cevre,14,CHARLIE HEBDO’YA SALDIRI TE’VİLLERİ VE TAVRIMIZ,1,chd,1,cinayetler,12,CUJUS REGIO EJUS RELIGIO,1,CUMHURBAŞKANLIĞI SİSTEMİ VEYA BU KADAR YETKİYİ BABANIZA VERİR MİYDİNİZ,1,Çile'nin Antropolojisi: Bir Anı Bir Gözlem ve Bir Tahlil Girişimi,1,ÇOCUKLAR ÖLMESİN DEMEK TERÖR SUÇU MU,1,ÇOCUKLARININ ETİYLE BESLENEN ÜLKE,1,ÇÖZÜMÜN SOSYO-EKONOMİK YANI,1,DAĞLAR ERİRSE – ZEVEBÂN,1,DAİMA YAŞAYACAKTIR İSMİYLE MÜSEMMA YAŞAR KEMAL,1,DARBE GİRİŞİMİ VE SONRASI,1,dava,13,davalar,1,DELİ DUMRUL’UN “KENTSEL DÖNÜŞÜM”Ü ya da YOLSUZLUK RANTIN İKİZ KARDEŞİDİR,1,DEMİRİN TUNCUNA İNSANIN...,1,demokrasi,2,DEMOKRATİKLEŞ-ME PAKETİ,1,dersim,2,devlet,12,DEVLETİN ERKEKLERİ YA DA KADINA ŞİDDET NASIL ÖNLENMEZ,1,DEVLETİN KÜRTAJI: ROBOSKÎ,1,DEVLETLÛLAR,1,devrim,9,DİĞERLERİ VE KENT HAKLARI…[*],1,dinler,7,DİNLER İSLÂM VE KADIN BEDENİ,1,dinleti,1,DİRENEN DAMAR[*] ÇÜRÜMEYEN,1,direnis,3,dunya,5,dünya,56,düsünce özgürlügü,2,EGEMENLERİN “PYRRHUS ZAFERİ”: F-TİPİ,1,egitim,12,EKİM DEVRİMİ SOSYALİZM KADINLARIN KURTULUŞU,1,ekoloji,10,ekonomi,7,elestiri,1,ELEŞTİRİ HAYATTIR; YAŞATIR,1,emek,15,emekciler,3,EMEKÇİLER İŞSİZLER YOKSULLAR NEREDE,1,emperyalizm,8,EMPERYALİZM- T. “C” VE AFRİN,1,enternasyonalizm,1,ENTERNASYONALİZM ÜZERİNE NOTLAR,1,ERCAN BİNAY’DAN (BAFRA T TİPİ) MEKTUP VAR: ABDULLAH KALAY’A ÖZGÜRLÜK,1,ermeniler,4,ESKİ(MEYEN)/ YENİ TÜRKİYE”DE BARIŞ (MI),1,etnoloji,2,EVET ÇIKSA DA “HAYIR”,1,EVLAT YOLDAŞ,1,fasizm,6,FAŞİZM VE KADINLAR,1,felsefe,1,feminist,1,FİDEL İÇİN SANCAĞI YARIYA İNDİRMEYİN DAHA DA YÜKSELTİN,1,FRIEDRICH ENGELS VE AİLENİN,1,genclik,2,GERÇEKTEN DE NEDİR TERÖR,1,GÖBEKLİTEPE BİZE NEYİ ANLATIYOR,1,güncel,4,gündem,11,GÜNDEM’E DÜNE VE BUGÜNE DAİR,1,HAFIZASINI YİTİRMEYEN “DERSİM’E AĞIT,1,hakkinda,1,HÂL ÜLKEYİ KUTUPLAŞTIRIYOR,1,HÂL VE GİDİŞ(İMİZ),1,HANGİMİZ ÖZGÜRÜZ Kİ,1,hareketler,1,Hasta Tutsak Abdullah Kalay 2. Heyet Raporuna Rağmen Tahliye Edilmiyor!‏‏,1,HAVADIR SUDUR ATEŞTİR YANİ HAYATTIR GRUP YORUM,1,HER GÜN DÖRT İŞÇİ BEŞ KADIN,1,HER KÖYDE BİR “KÖPEK” VARDIR,1,HİÇLEŞTİRİLME KAYGISINDAN ÖFKEYE SARI YELEKLİLER,1,HRANT,1,hrant dink,4,hrant dink'in katline 2015 perspektifinden bakmak,1,hukuk adalet,33,IŞILTILI VE “TEHLİKELİ” BİR KADIN: SUAT DERVİŞ,1,IŞİD VE İSLÂMCI “FEMİNİSTLER”,1,ibrahim kaypakkaya,1,İFADE ÖZGÜR(LÜĞÜ) MÜ,1,İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ VAZGEÇİLEMEZ ÖNCELİKLİ DEĞERDİR,1,iktidar,10,iletisim,2,inanc,7,insan haklari,1,isci-sendika,11,islam,14,islam.ortadogu,1,İSLÂMCI-MUHAFAZAKÂRIN ZİHİN HARİTASINDA BİR GEZİNTİ: “NASIL BİR KADIN(LIK),1,İSTANBUL SEÇİMİ - BİR DEĞERLENDİRME,1,isyan,15,İŞÇİ SINIFI 2017 1 MAYIS(’IMIZ) VE KATLİAMIN 40. YILINDA TAKSİM,1,İŞÇİ SINIFININ KADINLAŞMASI,1,İTİRAZ VE ELEŞTİRİ “HAZIROL”DA DURMAZ,1,İYİ Kİ YAŞADILAR İYİ Kİ YAZDILAR,1,KADIN(LAR) VE DEVRİM(LER),1,KADINLAR KAPİTALİZM FAŞİZM VE AKP,1,KADINLAR GERÇEKTEN DE “SINIFLAR-ÜSTÜ” MÜ,1,KADINLAR İÇİN OLABİLECEK EN KÖTÜ ALAŞIMIN ORTASINDAYIZ,1,KADINLARA KENTLERE GECELERE DAİR,1,KADINLARIN KURTULUŞU: MARKSİZM’SİZ OLUR MU,1,kadin,57,kadinlar,11,KALBİM(İZ) CİZRE’DEDİR,1,kapitalizm,22,KAPİTALİZM KÜLTÜR DİRENİŞ,1,KAPİTALİZMİN KENDİNİ İMHASI: NEOLİBERALİZM,1,kart,1,katlamlar,1,katliamlar,7,KELLE FIYATINA HÜRRIYET ESIRLIK BEDAVA,1,KENTİ (YOKSULLARINDAN) TEMİZLEMEK,1,KEŞFEDİLMEMİŞ GELECEĞİN BİÇİMLENMESİ İÇİNDİ SAMİR AMİN,1,kitap,35,KOBANÊ BİZİMDİR BİZ KOBANÊ’YİZ,1,KOLEKTİF BİR DEVLET CİNAYETİ: HRANT DİNK,1,komünizm,5,kriz,53,KRİZ SAVAŞ VE İŞÇİ SINIFI ÜZERİNE GÖRÜŞLER,1,KRİZDEN İNSAN MANZARALARI[*],1,KÜLTÜR “YERLİ VE MİLLİ” MİDİR?YA DA NEDİR,1,kültür sanat,29,KÜRESEL KÜLTÜR” MÜ,1,kürt sorunu,1,laiklik,1,LAİKLİK Mİ HANGİSİ,1,latin amerika,11,LATİN AMERİKA: SAĞIN GERİ DÖNÜŞÜ - 1/ BREZİLYA ÖRNEĞİ,1,LATİN AMERİKA: SAĞIN GERİ DÖNÜŞÜ-2/ PARAGUAY: “TEKNİK DARBE,1,LATİN AMERİKA’DA BARIŞ SÜREÇLERİ,1,LATİN AMERİKA’DAN “BARIŞ SÜREÇLERİ”: EL SALVADOR ÖRNEĞİ,1,LATİN AMERİKA’NIN DESAPARECIDO’LARI,1,leninizm,3,LÜZUM” ÜZERE: BİR KEZ DAHA İSTANBUL SEÇİMİ,1,MAĞLUP MU DENİR ŞİMDİ ONLARA?,1,MARKSİST-LENİNİST ROMAN YAZARI : VEDAT TÜRKALİ,1,marksizm,5,MARKSİZM + V. İ. LENİN = EKİM DEVRİMİ (NOTLARI),1,MARKSİZM AİLE AŞK CİNSELLİK ÜZERİNE SÖYLEŞİ,1,MARKSİZM VE KADIN ÜZERİNE,1,Marksizm ve Kadın: Emek Aşk Aile,3,MARKSİZM VE KADINLARIN KURTULUŞU,1,MARX’IN DÜŞÜNCE DÜNYASINA BİR SEYAHAT: ETNOLOJİ DEFTERLERİ,1,MARX’TAN ÖĞRENEN BİR ÇUKUROVALI: OKTAY ETİMAN,1,MASKELİ FAŞİZM: “POPÜLİST AŞIRI SAĞ,1,medya,1,MEVTAYI İYİ BİLMEZDİK,1,milliyetci,2,mizah,2,MURAT’IN DÜŞÜ LAMBORGHİNİLER VE DÜNYAYI DEĞİŞTİREBİLMEK,1,mücadele,13,MÜCADELE BOYU BİR YAŞAM: SCHAFIK JORGE HANDAL,1,MÜCADELEYE DEVAM”[1] “BU DAHA BAŞLANGIÇ,1,NE OLDU O “İMTİYAZSIZ SINIFSIZ KAYNAŞMIŞ KİTLE”YE,1,NEO-FAŞİZM(LER) “FEMİNİST” Mİ,1,NEO-LİBERAL TÜRKİYE’DE MUHAFAZAKÂRLAŞMA/ DÜŞKÜNLEŞME DİYALEKTİĞİ,1,NEO-LİBERAL TÜRKİYE’NİN “EN ALTTAKİLER”İ: İŞÇİ SINIFI KÜRTLEŞİRKEN,1,neoliberal,11,newroz,1,NİCE ONYILLARA ‘YENİKAPI’LI YOLDAŞLAR,1,O GÜN BU ÜLKEDE. O GÜN O ALANDA,1,OĞLUM(UZ) ÖLÜMSÜZDÜR,1,ohal,4,OKTAY AĞABEY(İMİZ,1,ONLAR ÇALIP ÇIRPTIKÇA BİZ YOKSULLAŞIYORUZ,1,ORÇUN,1,ortadogu,8,ORTADOĞU’DA BİR KARABASAN: IŞİD,1,OSMANLI’YI “İHYA” ETMEK: AKP’NİN TÖRENLERİ,1,OTUZÜÇ KOR DÜŞTÜ YÜREĞİMİZE…,1,ÖFKELENİNCE ÇOK GÜZEL OLUYORSUN TÜRKİYE,1,ÖFORİNİN ORTASINDA,1,ÖĞRETTİKLERİ HATIRLATTIKLARIYLA GREİF DİRENİŞİ,1,ÖLÜMSÜZ ABİ(MİZ) OKTAY ETİMAN,1,ÖRGÜTLÜ MÜCADELE ETİĞİ VE SOSYALİST DEMOKRAS,1,öteki,26,ÖZEL MÜLKİYETİN DEVLETİN KÖKENİ ÜZERİNE,1,ÖZERKLİKÇİ ANAYASA SONRASINDA BOLİVYA DERSLERİ,1,ÖZGECAN’IN KATLİNİN AKP’YLE NE İLGİSİ VAR,1,özgeçmis,1,özgürlük,3,panel,3,PARANOYA VE MEGALOMANİNİN (“YENİ”) REJİMİ,1,PARİS KATLİAMI “BARIŞ SÜRECİ” VE HESAPLAŞMA,1,politika,12,POPÜLER KÜLTÜRE ELEŞTİREL BAKIŞLAR - KISA BİR TARİHÇE,1,postmodernizm,1,protesto,2,RECEP’İN TÜRKÜ(/ŞİİR)LERİ,1,referandum,3,rejim,1,roboski,1,ROBOSKİ’NİN KANAYAN KARANFİLİ,1,röportaj,12,SAHİ “VESAYET (REJİMİ)” KALKTI MI,1,SAHİCİ OLMAK,1,savas,3,savas-baris,1,SAVAŞ ŞIDDET ÜZERINE EKONOMI-POLITIK VE ANTROPOLOJIK NOTLAR,1,SAYGI VE HAYRANLIKLA ÇHD GENEL KURULU’NA,1,secim,18,secimler,4,seçim,5,SEÇİMLERİN SONRASINDA,1,seminer,1,sempozyum,1,SEN ÇÜRÜMENİN RESMİNİ ÇİZEBİLİR MİSİN ABİDİN?YA DA MEMLEKETTEN EĞİTİM MANZARALARI,1,SEN MİSİN “BARIŞ” DİYEN,1,sibel özbudun,1,sinifsal bakis,10,SİVAS KATLİAMI O GÜN ORADA BİTMEDİ,1,siyonizm,4,SİYONİZM ANTİ-SEMİTİZM VE BİR “MUGALATA” ÜZERİNE,1,SOMA “SON” OLSUN; AMA DEĞİL,1,sosyal bilimler,4,SOSYAL BİLİMLER: BİR ŞEY YAPMALI,1,sosyalizm,12,SOYKIRIM ÜZERİNE RESMÎ SÖYLEMLER ya da T.C. SOYKIRIMI NEDEN TANIMALIDIR,1,SOYKIRIMA TANIKLIK(LAR),1,soykirim,2,söylesi,1,söyleşi,2,SÖYLEŞİ: OKURYAZARLIK ÜZERİNE,1,suriye,2,SURUÇ’UN İŞARET ETTİĞİ,1,SUSMA SUSTUKÇA SIRA SANA MUTLAKA GELECEK,1,SUSMA! SUSTUKÇA SIRA SANA GELECEK,1,SUYUN DELİ DUMRULLARI: ÖZELLEŞTİRMELER,1,SÜREKLİLEŞTİRİLEN OHAL VE,1,ŞİDDET Mİ MEŞRUİYET YİTİMİ Mİ,1,ŞİDDET NEDEN KAPİTALİZMİN “OLMAZSA OLMAZI”DIR,1,taksim,3,tanitim,12,TANTALOS’U YARATMAK,1,tarih,15,tck,2,tck301,1,temel demirer,17,tercüme,2,terör,1,TIMEO HOMINEM UNIUS LIBRI/ TEK KİTAPLI İNSANDAN KORKARIM,1,TOTALİTARYANİZMİ SOKAKTA ALT EDEBİLMEK,1,TOTALİTERLEŞMEYE İHVAN’LAŞMAYA KARŞI,1,TÖREN ULUS-DEVLET İKTİDAR[*],1,Turkey a Beauty When Angry,1,tüketim,1,Türk Akademiası: Gerçekten kadınlar için Bir Cennet mi,1,TÜRK HALKI BARIŞÇI MI,1,TÜRK(İYE) İSLÂMI’NDA KADIN OLMAK,1,türkiye,79,ULAŞ ULAŞ’TIR,1,UNUTMAYACAĞIZ UNUTTURMAYACAĞIZ: ŞAHİT OL ANKARA GARI,1,UNUTULMAMASI GEREKENLER,1,üniversite,6,ÜNİVERSİTEYİ ÖLDÜRMENİN SEKİZ YOLU (YA DA ÜNİVERSİTE PİYASAYA NASIL ENTEGRE OLUR,1,VAHŞETİN ALTERNATİFİ VAR ELBETTE,1,VAR OLANDAN KOPMAK İÇİN YEREL SEÇİM VE SORU(N)LARI,1,VENEZÜELLA VE EMPERYALİZM KONUSU,1,VESAYET REJİMİ” ÖLDÜ YAŞASIN “İLERİ DEMOKRASİ,1,video,24,VURUN “ÖTEKİ”NE,1,YA SEV YA TERKET: BİR BİAT ARACI OLARAK MOBBİNG,1,YA SOSYALİZM YA BARBARLIK,1,YANIT: OLAN VE GELEN[*],1,YARGI BAĞIMSIZLIĞI” MI DEDİNİZ,1,yasam,18,YENİ TOPLUMSAL HAREKETLER NE KADAR “YENİ”,1,yeni yil,2,YENİ YÖK YASA TASLAĞI ÜZERİNE: PİYASA ÜNİVERSİTEYİ YUTARKEN,1,YENİDEN HAYKIRABİLMEK: “YERİMİZ MUTFAK DEĞİL DÜNYA,1,YERELİ BİRLİKTE YÖNETMEK - NASIL BİR DÜNYA İSTİYORSAK ÖYLE BİR YEREL YÖNETİM,1,YILDIZLARIN GÜNCESİNİ TUTAN ADAM: CENGİZ GÜNDOĞDU,1,yök,3,yönetim,1,YÜREĞİMİZDE,1,ZAPATİSTALARIN 33. YILI: BİR DEĞERLENDİRME,1,ZEYTİNLİĞİ ZİNDAN YAPAN SİSTEMATİK ZULME DİRENENLER,1,ZİNDAN(LAR)IN TÜRKÇESİ,1,ZORUNLU BİR AÇIKLAMA (II)… VE BİR EKLEME,1,
ltr
item
sibel🍂özbudun: ÖFORİNİN ORTASINDA, UNUTULMAMASI GEREKENLER…[-]
ÖFORİNİN ORTASINDA, UNUTULMAMASI GEREKENLER…[-]
sibel🍂özbudun
https://sibelozbudun.blogspot.com/2018/08/oforinin-ortasinda-unutulmamasi.html
https://sibelozbudun.blogspot.com/
https://sibelozbudun.blogspot.com/
https://sibelozbudun.blogspot.com/2018/08/oforinin-ortasinda-unutulmamasi.html
true
1739006321341950428
UTF-8
Loaded All Posts Not found any posts Diger daha fazla Yanıtla Cancel reply Sil Ana Sayfa Sayfa Posta Hepsini Gör BUNA BENZER Etiket Arsiv Ara Bütün Yayinlar İsteğiniz gönderi bulunamadı Ana Sayfaya Dön Sunday Monday Tuesday Wednesday Thursday Friday Saturday Paz Pts Sal Car Per Cum Cmt January February March April May June July August September October November December Oca Sub Mar Nis May Haz Tem Agu Eyl Eki Kas Ara simdi 1 dakika önce $$1$$ minutes ago 1 saat önce $$1$$ hours ago dün $$1$$ days ago $$1$$ weeks ago more than 5 weeks ago Followers Follow THIS CONTENT IS PREMIUM Please share to unlock Copy All Code Select All Code All codes were copied to your clipboard Can not copy the codes / texts, please press [CTRL]+[C] (or CMD+C with Mac) to copy