“Sessizce bir türkü sƶylüyoruz iƧimizde bir yaraya bakarak.” [2] 1) Ćncelikler sizi tanıyabilir miyiz? En zor soru… 1956 İst...
“Sessizce
bir türkü söylüyoruz
iƧimizde bir yaraya bakarak.”[2]
1) Ćncelikler sizi tanıyabilir miyiz?
En zor soru… 1956 İstanbul doÄumluyum. Aslında hiƧ ƶnemi olmasa da; ana tarafından Ćerkes, baba tarafından BoÅnak; yani Osmanlı’nın ƧƶküŠsürecinin yollarını kesiÅtirdiÄi iki farklı, ama farklı olduklarının “farkında olmayan”, asimile olmuÅ iki kültürün ürünüyüm. İstanbul’un 60’lı yıllarında geƧen oldukƧa bir Ƨocukluk; bol kitaplı, bol hayalli, bol Åiir-ƶykü denemeli, düÅperest bir ilkgenƧlik; Deniz GezmiÅ’lerin idam gecesi (15 yaÅında olmalıyım) düzene ilk baÅkaldırı… 70’li yılların coÅkusu iƧinde hızlı bir siyasallaÅma…
Liseyi İstanbul’da bitirip üniversite iƧin Paris’e gittim. İÅe bakın, o yıl eÄitim reformu tasarısına karÅı tüm üniversiteler bir yıl boyunca grevdeydi. Zaten okuldan daha ƶnemli Åeylerin varlıÄını keÅfetmiÅim; Paris’te okumaktan Ƨok, sendikacılık (CGT’nin Türkiyeli iÅƧiler seksiyonu, FKP üyeliÄi/militanlıÄı, Türkiyeli iÅƧiler arasında ƧalıÅmalar… Gƶzümüz-kulaÄımız, aklımız fikrimiz memlekette. Bir yandan da grev dalgası sona erip üniversiteler yeniden aƧılınca, Paris VIII (Vincennes) ve Paris X (Nanterre) üniversitelerinde sosyoloji ƶÄrenimi gƶrüyorum. Ama fazla uzun sürmedi… 1977’de yurda “kesin dƶnüŔ yaptım. Nisan sonları olmalı. Ve 1977 1 Mayıs’ında, 500 bin kiÅi ile birlikte Taksim’deydim. Galiba rüzgĆ¢rın bize karÅı dƶndüÄü gün…
1977-80 arası bir yandan kitap ve dergi yayıncılıÄı (Havass, ardından SüreƧ Yayınları), bir yandan da İstanbul Ćniversitesi’nde Antropoloji ƶÄrenciliÄi. Mitingler, yürüyüÅler, eylemler… 12 Eylül darbesi olanca karanlıÄıyla üzerimize ƧƶreklendiÄinde, ƶÄrencilik de sona erdi, yayıncılık da… 12 Eylül’ün karanlıÄı daÄılmaya baÅladıktan sonra, bir süre daha SüreƧ yayınlarını devam ettirmeye ƧalıÅtık arkadaÅlarla birlikte. Ama iklim hepten deÄiÅmiÅti. SSCB’nin ve ardından sosyalist sistemin daÄılıÅı, birden her yerden pıtrak gibi biten “tƶvbekĆ¢rlar”, darbe rejiminin zindanlarında bedenleri hurdahaÅ edilmiÅ yoldaÅların dıÅarı Ƨıktıklarında uÄradıÄı düŠkırıklıÄı; sol saflarda bir BeyoÄlu iptilası… İlk kitabım NiƧin Feminizm DeÄil? (küçük bir kitapƧık) bu yıllarda yaygınlaÅan feminizme yƶnelik Marksist bir eleÅtiriydi.
80’lerin karanlıÄı bƶylece geƧti. Yayınevi kapandıktan sonra Ƨeviriye verdim kendimi; onlarca Ƨevirim yayınlandı ƧeÅitli yayınevlerinde: roman, araÅtırma-inceleme, hatta Åiir. Bu arada dergilerde yazılarım yayınlanıyor; kadın sorunu üzerine. Feministlerle sert tartıÅmalar yaÅıyoruz… 89’daydı sanırım, İstanbul’da bir kadın kurultayı gerƧekleÅti. Sosyalist ve feminist kadınlar arasında bir kopuÅ gerƧekleÅti.
90’larda üniversiteye dƶnmeye karar verdim. Ankara’ya gƶƧ… Hacettepe Ćniversitesi Antropoloji Bƶlümünde yüksek lisans ve doktora. O yıllarda aynı üniversitede ƶÄretim elemanı olarak ƧalıÅmaya baÅladım. Bu arada yıllar ƶncesinin, 70’li yılların tanıÅtıÄımız, sürgünden dƶnmüŠTemel (Demirer)’le bir 1 Mayıs Meydanı’nda yeniden karÅılaÅma.
Temel ile Ankara’da bereketli bir birlikteliÄimiz oldu: Siyah Beyaz gazetesi, Ćzgür Gündem, Ćzgür Ćniversite, ĆÄretim Elemanları Sendikası (ĆES) ve 90’ların yükselen Kürt, ƶÄrenci ve iÅƧi hareketlerine Ankara’dan var gücümüzle katılım. Dƶrt Latin Amerika yolculuÄu. Davalar, yargılanmalar… BaÅta Ankara olmak üzere memleketin dƶrt bir bucaÄında ve Kürdistan’da yüzlerce, belki de binlerce dostumuz, evladımız oldu, eylemler boyunca. Bir süre ĆDP ile buluÅtuk.
2010’lu yılların baÅlarında “gƶrdüÄüm lüzum üzerine” H.Ć.’den ayrıldım. Bir süreliÄine A.Ć. Latin Amerika AraÅtırmaları Merkezi, ardından da İstanbul Yeditepe Ćniversitesi’nde ƶÄretim gƶrevleri… “Bu suƧa ortak olmayacaÄız” bildirisinin kopardıÄı fırtınalar iƧinde akademik hayatım “resmen” sonlandı.
2017’de Temel’le birlikte İstanbul’a nakl-i mekĆ¢n eyledik. O gün bugündür bu keÅmekeÅler kentinde, yazı, panel-sƶyleÅi, yargılanma iÅleriyle uÄraÅıyoruz… Ćyle anlaÅılıyor ki bizlere “emeklilik” yok!
2) Sibel Ćzbudun Antropoloji bilimi üzerinde derin araÅtırmalarıyla bilinir? Sizi bu insan bilim dalını araÅtırmaya gƶtüren neydi?
Antropolojiyle sanırım 17 yaÅlarında, Frederick Engels’in Ailenin, Devletin, Ćzel Mülkiyetin Kƶkeni kitabı aracılıÄıyla tanıÅtım. “Bu kitapta yazılanlar üniversitede hangi bƶlümde okutuluyor?” diye sorduÄumda aldıÄım yanıttı antropoloji. Paris’teki ƶÄrenciliÄim sırasında denk düÅüremedim (meÄer Fransa’da “etnoloji” adı altında okutulurmuÅ!) ama Türkiye’ye geri dƶndüÄümde girdiÄim üniversite sınavlarında tek tercih yapmıÅtım: İ.Ć. Antropoloji bƶlümü. O yıllarda “Antropoloji’de okuyorum?” dediÄim hemen herkesin ÅaÅkın bakıÅlarla “ne loji?” diye sorduÄunu anımsıyorum. Türkiye’de pek az ƶÄrencinin raÄbet ettiÄi, ancak iki üniversitede okutulan, kuytu bir bilim dalıydı. Oysa Cumhuriyet’in ilk yıllarında fazlasıyla raÄbet gƶrürmüÅ. Ancak o yılların ırkƧı vurguları (daha Ƨok bu ülkede yaÅayan herkesin “Türk” olduÄunu ispata koÅulmuÅ) nedeniyle 2. Dünya SavaÅı sonrasında gƶzden düÅerek unutulmuÅluÄa terk edilmiÅ. 1990’lı yıllarda yıldızının yeniden parlamasında ülkedeki farklı kimliklerin tartıÅmaya aƧılması etken oldu. Pek Ƨok Kürt, Laz, Ćerkez, Arap vb. gencinin ilgisini Ƨekti. Umarım bu dƶnemde H.Ć. Antropoloji bƶlümündeki eÄitim ve yayın faaliyetlerimizin de bir tutam payı olmuÅtur…
3) Bu bilimden yola Ƨıkarsak insanlıÄı gelecekte neler bekliyor?
Antropoloji geleceÄi ƶngƶrmeye yƶnelik bir bilim dalı deÄil. Yani “fütüroloji” gibi bir iddiası yok. GeƧmiÅteki ve mevcut kültürlerin incelenmesiyle, insanlara ƧatıÅmasız, Åiddetten uzak, barıÅƧıl bir yaÅam tarzı kurmanın yollarını ƶnerebilir ancak. Bu da bu disipline iƧkin olan kültürel ƧeÅitliliÄin arzu edilen bir durum olarak kabulü, etnik merkezcilikten yani kendi kültürünü merkeze yerleÅtiren ve diÄer kültürleri bu standarda gƶre yargılayan yaklaÅımlardan ve bir tahakküm aracından baÅka bir Åey olmayan ırkƧılıktan kaƧınma, insanların psiÅik birliÄi yani tüm insanların yeti ve potansiyellerinde eÅit oldukları, onları farklı kılanın farklı fiziksel ve sosyal Ƨevrelere uyarlanma araƧları olan kültürleri olduÄu, kültürler arasında “ilkel”, “geliÅmiÅ” gibi hiyerarÅiler kurmanın nafileliÄi ve hepimizin herkesten ƶÄrenecek bir Åeyleri olduÄu gibi ƶnermelerden ibarettir. Evet, toplumları ayrıÅtıran kültürleri deÄil, iktisadi-siyasal sƶmürü ve tahakküm aƧlıkları. Kültürel farklılıklar sƶmürü ve tahakküm iliÅkileri üzerine yerleÅtiriliyor ve onları olumlamada araƧsallaÅtırılıyor yalnızca. Antropologlar -tabii bilimlerini piyasaya kiralamamıŠolanlar- bu konularda bir duyarlık yaratmak iƧin uÄraÅır dururlar…
4) Gelecekte kadının yeri toplumda nasıl olacak?
Bu hem gelecekte toplumların nasıl biƧimleneceÄine, hem de kadınların bu biƧimleniÅteki rol ve iÅlevlerinin ne olacaÄına baÄlı. EÄer düÅlediÄimiz ve ƧabaladıÄımız üzere, her türlü sƶmürü ve tahakkümün tarihin Ƨƶp sepetine atıldıÄı, emeÄe dayalı eÅitlikƧi ve ƶzgürlükçü bir dünyayı kurmayı baÅarabilirsek, kadınlar bu dünyanın eÅit ve ƶzgür bireyleri olarak yerlerini alacak, yaÅamın her alanına, toplumun tüm mekanizmalarına ƶzgürce katılacak ve geleceÄin belirlenmesinde erkeklerle eÅit düzlemde sƶz ve karar sahibi olacaklar. Kadınlar kocanın, babanın, ailenin, dinin desteÄine ihtiyaƧ hissetmeksizin iki ayakları üzerinde durabilecek, yaratıcılıklarını kimsenin baskı altına almasına izin vermeksizin iƧ dünyalarını dilediklerince zenginleÅtirebileceklerdir. GeƧmiÅteki deneyimlerden ders Ƨıkartarak, hiƧbir kiÅi ya da kurumun kendilerini devrim sonrası evlerine geri gƶndermesine izin vermeyecekler, kendi ƶrgütleri aracılıÄıyla ƶzgül taleplerini topluma duyurarak karÅılık bulmasını saÄlayacaklardır.
Ancak dünyanın mevcut hĆ¢linin süregitmesi hĆ¢linde olabilecekleri düÅünmek dahi istemiyor insan. Dünyadaki eÅitsizlikler devasa bir hızla büyürken, yeryüzü kaynakları hızla tükeniyor. Dƶrt bir bucaÄı ahtapot kollarıyla sarıp sarmalayan kapitalizmin tükenmek bilmez “kĆ¢r daha Ƨok kĆ¢r” güdüsü bir süre sonra iƧecek bir yudum su, soluyacak temiz hava, ekecek bir avuƧ toprak bulamayacaÄımız bir boÄazlaÅma, bir “herkesin herkesle savaÅı” distopyasına sürüklüyor insanlıÄı. Bƶyle bir dünyada kadınların büyük bƶlümünün yazgısı, boÄaz tokluÄuna ƧalıÅtırılıp iÅe yaramaz hĆ¢le gelince kapı dıÅarı edilen ucuz emekƧiler, cinsel sƶmürü nesneleri, Åiddetin hedefi, savaÅ sürgünleri olmaktan ileri gidemeyecektir ne yazık ki…
5) Kadın, sınıf mücadelesinin neresindedir?
Kadınlar sınıf mücadelesinin ta baÅından beri iƧindedir. Kƶle ayaklanmalarında da vardırlar, OrtaƧaÄ’daki kƶylü ayaklanmalarında da… Paris Komünü’nde Louise Michel ƶncülüÄünde kadın taburları kurmuÅlar, 8 Mart 1917’de Petrograd sokaklarını zaptederek Ćarlık rejimini devirmiÅlerdir. Gerilla olmuÅ elde silah, Angola’da, Kenya’da, Sri Lanka’da, Türkiye’de, Kürdistan’da, Filistin’de, Cezayir’de, Almanya’da, ABD’de ulusal ve sınıfsal kurtuluÅ mücadelelerine katılmıÅ, grevci olmuÅ patronlara ve devletin güvenlik güçlerine kƶk sƶktürmüÅlerdir.
Ćte yandan, toplumsal kurtuluÅ mücadelelerine, üzerlerindeki cinsel tahakkümü silkip atmanın mücadelesini katmayı bilmiÅlerdir. Devrim ƶncesi Rusya’da grevci kadın iÅƧi yıÄınları, ekmek kavgalarının yanı sıra, iÅyerinde tacizin ƶnlenmesi, küfürlü konuÅmanın yasaklanması taleplerini de ekliyorlardı. “Oradaki adam kadınlara arabalara binerken yardım edilmesi, Ƨukurlarda kucakta taÅınması, her yerde en iyi yerin verilmesi gerektiÄini sƶylüyor. Kimse arabaya binerken bana yardım etmez, Ƨamurlu Ƨukurları geƧerken kucaÄına almaz ya da kimse bana en iyi yeri vermez. Ya ben kadın deÄil miyim? Bana bakın! Kollarıma bakın! Ćapaladım ve ektim, biƧtim ve hiƧbir erkek bana efendilik edemedi! Ya ben kadın deÄil miyim? Bir erkek kadar ƧalıÅabilir ve bulabildiÄimde bir erkek kadar yiyebilirim - ve kırbaca bir erkek kadar dayanıklıyımdır! Ya ben kadın deÄil miyim? On üç Ƨocuk doÄurdum ve ƧoÄunun kƶle olarak satıldıÄını gƶrdüm ve üzüntümden aÄladıÄımda beni İsa’dan baÅka duyan olmadı! Ya ben kadın deÄil miyim?” diye haykırıyordu siyah kƶle kadın Sojourner Truth 19. Yüzyıl ortalarında kƶlelik karÅıtı mücadelesinde… Ve Fransız devrimci Olympe de Gouges, Fransız İhtilali’nin “İnsan ve YurttaÅ Hakları” Bildirgesi’nin yalnızca erkekleri ƶzne kabul etmesi karÅısında “Kadın YurttaÅ Hakları Bildirgesi’ni kaleme aldıktan bir süre sonra, giyotinde can veriyordu… Ve İrlandalı kadınlar IRA üyesi olarak silahlı ƧatıÅmalara katılabilmek iƧin IRA erkeklerine karÅı da mücadele veriyorlardı.
Ćzetle, toplumsal eÅitlik ve ƶzgürlük iƧin verilen mücadeleler ile kadınların ƶzgürleÅme mücadelelerinin birbirinden ayrılabileceÄini düÅünmüyorum. Toplumsal altüstlükler, “en alttakiler”i, emekƧileri, kadınları, azınlıkları, tüm ezilenleri ƶne, üste Ƨıkartır ve tarihin aktƶrü kılar. Kadınlar bu mücadelelerde kendilerine varlık alanları aƧmıÅlardır.
Sorun, devrim momentlerinde edinilen kazanımların, yeni düzen “kurumsallaÅırken” yitirilmemesinde. Bunun iƧin kadınların devrimsel dƶnüÅümlerden sonra da ƶrgütlülüklerini ve ƶzerkliklerini korumaları gerek…
6) Kadın mücadelesi içerisinde Feminizm nerede duruyor ve tarihçesindeki kazanımlar nelerdir? Feminizm Kadın mücadelesinde ayrı bir örgütle mi yoksa bütün kadınlar biraz feminist mi olmalı?
20. yüzyıl baÅındaki ilk, 1968 hareketinden doÄan ikinci dalgasıyla, feminizm, kadın hareketlerinin bir varyantıdır. Kadın hareketine, inkĆ¢r edilmesi, küçümsenmesi mümkün olmayan, ƶnemli katkıları olmuÅ bir varyant. Toplumlarda kƶk salmıŠataerkil yƶnelimlere, jinekofobiye karÅı, kadın erkek iliÅkilerindeki gündelik eÅitsizliklere karÅı uyarıcılıÄıyla, ataerkinin gündelik yaÅamdaki yansımalarını, ana akımın “vaka-yi adiye”den addettiÄi sıradan eril Åiddeti gündemleÅtirmesiyle kadınlara yeni bir farkındalık alanı aƧmıÅtır.
19. yüzyıl sonu, 20. yüzyıl baÅlarındaki birinci kuÅak feminizm bu konuda genellikle kƶtü bir sınav vermiÅtir. Feminizmin ilk dalgasının genellikle sanayi ülkelerinde, sınıf mücadelelerinin yükseldiÄi bir ortamda boy verdiÄini biliyoruz. İÅƧi hareketlerinden uzak durmaya ƧalıÅtıÄını, emekƧi kadınlarla buluÅmaya ƧalıÅtıÄı ƶlçüde onları sınıf mücadelesinden kopartarak kendi taleplerine destek kılma Ƨabası iƧinde olduklarını da. Bu nedenle Marksistlerin feminizm karÅısındaki tutumları bir hayli eleÅtireldir.
1968 hareketleri baÄrında yeÅeren ikinci dalga feminizm de bir ƧeÅit patricide (babayı ƶldürme) gayretiyle, 68’in sol ƶrgütleri ve Marksizm’le eleÅtirel bir mesafe korumaya ƧalıÅmıÅ, kendisi aƧısından sınıfsal sƶmürünün deÄil, sınıfsal iliÅkilerden baÄımsız olarak bütün toplumları dikey olarak kestiÄini düÅündüÄü kadın-erkek eÅitsizliÄinin (ya da eril tahakkümü) ƶnceliÄini vurgulaya gelmiÅtir.
Oysa kadınların eÅitliÄi ve ƶzgürlüÄü, ya da kadınların kurtuluÅu düÅüncesi, toplumsal dƶnüÅüm ve eÅitlik isteklerinin bir parƧasıdır. Ezilenler, sƶmürülenler ne zaman eÅitlik ve ƶzgürlük iƧin ayaÄa kalksa, baÄırlarında kadınların da kendilerine biƧilmiÅ rollerin cenderesini kırma, hayata katılma, kendi yazgılarını ellerine alma düÅleri de yeÅermektedir. Bizzat feminizmin tarihi, bu hareketin kendini toplumsal dƶnüÅüm, her türlü sƶmürü ve tahakküm biƧiminin ortadan kaldırıldıÄı yeni ve eÅitlikƧi bir toplum tahayyülünden ayrı tuttuÄu ƶlçüde, egemen sınıflar tarafından temellük ederek güdükleÅtiÄini, etkisizleÅtiÄini gƶsteriyor. KiÅisel olarak ben feminizm ile Marksizm’in ayrı kulvarlarda yürüyen düÅünceler olduÄu kanısındayım. Biri cinsel politikalardan kalkınır ve eril tahakkümü sorunsallaÅtırırken, diÄeri ekonomi politikten kalkınır ve tüm sƶmürü ve tahakküm biƧimlerini üretim tarzı ve iliÅkileri kavramları ƧerƧevesinde tahlil eder. Feministler aƧısından kadınların ezilmesi (ve/veya sƶmürülmesi) eril tahakküm ile baÄlantılı ve sınıfsal baÄlamdan baÄımsızken, Marksistler kadınların ezilen cins oluÅunu, toplumsal sƶmürü ve tahakküm terimleriyle ilintiledirirler.
Bence feministlerle Marksistler, birbirlerine eklemlenme Ƨabasına giriÅmeksizin, gerektiÄinde ortak eylemlere giriÅebilir, ortak kampanyalar düzenleyebilir, birbirlerinin var olma hakkına saygı duyarak, birbirlerine kulak vererek -ve hiƧ kuÅkusuz ki birbirlerini eleÅtirerek- ayrı hatlardan yürüyebilir. Bir Marksist olarak kendimi hiƧbir zaman feminist (ve tabii ki “antifeminist”) olarak tanımlama gereÄi duymadım…
6 Mart 2019 13:57:12, İstanbul.
N O T L A R
[1] Ćzlem Armen, Renkli Kalemler, Mara Yay., 2019… İƧinde.
[2] Yannis Ritsos.
Yorum Ekle