SİBEL ÖZBUDUN-TEMEL DEMİRER “Bu cehenneme şeytan bile daha fazla dayanamaz.” [1] Malumun ilamı: “Sermaye tepeden tırnağa kana ve pisl...
SİBEL ÖZBUDUN-TEMEL DEMİRER
“Bu cehenneme
şeytan bile daha
fazla dayanamaz.”[1]
Malumun ilamı: “Sermaye tepeden tırnağa kana ve pisliğe bulanmış olarak gelir,” der Karl Marx, ve haklıdır: kapitalizm kirlidir, kirletir.
Lafı uzatmadan, hızla sıralayalım!
Birleşmiş Milletler (BM) Çevre Programı, büyük şehirlerdeki ses kirliliğinin Avrupa genelinde her yıl ortalama 12 bin zamansız ölüme yol açtığını açıkladı![2]
‘Avrupa Çevre Ajansı’nın (EEA) ‘Kanseri Yenmek - Çevrenin Rolü’ başlıklı raporuna göre Avrupa genelinde her yıl yaklaşık 3 milyon yeni kanser vakası ortaya çıkıyor ve 1.3 milyon kişi kanser nedeniyle hayatını kaybediyor![3]
‘Eko Akcija’ Derneği Sözcüsü Anes Podic, Dünya Bankası’nın Bosna Hersek’te hava kirliliğine bağlı ölümlerin yıllık 3 bin 400, Avrupa Çevre Ajansı’nın da 5 bin civarında olduğunu belirlediğini ifade ederek “Bu sayılar çok fazla. Neredeyse Bosna Hersek’te yaşanan ölümlerin yüzde 20’si hava kirliliğine bağlı nedenlerden kaynaklanıyor,” dedi![4]
‘WWF-Türkiye ve Boğaziçi Üniversitesi Çevre Bilimleri Enstitüsü’nün plastik kirliliği raporuna göre, atık yönetimindeki eksiklikler nedeniyle dünya genelinde plastik atıkların yüzde 37’si hâlihazırda toprak, tatlı su ve denizlere karışarak kirliliğe sebep oluyor![5]
‘Türkiye Kanser Araştırma ve Savaş Kurumu’ Derneği Genel Başkanı Prof. Dr. Tezer Kutluk, hava kirliliğinin, Avrupa’da tüm kanserlerin yüzde 1’inden, tüm kanser ölümlerinin ise yüzde 2’sinden sorumlu olduğunu, akciğer kanserinde ise hava kirliliğinin rolünün yüzde 9’a çıktığını söyledi!
Kimyasal odaklı sağlık sorunları artık yaşamın her yerinde insanlığı tehdit ediyor;[6] beş yılda plastik atık tesislerinde çıkan yangın sayısı 20 kat arttı. Çukurova Üniversitesi’nden Doç. Dr. Sedat Gündoğdu, “1 ton plastik yandığında 2.9 ton karbondioksit ortaya çıkıyor. Halk sağlığını tehdit ediyor,”[7] dedi!
* * * * *
Söz konusu kirlenmelerinin en önde geleni elbette, altın madenciliğidir!
Altın doğada en az bulunan minerallerden biridir. Dünyanın geniş bir bölümünde düşük yoğunluklarda bulunur. Yer kürenin tahminen milyonda birini teşkil eder. Altının meta değerini artıran nedenlerden biri, doğada az bulunmasıyken; uluslararası ticarette altın çok önemli bir yer tutarken; Bertrand Russel’ın, “Altın Güney Afrika’da yerin altından yoğun çalışmalarla çıkarılıyor. Hırsızlığa ve soyguna karşı geniş güvenlik önlemleri altında taşınarak, New York ve Londra’da yine yerin altında çelik kasalara gömülüyor. Hiç çıkarılmasaydı ne değişirdi ki?”[8] demesi boşuna değildir.
Çünkü zehirli aşırı atık üreten altın madenleri, dünyada üretilen diğer metallerin toplam atığının ortalama 10 katı atığı tek başına yaratmaktadır.
Siyanürle altın ayrıştırmanın ağır sonuçları olduğu yaşanmış olaylarla ortadayken; bu üretimlerin insanlık için hiçbir yararı olmadığı herkesin malumudur. Örneğin dünyada altının yüzde 85’i mücevherat için tüketilmektedir!
Geçmişte Eurogold’un Bergama’da yaptığı gibi, bugünlerde Kazdağları, Madra Dağı, Kozak Yaylası, Erzincan İliç, Ordu Fatsa vb. birçok bölgede altın madenleri yaşamı zehirlemeyi sürdürürken, üretilen altının yaklaşık yüzde 85’i siyanürleme yöntemiyle üretilmektedir.
Siyanürleme yönteminin temel prensibi, kayaç içindeki altını siyanür kompleksi hâlinde nispeten selektif olarak çözeltiye almak ve yan kayaçtan ayrıştırmaktır. Siyanür, hidrojen siyanür (HCN), sodyum siyanür (NaCN) ve potasyum siyanür (KCN) gibi bileşikler hâlinde ya da serbest hâlde bulunur. Su yüzeyinde bulunan siyanür HCN formuna dönüşür ve buharlaşır. Siyanür yüksek konsantrasyonlarda toprak mikroorganizmaları için toksiktir yani toprağı zehirler ve yeraltı sularına geçer. Siyanür havadan, içme sularından, toprağa değen cilt yoluyla ve siyanür bulaşmış yiyeceklerin yenmesi yoluyla vücuda alınır. Bunlar, çoğu ölümle sonuçlanan birçok ağır hastalığa neden olur.
Bun(lar)a rağmen coğrafyamızda yıkım tüm şiddetiyle sürdürülmekte ve coğrafyamızın dağı, taşı, ormanı, suyu, tarihi ve ekolojik alanları maden şirketlerine peşkeş çekilmektedir, doğal varlıklar bakımından zengin bir ekosisteme sahip 24 ilin ortalama yüzde 63’ü maden şirketlerine ruhsatlandırıldı.[10]
Sonuç ise malumun ilamı, yıkım! “Nasıl” mı? Şöyle…[11]
Coğrafyamızın birçok bölgesinde, başta altın olmak üzere çeşitli madenleri arama çalışmaları yaygınlaşırken; ormanlar yok, tarım arazileri, meralar delik deşik edilmektedir. Her tür maden aramasında, kazılan zeminin yıkanması/madenin ayrıştırılması için yoğun su kullanıldığı bilinmektedir. Yabancı şirketler üretimi en ucuz yoldan gerçekleştirmek için kendi ülkelerinde yasak olan asit kullanımlı yöntemler kullanmaktadırlar![12]
Söz konusu yıkım AKP döneminde, emperyalist yağma ile had safhaya ulaşmıştır![13]
Örneğin Tokat Erbaa’da siyanürlü altın arama çalışması yapan şirketin CEO’sunun AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eski danışmanı Ömer Özbay olduğu ve ayrıca da Erdoğan’a övgüler yağdıran, ‘Bir Lider Doğuyor’ kitabının da yazarı olduğu ortaya çıktı![16]
Sonrası malum!
i) Türkiye’de Maden Yasası, AKP döneminde 14 kez değişti, 118 yabancı firmaya 593 ruhsat verildi![17]
ii) 20 ilde maden ihalesi: Sermaye ne derse o![18] Madenler doğal yaşamı yok eden özelliğe sahiptir. Kapitalizmin doymak bilmez hırsı nedeniyle geleceğimiz yok oluyor.[19] Türkiye’de maden yağması Afrika’da yaşanan süreci aratacak nitelikte![20]
iii) Çanakkale’de yapılması planlanan maden ocağına ilişkin olarak bilirkişilerin hazırladıkları raporda projenin bölgeye vereceği ekolojik yıkıma dikkat çekip, “Altın madenciliği faaliyeti ekosistemi yok edecek,”[21] denildi!
iv) 26 Mart 2022’de Resmî Gazete’de yayınlanan Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü (MAPEG) ilanında 61 ili kapsayan alanda maden saha ihale duyurusu yapıldı. 61 ilde 344 noktada ihale edileceği duyurulan doğal alanda 192 bin 410.17 hektar ihaleye çıktı![22]
v) Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, 285 noktada daha maden arama ve işletme çalışmaları için ihaleye çıkacak. İhaleye çıkılacak yerler arasında tarım, turizm ve kültür varlığı alanları yer alıyor![23]
vi) Yeni çevre yönetmelikle ÇED süreci Bakanlık ve yatırımcı arasındaki ilişki ile şekilleniyor. Odalar, barolar ve halk ise sürecin dışında bırakılıyor![24]
vii) Balıkesir’de 2021’de iki kez atık pasa sahası çöken maden ocağına Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’ndan, yeni onay verildi. Bilfer Madencilik’in demir ocağına eklemek istediği patlama paterni için “ÇED gerekli değil,” kararı verildi![25]
viii) MAPEG, toplam 766 sahada maden arama ve işletmesi için ihale açtı. Denizli’nin 5 ilçesinin sınırları içinde 12 altın madeni sahası için ihale yapılacağı duyuruldu. Denizli’nin Çal, Kale, Tavas, Çameli ve Buldan ilçelerinde bulunan ve büyük çoğunluğu ormanlık arazi olan bölgede ihale edilecek 12 saha, büyük bir ekolojik yıkımın habercisi![26]
ix) Kazdağları,[27] Dersim, Bergama, Ordu, Uşak ve diğer birçok bölgeri de içine alan altın madenlerinde ciddi bir artış yaşandığı izlenirken yüzde 65’i için maden lisanslarının hazırlandığı Türkiye coğrafyasında altın madenleri doğal yaşamı adım adım yok ediyor![28]
x) Açtığı siyanür kuyularıyla çevreyi ve insan yaşamını tehdit eden Koza Altın, yeni bir proje için kolları sıvadı. Gümüşhane’de altın madeni açmak için başvuran şirket, cevheri Giresun’daki siyanür havuzuna taşıyacak![29]
xi) Doğa harikası Istranca Ormanları onlarca maden ocağı tarafından tahrip ediliyor. Yazar ve şair Sabahattin Ali’nin öldürüldüğü, Istrancalar’ın en eski köylerinden Çukurpınar da maden ocağı tehdidi altında. Şirket maden ocağında genişleme ve kapasite artırımı için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na başvurdu. Bakanlık, projenin Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) sürecini başlattı. Proje için alanda yaklaşık 17 bin ağaç kesilecek![30]
xii) Muğla’da 5 yılda 138 JES için “arama ruhsatı” başvurusu yapılırken MAPEG tarafından başvurulardan 126’sına arama ruhsatı verildiği ortaya çıktı![31]
xiii) MAPEG açıkladı: Eskişehir’i de kapsayan ve 68 kent, 766 bölgede maden arama ve işletme ihaleleri yapılacak![32]
xiv) Denizli’ye 12, Hatay’a 9 altın maden sahası![33]
xv) Kaz Dağları’nda, altın madeni işletmek için bugüne kadar 16 şirket ruhsat almış durumda. Bu şirketler Kaz Dağları’nın 34 noktasında altın madeni için maden sondajları yapmış ve bazıları maden kazılarına başlamışken, diğerleri ise sırasını bekliyor. Kaz Dağları’nda altın madenlerinin tamamı çalışmaya başladığında 2.5 milyar ton kaya ve toprak işlenecek ve yaklaşık 400 bin ton siyanür kullanılarak cevherin içinde yer alan eser miktardaki altın, cevherden ayrıştırılacak![34]
xvi) Amerika ve Kanadalı Anagold Madencilik ile Çalık Holding’in ortağı olduğu Erzincan İliç’teki Çöpler Altın Madeni’nde kullanılan siyanür borularının patlaması sonrası meydana gelen çevre faciası tüm bölgeyi etkiliyor![35]
xvii) Bergama Kanser vakalarının kaynağı Ovacık Altın Madeni![36]
xviii) Giresun’un Şebinkârahisar ilçesi Yedikardeş köyü sınırlarında, Yıldızlar SSS Holding’e ait Nesko Madencilik’in işlettiği madencilik şirketinin ikinci atık barajındaki iç set, 18 Kasım 2021’de yıkıldı. İşletmede kullanılan zehirli atıklar, Darabul Deresi ile taşınarak Kılıçkaya Barajı’na ulaştı. Zehirli atıklar doğaya büyük zarar verirken, kamuoyunda oluşan büyük tepki sonrası önce Giresun Valiliği şirketin faaliyetlerini süresiz durdurdu. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ise tesise para cezası vererek işletmeden menetti. Bakanlığın yetkilileri tarafından bölgede inceleme yapıldı, numuneler alındı ancak sonuçlar açıklanmadı.[37] Ancak daha sonra Nesko Madencilik A.Ş. tarafından işletilen maden ocağındaki çökme sonucu kimyasal atıkların toprak ve suya karışmasına karşı uzmanlar uyardı:[38] “Kirlilik büyük bir alana yayıldı ve uzun yıllar sürecek. Tarım yapmak mümkün değil”![39]
* * * * *
Şimdi burada durup bir zehir, siyanür parantezi açmak gerekiyor!
Siyanür (CN), yığındaki minik altın parçacıklarına yapışarak suda çözülebilir kılar ve daha sonraki bir aşamada altın metalleri çözerek içine alan “yüklü” siyanür çözeltisinden ayrılarak kazanılır.
Siyanürle altın ayrıştırma işlemi sonunda, büyük miktarda “atık” ortaya çıkar. Patlatılıp kazılan cevher öğütülüp içinden istenen metaller elde edildikten sonra kalanlara “atık” denir. Eğer bir maden projesi birkaç yüz milyon metrik ton cevheri işlemden geçirecekse, sonuçta o proje yaklaşık aynı miktarda siyanürlü atık üretecektir. Bu atıklar atık barajlarında biriktirilmektedir.
Günümüz iklim koşullarında olağan, şiddetli sağnak yağışlarda, dakikalar içinde derelerden sel geldiğini biliyoruz. Atık barajlarındaki olası taşmaların bir ekosistemi zehirli düzeyde siyanürlü sular altında bırakması olasılığı vardır.
1975-2000 yılları arasında Avrupa Birliği ülkelerinde, altın madenlerinde meydana gelen kazaların yüzde 14’ü siyanür taşıma sırasında, yüzde 14’ü boru aksamaları nedeniyle, yüzde 72’si ise atık barajlarında meydana gelmiş, binlerce insanın yaşamını etkilemiştir.[40]
AB’nin çevre kirliliğini ve çevrenin bozulmasını önlemeyi amaçlayan ince ayrıntılı yönetmelik ve denetimleri bulunmaktaysa da, belirli bir sanayi dalında ilgili yönetmeliklere tam tamına uyulsa bile, aralıklarla kazalar meydana gelmektedir: 1985’de İtalya’da (Stava’da), 1998’de İspanya’da (Los Frailes’de) olduğu gibi... En kötü kaza 2000’de Romanya’da, Baia Borsa’daki altın madeninde meydana geldi. Yağan yağmur, kar ve buzun atık barajında açtığı yarıktan (gedikten) 100 bin metreküp siyanürlü atık çevredeki su havzasına aktı. Sonuçta, komşu Macaristan ve Sırbistan’da 2.5 milyon insan içme suyundan yoksun kaldı Szamos- Tisza-Tuna nehir sistemindeki yüzlerce ton balık öldü.
Talvivaara’daki korkunç kaza, Finlandiya gibi bir ülkede bile altın, bakır ya da nikel madencilik şirketlerinin, atık havuzlarındaki zehirli atıkların yönetiminde ciddi sorunlar yaşadıklarını göstermektedir.[41]
Coğrafyamızda yaşananlar da benzer felaketlerdir: Uşak Eşme’de maden sahasının çevre çeperinde uzvu eksik doğan kuzular, Kütahya Dulkadir’de Eti Maden sahasının atık havuzu çöktüğünde doğal sisteme akan tonlarca ağır metalin etkisi ile (kanlarına karışan arsenik nedeniyle) acile kaldırılan zehirlenmiş işçiler, binlerce km ötedeki Çernobil faciası ile kanserden ölen insanlar, hayvanlar, Hiroşima’da kullanılan radyoaktif kimyasalların sonucunda günümüzde hâlâ genetiği değişmiş doğan canlılar; yaşanmakta olan faciaların hiçbirimizden uzak olmadığını, yok edişin zaman ve mekân ötesine ulaşabildiğinin göstergeleri.
Bu yok edişler herkesin görebildiği boyutta yaşanmaya devam ediyor. Her bir facianın ardındaki maden işletmeleri, siyasi iktidarın desteği ile yaşamı yok etmeyi sürdürüyor![42]
Konuya ilişkin bir şey daha: Erzincan’ın İliç ilçesindeki Anagold Madencilik’e ait Çöpler Altın Madeni sahasında yaşanan siyanür sızıntısı doğal yaşam ve insan sağlığı açısından büyük tehlikeler barındırıyor. Şirkete Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından kesilen en üst sınır cezası olan 16.4 milyon büyük bir rakam gibi gözüküyor, ancak konu bir altın madeniyken bu parayı ve ceza yaptırımlarını da sorgulamak gerek. Bazı iddialara göre şirket 2021’de Erzincan Valiliği’ne 50 milyon lira, Erzincan Üniversitesi’ne de 30 milyon lira bağış yapmış![43]
* * * * *
Ancak bunlara karşın yıkıcı kapitalist devlet politikaları olanca azgınlığıyla hâlâ gündemdedir.
Yani Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 4 Haziran 2020’da, “Tabiata, çevreye ve hayata dair bakış açımızı düzelterek, toplumda bu konudaki hassasiyeti artırmak ve hep beraber çaba göstererek, ecdadımızın mirası, evlatlarımızın emaneti olan bu dünyayı daha yeşil ve yaşanabilir bir dünya yapabiliriz,”[44] “Bir tek dalın kırılmasına razı değiliz,”[45] dese de bu hamaset gerçekleri yansıtmıyor!
İşte birkaç örnek!
i) Planlanan projelerin çevreye olabilecek olumlu ve olumsuz etkilerinin belirlenmesinde ya da olumsuz yöndeki etkilerin önlenmesi için yürütülen ÇED sürecinin, 1993-2020 kesitinde verilen kararlara göre en çok petrol ve madencilik alanında işletilmediği ortaya çıktı. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın istatistiklerine göre, ilk ÇED Yönetmeliği’nin yayımlandığı 1993 yılından 2020 yılı sonuna kadar 6 bin 118 “ÇED olumlu”, 61 “ÇED olumsuz”, 65 bin 934 “ÇED gerekli değildir” ve 1134 tane de “ÇED gereklidir” kararı verildi. “ÇED olumlu” kararlarında en büyük payı yüzde 28 ile petrol ve madencilik sektörü aldı. Diğer sektörler arasında atık - kimya, enerji, tarım - gıda ve ulaşım - kıyı da var. “ÇED gerekli değildir” kararlarında en büyük payı yüzde 49 ile yine petrol ve madencilik sektörü aldı![46]
ii) Yasa gereği yalnızca istisnai durumlarda uygulanması gereken “acele kamulaştırma” AKP döneminde genel uygulama hâline geldi. “Acele kamulaştırma” kararlarının sayısı arttı, özel sektör için de bu yol kullanılır oldu. Salihli Çapaklı köyünde biyogaz tesisi için 100 dekar tarım alanına el konuldu. Milletvekili Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu, “İstimlakı devlet yapacak, parasını devlet ödeyecek, arazi şirkete bedava verilecek ve şirket burada santral kurarak cebini dolduracak. Özel sektör, vatandaşın malına çöksün, parasını da devlet ödesin diye bu kanun çıkarılmamıştır,” derken; 17 yılda 1609 ‘acele kamulaştırma’ yapan iktidar, vatandaşın arazisini şirketlere bedava veriyor![47]
iii) Coğrafyamızda ormanlar, tarım arazileri, akarsular, yeraltı suları, sahiller, sulak alanlar, arkeolojik alanlar ve SİT alanları korunamıyor. Özellikle maden, sanayi, enerji, turizm, konut, kimya, petrokimya, ulaşım ve inşaat vb. sektörler doğal ve kültürel zenginliklerimize acımasızca saldırıyor. TEMA, Kazdağları yöresinin yüzde 79 kadarının maden ruhsatlı olduğunu açıkladı. Doğu Karadeniz dağlarında “yeşil yol” projesi imar yolu, mera yolu, milli parklar ve tabiat varlıklarının, orman izinleri açısından hukuksal sorunlu olduğu açıklandı. İkizdere’deki ağaç katliamı ortada. Saros Sazlıdere FSRU Liman Projesi, ÇED olumlu raporu ikinci kez durdurma kararına karşın devam etti![48]
iv) AKP’nin iktidar sürecine Türkiye’nin dört bir yanında doğal alanlara maden ocakları, hidroelektrik santraller (HES), termik santraller, mega projeler sığdırırken, son dönemde doğa talanı da hızlandırıldı. Toplu Konut İdaresi’nin (TOKİ) tekelleşmesi, ÇED muafiyetleri ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanun Tasarısı gibi bir dizi yasa, kanun ve yönetmelik aracılığıyla yapılan projelerle rant bugüne değin sürdü![49]
v) Danıştay, Artvin Şavşat’ta inşaatı tamamlanan Susuz HES’e ilişkin, bozma kararı verdi. Avukat Halis Yıldırım, “HES, davadan önce bitti. Bu bir garabettir,” dedi![50]
vi) Kaz Dağları’nda 150 bin ağacın kesimi hileyle gizlendi, gelişim çağındaki ağaçlar dikkate alınmadı, rapor 6 yıl öncesinin verileriyle hazırlandı![51]
vii) Çevre Bakanlığı, 2021 yılında toplam 3 bin 421 adet projeye “ÇED gerekli değildir,” kararı verirken, sadece 2 proje için “ÇED olumsuz,” dedi![52]
viii) Doğa katliamlarını görmezden gelen Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın 1102 yeni maden sahası için duyurduğu ihâlenin içinde; 1. derece SİT alanları, 1. derece arkeolojik SİT alanları, sulama alanları, hammadde alanları, gölet alanları olduğu ortaya çıktı![53]
ix) Maden Yasası 24 kez değiştirilirken, 6’ncı madde hariç diğer maddeler AKP ve MHP oylarıyla kabul edildi. AKP iktidarı maden politikalarıyla doğal yaşamın yok edilmesinin önünü tamamen açıyor![54]
x) Ankara’nın Beypazarı ilçesine yapılacak ve çalışmaya başladığında günde 12 ton kül üretecek olan biyokütle enerji santrali için ÇED raporu gerekli değildir” kararı verildi![55]
xi) G. Antep Organize Sanayi Bölgesi atıksu arıtma tesisindeki setler taştı. Akan çamur TAG Otoyolu’nu kapattı. Araçlar çamura saplandı. 3 metrelik çamur biriken yol, saatlerce kapalı kaldı. Gaziantep 2020 Yılı Çevre Durum Raporu’nda tesise ilişkin “Veri alınamadı” ve “Başvuru yapılmadı” notları ise denetimsizliği ortaya koydu![56]
xii) Bölge sakinlerinin tepkisine neden olan Ordu Fatsa’daki siyanürlü altın arama faaliyetlerinin yürütüldüğü alanın saha genişleme talebine ilişkin hazırlanan ÇED raporu askıya çıktı. Özel bir firma tarafından hazırlanan raporda genişletilen maden sahasının doğaya zarar vermeyeceği öne sürüldü![57]
xiii) Enerji Bakanı Fatih Dönmez, Kaz Dağları’nda altın arayan firmanın ruhsat süresinin uzatıldığını açıkladı. Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli ise firmanın izinlerinin iptal edildiğini söyledi. Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylan ise “Hangisi doğru? Ortaya çıkan tek bir sonuç var. Kaz Dağları’nda risk devam ediyor,” dedi![58]
xiv) İstanbul Çatalca’daki Burhanettin Soğancılar Kuvarsit ve Kuvars Kum Ocağı hakkında faaliyet durdurma kararı olmasına rağmen maden çıkarılmaya ve işlenmeye devam edildiği öne sürüldü. Kuzey Ormanları Savunması’ndan Eren İpçizade denetim yapılmadığı için şirketin faaliyetlerine devam ettiğini belirtti![59]
xv) Ege Üniversitesi sınırları içindeki, Ziraat Fakültesi öğrencilerinin eğitim alanı da olan zeytinliğe rektörün talimatıyla asfalt döküldü. Konuyla ilgili olarak Rektör Prof. Dr. Necdet Budak kendini “Kampüsteki trafik yoğunluğunu azaltarak gürültünün önüne geçmek ve araçların neden olduğu karbon salınımını azaltmak için” ifadeleriyle savundu![60]
xvi) Manisa’nın Salihli ilçesi Hacıbektaşlı Mahallesi’nde SANKO şirketi tarafından Jeotermal Elektrik Santralı kurmak için belirlenen ve yol açmak için ağaç kesilen alanda, santral kurma çalışmaları başladı. Binden fazla jandarma ve polisin koruması altında kurulmaya başlanan santrala karşı yurttaşlar tepkili![61]
xvii) Yol yapımı için ODTÜ arazisinde ağaç katliamı yapan Ankara Büyükşehir Belediyesi bu kez de Bilkent Şehir Hastanesi’ne yeni yol yapımı için Milli Botanik Parkı’nda mavi ladin, karaçam, söğüt ve kavak türünde yüzlerce ağacı yok etti![62]
xviii) Kanadalı firma Alamos Gold ve Türkiye taşeronu Doğu Biga Madencilik’in Çanakkale Kirazlı’da maden arama faaliyetleri kapsamında binlerce ağaç kesmesinin ardından yurttaşların başlattığı nöbet bitirilmek isteniyor. Çanakkale Valiliği, 274 gündür doğa harikası Kaz Dağları’nı korumak için nöbet tutan yurttaşlara yolladığı tebligatta, coronavirüs tedbirleri kapsamında ormanlara girişin yasaklandığını belirterek alanı terk etmelerini istedi![63]
Tüm bunlar sürdürülemez kapitalizmin ekolojik yıkımına denk düşüyor!
* * * * *
‘Yale Üniversitesi Veriye Dayalı Çevresel Çözümler Grubu’nun ‘Çevresel Performans Endeksi/ Enviromental Performance Index’nin (EPI) 2022 verilerine göre Türkiye 180 ülkede içinde 172’nci sıradayken;[64] sonuçlar ise tek kelimeyle; felaket, yıkım, ölüm, yok oluş!
İşte yorumsuz somut veriler…[66]
i) Tabip Odası, Aydın ilinde jeotermal santraller faaliyete başladığından bu yana, il genelinde ölüm oranları geçmişe göre yüzde 30 artarken, kanser vakalarının ise, Türkiye ortalamasının yaklaşık 2.5 katına ulaştığını açıkladı![67]
ii) Dünyanın plastik atıklarıyla adım adım zehirleniyoruz! Türkiye, 2020 yılında 659 bin 960 tonla Avrupa’dan en çok atık alan ülke oldu. 16 yılda plastik atık ithalatı 196 kat arttı. Çevre Bakanı “çöp” değil “ham madde” dese de yakılan plastik atıklardan çıkan kimyasallar geleceğimizi mahvediyor![68]
iii) “Türkiye, AB’den en çok plastik çöp ithal eden ülke! Her yıl denizlere giren 11 milyon ton plastik nedeniyle deniz yaşamı da ciddi tehdit altında. Atık üretiminde 2050’ye kadar yüzde 70’lik bir artış öngörülüyor. Bu da her yıl yaklaşık 3.5 milyar ton atık üretilmesi anlamına geliyor![69]
iv) Almanya,[70] İngiltere, Fransa ve Belçika başta olmak üzere Avrupa’nın çöp konteynerlerinin yeni rotası Türkiye oldu. Dört yılda Avrupa’nın plastik çöpünü en çok ithal eden ülke hâline geldik.[71] Plastik atık ithalat 200 kat arttı, 2020’de 660 bin ton ile rekor üstüne rekor kırdık. Bu atıkların çoğu ne yazık ki beş yüz yıl, hatta bin yıl boyunca doğaya karışmıyor![72]
v) Avrupa İstatistik Ofisi Eurostat’ın verilerine göre, AB 2021’de 33 milyon ton atık ihraç etti. Bunların yarıya yakınını alan Türkiye’ye ihraç edilen 14.7 milyon ton atığın yaklaşık yüzde 90’ını demir ve çelik hurdaları oluşturdu![73]
vi) Avrupa ülkelerinden Türkiye’ye gönderilen plastik atıkların miktarı Eurostat verilerine göre 2004’ten bu yana 196 kat arttı. Türkiye yalnızca Avrupa’dan 2020’de 656 bin 960 ton plastik atık ithal etti. Bu rakamın 209 bin 642’si sadece İngiltere’ye aitti; bir önceki seneye göre ise yüzde 36 artış gerçekleşti. Almanya ise 136 bin 083 ton ile yüzde 102 artışla 3. ihracatçı konumuna geldi![74]
vii) ‘İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün (HRW) ‘Sanki Bizi Zehirliyorlar: Türkiye’de Plastik Geri Dönüşümünün Sağlık Üzerindeki Etkileri’ başlıklı raporuna göre,[75] Türkiye, 2016’de AB ülkelerinden 33 bin 804 ton plastik atık ithal etmiş. 2020 yılına gelindiğinde bu rakam, yüzde 1.200’den fazla artarak 447 bin 432 tona ulaşmış. İngiltere, Ocak 2020’de AB’den ayrılmasından bu yana, AB üyesi ülkelere ve Türkiye’ye büyük miktarlarda plastik atık ihraç ediyor. İngiltere, 122 milyon 898 bin 385 kilogram plastik atığı, başka bir deyişle atık plastik ihracatının yüzde 27’sini Türkiye’ye gönderdi. AB’nin Türkiye’ye plastik atık ihracatının, 2018’den 2020’e kadar 28 bin 804 tondan 446 bin 432 tona çıktı![76]
viii) “Avrupa’nın çöp kutusu” hâline gelen Türkiye’de yapılan Greenpeace’in atık ithalatının çevre ve sağlık üzerindeki etkileri araştırması raporuna göre, İngiltere ve Almanya’dan gönderilen plastik atıklar toprağı ciddi oranda zehirliyor. Ortaya çıkan zehir erken doğum ve kansere yol açan dioksin ve furan içeriyor. ‘The Times’, habere göre Adana’daki 5 farklı kaçak çöp döküm noktasında kontamine olmuş plastik ve toksik kimyasallar toprağı ciddi miktarda zehirliyor. Türkiye’ye çöp sevkiyatı, Çin’in 2017’de çöpleri kabul etmeme kararı sonrasında hızla artmıştı. İngiltere’den Türkiye’ye gönderilen çöp miktarı 2016’dan 2020’ye kadar yılda 12 bin tondan 210 bin tona yükseldi. Bu miktar İngiltere’nin toplam plastik atık ihracatının yaklaşık yüzde 40’ına denk düşüyor![77]
ix) Günde yaklaşık 3.8 milyon metreküp atıksu çıkan İstanbul’da yaklaşık yüzde 45’i Marmara Denizi’ne, yüzde 55’i İstanbul Boğazı’nın alt akımına deşarj ediliyor![78]
x) Sultangazi’de eski bir beton üretim tesisi ve yol kenarına atılan ithal plastik atıklar, bölge halkının sağlığını tehdit ediyor. Sultangazi Belediyesi, ‘Bir hafta içinde kaldırılacak’ dediği tonlarca atığı olduğu gibi bıraktı![79]
xi) 2021 Dünya Hava Kirliliği Raporu’nda Türkiye, hava kirliliği sıralamasında 46’ıncı sıradaki yerini korurken Avrupa’nın havası en kirli kenti Iğdır oldu![80]
* * * * *
Bir şey daha: Karl Marx’ın işçi sınıfı mücadelesiyle ücretli köleliğin, sınıflı toplumların zamanla aşılacağı tespitine ilişkin olarak Theodor W. Adorno, Karl Marx’ın beklentisinin “olumlu evrensel” olduğunu, artık verili durumun “olumsuz evrensel”e yani “totalite”ye dönüştüğüne dikkat çeker.
Totaliteyi “Tümelin tikeli boyunduruk altına alması” olarak niteleyen Theodor W. Adorno, “Bu ortadan kaldırarak aşma değil, tersine tasfiyedir,” uyarısını dillendirir![81]
Hâl buyken; hâlâ kapitalizm mi?!
11 Aralık 2022 17:57:16, İstanbul.
N O T L A R
[*] Newroz, Ocak 2023…
[1] Stefan Zweig.
[2] “Ses Kirliliği, Avrupa’da Her Yıl 12 Bin Erken Ölüme Sebep Oluyor”, 2 Mart 2022… https://www.avrupademokrat.com/ses-kirliligi-avrupada-her-yil-12-bin-erken-olume-sebep-oluyor/
[3] “Kirli Hava Akciğer Kanseri Sebebi”, 15 Kasım 2022… https://www.avrupademokrat1.com/kirli-hava-akciger-kanseri-sebebi/
[4] “Bosna Hersek’te Hava Kirliliği”, Birgün, 5 Ocak 2022, s.11.
[5] “Türkiye’den Akdeniz’e Yılda Kişi Başına 1 Kg Plastik Karışıyor”, 21 Aralık 2021… https://www.avrupademokrat.com/turkiyeden-akdenize-yilda-kisi-basina-1-kg-plastik-karisiyor/
[6] Ömür Tanyel, “Bedeli Ağır Tecrübeler”, Cumhuriyet Pazar, 6 Kasım 2022, s.2.
[7] “Plastik Yangınında Ölümcül Tehlike”, Birgün, 13 Eylül 2022, s.14.
[8] Şaban İba, “Kapitalizm ve Altına Hücum”, Yeni Yaşam, 17 Ağustos 2019, s.10.
[9] “Altıncılardan SİYANÜR Güzellemesi!”, Yeni Yaşam, 5 Temmuz 2019, s.12.
[10] “Maden Şirketleri Ülkeyi Kapattı”, Birgün, 23 Nisan 2022, s.4.
[11] Altın Madenciler Derneği Başkanı Hasan Yücel, 2017’de 22 ton olan altın üretimini 2018’de 27 tona çıkararak sektörde önemli bir sıçrama gerçekleştirdiklerini belirtti. Yücel, “Yatırım aşamasındaki projelerin önümüzdeki 2-3 yılda devreye girmesiyle, Türkiye’nin altın üretimini çok rahatlıkla yıllık 50 tona çıkarabiliriz,” deyip, 2001’den 2018’e kadar ise toplamda 302 ton altın üretimi gerçekleştirdiklerini kaydederken, AKP’nin iktidar sürecindeki kazançlarına vurgu yapması dikkat çekti. (“Altıncılardan SİYANÜR Güzellemesi!”, Yeni Yaşam, 5 Temmuz 2019, s.12.)
[12] Kaya Özgen, “Altın Ölüm”, Cumhuriyet, 10 Nisan 2021, s.2.
[13] Emre Kongar, “Sadece Kaz Dağları Değil, Tüm Madenler Devletleştirilmelidir”, Cumhuriyet, 8 Ağustos 2019, s.2.
[14] Kaz Dağları’nda altın madeni açmak için ağaç katliamı yapan Kanadalı şirket Alamos Gold’a bir tepki de Kanada Komünist Partisi’nden geldi. Partinin sosyal medya hesabından yapılan açıklamada, “Kanadalı tekeller ve Kanada emperyalizmi dünya genelinde halka ve toprağa zarar veren belalardır” denildi. Açıklamada, “Bunun gibi endüstriyel ormansızlaştırmalar, küresel iklim değişikliğinin kötü etkilerini ve erozyonu artırmakta, toprağa ciddi şekilde zarar veriyor. Ve hepsi Kanadalı bir maden şirketinin kârını arttırmak için” ifadeleri kullanıldı. (“Kanada Komünist Partisi’nden Tepki”, Cumhuriyet, 8 Ağustos 2019, s.16.)
Kazdağları’nı işgal eden Alamos Gold, yaşam savunucularının direnişinin ardından alandan çekilmek zorunda kaldı. Büyük bir ağaç kıyımı yapan Alamos Gold’un Kazdağları’ndan çekilmesi üzerine rehabilitasyon tartışmaları başladı. Bölgenin ekosistemine uygun rehabilitasyon çalışmaları yapılması gerektiğini belirten Prof. Dr. Ünal Akkemik, “Alamos Gold, Kazdağları’nın en az 30 yılına mâl oldu” dedi. (Gökay Başcan, “Kazdağları’nın En Az 30 Yılı Gitti”, Birgün, 7 Mart 2021, s.3.)
[15] Rize İkizdere’de doğa katliamı yapan Cengiz İnşaat’ın taş ocağı faaliyeti şimdi de insanların yaşamını tehdit ediyor. Madende yapılan dinamit patlama nedeniyle ilçenin çok yakınlarında büyük bir heyelan meydana geldi. (“Doğayı Katletti Sırada Köy Var”, Birgün, 3 Aralık 2022, s.4.)
[16] Gökay Başcan, “Siyanürün Altından Erdoğan’ın Danışmanı Çıktı”, Birgün, 14 Kasım 2020, s.10.
[17] Miyase İlknur, “Kaz Dağları Gerçeği: Bu Vatana Nasıl Kıydınız?”, Cumhuriyet, 12 Ağustos 2019, s.9.
[18] Yusuf Gürsucu, “20 İlde Maden İhalesi: Sermaye Ne Derse O!”, Yeni Yaşam, 7 Ekim 2020, s.9.
[19] Koza-İpek Holding yöneticilerine açılan FETÖ davasının eklerinden dikkat çeken ayrıntılar ortaya çıktı. Holdinge bağlı şirketlerden ATP İnşaat Turizm İşletmeleri AŞ’ye ait Marmaris’te bulunan Angel’s Peninsula müdürlüğünü yapan tutuklu sanık Hasan Burak Sertcan’ın ByLock yüklü telefonu ile Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği, 4 bakanlık ve eski bakanlardan Suat Kılıç ile telefon irtibatları tespit edildi. Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği ile bu telefon arasında 468 irtibat belirlenirken, Suat Kılıç ile ise 117 arama kaydı kayıtlara geçti. Dosyaya, İpek ailesine ait özel uçakla yurtdışına gidenlerin listesi de girdi. Buna göre, Akın İpek’in özel uçağına binenler arasında Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın bir dönem en yakınındaki isim olan ve danışmanlığını yapan eski AKP milletvekili Ali İhsan Arslan ile 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün koruma müdürü Osman Cangal’ın da yer aldığı raporlara yansıdı. (Alican Uludağ, “Koza’dan AKP Çıktı”, Cumhuriyet, 13 Ağustos 2019, s.4.)
[20] Yusuf Gürsucu, “Maden Yağması Afrika’dan Beter”, Yeni Yaşam, 6 Ekim 2020, s.9.
[21] Yaren Çolak, “Altın Madenciliği Faaliyeti Ekosistemi Yok Edecek”, Birgün, 4 Aralık 2020, s.3.
[22] “61 İlde 344 Maden Sahası İçin İhale Açıldı”, Yeni Yaşam, 27 Mart 2022, s.12.
[23] Rıfat Kırcı, “285 Nokta Maden Arama ve İşletme İhalesi Açılacak”, Cumhuriyet, 10 Eylül 2022, s.11.
[24] Ali Uğurlu, “Çevre Yönetmeliği İptal Edilmeli”, Birgün, 9 Kasım 2022, s.10.
[25] Gökay Başcan, “Başkanlık Onaylıyor Şirket Zehirliyor”, Birgün, 8 Ekim 2022, s.16.
[26] “Denizli’ye 12, Hatay’a 9 Altın Maden Sahası”, Yeni Yaşam, 20 Ağustos 2020, s.12.
[27] Çanakkale’nin merkeze bağlı Kirazlı köyü yakınlarında altın ve gümüş madeni projesi tepkilere rağmen devam ederken proje, yüzde 44’lük getiri oranıyla Kanada merkezli Alamos Gold’un en yüksek kâr oranına sahip projesi olacak. Şirketin internet sitesinde yer alan verilere göre, Kirazlı’da bir ons altın ortalama 375 dolar maliyetle üretilecek. Bu rakam, Alamos Gold’un Kanada’daki Young-Davidson Madeni’nde 1017 ve Island Madeni’nde ise 781 dolar seviyesinde. Ons başına maliyet, şirketin Meksika’daki El Chanate Madeni’nde 1317 doları bulurken, yine Meksika’daki Mulatos Madeni’nde 855 dolar seviyesinde. Kirazlı’da beş yılda 514 bin ons altın üretim yapılmasının planlandığı düşünülürse, Alamos Gold’un 191 milyon dolar maliyetle piyasa değeri 774 milyon dolarlık altın üreteceği görülüyor. (Emre Deveci, “Kâr Dağları”, Cumhuriyet, 8 Ağustos 2019, s.16.)
[28] Yusuf Gürsucu, “İktidar ve Sermayenin Can Simidi: Madenler (1)”, Yeni Yaşam, 1 Ağustos 2019, s.12.
[29] Gökay Başcan, “Kayyumun Siyanür Sevdası”, Birgün, 8 Aralık 2022, s.15.
[30] Hazal Ocak, “Doymak Bilmiyorlar”, Cumhuriyet, 2 Eylül 2019, s.16.
[31] Aycan Karadağ, “Talan İçin 5 Yılda 126 Arama Ruhsatı”, Birgün, 13 Şubat 2021, s.2.
[32] “Delinmedik Yer Kalmayacak”, Yeni Yaşam, 24 Ağustos 2020, s.12.
[33] “Denizli’ye 12, Hatay’a 9 Altın Maden Sahası!”, Yeni Yaşam, 20 Ağustos 2020, s.12.
[34] Yusuf Gürsucu, “Kaz Dağları Madenler ve Su!”, Yeni Yaşam, 12 Eylül 2020, s.12.
[35] Sinem Nazlı Demir, “İliç’teki Çevre Faciası Tüm Bölgeyi Etkiliyor”, Cumhuriyet, 28 Haziran 2022, s.6.
[36] Özer Akdemir, “Kanser Vakalarının Kaynağı Ovacık Altın Madeni mi?”, Evrensel, 9 Kasım 2018, s.2.
[37] “Kimyasal Atıklar Açıklanmalı”, Yeni Yaşam, 6 Aralık 2021, s.16.
[38] Giresun’da barajı kimyasal atıkla kirleten şirketin projeyi 3 kat büyütmek için başvuruda bulunduğu ortaya çıktı. (Gökay Başcan, “Daha Çok Zehir”, Birgün, 22 Kasım 2021, s.3.)
[39] Gökay Başcan, “Bu Zehrin Etkisi Yıllarca Sürer”, Birgün, 9 Aralık 2021, s.16.
[40] Background Note on Cyanide in Gold Mining, Avrupa Parlamentosu, Çevre, Kamu sağlığı ve Beslenme Güvenliği Komitesi Sekreterliği, 5 Eylül, 2013
[41] Ülkün Tansel, “Altın, Kaz Dağları ve İnsan”, Cumhuriyet, 24 Ağustos 2019, s.2.
[42] Beyza Üstün, “Madenciliğin Siyasetle Ortak Stratejisi: El Koyma-Öldüresiye Kazanma”, Yeni Yaşam, 17 Aralık 2021, s.16.
[43] Ayça Ceylan, “Altın mı Yiyeceğiz?”, Cumhuriyet Pazar, 3 Temmuz 2022, s.3.
[44] Salih Özbaran, “Doğa, İktidar, Emperyalizm”, Cumhuriyet, 29 Eylül 2020, s.2.
[45] Gökay Başcan, “Nefesi, Kolladığınız Şirketler Aldı!”, Birgün, 12 Kasım 2020, s.12.
[46] Hazal Ocak, “İşte ÇED Gerçeği”, Cumhuriyet, 15 Ocak 2021, s.9.
[47] Mustafa Çakır, “İktidar, Vatandaşın Arazisini Şirketlere Bedava Veriyor”, Cumhuriyet, 1 Ekim 2020, s.4.
[48] Osman İnci, “Ülkemde ÇED Manzaraları”, Cumhuriyet, 14 Ağustos 2021, s.2.
[49] “Ormanlardan Derelere Talan”, Yeni Yaşam, 20 Ağustos 2019, s.12.
[50] “HES Bitti Karar Geldi!”, Birgün, 28 Kasım 2018, s.3.
[51] “Rapor Eski İmza Şaibeli”, Cumhuriyet, 7 Ağustos 2019, s.16.
[52] Aycan Karadağ, “ÇED Artık Ufak Bir Prosedür”, Birgün, 2 Ocak 2022, s.3.
[53] “SİT Alanları Talana Açıldı”, Cumhuriyet, 11 Ağustos 2019, s.6.
[54] Yusuf Gürsucu, “24 Kez Doğa Düşmanı Değişiklik!”, Yeni Yaşam, 21 Kasım 2020, s.8.
[55] Tamer Arda Erşin, “Nihat Yeşil: Tüm Ankara’nın Hava Kirliliği Yükü Artacak”, Karar, 24 Şubat 2022, s.7.
[56] “Denetimsizlik İtirafı”, Cumhuriyet, 30 Temmuz 2022, s.4.
[57] Cemil Ciğerim, “Siyanürün Çevreye Zararı Yokmuş”, Cumhuriyet, 18 Eylül 2020, s.20.
[58] Başak Kaya, “Kaz Dağları’nda Altın Ruhsatı İptal Edilmemiş”, Sözcü, 13 Mart 2021, s.9.
[59] Yaren Çolak, “Maden Şirketine Karar İşlemiyor”, Birgün, 22 Kasım 2020, s.3.
[60] “Zeytinliğe Asfalt Döküp Bir de Bunu Savundular”, Birgün, 19 Temmuz 2018, s.16.
[61] “Salihli’de Jandarma Eşliğinde Santral Kurulmaya Başlandı”, Cumhuriyet, 3 Eylül 2019, s.16.
[62] Burcu Cansu, “Şehir Hastanesi’ne Yol İçin Ağaç Kıyımı”, Birgün, 13 Ekim 2018, s.13.
[63] Hazal Ocak, “Kaz Dağları’nda Çifte Standart”, Cumhuriyet, 22 Nisan 2020, s.16.
[64] Selahattin Beyaz, “Ekolojik Yıkım İktidarı ‘AKP’…”, Birgün Pazar, Yıl:19, No:817, 6 Kasım 2022, s.7.
[65] Abdullah Aysu, “Oksijen Pınarları”, Yeni Yaşam, 25 Aralık 2019, s.4.
[66] “İliç ve Manisa’da Doğa Katliamı; Nehre Siyanür Döküldü”, Atılım, Yıl:2, No:69, 1 Temmuz 2022, s.9; Sultan Gülsün, “Gemi Sökümünde Çevresel Etkiler ve İşçi Sağlığı”, Atılım, Yıl:2, No:73, 29 Temmuz 2022, s.9; Yusuf Gürsucu, “Giresun’daki Katliam ne İlk ne de Son Olacak!”, Yeni Yaşam, 22 Kasım 2021, s.16; Berkay Sağol, “Asbestli Gemi Her Yeri Zehirleyecek”, Birgün, 18 Temmuz 2022, s.16; Özlem Ermiş Beyhan, “Tarım Ürünleri Zamlı ve Zehirli”, Sözcü, 13 Aralık 2021, s.7; “68 Milyon Avro’luk Çöp”, Cumhuriyet, 19 Nisan 2022, s.3; Yusuf Gürsucu, “Termik Santraller, Halk Sağlığı ve Enerji Gerçeği”, Yeni Yaşam, 13 Şubat 2021, s.8;
[67] “JES’ler Masum mu?”, Yeni Yaşam, 20 Mayıs 2019, s.12.
[68] Ruhat Mengi, “Nihan Temiz Ataş: Dünyanın Plastik Atıklarıyla Adım Adım Zehirleniyoruz”, Sözcü, 15 Nisan 2022, s.15.
[69] Şehriban Kıraç, “Atıklar Çığ Gibi”, Cumhuriyet, 25 Eylül 2022, s.7.
[70] ‘Tagesspiegel’ gazetesine konuşan Bakan Çevre Bakanı Steffi Lemke, Avrupa çapında plastik çöpün ihracatının yasaklanması için de çalışacağını belirterek, Almanya’dan Türkiye’ye gönderilen plastik atıklarla ilgili şikâyetler üzerine, “yasa dışı” plastik atık ihracatını yasaklayacak düzenleme yapılacağını duyurdu (“Almanya’dan ‘Yasa Dışı’ Çöp İhracatı!”, Yeni Yaşam, 10 Ocak 2022, s.12.)
[71] BM çevre meclisinin anlaşma kararı, 2015 Paris Anlaşması’ndan bu yana en büyük adım olarak tanımlanıyor. Karar, 2050’ye kadar neredeyse 4 katına çıkacağı tahmin edilen plastik üretimiyle mücadele için önlemler alınmasını öneriyor. Her yıl milyonlarca ton plastik okyanuslara karışıyor ve bu da birçok hayvanın atıklara yakalandığı endişe verici görüntülere sebep oluyor. Dünya kutuplardan en ücra adalara, deniz yüzeyinden en derin okyanus çukuruna kadar plastik kirliliği ile karşı karşıya. Ulusal Bilimler Akademisi araştırmasına göre, bu tufana en çok ABD katkıda bulunuyor ve kişi başına yaklaşık 130,1 kilogram plastik üretiyor.
1950 ile 2017 yılları arasında üretilen tahmini 9.2 milyar ton plastiğin yaklaşık 7 milyarı atık durumunda. Bu atığın yaklaşık yüzde 75’i ya çöplüklerde ya da karasal ve sucul ortamlarda ve ekosistemlerde birikiyor. Alfred Wegener Kutup ve Deniz Araştırmaları Enstitüsü tarafından Doğal Hayatı Koruma Vakfı (WWF) için hazırlanan “Denizlerdeki Plastik Kirliliğinin Denizel Türler, Biyolojik Çeşitlilik ve Ekosistemler Üzerindeki Etkileri” adlı rapora göre, plastik kirliliğinde eşik değer aşıldı. Rapora göre, her yıl 19 ile 23 milyon ton arasında plastik atığın denizlere karıştığı tahmin ediliyor. Eğer böyle devam ederse denizlerdeki plastik kirliliği 2050’ye kadar dört katına çıkacak. Mikroplastiklerde ise 2100 yılına kadar 50 kat artış görülebilir. (“BM: Plastik İçin Yeni Anlaşma Çağrısı”, Yeni Yaşam, 4 Mart 2022, s.12.)
[72] Burhanettin Bulut, “Türkiye’yi ‘Çöp Sömürgesi’ Yaptılar”, Cumhuriyet, 14 Nisan 2022, s.2.
[73] “İthal Çöp Sektörü Vites Artırıyor”, Birgün, 30 Mayıs 2022, s.16.
[74] Ayça Ceylan, “Türkiye Plastik Çöplüğü Değil!”, Cumhuriyet Pazar, 20 Şubat 2022, s.4.
[75] https://www.hrw.org/tr/report/2022/09/21/382799
[76] “İngiltere’nin Çöplüğü Olduk: Türkiye’ye Gelen Plastik 122 Milyon 898 Bin 385 Kilo”, 21 Eylül 2022… https://www.dokuz8haber.net/insan-haklari-izleme-orgutu-ingiltere-122-milyon-898-bin-385-kilo-plastik-atigi-yani-atik-plastik-ihracatinin-yuzde-27sini-turkiyeye-gonderdi
[77] “Avrupa’nın Plastik Çöpü Toprağımızı ve Suyumuzu Zehirliyor”, Sözcü, 10 Şubat 2022, s.20.
[78] Seval Sözen, “Marmara Denizi ve Kirlilik Gerçeği”, Cumhuriyet, 24 Haziran 2022, s.2.
[79] Gökhan Kam, “Avrupa’nın Çöplüğü Olduk”, Cumhuriyet, 26 Mart 2022, s.8.
[80] “Avrupa’da Havası En Kirli Kent Iğdır”, Sözcü, 23 Mart 2022, s.20.
[81] Theodor W. Adorno, Negatif Diyalektik, çev: Şeyda Öztürk, Metis Yay., 2016.
Yorum Ekle