SİBEL ÖZBUDUN-TEMEL DEMİRER “İnandığımız tek kutsallık emeğin gücüdür.” [1] “Haydi 1 Mayıs’a!” diyen EMEP, EHP, HALKEVİ, HDP, SMF, TİP, ...
SİBEL ÖZBUDUN-TEMEL DEMİRER
“İnandığımız tek kutsallık
emeğin gücüdür.”[1]
“Haydi 1 Mayıs’a!” diyen EMEP, EHP, HALKEVİ, HDP, SMF, TİP, TÖP, “1 Mayıs’ın tüm ülke çapında yaygın ve kitlesel kutlanması için sendika konfederasyonlarına, emek ve meslek örgütlerine çağrıda bulunuyoruz,” vurgusuyla ekliyorlar:
“Bizler 7 parti ve örgüt olarak halkımızı ekmek, demokrasi ve özgürlük için 1 Mayıs alanlarını doldurmaya çağırıyoruz. Sermayenin iktidarını değil; halkın iktidarını sağlamanın güvencesi sokaktır, meydanlardır, dayanışmadır, mücadeledir.”[2]
Öznesi belirsiz, genel(lemeci) bir çağrı bu…
Bir de “Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB), Türk Tabipleri Birliği (TTB), Türkiye Diş Hekimleri Birliği (TDB), 1 Mayıs’ta herkesi alanlara çağırdı, ‘Bu düzeni değiştireceğiz,’ mesajını verirken; DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu da ‘Türkiye’nin dört bir yanında 1 Mayıs meydanlarında omuz omuza olacağımızı ilan ediyor, emekten, barıştan, demokrasiden, eşitlikten, özgürlükten yana olan herkesi 1 Mayıs meydanlarında buluşmaya çağırıyoruz,’ dedi”ği[3] (7’linin talep ettiği) çağrı var.
İnşaat-İş Sendikası’nın, “#1Mayıs: Bir Toplantının Gösterdikleri: Sendika ve meslek odalarının çağrısıyla 7 Nisan’da gerçekleştirilen 1 Mayıs toplantısı, dünkü basın açıklamasında görünümü kurtarmak için telaffuz edilen ‘Taksim ısrarı’nın fersah fersah uzağında bir toplantı oldu,”[4] diye yorumladığı bu da öznesi belirsiz, genel(lemeci) tutum(suzluk)…
Bunların “Her yerde 1 Mayıs” talebinin merkezinde “1 Mayıs’ta Taksim’e” tavrı yok.
Bu böyle olmayınca da öznesi belirsiz, genel(lemeci) tutum(suzluk)un:
V. İ. Lenin’in Nisan 1904’deki, “1 Mayıs geliyor. İki dünya, bu büyük mücadelede karşı karşıya duruyor: sermaye dünyası ile emek dünyası, sömürü ve kölelik dünyası ile kardeşlik ve özgürlük dünyası. (…) 1 Mayıs’ın kutlanışı, davamıza binlerce yeni savaşçı kazandırsın ve bütün halkın özgürlüğü, sermayenin boyunduruğunda çalışan herkesin kurtuluşu için büyük mücadelemizde güçlerimiz artsın!”
Rosa Luxemburg’un da, Şubat 1894’de, “1 Mayıs, işçi sınıfının bu taleplerinin her yıl dile getirildiği gün olacaktır. Ve daha iyi günler doğduğunda, dünya işçi sınıfı kurtulduğunda, büyük bir olasılıkla insanlık o zaman da 1 Mayıs’ı, geçmişte verilen zorlu mücadelelerin ve çekilen acıların anısına yine kutlayacaktır!” diye formüle ettikleri devrimci duruş ile hiçbir alâkâsı kalmıyor. Tıpkı “orta sınıf” zırvalarına sarılanların tutumu gibi![5]
XIX. yüzyıldan XX. yüzyıla evrilen dünya için Charles Tilly’nin, “İşçileşmiş bir dünyada yaşıyoruz,” tespitini unutmazken; XXI. yüzyıl dünyasını daha da fazla işçileştiği bir an dahi göz ardı edilmeden; merkezinde işçi sınıfı mücadelesinin olmadığı 1 Mayıs’ların 1 Mayıs olmayacağının altı ısrarla çizilmelidir.
Evet 2021’e kadar engellemeler,[6] ölümler, yaralanmalar, gözaltılar, hapislerin 1 Mayıs’lara eşlik ettiği coğrafyamızda ilk Mayıs 1909’da (bir diğer kaynağa göre de Osmanlı döneminde 1905’de İzmir’de) yapıldı.
Kitlesel 1 Mayıs’ların kutlanabilmesinde çok gecikme yaşandı; bu yoldaki girişimler “1 Mayıs, Cumhuriyet ile emek davasını birleştirmenin kaçınılmazlığını berraklaştırıyor,”[7] palavralarına karşın egemenlerin terörüne maruz kaldı.
Örneğin yasaklanan 2021 1 Mayıs’ı için Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin’in, “1 Mayısların Sayın Cumhurbaşkanımızın iradesiyle 2009 yılında ‘Emek ve Dayanışma Günü’ olarak tanınması ve resmi tatil yapılması, özgürlük ve demokrasi yolunda attığımız çok önemli bir adımdır,”[8] diye övdüğü AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “Hamdolsun aldığım bilgilere göre Türkiye genelinde herhangi ağır sayılabilecek, yaralama vesaire gibi bir olay cereyan etmedi,” dese de çok sayıda yurttaşın yaralandığı eylemler sırasında Trabzon’da polis Halkevleri GYK üyesi Berna Demirtaş’ı aracın altına iterken gözünden yaralandı; Şişli’de 1 Mayıs eyleminde gözaltına alınan Ömer Akgün’ün kolu polis tarafından kırıldığı”[9] 2021 1 Mayıs’ında işçiler, salgın koşullarında, yasaklarla girerlerken; salgında fabrikalar tıkır tıkır çalıştı. Emekçilere aşıda öncelik düşünülmedi. En fazla zarar gören işçiler oldu. Sendikalar ise sürece damga vuracak bir çıkış ortaya koyamamaları yanında; yasaklara boyun eğerek, onu meşrulaştırdılar.
Geldik 2022 1 Mayıs’ı eşiğine…
Emek hareketi sermaye saldırıları karşısında güçlü bir direniş sergileyemiyor, toplumsal muhalefet parçalı ve dağınık olsa da; işçi ve emekçilerin taleplerini ortaya koyacağı bir zemin yaratılmalı. Sadece 1 Mayıs’ta değil önümüzdeki dönemi kapsayacak bir birlikteliğe ihtiyaç var.
Yasak(lar) 1 Mayıs’a ve işçilere uygulanırken; halkın geniş kesimlerinde işsizliğin, yoksulluğun, güvencesizliğin, geleceksizliğin biriktirdiği büyük bir öfke var. Baskılanmış, örgütsüzleştirilmiş bir öfke söz konusuyken; radikal sosyalistlere düşen görev, 1 Mayıs’ta halkın öfkesinin üzerindeki örtüyü kaldırıp atmaktır.
Evet her şeyin yasak olduğu bir baskı örgütleniyorken; son yıllardaki 1 Mayıs süreçleri de sönük geçiyor. Bu durumda ortak devrimci bir mücadele hattı kurma görevi önümüzde duruyor
“Her yer direniş her yer 1 Mayıs” derken; merkezi “Taksim’de 1 Mayıs” talebinden geri adım atılmadan; sokak ile direnişin, devrimcileri çağırdığı göz ardı edilmemelidir.
Her yeri 1 Mayıs alanına, her yeri direniş meydanına çevirmek “Taksim’de 1 Mayıs” yönelişinin kendisidir.
Sendikalar içe kapanarak hareketsizleşip, CHP’lileşirken; 1 Mayıs’a toplumsal direnişin boyutlandığı bir iklimde gidilirken; işçi sınıfını ve toplumsal muhalefeti hedef alan yasaklara karşı 1 Mayıs’ta Taksim’de olunmalı…
Dünya denkleminde kapitalizmin yaldızlarının dökülmeye başladığı, neo-liberalizmin kendi sınırlarına gelip dayandığı, ekonomik krizin derinleştiği yapısal kriz tablosunda yeni bir dönemin yeni 1 Mayıs’larını inşa etmemiz gerekiyorken; kapitalizm çürümüş bir cesedi andırdığı gerçeği de “es” geçilmemeli…
Emperyalist kapitalist sistemin miadını çoktan doldurduğunun her açıdan netleştiği bir eşikte karşılıyoruz 1 Mayıs’ı.
1 Mayıs, malum bahanelerle uygulanmak istenen yasaklara rağmen örgütlenmeye devam ediyor.
1 Mayıs gününde yasakları tanımayarak sokaklarda olacağız. Çünkü radikal sosyalistler emekçilerin isyanını görünür kılmalı
1 Mayıs’ı direnişler zincirine bir halka olarak eklemek için çalışmalıyız.
Emek ve meslek örgütleri beklentilere yanıt vermese de devrimci 1 Mayıs’ı önemli bir eşiktir.
Sosyalist hareketteki irade kırılması aşılmalı ve yasaklarla sınırlanmayı kabul etmemeliyiz; güncel slogan direniştir…
Tam da bu noktada sendikalardan, kitle örgütlenmelerine ve aslında sol-sosyalist güçlerin kendilerine kadar her alanda mevcut nesnelliğin kavranması ve ona teslim olunmadan dünyayı değiştirme iradesinin yeni biçim ve araçlarla yeniden inşa edilmesi, ruh ve nefes kazanması gerekli diyoruz.
“Başta Taksim olmak üzere her yerde 1 Mayıs, her yerde direniş!” vurgusunu öne çıkar(t)arak; 1 Mayıs’ta Taksim’de görüşmek, buluşmak için sokaklarda, meydanlarda ve Taksim’de olacağız.
Bunun böyle olmasının nedeni “1 Mayıs” gerçeğine mündemiçtir…
1 MAYIS NEDİR?
Eduardo Galeano’nun ifadesiyle, “Mayıs’ın 1’i herkes için en evrensel gündür. Bütün dünya, sekiz saatten fazla çalışmayı reddetme suçundan Chicago’da asılan işçilere saygı sunmak için paralize olur. Affı olmayan yegâne günah umuda karşı işlenen”ken;[10] Mayıs’ın ilk günü hakların verilmeyip alındığını, kazanılan hakların ne pahasına kazanıldığını ve kazanılacakların nasıl kazanılacağını hatırlatan mücadele günüdür!
1856 yılında Avustralyalı taş ve inşaat işçilerinin Melbourne Üniversitesi’nden Parlamento binasına gerçekleştirdikleri yürüyüş, 1 Mayıs’ın miladı olarak gösterilip; kapitalizmin dayattığı vahşi yaşam koşullarına karşı insanca bir çalışma ve yaşam talebini bağrında taşır ve böylelikle yalnızca gündelik bir takım kazanımların ötesinde bir anlama kavuşurken; gelecek tahayyüllerinin simgeleştiği bir tarihtir.
Bu bağlamda denilebilir ki 1 Mayıs sınıf mücadelesinin ortaya çıkardığı ilk ürünlerden biridir.
İşçiler vahşi kapitalizm koşullarına karşı mücadeleye girişirken, insani çalışma talebinin en önemli unsuru, 8 saatlik işgünüydü. 1850’li yıllarda İngiltere ve ABD’de 10 saate indirilen çalışma süresinin 8 saate indirilmesi talebiyle işçiler hareketlendiler. I. Enternasyonal’in 1866 Kongresi’nde 8 saatlik iş günü için mücadele kararı alınmasıyla bu talep uluslararası bir boyut kazandı. ABD, Rusya, Fransa ve Japonya’da 8 saatlik iş günü için grevler, gösteriler, kampanyalar örgütlendi.
Paris’te toplanan II. Enternasyonal 1889 Kongresi, 1 Mayıs 1890’da 8 saatlik işgünü için uluslararası gösteriler düzenleme kararı aldı. II. Enternasyonal’in çağrısıyla 1890’dan itibaren işçiler 8 saatlik işgünü talebi ile meydanları, sokakları doldurdular.
Kalıcılaşıp yaygınlaşmasıyla gelenekselleşen 1 Mayıs ile işçilerin kendilerinden çalınanların peşine düşmeleri, haklarından vazgeçmemeleri büyük önem taşırken; 1 Mayıs işçi sınıfının başka bir dünya talebini de içinde barındırır.
Yani kapitalizm karşısında insanca yaşam, hak ve adalet için mücadele eden sınıfın bu mücadelesi, kapitalizmi aşabilecek potansiyelin varlığına da işaret eder. Bu nedenle kapitalizmi aşma perspektifi içinde mücadele eden politik dinamikler,1 Mayıs’a ayrı bir önem yükler.
Öyle olduğu için dünyada ve coğrafyamızda 1 Mayıs’ın yaygınlaşmasında ve kitleselleşmesinde sol/sosyalist kadroların belirgin roller üstlenmesi tesadüf değildir. 1900’lü yılların başından itibaren Osmanlı’da ve Cumhuriyet’te 1 Mayıs sosyalist dünya görüşüne sahip partilerde örgütlenen işçiler tarafından kutlandı. 1 Mayıs’ın yasak altına alındığı dönemlerde komünist işçilerin 1 Mayıs ısrarı, açık ve kitlesel eylemlere giden yolun mütevazı kilometre taşlarıydı.
Yeri gelmişken altını çizmekte yarar var: 1 Mayıs egemenlerin bir “lütuf” gibi bahşettiği bir “tatil”, bir “bayram” falan değil! Üretenlerin, zaferlerini kutladıkları, yitirdiklerini onurlandırdığı, kurmak istedikleri dünyaya attıkları ilk adım, o zaferin ilk perdesi.
4 Mayıs 1890’de Londra’da Hyde Park’taki miting için hazırlanan çağrı şöyle haykırıyordu: “Gün içinde sekiz saatlik çalışma hakkının kazanılmasının, sermaye ile emek arasındaki muazzam sorunu çözeceğine inanıyor muyuz? Hiçbir şekilde hayır. Ancak bunun atılması gereken en acil adım olduğuna inanıyoruz. Bizler şunu biliyoruz: Sekiz saatten fazla çalışmayan erkek ve kadınlar, patronların konumunu düşünmek, anlamını sorgulamak ve bunun adına mantık yürütmek için daha fazla boş zamana sahip olacaklar.”
Yine o gün, yüz binlerce kişinin toplandığı Hyde Park’ta Eleanor Marx da kürsüden, “Bugün burada sadece bir sendikacı olarak değil, bir sosyalist olarak söz alıyorum. Sosyalistler, sekiz saatlik çalışma hakkının ilk ve en acil adım olduğuna inanıyorlar. Bu mücadelenin sonu değil, sadece başlangıcı; Buraya gelip sekiz saatlik iş günü talebini dillendirmemiz yetmez. Altı gün boyunca günah işleyip sonra yedinci gün kiliseye giden Hıristiyanlar gibi olmamalıyız. Amaçlarımız için her gün ama her gün konuşmalıyız, herkesi bu mücadeleye katkı sunmaya çağırmalı ve erkekleri, özellikle tanıştığımız kadınları bu saflara katmalıyız,” diyordu![11]
Faşizme karşı mücadeleden Varşova gettosundaki isyana dek her yerde, her zaman militanca yaşatılan 1 Mayıs yeni bir dünya için başkaldırı günüdür ve hep öyle kalacaktır da![12]
TARİH(İMİZ)
Sınıfsal birliğimizin ve mücadelemizin en görkemli somut göstergelerinden birisi 1 Mayıs’tır.
ABD’nin Chicago kentinde 40 bin tekstil işçisinin gerçekleştirdiği eylem devlet tarafından kanla bastırıldı. Aynı kentte, bir fabrikada 8 saatlik işgünü için greve çıkan 1400 işçi işten atıldı. Aynı tarihlerde greve çıkanlara ateş açıldı ve 4 işçi öldürüldü.
Saldırılar, mücadele ateşini söndürmedi, aksine körükledi. ABD ve Kanada’da sendikalar ve diğer örgütlerin yükselttiği mücadele sonucu 1 Mayıs 1886’da yaklaşık 350 bin işçi greve çıktı. Tarih işçi sınıfının böylesine örgütlü ve kararlı tepkisine ilk kez tanık oluyordu. Tüm ülkede yaşam durdu. İşçiler üretimden gelen güçlerini kullanıyordu.
İşçilerin bu topyekûn isyanı, sermaye sınıfının tepkisini çekti. Chicago’da greve çıkan 40 bin işçinin eylemini bastırmak için, saldırılar düzenlendi. Patronlar grev kırmak için sokak çeteleriyle anlaştı. Sokak çeteleri bir taraftan işçilere saldırıyor, bir taraftan da grev kırıcılığı yapıyordu. Grevci işçilerle sokak çeteleri arasında çıkan kavga sırasında, polisin işçilerin üzerine ateş açması sonucu 4 işçi yaşamını yitirdi.
Hükümet ve patronlar, işçi eylemini içlerine sindiremiyordu. 1 Mayıs sonrası işten atmalar, baskılar yoğunlaştı. Olaylara neden oldukları gerekçesiyle 8 işçi hakkında idam istemiyle dava açıldı. İşçiler idam cezasına çarptırıldı.
Dört işçi önderi Albert Persons, Adolph Fischer, George Engel ve August Spies, 1 Mayıs 1886’da 8 saatlik iş günü mücadelesinde önderlik yaptıkları için idam edildi.
Albert Persons isimli işçi, özür dileme şartıyla affedileceğinin söylenmesi üzerine, mahkeme heyetinin karşısında “Bütün dünya biliyor suçsuz olduğumu. Eğer asılırsam cani olduğumdan değil, emekçi olduğumdan asılacağım,” dedi.
İşçi önderlerinin cenaze törenine yüz binlerce insan katıldı. ABD’de yaşanan bu olaylar uluslararası işçi örgütlerini harekete geçirdi. II. Enternasyonal, Amerikan işçilerinin mücadelesini desteklemek amacıyla dünya çapında gösteriler düzenledi. II. Enternasyonal, 1889’da Paris’te düzenlediği kongrede 1890’dan başlamak üzere 1 Mayıs’ı, ‘Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü’ olarak kabul etti.[13]
Ancak bunların da bir öncesi var ki, o da şu: Avustralya’nın Melbourne kentinde, 1856’da, işçiler tam bir gün iş bırakma kararı almıştır. Öylesine bir birlik duygusu uyandırmıştır ki eylem, her yıl aynı gün iş bırakıp, dayanışma amaçlı bir sosyal beraberlik günü olarak düzenleme kararı verilmesine yol açmıştı.
Elbette, 1 Mayıs’ı dünya proletaryası ile tüm emek güçlerine kazandırmanın onuru Amerikan Haymarket direnişçilerine ait. Lakin o büyük işçi katliamından doğmuş bir gün olsa da aslında işçilerin bir günü olması gerektiği fikri Amerikan işçi sınıfına ait değil.
Bilindiği gibi konuya ilişkin en açıklayıcı yazıyı 1894’de Rosa Luxemburg kaleme almıştı: Sekiz saatlik iş gücü mücadelesinin kıyasıya sürdürüldüğü Avustralya’nın Melbourne kentinde, 1856’da, işçiler “tam bir gün” iş bırakma kararı almıştır. 21 Nisan’da bu kararlarını yaşama geçirince ülke işçi sınıfı pek mutlu olmuştu diye yazar yoldaş. Öylesine bir birlik duygusu uyandırmıştır ki eylem, her yıl aynı gün iş bırakıp, dayanışma amaçlı bir sosyal beraberlik günü olarak düzenleme kararı verilmesine yol açmıştır. Şimdi nasıl basit geliyor ama bu sekiz saatlik iş gücü mücadelesi çok ama çok önemliydi. Karl Marx Kapital’in I. cildinde “Köleliğin yenilgisinin ön koşulu” olarak değerlendirir bu uğurdaki kavgayı.
Avustralya’da bu tür bir mücadelenin başlaması rastlantı değildi tabii. Öncesi de var elbette. İngiliz devleti, on sekizinci yüzyıldan itibaren suçluları (çoğu emekçiydi bunların) Avustralya’daki cezaevlerine naklediyordu bilindiği gibi. Bu suçlular mahkûmiyetlerini ağır çalışma koşulları içinde çekiyordu. O koşullarda bile, hükümlü işçiler örgütlenmekten geri durmadılar. 1791’de Avustralya’da ilk grevin hükümlüler tarafından, tayınların günlük verilmesi amacıyla yapıldığı arşivlerde var. 1822’de yine daha iyi tayın almak için sendikalaşma mücadelesi veren bir hükümlü bir ayı hücrede, beş yıllık hapisle cezalandırılmıştı. Yüz de kırbaç cezası almıştı tabii. Yani Avustralya mahkûm emekçilerin direnişleriyle başlayan zengin emekçi mücadelesine sahip bir ülkeydi o tarihte bile.
İşçileri suçlu kabul edip, adi suçlularla da birlikte tabii, Avustralya’ya süren İngiltere’de egemenleri çok uğraştırmıştır İngiliz emekçileri. Bu ülkede ilk genel grevi düzenleyen Çartist hareket mensuplarıdır. Grevi bastırmak için her yolu kullanan İngiliz egemenleri bazı Çartist liderleri asmıştır da. Ama kolay değildir bastırmak emekçi hareketini. 1839’da bazıları silahlı 10 bin Çartist tutuklu yoldaşlarını kurtarmak için hapishaneleri basmıştır, örneğin. Buna Newport Kalkışması denir. Kalkışmanın önderlerini katletmiştir İngiliz Krallığı.
İşte Avustralya’ya “mahkûm” olarak gönderilenler arasında bu Çartist eylemciler de var. Onlardan ne görmüşse Avustralya emekçisi, uygulamıştır. İş bırakma düşüncesinin özendiricisi de Çartist hareket mensuplarıdır bir anlamda. Kolay gibi gelebilir ama o dönemler Avustralya’da iş bırakma, işi yavaşlatma gibi eylemler bedeli çok ağır ödetilen mücadele türleriydi. İşveren, başta polis örgütü olmak üzere ne kadar tetikçisi varsa, işçi önderlerini, aktif işçileri kolayca katlettirmiştir onlara. O nedenle Avustralyalı işçilerin bir gün bile olsa iş bırakma kararı almaları büyük cesaretti. O kararların alınması da devrim niteliğindeydi. Avustralyalı emekçilerin bu eylemi elbette hızla başka ülke emekçileri için de örnek oldu.
Onları ilk izleyenler de Amerikalı işçilerdir. 1886’da 1 Mayıs’ın evrensel çapta iş bırakma günü olması gerektiğine karar verdi Amerikan emekçileri. Avrupa’daki işçi hareketi de güçlenmektedir bu arada. Müthiş bir canlılık vardır proletaryada. Bunun en güçlü göstergesi 1889’da yapılan Uluslararası İşçi Kongresi’dir, malum. Kongreye katılan dört yüz delege sekiz saatlik işgününü ilk talep olarak duyurdular tüm dünyaya.[14]
COĞRAFYAMIZDA 1 MAYIS(’LAR)
Coğrafyamızda 1 Mayıs, Osmanlı döneminde 1905 yılında İzmir’de kutlandı. Bunu 1909 Üsküp kutlaması izledi. İstanbul’da ise ilk 1 Mayıs kutlaması 1909’da yapıldı.
1921’de işgal altında gerçekleştirilen 1 Mayıs, coğrafyamızda 1922’de işçi bayramı olarak kabul edilmişti. İlk kitlesel kutlamalar da 1925’de çıkartılan “Takrir-i Sükûn Kanunu”na kadar sürmüştü.
1 Mayıs’ın yasaklı olduğu bu yıllarda 1 Mayıs kitlesel olarak kutlanamamıştır; ta ki on binlerce işçi ve emekçinin Taksim 1 Mayıs Meydanı’nda “Yaşasın 1 Mayıs, Bütün Dünyanın İşçileri Birleşin” diye haykırdığı 1976’ya dek…
Devlet, geniş kitleleri saran sınıfsal uyanış emarelerine karşı örgütsel yapısı, sınıfsal çıkarları ve iktidarının devamlılığı nedeniyle tahammülsüzdür. Bu tahammülsüzlüğünü 1977 1 Mayıs’ını katlettiği sınıf kardeşlerimizin kanına bulayarak göstermişti. Taksim Meydanı o andan itibaren artık herhangi bir gösteri alanı olmaktan çıkmış, hem uluslararası arenada hem de coğrafya özelinde sınıfsal tarihsel köklerimize sarıldığımız, birliğimizi, mücadelemizi, enternasyonal dayanışmamızı büyüttüğümüz ve sermaye devletine karşı tarihimize ve katledilen sınıf kardeşlerimize sahip çıktığımızı gösterme aracına dönüşmüştü.
Kolay mı? 1 Mayıs 1977’de burjuvazi İstanbul’da Taksim Meydanı’nı kana bulayacaktı. 1977 1 Mayıs’ında yüz binlerce işçi ve emekçi, yine geniş katılımla sokaklara ve alanlara sahip çıkmıştı. Fakat saldırı sonucunda 34 ölü ve yüzlerce yaralı bedel vermiştir işçi sınıfı.
Nasıl ki 1880’li yıllar, işçi sınıfının gelişmesini, güçlenmesi ve mücadelesini engelleyemediyse 1977’deki katliam da Türkiye işçi sınıfını yıldıramamıştı.
İşçi sınıfının alanlara çıkamadığı 1 Mayıs’larda bile devrimci işçiler ve radikal sosyalistler her koşulda geleneğini yaşattılar. Fabrikalarda, atölyelerde, okullarda, cezaevlerinde, kısaca mücadelenin olduğu her yerde 1 Mayıs’ı kutladılar.
Egemen sınıflar coğrafyamızda işçi sınıfının 1909’dan beri -çeşitli biçimlerde- kutladığı 1 Mayıs’lardan hep korktu…
2021’İN 1 MAYIS’INDA YERKÜRE
2021’in 1 Mayıs’ında uluslararası proletarya pandemi sürecinde işsiz kalan, çalışma koşulları kötüleşen, ücretleri artmayan milyonlar uluslararası ölçekte kölelik koşullarına isyan ederek insanca yaşam talebiyle 1 Mayıs’a girdi.
XIX. yüzyıldaki gibi sekiz saatlik çalışma hakkı için grevler düzenleniyorken, karın tokluğuna çalıştırılma yaygınlaşıyordu.
Dünyanın en zengin şirketi Amazon, gelirinin 100 milyar doları aştığını açıklarken New York’ta mola hakkı tanımadığı çalışanlarına saatte 17.25 dolar ödüyor, sendikal örgütlenmeleri engelliyordu.
Hemen her ülkede sınıflar arası uçurumda makas giderek açılıyor, sokaklara çıkan işçilerin, yoksulların hükümetlere ve şirketlere yönelik öfkesiyle dipten gelen dalga yaygınlaşırken; Kolombiya, İtalya, Hollanda, Kanada başta olmak üzere birçok ülke 1 Mayıs’a grevlerle girdi.
Kanada’da ise binlerce liman işçisinin grevi ülkenin en büyük ikinci limanında faaliyetleri durma noktasına getirdi. Montreal kentinde düzenlenen süresiz grevde işçilerin talebi ücret artışı olarak öne çıkarken Hollanda’da da demiryolu işçileri 1 Mayıs’a grevle girdi. Ülkede grev nedeniyle Utrecht, Amersfoort, Amsterdam ve Alkmaar kentlerinde tren seferleri iptal edildi.
İtalya’da ise tekstil işçileri sekiz saatlik çalışma hakkı için grevdeydi. Prato kentinde tekstil şirketi Texprint’in yüzlerce çalışanı, haftada tek izin günü ve günde 12 saatlik çalışma koşullarına karşı sekiz saatlik çalışma hakkı elde edene dek grev düzenleme kararı aldı.
Pandeminin en ağır yükünü çeken sağlık çalışanları da 2021’in 1 Mayıs’ında iş bırakanlar arasındaydı. Arjantin’de hükümetin maaş zammını yetersiz bulan sağlık çalışanları günler boyu eylemlerini sürdürürken Sudan’da da doktorlar tıpkı dünyanın diğer ülkelerindeki meslektaşları gibi pandemi dönemi ağırlaşan çalışma koşullarına isyandaydı. Hartum ve Güney Darfur bölgesindeki hastanelerdeki grev beşinci gününe girerken ABD’de ise sağlık sektörü işçileri 10 günlük bir greve gidiyordu.
Asya ve Afrika ülkelerinden göçmen işçiler, ev sahibi ülkelerde Covid-19 koşulları nedeniyle planlanan tarihten daha erken evlerine dönmek zorunda kalırken kimileri de insan kaçakçıları tarafından kaçırıldı.[17]
Özetle, dünyanın farklı kıtalarında, birbirinden farklı ülkelerde, birbirlerini hiç tanımayan, daha önce birbirlerini hiç görmemiş işçilerin enternasyonalist bayramı, sermaye sınıfına uluslararası gücünü gösterdikleri gün 1 Mayıs’ta Endonezya’dan İspanya’ya, Türkiye’den Filipinler’e işçiler sokaklara çıktı, kapitalist sömürüye, ağır çalıştırma koşullarına ve pandemi politikasızlığına karşı taleplerini ve tarihsel umutlarını dile getirdiler.
2021’İN 1 MAYIS’INDA COĞRAFYAMIZ
İktidarın pandemi gerekçeli yasaklarına rağmen memleketin dört bir yanında emekçiler, devrimciler 1 Mayıs’ta sokakları boş bırakmadı. İstanbul, Ankara, İzmir, Antalya, Bursa, Samsun, Edirne, Kocaeli, Trabzon ve Hopa’da direniş iradesi sokaktaydı.
İstanbul’da eylemlerin odağı Taksim olurken, Taksim çevresindeki çok sayıda militan eylemin yanı sıra mahallelerde de yürüyüşler düzenlendi, pankartlar asıldı, sokak konuşmaları yapıldı.
AKP’nin 1 Mayıs’a karşı getirdiği yasakları tanımayan binler, umudunu evlerde, fabrikalarda, tarlalarda ve sokaklarda haykırdı. Sokakta, evlerde, pencerelerde, balkonlarda, tarlalarda, köylerde, fabrikalarda ve yurdun dört bir yanında bulundukları noktalarda emekçiler, “Böyle gitmez, biz değiştireceğiz” dedi.
1 Mayıs yasaklarını tanımadı. Yoksulluğa, işten çıkarmalara, haksızlıklara ve adaletsizliklere karşı direnenler bir kez daha isyan etti. Emekçiler, “1 Mayıs yasaksa işçiler neden çalışıyor” diye sordu.
İnsanlar 1 Mayıs’ı alanlarda, pencere ve balkonlardan kutladı
Gelelim 1 Mayıs öncesindeki işçi etkinliklerine…
Emek ve meslek örgütleri, 29 Nisan 2021 akşamı itibariyle başlayacak tam kapanma öncesinde 1 Mayıs için sokağa çıktı. İstanbul’da 1977, 1989 ve 1996 1 Mayıslarında katledilen emekçiler ve devrimciler anılırken, Ankara ve İzmir’deki eylemler polis saldırısına sahne oldu. Sendikalar da örgütlü oldukları işyerlerinde 1 Mayıs programları düzenledi. Hakkâri, Diyarbakır, Mardin, Konya vd’lerinde 1 Mayıs kutlamalarının yasaklanmasının ardından “tam kapanma” öncesi pek çok işyerinde ve yerellerde kutlamalar yapıldı.
HÂL(İMİZ)
1 Mayıs’lardaki hareketliliğin ardında kendiliğinden olsa da emekçileri kötürümleştiren ağır koşullara itiraz yatıyor.
Tıpkı Leo Huberman’ın, “İşçi, teorik olarak, istediğini yapabilen ‘özgür’ bir kişidir. Oysa realitede, özgürlüğü, sınırlıdır. İşçi, yalnız işverenin önerdiği ezici koşulları kabullenmek (ya da açlıktan ölmek) özgürlüğüne sahiptir,”[21] ya da Émile Zola’nın, “1789’dan sonra, bugüne dek parsayı toplayan hep kentsoylu sınıf olmuştu, hem de öyle bir açgözlülükle ki, zavallı işçiye sıyırmak üzere tabağın dibi bile kalmıyordu. Gören tanrı aşkına söylesindi! Emekçiler yüz yıldır hızla artan zenginlik ve rahatlıktan paylarını alabilmişler miydi? Hadi bakalım, özgürsünüz artık diyerek bir köşeye atmışlardı zavallıları: Evet, açlıktan ölme özgürlüğüne sahiptiler, onlar da bol bol kullanıyorlardı bu özgürlüğü,” ifadelerindeki üzere sürdürülemez kapitalizmin yıkıcı politikaları emeğin daha fazla değersizleştirilmesi yanında toplumun daha fazla yoksullaştırılmasına yol açıyor; bu koşullarda yerküreye ve coğrafyamıza bir işçi baharı şart…
Gerçekten de nüfusu büyük oranda işçileşmiş, her dört kişiden üçünün ücret geliriyle yaşamını sürdürdüğü coğrafyamız emeğin hakları açısından dünyanın en kötü 10 ülkesi arasında yer alıyorken;[22] IndustriALL Avrupa Genel Sekreteri Luc Triangle ekliyor: “Türkiye, sendikal haklar açısından en kötü Avrupa ülkesidir. Türkiye’deki örgütlenme özgürlüğü karşıtı uygulamaların, işçilerin sağlıklarına, hatta hayatlarına bile mal olduğunu söyleyebiliriz”![23]
Türk-İş Başkanı Ergün Atalay’ın, “İşçi, ek iş yapıyor. Asgari ücretlilerin yüzde 90’ı böyle. Az da olsa memur da ek iş yapıyor. İnsanlar mecburen ikinci üçüncü işte çalışıyor,”[24] itirafındaki üzere asgari ücretin açlık sınırının altında olduğu Türkiye’deki iş yaşamında cinsiyet eşitsizliğinde de Avrupa ve OECD ülkeleri ortalamasını geçti. Türkiye’de istihdamdaki her 10 kadından üçü kayıt dışı çalışırken, 3 kadından biri ise işsiz.[25]
Resmi verilere göre istihdam 46.5 seviyesinde ama, DİSK-AR’ın hesaplamalarında kayıtlı ve tam zamanlı istihdam oranı yüzde 31.9. Çalışma çağındaki 32 milyon kadının ise sadece 5.6 milyonu kayıtlı ve tam zamanlı istidamda. Yani çalışabilir her 10 kişiden 3’ü kayıtlı.[26]
Özetle Kayıt dışı istihdam oranı yüzde 30’ların üzerindeyken; İşçilerde sendikalaşma oranı çok düşük. Türkiye’de toplam 14.3 milyon işçiden sadece 2.1 milyonu sendikalı. Yani işçilerin yüzde 86’sı sendikasız.[27] 2.6 milyon memurun ise 1.7 milyonu sendikalı![28]
DİSK’İN 2021 PERFORMANSI
DİSK’in kurucu ve lokomotif sendikası Maden-İş’in 1965-1980 dönemine damgasını vurmuştu; 15-16 Haziran’ın DİSK’i işçilerin sendikasıydı.
Kolay mı? Kökleri coğrafyamızın yüz yılı aşkın işçi sınıfı mücadelesine dayanan bir emek örgütüydü; Kuruluş Bildirgesi’nde “Bizler Türk işçi sınıfının tüm çıkarları, hakları ve özgürlükleri ve de onuru için bir araya geldik,” diyen 1960’ların yükselen işçi sınıfı hareketinin ürünü DİSK, “Başka bir âlem” için yola çıkanların hikâyesiydi...
Ancak yarattığı değerlerin gerisine düşen mevcut DİSK’in fiiliyatı giderek tartışmalı bir hâle bürünürken; ‘İşçi Dayanışma Derneği’ (İDD), DİSK’in 16’ncı Genel Kurulu öncesi, konfederasyonun bir önceki dönemde (2016-2020) yürüttüğü mücadeleyi değerlendirmesinde, “Pek çok araştırma işçilerin sendikalara güveninin olmadığını göstermektedir. Sendikal bürokrasiler, sarı sendikalar bu güven kaybının temel nedenlerindendir. DİSK gibi bir konfederasyona bağlı sendikalarınsa işçi sınıfına güven verecek iyi örnekler olması gerekir. Ancak DİSK’e bağlı sendikaların pek çoğu iyi örnek olmayı geçelim, tersten olumsuz örnekler durumundadır. Sermaye ve devletin vesayeti altında olan sendikalarla çalışma tarzı ve sendikal işleyiş konularında DİSK’e bağlı sendikaların pek çoğunun uygulamaları benzerlik içermektedir. Sendikal demokrasinin ayaklar altına alındığı, sendikal vesayet düzenini sürdürmek için kanunlarda sendika genel merkezlerine verilen olağanüstü yetkileri sonuna kadar kullanan sendikal pratiklere DİSK içerisinde sıkça rastlamak mümkündür,” vurguyla “DİSK’te devrimci bir dönüşüm şart”[29] deniliyor; bu da Pyotr Kropotkin’in “Karşılıklı güven olmadan hiçbir mücadele olanaklı değildir; hiçbir cesaret, hiçbir inisiyatif, hiçbir dayanışma ve hiçbir zafer mümkün değildir! Bu kesin yenilgidir,” uyarısını anımsatmaktadır; tıpkı 2021 1 Mayıs’ında görüldüğü üzere![30]
“Nasıl” mı? Şöyle!
1 Mayıs 2021 için DİSK, KESK, TMMOB ve TTB bir haftaya yayılan etkinlikler kapsamında, işyerlerinde bildiriler okuyup, 30 Nisan’da tüm illerde basın açıklamaları yapmak olarak açıklamışlardı!
Özetle koca koca konfederasyonlar “çalışanları işyerlerinde, çalışmayanları balkonlarında 1 Mayıs coşkusunu büyütmeye” çağırdılar! Hadi grev sözüne mesafeleri var, “o gün işe gitmeyin” demek de mi çok geliyor? İşçilerin o gün çalışıyor olmasını meşrulaştıran bu zihniyetin sınıfı temsil etme gibi bir misyonu olabilir miydi?
Posası çıkarılan, canından bezdirilen, burjuvazinin her açıdan hiçleştirdiği proletaryaya 1 Mayıs gibi onların gününde ancak bu kadar ibret verici bir eylem planı sunulabilirdi: Balkonlardan 1 Mayıs sloganları, klavyesiyle masa başından keskin solcu sözler paralayan sosyal medya solculuğu… (Geçerken hatırlatalım: Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay da, 1 Mayıs 2021’i ağırlıklı olarak sosyal medya ve dijital platformlar üzerinden kutlayacaklarını, illerde de sembolik katılımlarla bildirilerin okunacağını söylemişti![31])
Şaka değil! Söz konusu açıklama kapsamında 2020’de olduğu gibi, 2021’de de 1 Mayıs’ta da çalışanları dar gruplar hâlinde işyerlerinde, işsiz bırakılanları ve çalışmayanları ise balkonlarda ve sosyal medyada 1 Mayıs’ı kutlamaya çağırdı.
Dörtlü yapı 1 Mayıs’ı kitlesel, coşkulu, birleşik ve militan hâlde kutlamama, “tüm” işçi sınıfını alanlara çağırmama gerekçesini şöyle açıkladı: “İktidar gibi sorumsuz davranmayacak, taleplerimizi pandemi koşullarına uygun olarak yükselteceğiz. Akıl ve bilim dışı siyasi yasaklara değil; aklın, bilimin ve mücadelemizin gereklerine uygun olarak hareket edeceğiz.”
Suçluyu siyasi iktidar olarak doğru bir şekilde koyup, salgın yasaklarının siyasi olduğunu doğru bir şekilde teslim ettikten sonra beklenen şey, elbette ki buna karşı aynı düzlemde, yani siyasi bir mücadele yürütmektir.
Ancak DİSK-KESK-TMMOB-TTB siyasi mücadele yürütmek yerine “akıl ve bilime” uyacaklarını söylüyor. O akıl ve bilim de salgın koşullarında kitlesel anma yapmayın diyor(muş). Buradan, iktidar 1 Mayıs’ı yasaklamasaydı dahi dörtlü yapının kendi kendilerine yasak koyacağı sonucu çıkıyor. Hani yasak siyasiydi? Yoksa iktidar da mı “aklın ve bilimin” izinde?
Ayrıca sormak gerekiyor, sınıflar dışında akıl ve bilim diye üçüncü bir fiziksel otorite mi var? Bu otorite buyurduklarına uyunca bizi haklarımızla ve insanca bir yaşam ile mi ödüllendirecek? Hayır elbette. İki taraf var: burjuvazi ve işçi sınıfı. Tarihte hep olduğu gibi, bugün de işçilerin kazanımları ve kurtuluşları patronlara ve onların siyasi iktidarına yönelmiş eylemlerinin eseri olacak. Örneğin, işçiler DİSK’te örgütlenme hakkını akıl ve bilime uyarak mı kazandı, fiili meşru 15-16 Haziran direnişiyle mi? Dünyada 8 saatlik iş günü argümanlarla mı kazanıldı, savaşarak mı? O hâlde DİSK-KESK-TMMOB-TTB’nin bu eylemsizlik çağrısı niyeydi?
1 Mayıs ile ilgili alınacak kararda asıl belirleyici olan DİSK yönetiminin tutumudur. DİSK’e bağlı mücadeleci sendikaları saygıyla tenzih ederek belirtelim ki, yakın dönem pratiğine bakıldığında DİSK’in böyle bir tutum içerisinde olması maalesef şaşırtıcı değildi.
Her ne kadar bu ataletin ve teslimiyetin görünürdeki sebebi üye sayısının azlığı olarak lanse edilse de, gerçek sebep DİSK’in dümeni iyice sınıf işbirliğine kırması ve burjuva solu CHP’nin konfederasyon üzerindeki ideolojik ve örgütsel etkisinin katlanarak büyümesidir. 1 Mayıs’ı temsili anmalara ve sosyal medyaya sıkıştıran kararda bilinçli ya da bilinçsiz bir şekilde hissedilen o sorumluluk da halk sağlığı kaygısıyla duyulan değil, maalesef burjuva devlet düzenini koruma kaygısıyla duyulan bir sorumluluktur.
Bu bağlamda bu karar CHP’nin sokak ve siyaset yasakçılığı ile dolaysız bir bağ içerisindedir. Çünkü birçokları gibi DİSK de umudunu CHP iktidarına bağlamıştı.[32]
Söz konusu anlayış(sızlık) doğrultusunda DİSK, KESK, TMMOB ve TTB heyeti, İstanbul’daki 1 Mayıs 2021 kutlama ve anma törenine ilişkin, İstanbul Valisi Ali Yerlikaya ile görüştü. Görüşme sonrası açıklama yapan DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, “İstanbul’da da 30 Nisan Cuma günü saat 11.00’da her yıl olduğu gibi Taksim’de Kazancı Yokuşu’nda olacağız. 1 Mayıs Cumartesi günü İstanbul’da Taksim Meydanı’nda kurumlarımızın temsilcilerinin yer aldığı bir biçimde 1 Mayıs çelengimizi anıta bırakacağız ve 1 Mayıs bildirimizi okuyacağız… 1 Mayıs günü de pandemi koşullarına uygun bir biçimde Taksim Meydanı’nda tek yürek olarak buluşacağız. Bu yılki bir Mayıs’ın sloganı bizim sloganımız biliyorsunuz, ‘Umut yan yana’ diyoruz. Umut yan yana sloganıyla yaşadığımız bu pandemi sürecinin yarattığı ağır, ekonomik ve toplumsal tahribata karşı işçiler olarak, emekçiler olarak taleplerimizi hem bütün Türkiye’de iş yerlerinden alanlara kadar hem de İstanbul’da 1 Mayıs günü Taksim Meydanı’nda hep birlikte edeceğiz. Umudu birlikte büyütme çağrısını yapacağız,”[33] dedi.
Her ne kadar 1 Mayıs 1977’de katledilenleri Taksim’de Kazancı Yokuşu’nda anan DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, “1977’de katledilenlerin mücadele bayrakları bizim elimizdedir,” dese de; yapılan 2021 1 Mayıs’ının da “temsili olarak” söz de “kutlanması”ydı!
Söz konusu hâle ilişkin olarak DİSK yöneticilerinin 1 Mayıs’ı yasaklayanlarla aynı karede poz vermesine tepki gösteren Dev Turizm-İş Marmara Bölge Şube Başkanı Özdemir, “1 Mayıs yasaklanırken Soylu’ya anlatılacak bir işçi sorunu yoktur” dedi. Limter-İş Sendikası Genel Başkanı Saygılı ise “Soylu ile protokol imzalayıp poz vermek talihsizlik değil, bir tercihtir”;[34] HDP İstanbul İl Örgütü Emek Komisyonu Sözcüsü Sadrettin Güler, “DİSK’e bağlı sendikaların konfederasyonlarını ciddi bir eleştiriye tabi tutulması ve DİSK’in geçmişine ve değerlerine sahip çıkmaya zorlaması gerekir,”[35] derken; 1 Mayıs 2021’de DİSK, KESK, TMMOB, TTB, 1 Mayıs’ı kutlamak ve yaşamını yitirenleri anmak için Taksim Meydanı’na yürüdü. Saat 12.00 sıralarında Gümüşsuyu’nda buluşan DİSK, KESK, TMMOB ve TTB üyelerinden oluşan heyet Taksim Meydanı’nda buluşarak Taksim Anıtı’na çelenk bıraktı. Tam da bu sırada Taksim yolundaki devrimciler yasaklanıp, engellenen 1 Mayıs’ı sokaklara taşıyorlardı.
Yani işçi ve emekçiler “Tam Kapanma” denilen süreçte canları pahasına çalışmaya devam ederken,[36] genel grev genel direniş çağrısı yaparak tüm yasaklara rağmen milyonlarca işçiyi ve emekçiyi 1 Mayıs alanlarına çağırması gereken konfederasyonlar, “tam kapanma” yasaklarına sığındı.
Böylece kurum yönetimleri, biriken sınıf öfkesini sönümlendirmeye çalıştı. Devrimci sendikalar, devrimciler, sosyalistler, anarşistler ve antifaşistler ise devlet yasaklarını tanımadıklarını ilan ederek Türkiye’nin dört bir yanında tüm yasaklara, devlet terörüne rağmen bu konfederasyonlara inat alanlara çıktı.
Özellikle Taksim’de bir yandan devlet terörüne direnen güçler, diğer yandan devletten icazet alan ve güle oynaya Taksim anıtına çelenk bırakan DİSK, KESK, TMMOB, Hak-İş, Türk-İş gibi işçilerin ve emekçilerin sözde temsilcileri olan konfederasyon ve meslek örgütleri vardı. Tablo bu kadar netti…
Tabii ki bu tablonun ortaya çıkmasının en önemli nedeni konfederasyonların içerisinde devrimcilerin ve sosyalistlerin yeterince örgütlü olmayışıdır. Yine fabrikalarda ve işyerlerindeki işçiler içerisinde örgütlülüğün yetersiz olması da bu teslimiyetçi tablonun ortaya çıkmasına neden olmaktaydı.[37]
Özetin özeti: Georg W. F. Hegel’in, “İyi bilinen şey, tam da iyi bilindiği için, aslında bilinir değildir,” ifadesindeki realiteyi anımsatmaktadır CHP’lileşen mevcut DİSK!
Fikret Başkaya’nın, “Sendikacıları nasıl bilirsiniz?”[38] sorusunu terennüm ettiren CHP belediyelerindeki grevlere karşı tutumdan başka pek çok örneğe dek!
1 Mayıs 2021’de Meydanlardan uzakta “kutlanır”ken; karşımıza iki ayrı 1 Mayıs anlayışının yol ayrımı dikiliyordu bir kez daha;[39] Victor Hugo’nun, “İnsanlar böyle işte, bir salonda her yerimiz çamurlu olabilir ama ayakkabılarımız asla. Orada sizi iyi kabul göstermek için bir tek lekesiz şey isterler. Vicdan mı? Ne münasebet, ayakkabılar...”[40] satırlarını anımsatırcasına!
DEVRİMCİ(LERİN) 1 MAYIS(’I)
DİSK vb’lerinin öznesi belirsiz, genel(lemeci) tutum(suzluk)u, herkese Cemal Süreya’nın, “Büyük laflar ediyoruz birbirimize,/ sonra bırakıp gidiyoruz öylece.../ Hiçbir şey söylenmemiş/ hiçbir şey yaşanmamış gibi/ Hiç sevmemiş gibi...” dizelerini anımsatırken; devrimci(lerin) 1 Mayıs(’ı) ise Émile Zola vari haykırıyordu sanki:
“Verdikleri sözden dönecek alçaklar var mıydı aralarında? Bir aydır çektikleri acı boşa mı gidecekti yani? Başlarını öne eğip madene dönecekler ve o ardı arkası kesilmeyen yoksulluk yeniden mi başlayacaktı? İşçiyi açlıktan öldüren sermayenin tiranlığını yıkmaya çalışırken ölmek daha iyi değil miydi? Hem açlık yüzünden başkaldırmak, hem sonra yine açlık yüzünden boyun eğmek! Hayır, hayır, artık bitmeliydi bu ahmakça oyun!”[41]
1 Mayıs etkinliklerinin yasaklanmasına ‘Hayır’ diyerek, iktidarın pandemi önlemleri altında muhalefeti susturmaya çalıştığının altını özenle çizenler Taksim Meydanı başta olmak üzere her yerde alana çıkacaklarını ifade ettiler.
Bu doğrultuda İstanbul 1 Mayıs Platformu 2021 1 Mayıs’ı için yaptığı açıklamada “1 Mayıs ‘temsili’ kutlanamaz,” diyerek; 1 Mayıs’ın hem gününde hem de kitlesel olarak kutlanmasına izin verilmemesini ve 1 Mayıs kutlama ve taleplerin dile getirilmesine yönelik yasakları kabul etmeyeceklerini açıklayarak, sendikalara, demokratik kitle örgütlerine, işçi ve emekçilere 1 Mayıs’a sahip çıkma ve içinin boşaltılmasına karşı durma çağrısı yaptı![42]
Ayrıca HDP Milletvekili Musa Piroğlu da, “1 Mayıs’ı engellemeye çalışıyorlar. İşçiler ne zaman hakkını aramaya çıksalar, karşılarında iktidarı buluyorlar. Sesini yükselten işçinin önünde barikat kuruluyor. Salgın da 1 Mayıs’ı yasaklamanın gerekçesi olarak kullanılıyor. Taksim, 1 Mayıs meydanıdır. İşçi sınıfı 1 Mayıs’ı, uğruna can vererek kazanmıştır. 1 Mayıs, işçi sınıfının ve ezilen halkların mücadele günüdür,”[43] derken; devrimci(lerin) 1 Mayıs’ı teslim alınamadı!
Özetle 2021 1 Mayıs’ını değerlendiren açıklamasında İstanbul 1 Mayıs Platformu, “1 Mayıs’tan aldığımız güçle, yaşamı örgütleyeceğiz,” vurgusuyla şunları deklare ederken, sonuna dek haklıydı:
“1 Mayıs’ı gününde ve kendi belirlediğimiz şekilde kutlama iradesini sahiplenmek isteyen herkese bu süreci beraber örgütleme çağrımızı çokça yineledik.
“Sendikal bürokrasi işçileri eylem yapmamaya çağırmıştır. Sendikal bürokrasi, sanki bütün önlemler alnııyormuş gibi virüsün en yoğun gözlendiği işyerlerinde çalışan işçileri ‘sorumlu olmaya’, pandemi kurallarına uymaya çağırmaktadır. Gören de der ki, ülkede pandemi süreci düzgün yönetiliyor ve bir tek işçiler, direniş sergileyenler pandemi kurallarına uymuyor.
“Direnişçi işçilerin Bakırköy Meydanı’ndaki eylemine polis saldırdığı anlarda, basın toplantısı gerçekleştiren DİSK, KESK, TTB, TMMOB yine kendilerinin 1 Mayıs programının açıklanacağı gün, Kadıköy’de eyleme saldırıldığı sıralarda, Soylu’yla 1 Mayıs’ı iştişare ederek fotoğraf çektirip, güncel talepleri görmemenin, güvencesizleri örgütlemekten imtina etmenin, hiç olmadığı kadar sosyalistlerle arasını açmanın, yüzünü direnişe dönmemenin, gücünü sokaktan alamamanın fotoğrafını göstermiştir.
“Devrimci dayanışmayı her defasında yükselterek, yaygın, kolektif, birleşik bir şekilde yürüttüğümüz çalışma ile 1 Mayıs’ın öncesini kazanmıştık.
“1 Mayıs iradesi ‘temsili’ gösterilemez demiştik, sendikal bürokrasi, icazet alarak, ‘temsili’ çelenk bırakma eylemi ile 1 Mayıs’ı geçiştirmeye çalışırken, tüm İstanbul’da 300’den fazla devrimcinin gözaltına alındığı, her sokaktan günün her saati 1 Mayıs Alanı Taksim’in zorlandığı, bir kişinin bile tereddüt etmeden yasakların üstüne yürüdüğü bir güne dönüştü 1 Mayıs”![44]
Bir de işçi hareketi ile “solun” tablosu açısından önemli bir turnusol kâğıdı işlevi gördü...
Tekrara gerek yok: Hak-İş ve Türk-İş bürokrasisinin 1 Mayısa tutum(suzluk)larının “olağan” olduğuna uzun yıllardır tanığız. Ancak DİSK bürokratlarına ne demeli?
Yüz binleri temsil ettiklerini iddia eden konfederasyonlar 1 Mayıs için temsili kutlamalar ve sanal etkinlik çağrısı yapmakla yetindiler! Bu olabilir ya da kabullenilebilir miydi?
Elbette “Hayır”!
Hem de Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV)’nın, ‘1 Mayıs 2021 Etkinlikleri Hak İhlâlleri Bilgi Notu’nda, Türkiye genelinde kesintisiz sokağa çıkma yasağı başlamadan, 8 il ve ilçede eylem ve etkinliklerin 1 Mayıs’ı da kapsayacak şekilde yasaklandığının altı çizilerek; 1 Mayıs çağrısı yapılan 7 1 Mayıs günü gerçekleştirilen 16 eylemin engellendiği; polislerin görüntü alınmasını engellediğinin vurgulandığı üzere!
Dahası 1 Mayıs öncesi yapılan etkinliklerde 107, afiş asarken ve bildiri dağıtırken 29, 1 Mayıs günü ise 354 kişinin gözaltına alındığı, İstanbul’da gözaltına alınan 256 kişiye para cezası kesildiği belirtildi. Toplam kesilen para cezasının ise 888 bin lira olduğu açıklandı![45]
Nihayetinde diz çökmeyen devrimci(lerin) 1 Mayıs’ı teslim alınamadı!
1 MAYIS 2022 İÇİN…
Yerkürede “üzerine ölü toprağı serildiği”nden söz edilse de; umutsuzluğa, vazgeçişe teslim olmayanların geleneği 1 Mayıs 2022’de de olması gereken yerde, olması gerektiği gibi olacak; bundan dostun da düşmanın da şüphesi olmasın!
Unutulmasın, sınıflar mücadelesi tarihinde umutsuzluk, vazgeçiş dört yanı kapladığında, umudu yaratan ezilenlerin başkaldırısı oldu.
Coğrafyamızın dört bir yanında irili-ufaklı işçi direnişlerinin pıtrak gibi bittiği bu gün de böyle olacak; yeter ki Orhan Kemal’in ‘Grev’deki Sarı Mehmet’in, “Sen? Bana ekmek veriyorsun ha? Sen kimsin de bana ekmek vereceksin? Çalışıyorum ben, alnımın teriyle kazanıyorum onu... Bana ekmek veriyormuş. Ben çalışmayım da sen bana ekmek ver. Ulan siz değil ekmek, günahınızı bile vermezsiniz bedavadan!” itirazına, iradesine kulak verilip; “Tehlike burada değil, zihinsel korkaklıkta, önyargılı olmada ve yarım yamalak önlemlerle yetinmededir,” diyen Pyotr Kropotkin’in uyarısı ile Hasan Hüseyin Korkmazgil’in şu dizeleri hatırlansın:
“Ulan öldürdüler bizi bu pezevenkler
Bir tek günümüz geçmiyor ahsız ofsuz
Bir tek günümüz geçmiyor borçsuz harçsız
Bir tek günümüz be yahu, bir tek günümüz oh diyesi
Ulan öldürdüler bizi bu pezevenkler
Yahu kimin bu topraklar
Yahu kimin bu denizler
Bu ormanlar bu tirenler bu gemiler uçaklar
Bu madenler kimin yahu?
Kıydılar alımıza morumuza bu pezevenkler
Kıydılar yazımıza baharımıza
İşimiz gücümüz mayın taramak
İşimiz gücümüz ölü taşımak
İşimiz gücümüz umuda yatmak
Ulan öldürdüler bizi bu pezevenkler.”
10 Nisan 2022, 12:56:27, İstanbul.
N O T L A R
[*] Newroz, Nisan 2021…
[1] V. İ. Lenin.
[2] “Zamlara, Yoksulluğa, Savaşa ve Sömürüye Karşı 1 Mayıs’ta Alanlardayız”… https://halkevleri.org.tr/2022/04/06/zamlara-yoksulluga-savasa-ve-somuruye-karsi-1-mayista-alanlardayiz/
[3] “1 Mayıs Alanlarında Buluşalım, Bu Düzeni Değiştirelim”, 8 Nisan 2022… https://www.avrupademokrat.com/1-mayis-alanlarinda-bulusalim-bu-duzeni-degistirelim
[4] @insaatsendika 9 Nisan 2022… https://twitter.com/insaatsendika/status/1512672856957763591
[5] “Gelir eşitsizliğinin korkunç boyutlara gelmesi... Çaresizlik ve yoksulluk intiharlarının artması... Toplumun büyük bir kesiminin, çiftçi, esnaf, emekli, öğrenci hemen herkesin borçlu olması... Tüm bu devasa sorunların ana gündem olması neredeyse imkânsız. Bütünsel ve de sınıfsal olarak baktığımızda, hepsi toplumun ‘orta sınıf’ olarak tanımlanan, sayısal olarak en geniş kesimi. Ve aslında sorunun çözümü için anahtar da tam burada: Orta sınıfın yeniden inşasında.” (Özlem Yüzak, “Kod 29... Orta Sınıfı Yeniden İnşa Etmek...”, Cumhuriyet, 9 Nisan 2021, s.11.)
[6] DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu ve 14 yöneticisi 2020 1 Mayıs’ında konfederasyonu Beşiktaş Dikilitaş’ta bulunan Genel Merkezi önünden Taksim’e yürümek istemişti. İzin verilmemesi üzerine Arzu Çerkezoğlu ve 14 sendika yöneticisi gözaltına alınmıştı. Gözaltına alındıktan sonra serbest bırakılan 15 yönetici hakkında, “izinsiz olarak toplantı ve gösteri yürüyüşüne katılmak, ihtar ve zor kullanmaya rağmen dağılmamak” suçundan 6 aydan 3 yıla kadar hapis istemiyle dava açılmıştı.
Duruşma öncesi da DİSK Başkanı Çerkezoğlu Çağlayan Adliyesi önünde bir açıklama yaptı. “Bugün burada tek yürek olarak 1 Mayıs’ın yasak tanımadığını bir kez daha ifade ediyoruz” diyen Çerkezoğlu, şunları söyledi: “Bugün burada 1 Mayıs’ın yargılanamaz olduğunu bir kez daha ifade ediyoruz ve 1 Mayıs’ta Taksim’i, işçi sınıfına kapatanların suç işlediğini bir kez daha ilan ediyoruz. Daha önce yargılandığımız onlarca davada 1 Mayıs ve Taksim konusunda herhangi bir mahkûmiyet kararı yoktur. Aksine, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni yöneten hükümetlerin, 1 Mayıs’ta Taksim’i işçi sınıfına kapattığı için mahkûm eden Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları vardır. 1 Mayıs’ta Taksim Meydanı’na çıkmak istememizin suç olmadığını, açılan onlarca davada dile getirdik ve tüm davalardan beraat ettik. Bu konuda uluslararası kararlar olduğu hâlde tekrar tekrar aynı davayı açmaktan vazgeçmiyorlar. Varsın onlar hukuksuzluktan vazgeçmesin, biz hakkımız olanı istemekten ve Taksim 1 Mayıs alanımıza sahip çıkmaktan asla vazgeçmeyeceğiz. (“Çerkezoğlu ve 14 Yönetici Hâkim Karşısına Çıktı”, Cumhuriyet, 10 Haziran 2021, s.6.)
[7] Barış Zeren, “2021’de 1 Mayıs: Cumhuriyet Açısından Emek”, Cumhuriyet, 1 Mayıs 2021, s.2.
[8][8] “Çalışma Bakanı Bilgin ‘1 Mayıs’ Mesajında Erdoğan’ı Övdü”, Cumhuriyet, 2 Mayıs 2021, s.3.
[9] “Erdoğan’dan 1 Mayıs Açıklaması”, Cumhuriyet, 2 Mayıs 2021, s.3.
[10] Eduardo Galeano, Hikâye Avcısı, çev: Süleyman Doğru, Sel Yay., 2017.
[11] Özde Çelikbilek, “Zaferin İlk Perdesi 1 Mayıs”, Birgün Pazar, Yıl:18, No:738, 1 Mayıs 2021, s.8.
[12] Marksist gruplar, ellerindeki kısıtlı imkânlarla 1 Mayıs’ın sosyalist kökenini işçilere hatırlatıyorlardı. Bu anlamda en cüretkâr olanları Berlin’deki oluşumlardı. Sokaklara Nazi karşıtı posterler asıyor, 1 Mayıs’ın gerçekten anlam ve önemini açıklayan broşürler dağıtıyorlardı. ‘Kahve günleri’ kisvesi altında toplanıyor, Enternasyonal marşını söylerken işitilmekten endişe ettikleri için morallerini apolitik şarkılar söyleyerek yüksek tutmaya çalışıyorlardı…
Nazi rejiminin yayıldığı topraklarda da durum aynıydı. 1944 yılında Yahudi sosyalistler Varşova gettosunda kutlamalar yapmayı sürdürüyorlardı. Katılımcılardan biri kutlamayı şu satırlarla anlatıyor: Enternasyonal hiç öylesi garip, böylesi hazin koşullarda söylenmemiştir. Bir ulus yok oluyordu. Marşın sözcükleri küllerin ve yıkıntıların arasında yankılanıyordu. Sosyalist gençlerin gettoda hâlen mücadele ettiklerini görebiliyordunuz. Ölümle yüz yüzde gelseler de ideallerinden vazgeçmiyorlardı.
Bu satırlara konu olan 1 Mayıs kutlaması Varşova isyanına günler kala yaşanıyordu. İsyan eden genç Yahudi militanlar ellerine silahları almış, ailelerini ve dostlarını öldüren, hapse atan SS askerlerinden öç almaya koyulmuşlardı. 1 Mayıs’ın ruhu yaşıyordu ve ezilenler, ezenlere karşı ayaklanıyordu. Adeta “Bugün, bizim günümüz” diyorlardı.
Nazi rejimi 1945’de çöktü ve sosyalizme el koyma, onu yok etme çabaları da sona ermiş oldu. 1 Mayıs, Nazi rejimine rağmen yaşıyordu. (Meagan Day, “Geri Alınan 1 Mayıs”, Birgün, 3 Mayıs 2021, s.5.)
[13] “1 Mayıs’ın Tarihçesi, Önemi ve Taksim Meydanı”, 24 Nisan 2021… https://devrimcidusun.org/author/kollektif/konu/1-mayisin-tarihcesi-onemi-ve-taksim-meydani/
[14] Mehmet Erdem, “1 Mayıs Olmasaydı 21 Nisan Olacaktı”, Birgün, 1 Mayıs 2021, s.2.
[15] Tuğçe Yılmaz, “1 Mayıs’lar: 1909’dan 2021’e”, 1 Mayıs 2021… https://bianet.org/bianet/yasam/243358-1-mayis-lar-1909-dan-2021-e
[16] Hayal değil, gerçek: Bir zamanlar sinemanın Türkan Şoray, Fatma Girik, Cüneyt Arkın ve tabii ki Tarık Akan gibi efsane isimleri işçi filmlerinde rol alıyor, 1 Mayıs 1978 Emekçi Bayramı’nda Sinema Emekçileri kortejinde yer alarak Taksim’e yürüyorlardı. Sinemanın devasa bütçe kalemlerinin olmadığı, 80 darbesi ve sonrasında neo-liberal politikaların ülkenin üzerinden silindir gibi geçmediği zamanlarda Yeşilçam ve onun yıldızları, 1 Mayıs Emekçi Bayramı’nı coşkuyla kutluyordu. “Sinema Emekçileri” kortejinde Fatma Girik megafonuyla yer alıyor, Kadir İnanır sancak taşıyor, Tarık Akan sloganları yönetiyor, Kemal Sunal yürüyüş düzenini sağlıyordu. Büyük ihtimalle bugün fotoğrafları sosyal medyada dolaşacak olan yıldızlar arasında kimler yoktu ki; Türkan Şoray, Müjdat Gezen, Yadigar Ejder ve daha birçok isim...
“Sanatçılar siyasete karışmasın, işlerini yapsın” gibi ucube “talimatlar” o zamanlar yoktu belli ki. Zaten olması da mümkün değildi, bugün YouTube’da ve başka dijital platformlarda izlenebilen Yeşilçam filmlerinde sokak duvarlarını kaplayan sloganlar görülebiliyor. Bu filmler televizyon kanallarında gösterilirken bu sloganlar “blur” yapılarak sansürlendiğinde büyük tepki çekmişti. Hatta Atıf Yılmaz’ın yönettiği, 78 yapımı “Köşeyi Dönen Adam” filminin sonunda Kemal Sunal, 1 Mayıs günü kalabalıkla birlikte Taksim’e yürüyordu. Bu sahne sinemada ve televizyonda sansürlenerek gösterilmedi. (Orhun Atmış, “Yeşilçam’ın 1 Mayıs’ı Artık Nostalji Oldu...”, Cumhuriyet, 1 Mayıs 2021, s.13.)
[17] “Açlığa İsyan”, Birgün, 1 Mayıs 2021, s.5.
[18] “Dünyada 1 Mayıs Kutlamaları: Emeğin Bayramı Coşkuyla Kutlanıyor”, 1 Mayıs 2021… https://www.birgun.net/haber/dunyada-1-mayis-kutlamalari-emegin-bayrami-coskuyla-kutlaniyor-343277... “Avrupa’nın Bir Çok Kentinde 1 Mayıs Kutlandı”, 1 Mayıs 2021… https://www.avrupademokrat.com/avrupanin-bir-cok-kentinde-1-mayis-kutlandi... “İşçiler Dünyanın Dört Bir Yanında 1 Mayıs’ı Kutladı”, 3 Mayıs 2021… https://direnisteyiz28.org/isciler-dunyanin-dort-bir-yaninda-1-mayisi-kutladi... “Dünyada 1 Mayıs: Pandemi Dayatmalarına, Düşük Ücretlere, Ağır Çalışma Koşullarına Hayır!”, 1 Mayıs 2021… https://direnisteyiz28.org/dunyada-1-mayis-pandemi-dayatmalarina-dusuk-ucretlere-agir-calisma-kosullarina-hayir... “Yurttaşlar 1 Mayıs’ı Pencere ve Balkonlardan Kutladı”, Cumhuriyet, 2 Mayıs 2021, s.3… Zehra Özdilek, “1 Mayıs 1977’de Katledilenler Kazancı Yokuşu’nda Anıldı”, Cumhuriyet, 30 Nisan 2021, s.12… “1 Mayıs’ta Alanlara Çıkmak İsteyenler Gözaltına Alınıyor”, 1 Mayıs 2021… https://ilerihaber.org/icerik/1-mayista-alanlara-cikmak-isteyenler-gozaltina-aliniyor-125719.html… “Direniş İradesi Dört Yanda Sokağa Çıktı”, 1 Mayıs 2021… https://sendika.org/2021/05/devrimciler-yasak-tanimadi-il-il-1-mayis-eylemleri-616564/… “Artvin’de 1 Mayıs”, Cumhuriyet, 2 Mayıs 2021, s.3… “Hopa’da Onlarca 1 Mayıs Gözaltısı”, 1 Mayıs 2021… https://sendika.org/2021/05/dogu-karadenizde-halkevleri-yoneticilerine-evlerinin-onunde-1-mayis-gozaltisi-616538/… “Umut Ayaklandı, Güzel Günler Yakın”, 2 Mayıs 2021, s.2…
[19] “Taksim’e Yürümek İsteyenlere Polis Müdahalesi!”, Cumhuriyet, 2 Mayıs 2021, s.3… “Taksim’e Yürümek İsteyen Halkevleri’ne Polis Saldırdı”, 1 Mayıs 2021… https://sendika.org/2021/05/taksime-yurumek-isteyen-halkevlerine-polis-saldirdi-isci-dusmani-akp-iktidarina-karsi-yuruyoruz-616517/... “Taksim’de 1 Mayıs Eylemleri”, 1 Mayıs 2021… https://kizilbayrak49.net/ana-sayfa/haber/sinif/taksimde-1-mayis-eylemi... “Ankara’da 1 Mayıs: İşyerinden, Mahalleden, Meydandan…”, 1 Mayıs 2021… https://sendika.org/2021/05/ankarada-1-mayis-isyerinden-mahalleden-meydandan-616548/... “İl İl 1 Mayıs”, 1 Mayıs 2021… https://bianet.org/bianet/emek/243402-kent-kent-1-mayis-kutlamalari... “1 Mayıs Eylemlerine Polis Müdahalesi: Çok Sayıda Kişi Gözaltına Alındı!”, 1 Mayıs 2021… https://www.birgun.net/haber/1-mayis-eylemlerine-polis-mudahalesi-cok-sayida-kisi-gozaltina-alindi-343255...
[20] “Emek Örgütleri Tam Kapanma Öncesi 1 Mayıs İçin Sokağa Çıktı: İl İl Eylemler…”, 29 Nisan 2021… “Çalışana Bayram Yok”, Birgün, 2 Mayıs 2021, s.3… https://sendika.org/2021/04/emek-orgutleri-tam-kapanma-oncesi-1-mayis-icin-sokaga-cikti-il-il-eylemler-616160/…“Her Yer 1 Mayıs”, 1 Mayıs 2021… https://kizilbayrak49.net/ana-sayfa/haber/sinif/her-yer-1-mayis-1… “Dersim’de 1 Mayıs Anıtı Açıldı”, 1 Mayıs 2021… https://bianet.org/bianet/emek/243400-dersim-de-1-mayis-aniti-acildi…“İşçiler, Fabrikalarında ve İşyerlerinde 1 Mayıs Kutlamalarını Sürdürüyor”, 30 Nisan 2021… https://www.evrensel.net/haber/431971/isciler-fabrikalarinda-ve-isyerlerinde-1-mayis-kutlamalarini-surduruyor… “1 Mayıs Kutlamaları Yapıldı”, Evrensel, 2 Mayıs 2021, s.5…
[21] “O hâlde bileşik emek için daha yüksek ücret ödenmesine ilişkin çok önemli soruyu nasıl çözeceğiz Özel üreticilerden oluşan bir toplumda nitelikli emekçinin eğitiminin maliyetini özel kişiler veya onların aileleri öderler; dolayısıyla, nitelikli emek gücüne ödenen yüksek fiyat öncelikle özel kişilere tahakkuk eder: Becerikli köle daha yüksek bir fiyata satılır ve becerikli ücretliye de daha yüksek ücret ödenir. Sosyalistçe örgütlenmiş bir toplumda bu maliyetler toplum tarafından karşılanır ve bu nedenle meyveleri bileşik emek tarafından üretilen daha büyük değer de topluma aittir. İşçinin kendisinin ek ödeme talep etme hakkı yoktur.” (Friedrich Engels, Friedrich Engels, Anti-Dühring: Bay Eugen Dühring Bilimi Altüst Ediyor, çev: Kenan Somer, Sol Yay., 1966, s.230.)
[22] AVM’lerde çalışanların yüzde 88’i, 35 yaşın altında bulunurken yüzde 48.3’ü üniversite mezunu. Part-time çalışma kural hâline dönüştü. Ücretler ise düşükken; AVM’lerdeki “köle” düzeninde araştırmaya göre, “Hastayım” diyen işçiyi bile zorla çalıştırmışlar. Dayanıklılıkları artsın, çalışmaya devam etsinler diye işçilere Supradyn vermişler. “Hastalık bahanesi ile geleni tutmam, ücretsiz izne gönderirim” diye tehdit etmişler. Sokağa çıkma yasağı nedeniyle mağazanın kapalı olduğu günlerin ücretlerini kesmişler. Günlük 1.5 litre su tanımlamışlar. (Mustafa Çakır, “AVM’lerde ‘Köle’ Düzeni”, Cumhuriyet, 4 Temmuz 2021, s.13.)
[23] Şehriban Kıraç, “Luc Triangle: Türkiye’deki Durum Oldukça Kaygı Verici”, Cumhuriyet, 5 Mayıs 2021, s.12.
[24] İklim Öngel, “Ergün Atalay, Asgari Ücrete Dair Önerisini Açıkladı”, Cumhuriyet, 29 Kasım 2021, s.8.
[25] Deniz B. Göçmen, “Her Üç Kadından Biri İş Bulamıyor”, Sözcü, 7 Mart 2022, s.9.
[26] “Çalışabilir Her 10 Kişiden 3’ü Kayıtlı”, Birgün, 17 Şubat 2022, s.4.
[27] “Türkiye’de İşçilerin Yüzde 86’sı Sendikasız”, Yeni Yaşam, 2 Ağustos 2021, s.13.
[28] “Coronavirüs Salgını Gölgesinde 1 Mayıs: Enflasyondan Eriyen Ücretler, Kayıt Dışı İstihdam, Kod-29 Sorunu...”, 1 Mayıs 2021… https://t24.com.tr/haber/Coronavirus-salgini-golgesinde-1-mayis-enflasyondan-eriyen-ucretler-kayit-disi-istihdam-kod-29-sorunu,949640
[29] “DİSK’te Devrimci Bir Dönüşüm Şart”, Birgün, 12 Şubat 2020, s.11.
[30] Arzu A. Çerkezoğlu (@ArzuCerkezoglu) #1MAYIS alanındayız... ÖS 12:04 · 1 May 2021 194-Retweet 19-Alıntı Tweetler 2.454-Beğeni
@ArzuCerkezoglu adlı kişiye yanıt olarak
Braın Croken (@SelimDo16499257) 125’e yakın gözaltı varken güzel şov yapmışsınız sanki 1 mayıs çok umrunuzda gibi?
Kamil (@Kamil190787) #1MAYIS Baldur işçileri 130 gündür grevde
Gkhn (@Borz1864) Sanki karşısında poliw barikatı varmış gibi bi pozlar, bi kolkola girmeler falan...
t.ozer (@Teoezer) Örgütlü işçi güçlüdür, güç sınamaz, gereğini YAPAR. Yaşasın işçi sınıfının örgütlü birliği, Yaşasın DİSK
Gökan (@balgkn17) İzini bizzat soyludanmı aldın
Erdal eren (@errenimmmmm) Valla işçiye 1 gün bayram @remziçalışkana hergün bayram
k r k e (@kirkekirke1) Süleyman Soylu nerde?
reha eskidir (@rehaeskidir) Işçiler nerede?
Soner (@SONERAYGULL) #1Mayıs Baldurİşçileri130GündürGrevde
Di (@diyadiro) Ne bu geçen protokol imzalayıp poz verdiğiniz Süleyman Soylu’ya jest niteliğinde yapılan 1 Mayıs korteji mi devletimizin huzuru ve sağlığı için mış gibi yapmak ayıp olmasın yani daha gecen gün çaylarını içtik korteji
Sergey Yesenîn (@carnaxewnek) 1 Mayıs alanı değildir o, olsa duramazdınız.
noarix (@gezellignoar) Az ötenizde işkence ile gözaltına alınanlardan da utanmıyorsunuz belli ki
Ankara İşçi Meclisleri (@IsciAnkara) İçişleri bakanıyla anlaştık, kitlesel kutlama yok. İşçi olmayacak alanda, sadece profesyonel sendikacılar olacak demek için mi oradasınız? Bu makyaj tutmaz, bu gösteri sizi kurtaramaz.
Ankara İşçi Meclisleri (@IsciAnkara) Hak iş çizgisine geldiniz sonunda. 1 Mayıs’ta Taksim’e profesyonel sendikacılar ile çelenk bırakma bir Hak iş geleneğidir.
[31] “Türk-İş: 1 Mayıs Kutlamalarımız Dijital Platformlar Üzerinden Olacak”, 26 Nisan 2021… https://dokuz8haber.net/emekdunyasi/turk-isten-1-mayis-aciklamasi-dijital-kutlama-yapilacak/
[32] Olcay Çelik, “1 Mayıs, DİSK’in ‘Aklı’, Faşizmin Masası”, 26 Nisan 2021… https://www.avrupademokrat.com/1-mayis-diskin-akli-fasizmin-masasi-olcay-celik/
[33] “DİSK Başkanı Arzu Çerkezoğlu: 1 Mayıs Çelengimizi Anıta Bırakacağız”, 26 Nisan 2021 … https://t24.com.tr/haber/disk-baskani-arzu-cerkezoglu-1-mayis-celengimizi-anita-birakacagiz,948578
[34] “DİSK Yönetiminin Soylu ile Görüşmesine Sendikacılardan Tepki”, 24 Nisan 2021… https://devrimcidusun.org/disk-yonetiminin-soylu-ile-gorusmesine-sendikacilardan-tepki/
[35] “Sadrettin Güler: Emek ve Meslek Örgütleri Beklentilere Cevap Vermedi”, 29 Nisan 2021… https://sendika.org/2021/04/sadrettin-guler-emek-ve-meslek-orgutleri-beklentilere-cevap-vermedi-616224/
[36] “DİSK’in hesaplamasına göre 16 milyon kişi yani ülke emekçilerinin yüzde 61’i kapanma uygulamasının ‘istisnası’ sayılmakta. Adı yine de ‘tam kapanma’ ya da ‘salgınla mücadele’ oluyor ama. 16 milyonluk bir ‘istisna’, emekçilerin yaşamının yok hükmünde sayılması dışında nasıl mümkün olabilir ki?!” (Vedat İlbeyoğlu, “1 Mayıs, Salgın ve Sınıf Gerçeği”, Evrensel, 2 Mayıs 2021, s.9.)
[37] Orhan Çelebi, “Sendika Ne Yana Düşer Ustam?”, 7 Mayıs 2021… https://www.avrupademokrat.com/sendika-ne-yana-duser-ustam-orhan-celebi/
[38] Fikret Başkaya, “Türk-İş veya Sendikacıları Nasıl Bilirsiniz?”, Kaldıraç, No:245, Aralık 2021, s.77-78.
[39] İki Ayrı 1 Mayıs Bir Yol Ayrımı”, Devrimci Duruş, No:97, Mayıs-Haziran 2021, s.14-15.
[40] Victor Hugo, Sefiller, çev: Leyla Gürsel, Can Yay., 2003.
[41] Emile Zola, Germinal, çev: Adnan Cemgil, Güven Yay., 1968.
[42] “İstanbul 1 Mayıs Platformu: 1 Mayıs ‘Temsili’ Kutlanamaz, Başta Taksim Olmak Üzere Sokaklarda, Meydanlarda, Tüm Coşkumuzla Kutlayacağız”, 29 Nisan 2021… https://direnisteyiz28.org/istanbul-1-mayis-platformu-1-mayis-temsili-kutlanamaz-basta-taksim-olmak-uzere-sokaklarda-meydanlarda-tum-coskumuzla-kutlayacagiz
[43] Çağatan Akyol, “Kazancı Yokuşu’nda Katledilenler Anıldı”, Cumhuriyet, 29 Nisan 2021, s.4.
[44] “1 Mayıs Platformu: 1 Mayıs’tan Aldığımız Güçle, Yaşamı Örgütleyeceğiz”, 15 Mayıs 2021… https://direnisteyiz28.org/1-mayis-platformu-1-mayistan-aldigimiz-gucle-yasami-orgutleyecegiz
[45] “TİHV’nin 1 Mayıs Raporu: 490 Gözaltı, 888 Bin Lira Para Cezası”, 4 Mayıs 2021… https://devrimcidusun.org/tihvnin-1-mayis-raporu-490-gozalti-888-bin-lira-para-cezasi/
Yorum Ekle