“Ćzgürlükten yanayız ve bunun, kƶkeni ve biƧimi ne olursa olsun, ister dayatılmıÅ, ister seƧilmiÅ olsun, kralcı ya da cumhuriyetƧi olsun h...
“Ćzgürlükten yanayız ve bunun,
kƶkeni ve biƧimi ne olursa olsun,
ister dayatılmıÅ, ister seƧilmiÅ olsun,
kralcı ya da cumhuriyetƧi olsun
herhangi bir iktidarın varlıÄıyla
baÄdaÅmayacaÄına inanıyoruz...
EÅitlik olmadan ƶzgürlük olamaz!
Bizim istediÄimiz eÅitlik,
ƶzgürlüÄün ƶnkoÅulu olan fiili eÅitliktir!”[1]
Konu “Marksizm ve kadın”a geldiÄinde, ilk akla gelen kiÅidir Friedrich Engels. Ve onun ilk baskısı 1884’de, Bismarck’ın “Anti-sosyalist yasa”sına takılmamak iƧin Zürih’te yapılan Der Ursprung der Familie, des Privateigenthums und des Staats: Im Anschluss an Lewis H. Morgan’s Forschungen (Ailenin, Ćzel Mülkiyetin, Devletin Kƶkeni: Lewis H. Morgan’ın AraÅtırmaları IÅıÄında - AĆMDK) baÅlıklı, bugüne dek yeryüzündeki hemen bütün dillere Ƨevrilip yüzlerce baskısı yapılan kitabı.
AĆMDK, Engels’in dostu, yoldaÅı Karl Marx’ın ƶlümünün ardından, evraklarını incelerken bulduÄu, ABD’li hukukƧu-antropolog Lewis Henry Morgan’ın 1877 tarihinde Londra’da yayınlanan Ancient Society’si üzerine 1880-81 yıllarında aldıÄı notları gƶzden geƧirip Yunan, Roma, İrlanda ve Cermen tarihi konusunda kendi bilgileriyle beslediÄi ve Mart 1884 sonlarında baÅlayıp aynı yılın Mayıs’ı sonlarında bitirdiÄi bir ƧalıÅma. İki ayda bitirilmiÅ olması, materyalin (Morgan + Marx[2]) büyük ƶlçüde hazır olduÄuna delalet eder. Bir baÅka deyiÅle Engels, AĆMDK’yı bir antropolog/etnolog olarak deÄil, bir “yorumcu” olarak yazmıÅtır. Hedefini ise, kitap iƧin kaleme aldıÄı ƶnsƶzde kendisi dile getirir: “Morgan’ın (Marx’dan baÄımsız olarak vardıÄı) bulgularını birlikte geliÅtirdikleri maddeci tarih irdelemesi sonuƧlarıyla aƧıklamak.” (AĆMDK, “Ćnsƶz”)
Engels, Karl Kautsky’ye yazdıÄı 26 Nisan 1884 tarihli mektupta da Morgan’ın bulgularının, ƧaÄdaÅ sınıf mücadelesinin tarih ƶncesine deÄgin, o güne dek mevcut olmayan “olgusal bir zemin” saÄladıÄını belirtir: “TekeÅlilik üzerine olan bƶlümü ve ƶzel mülkiyet üzerine olan son bƶlümü hem sınıf karÅıtlıklarının bir kaynaÄı ve kadim cemaat sisteminin daÄılmasının levyesi olarak tanımlayıp hem de Anti-Sosyalist Yasa’dan kaƧınacak biƧimde kaleme alamazdım. (…) Morgan prehistoryasında bugüne dek mevcut olmayan olgusal bir temel saÄlamakla bizlere yepyeni bir bakıŠaƧısı sunuyor.”[3]
Yani Engels’in (ve tabii Marx’ın da) Morgan “okuma”sı antropolojik deÄil, sınıf mücadelelerine deÄgin, siyasal bir okumadır. Temel tez ise, aile, ƶzel mülkiyet, devlet vs. kurumların, ezelden ebede mevcut, deÄiÅmez, meÅruiyetlerini kadimliklerinden alan deÄil; belirli iktisadi-siyasal, tarihsel/toplumsal koÅulların ürünleri, dolayısıyla da “deÄiÅime tabi/deÄiÅ(tiril)ebilir” olduklarını gƶstermektir. Bunu yaparken, “Kadınların ĆzgürleÅmesi” sorunsalına tarihsel maddeci/Marksist yanıtlar getirir.
Engels’in 200. doÄum yıldƶnümünde vesilesiyle, benden istenen “Engels, Kadın ve Aile” baÅlıÄına bƶylesi “teknik” sayılabilecek bir girizgĆ¢hla baÅlamam, nedensiz deÄil. Buradaki amacım, Engels’in (Morgan’a ve 19. yüzyıl antropolog ve tarihƧilerine dayanan) antropolojik “veri”lerinin geƧerliliÄini tartıÅmak deÄil. HiƧ kuÅku yok ki, Morgan’ın Ancient Society’sinde tartıÅılan olguların isabetliliÄine yƶneltilebilecek her türlü eleÅtiri, Engels’in AĆMDK’si iƧin de geƧerlidir. Bu bakımdan, Engels’in bir antropolog olarak vasıflılıÄını tartıÅmak, abestir, çünkü ne Marx, ne de Engels antropolog deÄillerdir, bƶyle bir iddiaları da yoktur! (Yine de her ikisinin dƶnemlerinin antropolojik/etnografik literatürüne son derece hĆ¢kim oldukları, yadsınamaz.)
Engels tartıÅılacaksa, Ailenin, Devletin, Ćzel Mülkiyetin Kƶkeni’ndeki verilerin isabetliliÄi aƧısından deÄil, bu verilere dayanarak ƶne sürdüÄü temel tezler aƧısından tartıÅılmalıdır. Ćzel mülkiyet ve devleti bir yana bırakacak olursak, nedir Engels’in kadın ve aile konusundaki (günümüzde de geƧerliliÄini yitirmeyen) tezleri? BirkaƧ baÅlık altında toparlayalım:
1) Aile, Musa’nın BeÅ Kitabı’nda (Pentateque) kaydedilen ilk (ataerkil) biƧiminden günümüze deÄiÅmeksizin süregiden bir kurum deÄildir. Tarih iƧinde ve farklı coÄrafyalarda farklı biƧimleniÅler sergilemiÅtir. Aile biƧimleniÅlerinin Morgan (ve diÄer 19. yüzyıl evrimci antropologlarının) varsaydıÄı üzere evrensel bir düzlemde tekil bir hat hĆ¢linde (kandaÅ-punaluan-syndasmian-ataerkil-tekeÅli…) evrimleÅmiÅ olmadıÄının, hatta ataerkiden ƶnce evrensel bir “anaerki”nin hüküm sürmediÄinin anlaÅılması, bu tezi çürütmez. (Kaldı ki ne Morgan ne de Engels, “anaerki”den sƶz etmektedir. Engels’in Bachofen’den ƶdünƧ aldıÄı “Analık hukuku” (Mutterrecht) kavramı, soyun anayanlı olması, yani anneden izlenmesi ve anayanlı dıÅevlilikƧi gens (klan) toplumlarında kadınlarla erkekler arasında daha eÅitlikƧi iliÅkilerin geƧerli olduÄu, kadınların karar alma mekanizmalarında etkin olduÄu anlamına gelir).
Morgan’ın teknolojik evrimle karakterize olan evrensel toplumsal evrim Åeması (yabanıllık-barbarlık-uygarlık), yeryüzündeki toplumların her birinin bu evrelerden birine dĆ¢hil olduÄu, her bir evreye bir aile ƶrgütleniÅi, bir yƶnetim biƧimi ve bir mülkiyet tipinin denk düÅtüÄü fikri, günümüzde kabul gƶrmüyor; bu doÄru. Ama toplumların deÄiÅen üretim iliÅkileri ƧerƧevesinde deÄiÅim geƧirdiÄi ve toplumsal kurumların bu deÄiÅimlere uyarlandıÄı, yeni biƧimleniÅler aldıÄı fikrine karÅı Ƨıkmak, kolay deÄil.
2) Ailenin aldıÄı biƧimleniÅ(ler), bünyesinde yer aldıÄı toplumun maddi yaÅamlarını üretim tarzlarıyla yakından iliÅkilidir. Bir baÅka deyiÅle, toplumların geƧim faaliyetlerini ƶrgütleyiÅ tarzları, geƧim araƧlarını nasıl üretip toplum iƧinde nasıl bir paylaÅıma tabi tuttukları ile ailenin ve akrabalık iliÅkilerinin biƧimleniÅi arasında doÄrudan bir iliÅki vardır. Ćncelikle, aile ve akrabalık, ƶzellikle küçük ƶlƧekli toplumlarda toplumsal ƶrgütleniÅin ana ilkesini oluÅturduÄu iƧin.
Engels’in AĆMDK’de ana tezini oluÅturan bu saptamayı günümüz antropolojik verileri ıÅıÄında Åƶylece ƧerƧevelendirmek, mümkün: Hortikültüralist (Ƨapa tarımcısı), Ƨoban, hatta kırsal tarımcı toplumlarda aile ve akrabalık üretim araƧlarına ve kaynaklara eriÅimin, üretime katılmanın ve ürünü paylaÅmanın bünyesinde gerƧekleÅtiÄi temel ƶrgütleniÅ biƧimidir. Devletsiz toplumlarda yƶnetim mekanizmaları akrabalık iliÅkileri tarafından tayin edilir. Bu gƶreli eÅitlikƧi toplumlarda kadınlar ile erkekler arasında, kadınların genelde toplayıcılık, ekip biƧme, hasat, besinlerin, giyeceklerin hazırlanması, Ƨocukların bakımı vb. üretimci ve yeniden-üretimci faaliyetlere yƶneldiÄi, erkeklerinse toprakların hortikültüre aƧılması, barınak inÅası, avcılık, sürülerin güdülmesi gibi faaliyetlerde yoÄunlaÅtıÄı bir iÅbƶlümü gƶrülür.
Bu tip (küçük ƶlƧekli) toplumlarda kadınlarla erkekler arasında daha (Engels’in de vurguladıÄı üzere) eÅitlikƧi iliÅkiler hĆ¢kimdir. Yine de, ƧoÄunlukla kolay oluÅup Ƨƶzülen Ƨekirdek aileler ve bunların az-Ƨok arızi kümeleniÅi biƧiminde ƶrgütlenen avcı-toplayıcılarda kadınlar daha ƶzerk bir varoluÅ sergilerken, yerleÅiklik gereÄi toplumsal baÄ ve yükümlülüklerin ƶnem kazandıÄı ve kimin gruba dĆ¢hil olup kimin olmadıÄı hususunda daha ayrıntılı tanımlamalara gereksinim duyulan hortikültüralist ve pastoral (Ƨoban) toplumlarda, kadın-erkek (ve de akrabalık) iliÅkileri daha katı kurallara baÄlanacaktır. Ortak bir atanın (bu “ata” kadın da olabilir, erkek de) soyunu izleyen bireylerin birbiriyle akraba sayıldıÄı ve ensest tabusuna tabi oldukları dıÅevlilikƧi soy grupları (antropoloji terminolojisinde klanlar; Morgan ve Engels’in baÅvurduÄu tanımla “gens”ler) aslĆ® toplumsal ƶrgütlenme birimleridir bu tip toplumlarda. Siyasal ƶrgütlenme ise, (genellikle birbirlerinden evlenen) bu soy gruplarının toplandıÄı, iƧevlilikƧi kabile/aÅirettir (tribü).
Kabile toplumlarında soyun kadın ya da erkek atadan izlenebileceÄini (yani topluluÄun anayanlı ya da babayanlı olabileceÄini) sƶylemiÅtim. Bu tip toplumlar arasında sık sık patlak veren savaÅlar, eÅlerini dıÅarıdan alan akraba erkekler grubunu daha avantajlı kıldıÄı iƧin babayanlılık daha sık gƶrülen bir biƧimdir.
Kadın ile erkek arasındaki eÅitlikƧiliÄin bozulduÄu toplumsal prototip, Fransız Marksist antropolog Claude Meillassoux’nun[4] da gƶsterdiÄi üzere bu hortikültüralist (ve kuÅku yok ki Ƨoban) babayanlı, dıÅevlilikƧi soy gruplarıdır. Grubun ortaklaÅa yararlandıÄı “mülk”lerin (hortikültür alanları, sürüler…) üzerinde ƧalıÅmak, ürünlerinden yararlanmak, mülkün ve soyun süreÄenliÄini saÄlamak vurgulu hĆ¢le geldikƧe, grup iƧine doÄan Ƨocukların gruba dĆ¢hil erkeklerden olması ƶnem kazanır. Bu, bir yandan domestik iÅgücünün birincil kaynaÄı olan, bir yandan da (eril) soyu sürdüren kadınların emek ve bedenleri üzerindeki eril denetimin yoÄunlaÅtırılmasını gerekli kılar… İktidarın Ƨekirdek hĆ¢li: “Tarihte kendini gƶsteren ilk sınıf ƧatıÅması, erkekle kadın arasındaki uzlaÅmaz karÅıtlıÄın karı-koca evliliÄi iƧindeki geliÅmesiyle; ve ilk sınıf baskısı da diÅi cinsin erkek cins tarafından baskı altına alınmasıyla düÅümdeÅtir,” der Engels.[5]
3) Toplumsal-siyasal kurumlar arasında geƧim araƧlarını üretme tarzının baÅat olduÄu karmaÅık bir karÅılıklı-baÄlantılılık vardır. Yeni teknolojilerin devreye girmesi, üretimin yoÄunlaÅması, yƶnetilmesi gereken bir artı ürünün ortaya Ƨıkması, farklı ekolojik niÅlere yerleÅmiÅ, farklı geƧim faaliyetlerinin baÅat olduÄu toplumlar arasındaki iliÅkilerin giderek daha karmaÅık bir nitelik kazanması, tarımsal üretimden kopmuÅ yeni meslek gruplarının yoÄunlaÅtıÄı kentlerin ortaya ƧıkıÅı, savaÅlar vb. etkenler bir yandan kolektif mülkiyetin temellerini aÅındırırken, bir yandan da toplumdan kendini ayırmıÅ, kalıcı, merkezi bir yƶnetim aygıtının ortaya Ƨıkmasını getirecektir. Devletin farklı bƶlgelerde farklı zamanlarda ve birbirinden baÄımsız olarak ortaya ƧıktıÄı biliniyor. Bir kez ortaya Ƨıktıktan sonra bƶlgesel hĆ¢kimiyet mücadelesinde Ƨevredeki kabile toplumları hızla yok (ya da asimile) ettiÄi de… Kabile iliÅkileri aÅındıkƧa, ailenin daha geniÅ akraba topluluÄundan koparak baÄımsız bir birime dƶnüÅmesi, beklenebilir bir geliÅmeydi; ƶzellikle ticari ve zanaat faaliyetlerinin yoÄunlaÅtıÄı kentlerde aile temel toplumsal ƶrgütlenme biƧimine dƶnüÅürken, iktidar hem siyasette (devlet) hem de toplumda (aile) eril hĆ¢liyle kristalleÅecekti. Ćyle gƶrülüyor ki babayanlı, dıÅevlilikƧi, yaÅlı erkeklerin kadınların (ve de genƧlerin) beden ve emek güçlerine hükmettiÄi kabile toplumları, (“komünal” karakterlerine karÅın) “uygarlık” (= devletli toplumlar)a “rol modeli” olmuÅtur. Dahası, bu biƧimleniÅler (üretim ve/ile mülkiyet iliÅkileri, siyasal kurumlar ve toplumsal ƶrgütleniÅ tarzları) arasında, iktisadi ƶrgütleniÅin baÅat olduÄu karmaÅık bir iliÅkiler aÄı vardır. Ve hemen vurgulamalı, aile iƧi eril iktidar ile devlet iktidarı, ƶzel mülkiyetin dolayımladıÄı bir baÄlantılılık iƧindedir.
Bir baÅka deyiÅle, erkek egemenliÄi diÄer (sƶmürü ve) tahakküm iliÅkilerinden yalıtılmıŠbir durum deÄildir.
4) Engels’e gƶre kadın ile erkek arasındaki eÅitsizlik, bir yandan uygarlıkla birlikte domestik-kamusal alanların ayrıÅması, ƶzel mülkiyetin (kamusal alana hükmeden erkeÄin elinde) yoÄunlaÅması, bir yandan da üretim ile yeniden üretimin ayrıÅması ile baÄlantılı olarak biƧimlenir:
“Materyalist anlayıÅa gƶre, tarihte, egemen etken, sonunda, maddi yaÅamın üretimi ve yeniden-üretimidir. Ama bu üretim, ikili bir ƶzlüÄe sahiptir. Bir yandan, yaÅam araƧlarının, beslenmeye, giyinmeye, barınmaya yarayan nesnelerin, ve bunların gerektirdiÄi aletlerin üretimi; ƶbür yandan bizzat insanların üretimi, türün üremesi. Belirli bir tarihsel dƶnem ve belirli bir ülkedeki insanların ·iƧinde yaÅadıkları toplumsal kurumlar, bu iki türlü üretim tarafından, bir yandan emeÄin, ƶbür yandan da ailenin eriÅmiÅ bulunduÄu geliÅme aÅaması tarafından belirlenir. EmeÄin eriÅmiÅ bulunduÄu geliÅme aÅaması ne kadar düÅük, toplam emek ürünü ve bunun sonucu, toplumun sahip bulunduÄu servet ne kadar az ise, kan baÄının aÄır basan etkisi, toplumsal düzen üzerinde o kadar Ƨok belirleyici gƶrünür. Ama kan baÄına dayanan bu toplumsal yapı ƧerƧevesinde, emek üretkenliÄi gitgide artar; ve onunla birlikte, ƶzel mülkiyet ve deÄiÅim, servetler arasında eÅitsizlik, baÅkasının emek gücünden yararlanabilme olanaÄı, sonuƧ olarak, sınıflar arasındaki karÅıtlıkların temeli de geliÅir; bütün bu yeni toplumsal ƶÄeler, kuÅaklar boyunca, eski toplumsal kuruluÅu yeni koÅullara uyarlamak iƧin, bunların arasındaki baÄdaÅmazlık tam bir devrim sonucu verene kadar, var güçleriyle etkide bulunurlar.”[6]
ĆretkenliÄin artıÅı, kontrol edilmesi gereken bir artı-ürünün ortaya ƧıkıÅı, iÅbƶlümünün ƧeÅitlenmesi, tarım-dıÅı faaliyetlerle, ya da uzman mesleklerle (zanaat, yƶneticilik, din) yaÅamını sürdürebilen kentsel bir nüfusun ortaya Ƨıkması, toplumu akrabalık dıÅı bir ƶrgütlenme ilkesine yƶneltir: üretim araƧlarının mülkiyeti ve siyasal iktidar üzerinde denetim yetkesi ƧerƧevesinde biƧimlenmiÅ sınıflar… Soy grubu iliÅkileri bir Ƨok yerde domestik alanda hane reisinin eÅ(ler)i, evlenmemiÅ kızları, (evli ve bekĆ¢r) oÄulları, gelinleri ve kƶleleri üzerinde hüküm sürdüÄü babayanlı ve ataerkil aileye bırakırken, kamusal alanın ve mülkiyetin kontrolünün (mülk sahibi sınıflarda) erkeklere, domestik alan ve yeniden üretim faaliyetlerinin (Ƨocuk doÄurma, Ƨocukların yetiÅtirilmesi, tüketimin ƶrgütlenmesi, bakım…) kadınlara tahsis olduÄu bir iÅbƶlümü yaygınlaÅacaktı.
5) Kapitalizm baÄrında geliÅtiÄi prekapitalist (sınıflı) toplumlardan, ƧokeÅli (poligamik) ya da tekeÅli (monogamik), ikiden fazla kuÅaÄı (geniÅ aile) ya da yalnızca iki kuÅaÄı (Ƨekirdek aile) kapsayan, ama erkin “reis” olan erkeÄin elinde yoÄunlaÅtıÄı, kamusal alanın (siyaset, din, sanat…) erkeklerin denetiminde olduÄu, kadınlarınsa domestik alanda sınırlandıÄı bir aile biƧimini tevarüs etmiÅti. Sınai evresinde iki süreci tetikledi: Ćretim faaliyetlerinin haneden uzaklaÅtırılarak kamusal alana dĆ¢hil edilmesi (buharla ƧalıÅan makinelerin kullanıldıÄı atƶlye ve fabrikalar); kadınların yıÄınsal olarak üretime, dolayısıyla da hane dıÅına (kamusal alana) Ƨekilmesi. Makineler üretim iƧin fiziksel gücü gereksiz kılmıÅ, buharın üretiminde devreye ilk girdiÄi dokuma sanayii ise kadın (ve Ƨocuk)ların ince, esnek parmaklarını ve gerisindeki binlerce yıllık ataerkil gelenek sayesinde düÅük ücrete razı oluÅlarını, itaate alıÅkınlıklarını artan ƶlçüde gereksinir olmuÅtu:
“Makinelerin giderek insan emeÄinin yerini daha Ƨok alıÅı gerƧeÄini biraz daha yakından inceleyelim. EÄirme ve dokuma iÅindeki insan emeÄi, esas olarak kopan iplikleri baÄlamaktan ibarettir; gerisini makine yapar. Bu iÅ, adale gücü istemez, kıvrak parmaklar ister. O nedenle yalnızca erkeklere bu iÅte gerek olmayıÅı bir yana, el adalelerinin daha da geliÅkin oluÅu nedeniyle, bu iÅe kadınlardan ve Ƨocuklardan daha az uygundurlar; .bu yüzden de yerlerini, doÄal olarak onlar alır. İÅte bu ƧerƧevede, kol gücü ve kuvvet kullanımı buhar ya da su gücüne ne kadar Ƨok aktarılabilirse o kadar daha az erkeÄin ƧalıÅtırılmasına gerek vardır; kadınlar ve Ƨocuklar da daha ucuza ƧalıÅtırıldıkları ve bu branÅta erkeklerden daha iyi oldukları iƧin onların yerini alırlar. İplik eÄirme fabrikalarında trasılların baÅında yalnızca kadınlar ve kızlar gƶrülür; Ƨıkrık makineleri arasında bir erkek, yetiÅkin bir eÄirici (otomatik makinelerde o bile gereksizleÅiyor) ve iplikleri baÄlayan genelde kadın ya da Ƨocuk bazan onsekiz-yirmi yaÅlarında genƧ erkek birkaƧ yardımcı, Åurada ya da burada, baÅka bir iÅten ƧıkarılmıŠeski bir eÄirici. Makine dokuma tezgĆ¢hlarında genelde onbeÅ-yirmi yaÅ arasında kadınlar ve az sayıda erkek ƧalıÅtırılır; ancak bu kadınlar yirmibirinci yaÅlarından sonra bu meslekte pek nadir kalırlar. Hazırlama makinelerinde de kadınların ƧalıÅtıÄı gƶzlenir; arada bir tarakları temizleyen ve bileyen erkek iÅƧilere de rastlanır. Bunların dıÅında fabrikalar Ƨocuk iÅƧiler -dofferler- ƧalıÅtırırlar; bunlar bobinleri takar Ƨıkarırlar; birkaƧ erkek nezaretƧi, buharlı makineler iƧin makinist ve teknisyen, marangoz ve hamal, vb. ƧalıÅtırılır; ama fabrikadaki asıl iÅi kadınlar ve Ƨocuklar yapar. İmalatƧıların yadsıdıÄı budur. BirƧok durumda, kadının ƧalıÅması aileyi tümden daÄıtmaz, ama tepetaklak eder. Ailenin geƧimini kadın saÄlar; baba evde oturur, Ƨocuklara bakar, evi temizler, yemek piÅirir. Bu Ƨok sık olur; yalnızca Manchester’da, ev iÅlerine mahkĆ»m olmuÅ yüzlerce erkekten sƶz edilmiÅtir. Ćteki toplumsal koÅulların aynı kaldıÄı bir durumda, aile-iƧi iliÅkilerdeki bu tersyüz oluÅun emekƧi erkeklerde yarattıÄı ƶfkeyi tahmin etmek kolaydır.”[7]
Engels’in bu paragrafı, kapitalist sanayileÅmenin aile (ƶzellikle de emekƧi sınıf aileleri) üzerindeki etkilerini Ƨarpıcı bir dille aktarmaktadır; gerƧekten de “kapitalist üretim iliÅkilerinin aileye yaptıÄı ƶzel katkı onun atomize edilmesiydi. Ailenin her ferdi iÅƧi pazarında ayrı ve tek baÅına durmaya baÅladı.”[8]
“Pek Ƨok gƶzlemciye gƶre iÅƧi ailesi ortadan kayboluyor ya da en azından parƧalanıyordu. EÅler ve Ƨocuklar artık eski ataerkil otoriteye baÄlı deÄildi. Ćcretler ve ƧalıÅma koÅulları onlara daha ƶnce hiƧ sahip olmadıkları bir ƶzgürlük saÄladı. Kadının emeÄi evde yaptıkları tarafından belirlenmiyordu. Sadece cinsler arasındaki iÅbƶlümünde deÄiÅiklik olmadı, aynı zamanda geleneksel ev iÅlerinin bir kısmı pazarda alınıp satılan mallara dƶnüÅtü.”[9]
Ancak kadınların hane-dıÅı üretime (ve kamusal alana) yıÄınsal katılımı, beklendiÄi üzere ataerkinin zayıflamasını, kadınların ƶzgürleÅmesini getirmedi. Kapitalizm ataerkine yeni bir biƧim kazandırarak, onu dƶnüÅtürerek temellük etti. VurgulandıÄı üzere kapitalistlerin kadın (ve Ƨocuk) iÅgücünü tercih etmesinin nedeni, onların erkeklere gƶre Ƨok daha düÅük ücretlerle ƧalıÅtırılabilecek, itaatkĆ¢r, ƶrgütsüz iÅgücü deposunu oluÅturmalarıydı; bu doÄru. Ne ki bu doÄru, patronların kadın iÅgücünü sınırsız ve insafsız sƶmürüsü Åeklinde tecelli etmekteydi:
“1830 ve 1840’larda ailenin tüm fertleri uygun olan her yerde ücretli iÅƧiler olarak ƧalıÅtılar. OldukƧa Ƨok sayıda evli kadın ƧalıÅtı; aynı Åekilde küçük Ƨocuklar ve bazen daha da küçük Ƨocuklar da ƧalıÅtı. Kadınların ƧalıÅma dıÅında kalan zamanları uyumaya bile yetmiyordu. Bu yüzden aile iƧi iÅleri yapamaz durumdaydılar. Günde on iki saatten fazla ƧalıÅmak yaygındı. Yolda geƧen zaman ve yemek araları da eklenince ƧalıÅma saati on dƶrt ya da on beÅ saatte Ƨıkıyordu. Ćocuk doÄurmak tehlikeliydi ve fabrika ƧalıÅması bunu daha da kƶtü bir hĆ¢le sokuyordu. Kadınlardan doÄumdan hemen sonra makinelerinin baÅına dƶnmeleri isteniyordu. Küçük bebekler anne sütüyle deÄil mamalarla besleniyordu. ĆalıÅamayacak kadar küçük olan Ƨocuklar bebek bakıcılıÄı yapıyorlardı. Bebekleri hastaların kullandıÄı ilaƧlarla uyutarak sessizleÅtiriyorlardı.”[10]
Bir baÅka deyiÅle kadın iÅƧiler üretimde artan ƶlçülerde yer alıyorlardı; ama bu yeniden-üretimdeki geleneksel rollerine iliÅkin beklentileri deÄiÅtirmiyordu. Yani kapitalizm kadınların üretimdeki konumlarını yeniden tanımlarken, onların “domestik” gƶrevlerini dƶnüÅtürme yƶnünde parmaÄını kımıldatmadıÄı gƶrülmektedir.
19. yüzyıl baÅlarında en Ƨarpıcı gƶrünümü sanayi devriminin beÅiÄi İngiltere’de sergilenen bu durum, emekƧi sınıflar ve burjuva filantropizmini harekete geƧirmekte gecikmedi. Ama akıllara gelen Ƨare, ƶrneÄin kreÅler, yuvalar, yemekhaneler, ƧamaÅırhaneler vb. aracılıÄıyla kadınların domestik yükünü hafifletmek olmadı. “1830 ve 1840’lardaki büyük Ćartist hareketi bu koÅullara tepkinin bir sonucuydu. Sefalet ve yoksulluk ƶyle bir dereceye gelmiÅti ki pek Ƨok burjuva eleÅtirmen ve yardımsever bu durumu protesto etmeye baÅlamıÅtı. Küçük Ƨocuklar ve kadınların ya hiƧ ƧalıÅmamalarına ya da ƧalıÅma saatlerinin ve koÅularının yasalarla kontrol altına alınmasına yƶnelik talepler arttı.”[11] Kadın ve Ƨocukların ƧalıÅmasını sınırlandıran, bazı iÅlerde ƧalıÅmasını yasaklayan ƧalıÅma yasaları birbiri ardından devreye girdi. Buna, kadınların aslĆ® gƶrevlerinin saÄlıklı kuÅaklar yetiÅtirmek olduÄuna iliÅkin bir propaganda kampanyası eÅlik edecekti. “Yeniden üretim”i kamusal alana taÅımanın maliyetini hesaplayan ve bunun kendisine pahalıya patlayacaÄını sezinleyen kapitalist sistem, bu alanı yeniden hane iƧine dĆ¢hil ediyor ve neredeyse münhasıran geleneksel taÅıyıcısı kadınların sırtına yıkıyordu.
Ćte yandan, kadınların üretime yıÄınsal katılımlarının ƶnünü aƧtıÄı, eÄitim ve siyasal yaÅama katılabilme mücadelesi, yaÅamlarını daha doÄrudan etkilediÄi burjuva sınıfı kadınları aƧısından da bir “ƶzgürleÅme” saÄlayamadı. Burjuva aile hukuku, büyük ƶlçüde erkeklerden oluÅan müteÅebbis sınıfın elinde biriken servetin Ƨocuklara, ƶzellikle de erkek evlatlara devredilmesi mantıÄına dayanıyordu. Kadın “aile”ye dĆ¢hil olduÄu sürece babasının ya da kocasının servetinden yararlanabilmekteydi; istisnai olarak tevarüs edebildiÄi mülklerin idaresi konusunda donanımsız ve deneyimsizdi; bunun iƧin (büyük ƧoÄunlukla) kendi sınıfından bir kocanın delaletine ihtiyacı vardı. (Burjuva aile, akraba evliliÄi aƧısından dıÅevlilikƧidir; ama katı bir sınıf-iƧi iƧevliliÄi (endogami) toplumun yazısız, ama katı kurallarındandır.) SadakatsizliÄi, hatta serkeÅliÄi “mesut aile yuvası”nın dıÅına itilmesine yol aƧmaktaydı ƧoÄunlukla. Kadınları bir hükmi Åahsiyetten yoksun sayan ve ruhu 19. yüzyıl boyunca “uygar” (= kapitalist) dünyanın büyük bƶlümüne damgasını vuran Napolyon Yasası, ancak yüzyıl sonlarında, iÅƧi-emekƧi sınıfların yoÄun mücadelelerinin ardından tarihin ƧƶplüÄüne atılabilmiÅti. Kadınların yüksekƶÄrenime dĆ¢hil olma, mesleklere girme, mirastan pay alma, seƧme ve seƧilme haklarını elde etmeleri, kapitalizm sayesinde deÄil, kapitalizmin tahkim ettiÄi ataerkine karÅı Åiddetli bir mücadeleyle elde edilebilmiÅtir.
Åu hĆ¢lde, kapitalizm ile ataerki arasındaki kritik iliÅki, “yeniden üretim” üzerinden kurulmaktadır. “Yeniden-üretim”in locus’u, hĆ¢lĆ¢ ve büyük ƶlçüde ailedir. Kapitalist sistemin hĆ¢lĆ¢ ve her yerde kadınların büyük ƧoÄunluÄunu daha düÅük ücretli, daha niteliksiz iÅlerde istihdam ettiÄi doÄrudur. Bu ücret farklılıÄı sistemin devasa kĆ¢rlar devÅirmesini olanaklı kılar. Bu durumun nedeni ise, ataerkil iÅbƶlümünün “yeniden üretim” faaliyetlerini hĆ¢lĆ¢ ve büyük ƶlçüde kadınlara yüklemesidir; kapitalizmin bu durumun saÄladıÄı avantajlardan kolay vaz geƧemez. Bu nedenledir ki kadının yerini esas olarak aile, aslĆ® gƶrevini ise domestik alan olarak saptar. Ćretimde düÅük ücretlere ve elveriÅsiz koÅullara razı olan kadının eve dƶndüÄünde domestik gƶrevleri de (herhangi ekstra bir ƶdeme talep etmeksizin) üstlenmesi, sistemin en ƶnemli girdilerinden biridir. DüÅük ücretli ve uysal iÅgücünün ana deposu üreticiler, ama aynı zamanda “kutsal analık” adına gelecek iÅgücü kuÅaÄını doÄurup süreÄenliÄini saÄlayan tüketiciler olarak kadınlara kapitalist sistemin vaad edebileceÄi ƶzgürlük, asla “domestik alan”dan ƶzgürleÅmek olamaz; ancak ev iƧinde ve dıÅında daha Ƨok ƧalıÅmak, daha Ƨok tüketmek ƶzgürlüÄü olabilir. “Ya cinsel ƶzgürlük?” diye sorulacak olursa... GerƧek cinsel ƶzgürlük, ancak cinselliÄin metalaÅtırılmadıÄı, hiƧbir maddi kazanƧ ya da kazanım (para, itibar, iktidar…) kaygısı gütmeyen, buna gereksinim duymayan yetiÅkin bireyler arasında karÅılıklı sevgi, istek ve rızaya dayalı olarak gerƧekleÅtirilen iliÅkidir. Tahayyül edilebilecek herÅeyi (hatta hayalleri bile) metalaÅtırmaya ve kĆ¢r kaynaÄına dƶnüÅtürmeye yƶnelik bir sistemde bu, olası deÄildir…
6) Bu nedenlerledir ki Engels’e gƶre kadınların ƶzgürleÅmesi, ancak ücretli kƶlelik ve ƶzel mülkiyet sisteminin ilgasıyla mümkündür. AĆMDK’deki o ünlü pasajı bir kez daha anımsayalım:
“Ćyleyse, süpürülmesi yakın gƶrünen kapitalist üretimden sonra, cinsel iliÅkilerin düzenleme biƧimi üzerine bugünden düÅünülebilecek Åey, ƶzellikle olumsuz bir nitelik taÅır, ve ƶz bakımından, ortadan kalkacak olanla yetinir. Ama bu iÅe hangi yeni ƶÄeler katılacak? Bu, yeni bir kuÅak yetiÅince belli olacak: yaÅamlarında, bir kadını asla parayla ya da baÅka bir toplumsal güç aracıyla satın almamıŠolacak yeni bir erkekler kuÅaÄı; kendini gerƧek aÅktan baÅka hiƧbir nedenle bir erkeÄe vermeyecek, ya da bunun iktisadi sonuƧlarından korkarak kendini sevdiÄi kimseye vermekten vazgeƧmeyecek olan yeni bir kadınlar kuÅaÄı. İÅte bu insanlar dünyaya geldiÄi zaman, bugün onların nasıl davranmaları gerektiÄi üzerine düÅünülen Åeylere hiƧ kulak asmayacaklar; kendi pratiklerini ve herkesin davranıÅını yargılayacakları kamuoyunu kendileri yaratacaklardır- bir nokta, iÅte bu kadar.][12]
Engels’in bıraktıÄı yerden Alexandra Kollontai alır sƶzü:
“Erkek, kadın yaÅamında iÅgal ettiÄi yerden ƧıktıÄında, baÅarısızlıÄa düÅmemeyi saÄlamak iƧin, kadının ruhunda ƶnemli bir deÄiÅiklik, entelektüel yaÅamında güçlü bir zenginleÅme, kendi ƶz deÄerlerinde büyük bir birikim gerekti. ApaƧık bir Åey bu, çünkü, ruhunda kiÅiliÄini yaratan gereksinim ve ilgi birikimi olduÄu sürece kadının yaÅamı, sadece aÅka indirgenemez…”[13]
Bunun iƧin Kollontai’ın formülü aƧıktır: “Mutfak ile evliliÄin birbirinden ayrılması”[14] … Bir baÅka deyiÅle, ailenin kadınlar iƧin bir “domestik gƶrevler alanı” olmaktan Ƨıkartılması.
Bunun iƧin yalnızca kadınlara kamusal alana (eÄitim, istihdam, siyaset…) eÅit eriÅim hakkı saÄlamak yetmez, aynı zamanda kadınların aile iƧinde gerƧekleÅtirdikleri yeniden-üretim faaliyetlerinin tümünün toplumsallaÅtırılması, toplum tarafından üstlenilmesi gerektir.
* * *
Engels’in sezinleyip AĆMDK’da iÅaret fiÅeÄini ƧaktıÄı, Sovyet devriminin ƶncü kadınlarının biƧimleniÅine ƶnayak oldukları “Yeni Kadın, Yeni Aile”, savaÅların, sosyalizmi “üretim artıÅı”na ya da “kapitalist sistemle yarıŔa indirgeyen ideolojik deformasyonların, silahlanma yarıÅının… tozu dumanı ardında yitip gitti.
Ama onları yeniden biƧimlendirmenin yolunu gƶsteren yapıtlar ortada… Engels, Bebel, Kollontai, Zetkin…
DiyeceÄim o ki, Engels’in Ailenin, Devletin ve Ćzel Mülkiyetin Kƶkeni, bir etnoloji kitabındansa, kadınların sosyalist bir dƶnüÅüm ile kesiÅen topyekĆ»n ƶzgürleÅmesine bir girizgah, ataerkinin ezelden ebede süregidecek bir “kader”, bir “fıtrat” meselesi deÄil, eÅitlikƧi ƶzgürlüÄe tutkun kadınların ƶncülüÄünde aÅılabilecek bir tarihsel form olduÄunu anlatan bir kılavuz olarak okunmalı…
12 Ekim 2020 11:09:07, İstanbul’dan.
N O T L A R
[*] Yeni E Dergisi, No:49, Kasım 2020…
[1] Louise Michel.
[2] Marx’ın L. H. Morgan’ın Ancient Sociey’si üzerine notları TürkƧesi de yayınlanmıŠolan Ethnological Notebooks (Etnoloji Defterleri)’nden izlenebilir. Bkz. Karl Marx, Etnoloji Defterleri, Ćeviri: KıvanƧ Tanrıyar. Hil Yayınları, Aralık 2013.
[3] Engels’in Karl Kautsky’ye 26 Nisan 1884 tarihli mektubu, (Karl Marx and Frederick Engels, Selected Correspondence, Progress Publishers,Moskova, 1975, s.132).
[4] Claude Meillassoux (1981). Maidens, Meal and Money, Capitalism and the Domestic Community, Cambridge University Press.
[5] F. Engels, Ailenin, Ćzel Mülkiyetin ve Devletin Kƶkeni (AĆMDK), Sol Yayınları Ƨev.: Kenan Somer), 9. Baskı, 1990: 70-71.
[6] AĆMDK s.12.
[7] F. Engels, İngiltere’de EmekƧi Sınıfın Durumu, Sol Yayınları, 1997, s.204.
[8] Aktaran: Lindsey German, Cinsiyet, Sınıf ve Sosyalizm, Babil Yayınları, 2006
[9] German, a.y. s.31.
[10] German, a.y. s.33.
[11] German, a.y. s.34.
[12] AĆMDK s.87.
[13] Alexandra Kollontai, Marksizm ve Cinsel Devrim, Tüm Zamanlar Yayıncılık, 1992, ss.80-81.
[14] “…Dolayısıyla erkekler karılarını, iyi hamur yoÄurabildikleri iƧin deÄil, deÄerli olan Åeyleri, kiÅisel yetenekleri ve insan benleri iƧin sevmeyi ve deÄerlendirmeyi ƶÄrenmelidirler... ‘Mutfak ve evliliÄin birbirinden ayrılması’, devletle kilisenin ayrılmasından daha az ƶnemli olmayan, en azından kadının tarihsel alın yazısı yƶnünden büyük bir reformdur.” (Kollontai, a.y. s.169)

							    
							    
							    
							    
Yorum Ekle