$type=slider$cate=5$meta=0$cate=4$show=home$rm=0

ENGELS, KADIN, AİLE[*]

  “Ɩzgürlükten yanayız ve bunun, kƶkeni ve biƧimi ne olursa olsun, ister dayatılmış, ister seƧilmiş olsun, kralcı ya da cumhuriyetƧi olsun h...

 





“Ɩzgürlükten yanayız ve bunun,

kƶkeni ve biƧimi ne olursa olsun,

ister dayatılmış, ister seçilmiş olsun,

kralcı ya da cumhuriyetƧi olsun

herhangi bir iktidarın varlığıyla

bağdaşmayacağına inanıyoruz...

Eşitlik olmadan özgürlük olamaz!

Bizim istediğimiz eşitlik,

ƶzgürlüğün ƶnkoşulu olan fiili eşitliktir!”[1]

 

Konu “Marksizm ve kadın”a geldiğinde, ilk akla gelen kişidir Friedrich Engels. Ve onun ilk baskısı 1884’de, Bismarck’ın “Anti-sosyalist yasa”sına takılmamak iƧin Zürih’te yapılan Der Ursprung der Familie, des Privateigenthums und des Staats: Im Anschluss an Lewis H. Morgan’s Forschungen (Ailenin, Ɩzel Mülkiyetin, Devletin Kƶkeni: Lewis H. Morgan’ın Araştırmaları Işığında - AƖMDK) başlıklı, bugüne dek yeryüzündeki hemen bütün dillere Ƨevrilip yüzlerce baskısı yapılan kitabı.

AƖMDK, Engels’in dostu, yoldaşı Karl Marx’ın ƶlümünün ardından, evraklarını incelerken bulduğu, ABD’li hukukƧu-antropolog Lewis Henry Morgan’ın 1877 tarihinde Londra’da yayınlanan Ancient Society’si üzerine 1880-81 yıllarında aldığı notları gƶzden geƧirip Yunan, Roma, İrlanda ve Cermen tarihi konusunda kendi bilgileriyle beslediği ve Mart 1884 sonlarında başlayıp aynı yılın Mayıs’ı sonlarında bitirdiği bir Ƨalışma. İki ayda bitirilmiş olması, materyalin (Morgan + Marx[2]) büyük ƶlçüde hazır olduğuna delalet eder. Bir başka deyişle Engels, AƖMDK’yı bir antropolog/etnolog olarak değil, bir “yorumcu” olarak yazmıştır. Hedefini ise, kitap iƧin kaleme aldığı ƶnsƶzde kendisi dile getirir: “Morgan’ın (Marx’dan bağımsız olarak vardığı) bulgularını birlikte geliştirdikleri maddeci tarih irdelemesi sonuƧlarıyla aƧıklamak.” (AƖMDK, “Ɩnsƶz”) 

Engels, Karl Kautsky’ye yazdığı 26 Nisan 1884 tarihli mektupta da Morgan’ın bulgularının, Ƨağdaş sınıf mücadelesinin tarih ƶncesine değgin, o güne dek mevcut olmayan “olgusal bir zemin” sağladığını belirtir: “Tekeşlilik üzerine olan bƶlümü ve ƶzel mülkiyet üzerine olan son bƶlümü hem sınıf karşıtlıklarının bir kaynağı ve kadim cemaat sisteminin dağılmasının levyesi olarak tanımlayıp hem de Anti-Sosyalist Yasa’dan kaƧınacak biƧimde kaleme alamazdım. (…) Morgan prehistoryasında bugüne dek mevcut olmayan olgusal bir temel sağlamakla bizlere yepyeni bir bakış aƧısı sunuyor.”[3]

Yani Engels’in (ve tabii Marx’ın da) Morgan “okuma”sı antropolojik değil, sınıf mücadelelerine değgin, siyasal bir okumadır. Temel tez ise, aile, ƶzel mülkiyet, devlet vs. kurumların, ezelden ebede mevcut, değişmez, meşruiyetlerini kadimliklerinden alan değil; belirli iktisadi-siyasal, tarihsel/toplumsal koşulların ürünleri, dolayısıyla da “değişime tabi/değiş(tiril)ebilir” olduklarını gƶstermektir. Bunu yaparken, “Kadınların Ɩzgürleşmesi” sorunsalına tarihsel maddeci/Marksist yanıtlar getirir.

Engels’in 200. doğum yıldƶnümünde vesilesiyle, benden istenen “Engels, Kadın ve Aile” başlığına bƶylesi “teknik” sayılabilecek bir girizgĆ¢hla başlamam, nedensiz değil. Buradaki amacım, Engels’in (Morgan’a ve 19. yüzyıl antropolog ve tarihƧilerine dayanan) antropolojik “veri”lerinin geƧerliliğini tartışmak değil. HiƧ kuşku yok ki, Morgan’ın Ancient Society’sinde tartışılan olguların isabetliliğine yƶneltilebilecek her türlü eleştiri, Engels’in AƖMDK’si iƧin de geƧerlidir. Bu bakımdan, Engels’in bir antropolog olarak vasıflılığını tartışmak, abestir, çünkü ne Marx, ne de Engels antropolog değillerdir, bƶyle bir iddiaları da yoktur! (Yine de her ikisinin dƶnemlerinin antropolojik/etnografik literatürüne son derece hĆ¢kim oldukları, yadsınamaz.)

Engels tartışılacaksa, Ailenin, Devletin, Ɩzel Mülkiyetin Kƶkeni’ndeki verilerin isabetliliği aƧısından değil, bu verilere dayanarak ƶne sürdüğü temel tezler aƧısından tartışılmalıdır. Ɩzel mülkiyet ve devleti bir yana bırakacak olursak, nedir Engels’in kadın ve aile konusundaki (günümüzde de geƧerliliğini yitirmeyen) tezleri? BirkaƧ başlık altında toparlayalım:

1) Aile, Musa’nın Beş Kitabı’nda (Pentateque) kaydedilen ilk (ataerkil) biƧiminden günümüze değişmeksizin süregiden bir kurum değildir. Tarih iƧinde ve farklı coğrafyalarda farklı biƧimlenişler sergilemiştir. Aile biƧimlenişlerinin Morgan (ve diğer 19. yüzyıl evrimci antropologlarının) varsaydığı üzere evrensel bir düzlemde tekil bir hat hĆ¢linde (kandaş-punaluan-syndasmian-ataerkil-tekeşli…) evrimleşmiş olmadığının, hatta ataerkiden ƶnce evrensel bir “anaerki”nin hüküm sürmediğinin anlaşılması, bu tezi çürütmez. (Kaldı ki ne Morgan ne de Engels, “anaerki”den sƶz etmektedir. Engels’in Bachofen’den ƶdünƧ aldığı “Analık hukuku” (Mutterrecht) kavramı, soyun anayanlı olması, yani anneden izlenmesi ve anayanlı dışevlilikƧi gens (klan) toplumlarında kadınlarla erkekler arasında daha eşitlikƧi ilişkilerin geƧerli olduğu, kadınların karar alma mekanizmalarında etkin olduğu anlamına gelir). 

Morgan’ın teknolojik evrimle karakterize olan evrensel toplumsal evrim şeması (yabanıllık-barbarlık-uygarlık), yeryüzündeki toplumların her birinin bu evrelerden birine dĆ¢hil olduğu, her bir evreye bir aile ƶrgütlenişi, bir yƶnetim biƧimi ve bir mülkiyet tipinin denk düştüğü fikri, günümüzde kabul gƶrmüyor; bu doğru. Ama toplumların değişen üretim ilişkileri ƧerƧevesinde değişim geƧirdiği ve toplumsal kurumların bu değişimlere uyarlandığı, yeni biƧimlenişler aldığı fikrine karşı Ƨıkmak, kolay değil. 

2) Ailenin aldığı biƧimleniş(ler), bünyesinde yer aldığı toplumun maddi yaşamlarını üretim tarzlarıyla yakından ilişkilidir. Bir başka deyişle, toplumların geƧim faaliyetlerini ƶrgütleyiş tarzları, geƧim araƧlarını nasıl üretip toplum iƧinde nasıl bir paylaşıma tabi tuttukları ile ailenin ve akrabalık ilişkilerinin biƧimlenişi arasında doğrudan bir ilişki vardır. Ɩncelikle, aile ve akrabalık, ƶzellikle küçük ƶlƧekli toplumlarda toplumsal ƶrgütlenişin ana ilkesini oluşturduğu iƧin.

Engels’in AƖMDK’de ana tezini oluşturan bu saptamayı günümüz antropolojik verileri ışığında şöylece ƧerƧevelendirmek, mümkün: Hortikültüralist (Ƨapa tarımcısı), Ƨoban, hatta kırsal tarımcı toplumlarda aile ve akrabalık üretim araƧlarına ve kaynaklara erişimin, üretime katılmanın ve ürünü paylaşmanın bünyesinde gerƧekleştiği temel ƶrgütleniş biƧimidir. Devletsiz toplumlarda yƶnetim mekanizmaları akrabalık ilişkileri tarafından tayin edilir. Bu gƶreli eşitlikƧi toplumlarda kadınlar ile erkekler arasında, kadınların genelde toplayıcılık, ekip biƧme, hasat, besinlerin, giyeceklerin hazırlanması, Ƨocukların bakımı vb. üretimci ve yeniden-üretimci faaliyetlere yƶneldiği, erkeklerinse toprakların hortikültüre aƧılması, barınak inşası, avcılık, sürülerin güdülmesi gibi faaliyetlerde yoğunlaştığı bir işbƶlümü gƶrülür. 

Bu tip (küçük ƶlƧekli) toplumlarda kadınlarla erkekler arasında daha (Engels’in de vurguladığı üzere) eşitlikƧi ilişkiler hĆ¢kimdir. Yine de, Ƨoğunlukla kolay oluşup Ƨƶzülen Ƨekirdek aileler ve bunların az-Ƨok arızi kümelenişi biƧiminde ƶrgütlenen avcı-toplayıcılarda kadınlar daha ƶzerk bir varoluş sergilerken, yerleşiklik gereği toplumsal bağ ve yükümlülüklerin ƶnem kazandığı ve kimin gruba dĆ¢hil olup kimin olmadığı hususunda daha ayrıntılı tanımlamalara gereksinim duyulan hortikültüralist ve pastoral (Ƨoban) toplumlarda, kadın-erkek (ve de akrabalık) ilişkileri daha katı kurallara bağlanacaktır. Ortak bir atanın (bu “ata” kadın da olabilir, erkek de) soyunu izleyen bireylerin birbiriyle akraba sayıldığı ve ensest tabusuna tabi oldukları dışevlilikƧi soy grupları (antropoloji terminolojisinde klanlar; Morgan ve Engels’in başvurduğu tanımla “gens”ler) aslĆ® toplumsal ƶrgütlenme birimleridir bu tip toplumlarda. Siyasal ƶrgütlenme ise, (genellikle birbirlerinden evlenen) bu soy gruplarının toplandığı, iƧevlilikƧi kabile/aşirettir (tribü). 

Kabile toplumlarında soyun kadın ya da erkek atadan izlenebileceğini (yani topluluğun anayanlı ya da babayanlı olabileceğini) söylemiştim. Bu tip toplumlar arasında sık sık patlak veren savaşlar, eşlerini dışarıdan alan akraba erkekler grubunu daha avantajlı kıldığı için babayanlılık daha sık görülen bir biçimdir.

Kadın ile erkek arasındaki eşitlikƧiliğin bozulduğu toplumsal prototip, Fransız Marksist antropolog Claude Meillassoux’nun[4] da gƶsterdiği üzere bu hortikültüralist (ve kuşku yok ki Ƨoban) babayanlı, dışevlilikƧi soy gruplarıdır. Grubun ortaklaşa yararlandığı “mülk”lerin (hortikültür alanları, sürüler…) üzerinde Ƨalışmak, ürünlerinden yararlanmak, mülkün ve soyun süreğenliğini sağlamak vurgulu hĆ¢le geldikƧe, grup iƧine doğan Ƨocukların gruba dĆ¢hil erkeklerden olması ƶnem kazanır. Bu, bir yandan domestik işgücünün birincil kaynağı olan, bir yandan da (eril) soyu sürdüren kadınların emek ve bedenleri üzerindeki eril denetimin yoğunlaştırılmasını gerekli kılar… İktidarın Ƨekirdek hĆ¢li: “Tarihte kendini gƶsteren ilk sınıf Ƨatışması, erkekle kadın arasındaki uzlaşmaz karşıtlığın karı-koca evliliği iƧindeki gelişmesiyle; ve ilk sınıf baskısı da dişi cinsin erkek cins tarafından baskı altına alınmasıyla düşümdeştir,” der Engels.[5] 

3) Toplumsal-siyasal kurumlar arasında geƧim araƧlarını üretme tarzının başat olduğu karmaşık bir karşılıklı-bağlantılılık vardır. Yeni teknolojilerin devreye girmesi, üretimin yoğunlaşması, yƶnetilmesi gereken bir artı ürünün ortaya Ƨıkması, farklı ekolojik nişlere yerleşmiş, farklı geƧim faaliyetlerinin başat olduğu toplumlar arasındaki ilişkilerin giderek daha karmaşık bir nitelik kazanması, tarımsal üretimden kopmuş yeni meslek gruplarının yoğunlaştığı kentlerin ortaya Ƨıkışı, savaşlar vb. etkenler bir yandan kolektif mülkiyetin temellerini aşındırırken, bir yandan da toplumdan kendini ayırmış, kalıcı, merkezi bir yƶnetim aygıtının ortaya Ƨıkmasını getirecektir. Devletin farklı bƶlgelerde farklı zamanlarda ve birbirinden bağımsız olarak ortaya Ƨıktığı biliniyor. Bir kez ortaya Ƨıktıktan sonra bƶlgesel hĆ¢kimiyet mücadelesinde Ƨevredeki kabile toplumları hızla yok (ya da asimile) ettiği de… Kabile ilişkileri aşındıkƧa, ailenin daha geniş akraba topluluğundan koparak bağımsız bir birime dƶnüşmesi, beklenebilir bir gelişmeydi; ƶzellikle ticari ve zanaat faaliyetlerinin yoğunlaştığı kentlerde aile temel toplumsal ƶrgütlenme biƧimine dƶnüşürken, iktidar hem siyasette (devlet) hem de toplumda (aile) eril hĆ¢liyle kristalleşecekti. Ɩyle gƶrülüyor ki babayanlı, dışevlilikƧi, yaşlı erkeklerin kadınların (ve de genƧlerin) beden ve emek güçlerine hükmettiği kabile toplumları, (“komünal” karakterlerine karşın) “uygarlık” (= devletli toplumlar)a “rol modeli” olmuştur. Dahası, bu biƧimlenişler (üretim ve/ile mülkiyet ilişkileri, siyasal kurumlar ve toplumsal ƶrgütleniş tarzları) arasında, iktisadi ƶrgütlenişin başat olduğu karmaşık bir ilişkiler ağı vardır. Ve hemen vurgulamalı, aile iƧi eril iktidar ile devlet iktidarı, ƶzel mülkiyetin dolayımladığı bir bağlantılılık iƧindedir.

Bir başka deyişle, erkek egemenliği diğer (sömürü ve) tahakküm ilişkilerinden yalıtılmış bir durum değildir.

4) Engels’e gƶre kadın ile erkek arasındaki eşitsizlik, bir yandan uygarlıkla birlikte domestik-kamusal alanların ayrışması, ƶzel mülkiyetin (kamusal alana hükmeden erkeğin elinde) yoğunlaşması, bir yandan da üretim ile yeniden üretimin ayrışması ile bağlantılı olarak biƧimlenir: 

“Materyalist anlayışa gƶre, tarihte, egemen etken, sonunda, maddi yaşamın üretimi ve yeniden-üretimidir. Ama bu üretim, ikili bir ƶzlüğe sahiptir. Bir yandan, yaşam araƧlarının, beslenmeye, giyinmeye, barınmaya yarayan nesnelerin, ve bunların gerektirdiği aletlerin üretimi; ƶbür yandan bizzat insanların üretimi, türün üremesi. Belirli bir tarihsel dƶnem ve belirli bir ülkedeki insanların ·iƧinde yaşadıkları toplumsal kurumlar, bu iki türlü üretim tarafından, bir yandan emeğin, ƶbür yandan da ailenin erişmiş bulunduğu gelişme aşaması tarafından belirlenir. Emeğin erişmiş bulunduğu gelişme aşaması ne kadar düşük, toplam emek ürünü ve bunun sonucu, toplumun sahip bulunduğu servet ne kadar az ise, kan bağının ağır basan etkisi, toplumsal düzen üzerinde o kadar Ƨok belirleyici gƶrünür. Ama kan bağına dayanan bu toplumsal yapı ƧerƧevesinde, emek üretkenliği gitgide artar; ve onunla birlikte, ƶzel mülkiyet ve değişim, servetler arasında eşitsizlik, başkasının emek gücünden yararlanabilme olanağı, sonuƧ olarak, sınıflar arasındaki karşıtlıkların temeli de gelişir; bütün bu yeni toplumsal öğeler, kuşaklar boyunca, eski toplumsal kuruluşu yeni koşullara uyarlamak iƧin, bunların arasındaki bağdaşmazlık tam bir devrim sonucu verene kadar, var güçleriyle etkide bulunurlar.”[6]

Üretkenliğin artışı, kontrol edilmesi gereken bir artı-ürünün ortaya Ƨıkışı, işbƶlümünün Ƨeşitlenmesi, tarım-dışı faaliyetlerle, ya da uzman mesleklerle (zanaat, yƶneticilik, din) yaşamını sürdürebilen kentsel bir nüfusun ortaya Ƨıkması, toplumu akrabalık dışı bir ƶrgütlenme ilkesine yƶneltir: üretim araƧlarının mülkiyeti ve siyasal iktidar üzerinde denetim yetkesi ƧerƧevesinde biƧimlenmiş sınıflar… Soy grubu ilişkileri bir Ƨok yerde domestik alanda hane reisinin eş(ler)i, evlenmemiş kızları, (evli ve bekĆ¢r) oğulları, gelinleri ve kƶleleri üzerinde hüküm sürdüğü babayanlı ve ataerkil aileye bırakırken, kamusal alanın ve mülkiyetin kontrolünün (mülk sahibi sınıflarda) erkeklere, domestik alan ve yeniden üretim faaliyetlerinin (Ƨocuk doğurma, Ƨocukların yetiştirilmesi, tüketimin ƶrgütlenmesi, bakım…) kadınlara tahsis olduğu bir işbƶlümü yaygınlaşacaktı. 

5)  Kapitalizm bağrında geliştiği prekapitalist (sınıflı) toplumlardan, Ƨokeşli (poligamik) ya da tekeşli (monogamik), ikiden fazla kuşağı (geniş aile) ya da yalnızca iki kuşağı (Ƨekirdek aile) kapsayan, ama erkin “reis” olan erkeğin elinde yoğunlaştığı, kamusal alanın (siyaset, din, sanat…) erkeklerin denetiminde olduğu, kadınlarınsa domestik alanda sınırlandığı bir aile biƧimini tevarüs etmişti. Sınai evresinde iki süreci tetikledi: Üretim faaliyetlerinin haneden uzaklaştırılarak kamusal alana dĆ¢hil edilmesi (buharla Ƨalışan makinelerin kullanıldığı atƶlye ve fabrikalar); kadınların yığınsal olarak üretime, dolayısıyla da hane dışına (kamusal alana) Ƨekilmesi. Makineler üretim iƧin fiziksel gücü gereksiz kılmış, buharın üretiminde devreye ilk girdiği dokuma sanayii ise kadın (ve Ƨocuk)ların ince, esnek parmaklarını ve gerisindeki binlerce yıllık ataerkil gelenek sayesinde düşük ücrete razı oluşlarını, itaate alışkınlıklarını artan ƶlçüde gereksinir olmuştu:

“Makinelerin giderek insan emeğinin yerini daha Ƨok alışı gerƧeğini biraz daha yakından inceleyelim. Eğirme ve dokuma işindeki insan emeği, esas olarak kopan iplikleri bağlamaktan ibarettir; gerisini makine yapar. Bu iş, adale gücü istemez, kıvrak parmaklar ister. O nedenle yalnızca erkeklere bu işte gerek olmayışı bir yana, el adalelerinin daha da gelişkin oluşu nedeniyle, bu işe kadınlardan ve Ƨocuklardan daha az uygundurlar; .bu yüzden de yerlerini, doğal olarak onlar alır. İşte bu ƧerƧevede, kol gücü ve kuvvet kullanımı buhar ya da su gücüne ne kadar Ƨok aktarılabilirse o kadar daha az erkeğin Ƨalıştırılmasına gerek vardır; kadınlar ve Ƨocuklar da daha ucuza Ƨalıştırıldıkları ve bu branşta erkeklerden daha iyi oldukları iƧin onların yerini alırlar. İplik eğirme fabrikalarında trasılların başında yalnızca kadınlar ve kızlar gƶrülür; Ƨıkrık makineleri arasında bir erkek, yetişkin bir eğirici (otomatik makinelerde o bile gereksizleşiyor) ve iplikleri bağlayan genelde kadın ya da Ƨocuk bazan onsekiz-yirmi yaşlarında genƧ erkek birkaƧ yardımcı, şurada ya da burada, başka bir işten Ƨıkarılmış eski bir eğirici. Makine dokuma tezgĆ¢hlarında genelde onbeş-yirmi yaş arasında kadınlar ve az sayıda erkek Ƨalıştırılır; ancak bu kadınlar yirmibirinci yaşlarından sonra bu meslekte pek nadir kalırlar. Hazırlama makinelerinde de kadınların Ƨalıştığı gƶzlenir; arada bir tarakları temizleyen ve bileyen erkek işçilere de rastlanır. Bunların dışında fabrikalar Ƨocuk işçiler -dofferler- Ƨalıştırırlar; bunlar bobinleri takar Ƨıkarırlar; birkaƧ erkek nezaretƧi, buharlı makineler iƧin makinist ve teknisyen, marangoz ve hamal, vb. Ƨalıştırılır; ama fabrikadaki asıl işi kadınlar ve Ƨocuklar yapar. İmalatƧıların yadsıdığı budur. BirƧok durumda, kadının Ƨalışması aileyi tümden dağıtmaz, ama tepetaklak eder. Ailenin geƧimini kadın sağlar; baba evde oturur, Ƨocuklara bakar, evi temizler, yemek pişirir. Bu Ƨok sık olur; yalnızca Manchester’da, ev işlerine mahkĆ»m olmuş yüzlerce erkekten sƶz edilmiştir. Ɩteki toplumsal koşulların aynı kaldığı bir durumda, aile-iƧi ilişkilerdeki bu tersyüz oluşun emekƧi erkeklerde yarattığı ƶfkeyi tahmin etmek kolaydır.”[7]

Engels’in bu paragrafı, kapitalist sanayileşmenin aile (ƶzellikle de emekƧi sınıf aileleri) üzerindeki etkilerini Ƨarpıcı bir dille aktarmaktadır; gerƧekten de “kapitalist üretim ilişkilerinin aileye yaptığı ƶzel katkı onun atomize edilmesiydi. Ailenin her ferdi işçi pazarında ayrı ve tek başına durmaya başladı.”[8] 

“Pek Ƨok gƶzlemciye gƶre işçi ailesi ortadan kayboluyor ya da en azından parƧalanıyordu. Eşler ve Ƨocuklar artık eski ataerkil otoriteye bağlı değildi. Ücretler ve Ƨalışma koşulları onlara daha ƶnce hiƧ sahip olmadıkları bir ƶzgürlük sağladı. Kadının emeği evde yaptıkları tarafından belirlenmiyordu. Sadece cinsler arasındaki işbƶlümünde değişiklik olmadı, aynı zamanda geleneksel ev işlerinin bir kısmı pazarda alınıp satılan mallara dƶnüştü.”[9]

Ancak kadınların hane-dışı üretime (ve kamusal alana) yığınsal katılımı, beklendiği üzere ataerkinin zayıflamasını, kadınların özgürleşmesini getirmedi. Kapitalizm ataerkine yeni bir biçim kazandırarak, onu dönüştürerek temellük etti. Vurgulandığı üzere kapitalistlerin kadın (ve çocuk) işgücünü tercih etmesinin nedeni, onların erkeklere göre çok daha düşük ücretlerle çalıştırılabilecek, itaatkâr, örgütsüz işgücü deposunu oluşturmalarıydı; bu doğru. Ne ki bu doğru, patronların kadın işgücünü sınırsız ve insafsız sömürüsü şeklinde tecelli etmekteydi:

“1830 ve 1840’larda ailenin tüm fertleri uygun olan her yerde ücretli işçiler olarak Ƨalıştılar. OldukƧa Ƨok sayıda evli kadın Ƨalıştı; aynı şekilde küçük Ƨocuklar ve bazen daha da küçük Ƨocuklar da Ƨalıştı. Kadınların Ƨalışma dışında kalan zamanları uyumaya bile yetmiyordu. Bu yüzden aile iƧi işleri yapamaz durumdaydılar. Günde on iki saatten fazla Ƨalışmak yaygındı. Yolda geƧen zaman ve yemek araları da eklenince Ƨalışma saati on dƶrt ya da on beş saatte Ƨıkıyordu. Ƈocuk doğurmak tehlikeliydi ve fabrika Ƨalışması bunu daha da kƶtü bir hĆ¢le sokuyordu. Kadınlardan doğumdan hemen sonra makinelerinin başına dƶnmeleri isteniyordu. Küçük bebekler anne sütüyle değil mamalarla besleniyordu. Ƈalışamayacak kadar küçük olan Ƨocuklar bebek bakıcılığı yapıyorlardı. Bebekleri hastaların kullandığı ilaƧlarla uyutarak sessizleştiriyorlardı.”[10]

Bir başka deyişle kadın işçiler üretimde artan ƶlçülerde yer alıyorlardı; ama bu yeniden-üretimdeki geleneksel rollerine ilişkin beklentileri değiştirmiyordu. Yani kapitalizm kadınların üretimdeki konumlarını yeniden tanımlarken, onların “domestik” gƶrevlerini dƶnüştürme yƶnünde parmağını kımıldatmadığı gƶrülmektedir. 

19. yüzyıl başlarında en Ƨarpıcı gƶrünümü sanayi devriminin beşiği İngiltere’de sergilenen bu durum, emekƧi sınıflar ve burjuva filantropizmini harekete geƧirmekte gecikmedi. Ama akıllara gelen Ƨare, ƶrneğin kreşler, yuvalar, yemekhaneler, Ƨamaşırhaneler vb. aracılığıyla kadınların domestik yükünü hafifletmek olmadı. “1830 ve 1840’lardaki büyük Ƈartist hareketi bu koşullara tepkinin bir sonucuydu. Sefalet ve yoksulluk ƶyle bir dereceye gelmişti ki pek Ƨok burjuva eleştirmen ve yardımsever bu durumu protesto etmeye başlamıştı. Küçük Ƨocuklar ve kadınların ya hiƧ Ƨalışmamalarına ya da Ƨalışma saatlerinin ve koşularının yasalarla kontrol altına alınmasına yƶnelik talepler arttı.”[11] Kadın ve Ƨocukların Ƨalışmasını sınırlandıran, bazı işlerde Ƨalışmasını yasaklayan Ƨalışma yasaları birbiri ardından devreye girdi. Buna, kadınların aslĆ® gƶrevlerinin sağlıklı kuşaklar yetiştirmek olduğuna ilişkin bir propaganda kampanyası eşlik edecekti. “Yeniden üretim”i kamusal alana taşımanın maliyetini hesaplayan ve bunun kendisine pahalıya patlayacağını sezinleyen kapitalist sistem, bu alanı yeniden hane iƧine dĆ¢hil ediyor ve neredeyse münhasıran geleneksel taşıyıcısı kadınların sırtına yıkıyordu.

Ɩte yandan, kadınların üretime yığınsal katılımlarının ƶnünü aƧtığı, eğitim ve siyasal yaşama katılabilme mücadelesi, yaşamlarını daha doğrudan etkilediği burjuva sınıfı kadınları aƧısından da bir “ƶzgürleşme” sağlayamadı. Burjuva aile hukuku, büyük ƶlçüde erkeklerden oluşan müteşebbis sınıfın elinde biriken servetin Ƨocuklara, ƶzellikle de erkek evlatlara devredilmesi mantığına dayanıyordu. Kadın “aile”ye dĆ¢hil olduğu sürece babasının ya da kocasının servetinden yararlanabilmekteydi; istisnai olarak tevarüs edebildiği mülklerin idaresi konusunda donanımsız ve deneyimsizdi; bunun iƧin (büyük Ƨoğunlukla) kendi sınıfından bir kocanın delaletine ihtiyacı vardı. (Burjuva aile, akraba evliliği aƧısından dışevlilikƧidir; ama katı bir sınıf-iƧi iƧevliliği (endogami) toplumun yazısız, ama katı kurallarındandır.) Sadakatsizliği, hatta serkeşliği “mesut aile yuvası”nın dışına itilmesine yol aƧmaktaydı Ƨoğunlukla. Kadınları bir hükmi şahsiyetten yoksun sayan ve ruhu 19. yüzyıl boyunca “uygar” (= kapitalist) dünyanın büyük bƶlümüne damgasını vuran Napolyon Yasası, ancak yüzyıl sonlarında, işçi-emekƧi sınıfların yoğun mücadelelerinin ardından tarihin Ƨƶplüğüne atılabilmişti. Kadınların yükseköğrenime dĆ¢hil olma, mesleklere girme, mirastan pay alma, seƧme ve seƧilme haklarını elde etmeleri, kapitalizm sayesinde değil, kapitalizmin tahkim ettiği ataerkine karşı şiddetli bir mücadeleyle elde edilebilmiştir.

Şu hĆ¢lde, kapitalizm ile ataerki arasındaki kritik ilişki, “yeniden üretim” üzerinden kurulmaktadır. “Yeniden-üretim”in locus’u, hĆ¢lĆ¢ ve büyük ƶlçüde ailedir. Kapitalist sistemin hĆ¢lĆ¢ ve her yerde kadınların büyük Ƨoğunluğunu daha düşük ücretli, daha niteliksiz işlerde istihdam ettiği doğrudur. Bu ücret farklılığı sistemin devasa kĆ¢rlar devşirmesini olanaklı kılar. Bu durumun nedeni ise, ataerkil işbƶlümünün “yeniden üretim” faaliyetlerini hĆ¢lĆ¢ ve büyük ƶlçüde kadınlara yüklemesidir; kapitalizmin bu durumun sağladığı avantajlardan kolay vaz geƧemez. Bu nedenledir ki kadının yerini esas olarak aile, aslĆ® gƶrevini ise domestik alan olarak saptar. Üretimde düşük ücretlere ve elverişsiz koşullara razı olan kadının eve dƶndüğünde domestik gƶrevleri de (herhangi ekstra bir ƶdeme talep etmeksizin) üstlenmesi, sistemin en ƶnemli girdilerinden biridir. Düşük ücretli ve uysal işgücünün ana deposu üreticiler, ama aynı zamanda “kutsal analık” adına gelecek işgücü kuşağını doğurup süreğenliğini sağlayan tüketiciler olarak kadınlara kapitalist sistemin vaad edebileceği ƶzgürlük, asla “domestik alan”dan ƶzgürleşmek olamaz; ancak ev iƧinde ve dışında daha Ƨok Ƨalışmak, daha Ƨok tüketmek ƶzgürlüğü olabilir. “Ya cinsel ƶzgürlük?” diye sorulacak olursa... GerƧek cinsel ƶzgürlük, ancak cinselliğin metalaştırılmadığı, hiƧbir maddi kazanƧ ya da kazanım (para, itibar, iktidar…) kaygısı gütmeyen, buna gereksinim duymayan yetişkin bireyler arasında karşılıklı sevgi, istek ve rızaya dayalı olarak gerƧekleştirilen ilişkidir. Tahayyül edilebilecek herşeyi (hatta hayalleri bile) metalaştırmaya ve kĆ¢r kaynağına dƶnüştürmeye yƶnelik bir sistemde bu, olası değildir…

6) Bu nedenlerledir ki Engels’e gƶre kadınların ƶzgürleşmesi, ancak ücretli kƶlelik ve ƶzel mülkiyet sisteminin ilgasıyla mümkündür. AƖMDK’deki o ünlü pasajı bir kez daha anımsayalım:

“Ɩyleyse, süpürülmesi yakın gƶrünen kapitalist üretimden sonra, cinsel ilişkilerin düzenleme biƧimi üzerine bugünden düşünülebilecek şey, ƶzellikle olumsuz bir nitelik taşır, ve ƶz bakımından, ortadan kalkacak olanla yetinir. Ama bu işe hangi yeni öğeler katılacak? Bu, yeni bir kuşak yetişince belli olacak: yaşamlarında, bir kadını asla parayla ya da başka bir toplumsal güç aracıyla satın almamış olacak yeni bir erkekler kuşağı; kendini gerƧek aşktan başka hiƧbir nedenle bir erkeğe vermeyecek, ya da bunun iktisadi sonuƧlarından korkarak kendini sevdiği kimseye vermekten vazgeƧmeyecek olan yeni bir kadınlar kuşağı. İşte bu insanlar dünyaya geldiği zaman, bugün onların nasıl davranmaları gerektiği üzerine düşünülen şeylere hiƧ kulak asmayacaklar; kendi pratiklerini ve herkesin davranışını yargılayacakları kamuoyunu kendileri yaratacaklardır- bir nokta, işte bu kadar.][12]

Engels’in bıraktığı yerden Alexandra Kollontai alır sƶzü: 

“Erkek, kadın yaşamında işgal ettiği yerden Ƨıktığında, başarısızlığa düşmemeyi sağlamak iƧin, kadının ruhunda ƶnemli bir değişiklik, entelektüel yaşamında güçlü bir zenginleşme, kendi ƶz değerlerinde büyük bir birikim gerekti. ApaƧık bir şey bu, çünkü, ruhunda kişiliğini yaratan gereksinim ve ilgi birikimi olduğu sürece kadının yaşamı, sadece aşka indirgenemez…”[13]

Bunun iƧin Kollontai’ın formülü aƧıktır: “Mutfak ile evliliğin birbirinden ayrılması”[14] … Bir başka deyişle, ailenin kadınlar iƧin bir “domestik gƶrevler alanı” olmaktan Ƨıkartılması. 

Bunun iƧin yalnızca kadınlara kamusal alana (eğitim, istihdam, siyaset…) eşit erişim hakkı sağlamak yetmez, aynı zamanda kadınların aile iƧinde gerƧekleştirdikleri yeniden-üretim faaliyetlerinin tümünün toplumsallaştırılması, toplum tarafından üstlenilmesi gerektir. 

* * *

Engels’in sezinleyip AƖMDK’da işaret fişeğini Ƨaktığı, Sovyet devriminin ƶncü kadınlarının biƧimlenişine ƶnayak oldukları “Yeni Kadın, Yeni Aile”, savaşların, sosyalizmi “üretim artışı”na ya da “kapitalist sistemle yarış”a indirgeyen ideolojik deformasyonların, silahlanma yarışının… tozu dumanı ardında yitip gitti.

Ama onları yeniden biƧimlendirmenin yolunu gƶsteren yapıtlar ortada… Engels, Bebel, Kollontai, Zetkin… 

Diyeceğim o ki, Engels’in Ailenin, Devletin ve Ɩzel Mülkiyetin Kƶkeni, bir etnoloji kitabındansa, kadınların sosyalist bir dƶnüşüm ile kesişen topyekĆ»n ƶzgürleşmesine bir girizgah, ataerkinin ezelden ebede süregidecek bir “kader”, bir “fıtrat” meselesi değil, eşitlikƧi ƶzgürlüğe tutkun kadınların ƶncülüğünde aşılabilecek bir tarihsel form olduğunu anlatan bir kılavuz olarak okunmalı…

 

12 Ekim 2020 11:09:07, İstanbul’dan.


N O T L A R

[*] Yeni E Dergisi, No:49, Kasım 2020…

[1] Louise Michel.

[2] Marx’ın L. H. Morgan’ın Ancient Sociey’si üzerine notları TürkƧesi de yayınlanmış olan Ethnological Notebooks (Etnoloji Defterleri)’nden izlenebilir. Bkz. Karl Marx, Etnoloji Defterleri, Ƈeviri: KıvanƧ Tanrıyar. Hil Yayınları, Aralık 2013.

[3] Engels’in Karl Kautsky’ye 26 Nisan 1884 tarihli mektubu, (Karl Marx and Frederick Engels, Selected Correspondence, Progress Publishers,Moskova, 1975, s.132).

[4] Claude Meillassoux (1981). Maidens, Meal and Money, Capitalism and the Domestic Community, Cambridge University Press.

[5] F. Engels, Ailenin, Ɩzel Mülkiyetin ve Devletin Kƶkeni (AƖMDK), Sol Yayınları Ƨev.: Kenan Somer), 9. Baskı, 1990: 70-71.

[6] AƖMDK s.12.

[7] F. Engels, İngiltere’de EmekƧi Sınıfın Durumu, Sol Yayınları, 1997, s.204.

[8] Aktaran: Lindsey German, Cinsiyet, Sınıf ve Sosyalizm, Babil Yayınları, 2006

[9] German, a.y. s.31.

[10] German, a.y. s.33.

[11] German, a.y. s.34.

[12] AƖMDK s.87.

[13] Alexandra Kollontai, Marksizm ve Cinsel Devrim,  Tüm Zamanlar Yayıncılık, 1992, ss.80-81.

[14] “…Dolayısıyla erkekler karılarını, iyi hamur yoğurabildikleri iƧin değil, değerli olan şeyleri, kişisel yetenekleri ve insan benleri iƧin sevmeyi ve değerlendirmeyi öğrenmelidirler... ‘Mutfak ve evliliğin birbirinden ayrılması’, devletle kilisenin ayrılmasından daha az ƶnemli olmayan, en azından kadının tarihsel alın yazısı yƶnünden büyük bir reformdur.” (Kollontai, a.y. s.169)


Yorum Ekle

BLOGGER

|/fa-clock-o/ Başlıklar$type=list-tab$c=5$date=1$au=0$page=1$sn=1

/fa-star-o/ Ɩne Cıkanlar$type=list-tab

/fa-comments/ Yorumlar$type=list-tab$com=0$c=5$src=recent-comments$pages=1

/fa-history/ Arşivden $type=list-tab$source=random-posts$author=0$c=5

/fa-users/ TAKIP ET

Ad

“HOŞGƖRÜDEN EŞİTLİĞE: TÜRKLERLE ERMENİLER ARASINDAKİ GƜƇ İLİŞKİLERİNİ BİR SİVİL HAKLAR MODELİ ARACILIĞIYLA DEĞİŞTİRMEK,1,“KOBANÊ’NİN ‘BİZ’İMLE NE ALƂKƂSI VAR?,1,“NEFRET SUƇLARI” VE “ZEHİRLİ KAN” ÜZERİNE,1,1 MAYIS 2015’DE İSTİKAMET(İMİZ) -2014’TE OLDUĞU GİBİ!- TAKSİM,1,1 MAYIS 2016 DERS(LER)İ,1,1 MAYIS’A GİDERKEN: AKP KADINLAR İƇİN NE YAPTI,1,1 mayis,16,100. YAŞINDA EKİM DEVRİMİ’NİN ANIMSATTIKLARI,1,100’E 1 KALA ERMENİ GERƇEĞİNİN TOPOĞRAFYASI,1,12 eylul,4,12 EYLÜL 2010 SONRASI,1,12 EYLÜL KİME KARŞIYDI?,1,12 EYLÜL YARGILANDI… MI?,1,12 EYLÜL’Ü YARGILAMAK...,1,1915- HRANT VE ADALET,1,1968’İN 50. YILINDA SARI YELEKLİLER,1,2013,1,2014,1,2014 İƇİN 2013’ÜN 1 MAYIS DERSLERİ,1,2015,1,2015 1 MAYIS’INDAN 2016’YA YİNE YENİDEN ISRARLA TAKSİM,1,2016,1,2018,1,2019: YERKÜREDE VE COĞRAFYAMIZDA Ä°ÅžĆ‡Ä° SINIFI(MIZ),1,23 NİSAN BİTTİ ‘KUTLU DOĞUM’ VERELİM,1,24 HAZİRAN SEƇİM(LER)İ VE TAVIR(IMIZ),1,7 HAZİRAN 2015 SEƇİMLERİ’NE DAİR -GEREKƇELİ- TAVRIMIZ,1,7 HAZİRAN’DAN 1 KASIM’A HDP NOTLARI,1,8 mart,3,A-UTOPYA’YA UNUTULMAZ BİR YOLCULUK,1,abd,1,ABD EMPERYALİZMİ VE VENEZÜELLA 2019,1,AƇIK SƖZLÜ OLMAK İYİDİR (7 HAZİRAN SONRASINA DAİR DEĞERLENDİRME),1,ADALET: ANTROPOLOJİK BİR BAKIŞ,1,afis,1,AFRİN (VE SURİYE’N)İN ƖTESİDİR,1,AFRİN (VE SURİYE),1,AKADEMİNİN ƖZGÜRLƜĞƜ İƇİN,1,akademisyen,2,AKADEMİSYEN SORUMLULUĞU,1,AKLIMIZDA TAŞIYORUZ SİZLERİ,1,akp,37,AKP İKTİDARI VE GÜNDELİK HAYATIN İSLƂMİLEŞTİRİLMESİ,1,AKP İSLƂM FAŞİZM ve KADINLAR,1,akp.kriz,1,AKP’NİN ‘KÜLTÜR POLİTİKALARI’?,1,AKP’NİN “DERİN DEVLET”İ,1,AKP’NİN “KINDER KUCHE KIRCHE”Sİ,1,AKP’NİN “MUHAFAZAKƂR”LIĞI NEYE DENK DĆœÅžER,1,AKP’NİN “ORGANİK AYDINLARI” VE HAZİRAN KALKIŞMASI,1,AKP’NİN BAŞKAN”LIĞI,1,AKP’NİN EĞİTİM SİSTEMİ Mİ DEDİNİZ,1,AKP’NİN EĞİTİM SİSTEMİ: MİLLİYETƇİ MANEVİYATƇI VE PİYASACI,1,AKP’NİN EĞİTİM SİSTEMİYLE İMTİHANI,1,AKP’NİN KADINLARA KARŞI SAVAŞI: MADAM GİBİ ƖLMEK,1,AKP’NİN MUHAFAZAKƂRLIĞI İSLƂMCILIĞI NEOLİBERALİZMİ VE KADINLAR,1,aktuel,4,aktüel,3,ALEVƎLİK VE SINIF MÜCADELESİ: KÜLTÜR VE EKONOMİ POLİTİK,1,aleviler,1,amerika,3,ANADOLU’NUN “YA BASTA”SI,1,antropoloji,10,ANTROPOLOJİ: NASIL VE NİƇİN,1,arkeoloji,1,ARSIV,1,ATAERKİ” ÜZERİNE,1,ATAERKİL PAZARLIK BOZULDU,1,AVM’LER,1,AVRUPA BİRLİĞİ: ƇOKKÜLTÜRCÜLƜĞƜN “KRİZİ”,1,aydinlar,9,aydinlar devrimciler,36,AYŞE ƖĞRETMEN “DAVA”SININ ANIMSATTIĞI,1,Barış Bildirimi metni,1,baris,12,basin,3,BAŞKALDIRIDIR MİZAH YA DA HİƇ!,1,BE ZİMAN JƎYAN NA BE,1,BEJDAR’IN TUTSAK ALINAMAYAN ŞİİRLERİ,1,BEKLE BİZİ -YENİDEN- TAKSİM,1,BELLEKLE GELECEĞİN KARŞILAŞMASI,1,bilim,3,BİR “ELEŞTİRİ”YE KISA KENAR NOTLARI,1,BİR “İMKƂNSIZ AŞK” HİKƂYESİ: “AKADEMİ VE ƖZGÜRLÜK,1,BİR “PRAKSİS ANTROPOLOJİSİ” İƇİN,1,BİR AYDIN(LIK) HƂLİ FİKRET BAŞKAYA,1,BİR DAHA ASLA DİYEBİLMEK İƇİN: GƖZALTINDA KAYIPLAR,1,BİR İKTİDAR (YENİDEN-)ÜRETME ARACI OLARAK MOBBİNG[*],1,BİR İKTİDAR ARACI OLARAK KORKU,1,BİR KEZ DAHA “TERƖR” MÜ,1,BİR KİMLİK SİYASETİ OLARAK MİLLİYETƇİLİK VE IRKƇILIK,1,BİR MİLAT: REFERANDUM VE SONRASI,1,BİYOLOJİ KADER Mİ? ya da “FITRAT”A DAİR,1,BİZİM DELİLERİMİZ,1,BM DB VE IMF’NIN DILINDE KADIN YOKSULLUĞU,1,bƶlge,3,BU 12 EYLÜL REJİMİ… BURADAN ƇIKIŞ YOK,1,BU NE ŞİDDET BU CELƂL? (YA DA “GULYABANİ” KİM),1,BUGÜN ADNAN YÜCEL KONUŞACAĞIZ,1,CELLATLARIN DƖKTÜKLERİ KAN,1,cevre,15,CHARLIE HEBDO’YA SALDIRI TE’VİLLERİ VE TAVRIMIZ,1,chd,1,cinayetler,13,CUJUS REGIO EJUS RELIGIO,1,CUMHURBAŞKANLIĞI SİSTEMİ VEYA BU KADAR YETKİYİ BABANIZA VERİR MİYDİNİZ,1,Ƈile'nin Antropolojisi: Bir Anı Bir Gƶzlem ve Bir Tahlil Girişimi,1,ƇOCUKLAR ƖLMESİN DEMEK TERƖR SUƇU MU,1,ƇOCUKLARININ ETİYLE BESLENEN ÜLKE,1,ƇƖZÜMÜN SOSYO-EKONOMİK YANI,1,DAĞLAR ERİRSE – ZEVEBƂN,1,DAİMA YAŞAYACAKTIR İSMİYLE MÜSEMMA YAŞAR KEMAL,1,DARBE GİRİŞİMİ VE SONRASI,1,dava,13,davalar,1,DELİ DUMRUL’UN “KENTSEL DƖNĆœÅžĆœM”Ü ya da YOLSUZLUK RANTIN İKİZ KARDEŞİDİR,1,DEMİRİN TUNCUNA İNSANIN...,1,demokrasi,6,demokratiklesme,1,DEMOKRATİKLEŞ-ME PAKETİ,1,dersim,3,devlet,13,DEVLETİN ERKEKLERİ YA DA KADINA ŞİDDET NASIL ƖNLENMEZ,1,DEVLETİN KÜRTAJI: ROBOSKƎ,1,DEVLETLƛLAR,1,devrim,12,DİĞERLERİ VE KENT HAKLARI…[*],1,dinler,7,DİNLER İSLƂM VE KADIN BEDENİ,1,dinleti,1,DİRENEN DAMAR[*] ƇƜRÜMEYEN,1,direnis,3,dunya,6,dünya,67,düsünce ƶzgürlügü,2,EGEMENLERİN “PYRRHUS ZAFERİ”: F-TİPİ,1,egitim,12,EKİM DEVRİMİ SOSYALİZM KADINLARIN KURTULUŞU,1,ekoloji,10,ekonomi,8,elestiri,1,ELEŞTİRİ HAYATTIR; YAŞATIR,1,emek,21,emekciler,3,EMEKƇİLER İŞSİZLER YOKSULLAR NEREDE,1,emperyalizm,9,EMPERYALİZM- T. “C” VE AFRİN,1,enternasyonalizm,1,ENTERNASYONALİZM ÜZERİNE NOTLAR,1,ERCAN BİNAY’DAN (BAFRA T TİPİ) MEKTUP VAR: ABDULLAH KALAY’A ƖZGÜRLÜK,1,ermeniler,4,ESKİ(MEYEN)/ YENİ TÜRKİYE”DE BARIŞ (MI),1,etnoloji,2,EVET ƇIKSA DA “HAYIR”,1,EVLAT YOLDAŞ,1,fasizm,7,FAŞİZM VE KADINLAR,1,felsefe,2,feminist,1,FİDEL İƇİN SANCAĞI YARIYA İNDİRMEYİN DAHA DA YÜKSELTİN,1,FRIEDRICH ENGELS VE AİLENİN,1,genclik,4,GERƇEKTEN DE NEDİR TERƖR,1,GƖBEKLİTEPE BİZE NEYİ ANLATIYOR,1,grev,1,güncel,9,gündem,12,GÜNDEM’E DÜNE VE BUGÜNE DAİR,1,HAFIZASINI YİTİRMEYEN “DERSİM’E AĞIT,1,hakkinda,1,HƂL ÜLKEYİ KUTUPLAŞTIRIYOR,1,HƂL VE GİDİŞ(İMİZ),1,HANGİMİZ ƖZGÜRÜZ Kİ,1,hareketler,2,Hasta Tutsak Abdullah Kalay 2. Heyet Raporuna Rağmen Tahliye Edilmiyor!‏‏,1,HAVADIR SUDUR ATEŞTİR YANİ HAYATTIR GRUP YORUM,1,hayat,1,HER GÜN DƖRT Ä°ÅžĆ‡Ä° BEŞ KADIN,1,HER KƖYDE BİR “KƖPEK” VARDIR,1,HİƇLEŞTİRİLME KAYGISINDAN ƖFKEYE SARI YELEKLİLER,1,HRANT,1,hrant dink,4,hrant dink'in katline 2015 perspektifinden bakmak,1,hukuk adalet,39,IŞILTILI VE “TEHLİKELİ” BİR KADIN: SUAT DERVİŞ,1,IŞİD VE İSLƂMCI “FEMİNİSTLER”,1,ibrahim kaypakkaya,1,İFADE ƖZGÜR(LƜĞƜ) MÜ,1,İFADE ƖZGÜRLƜĞƜ VAZGEƇİLEMEZ ƖNCELİKLİ DEĞERDİR,1,iktidar,10,iletisim,2,inanc,7,insan haklari,1,isci-sendika,12,islam,14,islam.ortadogu,1,İSLƂMCI-MUHAFAZAKƂRIN ZİHİN HARİTASINDA BİR GEZİNTİ: “NASIL BİR KADIN(LIK),1,İSTANBUL SEƇİMİ - BİR DEĞERLENDİRME,1,isyan,16,Ä°ÅžĆ‡Ä° SINIFI 2017 1 MAYIS(’IMIZ) VE KATLİAMIN 40. YILINDA TAKSİM,1,Ä°ÅžĆ‡Ä° SINIFININ KADINLAŞMASI,1,İTİRAZ VE ELEŞTİRİ “HAZIROL”DA DURMAZ,1,İYİ Kİ YAŞADILAR İYİ Kİ YAZDILAR,1,KADIN(LAR) VE DEVRİM(LER),1,KADINLAR KAPİTALİZM FAŞİZM VE AKP,1,KADINLAR GERƇEKTEN DE “SINIFLAR-ÜSTÜ” MÜ,1,KADINLAR İƇİN OLABİLECEK EN KƖTÜ ALAŞIMIN ORTASINDAYIZ,1,KADINLARA KENTLERE GECELERE DAİR,1,KADINLARIN KURTULUŞU: MARKSİZM’SİZ OLUR MU,1,kadin,68,kadinlar,11,KALBİM(İZ) CİZRE’DEDİR,1,kapitalizm,26,KAPİTALİZM KÜLTÜR DİRENİŞ,1,KAPİTALİZMİN KENDİNİ İMHASI: NEOLİBERALİZM,1,kart,1,katlamlar,1,katliamlar,8,KELLE FIYATINA HÜRRIYET ESIRLIK BEDAVA,1,KENTİ (YOKSULLARINDAN) TEMİZLEMEK,1,KEŞFEDİLMEMİŞ GELECEĞİN BİƇİMLENMESİ İƇİNDİ SAMİR AMİN,1,kitap,35,KOBANÊ BİZİMDİR BİZ KOBANÊ’YİZ,1,KOLEKTİF BİR DEVLET CİNAYETİ: HRANT DİNK,1,komünizm,6,kriz,59,KRİZ SAVAŞ VE Ä°ÅžĆ‡Ä° SINIFI ÜZERİNE GƖRĆœÅžLER,1,KRİZDEN İNSAN MANZARALARI[*],1,KÜLTÜR “YERLİ VE MİLLİ” MİDİR?YA DA NEDİR,1,kültür sanat,33,KÜRESEL KÜLTÜR” MÜ,1,kürt sorunu,1,laiklik,1,LAİKLİK Mİ HANGİSİ,1,latin amerika,15,LATİN AMERİKA: SAĞIN GERİ DƖNĆœÅžĆœ - 1/ BREZİLYA ƖRNEĞİ,1,LATİN AMERİKA: SAĞIN GERİ DƖNĆœÅžĆœ-2/ PARAGUAY: “TEKNİK DARBE,1,LATİN AMERİKA’DA BARIŞ SÜREƇLERİ,1,LATİN AMERİKA’DAN “BARIŞ SÜREƇLERİ”: EL SALVADOR ƖRNEĞİ,1,LATİN AMERİKA’NIN DESAPARECIDO’LARI,1,leninizm,4,LÜZUM” ÜZERE: BİR KEZ DAHA İSTANBUL SEƇİMİ,1,MAĞLUP MU DENİR ŞİMDİ ONLARA?,1,MARKSİST-LENİNİST ROMAN YAZARI : VEDAT TÜRKALİ,1,marksizm,6,MARKSİZM + V. İ. LENİN = EKİM DEVRİMİ (NOTLARI),1,MARKSİZM AİLE AŞK CİNSELLİK ÜZERİNE SƖYLEŞİ,1,MARKSİZM VE KADIN ÜZERİNE,1,Marksizm ve Kadın: Emek Aşk Aile,3,MARKSİZM VE KADINLARIN KURTULUŞU,1,MARX’IN DĆœÅžĆœNCE DÜNYASINA BİR SEYAHAT: ETNOLOJİ DEFTERLERİ,1,MARX’TAN ƖĞRENEN BİR ƇUKUROVALI: OKTAY ETİMAN,1,MASKELİ FAŞİZM: “POPÜLİST AŞIRI SAĞ,1,medya,1,MEVTAYI İYİ BİLMEZDİK,1,milliyetci,2,mizah,2,MURAT’IN DĆœÅžĆœ LAMBORGHİNİLER VE DÜNYAYI DEĞİŞTİREBİLMEK,1,mücadele,20,MÜCADELE BOYU BİR YAŞAM: SCHAFIK JORGE HANDAL,1,MÜCADELEYE DEVAM”[1] “BU DAHA BAŞLANGIƇ,1,NE OLDU O “İMTİYAZSIZ SINIFSIZ KAYNAŞMIŞ KİTLE”YE,1,NEO-FAŞİZM(LER) “FEMİNİST” Mİ,1,NEO-LİBERAL TÜRKİYE’DE MUHAFAZAKƂRLAŞMA/ DĆœÅžKÜNLEŞME DİYALEKTİĞİ,1,NEO-LİBERAL TÜRKİYE’NİN “EN ALTTAKİLER”İ: Ä°ÅžĆ‡Ä° SINIFI KÜRTLEŞİRKEN,1,neoliberal,13,newroz,1,NİCE ONYILLARA ‘YENİKAPI’LI YOLDAŞLAR,1,O GÜN BU ÜLKEDE. O GÜN O ALANDA,1,OĞLUM(UZ) ƖLÜMSÜZDÜR,1,ohal,4,OKTAY AĞABEY(İMİZ,1,ONLAR ƇALIP ƇIRPTIKƇA BİZ YOKSULLAŞIYORUZ,1,ORƇUN,1,ortadogu,10,ORTADOĞU’DA BİR KARABASAN: IŞİD,1,OSMANLI’YI “İHYA” ETMEK: AKP’NİN TƖRENLERİ,1,OTUZƜƇ KOR DĆœÅžTÜ YÜREĞİMİZE…,1,ƖFKELENİNCE ƇOK GÜZEL OLUYORSUN TÜRKİYE,1,ƖFORİNİN ORTASINDA,1,ƖĞRETTİKLERİ HATIRLATTIKLARIYLA GREİF DİRENİŞİ,1,ƖLÜMSÜZ ABİ(MİZ) OKTAY ETİMAN,1,ƖRGÜTLÜ MÜCADELE ETİĞİ VE SOSYALİST DEMOKRAS,1,ƶteki,33,ƖZEL MÜLKİYETİN DEVLETİN KƖKENİ ÜZERİNE,1,ƖZERKLİKƇİ ANAYASA SONRASINDA BOLİVYA DERSLERİ,1,ƖZGECAN’IN KATLİNİN AKP’YLE NE İLGİSİ VAR,1,ƶzgeƧmis,1,ƶzgürlük,5,panel,3,PARANOYA VE MEGALOMANİNİN (“YENİ”) REJİMİ,1,PARİS KATLİAMI “BARIŞ SÜRECİ” VE HESAPLAŞMA,1,politika,14,POPÜLER KÜLTÜRE ELEŞTİREL BAKIŞLAR - KISA BİR TARİHƇE,1,postmodernizm,1,protesto,2,RECEP’İN TÜRKÜ(/ŞİİR)LERİ,1,referandum,3,rejim,1,roboski,1,ROBOSKİ’NİN KANAYAN KARANFİLİ,1,rƶportaj,12,SAHİ “VESAYET (REJİMİ)” KALKTI MI,1,SAHİCİ OLMAK,1,savas,4,savas-baris,1,SAVAŞ ŞIDDET ÜZERINE EKONOMI-POLITIK VE ANTROPOLOJIK NOTLAR,1,SAYGI VE HAYRANLIKLA ƇHD GENEL KURULU’NA,1,secim,18,secimler,4,seƧim,5,SEƇİMLERİN SONRASINDA,1,seminer,1,sempozyum,1,SEN ƇƜRÜMENİN RESMİNİ ƇİZEBİLİR MİSİN ABİDİN?YA DA MEMLEKETTEN EĞİTİM MANZARALARI,1,SEN MİSİN “BARIŞ” DİYEN,1,sibel ƶzbudun,1,sinifsal bakis,11,SİVAS KATLİAMI O GÜN ORADA BİTMEDİ,1,siyonizm,4,SİYONİZM ANTİ-SEMİTİZM VE BİR “MUGALATA” ÜZERİNE,1,SOMA “SON” OLSUN; AMA DEĞİL,1,sosyal bilimler,4,SOSYAL BİLİMLER: BİR ŞEY YAPMALI,1,sosyalizm,15,SOYKIRIM ÜZERİNE RESMƎ SƖYLEMLER ya da T.C. SOYKIRIMI NEDEN TANIMALIDIR,1,SOYKIRIMA TANIKLIK(LAR),1,soykirim,2,sƶylesi,1,sƶyleşi,2,SƖYLEŞİ: OKURYAZARLIK ÜZERİNE,1,suriye,2,SURUƇ’UN İŞARET ETTİĞİ,1,SUSMA SUSTUKƇA SIRA SANA MUTLAKA GELECEK,1,SUSMA! SUSTUKƇA SIRA SANA GELECEK,1,SUYUN DELİ DUMRULLARI: ƖZELLEŞTİRMELER,1,SÜREKLİLEŞTİRİLEN OHAL VE,1,ŞİDDET Mİ MEŞRUİYET YİTİMİ Mİ,1,ŞİDDET NEDEN KAPİTALİZMİN “OLMAZSA OLMAZI”DIR,1,taksim,3,tanitim,16,TANTALOS’U YARATMAK,1,tarih,26,tck,2,tck301,1,teknoloji,1,temel demirer,17,tercüme,2,terƶr,1,TIMEO HOMINEM UNIUS LIBRI/ TEK KİTAPLI İNSANDAN KORKARIM,1,TOTALİTARYANİZMİ SOKAKTA ALT EDEBİLMEK,1,TOTALİTERLEŞMEYE İHVAN’LAŞMAYA KARŞI,1,TƖREN ULUS-DEVLET İKTİDAR[*],1,Turkey a Beauty When Angry,1,tüketim,1,Türk Akademiası: GerƧekten kadınlar iƧin Bir Cennet mi,1,TÜRK HALKI BARIÅžĆ‡I MI,1,TÜRK(İYE) İSLƂMI’NDA KADIN OLMAK,1,türkiye,93,ULAŞ ULAŞ’TIR,1,UNUTMAYACAĞIZ UNUTTURMAYACAĞIZ: ŞAHİT OL ANKARA GARI,1,UNUTULMAMASI GEREKENLER,1,üniversite,6,ÜNİVERSİTEYİ ƖLDÜRMENİN SEKİZ YOLU (YA DA ÜNİVERSİTE PİYASAYA NASIL ENTEGRE OLUR,1,VAHŞETİN ALTERNATİFİ VAR ELBETTE,1,VAR OLANDAN KOPMAK İƇİN YEREL SEƇİM VE SORU(N)LARI,1,VENEZÜELLA VE EMPERYALİZM KONUSU,1,VESAYET REJİMİ” ƖLDÜ YAŞASIN “İLERİ DEMOKRASİ,1,video,26,VURUN “ƖTEKİ”NE,1,YA SEV YA TERKET: BİR BİAT ARACI OLARAK MOBBİNG,1,YA SOSYALİZM YA BARBARLIK,1,YANIT: OLAN VE GELEN[*],1,YARGI BAĞIMSIZLIĞI” MI DEDİNİZ,1,yasam,28,YENİ TOPLUMSAL HAREKETLER NE KADAR “YENİ”,1,yeni yil,2,YENİ YƖK YASA TASLAĞI ÜZERİNE: PİYASA ÜNİVERSİTEYİ YUTARKEN,1,YENİDEN HAYKIRABİLMEK: “YERİMİZ MUTFAK DEĞİL DÜNYA,1,YERELİ BİRLİKTE YƖNETMEK - NASIL BİR DÜNYA İSTİYORSAK ƖYLE BİR YEREL YƖNETİM,1,YILDIZLARIN GÜNCESİNİ TUTAN ADAM: CENGİZ GÜNDOĞDU,1,yƶk,3,yƶnetim,1,YÜREĞİMİZDE,1,ZAPATİSTALARIN 33. YILI: BİR DEĞERLENDİRME,1,ZEYTİNLİĞİ ZİNDAN YAPAN SİSTEMATİK ZULME DİRENENLER,1,ZİNDAN(LAR)IN TÜRKƇESİ,1,ZORUNLU BİR AƇIKLAMA (II)… VE BİR EKLEME,1,
ltr
item
sibelšŸ‚Ć¶zbudun: ENGELS, KADIN, AİLE[*]
ENGELS, KADIN, AİLE[*]
https://www.sosyalistalternatif.com/wp-content/uploads/Engels-ve-Kad%C4%B1n-%C3%96zg%C3%BCrl%C3%BC%C4%9F%C3%BC-1.jpg
sibelšŸ‚Ć¶zbudun
https://sibelozbudun.blogspot.com/2020/11/engels-kadin-aile.html
https://sibelozbudun.blogspot.com/
https://sibelozbudun.blogspot.com/
https://sibelozbudun.blogspot.com/2020/11/engels-kadin-aile.html
true
1739006321341950428
UTF-8
Loaded All Posts Not found any posts Diger daha fazla Yanıtla Cancel reply Sil Ana Sayfa Sayfa Posta Hepsini Gör BUNA BENZER Etiket Arsiv Ara Bütün Yayinlar İsteğiniz gönderi bulunamadı Ana Sayfaya Dön Sunday Monday Tuesday Wednesday Thursday Friday Saturday Paz Pts Sal Car Per Cum Cmt January February March April May June July August September October November December Oca Sub Mar Nis May Haz Tem Agu Eyl Eki Kas Ara simdi 1 dakika önce $$1$$ minutes ago 1 saat önce $$1$$ hours ago dün $$1$$ days ago $$1$$ weeks ago more than 5 weeks ago Followers Follow THIS CONTENT IS PREMIUM Please share to unlock Copy All Code Select All Code All codes were copied to your clipboard Can not copy the codes / texts, please press [CTRL]+[C] (or CMD+C with Mac) to copy