“Sessizce bir tĆ¼rkĆ¼ sƶylĆ¼yoruz iƧimizde bir yaraya bakarak.” [2] 1) Ćncelikler sizi tanıyabilir miyiz? En zor soru… 1956 Ä°st...
“Sessizce
bir tĆ¼rkĆ¼ sƶylĆ¼yoruz
iƧimizde bir yaraya bakarak.”[2]
1) Ćncelikler sizi tanıyabilir miyiz?
En zor soru… 1956 Ä°stanbul doÄumluyum. Aslında hiƧ ƶnemi olmasa da; ana tarafından Ćerkes, baba tarafından BoÅnak; yani Osmanlı’nın ƧƶkĆ¼Å sĆ¼recinin yollarını kesiÅtirdiÄi iki farklı, ama farklı olduklarının “farkında olmayan”, asimile olmuÅ iki kĆ¼ltĆ¼rĆ¼n Ć¼rĆ¼nĆ¼yĆ¼m. Ä°stanbul’un 60’lı yıllarında geƧen oldukƧa bir Ƨocukluk; bol kitaplı, bol hayalli, bol Åiir-ƶykĆ¼ denemeli, dĆ¼Åperest bir ilkgenƧlik; Deniz GezmiÅ’lerin idam gecesi (15 yaÅında olmalıyım) dĆ¼zene ilk baÅkaldırı… 70’li yılların coÅkusu iƧinde hızlı bir siyasallaÅma…
Liseyi Ä°stanbul’da bitirip Ć¼niversite iƧin Paris’e gittim. Ä°Åe bakın, o yıl eÄitim reformu tasarısına karÅı tĆ¼m Ć¼niversiteler bir yıl boyunca grevdeydi. Zaten okuldan daha ƶnemli Åeylerin varlıÄını keÅfetmiÅim; Paris’te okumaktan Ƨok, sendikacılık (CGT’nin TĆ¼rkiyeli iÅƧiler seksiyonu, FKP Ć¼yeliÄi/militanlıÄı, TĆ¼rkiyeli iÅƧiler arasında ƧalıÅmalar… GƶzĆ¼mĆ¼z-kulaÄımız, aklımız fikrimiz memlekette. Bir yandan da grev dalgası sona erip Ć¼niversiteler yeniden aƧılınca, Paris VIII (Vincennes) ve Paris X (Nanterre) Ć¼niversitelerinde sosyoloji ƶÄrenimi gƶrĆ¼yorum. Ama fazla uzun sĆ¼rmedi… 1977’de yurda “kesin dƶnĆ¼Å” yaptım. Nisan sonları olmalı. Ve 1977 1 Mayıs’ında, 500 bin kiÅi ile birlikte Taksim’deydim. Galiba rĆ¼zgĆ¢rın bize karÅı dƶndĆ¼ÄĆ¼ gĆ¼n…
1977-80 arası bir yandan kitap ve dergi yayıncılıÄı (Havass, ardından SĆ¼reƧ Yayınları), bir yandan da Ä°stanbul Ćniversitesi’nde Antropoloji ƶÄrenciliÄi. Mitingler, yĆ¼rĆ¼yĆ¼Åler, eylemler… 12 EylĆ¼l darbesi olanca karanlıÄıyla Ć¼zerimize ƧƶreklendiÄinde, ƶÄrencilik de sona erdi, yayıncılık da… 12 EylĆ¼l’Ć¼n karanlıÄı daÄılmaya baÅladıktan sonra, bir sĆ¼re daha SĆ¼reƧ yayınlarını devam ettirmeye ƧalıÅtık arkadaÅlarla birlikte. Ama iklim hepten deÄiÅmiÅti. SSCB’nin ve ardından sosyalist sistemin daÄılıÅı, birden her yerden pıtrak gibi biten “tƶvbekĆ¢rlar”, darbe rejiminin zindanlarında bedenleri hurdahaÅ edilmiÅ yoldaÅların dıÅarı Ƨıktıklarında uÄradıÄı dĆ¼Å kırıklıÄı; sol saflarda bir BeyoÄlu iptilası… Ä°lk kitabım NiƧin Feminizm DeÄil? (kĆ¼Ć§Ć¼k bir kitapƧık) bu yıllarda yaygınlaÅan feminizme yƶnelik Marksist bir eleÅtiriydi.
80’lerin karanlıÄı bƶylece geƧti. Yayınevi kapandıktan sonra Ƨeviriye verdim kendimi; onlarca Ƨevirim yayınlandı ƧeÅitli yayınevlerinde: roman, araÅtırma-inceleme, hatta Åiir. Bu arada dergilerde yazılarım yayınlanıyor; kadın sorunu Ć¼zerine. Feministlerle sert tartıÅmalar yaÅıyoruz… 89’daydı sanırım, Ä°stanbul’da bir kadın kurultayı gerƧekleÅti. Sosyalist ve feminist kadınlar arasında bir kopuÅ gerƧekleÅti.
90’larda Ć¼niversiteye dƶnmeye karar verdim. Ankara’ya gƶƧ… Hacettepe Ćniversitesi Antropoloji BƶlĆ¼mĆ¼nde yĆ¼ksek lisans ve doktora. O yıllarda aynı Ć¼niversitede ƶÄretim elemanı olarak ƧalıÅmaya baÅladım. Bu arada yıllar ƶncesinin, 70’li yılların tanıÅtıÄımız, sĆ¼rgĆ¼nden dƶnmĆ¼Å Temel (Demirer)’le bir 1 Mayıs Meydanı’nda yeniden karÅılaÅma.
Temel ile Ankara’da bereketli bir birlikteliÄimiz oldu: Siyah Beyaz gazetesi, ĆzgĆ¼r GĆ¼ndem, ĆzgĆ¼r Ćniversite, ĆÄretim Elemanları Sendikası (ĆES) ve 90’ların yĆ¼kselen KĆ¼rt, ƶÄrenci ve iÅƧi hareketlerine Ankara’dan var gĆ¼cĆ¼mĆ¼zle katılım. Dƶrt Latin Amerika yolculuÄu. Davalar, yargılanmalar… BaÅta Ankara olmak Ć¼zere memleketin dƶrt bir bucaÄında ve KĆ¼rdistan’da yĆ¼zlerce, belki de binlerce dostumuz, evladımız oldu, eylemler boyunca. Bir sĆ¼re ĆDP ile buluÅtuk.
2010’lu yılların baÅlarında “gƶrdĆ¼ÄĆ¼m lĆ¼zum Ć¼zerine” H.Ć.’den ayrıldım. Bir sĆ¼reliÄine A.Ć. Latin Amerika AraÅtırmaları Merkezi, ardından da Ä°stanbul Yeditepe Ćniversitesi’nde ƶÄretim gƶrevleri… “Bu suƧa ortak olmayacaÄız” bildirisinin kopardıÄı fırtınalar iƧinde akademik hayatım “resmen” sonlandı.
2017’de Temel’le birlikte Ä°stanbul’a nakl-i mekĆ¢n eyledik. O gĆ¼n bugĆ¼ndĆ¼r bu keÅmekeÅler kentinde, yazı, panel-sƶyleÅi, yargılanma iÅleriyle uÄraÅıyoruz… Ćyle anlaÅılıyor ki bizlere “emeklilik” yok!
2) Sibel Ćzbudun Antropoloji bilimi Ć¼zerinde derin araÅtırmalarıyla bilinir? Sizi bu insan bilim dalını araÅtırmaya gƶtĆ¼ren neydi?
Antropolojiyle sanırım 17 yaÅlarında, Frederick Engels’in Ailenin, Devletin, Ćzel MĆ¼lkiyetin Kƶkeni kitabı aracılıÄıyla tanıÅtım. “Bu kitapta yazılanlar Ć¼niversitede hangi bƶlĆ¼mde okutuluyor?” diye sorduÄumda aldıÄım yanıttı antropoloji. Paris’teki ƶÄrenciliÄim sırasında denk dĆ¼ÅĆ¼remedim (meÄer Fransa’da “etnoloji” adı altında okutulurmuÅ!) ama TĆ¼rkiye’ye geri dƶndĆ¼ÄĆ¼mde girdiÄim Ć¼niversite sınavlarında tek tercih yapmıÅtım: Ä°.Ć. Antropoloji bƶlĆ¼mĆ¼. O yıllarda “Antropoloji’de okuyorum?” dediÄim hemen herkesin ÅaÅkın bakıÅlarla “ne loji?” diye sorduÄunu anımsıyorum. TĆ¼rkiye’de pek az ƶÄrencinin raÄbet ettiÄi, ancak iki Ć¼niversitede okutulan, kuytu bir bilim dalıydı. Oysa Cumhuriyet’in ilk yıllarında fazlasıyla raÄbet gƶrĆ¼rmĆ¼Å. Ancak o yılların ırkƧı vurguları (daha Ƨok bu Ć¼lkede yaÅayan herkesin “TĆ¼rk” olduÄunu ispata koÅulmuÅ) nedeniyle 2. DĆ¼nya SavaÅı sonrasında gƶzden dĆ¼Åerek unutulmuÅluÄa terk edilmiÅ. 1990’lı yıllarda yıldızının yeniden parlamasında Ć¼lkedeki farklı kimliklerin tartıÅmaya aƧılması etken oldu. Pek Ƨok KĆ¼rt, Laz, Ćerkez, Arap vb. gencinin ilgisini Ƨekti. Umarım bu dƶnemde H.Ć. Antropoloji bƶlĆ¼mĆ¼ndeki eÄitim ve yayın faaliyetlerimizin de bir tutam payı olmuÅtur…
3) Bu bilimden yola Ƨıkarsak insanlıÄı gelecekte neler bekliyor?
Antropoloji geleceÄi ƶngƶrmeye yƶnelik bir bilim dalı deÄil. Yani “fĆ¼tĆ¼roloji” gibi bir iddiası yok. GeƧmiÅteki ve mevcut kĆ¼ltĆ¼rlerin incelenmesiyle, insanlara ƧatıÅmasız, Åiddetten uzak, barıÅƧıl bir yaÅam tarzı kurmanın yollarını ƶnerebilir ancak. Bu da bu disipline iƧkin olan kĆ¼ltĆ¼rel ƧeÅitliliÄin arzu edilen bir durum olarak kabulĆ¼, etnik merkezcilikten yani kendi kĆ¼ltĆ¼rĆ¼nĆ¼ merkeze yerleÅtiren ve diÄer kĆ¼ltĆ¼rleri bu standarda gƶre yargılayan yaklaÅımlardan ve bir tahakkĆ¼m aracından baÅka bir Åey olmayan ırkƧılıktan kaƧınma, insanların psiÅik birliÄi yani tĆ¼m insanların yeti ve potansiyellerinde eÅit oldukları, onları farklı kılanın farklı fiziksel ve sosyal Ƨevrelere uyarlanma araƧları olan kĆ¼ltĆ¼rleri olduÄu, kĆ¼ltĆ¼rler arasında “ilkel”, “geliÅmiÅ” gibi hiyerarÅiler kurmanın nafileliÄi ve hepimizin herkesten ƶÄrenecek bir Åeyleri olduÄu gibi ƶnermelerden ibarettir. Evet, toplumları ayrıÅtıran kĆ¼ltĆ¼rleri deÄil, iktisadi-siyasal sƶmĆ¼rĆ¼ ve tahakkĆ¼m aƧlıkları. KĆ¼ltĆ¼rel farklılıklar sƶmĆ¼rĆ¼ ve tahakkĆ¼m iliÅkileri Ć¼zerine yerleÅtiriliyor ve onları olumlamada araƧsallaÅtırılıyor yalnızca. Antropologlar -tabii bilimlerini piyasaya kiralamamıŠolanlar- bu konularda bir duyarlık yaratmak iƧin uÄraÅır dururlar…
4) Gelecekte kadının yeri toplumda nasıl olacak?
Bu hem gelecekte toplumların nasıl biƧimleneceÄine, hem de kadınların bu biƧimleniÅteki rol ve iÅlevlerinin ne olacaÄına baÄlı. EÄer dĆ¼ÅlediÄimiz ve ƧabaladıÄımız Ć¼zere, her tĆ¼rlĆ¼ sƶmĆ¼rĆ¼ ve tahakkĆ¼mĆ¼n tarihin Ƨƶp sepetine atıldıÄı, emeÄe dayalı eÅitlikƧi ve ƶzgĆ¼rlĆ¼kĆ§Ć¼ bir dĆ¼nyayı kurmayı baÅarabilirsek, kadınlar bu dĆ¼nyanın eÅit ve ƶzgĆ¼r bireyleri olarak yerlerini alacak, yaÅamın her alanına, toplumun tĆ¼m mekanizmalarına ƶzgĆ¼rce katılacak ve geleceÄin belirlenmesinde erkeklerle eÅit dĆ¼zlemde sƶz ve karar sahibi olacaklar. Kadınlar kocanın, babanın, ailenin, dinin desteÄine ihtiyaƧ hissetmeksizin iki ayakları Ć¼zerinde durabilecek, yaratıcılıklarını kimsenin baskı altına almasına izin vermeksizin iƧ dĆ¼nyalarını dilediklerince zenginleÅtirebileceklerdir. GeƧmiÅteki deneyimlerden ders Ƨıkartarak, hiƧbir kiÅi ya da kurumun kendilerini devrim sonrası evlerine geri gƶndermesine izin vermeyecekler, kendi ƶrgĆ¼tleri aracılıÄıyla ƶzgĆ¼l taleplerini topluma duyurarak karÅılık bulmasını saÄlayacaklardır.
Ancak dĆ¼nyanın mevcut hĆ¢linin sĆ¼regitmesi hĆ¢linde olabilecekleri dĆ¼ÅĆ¼nmek dahi istemiyor insan. DĆ¼nyadaki eÅitsizlikler devasa bir hızla bĆ¼yĆ¼rken, yeryĆ¼zĆ¼ kaynakları hızla tĆ¼keniyor. Dƶrt bir bucaÄı ahtapot kollarıyla sarıp sarmalayan kapitalizmin tĆ¼kenmek bilmez “kĆ¢r daha Ƨok kĆ¢r” gĆ¼dĆ¼sĆ¼ bir sĆ¼re sonra iƧecek bir yudum su, soluyacak temiz hava, ekecek bir avuƧ toprak bulamayacaÄımız bir boÄazlaÅma, bir “herkesin herkesle savaÅı” distopyasına sĆ¼rĆ¼klĆ¼yor insanlıÄı. Bƶyle bir dĆ¼nyada kadınların bĆ¼yĆ¼k bƶlĆ¼mĆ¼nĆ¼n yazgısı, boÄaz tokluÄuna ƧalıÅtırılıp iÅe yaramaz hĆ¢le gelince kapı dıÅarı edilen ucuz emekƧiler, cinsel sƶmĆ¼rĆ¼ nesneleri, Åiddetin hedefi, savaÅ sĆ¼rgĆ¼nleri olmaktan ileri gidemeyecektir ne yazık ki…
5) Kadın, sınıf mĆ¼cadelesinin neresindedir?
Kadınlar sınıf mĆ¼cadelesinin ta baÅından beri iƧindedir. Kƶle ayaklanmalarında da vardırlar, OrtaƧaÄ’daki kƶylĆ¼ ayaklanmalarında da… Paris KomĆ¼nĆ¼’nde Louise Michel ƶncĆ¼lĆ¼ÄĆ¼nde kadın taburları kurmuÅlar, 8 Mart 1917’de Petrograd sokaklarını zaptederek Ćarlık rejimini devirmiÅlerdir. Gerilla olmuÅ elde silah, Angola’da, Kenya’da, Sri Lanka’da, TĆ¼rkiye’de, KĆ¼rdistan’da, Filistin’de, Cezayir’de, Almanya’da, ABD’de ulusal ve sınıfsal kurtuluÅ mĆ¼cadelelerine katılmıÅ, grevci olmuÅ patronlara ve devletin gĆ¼venlik gĆ¼Ć§lerine kƶk sƶktĆ¼rmĆ¼Ålerdir.
Ćte yandan, toplumsal kurtuluÅ mĆ¼cadelelerine, Ć¼zerlerindeki cinsel tahakkĆ¼mĆ¼ silkip atmanın mĆ¼cadelesini katmayı bilmiÅlerdir. Devrim ƶncesi Rusya’da grevci kadın iÅƧi yıÄınları, ekmek kavgalarının yanı sıra, iÅyerinde tacizin ƶnlenmesi, kĆ¼fĆ¼rlĆ¼ konuÅmanın yasaklanması taleplerini de ekliyorlardı. “Oradaki adam kadınlara arabalara binerken yardım edilmesi, Ƨukurlarda kucakta taÅınması, her yerde en iyi yerin verilmesi gerektiÄini sƶylĆ¼yor. Kimse arabaya binerken bana yardım etmez, Ƨamurlu Ƨukurları geƧerken kucaÄına almaz ya da kimse bana en iyi yeri vermez. Ya ben kadın deÄil miyim? Bana bakın! Kollarıma bakın! Ćapaladım ve ektim, biƧtim ve hiƧbir erkek bana efendilik edemedi! Ya ben kadın deÄil miyim? Bir erkek kadar ƧalıÅabilir ve bulabildiÄimde bir erkek kadar yiyebilirim - ve kırbaca bir erkek kadar dayanıklıyımdır! Ya ben kadın deÄil miyim? On Ć¼Ć§ Ƨocuk doÄurdum ve ƧoÄunun kƶle olarak satıldıÄını gƶrdĆ¼m ve Ć¼zĆ¼ntĆ¼mden aÄladıÄımda beni Ä°sa’dan baÅka duyan olmadı! Ya ben kadın deÄil miyim?” diye haykırıyordu siyah kƶle kadın Sojourner Truth 19. YĆ¼zyıl ortalarında kƶlelik karÅıtı mĆ¼cadelesinde… Ve Fransız devrimci Olympe de Gouges, Fransız Ä°htilali’nin “Ä°nsan ve YurttaÅ Hakları” Bildirgesi’nin yalnızca erkekleri ƶzne kabul etmesi karÅısında “Kadın YurttaÅ Hakları Bildirgesi’ni kaleme aldıktan bir sĆ¼re sonra, giyotinde can veriyordu… Ve Ä°rlandalı kadınlar IRA Ć¼yesi olarak silahlı ƧatıÅmalara katılabilmek iƧin IRA erkeklerine karÅı da mĆ¼cadele veriyorlardı.
Ćzetle, toplumsal eÅitlik ve ƶzgĆ¼rlĆ¼k iƧin verilen mĆ¼cadeleler ile kadınların ƶzgĆ¼rleÅme mĆ¼cadelelerinin birbirinden ayrılabileceÄini dĆ¼ÅĆ¼nmĆ¼yorum. Toplumsal altĆ¼stlĆ¼kler, “en alttakiler”i, emekƧileri, kadınları, azınlıkları, tĆ¼m ezilenleri ƶne, Ć¼ste Ƨıkartır ve tarihin aktƶrĆ¼ kılar. Kadınlar bu mĆ¼cadelelerde kendilerine varlık alanları aƧmıÅlardır.
Sorun, devrim momentlerinde edinilen kazanımların, yeni dĆ¼zen “kurumsallaÅırken” yitirilmemesinde. Bunun iƧin kadınların devrimsel dƶnĆ¼ÅĆ¼mlerden sonra da ƶrgĆ¼tlĆ¼lĆ¼klerini ve ƶzerkliklerini korumaları gerek…
6) Kadın mĆ¼cadelesi iƧerisinde Feminizm nerede duruyor ve tarihƧesindeki kazanımlar nelerdir? Feminizm Kadın mĆ¼cadelesinde ayrı bir ƶrgĆ¼tle mi yoksa bĆ¼tĆ¼n kadınlar biraz feminist mi olmalı?
20. yĆ¼zyıl baÅındaki ilk, 1968 hareketinden doÄan ikinci dalgasıyla, feminizm, kadın hareketlerinin bir varyantıdır. Kadın hareketine, inkĆ¢r edilmesi, kĆ¼Ć§Ć¼msenmesi mĆ¼mkĆ¼n olmayan, ƶnemli katkıları olmuÅ bir varyant. Toplumlarda kƶk salmıŠataerkil yƶnelimlere, jinekofobiye karÅı, kadın erkek iliÅkilerindeki gĆ¼ndelik eÅitsizliklere karÅı uyarıcılıÄıyla, ataerkinin gĆ¼ndelik yaÅamdaki yansımalarını, ana akımın “vaka-yi adiye”den addettiÄi sıradan eril Åiddeti gĆ¼ndemleÅtirmesiyle kadınlara yeni bir farkındalık alanı aƧmıÅtır.
19. yĆ¼zyıl sonu, 20. yĆ¼zyıl baÅlarındaki birinci kuÅak feminizm bu konuda genellikle kƶtĆ¼ bir sınav vermiÅtir. Feminizmin ilk dalgasının genellikle sanayi Ć¼lkelerinde, sınıf mĆ¼cadelelerinin yĆ¼kseldiÄi bir ortamda boy verdiÄini biliyoruz. Ä°ÅƧi hareketlerinden uzak durmaya ƧalıÅtıÄını, emekƧi kadınlarla buluÅmaya ƧalıÅtıÄı ƶlĆ§Ć¼de onları sınıf mĆ¼cadelesinden kopartarak kendi taleplerine destek kılma Ƨabası iƧinde olduklarını da. Bu nedenle Marksistlerin feminizm karÅısındaki tutumları bir hayli eleÅtireldir.
1968 hareketleri baÄrında yeÅeren ikinci dalga feminizm de bir ƧeÅit patricide (babayı ƶldĆ¼rme) gayretiyle, 68’in sol ƶrgĆ¼tleri ve Marksizm’le eleÅtirel bir mesafe korumaya ƧalıÅmıÅ, kendisi aƧısından sınıfsal sƶmĆ¼rĆ¼nĆ¼n deÄil, sınıfsal iliÅkilerden baÄımsız olarak bĆ¼tĆ¼n toplumları dikey olarak kestiÄini dĆ¼ÅĆ¼ndĆ¼ÄĆ¼ kadın-erkek eÅitsizliÄinin (ya da eril tahakkĆ¼mĆ¼) ƶnceliÄini vurgulaya gelmiÅtir.
Oysa kadınların eÅitliÄi ve ƶzgĆ¼rlĆ¼ÄĆ¼, ya da kadınların kurtuluÅu dĆ¼ÅĆ¼ncesi, toplumsal dƶnĆ¼ÅĆ¼m ve eÅitlik isteklerinin bir parƧasıdır. Ezilenler, sƶmĆ¼rĆ¼lenler ne zaman eÅitlik ve ƶzgĆ¼rlĆ¼k iƧin ayaÄa kalksa, baÄırlarında kadınların da kendilerine biƧilmiÅ rollerin cenderesini kırma, hayata katılma, kendi yazgılarını ellerine alma dĆ¼Åleri de yeÅermektedir. Bizzat feminizmin tarihi, bu hareketin kendini toplumsal dƶnĆ¼ÅĆ¼m, her tĆ¼rlĆ¼ sƶmĆ¼rĆ¼ ve tahakkĆ¼m biƧiminin ortadan kaldırıldıÄı yeni ve eÅitlikƧi bir toplum tahayyĆ¼lĆ¼nden ayrı tuttuÄu ƶlĆ§Ć¼de, egemen sınıflar tarafından temellĆ¼k ederek gĆ¼dĆ¼kleÅtiÄini, etkisizleÅtiÄini gƶsteriyor. KiÅisel olarak ben feminizm ile Marksizm’in ayrı kulvarlarda yĆ¼rĆ¼yen dĆ¼ÅĆ¼nceler olduÄu kanısındayım. Biri cinsel politikalardan kalkınır ve eril tahakkĆ¼mĆ¼ sorunsallaÅtırırken, diÄeri ekonomi politikten kalkınır ve tĆ¼m sƶmĆ¼rĆ¼ ve tahakkĆ¼m biƧimlerini Ć¼retim tarzı ve iliÅkileri kavramları ƧerƧevesinde tahlil eder. Feministler aƧısından kadınların ezilmesi (ve/veya sƶmĆ¼rĆ¼lmesi) eril tahakkĆ¼m ile baÄlantılı ve sınıfsal baÄlamdan baÄımsızken, Marksistler kadınların ezilen cins oluÅunu, toplumsal sƶmĆ¼rĆ¼ ve tahakkĆ¼m terimleriyle ilintiledirirler.
Bence feministlerle Marksistler, birbirlerine eklemlenme Ƨabasına giriÅmeksizin, gerektiÄinde ortak eylemlere giriÅebilir, ortak kampanyalar dĆ¼zenleyebilir, birbirlerinin var olma hakkına saygı duyarak, birbirlerine kulak vererek -ve hiƧ kuÅkusuz ki birbirlerini eleÅtirerek- ayrı hatlardan yĆ¼rĆ¼yebilir. Bir Marksist olarak kendimi hiƧbir zaman feminist (ve tabii ki “antifeminist”) olarak tanımlama gereÄi duymadım…
6 Mart 2019 13:57:12, Ä°stanbul.
N O T L A R
[1] Ćzlem Armen, Renkli Kalemler, Mara Yay., 2019… İƧinde.
[2] Yannis Ritsos.
Yorum Ekle