“Kadınların ne varoluÅu vardır, ne de ƶzĆ¼. Onlar yoktur; hiƧliktirler.” [2] AKP’li yazar Ćmer Turan geƧenlerde Åƶyle bir dizi ...
“Kadınların ne varoluÅu vardır,
ne de ƶzĆ¼. Onlar yoktur;
hiƧliktirler.” [2]
AKP’li yazar Ćmer Turan geƧenlerde Åƶyle bir dizi tweet atmıÅtı:
“TĆ¼rkler Ƨocuk yapsın, yoksa 40 senede Anadolu’da azınlık olacaklar. ErdoÄan’ın Ć¼Ć§ Ƨocuk ısrarı boÅuna deÄil. ErdoÄan bu tehlikeyi gƶrdĆ¼… TĆ¼rk milliyetƧisi kızlara, kadınlara sesleniyorum: slogan atmayın gidin bol Ƨocuk yapın. Sonra da onları MĆ¼slĆ¼man TĆ¼rk Åuuruyla yetiÅtirin… Åu aÅamada en bĆ¼yĆ¼k TĆ¼rk milliyetƧiliÄi bol Ƨocuk yapmak. Aile baÅına en az 4 Ƨocuk olmalı. Yoksa Anadolu’daki TĆ¼rk varlıÄı tehlikede… Alttan deist, agnostik, KĆ¼rtĆ§Ć¼, LGBTsever bir operasyon kuÅaÄı geliyor. Devlet Åimdiden hazırlık yapmazsa bu kuÅak devletin anasını aÄlatır”[3]
Ä°kinci DĆ¼nya SavaÅı Avrupa faÅizmiyle ne muhteÅem bir rezonans, deÄil mi?
Biraz Hitler, Mussolini ve hempalarını yad edelim mi?
20. YĆ¼zyıl FaÅizminin DoÄurganlık Saplantısı
Adolf Hitler’in Nasyonal Sosyalist Alman Ä°ÅƧi Partisi’ndeki vekili Rudolf Hess FĆ¼hrer’in gƶrĆ¼Ålerini Åƶyle yankılandırıyordu: “Bir kadının toplumuna yapabileceÄi en bĆ¼yĆ¼k hizmet, ulusun hayatta kalmasını saÄlayacak, ırksal aƧıdan saÄlıklı Ƨocukları dĆ¼nyaya getirmektir.”[4]
Ve “Il Duce”, 1927 Ekim’inde kendisini ziyaret eden FaÅist Parti kadın kolları Ć¼yelerine Åƶyle sesleniyordu: “Evlerinize dƶnĆ¼n ve kadınlara doÄuma ihtiyacım olduÄunu sƶyleyin. Bol bol doÄursunlar.”[5]
“Ulusun selameti adına bol ve ‘safkan’ Ƨocuklar doÄurma: 20. yĆ¼zyıl ortaları faÅizmin “ulusun kadınları”na yƶnelik birincil beklentisi, buydu. Ve faÅizm, yĆ¼zyıl ortalarında bu beklentiyi karÅılayacak bir dizi politikayı harekete geƧirdi.
Ä°talya’da doÄurganlık-yanlısı vurgu, Mussolini’nin sƶylemine 1920’lerin ikinci yarısında dahil olur. Mussolini 1927’deki bir sƶylevinde Ä°talya’daki doÄurganlık oranlarının 1886’da binde 39’dan, 1926’da 27’ye dĆ¼ÅtĆ¼ÄĆ¼nden yakınmakta, “hedonizm ve ahlĆ¢ksal korkaklık alt edilmedikƧe”, bu dĆ¼ÅĆ¼ÅĆ¼n daha da devam edeceÄi konusunda uyarmaktadır. Bir Alman yazarı sƶzĆ¼nĆ¼ bizzat DuƧe’nin yazdıÄı kitabında doÄum oranlarındaki dĆ¼ÅĆ¼Åten kadınların ƶzgĆ¼rleÅmesini sorumlu tutarken, 20. yĆ¼zyıl Avrupalı faÅistlerinin ortak duygusuna tercĆ¼man olmaktadır adeta. Ä°talyan faÅistleri Slav, Britanya ve Fransız Ä°mparatorlukları, Rus, Ćinli, hatta Alman nĆ¼fusunun Ä°talya’yı geride bırakmasından rahatsızdırlar.
Bu baÄlamda, her tĆ¼rlĆ¼ doÄum kontrol aracının satıÅı, 1926’da “kamu ahlĆ¢kına aykırılık” gerekƧesiyle yasaklanır. 1931’de bir adım daha atılarak birini doÄumu ƶnlemeye teÅvik, Ä°talyan Ceza yasası kapsamında cezaya tabi bir suƧ sayılacaktır. KĆ¼rtaj yaptıran kadınların ise beÅ yıla kadar hapisle cezalandırılması ƶngƶrĆ¼lmektedir.
1925’te kurulan Anne ve Bebek Ulusal Ajansı “aile baÄlarını en yĆ¼ksek ƶlĆ§Ć¼de gĆ¼Ć§lendirme” hedefini gĆ¼dĆ¼yordu: gƶrevleri arasında doÄum-ƶncesi ve sonrası bakımı iyileÅtirmek Ć¼zere annelik merkezlerini kurmak, bekĆ¢r anne adaylarına yardımcı olmak bulunuyordu. Ajans, her yıl, “Ana ve Ćocuk GĆ¼nĆ¼” ilan edilen Noel gĆ¼nlerinde yeni evlenenlere, Ƨocuk sahibi olanlara ve Ƨocuklarını saÄlıklı yetiÅtirenlere parasal ƶdĆ¼ller daÄıtmaktaydı…
Yanısıra, faÅizm ƶncesi dƶnemden devralınan analık sigortasının kapsamı geniÅletilirken, Ƨocuklu Ƨiftlere kamu konutlarında ƶncelik tanınması, devlet memurlarına (1929) ve iÅƧilere aile desteÄi (1934) gibi teÅvikler nĆ¼fus politikasını desteklemek Ć¼zere devreye sokuldu. 1928’de Ƨok Ƨocuklu ailelere vergi indirimleri getirilecek, ertesi yıl kamu personeli istihdamında evli ve Ƨocuklu erkeklere ƶncelik tanınmaya baÅlanacaktı. 1936-37’de aile yardımlarının kapsamı geniÅletilirken, “Ä°talya ailelerinin kurulmasını teÅvik” amacıyla kredi uygulamasına geƧildi: Ćiftler birinci Ƨocukları doÄduÄunda kredinin yĆ¼zde 10’unu, ikinci Ƨocuklarında yĆ¼zde 20’sini, Ć¼Ć§Ć¼ncĆ¼de yĆ¼zde 30’unu ve dƶrdĆ¼ncĆ¼ ve daha fazla Ƨocuk dĆ¼nyaya getirdiklerinde yĆ¼zde 40’ını geri ƶdemekten muaf tutulacaklardı. (Durham, 1998: 10)
NĆ¼fusunun ƶnemli bir bƶlĆ¼mĆ¼nĆ¼ besleyemeyen, kırsal kesimde yoÄun bir toprak sıkıntısı hissedilen ve 1920’de uygulamaya sokulan kotaya dek ABD’ye ƶnemli miktarda gƶƧ vermiÅ bir Ć¼lke iƧin, ilginƧ bir nĆ¼fus politikası! Mussolini’nin nĆ¼fus takıntısı, 1926-27 ekonomik krizinde tek eÄlencesi Ƨocuk yapmak olan Ä°talyan kırsal yoksullarının dikkatini kriz ve (ABD kapıları gƶƧe kapandıktan sonra kentlere yƶnelen kırsal nĆ¼fus) iÅsizliÄ(in)e karÅı bir oyalama taktiÄi olarak deÄerlendirilmektedir. (de Grazia, 1992: 41-42)
Yine onca teÅvik, iÅe yaramamıÅa benziyor: 1931-35 arasında binde 24 olan doÄum oranı, 1936-40 arasında binde 23.4’e dĆ¼Åecekti. (Durham, 1998: 10)
“Ćok Ƨocuk” takıntısı, Nazi Almanyası’nda ise, “ırkın saflıÄı”na iliÅkin ƶjenik kaygılara eklemlenir.[6]
Nazilerin iktidara geƧer geƧmez uygulamaya koyuldukları ilk ƶnlemlerden biri, evlenmeyi dĆ¼ÅĆ¼nen Ƨiftlere destek iƧin, kadının ƧalıÅmaktan vazgeƧmesi koÅuluyla (koca adayına) faizsiz kredi verilmesini ƶngƶren Haziran 1933 tarihli “Ä°ÅsizliÄi Ćnleme Yasası”ydı. Kredilerin yĆ¼zde 1’lik dilimler hĆ¢linde aylık olarak geri ƶdenmesi ƶngƶrĆ¼lĆ¼yordu; ilk Ƨocuk doÄduÄunda kredinin yĆ¼zde 25’lik dilimi geri ƶdemeden muaf hĆ¢le gelecek, izleyen doÄumlarda aynı oranda baÄıÅıklıÄa yol aƧacaktı. Ancak hemen belirtmeli: bu kredi “herkes” iƧin deÄildi: rejim muhalifleri, kalıtsal hastalık ya da kusurları olanlar krediden yararlanamıyordu!
Evlilik kredilerinin yanısıra, rejim Ƨocuklu aileler iƧin vergi baÄıÅıklıÄı, aile yardımları gibi malĆ® teÅvikler ile ana-Ƨocuk saÄlıÄı kliniklerinin sayısını arttırma gayreti iƧine girdi. 1939’un Anneler GĆ¼nĆ¼’nde dƶrt ya da daha Ƨok Ƨocuk sahibi Aryen annelere Alman Analık madalyaları daÄıtılmaya baÅlandı; bu anneler aynı zamanda Hitler genƧliÄi tarafından selamlanma hakkını elde etmiÅlerdi!
Bu teÅvikler ve onur beratları nĆ¼fus artıÅında belirli bir hızlanma saÄlamıŠolsa da (1933’te binde 59; 1938 ve 39’da binde 81) yine de Ć¼reme hızı, yĆ¼zyıl baÅındakinin bir hayli altında kalıyordu.
Rejim 1933 Mayıs’ında kĆ¼rtaj karÅıtı yasayı takviye ederken doÄum kontrol araƧlarının teminini gĆ¼Ć§leÅtirdi. Bu ƶnlemler savaÅ yıllarında zirve yapacak, gebelik ƶnleyici araƧların Ć¼retim ve satıÅı tĆ¼mĆ¼yle yasaklanırken, kĆ¼rtaj yapmak ƶlĆ¼mle cezalandırılan bir suƧ sayılacaktı.
Ancak doÄum, bedensel ya da zihinsel kalıtımsal bir engeli olmayan Aryen anneler iƧin bir “hak”tı; İƧiÅleri bakanı Wilhelm Erick, Haziran 1933’de bir milyonun Ć¼zerinde Alman’ın Ƨocuk sahibi olmaya uygun olmadıÄını ilan ederek, “Halkımızı genetik deÄerine gƶre derecelendirme cesaretine sahip olmalıyız,” diyordu. Ertesi ay, “yaÅam deÄeri olmayan yaÅamlara” son verilmesini ƶngƶren bir yasa kabul edildi. Ve izleyen 12 yıl iƧerisinde, 200 bin kadar kadın, “volk’un bedeninin tedrici arındırılması” adına zorla kısırlaÅtırıldı.
“Ćjeni” burada durmadı. EylĆ¼l 1935’te Alman Kanı ve Alman Onuru’nu Koruma Yasası gereÄi Aryenlerle Yahudiler arasındaki evlilikler ve cinsel iliÅki yasaklandı; ertesi yıl kabul edilen Evlilik SaÄlıÄı Yasası ise evlenecek Ƨiftlerin Ƨocuklara geƧecek bir hastalık taÅımadıklarına dair bir saÄlık raporuyla mĆ¼racaat etmeleri koÅulu getirildi. (Bu kısıtlama, doÄumları teÅvik adına savaÅın hemen ƶncesinde kaldırılacaktır.)
NĆ¼fusu arttırma takıntısı, boÅanmaları da etkilemekteydi: Nazi Almanyası 1938’de resmĆ® boÅanmanın Ƨiftlerin Ć¼Ć§ yıl boyunca ayrı yaÅadıklarını kanıtlama zorunluluÄuna baÄladı.
NĆ¼fus sorunu, “bekar anneler”i de sorunsal kılmaktaydı. Nazi Almanyası, propagandistlerince “Yahudi ahlĆ¢kı”ndan duƧar, yozlaÅmıŠWeimar Cumhuriyeti’nden bir kopuÅ ilan edilmekteydi; Nazi iktidarının ilk uygulamalarından biri, “mĆ¼stehcen” yayın, resim ve performansların yasaklanması olmuÅtu. Ancak evlilik-dıÅı Ƨocuklara karÅı hĆ¼kĆ¼met ikilemdeydi: savaÅ yaklaÅtıkƧa, konu daha geniÅ bir hoÅgƶrĆ¼ kapsamında deÄerlendirilecek ve Alman kadınların en ƶnemli hizmeti, ulusa “hayatta kalmasını saÄlayacak, ırksal aƧıdan saÄlıklı Ƨocuklar armaÄan etmek” (Rudolf Hess) olarak formĆ¼le edilecekti. (Durham, 1998: 16-18)
FaÅizm ve Kadın Ä°stihdamı
Hem faÅist Ä°talya hem de Nazi Almanya kadınların ƧalıÅması konusunda bir hayli gƶnĆ¼lsĆ¼zdĆ¼r. Bu, kısmen faÅizmin iÅsizlik oranlarını katlayan ekonomik krize bir yanıtıdır: kadınları olabildiÄince evlerine gƶndererek erkek istihdamının ƶnĆ¼nĆ¼ aƧmak.
Ancak bu, faÅist yƶnetimlerle genelde sıkı bir ittifak iƧerisindeki sanayicileri ucuz iÅgĆ¼cĆ¼nden yoksun bırakmak anlamına gelmeyecektir. FaÅizm Ä°talya’da sanayicilere desteÄi, devrimci sendikacılıÄı ezerek, patronlarla iÅƧileri uyumlu bir organizma olarak kurgulayan korporatizmi ve sendikacılıÄın korporatist/faÅist bir versiyonunu devreye sokarak, grev ve iÅƧi eylemlerini yasaklayarak saÄlar. Verili bir noktada erkeklerin Ć¼cretleri o denli dĆ¼Åecektir ki, kadınlar ucuz iÅgĆ¼cĆ¼ kaynaÄı olmaktan Ƨıkacaktır - ƶzellikle de sanayide. Bol ve ucuz iÅgĆ¼cĆ¼, sanayide makineleÅme itimini de yavaÅlatmaktadır.
Ä°talya’da kadınların ƧalıÅmasına karÅı faÅist rejimin tutumu, birkaƧ dĆ¼zlemde aƧıÄa Ƨıkar. Ćncelikle, korporatist ƶrgĆ¼tlenmenin kadınlara yƶnelik ayaÄında: Ocak 1938’de FaÅist Parti tarafından kurulan Fabrika ve Ev Ä°ÅƧileri Seksiyonu (SOLD), kadın faÅistler tarafından kurulmuÅ ve yƶnetilmekteydi.
SOLD yalnızca bir iÅƧi ƶrgĆ¼tĆ¼ olarak iÅlememekteydi; daha Ƨok Ä°talyan kadınları esas iÅlevleri olarak gƶrĆ¼len ev kadınlıÄı ve analık gƶrevlerine hazırlama misyonunu Ć¼stlenmiÅ gƶzĆ¼kĆ¼yordu. Yalnız ƧalıÅan kadınları deÄil, iÅƧi ailelerini de bĆ¼nyesinde toplayan ƶrgĆ¼t, kadınların ev-iƧi ve ev dıÅı gƶrevlerini baÄdaÅtırmak, analık gƶrevi ve ev iÅlerinde onlara destek olmak, sosyal yardım gibi konularda odaklaÅmaktaydı, baÄımsız bir varlık olarak kadın iÅƧiyi genel kadınlık sƶylemi iƧerisinde yok etmeyi hedefliyordu.
SOLD’un yanısıra, kadın iÅƧilere yƶnelik koruyucu tĆ¼zĆ¼k ve yƶnetmelikler de kadın istihdamını sınırlandıracak tarzda iÅlemekteydi. Nihai biƧimini 1934 yılında alan Koruyucu YƶnetmeliÄin iki amacı vardı: kĆ¼Ć§Ć¼klerin ve ƧalıÅan annelerin korunması. Yƶnetmelik kadınlara her tĆ¼rlĆ¼ gece ƧalıÅmasını ve 12 yaÅ altı Ƨocukların ƧalıÅmasını, 12-15 yaÅ arası genƧlerin ise tehlikeli ve saÄlıksız iÅlerde ƧalıÅtırılmasını yasaklıyordu.
Ancak yƶnetmelik en Ƨok ƧalıÅan annelerin korunmasını hedeflemekteydi: gebeliÄin son ayı ve doÄumdan sonra bir ayı kapsamak Ć¼zere zorunlu ve Ć¼cretli iki aylık doÄum izni, annelerin istemeleri durumunda gebeliÄin altıncı ayından itibaren doÄumdan sonra 6 hafta (bĆ¼ro iÅƧileri iƧin 3 ay) Ć¼cretsiz izin hakkı, doÄumla ilgili hastalık durumunda ekstra bir ay daha izin hakkı; elliden fazla kadının ƧalıÅtıÄı iÅyerlerinde emzirme odası zorunluluÄu, emzikli kadınlara Ƨocuk bir yaÅına gelene kadar emzirme izni; doÄum baÅına 150 liretlik doÄum yardımı ile 400 lireti bulan (ortalama iki aylık Ć¼cret) iÅsizlik yardımları… 1938’de iktidar bu yardımları tarım emekƧilerini de kapsayacak Åekilde geniÅletecekti.
Dƶnemin Avrupalı feministlerinin dahi takdirini kazanan kadın-dostu ƶnlemler. Ancak faÅist yƶnetimin antifeminist sƶylemler, ƶzellikle de kadın iÅƧileri yĆ¼kselen iÅsizlik karÅısında evlerine dƶnerek iÅlerini erkeklere terk etmelerine yƶnelik resmĆ® ƧaÄrılar eÅliÄinde gerƧekleÅtikleri ƶlĆ§Ć¼de, “ayırımcı koruma” olarak nitelenmeyi hak ediyorlar. Nitekim, koruyucu ƶnlemler kadın emekƧilerin maliyetini arttırdıkƧa, patronlar iÅe alırken tercihlerini erkeklerden yana kullanmaya baÅlayacaklardı. Ćte yandan, bu sƶylem ve ƶnlemler doÄum yapan kadınları iÅten ayrılma eÄilimine yƶneltirken, geriye dƶnmek istediklerinde, ancak her tĆ¼rlĆ¼ sosyal gĆ¼venceden yoksun, kayıt-dıÅı iÅler bulabileceklerdi. (de Grazia, 1992: 174-178)
Bƶylelikle kadın iÅgĆ¼cĆ¼nĆ¼n toplam iÅgĆ¼cĆ¼ iƧerisindeki oranı tarım sektƶrĆ¼nde 1911-1936 arasında gƶreli sabit kalırken (1911: % 43.2; 1936: % 41.3) sanayide dramatik bir dĆ¼ÅĆ¼Å kaydedilmiÅtir (1911: % 43,9; 1921: % 39.0; 1931: % 34,4; 1936: % 33,1; 1951: % 28) Buna karÅılık hizmet sektƶrĆ¼nde kadın emekƧilerin payı, faÅizmin karÅı propagandasına ve engelleyici ƶnlemlere karÅı tedricen de olsa bĆ¼yĆ¼meye devam etmiÅtir: 1911’deki % 39,5’ten 1936’da % 42,8’e.
Ä°talyan faÅizmi, DuƧe’sinin ƧalıÅmanın kadınları birincil gƶrevlerinden, annelikten alakoyduÄu, kadın doÄasına ters olduÄu, kadın ƧalıÅanlarla rekabetin erkek ƧalıÅanların erilliÄine zarar verdiÄi yolundaki tĆ¼m sƶylemlerine karÅın, kadınları bĆ¼tĆ¼n bĆ¼tĆ¼ne istihdam alanından uzaklaÅtır(a)mamıÅtır. Buna karÅılık, “eril” addedilen mesleklerden men edilmiÅlerdir: kamusal hukuk, politika, askerlik… 1920’de kadınların gemi kaptanı, ticari tekne sahibi, Ć¼st dĆ¼zey memur, diplomat ya da konsolosluk ataÅesi olması yasaklandı. Yasak kısa sĆ¼rede kadınların orta dereceli okullarda yƶneticilik yapması, tarih, felsefe, GrekƧe, Latince, Ä°talyanca ƶÄretmesi yasaklandı. 1928’de hĆ¼kĆ¼met tĆ¼m Ć¼st dĆ¼zey kamu yƶneticilerine iÅe alma ve terfilerde erkek aile reislerini tercih etmelerini tavsiye edecekti. BĆ¼yĆ¼k Kriz’de ise kadınların kamu gƶrevlerine mĆ¼racaatları sınırlandırıldı; Mart 1934’te Ć¼st dĆ¼zey kamu gƶrevlisi kadınların oranı yĆ¼zde 5, tĆ¼m kamu gƶrevlileri arasında ise yĆ¼zde 20 ile sınırlandırıldı. Bu oran bankacılık sektƶrĆ¼nde yĆ¼zde 12, sigortacılıkta ise yĆ¼zde 15 ile sınırlandırılacaktı. Ve nihayet, 5 EylĆ¼l 1938 tarihli yasa, tĆ¼m bĆ¼yĆ¼k ve orta boy kamu ve ƶzel iÅletmelerde kadın istihdamı yĆ¼zde 10 ile sınırlandırıldı. 10’dan az sayıda personel ƧalıÅtıran iÅletmelerde ise kadınların oranı, bu yasayla sıfırlanacaktı.
Ancak Ä°kinci DĆ¼nya SavaÅı’nın eÅiÄinde bu yasa fazla uzun ƶmĆ¼rlĆ¼ olamayacaktı. Erkekler savaÅa doÄru ƧekildikƧe tĆ¼m sektƶrler kadınlara ve genƧlere aƧıldı.
Nazi Almanyası’nda da kadınların istihdamı konusu aynı ƶlĆ§Ć¼de ikircimli gƶzĆ¼kmektedir: Kadının esas gƶrevinin ev iÅleri ve analık olduÄu, rejimin temel dĆ¼sturlarındandır ama ideoloji, I. DĆ¼nya SavaÅı’nda milyonlarca erkeÄin yaÅamını yitirmesi sonrasında belki de hiƧ evlenemeyecek milyonlarca bekar ve dul kadın konusunda dilsiz kalmaktadır.
Hayatın katı koÅulları, geƧimini saÄlamak iƧin ƧalıÅmaktan baÅka Ƨaresi olmayan milyonlarca savaÅ dulunun varlıÄı ve patronların ucuz, uysal kadın iÅgĆ¼cĆ¼ne talebi, Nazi “Kinder, Kuche, Kirsche” idealini aÅındırıyordu; bunun yerine, rejim kadın iÅleriyle erkek iÅlerini birbirinden ayırma iÅine giriÅti. Kız ƶÄrencilerin kadın ƶÄretmenlerce yetiÅtirilmesi, kadın hastaların kadın doktorlara muayene olması bir yere kadar normal karÅılanmalıydı; ancak bir ailede iki ekmek kazanıcısı olması fikri Nazileri yine de irkiltiyordu. Uygunu, kadının evlenir evlenmez iÅten ayrılmasıydı; bunu kimi memuriyet gƶrevlerinin kadınlara kapanması, kadınların kimi aÄır iÅlerde ƧalıÅtırılmasının yasaklanması gibi ƶnlemlerle desteklemeye Ƨabalıyorlardı. Hatta kadın iÅƧiliÄini patronların gƶzĆ¼nde daha az Ƨekici kılmak iƧin “eÅit iÅe eÅit Ć¼cret” uygulaması bile denendi.
Bƶylelikle sınai istihdamda kadın iÅgĆ¼cĆ¼ 1933’de tĆ¼m iÅgĆ¼cĆ¼nĆ¼n % 29.3’Ć¼ iken bu oran ertesi yılın sonunda % 25.5’e dĆ¼Åecekti. Ancak genel iÅsizlik oranlarındaki artıŠgƶzƶnĆ¼nde bulundurulduÄunda, kadın istihdamındaki bu dĆ¼ÅĆ¼ÅĆ¼ tĆ¼mĆ¼yle Nazi ideolojisi ve uygulamalarına baÄlamak zor. Durham (1998: 18) 1933 yılında 4,85 milyon olan sigortalı kadın sayısının, Ć¼Ć§ yıl sonra 5.63 milyona ƧıktıÄına dikkat Ƨekiyor. 1934’de rejimin iÅƧi ƶrgĆ¼tĆ¼ Emek Cephesi’nin kadın seksiyonunun kurulması, kadın iÅƧilerin geri dƶnĆ¼ÅsĆ¼z biƧimde istihdam alanındaki varlıÄını doÄrulamaktadır. Bu nedenle Ƨabalar, kadınları iÅyerlerinden uzaklaÅtırmaktansa, ƧalıÅma ve aile yaÅamlarını baÄdaÅtıracak ve ƧalıÅmanın analık gƶrevlerine zarar vermesini ƶnleyecek ƶnlemlere yƶnelecektir.
Kadın ƧalıÅmasının vaz geƧilmezliÄi, Ä°kinci DĆ¼nya SavaÅı’nın erkek iÅgĆ¼cĆ¼nĆ¼ Ƨekip almasıyla daha da vurgu kazanırken, bir Nazi kadın subayın 1940’ta sarf ettiÄi Åu sƶzler, ideolojinin hayata uyum saÄlayabilmek iƧin nasıl eÄilip bĆ¼kĆ¼lebileceÄini de gƶzler ƶnĆ¼ne sermekteydi: “Kadının yerinin evi olduÄu, inancımızın temel taÅlarından biridir. Ama bĆ¼tĆ¼n Almanya evimiz olduÄuna gƶre, en iyi nerede hizmet veriyorsak orada olmamız gerekir.” (Durham, 1998:19)
Ä°deologların Misogyny’si
Ä°deolojiler kƶÅeli, hayat akıÅkandır. Ancak ideolojiler yine de hayata yƶn verme gayreti iƧindedir.
O zaman sormalı: nedir Alman ve Ä°talyan faÅistlerini kadınların yaÅamına bu denli mĆ¼dahaleye iten? Biraz namlı faÅist ideologların kadınlar konusundaki fikirlerine bakalım mı? Ćnce faÅistlerin Kutsal Kitabı Kavgam’dan baÅlayalım, dilerseniz.
Kavgam’da kadın algısı, ulus safkanlıÄının gĆ¼vencesi, ulus sĆ¼rdĆ¼rĆ¼cĆ¼lĆ¼ÄĆ¼ ve zaafları nedeniyle ulus iƧin taÅıdıÄı tehditten ibarettir.
Kadın, tehdittir; Ć§Ć¼nkĆ¼ her an bir Yahudi onu baÅtan Ƨıkartıp ulusun kanını bozabilir:
“Siyah saƧlı pis Yahudi, saatlerce tehlikeden habersiz olan genƧ kızı gƶzetler. Sonunda bu genƧ kızı kendi adi kanı ile kirletir. Onu mensup olduÄu ırktan Ƨekip alır... Yahudi, hĆ¢kimiyetine almak istediÄi ırkın dayandıÄı bĆ¼tĆ¼n temelleri kƶkĆ¼nden yıkmak ister. Kadın ve genƧ kızların ahlĆ¢klarını bozduÄu gibi, kendi ırkı ile diÄer ırklar arasında ‘kan’ın yaptıÄı seti yıkmak ve ortadan kaldırmak iƧin her tĆ¼rlĆ¼ Ƨareye baÅvurur. Zenciyi Almanya’ya getirenler Yahudilerdi. Hep aynı gizli gaye ve aƧık hedef iƧin hĆ¢lĆ¢ getirmektedirler. Nefret ettikleri beyaz ırkı melezleÅmeden Ƨıkacak piƧleÅme ile yok etmek, onu eriÅtiÄi medeniyet ve siyaset seviyesinden indirmek ve ona hĆ¢kim olmak istemektedirler.”
Sadece Yahudi’den kaƧınmak deÄil; kadınlar dĆ¼nyaya saÄlıklı Ƨocuklar getirmekle yĆ¼kĆ¼mlĆ¼dĆ¼rler. Hastalıklı Ƨocuk da ulusun geleceÄi iƧin bir tehdittir:
“IrkƧı devlet, bugĆ¼n bu konuda yapılması ihmal edilmiÅ veya bilhassa yerine getirilmemiÅ olan Åeylerin tamamını tamir etmelidir. IrkƧı devlet, ırkı toplum hayatının merkezi durumuna getirmeli ve ırkın halis kalmasına nezaret etmelidir. Aynı zamanda, bir milletin en deÄerli malının ‘Ƨocuk’ olduÄunu kabul ve ilĆ¢n etmelidir. Yalnız, saÄlam olanların Ƨocuk yetiÅtirmelerini saÄlamalıdır. IrkƧı devlet Åunu sƶylemelidir: Bir hastalıÄa tutulmuÅ iken ve birtakım bĆ¼yĆ¼k eksiklikleri haiz iken, Ƨocuk yapmak en ayıp bir harekettir. Bu durumda en Åerefli hareketin Ƨocuk yapmaktan vazgeƧmenin olacaÄı anlatılmalıdır. Devletin bu mĆ¼dahale hakkı vardır. ĆĆ¼nkĆ¼ devlete, bir milletin binlerce senelik bir geleceÄi teslim edilmiÅtir. Bu durum karsısında ferdin arzulan bir hiƧten ibarettir. Ferde boyun eÄmekten baÅka yapacak bir iÅ dĆ¼Åmez. Devlet, fikrini aydınlatmak iƧin modern tıp ilminden istifade etmelidir, irsi bir sakatlıÄı bulunan ve bu hĆ¢li zĆ¼rriyetine intikal edecek olanlara nesil yetiÅtirmek hakkına sahip olmadıkları anlatılmalıdır. Aynı zamanda devlet, saÄlam bir kadının Ƨok evlĆ¢t yetiÅtirmek gibi Tanrı’nın bir lĆ¼tfu olan kabiliyetinin, hĆ¼kĆ¼met sisteminin mali siyasetiyle tahdit edilmemesine dikkat etmekle gƶrevlidir. Devlet, Ƨok evlĆ¢t yetiÅtiren ailelerin teÅekkĆ¼lĆ¼ne imkĆ¢n hazırlayacak sosyal Åartlara karÅı gƶsterilmekte olan tembel tutuma ve lĆ¢kaytlıÄa son vermelidir.
Devlet kendini, deÄeri takdir edilemeyecek kadar yĆ¼ksek bir milletin en bĆ¼yĆ¼k koruyucusu bilmelidir.
Devletin dikkati orta yaÅlılardan ziyade Ƨocukların Ć¼stĆ¼nde olmalıdır. Fizik ve ahlĆ¢kƧa saÄlam olmayan bir kimse Ƨocuklarının vĆ¼cudunda kendi sakatlıÄını devam ettirmemelidir. Devletin terbiye yƶnĆ¼nden yerine getireceÄi bĆ¼yĆ¼k bir gƶrevi vardır. IrkƧı devlet, millete terbiye yoluyla, hastalıklı ve zayıf olmanın utanılacak bir hĆ¢l olmadıÄını, aksine kaƧınılacak bir felĆ¢ket olduÄunu ve bencillik sevkiyle bu felĆ¢keti, masum bir ƧocuÄa intikal ettirmenin ise cinayet olduÄunu ƶÄretmelidir. Devlet bu ilkelere gƶre hareket etmek iƧin gayesinin anlaÅılıp anlaÅılmadıÄını, uygun veya uygunsuz bulunduÄunu tahkik ile vakit geƧirmemelidir.”
DĆ¼nyaya Yahudi dƶlĆ¼ olmayan saÄlıklı Ƨocuklar getirmek ise, kadınların devletin gƶzetim ve desteÄinde gerƧekleÅtirmeleri gereken aslĆ® gƶrevidir:
“IrkƧı devlet, erkek Ƨocuklarla olduÄu gibi kızlarla da meÅgul olacaktır. Kızların da eÄitimleri aynı ilkeler dahilinde idare edilecektir. Kızlar iƧin en ƶnemli nokta fiziki eÄitim olmalıdır. Karakterin eÄitim daha sonra gelir. Nihayet fikri eÄitimlerin geliÅmesi meselesi ele alınır. Kız eÄitiminin tek gayesinin, kızı, geleceÄin annesi olarak hazırlamaktan ibaret olduÄu hiƧbir zaman unutulmamalıdır.”
“IrkƧı devletin fert tipi mert, maÄrur; enerji sahibi erkekler ve dĆ¼nyaya gerƧeÄi seven insanlar getirmeye kabiliyetli kadınlardır.”
Bu kadar… Kavgam’da kadınlar iƧin tek ƶngƶrĆ¼len tek iÅlev, ırksal olarak saf, saÄlıklı Ƨocuklar doÄurmaktan ibarettir. “Kadın” kavramının geƧtiÄi diÄer yerlerde ise, “subliminal” bir misogyny yĆ¼kselir buram buram. Kadınlar zaaf yĆ¼klĆ¼, basit, alık, kolay kandırılabilir ve manipĆ¼le edilebilir varlıklardır… NOKTA.
“Halkın bĆ¼yĆ¼k bir ƧoÄunluÄu tıpkı bir kadın ruh hĆ¢li iƧindedir. Bunlar, fikir ve dĆ¼ÅĆ¼nceleri, fiil ve hareketlerden ziyade duyguların doÄurduÄu dĆ¼ÅĆ¼ncelerden Ƨıkarırlar. Bu izlenimler karıÅık olmayıp, gayet basit ve sınırlıdır. Bunların arasında birtakım ince farklar yoktur, sadece sevgi veya kin, hak veya haksızlık, gerƧek veya yalan, olumlu veya olumsuz konular vardır. HiƧbir zaman yarım hissiyata tesadĆ¼f edilmez, iÅte Ä°ngiltere’nin propagandasını idare edenler ƶzellikle bu hususları gayet iyi anlamıÅlardır, Ä°ngiliz propagandasında ÅĆ¼phe doÄuracak yarım tedbirlere rastlanmazdı.”
“GerƧekte ordu ƧaÄdaÅ devrin en Ƨok ihtiyaƧ duyduÄu Åeyi yetiÅtiriyordu: Ä°NSAN. Bir gevÅeme hĆ¢linden, yayılmakta olan bir kadınlaÅma bataklıÄından, her yıl ordunun safları arasından 350.000 genƧ yetiÅiyordu ki, her birinden kuvvet fıÅkırıyordu.”
Kadınların konum ve iÅlevlerine iliÅkin dĆ¼ÅĆ¼nceler Hitler’de doÄrudan ƶjenik kaygılarla biƧimlendirilmiÅse, Mussolini’de ƶjenik ilke gƶrĆ¼lmez; onun misojinisinde Katolisizm ve gelenekƧiliÄe belenmiÅ bir antifeminizm baÅattır:
“Kadın boyun eÄmelidir… Onun devlet iƧindeki rolĆ¼ne dair fikrim, her tĆ¼rlĆ¼ feminizmle zıttır. DoÄal olarak onun kƶle olmasını savunmuyorum, ama ona oy hakkı tanıyacak olsam, benimle alay edilir. Devletimizde onun herhangi bir konumu olmamalı…”
“FaÅist Ä°talya’da Ä°talyan kadınlarının yapabileceÄi en faÅist Åey, Ƨok sayıda Ƨocuk yetiÅtirmektir.”
“Bir kadın ƧalıÅmakla dĆ¼ÅĆ¼Å hĆ¢lindeki bir aileyi, hatta kendini kurtarabilir; ancak genelde bakıldıÄında, ƧalıÅması siyasal ve ahlĆ¢ksal bozulmanın kaynaÄıdır. Bir avuƧ kiÅinin kurtulması, bĆ¼yĆ¼k ƧoÄunluÄun kanı pahasına olur.” (de Grazia, 1992: 168)
“Kadından, bırakın bir tapınaÄı, bir kulĆ¼be inÅa etmesini isteyin, beceremeyecektir.” (de Grazia, 1992:195)
Bunlar “sƶzler”. “Kuram” vb. deÄil. Ama faÅist kuramcılar da var. Rejimlerinin hĆ¼kĆ¼m sĆ¼rdĆ¼ÄĆ¼ Ć¼lkelerde kadınların “ne” olması, ne yapması gerektiÄine iliÅkin “doÄrultuları” veren…
Bunlardan biri, Ä°talyan faÅizminin en yetkin ideologlarından olan Giovanni Gentile’dir. 1922-24 yıllarında kamu eÄitimi bakanlıÄı yapan Gentile, bakanlıÄı dƶneminde kadınlara karÅı keskin bir ayırımcılıÄın baÅlangıcına iÅaret eden kƶklĆ¼ bir eÄitim reformunu baÅlattı.
Gentile’nin faÅizme katkıları bakanlıÄıyla sınırlı kalmamıÅtır: 1923-29 arasında BĆ¼yĆ¼k FaÅist Konsey Ć¼yeliÄi yaptı; Ä°talyan FaÅist KĆ¼ltĆ¼r EnstitĆ¼sĆ¼’nĆ¼ kurup yƶnetti, 1920’li yıllarda faÅist kĆ¼ltĆ¼rĆ¼n biƧimlendirilip yayılması konusunda amiral gemisi rolĆ¼nĆ¼ Ć¼stlenen Giornale critico della filosofia italiana (EleÅtirel Ä°talyan Felsefesi Dergisi)’nın yƶneticiliÄini yaptı; Ä°talyan Asiklopedisi’ni yayınladı. “FaÅist Aydınlar Manifestosu”nu kaleme alan oydu (1925). YaÅamı boyunca Mussolini’ye sadık kalan Gentile’nin fikirleri, DuƧe’yi fazlasıyla etkilemiÅtir. (Lucia Re)
Gentile’ye gƶre, feminizm, ne mutlu ki ƶlmĆ¼ÅtĆ¼. Feminizm ƶlmĆ¼ÅtĆ¼, Ć§Ć¼nkĆ¼ Ć¼zerine temellendiÄi eÅit haklar kavramının modası geƧmiÅti. EÅit haklar hareketinin felsefĆ® temelinin, yani kadın-erkek, tĆ¼m bireylerin bazı temel, doÄal haklarla donanmıŠolduÄu ve seƧilmiÅ temsilcilerin gƶrevinin de bu hakların korunması olduÄu fikrinin bir yanılgı olduÄu, kanıtlanmıÅtı. Dolayısıyla, kadınlar erkeklerden aÅaÄıda varlıklar deÄildi; onlar erkeklerle eÅitti: herhangi bir hakka sahip olmamakta eÅit! Kadınlar ve erkeklerin hakları deÄil, ancak gƶrevleri vardı, Devlet’e karÅı gƶrevler…
Ve Gentile’ye gƶre faÅist devlet demokratik devletin bĆ¼tĆ¼n biƧimlerinden Ć¼stĆ¼ndĆ¼r ve olası tek modern devlet biƧimidir. Gentile faÅist ve modern terimlerini eÅanlamlı olarak kullanmaktadır.
Devam edelim: Gentile feminizm ve eÅit haklar hareketinin ƶlĆ¼mĆ¼nĆ¼n modernitenin temel bir baÅarısı olduÄunu iddia etmektedir; Ć§Ć¼nkĆ¼ bƶylelikle feminizmin bulanıklaÅtırdıÄı erkek ile kadın arasındaki farklılık, kesin hatlarla tanımlanmıÅtır. Netlik, Åeylerin zıtlıklar hĆ¢linde kutuplaÅması her zaman iyidir; muÄlaklık, bulanıklık modern (= faÅist) devleti, faÅist deÄerler hiyerarÅisini tehdit eden unsurlardır. Bir baÅka deyiÅle, sorun salt kadınların toplum iƧerisindeki yerine iliÅkin ataerkil ƶnyargıların kĆ¼meleniÅi deÄildir; faÅizmin dizaynının tesisidir sƶz konusu olan. “FaÅist ideolojik yapının bĆ¼tĆ¼nĆ¼nĆ¼n cinsiyet farklılıÄı temeline yaslandıÄı sƶylenebilir.” (Lucia Re, s.83)
Ancak kadın ile erkek arasındaki farklılık biyolojik deÄil, kĆ¼ltĆ¼rel bir inÅadır: kadın cinsiyetinin sınırlarında yatar. Bu sınır, kadının erkeÄe gƶre “ƶteki oluÅ hĆ¢li”dir; onu erkek nezdinde cazip kılan da bu “ƶtekilik”tir. Gentile’ye gƶre, “ƶteki” olarak kadın bedeni, ancak erkek tarafından arzulandıÄı zaman vardır. Kadın, bireyselliÄini tam da onu elde ettiÄi an yitirir: Ć§Ć¼nkĆ¼ kadın, ancak bir erkeÄe ait olduÄu ƶlĆ§Ć¼de bireydir. BireyselliÄi, bir erkeÄin kadını olarak konumuna denk dĆ¼Åmektedir. BĆ¼tĆ¼n saÄlıklı ve dĆ¼zenli toplumların temelinde aile ve din bulunmaktadır; ailenin etik ve kutsallıÄının gĆ¼vencesi ise, kadındır.
Kadını insan ile Tanrı arasında ƶzverili halka kılan kutsallık, analıktır. Analık kadına iƧkin, ƶzgĆ¼n ve ƶzsel bir Åeydir; ƶyle ki, her bakire, tanımı itibariyle anadır. Bakire Meryem tarafından temsil edilen “bakire analık”a saygı gƶstermeyenler, dĆ¼nyadaki aÅkı sƶndĆ¼rmektedirler.” (Lucia Re, s.85)
Bir baÅka faÅist ideolog, sosyolog Ferdinando Loffredo Politica della Famiglia’sının (1938) temel argĆ¼manı, kadınların ƶzgĆ¼rleÅmesinin (eÄitim gƶrmeleri ve ev dıÅında ƧalıÅmaları) tĆ¼m modern toplumlar Ć¼zerindeki etkisi, yıkıcı olmuÅtur. Yalnızca doÄum oranlarındaki dramatik dĆ¼ÅĆ¼Åler nedeniyle deÄil; aynı zamanda kadınların fiziksel ve ruhsal yabancılaÅması, onların evlerine ve aile yaÅamına yabancılaÅmasını getirmiÅtir beraberinde. Loffredo’ya gƶre faÅist Ä°talya da bu yıkımdan azade deÄildir; gerƧi Ä°talya kadın ƶzgĆ¼rlĆ¼ÄĆ¼ konusunda ƶrneÄin Fransa ve Sovyetler BirliÄi’ndeki kertede yıkıcı sonuƧlarla karÅılaÅmak durumunda deÄildi; ƶrneÄin Ä°talyan bakanlarının kadın partililere seslenmek yĆ¼kĆ¼mlĆ¼lĆ¼ÄĆ¼ yoktu; ailenin hiyerarÅik yapısı feminist ƶrgĆ¼tlerin tehdidi altında deÄildi; eÅit haklar yasası gibi bir Åey sƶz konusu olamazdı. Ama yine de, kadınlara tanınan sınırlı ƶzgĆ¼rlĆ¼kler bile rejim iƧin bir tehdit oluÅturuyordu.
Loffredo’ya gƶre yılın dƶrtte Ć¼Ć§Ć¼ boyunca bedeninde bir bebeÄi bĆ¼yĆ¼ten, organizmasının salgısıyla onu besleyen, yeni yetmeliÄe kadar ƧocuÄu eÄiten kadının erkekle aynı eÄitimi alması, bir saƧmalıktan ibaretti.
Loffredo kadının yerinin evi olması gerektiÄi konusunda o denli kararlıydı ki, daktilonun icadının aile yapısının ƧƶzĆ¼lmesine yol aƧan en zararlı olaylardan biri olduÄunu ileri sĆ¼rmektedir. Ona kalırsa kadınlar aÅırı beden dĆ¼ÅkĆ¼nlĆ¼ÄĆ¼ne yol aƧan, Ć¼reme sistemine zarar veren, kadınların dikkatini Ƨocuk bakımından baÅka yere yƶnelten ve kadını yuvadan dıÅarı Ƨıkartan spor dahi zararlıydı.
Loffredo, bozulma ve yozlaÅmanın ƶnĆ¼ne geƧebilmek iƧin faÅist rejime bir dizi ƶneride bulunmaktadır: Kadın baba ya da koca, bir erkeÄe mutlak tabiiyet iƧinde olmalıdır: manevĆ®, kĆ¼ltĆ¼rel ve iktisadĆ®… MeslekĆ® ve orta ƶÄretim kapıları kadınlara kesin olarak kapanmalı, onları yetkin ev kadınları hĆ¢line getirecek ƶzel eÄitim programları dizayn edilmeliydi. Kadının evinin dıÅında ƧalıÅma hakkı, faÅist devlet tarafından ev dıÅında ƧalıÅmama hakkı olarak revize edilmeli, kamuoyu, “zorunluluÄu kanıtlanmıŠbir gerekƧe olmadıkƧa, iÅe gitmek iƧin evinden Ƨıkan, erkeklerle rasgele iliÅki iƧinde olan, sokaklarda dolaÅan, tramvaya binen, fabrika ve bĆ¼rolarda yaÅayan kadınları lanetleyecek Åekilde eÄitilmelidir.” (Lucia Re, “Fascist Theories of ‘Woman’ and the Construction of Gender”, Robin Pickering-Iazzi (der.), Mothers of Invention, Women, Italian Fascism and Culture, University of Minnesota Press, 1995, ss.86-88)
Mussolini gibi Hitler de akıl hocalarından yoksun deÄildi. ĆrneÄin devletin erkek savaÅƧılara dayandıÄını ve kadınların etkisinden uzak olması gerektiÄini savunan Alfred Rosenberg; kendilerine en uygun gƶrevler olan hizmetkarlıÄa dƶnebilmeleri iƧin kadınların Yahudi eÅitlik kavramından kurtarılması gerektiÄini savunan Gottfried Feder; Hitler’in ƶjenik coÅkusunu paylaÅan ĆĆ§Ć¼ncĆ¼ Reich’ın kƶylĆ¼ lideri ve tarım bakanı Walther DarrĆ©, “doÄru” Ć¼remenin ƶnemine dikkat Ƨekerken, Alman kızların saÄlıklı, safkan ve Ƨok sayıda Ƨocuk doÄurmak Ć¼zere eÄitilmesi gerektiÄini sƶylĆ¼yor. (Durham, 1998: 13)
“FaÅizm(ler)”de Kadın
20. yĆ¼zyıl ortası Ä°talyan ve Alman faÅizmlerinin kadınların toplum iƧerisindeki yerine iliÅkin gƶrĆ¼Å ve uygulamalarının genelde ataerkil mantıÄa boyun eÄmekle birlikte, hem hayata geƧiriliÅ tarzları dolayısıyla da sonuƧları, hem de dayandıkları rasyoneller aƧısından nĆ¼anslarla ayırt edildiklerini gƶrdĆ¼k. Nazizm’in kadınlardan birincil beklentisi “ırk”ı saf tutmaları, Alman ulusu iƧin saÄlıklı ve bol Ƨocuk doÄurmaları iken, faÅizmin kaygısı daha Ƨok feminizmin “yıkıcı” etkilerinin izale edilmesi gibi gƶzĆ¼kmekteydi.
Nazi Almanyası ve Ä°talyan faÅizmiyle eÅzamanlı olmakla birlikte daha “liberal” bir gelenek iƧerisinde boy veren Britanya faÅizmi ise, ƧaÄdaÅlarına gƶre Ƨok daha “feminizan” vurgular iƧermektedir.
Ćncelikle, Britanyalı faÅistlerin ilk ƶrgĆ¼tĆ¼, British Fascisti (BF), BolÅevik Devrimi’nden Ć¼rken ve Ä°ÅƧi Partisi’nin yĆ¼kseliÅe geƧmesinden kaygılanan muhafazakĆ¢r saÄ bĆ¼nyesinde, savaÅ sırasında ambulans hemÅiresi olarak ƧalıÅan bir kadın, Rotha Linton Orman tarafından kurulmuÅtur (1923).
Ancak iki savaÅ arası Britanyası’nda en etkili faÅist ƶrgĆ¼tlenme, muhafazakĆ¢rlıktan tĆ¼mĆ¼yle kopamamıŠolan BF deÄil, Ä°ÅƧi Partili eski bir bakan olan Oswald Mosley tarafından kurulan Ekim 1932’de kurulan Ƨok daha vurgulu bir anti-semit ve korporatist hatta ƶrgĆ¼tlenen Britanya FaÅistler BirliÄi (BUF)’dir.
Ä°ngiltere’deki Ƨok-partili sistemi laÄvetme ve korunmacı ekonomi politikalara dayalı korporatist bir sistem kurma emellerini gizlemeyen, Yahudilerin ekonomik ve kĆ¼ltĆ¼rel yaÅamdaki etkilerini kırmaya yeminli, Alman Nazizmi ve Ä°talyan faÅizmine hayranlıÄını her vesileyle dile getiren (ve her ikisinden de malĆ® yardım alan) BUF kurucusu Mosley’in kadınlar konusundaki gƶrĆ¼Åleri ikircimlidir. 1932’de partisinin “erkek gibi erkekler, kadın gibi kadınlar” istediÄini vurgularken, 10 yıl sonra, tutuklandıÄında BUF’un tam bir kadın-erkek eÅitliÄinden yana olduÄunu aƧıklayacaktı. (Durham, 1998: 21)
Tutukluluk koÅullarının zorlaması, ya da seƧimlerin sĆ¼rdĆ¼ÄĆ¼, Ć¼stelik de gĆ¼Ć§lĆ¼ bir SĆ¼frajet hareketine yataklık yapmıŠbir Ć¼lkede kadınları “Ć¼rkĆ¼tmemek” adına bir takıyye… Belki. Ancak BUF’un kadınların toplumsal yaÅama, hatta karar alma mekanizmalarına katılması, ƧalıÅması ya da Ƨocuk yapması konusundaki fikirleri, Alman ve Ä°talyan hempalarından oldukƧa farklıdır. ĆrneÄin, partinin Ć¼lkedeki meslek dallarının 23 korporasyon hĆ¢linde ƶrgĆ¼tlenmesi ve bu korporasyonların kendilerini ilgilendiren konulardaki karar mekanizmalarına katılmalarını ƶngƶren programında, ev kadınlarının da korporasyonlardan birini oluÅturması ve diÄer korporasyonların kendilerini ilgilendiren kararlarında (ƶrn. et, sĆ¼t fiyatları) sƶz sahibi olması ƶngƶrĆ¼lmektedir.
Ćte yandan, BUF ideologları, partilerinin kadınları “kuluƧka makineleri” olarak gƶrmediklerini ısrarla vurgulamaktadır: Kadınlar diliyorlarsa ƧalıÅmalıdırlar; kuÅkusuz, kendilerine uygun iÅlerde, hem de erkeklerle eÅit Ć¼cretlerle… Sorun, onların geƧim sıkıntısı yĆ¼zĆ¼nden ƧalıÅmak zorunda kalmamalarıdır: Korporat devlet, erkeklere daha yĆ¼ksek bir geliri gĆ¼vence altına alarak ƧalıÅmayı kadınlar iƧin bir zorunluluk olmaktan, bir seƧim olmaya yƶneltecektir. Korporat devlet, ev kadınlarına ƧalıÅan kadınlarla eÅit bir statĆ¼ verecek ve kendi korporat ƶrgĆ¼tleri aracılıÄıyla parlamento dahil farklı dĆ¼zlemlerde temsil edilmelerini saÄlayacaktır. Ev kadınları korporasyonu, kadınların temsil organı olmanın yanısıra, kadınlara “ev sanatları”, analık, saÄlık ve hijyen gibi konularda eÄitim verecektir.
Yanısıra, BUF kadınların yoÄun olarak ƧalıÅtıkları pamuklu ve yĆ¼nlĆ¼ dokuma sektƶrlerinde temsil edilmeleri saÄlanacak, evlenen kadınların iÅten ƧıkartılamayacaÄını, doÄum sonrası en az dƶrt aylık Ć¼cretli izinden yararlanabileceklerini ƶngƶren bir Ä°Å Yasası hazırlanacaktı.
1935 tarihli bir baÅka broÅĆ¼rde (Women and Fascism- Kadınlar ve FaÅizm) BUF ev kadınlarının korporasyonları aracılıÄıyla temsilini bir kez daha vurguluyor, kadınların yetenekleri ve ulusal gereksinimlerin gerektirdiÄi iÅlerde ƧalıÅmasının desteklendiÄini belirtiyordu. Dahası, faÅizm, tıp, mimarlık, mĆ¼hendislik, Ƨocuk bakımı, hukuk ve ev idaresi gibi mesleklerde daha fazla kadına gereksinim duyulduÄunu kabul ediyor, kentlerin ve evlerin tasarımında kadınların oynayacaÄı rolĆ¼ ƶnemsediÄini vurguluyordu…
Ćzetle, Britanya faÅizmi ailenin gelir dĆ¼zeyini yĆ¼kselterek kadınları ekmeÄi kazanmak iƧin ƧalıÅma zorunluluÄundan kurtarırken, ev kadınlarının haklarını da korporatif ƶrgĆ¼tlenmeleri sayesinde korumayı vaad ediyordu. Buna karÅılık, ƧalıÅmayı tercih eden kadınlara karÅı herhangi bir ayırımcılık sƶz konusu olmayacak; eÅit Ć¼cret, kadın doÄasıyla uyumlu iÅler, hamilelik sırasında korunmadan yararlanacaklardı. Yetenekli genƧ kadınlar yƶnetici olarak eÄitileceklerdi.
BUF’un doÄum kontrolĆ¼ karÅısındaki tutumu da Alman ve Ä°talyan hempalarınınkinden farklıydı. 1936’da yayınlanan 100 Soruda FaÅizm baÅlıklı broÅĆ¼rlerinde, doÄum kontrolĆ¼ne iliÅkin bilimsel bilginin arzu eden herkesin eriÅimine aƧık olması gerektiÄini -ƶjenik ve (doÄum kontrolĆ¼nĆ¼n Britanya aile yapısını Ƨƶkertmeye yƶnelik bir ‘Yahudi icadı’ olduÄu yƶnĆ¼ndeki ifadeler gibi) antisemit tınılara karÅın- belirtiyorlar, baÅka yerlerde de “doÄum kontrolĆ¼nĆ¼ tĆ¼mĆ¼yle kiÅisel bir sorun olarak gƶrdĆ¼klerini, faÅist yƶnetimde devletin doÄum oranlarını yĆ¼kseltmekten yana olmakla birlikte, “aile mahremiyetine mĆ¼dahale etmeyeceÄi”nin gĆ¼vencesini veriyorlardı. BUF’un nĆ¼fusu arttırma politikası, Ƨok Ƨocuklu ailelere maddĆ® teÅvikler biƧimini almaktaydı.
GƶrĆ¼ldĆ¼ÄĆ¼ Ć¼zere, Britanya faÅizminin kadınlar karÅısındaki tutumu, Alman ve Ä°talyan kafadarlarınınkinden bir hayli farklıydı: Mary Allen ve Norah Elam gibi 20. yĆ¼zyıl baÅlarındaki sĆ¼frajet mĆ¼cadelesinin ƶncĆ¼ isimlerini faÅist hareket saflarına Ƨekecek kadar farklı. Ćyle bir farklılık ki, eski bir sĆ¼frajet sempatizanı Mary Richardson’a sĆ¼frajet ƶnder Sylvia Pankhurst’e mektubunda, Ä°talyan faÅizminin kadınlara yƶnelik tutumunun Britanya faÅizmiyle kıyaslanamayacaÄını, Ć§Ć¼nkĆ¼ “Ä°talya’da kadınların durumunun hiƧbir zaman Britanyalı kadınlarınkine benzemediÄini” yazdıracak kadar farklı. FaÅist kadın yazar Anne Brock Griggs de benzer bir tonda, Nazilerin kadın ƶÄretmenleri gƶrevden aldıÄı yolundaki haberler karÅısında kaygılarını dile getiren bir BUF Ć¼yesini “farklı bir ırksal geleneÄin, kadınlara yƶnelik”, Ä°talyan ve Alman tutumlarının Britanya’yla karÅılaÅtırılmasını olanaksız kıldıÄı sƶzleriyle teskin ediyordu. (Durham, 1998: 20-24).
“Geri Dƶnen” FaÅizm ve Kadınlar: Avrupa’nın FaÅizm HĆ¢lleri
20. yĆ¼zyıl sonlarında Batı/Kuzey kapitalizmindeki neoliberal dƶnĆ¼ÅĆ¼mlerle atbaÅı muhafazakĆ¢r reaksiyon ile ırkƧılıÄın yĆ¼kseliÅe geƧmesi ve bunun bir gƶstergesi olarak Ä°kinci DĆ¼nya SavaÅı Alman ve Hitler faÅizmleriyle Ć¼nsiyetlerini gizlemeyen neo-faÅist partilerin Avrupa’nın baÄrında hızla yĆ¼kselmesi, Avrupalı entelektĆ¼ellere “FaÅizm geri mi dƶnĆ¼yor?” sorusunu sordururken, Toplumsal AraÅtırmalar Yeni Okulu ve Eugene Lang College’da (New York) felsefe doƧent doktoru Chiara Bottici bu soruya, “Aslında faÅizm hiƧ gitmemiÅti ki…”, yanıtını veriyor:
“FaÅizmden anladıÄımız, ideolojiye adını vermiÅ ve onu aƧıktan benimsemiÅ olan tarihi rejim ise, bundan, bu konseptin sadece Ä°talya’da 1922 ile 1943 arasında hĆ¼kĆ¼m sĆ¼ren siyasi rejime uygulanabileceÄi sonucuna varmalıyız. Ancak bunu sƶylemek, laf kalabalıÄından ileri gitmez: ‘Ä°talyan faÅist rejimi’ eÅittir ‘Ä°talyan faÅist rejimi.’ Yani ‘Tarih asla tekerrĆ¼r etmez, dolayısıyla faÅizm kategorisini bu baÄlam dıÅında uygulamaya dƶnĆ¼k her giriÅim baÅarısız olmaya yazgılıdır.’ Bunu sƶylemek, tarihƧiler iƧin yerinde bir uyarı olabilir ama ya toplum ve siyaset teorisyenleri iƧin? FaÅizm konsepti, farklı iktidar biƧimleri Ć¼zerine dĆ¼ÅĆ¼nĆ¼p bunları karÅılaÅtırmanın sezgisel bir aracı olabilir mi?
EÄer faÅizmden anladıÄımız, 1922-43 arası Ä°talya krallıÄında cisimleÅen ve gƶrĆ¼nĆ¼r hĆ¢le gelen bir siyasi model ise, Ƨok farklı bir sonuca ulaÅırız. Bu iktidar biƧimini karakterize eden ƶzellikleri ele alalım: hiper milliyetƧilik, ırkƧılık, maƧoluk, lider kĆ¼ltĆ¼, “ƧƶkĆ¼Å ve yeni siyasal rejimde yeniden doÄuÅ” miti, siyasi dĆ¼Åmanlara karÅı Åiddetin Åu veya bu Åekilde aƧıktan benimsenmesi ve devlet kĆ¼ltĆ¼. Ä°Åte o zaman bu iktidar biƧiminin, 1943’te formel olarak ortadan kalkmasından sonra, farklı biƧimlerde ve Åekillerde, sadece Avrupa’da deÄil baÅka yerlerde de nasıl var olmaya devam ettiÄini aƧık bir Åekilde gƶrebiliriz. FaÅist partilerin nasıl varlıÄını sĆ¼rdĆ¼rdĆ¼ÄĆ¼nĆ¼, faÅist sƶylemlerin nasıl yayıldıÄını ve savaÅ sonrasında dĆ¼nya Ƨapında ortaya Ƨıkan farklı rejimlerin, formel olarak faÅizmi benimsemeksizin nasıl faÅist ƶzellikler sergilediÄini gƶrebiliriz.
GĆ¼nĆ¼mĆ¼ze gelirsek, TrumpƧ’ılıÄın, temsili demokrasinin formel ƶzelliklerine saygı, serbest piyasa ideolojisi ile popĆ¼list sƶylemin bir birleÅimi ve bir yandan devletin aygıtlarına yoÄun Åekilde baÅvururken diÄer yandan devleti eleÅtirme paradoksu gibi belirli hususiyetler ile birlikte, bir ideoloji olarak faÅizmin neoliberal bir biƧimini nasıl temsil ettiÄini gƶrebiliriz. Ancak aynı zamanda aÅırı milliyetƧilik, sistematik ırkƧılık, maƧo-popĆ¼lizm ve Åiddetin ƶrtĆ¼k Åekilde meÅrulaÅtırılması gibi, faÅizme mahsus ƶzellikler de sergilemektedir. Toplamda, faÅizmi, modern iktidarın bir eÄilimi ve onun devlet egemenliÄi mantıÄını ise, Karstik bir nehir gibi, formel kurumların altından akan ama ne zaman bir aƧıklık bulsa daima en yıkıcı formunda patlak veren bir eÄilim olarak deÄerlendirmeliyiz.”[7]
Sosyalist blokun 20. yĆ¼zyıl sonlarına doÄru ƧƶzĆ¼lĆ¼ÅĆ¼, sermaye hareketlerinin “kĆ¼reselleÅme” olarak vaftiz edilen dizginsizleÅmesinden Ƨok daha fazlasına yol aƧtı: sosyalizmin kendisine dayattıÄı sınırlardan bu yolla kurtulan kapitalizm, neoliberal formunda emeÄe ve emeÄin kazanımlarına karÅı pervasız bir saldırı baÅlatırken, aynı zamanda bilinen “burjuva demokrasisi”nin de sonunu ilan ediyordu. SeƧimler (en “demokratik” denilen Ć¼lkelerde dahi) Berlusconi, Sarkozy, Trump gibi arrivistlerin at koÅturduÄu bir “show business”a dƶnĆ¼ÅĆ¼rken, “parlamenter demokrasi”nin kendini savunacaÄı ilkeler giderek aÅınıyordu. GĆ¼nĆ¼mĆ¼z “saĔında popĆ¼lizm, muhafazakĆ¢rlık, aÅırı saÄ ve faÅizm gibi kavramlar arasındaki sınırlar iyice muÄlaklaÅırken saÄ politik zemin iyiden iyiye kayganlaÅmıÅtır.
Ilımlıdan aÅırıya, “demokrat”tan faÅiste tĆ¼m saÄı kaygan bir eÄik dĆ¼zlem iƧine Ƨeken bu siyasal gƶrĆ¼ngĆ¼, tarihƧi, arkeolog ve siyasal dĆ¼ÅĆ¼nĆ¼r Neil Faulkner’a “1930’ların bu filminin aÄır Ƨekimde yeniden gƶsterimde olduÄu da doÄru gƶrĆ¼nĆ¼yor. Ekonomik durgunluk, artan toplumsal Ć§Ć¼rĆ¼me, uluslararası dĆ¼zende bir kırılma, artan silahlanma ve savaÅ harcamaları ve eli kulaÄında bir iklim felaketi ile, belki de 1930’larınkinden daha zorlu bir dĆ¼nya kapitalist krizi ile yĆ¼z yĆ¼zeyiz,” dedirten zeminde gerƧekleÅmektedir:
“Emek hareketleri -sendikalar ve kitlesel sosyalist partiler- 35 yıllık neoliberalizm sĆ¼recinde zayıfladılar. Krizin sillesini yiyen ƧoÄu ƧalıÅan insan, kolektif mĆ¼cadeleyle direnebilmelerini saÄlayacak etkili mekanizmaların yokluÄunu Ƨekiyor. Toplumsal yaÅam atomizasyon, yabancılaÅma ve Ć¼mitsizlik ile karakterize oluyor. Bu, milliyetƧilik, ırkƧılık, faÅizm ve savaÅ iƧin verimli bir zemin yaratıyor.
SaÄın hiƧbir ƧƶzĆ¼mĆ¼, ƶnerecek hiƧbir Åeyi yok. Siyasetlerinin ƶzĆ¼ bu nedenle iÅƧi sınıfını birbirine dĆ¼ÅĆ¼rmekten, kadınları, yoksulları, engellileri, etnik azınlıkları, MĆ¼slĆ¼manları, LGBT bireyleri, gƶƧmenleri, mĆ¼ltecileri vb. gĆ¼nah keƧisi yapmaktan ibaret. Farklı yerlerde farklı biƧimler alıyorlar. ABD’de Trump. Ä°ngiltere’de Brexit. Fransa’da Le Pen. Almanya’da AfD. Ama mesajın ƶzĆ¼ aynı. Ve silahlı Ƨetelerin sendikaları, solu ve azınlıkları bastırmaya dƶnĆ¼k Åiddeti ve baskısı ile bunun topyekĆ»n faÅizme dƶnme potansiyeli var.”[8]
Evet, gĆ¼nĆ¼mĆ¼z faÅizmi, sosyalist sistemin ƧƶkĆ¼ÅĆ¼ ile birlikte kapitalist sistemin “tarihin sonu”nu ve kendisinin ebedĆ®liÄini ilan ediÅinden kısa bir sĆ¼re sonra iƧine sĆ¼rĆ¼klendiÄi ve neredeyse 10 yıldır debelendiÄi krize bir tepkidir: “KĆ¼resel kapitalizm 2008 BĆ¼yĆ¼k Resesyonu ile derin bir yapısal krize girdi, 1930’dan beri en kƶtĆ¼ kriz. ABD’de Trump’Ƨılık, Ä°ngiltere’de Brexit, Avrupa Ƨapında ve dĆ¼nya genelinde (Ä°srail, TĆ¼rkiye, Filipinler, Hindistan ve diÄer yerler gibi) neo-faÅist ve otoriter partilerin ve hareketlerin artan etkisi, kĆ¼resel kapitalizmin krizine aÅırı saÄ bir yanıt arz ediyor,” diyor California Ćniversitesi’nde Sosyoloji, KĆ¼resel ĆalıÅmalar ve Latin Amerika ĆalıÅmaları profesƶrĆ¼ William I. Robinson. Kriz nedeniyle konumlarını yitirme, iÅsiz kalma, aÅaÄı doÄru mobilite tehdidiyle karÅı karÅıya kalan Kuzey’li emekƧiler ve orta sınıflar, inandırıcı bir sol alternatifin yokluÄunda[9], gĆ¼venliÄi neo-faÅizan yabancı-dĆ¼Åmanı, Ä°slĆ¢mofobik, muhafazakĆ¢r ve izolasyonist gƶrĆ¼Ålerinde aramaktadırlar: “FaÅizm, akut kapitalist kriz dƶneminde, kitlesel korku ve endiÅeyi ABD ve Avrupa’da-gƶƧmen iÅƧiler, MĆ¼slĆ¼manlar ve mĆ¼lteciler gibi-gĆ¼nah keƧisi hĆ¢line getirilen topluluklara yƶnlendiren psikososyal mekanizmalara dayanıyor. AÅırı saÄ gĆ¼Ć§ler bunu, yabancı dĆ¼ÅmanlıÄına dayanan bir sƶylem repertuvarı, ırk/kĆ¼ltĆ¼r Ć¼stĆ¼nlĆ¼ÄĆ¼ iƧeren gizemli ideolojiler, idealize ve uydurma bir tarih anlatısı, binyılcılık, ve savaÅı, toplumsal Åiddeti ve tahakkĆ¼mĆ¼ adeta kutsayan militarist ve erkekƧi bir kĆ¼ltĆ¼r Ć¼zerinden yapıyor.”[10]
GƶƧmen karÅıtı sƶylemlerin Fransa, Almanya, BelƧika ve Hollanda’da neo-faÅist partilerin seƧmen tabanını geniÅletmesi, 1990’lardan itibaren yabancı (gƶƧmen) dĆ¼ÅmanlıÄının Avrupa’da (ve Ƨok geƧmeden ABD’nde de) neofaÅizmin temel gĆ¼ndem maddesi hĆ¢line gelmesini saÄladı. Milletvekilleri aracılıÄıyla Avrupa Ć¼lkelerinin parlamentolarında -ve Avrupa Parlamentosu’nda- ƶzellikle MĆ¼slĆ¼man Ć¼lkelerden gelen gƶƧe karÅı daha sert ƶnlemler talep eden sesler yĆ¼kselirken -ve ırkƧı partiler koalisyon ortakları olarak iktidarlara katıldıkları ƶlĆ§Ć¼de bu ƶnlemler devreye sokulurken- bu tutumun sokaklardaki yansımaları da kısa sĆ¼rede kendini hissettirmeye baÅlayacaktı: Yalnızca Almanya’da, 1991’de Hoyerswerda’daki sıÄınmacı hostelinin kundaklanması; AÄustos 1992’de Rostock’da gƶƧmen mahallesinde Ƨıkartılan yangın; Mayıs 1993’te Solingen’de beÅ TĆ¼rk’Ć¼n ƶlĆ¼mĆ¼yle sonuƧlanan kundaklamayı hatırlamak yeterlidir.
Neo-faÅist Åiddet, kısa sĆ¼rede tĆ¼m Avrupa’yı sararken (ABD ve Rusya bundan muaf deÄildir, faÅizan genƧlik ƶrgĆ¼tleri hem yoksullaÅan “beyaz” mahallelerden hem de sosyal medya Ć¼zerinden hızla bĆ¼yĆ¼rken, faÅist partilere de ilgi artmaktadır.
Ancak 90’lı yıllardaki anket ve araÅtırmalar, aÅırı saÄa ilginin cinsiyet-temelli olarak farklılık gƶsterdiÄini gƶzler ƶnĆ¼ne sermektedir:ĆrneÄin, 1989 Berlin eyalet seƧimlerinde eski bir SS askeri tarafından kurulan Republicaner (REP / CumhuriyetƧi) Parti, erkeklerin yĆ¼zde 10.8’inin, buna karÅılık kadınların yĆ¼zde 5.9’unun oylarını alabilmiÅti. Fransa’da 1986 parlamento seƧimlerinde erkeklerin yĆ¼zde 12’si Le Pen’in Ulusal Cephe’sini desteklerken bu oran kadınlarda yĆ¼zde 7’de seyrediyordu. Baba Le Pen seƧmen tabanını geniÅletirken dahi, kadın oylarıyla erkek oyları arasındaki farklılık sĆ¼regidiyordu: 1988 baÅkanlık seƧimlerinde Le Pen erkek oylarının yĆ¼zde 13’Ć¼nĆ¼ alırken, kadınlardan alabildiÄi oyun oranı yĆ¼zde 6’da kaldı. Ulusal Cephe Le Pen yƶnetiminde olduÄu sĆ¼rece, kadın oylarıyla erkeklerinkiler arasındaki bu aƧıÄı kapatamayacaktı. (Durham, 1998: 55-56)
Ä°ki olgu, bu durumu tersine Ƨevirecektir: Ä°lki, neo-nazi, neofaÅist partilerin kadınlara yƶnelik sƶylemlerini gƶzden geƧirerek kadın taleplerine daha duyarlı kılma yƶnĆ¼nde Ƨaba sarf etmeleri ve buna koÅut olarak yƶnetimlerinde kadınların aÄırlıÄının artması; ikincisi ise, 21. yĆ¼zyıl baÅlarından itibaren radikal Ä°slĆ¢mcı Åiddetin Batı dĆ¼nyasında kendini yoÄun bir biƧimde hissettirmeye baÅlamasıyla birlikte, MĆ¼slĆ¼man Ć¼lkelerden gelen gƶƧmenlere yƶnelik tepkinin Ä°slĆ¢mofobi biƧimini alması.
Ćnce ilkine bakalım: Ä°kinci DĆ¼nya SavaÅı sonrasında, yani faÅist rejimlerin yenilgiye uÄratılmasından sonra ƧeÅitli Avrupa Ć¼lkelerinde yeniden boy gƶsteren neo-nazi, neo-faÅist yƶnelimli parti ve hareketlerin kadınlar konusunda baÅlangıƧta seleflerinin misojinizminden ƶteye geƧebildikleri sƶylenemez. ĆrneÄin aÅırı saÄcı Alman Reich Partisi (DRP)’nin 1958 programında kadınların ancak acil durumlarda evleri dıÅında ƧalıÅabilecekleri kaydediliyor, parti genƧleri Amerikan etkisine karÅı uyarırken, genƧ erkekleri “cesur”, genƧ kızları ise “saf” olmaya ƧaÄırıyordu. Medyanın “ahlĆ¢ksız” yayınlardan arındırılması, Alman neo-nazilerinde bir takıntı hĆ¢lindeydi; kĆ¼rtaj karÅıtı tutumları bir “ata mirası” olarak sĆ¼regidiyordu; ta ki, Republikaner partili kadınlar parti programında 1990’daki “Kadınlarla erkekler eÅit haklara sahiptir. Kendini gerƧekleÅtirme hakkı hem kadınlar hem de erkekler iƧin geƧerlidir. Bu, ƶzellikle meslek hayatı iƧin geƧerlidir,” yolundaki deÄiÅikliÄi dayatana dek.
Alman (neo-)Nazilerinin geleneksel (ve fakat kendi saflarındaki kadınlar tarafından kimi itirazlarla karÅılanan) misojinist tutumları (kĆ¼rtaj karÅıtlıÄı, antifeminizm, kadınların analık rollerine vurgu, ev kadınlıÄı ve anneliÄin devlet teÅvikleri aracılıÄıyla desteklenmesi…) Avrupalı diÄer hempalar tarafından da paylaÅılıyordu[11].
Ancak 2000’li yıllara gelindiÄinde, bu alanda kimi ƶnemli deÄiÅiklikler yaÅandı. Avrupa’nın faÅizan/faÅist partilerinde kadınlar ƶne Ƨıkmaya baÅladılar. Fransız Ulusal Cephe’yi babası Jean-Marie Le Pen’den devralan ve Fransa’daki 2017 CumhurbaÅkanlıÄı seƧimlerinin ikinci turunda oyların yĆ¼zde 35’ini alan Marine Le Pen, belki de bu kadınlar arasında en yaygın bilineni. Marine Le Pen’in, babası dƶneminde Ulusal Cephe’nin oldukƧa dĆ¼ÅĆ¼k olan kadın desteÄini yĆ¼kselttiÄi ve aradaki farkı kapattıÄı biliniyor. Bƶylelikle, babası kadınların ancak yĆ¼zde 5-6’sının oyunu alabilirken, Marine Le Pen kadınlar arasındaki oy oranını yĆ¼zde 26’ya Ƨıkarttı; Ć¼stelik kadın ve erkek oyları arasındaki farkı da kapattı. Marine Le Pen’in bunu “kadın hakları” ajandasını gƶƧmen/Ä°slĆ¢m karÅıtlıÄıyla baÄdaÅtırmasındaki baÅarıya baÄlıyor ƧoÄu yorumcu. 8 Mart’ta (2017) RTL’e verdiÄi rƶportajda Ä°slĆ¢mcı kƶktenciliÄin kontroluna karÅı kadınların hakkını savunuyorum,” diyordu ƶrneÄin. “Kadınlar diledikleri gibi giyinebilmeli, etek ya da Åort..”[12]
Ćstelik Marine Le Pen tek deÄil. Ne Fransa’da ne de Avrupa’da. YeÄeni Marionne MarĆ©chal-Le Pen, Ć¼Ć§Ć¼ncĆ¼ kuÅak Le Pen olarak 2012’de 23 yaÅında iken seƧildiÄi Fransız Parlamentosu’nda politik misyonunu sĆ¼rdĆ¼rĆ¼rken, partisi Ulusal Cephe’de teyzesinin “fazla ılımlı” bulduÄu politikalarına eleÅtirilerini dile getirmeye baÅladı.
Almanya’da EylĆ¼l 2017 seƧimlerinde bĆ¼yĆ¼k baÅarı kazanıp Ć¼Ć§Ć¼ncĆ¼ bĆ¼yĆ¼k parti olarak parlamentoya giren AfD (Almanya İƧin Alternatif Partisi) eski eÅbaÅkanı Frauke Petry, seƧimin hemen ardından partisinden istifa etmiÅ olsa da, eski eÅbaÅkan, LGBTI kimliÄini gizlemeyen Alice Weidal ile birlikte, partinin seƧmen tabanını, ƶzellikle de kadın seƧmenlerin sayısını dikkate deÄer ƶlĆ§Ć¼de arttırabildi.
IrkƧı vurgularıyla ƶne Ƨıkan NorveƧ Ä°lerici Parti’nın lideri, bir dƶnemin maliye bakanı Siv Jensen de, kendisini Thatcher tarzı bir serbest piyasa muhafazakĆ¢rı, partisini “klasik liberal, hatta Ƨok demokrat” olarak tanımlasa da, “sinsi” Ä°slĆ¢mileÅme karÅısında yurttaÅları uyarmayı bir parti politikası olarak benimsemesi ve Ä°srail’e verdiÄi ateÅli destekle “anaakım saÄ”dan yolunu ayırıyor.
Danimarka Halk Partisi lideri Pia Kjaersgaard da muadilleri gibi sıkı anti-gƶƧmen politikalarıyla temayĆ¼z ediyor, 2000 yılında Danimarka’nın euro’yu para birimi olarak benimsemesine karÅı yĆ¼rĆ¼ttĆ¼ÄĆ¼ baÅarılı kampanyayla anımsanıyor.[13]
Britanya’nın faÅist partisi Britain First’Ć¼n kadın lideri Jayda Fransen ise tavizsiz ırkƧı ve Ä°slĆ¢m karÅıtı gƶrĆ¼Åleriyle tanınıyor.
FaÅizmin “kadın yĆ¼zĆ¼”, hiƧ kuÅku yok ki “aÅırı saÄın Åiddete eÄilimli, eril yĆ¼zĆ¼”nden rahatsız olan kadın seƧmenleri[14] aÅırı saÄa ikna etmeye yƶneliktir.[15] Ve aÅırı saÄa destek veren kadın oylarındaki yĆ¼kselme trendi, bu tip parti ve hareketlerin saƧaklardan merkeze doÄru taÅınmasında etken oluyor.
Bu nedenle de bu hareketler, aƧık ayırımcı, kadın dĆ¼Åmanı sƶylemleri geri Ƨekmekte, kadınların aktif siyasete girmeleri desteklenmekte, ƧalıÅma, Ƨocuk sahibi olma gibi konularda “tercih” vurgusu ƶn plana Ƨıkmakta, hatta LGBTI hakları gĆ¼ndeme getirilmektedir. 2015 seƧimlerinde 4 milyon oy alan Brexit yanlısı ırkƧı UKIP bĆ¼nyesinde ƶrneÄin, bir LGBT grubu bulunuyor. Hem partilileri LGBT’ye iliÅkin konularda eÄitmek, hem de dıÅa karÅı partinin “homofobik” olmadıÄını kanıtlamak iƧin.[16]
Kadınların son yıllarda ırkƧı, faÅist partilere ilgisinin artmasının ikinci etkeni ise, hiƧ kuÅkusuz, giderek yaygınlaÅan Ä°slĆ¢mofobi. Ya da “yabancı/gƶƧmen dĆ¼ÅmanlıÄı”, ırkƧılık gibi ayırımcılık biƧimlerinin Avrupa Ć¼lkelerindeki “MĆ¼slĆ¼man ƶteki”ne yƶnelmesi. Ä°Åin ilginƧ yanı, ƶrneÄin Fransız ya da Alman, Ä°ngiliz vb. erkeklerin kadınlara yƶnelik Åiddet ve cinsel saldırıları karÅısında genellikle sessiz kalan faÅistlerin[17], saldırgan MĆ¼slĆ¼man Ć¼lke kƶkenli biri olduÄunda, feminist kesilmeleri. 2015 yılbaÅı gecesi Kƶln’de yaÅanan toplu tacizi bahane ederek gƶƧ konusunda bir referandum ƧaÄrısı yapan Marine Le Pen, “Korkarım ki gƶƧmen krizi kadın haklarında sonun baÅlangıcını iÅaret ediyor,”[18] diyor ƶrneÄin Opinion dergisine verdiÄi rƶportajda. Bu konuda yalnız deÄil; “Avrupa saÄı uzun sĆ¼redir hicab’ı ataerki simgesi olarak gƶrĆ¼yor. Daha yakın zamanlarda ise MĆ¼slĆ¼manların mahallelerinde eÅcinsel ve kadınlara yƶnelik saldırıların Avrupa deÄerleri aƧısından bir tehdit teÅkil ettiÄini vurgulamaya baÅladı.”[19]
Peki ya ABD?
Avrupa saÄı Ć¼zerinde bu kadar durup da Trump’ın ABD’sinden sƶz etmemek olmaz.
Neoliberalizm 1980’lerde Reaga-Thatcher ikilisi eliyle kesin zaferini ilan ettiÄinde, emekƧilerin, yoksulların ve kadınların ellerinden tĆ¼m kazanımlarını geri almaya yƶnelik bir toplumsal-kĆ¼ltĆ¼rel dalganın yĆ¼kseliÅine de tanık olduk. Kendilerini “yeni-muhafazakĆ¢r” (neo-con) olarak tanımlayan yeni tip ideologlar, serbest piyasaya tam iman etmiÅken, ateizm, feminizm ve aÅırı liberalizm elinde fazlasıyla aÅındıÄını dĆ¼ÅĆ¼ndĆ¼kleri ahlĆ¢ksal deÄerlere dƶnĆ¼Å Ć§aÄrısı yapıyorlardı topluma: kĆ¼rtaj karÅıtlıÄı, evlilik ve aile baÄlarının kutsanması, genƧ kızların evliliÄe kadar bekaretlerini muhafaza etmeleri, Ƨok Ƨocuklu ailelere dƶnĆ¼Å, kiliseye dƶnĆ¼Å, LGBTI dĆ¼ÅmanlıÄı, gƶƧmen karÅıtlıÄı…
Ä°Åin ilginƧ yanı, kadınların bu hareketler iƧinde baÅat bir yer tutmalarıydı. “Ä°lginƧ”, lafın geliÅi. Yoksa ABD’nde kadınlar ƶteden beri saÄcı taban ƶrgĆ¼tlerinde baÅat rol oynayagelmiÅlerdir: ABD feminizminin kƶklerinde kısmen orta sınıf kadın ƶrgĆ¼tlerinin alkolĆ¼n yasaklanması, fuhÅun ƶnlenmesi vb. konusundaki eylemlerini kapsayan “AhlĆ¢kĆ® DiriliÅ” hareketinin yattıÄı gƶz ƶnĆ¼nde bulundurulduÄunda, bunda ÅaÅılacak bir Åey yoktur.
“Kadınlar en azından McCarthy dƶneminden bu yana saÄ kanat hareketlerde baÅat olageldiler,” diyor Michelle Goldberg. Ve sosyalbilimci Abby Scher’den aktarıyor: “1950’lerin baÅları boyunca taban antikomĆ¼nist aktivistlerin bĆ¼yĆ¼k bƶlĆ¼mĆ¼, kadınlardı.” 1980-90’larda hareketin sĆ¼rmesini olanaklı kılan yerel eylemcilerin ƧoÄunluÄunu da kadınlar oluÅturmaktaydı.[20] “Kartal Forumu”yla EÅit Haklar Yasası’na (ERA) karÅı amansız bir haƧlı seferi baÅlatan Phyllis Schlaffly, kadınlara evlerine dƶnĆ¼p yuvalarının uysal melekleri, mĆ¼Åfik anaları olma iÅini yeniden ƶÄretme misyonunu Ć¼stlenen Ruth Carter Stapleton, Anita Bryant, Marabel Morgan saÄcı kadınların “antifeminist” cihadının 1980-90’lı yıllardaki baÅkomutanlarıydı.[21] Bu kez “ABD BaÅkanları’nın en cinsiyetƧisi” ƶdĆ¼lĆ¼nĆ¼ hak eden Donald Trump’a yedeklenen ABD’li neo-con kadınlar muhafazakĆ¢r vaazları ile “feministƧe” yaÅam tarzları arasında keskin bir ƧeliÅki sergileseler de[22], ana argĆ¼manlarını feminizm karÅıtlıÄı Ć¼zerinde temellendirmektedirler. Phyllis Schlaffly, ƶrneÄin, 1970’lerin sonları, 80’lerin baÅlarında EÅit Haklar Yasası’na karÅı savaÅım yĆ¼rĆ¼tĆ¼rken, yasanın kadınlara zorunlu askerlik getireceÄi ve kocaları eÅleri ve Ƨocuklarına olan malĆ® yĆ¼kĆ¼mlĆ¼lĆ¼kten kurtararak kadınlara zarar vereceÄi tezlerini iÅlemekteydi. Ä°zinden giden neo-con kadınlar da argĆ¼manlarını feminist taleplerin kadınlara zararlı olduÄu savına dayandırıyorlar:
• KĆ¼rtajın kadınlara zarar verdiÄi: Amerika’nın Kaygı Duyan Kadınları ƶrgĆ¼tĆ¼, ƶrneÄin, kĆ¼rtajın depresyon, kaygı ve meme kanserine yol aƧtıÄı, serbest bırakılmasının bu semptomların yaygınlaÅmasına yol aƧtıÄını ileri sĆ¼rĆ¼yor.
• Silahları sınırlandırmaya yƶnelik yasanın kadınlara zararlı olacaÄı: BaÄımsız Kadınlar Forumu sƶzcĆ¼sĆ¼, Ocak 2013’te silah bulundurmayı sınırlandırmaya yƶnelik yasanın cinsiyetler arasındaki kuvvet dengesini, silahlı bir kadının saldırganlara karÅı daha avantajlı olduÄunu ileri sĆ¼rmĆ¼ÅtĆ¼.
• GenƧ Ć¼niversiteli kadınların feministlere karÅı Ƨıkma ve kadın araÅtırmaları mĆ¼fredatını sorgulamaya teÅvik edilmesi: ClareBooth Luce Politika EnstitĆ¼sĆ¼, ƶrneÄin, muhafazakĆ¢r kadın ƶÄrencileri eÄitiyor ve feminist Vajina Monologları’nın sahnelenmesinin engellenmesi konusunda teÅvik ediyor. Feminist yaklaÅımın kadınları “cinsel organlarına indirgerken”, kadınları gerƧekten gĆ¼Ć§lendirmenin yolunun “yĆ¼rekte ve akılda” yattıÄını ƶne sĆ¼rĆ¼yorlar.
• Kadınlara KarÅı Åiddet Yasası’nın eleÅtirisi: BaÄımsız Kadınlar Forumu, kuruluÅundan bu yana, “aile-iƧi Åiddetin temel nedeninin cinsiyetƧilik olduÄu varsayımıyla baÄdaÅmadıkları iƧin, uyuÅturucu kullanımı, psikolojik bozukluklar ve evlilik sorunları gibi kanıtlanmıŠÅiddet nedenlerine Ƨok az fon ayrılmasını ƶngƶren” bu yasaya karÅı Ƨıkıyor.[23]
SonuƧ Olarak…
GƶrĆ¼ldĆ¼ÄĆ¼ Ć¼zere yeni-muhafazakĆ¢rlık, ahlĆ¢kƧılık, din, milliyetƧilik, ırkƧılık, yabancı dĆ¼ÅmanlıÄı, Ä°slĆ¢mofobi gibi girdilerden beslenen neo-faÅist hareketlerin kadınlarla iliÅkisi oldukƧa karmaÅık. BizatihĆ® kadınları, Ć¼stelik de neredeyse iki yĆ¼zyıllık bir “kadın mĆ¼cadeleleri” tarihinin kazanımlarının meyvalarını devÅirmiÅ kadınları iƧermeyi arzuladıkları ƶlĆ§Ć¼de, geleneksel misojin karakterlerini zaman zaman bir hayli esnetmek, eÄip bĆ¼kmek zorunda kalıyorlar. Ćte yandan, orta-alt sınıf kadınların neoliberal dƶnĆ¼ÅĆ¼mlerin yıkıcı sonuƧlarından kaynaklanan kaygılarını, hoÅnutsuzluklarını (Ƨeperlerden merkeze yƶnelik gƶƧ dalgası, iÅsizlik, yoÄunlaÅan geƧim sıkıntısı, kadın ticareti, uyuÅturucu kullanımı, sokak Åiddeti ve suƧ oranlarındaki artıŅ) manipĆ¼le ederken, kadınların mobilizasyonundan da bĆ¼yĆ¼k ƶlĆ§Ć¼de yararlanmazlık edemiyorlar. FaÅizmin gƶvdesi, bƶylelikle kadınlaÅıyor. KadınlaÅırken de kadınlara itici gelmeyecek sƶylemleri benimsiyor… Ya da benimser gƶzĆ¼kĆ¼yor.
ĆĆ¼nkĆ¼ faÅizm pragmatik, akıÅkan ve demagojik bir gƶrĆ¼ngĆ¼dĆ¼r. Umberto Eco, onun “dĆ¼Å kırıklıÄı ve Ƨaresizlik duygusu iƧindeki bir ‘orta sınıfa’, ekonomik bunalımdan ya da politik aÅaÄılanmadan mustarip ve alt toplumsal katmanların baskısından korkan bir sınıfa ƧaÄrıda bulunduÄunu vurgularken ana karakteristiklerini “gelenek kĆ¼ltĆ¼, issasyonalite, eylem-merkezcilik, anti-entelektĆ¼alizm, farklılık korkusu, milliyetƧilik, aÅaÄılanmıÅlık duygusu, savaÅ ruhu, popĆ¼list seƧkincilik, machismo, parlamentoya inanƧsızlık, basitleÅtirici bir yeni sƶylem” [24] olarak sıralar. Ćyle gƶzĆ¼kĆ¼yor ki faÅizm, bu karakteristikleri, iƧinde boyverdiÄi dƶnemin koÅullarına gƶre serbest nazım yeniden ve yeniden dizayn edebilmektedir. Nitekim, ortalama insanın en yontulmamıŠhissiyatına seslenen demagojik (ve irrasyonel) ƶzelliÄi, kendisini ƧeliÅkilerini aƧıklamak ya da ƶzeleÅtiriye tabi tutmak gibi ƧapraÅık iÅlemlerden azade kılmaktadır.
Nitekim, akademik, feminizan, LGBTI-duyarlı, hatta Ƨevreci vurgularla yola koyulan ve baÅlangıƧta “profesƶrler partisi” olarak adlandırılan Alman neo-faÅist AfD, sıÄınmacılar krizinin patlak vermesiyle birlikte, toplumsal tabanını deÄiÅtirerek yeni bir sƶyleme yƶnelecekti: YıldızoÄlu’nun deyiÅiyle, parti, “geleneksel faÅist partilerin kĆ¼ltĆ¼rlerine Ƨok benzeyen eklektik, ırkƧı, yabancı dĆ¼Åmanı, giderek daha Ƨok ataerkil (LGBT evliliklerine karÅı) bir kĆ¼ltĆ¼r ve rakip siyasi liderlere hakaret etmeyi doÄal sayan, Åiddet ƶÄeleri iƧeren, 1930’lardan bu yana duyulmamıŠbir dili birleÅtiriyor. Nazi, SA kadrolarının taÅıdıÄı hanƧerinin kabzasına kazılı “Her Åey Almanya iƧin” sloganı, AfD toplantılarında da duyuluyor.”[25]
“AB’ye tam Ć¼yelik” perspektifiyle TĆ¼rkiye’yi “vesayet rejimi”nden kurtararak demokratikleÅtirmek ve ƶzgĆ¼rleÅtirmek, KĆ¼rt sorununu ƧƶzĆ¼me kavuÅturmak sƶylemleriyle yola Ƨıkan bir partinin nelere dƶnĆ¼ÅebileceÄine birinci elden tanık olan bizler iƧin bu dƶnĆ¼ÅĆ¼mĆ¼ anlayabilmek, hiƧ de zor deÄil!
29 Aralık 2017 16:55:01, İstanbul.
N O T L A R
[1] Newroz, Ocak 2018… Ä°stanbul ĆzgĆ¼r Ćniversite’de 13 Ocak 2018’de yapılan konuÅma…
[2] Otto Weininger
[3] Sol Haber Portalı, “AKP’li Yazar: Bu KuÅak Devletin Anasını AÄlatır”, 10 EylĆ¼l 2017… http://haber.sol.org.tr/toplum/akpli-yazar-bu-kusak-devletin-anasini-aglatir-209058
[5] Aktaran: Victoria de Grazia, How Fascism Ruled Women, Italy 1922-1945. University of California Press, 1992: 41.
[6] Hitler, Kavgam’da “ırk”ı bozan tehditlerden biri olarak gƶrdĆ¼ÄĆ¼ fuhuÅ ve cinsel aÅırılıklara karÅı mĆ¼cadele iƧin genƧlerin olabildiÄince erken evlendirilmesini va’zeder. EvliliÄin amacı, tĆ¼rĆ¼ ve ırkı korumaktır. Ancak tek baÅına evlilik yeterli deÄildir; aynı zamanda cinselliÄin erken uyanmasını ƶnlemek iƧin eÄitim de gereklidir. Ve hiƧ kuÅkusuz, yozlaÅmıÅ, mĆ¼stehcen kĆ¼ltĆ¼re karÅı mĆ¼cadele… “Tiyatro, sanat, edebiyat, sinema, basın, afiÅler ve vitrinler Ć§Ć¼rĆ¼yen dĆ¼nyamızın bĆ¼tĆ¼n tezahĆ¼rlerinden arındırılmalı ve ahlaksal, siyasal ve kĆ¼ltĆ¼rel fikirlerimizin hizmetine sokulmalıdır. (…) KiÅisel ƶzgĆ¼rlĆ¼k hakkı, ırkı koruma gƶrevinin ƶnĆ¼nde geriler.” (Mein Kampf, 1969: 234) Ahlaksal Ć§Ć¼rĆ¼menin sorumlusu ise, tabii ki Yahudilerdir: “Modern Almanya’da yĆ¼zbinlerce kiÅi, Åeytani bir neÅeyle, kanıyla kirleterek halkından ƧalacaÄı saf kızlar iƧin pusuya yatmıŠYahudiler tarafından baÅtan Ƨıkartılıyor.” Hitler’e gƶre tek bir kutsal hak vardı: kanı en saf hĆ¢liyle koruma hakkı.” KƶÅe baÅlarında satılan doÄum kontrol hapları, en saÄlıklı Almanların ƧoÄalma haklarını ellerinden almaktaydı. Ve geleceÄin devleti, ırkı merkeze yerleÅtirerek yalnızca saÄlıklı olanların Ƨocuk sahibi olmasını saÄlayacak, saÄlıksızların dĆ¼nyaya Ƨocuk getirmesi, saÄlıklıların ise getirmemesi bir onursuzluk addedilecekti. (Mein Kampf, 1969: 365-7)
[7] Cihan Aksan-Jon Bailes, “FaÅizm Geri mi DƶnĆ¼yor?”, 15 Aralık 2017… http://yenidenatilim.com/fasizm-geri-mi-donuyor-cihan-aksan-ve-jon-bailes/3251/
[8] a.y.
[9] “Demokrat/sol/sosyal demokrat/sosyalist yaftalı partilerin Kuzey Amerika ve Avrupa’da neoliberal politikaların ÅampiyonluÄunu yaptıÄı unutulmamalı.
[10] a.y.
[11] KĆ¼rtaj karÅıtlıÄı sık sık, gƶƧmenlerin hızlı Ć¼remesi korkusu karÅısında “ulusal kimliÄi koruma” tınısıyla yĆ¼klenir. Jean-Marie Le Pen, 1986’da Daily Mail’e verdiÄi rƶportajda: “Ćok daha fazla Fransız annenin Fransız bebekler doÄurup Ć¼lkeyi Fransızlarla doldurmasını istiyoruz ve evlerinde oturup gururlu, saÄlıklı insanlar yetiÅtirmeleri iƧin onlara para ƶdeyeceÄiz,” diyordu. (Durham, 1998:66)
[12] Aamna Mohdin, “Marine Le Pen’s plan to lure French women to the far right is working”, Quartz, 8 Mart 2017… https://qz.com/926336/le-pen-is-slowly-destroying-the-consensus-that-soft-hearted-women-vote-left/
[13] “Women of the Far Right”, Vogue,10 Nisan 2017… http://www.vogue.co.uk/gallery/women-of-the-far-right-politics-europe.
[14] Ä°sveƧ ve Hollandalı toplumbilimcilerin 17 Avrupa Ć¼lkesinde yĆ¼rĆ¼ttĆ¼ÄĆ¼ ve 2015 sonlarında Patterns of Prejudice dergisinde yayınlanan bir araÅtırma, kadınların aÅırı saÄa oy vermedeki gƶnĆ¼lsĆ¼zlĆ¼klerinin, baÅka etkenlerin yanı sıra, bu partilerin tarihsel olarak Åiddete yatkınlıklarından kaynaklandıÄını ortaya koymuÅtu. (Somini Sengupta, “On Europe’s Far Right, Female Leaders Look to Female Voters”, The New York Times, 2 Mart 2017… https://www.nytimes.com/2017/03/02/world/europe/political-strategy-for-europes-far-right-female-leaders-wooing-female-voters.html.)
[15] Yine de bĆ¼tĆ¼n kadınların “Åiddetten arınmıŔ bir gƶrĆ¼ntĆ¼yĆ¼ arzuladıklarını sƶylemek olanaksız. Alman neo-nazileri arasında 1991’de kurulan Alman Dazlak Kızlar Cephesi (SFD) mensubu kadınlar, ırkƧı saldırılarda aktif rol almakta, ƶrneÄin. (Durham, 1998: 63)
[16] “Far-right Millennials: What Drives Young Women To Extreme Politics?” Marie-Claire… http://www.marieclaire.co.uk/reports/far-right-millennials-507601.
[17] Britain First liderlerinden Jayda Fransen’in parti lideri Paul Golding’in adının karıÅtıÄı bir cinsel taciz vakasını ƶrtbas etmeye ƧalıÅtıÄı yakın zaman ƶnce medyaya yansımıÅtı. (“Britain First’s Jayda Fransen ‘tried to halt sex assault complaint’, The Guardian, 2 Aralık 2017. )
[18] Somini Sengupta, “On Europe’s Far Right, Female Leaders Look to Female Voters”, The New York Times, 2 Mart 2017… https://www.nytimes.com/2017/03/02/world/europe/political-strategy-for-europes-far-right-female-leaders-wooing-female-voters.html.)
[19] a.y.
[20] Michelle Goldberg, “Women in Conservative Politics: The Original Mama Grizzlies”… https://www.thedailybeast.com/women-in-conservative-politics-the-original-mama-grizzlies
[21] 20. yĆ¼zyıl sonlarına doÄru “Neo-con” Amerikan saÄının antifeminist “cihad”ı konusunda bkz: Andrea Dworkin, Right Wing Women, Perigee Books, 1982.
[22] Yeni neo-con “star”lardan Christine O’Donnell ƶrneÄin… Åƶyle tanımlanıyor: “Yalnızca lezbiyen bir kız kardeÅi olan LGBTI-karÅıtı bir eylemci deÄil. Aynı zamanda bekar, Ƨocuksuz ve Hıristiyan rock Åarkıcısı David Hust’la aynı evi paylaÅan bir aile deÄerleri Åampiyonu. HĆ¼kĆ¼metin toplumsal cinsiyet eÅitliÄini saÄlama yƶnĆ¼ndeki giriÅimlerinin ƶnĆ¼nĆ¼ kesmek iƧin Ƨabalayan bir ƶrgĆ¼t iƧin canla baÅla ƧalıÅıp, kadınların “zarafetle kocalarına teslim olmaları”nı va’zediyor. Ancak Intercollegiate Ä°ncelemeler EnstitĆ¼sĆ¼’nde (ISI) iÅe girip cinsiyeti nedeniyle ayırımcılıÄa uÄradıÄı hissine kapılınca MedenĆ® Kanun’un XII. maddesi gereÄi 6.9 milyon dolarlık bir tazminat davası aƧmakta duraksamadı. Avukatı dava dilekƧesinde Åƶyle yazıyordu: “ISI’nin toplumsal cinsiyet rollerine iliÅkin belirli bir yorumu benimseyen muhafazakĆ¢r inanƧlarına gƶre, Bayan O’Donnell’in kurumda ƧalıÅtıÄı sırada ISI kadınların bir erkeÄin gƶzetimi altında ƧalıÅması ve bir erkeÄin yƶnetim ya da yetkesi altında olmaksızın yetke sahibi kılınmaması gerektiÄine iliÅkin kurumsal inancını ifade etmiÅtir.” (Michelle Goldberg, a.y.)
[23] Ronnie Schreiber, “How Conservative Women’s Organizations Challenge Feminists in U. S. Politics”… www.scholarsstrategynetwork.org
[24] Umberto Eco, “Ur-FaÅizm ya da Sonsuz FaÅizm”, B. Brecht, U. Eco, I. Ehrenburg, FaÅizm Yazıları, Ćtopya Yay., 2001, ss.47-53.
Yorum Ekle