SİBEL ÖZBUDUN-TEMEL DEMİRER “Karanlık bir çağda yaşıyoruz; doğa ve insanın hammadde yapıldığı bir çağda!” [1] Fyodor Mihayloviç Dostoyev...
SİBEL ÖZBUDUN-TEMEL DEMİRER
“Karanlık bir çağda yaşıyoruz;
doğa ve insanın
hammadde yapıldığı bir çağda!”[1]
Fyodor Mihayloviç Dostoyevski’nin, “Gösterişin, torpilin, kibrin ve sayamadığım binlerce putun kol gezdiği bu çağda; bir bakışın, bir duruşun, bir hayatın sadeliğine inanıyorum,” sözleri Fikret Başkaya içindir sanki; sahici entelektüel tevazuu, derinliği ve zulmün karşısında dik durup, diklenmesiyle…
O; “... ‘Utançla devrim başlamaz.’ Sana yanıtım şu: Utancın kendisi bir devrim,” diyen Karl Marx’ın Arnold Ruge’ye mektubundaki (Mart 1843) insan olmanın “utancı” ve de “Eğer para; bir yanağında doğuştan bir kan lekesi olduğu hâlde dünyaya geliyorsa, sermaye tepeden tırnağa kana ve pisliğe bulanmış olarak gelir!”[2] vurgusu ile “Sosyalizm (...) insanlığın Rönesans’ıdır, kölelikten kurtuluşun gerçek basamağı ve gelecekteki tarihsel evrimin zorunlu konağıdır. Sosyalizm yakın geleceğin kaçınılmaz yolu ve güçlü ilkesidir. Gelgelelim, sosyalizmi taşıdığı bu özellikten ötürü, insanlığın gelişmesinin sonu saymak doğru değildir; çünkü o, insan toplumunun yalnızca yeni bir biçimidir…”
“Sosyalist bir insan için gelmiş geçmiş bütün dünya tarihi, insanın emeği aracılığıyla insanın yaratılmasıdır.”
“Tarihin bizim ona atfettiğimizden daha büyük bir hayal gücü vardır…”
“İşçilerin kurtuluşu insanlığın kurtuluşunu içerir, çünkü işçinin üretimle ilişkisinde insanın köleliğinin bütünü vardır,”[3] diyen devrimci Marksist ekoldendir.
* * * * *
Fikret Başkaya’nın, sürdürülemez kapitalizmi çözümleyip radikal bir biçimde eleştirdiği ‘Eko - Sosyalist Paradigma: Komünist Topluma Giden Yol’[4] başlıklı yapıtı Onun son çalışmasıdır.
Elbette öncesiyle ‘Paradigmanın İflası’,[5] ‘Yeni Paradigma Oluşturmak’,[6] ‘Gençlerle Baş Başa: İklim Krizi ve Ekolojik Yıkım’[7] ve son olarak da ‘Eko Sosyalist Paradigma’da sürdürülemez kapitalizmin beşerî dünyada ve doğada yarattığı tahribattan söz ederken; “Ya geçerli paradigmadan, kapitalizmden vakitlice çıkılacak, ya da insanlığın bir geleceği olmayacak,”[8] vurgusuyla kritik eşiğe gelindiğinin altını da ısrarla çiziyor!
Yapıtlarında kapitalist sistemin açmazlarını dile getiren Fikret Başkaya, mevcut hâlin, “ekolojik so(r)un” değil, “ekolojik felaket” olduğunu belirtirken; sanki Friedrich Engels’in, “Bu arada, doğaya karşı zaferlerimizle fazla böbürlenmeyelim. Her birinin öcünü teker teker bizden alıyor,”[9] uyarısını hatırlatıyor.
Evet “Yeni Normaller Çağı”[10] diye adlandırılan kapitalist çılgınlığın orta yerinde Fikret Başkaya’nın, “Sosyal mahiyetteki sorunlar, ekolojik sorunlardan ayrı ele alınamaz. Zira, bunlar madalyonun iki yüzüdür. Bu da sosyali ekolojikleştirmeyi, ekolojiyi de sosyalleştirmeyi gerektirir.”
Kolay mı? “Doğanın bir yılda ürettiği kaynağı biz yaklaşık altı ayda tüketiyoruz. Bu da, bugünkü üretim ve tüketim düzeyini sürdürebilmek için 2-3 gezegene daha ihtiyaç var demek. Yıkım veya çöküş olarak ifade edilebilen yeni durum, doğanın kendini yenileme ritmi ile kapitalizmin kendini yeniden üretme ritmi arasındaki uyumsuzluğun sonucu. Bu da bir metabolik sürdürülemezlik demek,”[11] değil ise nedir ki?!
Sakın ola unutulmasın: Sürdürülemez kapitalizm canlı olan ne varsa ölü metalara, birer kâr aracına dönüştüren, sınırsız büyüme eğilimine ve dinamiğine sahip yıkıcı bir sistem. Ancak kaynakları sınırsız değil; ‘Dünya Ekonomik Forumu’nun (WEF) ‘Küresel Riskler Raporu 2021’de so(r)unların beş tanesini “doğal kaynakların tükenmesi”, “ekstrem hava olayları”, “iklim eyleminde yetersizlik”, “çevre zararı” ve “biyolojik çeşitlilik kaybı” olarak sıraladığı[12] üzere…
* * * * *
Jean-Jacques Régibier’in ifadesiyle, “Kapitalizm gezegenin hayatta kalmasıyla bağdaşmaz”ken;[13] uzun bir parantez açarak hatırlatalım…
√ Dünya karasal alanlarının dörtte üçü kapitalizmin aşırı üretimlerine maruz kalması nedeniyle ciddi şekilde değişti ve bu durum önümüzdeki yıllar içerisinde bir milyona yakın canlı türün neslini sona erdirecek. Birleşmiş Milletler’in (BM) raporuna göre, gezegendeki kaynaklara ve doğal yaşama geri dönüşü olmayacak şekilde zarar verildi…[14]
√ Kapitalist yağmanın giderek büyümesi, canlı türleri üzerinde öldürücü etkiler yaratıyorken; ‘Uluslararası Doğa Koruma Birliği’nin (IUCN) raporuna göre, dünya genelinde 28 binden fazla canlı türü tehdit altında...[15]
√ ‘Doğal Yaşamı Koruma Vakfı’ (WWF) 1970’lerden beri hava ve deniz kirliliği, küresel ısınma, plansız avlanma vb’inden ötürü dünyadaki doğal yaşam nüfusunun yüzde 60 oranında azaldığını açıkladı…[16]
√ “44 yılda yerküredeki canlıların yüzde 60’ı yok oldu”…[17]
√ Böceklerin yüzde 80’i 30 yılda kayboldu...[18]
√ Dünyadaki canlıların sadece yüzde 0.01’ini oluşturan insanlar, hayvanların yüzde 83’ünü, bitkilerin ise yarısını yok etti…[19]
√ Meksikalı bilim insanlarının yaptığı araştırma, ‘6. kitlesel yok oluş’un bugün beklenenden daha hızlı yaşanıyor olabileceğini ortaya koydu. Dünya tarihinde her biri, hayvan, bitki ve mikroorganizma türlerinin yüzde 70 ila 95’ini ortadan kaldıran 5 kitlesel yok oluş meydana geldiği ifade ediliyor. Araştırma, 2001-2014 kesitinde 173 türün neslinin tükendiğini gösterdi…[20]
√ “İnsanların küresel olarak sürdürülemez faaliyetlerinin, Dünya’nın ekosistemlerini gerilettiği, toplumun ekolojik yapılarını tehdit ettiği” ifadesiyle sonlandırılan 740 sayfalık -yerkürenin cebelleştiği- çevre soru(n)larına dair BM raporunda “risk” kelimesi 561 kez kullanıldı…[21]
√ WWF yöneticilerinden Tanya Steele, “Vahşi yaşamı yeryüzünden siliyoruz, ormanlarımızı yakıyoruz, denizlerimizi kirletiyoruz. Dünyamızı, tek yuvamız olan yeri mahvediyoruz,” dedi…[22]
Karl Marx’ın, “Lüks doğal gereksinimin zıddıdır”; Mahatma Gandhi’nin, “Dünya herkesin ihtiyacını karşılayacak kadar zengindir, hırsını karşılayacak kadar değil”; Mark Twain’in, “Medeniyet, lüzumsuz ihtiyaçların sonsuz sayıda artmasıdır,” uyarılarına aldırmayan kapitalist talanın “Utilitas publica privatae praeferri debet/ Kamu yararı ferdi yarara tercih edilmelidir,”[23] zorunluluğuna sırt dönmesinin sonucudur bu hâl…
* * * * *
Ancak bu kadar değil; bir de 184 ülkeden 15 bin 364 bilim insanının imzasıyla BioScience dergisinde yayınlanan ‘İnsanlığa Uyarı’da dünyanın ekosistemi için en büyük tehlikenin küresel ısınma olduğunu belirtildiği[24] iklim değişimi felaketi var!
Evet David Wallace-Wells’ın, “Küresel ısınmadan öğrenecek bir şey yok çünkü onun verdiği dersler üzerine düşünecek zamanımız yok, onunla aramızda böyle bir mesafe de yok. Nihayetinde bu hikâyeyi salt anlatmıyor, bir yandan da yaşıyoruz. Daha doğrusu yaşamaya çalışıyoruz; tehdit muazzam,”[25] uyarısı boşuna değil…
Tıpkı Fikret Başkaya’nın, “En zengin yüzde 10 sera etkisi yaratan karbon gazı emisyonunu yüzde 50’sinden, en zengin yüzde 20 de atıkların yüzde 70’inden sorumlu… Bu oranlar ‘nereye bakmak’, yönümüzü ne tarafa çevirmek gerektiğini göstermiyor mu? Yoksul yüzde 50 de karbon emisyonunun sadece yüzde 10’undan sorumluyken!,”[26] deyişi gibi…
Küresel ısınma ve iklim değişikliği zamanımızın en hayatî sorunları. Bu konuda yıllardır uyarılarını dillendiren Bill McKibben, 1989’da yayımlanan Doğanın Sonu’nda, “eski doğa son derece güvenilirken yenisi, tahmin edilemez bir yapıda” vurgusuyla, “Atmosferi değiştirdik ve bu yüzden hava da değişiyor. Havayı değiştirerek dünyadaki her noktayı insan yapımı ve sunî hâle getiriyoruz. Doğayı bağımsızlığından mahrum ettik ve bu, doğanın anlamı açısından ölümcül bir durum. Onu doğa yapan bağımsızlığıydı; onsuz geriye bizden başka hiçbir şey kalmıyor,”[27] demişti.
√ Stephen Hawking, Oxford Üniversitesi Derneği’ndeki ‘The Origin of the Universe/ Evrenin Kaynağı’ başlıklı konuşmasında, “Kırılgan gezegenimizden kaçmadığımız takdirde, bin yıla çıkacağımızı sanmıyorum,” dedi...[28]
√ ‘Dünya Ekonomik Forumu’nun (WEF) ‘Küresel Riskler Raporu 2019’unda iklim meselelerine karşı insanlığın bugüne kadarki tutumu, felakete giden yolda “uyurgezerlik” olarak tanımlandı…[29]
√ Bilim insanları, küresel ısınmanın 30 yılda insanlığa ödettiği faturayı ortaya çıkardı: Dünya, 30 yıldan kısa bir sürede 28 trilyon ton buz kaybetti.[30]
√ Küresel ısınmaya bağlı olarak Antartika’daki buzul kütlelerinde kopuş devam ediyor. Bilim adamları 315 milyar tonluk buz kütlesinin ana karadan koptuğunu açıkladı. Antartika’da son 50 yılın en büyük kopuşu olduğu belirtilen 315 milyar ton olan dev bir buz kütlesi ana karadan koptu…[31]
√ ‘Avrupa Çevre Ajansı’na göre, iklim değişikliğinin etkilerinin yüksek sera gazı salımının devam etmesi ve gerekli önlemlerin alınmaması durumunda her yıl 200 bin kişi ölebilir…[32]
* * * * *
Dahası da var; kapitalizm kirletir!
√ ‘Environmental Science&Technology Letters’daki bir makaleye göre, hava kirliliği tüm organları etkileyerek yaşam süremi kısaltıyor…[33]
√ Chicago Üniversitesi’nin araştırmaya göre, hava kirliliği, ortalama yaşam süresini dünya genelinde iki yıl kısaltıyor…[34]
√ Nöroloji uzmanlarına göre, hava kirliliği bebeklerin beyin gelişimini olumsuz etkiliyor...[35]
√ 15 yıllık bir araştırmaya göre, hava kirliliğinden ötürü 2040’da 50 yaşını aşmış 300 milyon insanın körlükle karşı karşıya kalacak...[36]
√ ‘WWF-Türkiye’ye göre, dünyada her 10 kişiden 9’u kirli hava soluyor. Hava kirliliği her yıl 7 milyon erken ölüme neden oluyor. Yani saatte 800 kişi veya dakikada 13 kişi, soludukları kirli hava nedeniyle hayatını kaybediyor…[37]
√ 2015’de Avrupa’daki hava kirliliği 500 binden fazla insanın erken ölümüne yol açtı…[38]
√ Türkiye’de yıllık ortalama 375 bin ölümün 32 bin 500’ü hava kirliliğinden kaynaklanıyor ve bu rakam giderek yükseliyor…[39]
√ Ankara’daki hava kirliliği ile sınır değerleri 254 defa aşıldı…[40]
√ İstanbul Teknik Üniversitesi’nden Prof. Dr. Hüseyin Toros, İstanbul’un havasını solumanın yılda 16 paket sigara içmeye eş değer olduğunu açıkladı…[41]
√ Her dakikada bir kamyon dolusu plastik denizlere karışıyor…[42]
√ Çevreciler, Pasifik Okyanusu’ndan 40 tondan fazla plastik atık çıkardı…[43]
√ Newcastle Üniversitesi’nin araştırmasına göre, her hafta bir kredi kartı büyüklüğünde plastiği mideye indiriyoruz…[44]
√ “Türkiye’deki midye dolmaların yüzde 91’inde mikroplastik var”…[45]
√ İstanbul’da yıllık 1 milyar m3’lük kent atık suyunun dörtte üçü çok yetersiz olan ön arıtma ile Marmara’ya deşarj ediliyor. Marmara’ya bir darbe de yarısı arıtılmayan imalat sanayi atık suyundan geliyor...[46]
√ Çevre Mühendisleri Odası, “Gaziemir’de 100 bin ton radyoaktif atık ve tehlike var,” açıklaması yaptı…[47]
√ Dünyada en fazla çöp ithal eden ülkelerden Türkiye, 2017’de 277 bin tona yakın plastik atık ithal etti...[48]
√ Dünyanın çöpünü almaya aday Türkiye, plastik dahil her türden atığı ithal ediyor: 526 bin ton tehlikeli çöp ithal edildi…[49]
* * * * *
Bunlara bir de sürdürülemez kapitalist yıkımın yerkürede yarattığı A. de Toqueville’in, “Uygarlık mucizelerini gerçekleştiriyor ve uygar insan bir vahşiye dönüşüyor”;[50] Franz Fanon’nun, “Avrupalının refahı ve kalkınması; Siyahların, Arapların, Hintlilerin ve Asyalıların terleri ve cesetleri üzerine inşa edilmiştir,”[51] vurgulu barbarlık tablosunu eklemeliyiz…
‘Oxfam’ın ‘Eşitsizlik Virüsü’ raporuna göre, milyarderlerin toplam serveti Mart 2020 ile Aralık 2020 arasında 3 trilyon 900 milyar dolarlık artışla 11 trilyon 950 milyar dolara yükseldi.
‘Oxfam’ İcra Direktörü Gabriela Bucher ise şu değerlendirmeyi yaptı: “Kayıt tutulmaya (100 yıl) başlanmasından bu yana eşitsizlikteki en büyük artışa tanık oluyoruz. Zenginle yoksul arasındaki derin uçurum en az virüs kadar ölümcül,”[52] derken; ‘Save the Children’e göre, pandemi nedeniyle 150 milyon çocuk daha yoksullaştı. Yoksulluğun pençesindeki çocuk sayısı 1 milyar 200 milyona yükseldi.[53]
Dünyanın mevcut koşularında 1 milyar insanın içilebilir suya erişimden, 2.6 milyarın sanitasyon hizmetlerinden yoksun ve 1.5 milyar kişinin ise elektriğe erişiminin olmadığı koşullarda, eşitsizliğin yeryüzünün her köşesinde, işgücü, cinsiyet, etnik ve coğrafi bazda sürekli derinleşti.[54]
‘BM Çocuklara Yardım Fonu UNICEF’in, ‘Yurdunda Kayıp’ raporunda, 2019’da dünyada 46 milyon kişinin yaşadığı ülkede yerinden edildiğini, bunların 19 milyonunun çocuk olduğunu bildirildi.
Raporda, 2000’li yıllarda sayıları 25 milyon civarında olan ülkeler içinde yerinden edilen insan nüfusunun son 5 yılda 40 milyona ulaştığı belirtildi. 2019’da 33 milyon yeni yerinden edilen kişinin kayıtlara geçtiğine dikkat çekilen raporda bunların 12 milyonunun, yani yaklaşık yüzde 40’ının, 18 yaşının altında olduğu ifade edildi.
Belgeye göre, 33 milyon kişinin 25 milyonu doğal afetler nedeniyle, 8 milyonu iç savaş ve çatışmalar nedeniyle yurtlarını terk etmek zorunda kaldı.[55]
‘Greenpeace Akdeniz Ekolojik Tarım Raporu’na göre, dünyadaki gıdanın yüzde 30’u israf edilip;[56] BM ‘Gıda ve Tarım Örgütü’ (FAO) “Dünyada üretilen gıdanın üçte biri israf oluyor, israf olan gıdanın dörtte biri ile 820 milyon aç insanı doyurabilirsiniz,” derken; yine ‘FAO’ya göre, dünya genelinde her yıl ortalama 750 milyar dolarlık gıdanın israf edildiği[57] tabloda “Yoksulluk toplumsallaşıyor,”[58] diye tarif edilen fırtınalı bir menzile yelken açıyoruz!
Ve elbette bu hâlin “yüksek sosyal maliyetleri oluşacaktır”[59] kuşkusuz…
* * * * *
Howard Zinn’in, “Bütün dünya çürüyor. Su zehirli, hava kirlenmiş, siyaset çirkinleşmiş, toprağın bağırsakları dışarı uğramış, orman yağmalanmış, sahiller yok edilmiş, kasabalar yakılmış, insanların yaşamları mahvedilmiş,” diye betimlediği söz konusu hâle ilişkin Fikret Başkaya’nın çözümü elbette sosyalizm oluyor.[60]
E. M. Wood’un tanımı ile “En fazla kârı elde etmenin, biriktirmenin ve sözde büyümenin zorunlulukları ile hareket etmeyen, bunların getirdiği maddi, insani ve ekolojik kirlilik ile soysuzlaşmanın yaşanmadığı; değerleri ve yaratıcılığı, kısıtlı teknolojik ilerleme kavramları ile sınırlanmamış bir sistem”[61] için mevcut hâlin aşılması ertelenemez bir zaruret…
Bu gerekliliğin bilincindeki Fikret Başkaya, “Komünizm, burjuva özel mülkiyetin lağvedilmesini varsayar. Zira burjuva özel mülkiyeti demek bir sosyal sömürü ilişkisi demektir. Başka türlü ifade edersek, özel mülkiyet başkasının (ötekinin) emeğinin çalınmasıdır,”[62] diyerek “Ütopya”, “insan doğası”, “devletleştirme”, “sosyalleştirme”, “sönümlenme” gibi kavramları tartışıyor son yapıtında…
Sonra da “modernite, ilerleme ideolojisi ve kapitalizm”e değiniyor. “Modernite, ‘İlerleme ideolojisi’, Kapitalizm” başlığında yazar, teknolojik ilerleme ve kalkınmanın kapitalist sistemde insanlar, geniş toplumsal kesimler için bir anlam ifade etmediğini dile getiriyor; “Bilimsel teknolojik ilerleme harikalar yaratırken, üretim hızlı bir tempoyla artarken, neden sosyal kötülükler de çığ gibi büyüyor, ekolojik yıkım derinleşiyor, iklim krizi zuhur ediyor, hayat çekilmez, dünya yaşanmaz bir yer hâline geliyor? Kapitalist toplum dahilinde teknoloji insana hizmet edemezdi ama onu köleleştirebilirdi. Şimdiler de olduğu gibi,” vurgusuyla…
Ardından da “Muasır Medeniyetler Seviyesi”, “Sosyal Avrupa”, “Demokrasi” retoriği yanında sürdürülemez kapitalizm koşullarındaki felaket(ler)i yani kapitalist büyümenin (isterseniz şişmenin deyin!) öteki yüzü olarak ekolojik yıkımdan hareketle “Eko-sosyalist Paradigma”sını ya da sosyalist ütopyasını anlatıyor.
Ütopyanın potansiyeline dair çarpıcı bir örnek veren Eduardo Galeano, “Ütopyanın ne işe yaradığı” sorusu karşısında, Arjantinli yönetmen arkadaşı Fernando Birri’yi kaynak göstererek “Ütopya ufuk çizgisindedir” der ve ekler: “İki adım yaklaştığımda o da iki adım ileri gider. Bir on adım daha yürürsem, ufuk on adım daha ileri kaçar. Ne kadar yürürsem yürüyeyim ona ulaşamam. Peki o zaman ütopya neye yarar? Hiç durmadan yürümeye.”
Evet “Eko-sosyalizm, Marksizm’in temel ilkelerinden ve kazanımlarından hareket eden ama Marx sonrası Marksizmlerin ve reel sosyalizm denilenlerin büyümecilik, üretimcilik, verimlilik, üretkenlik ve teknoloji saplantısından arınmış bir sosyal, politik, ekonomik, ekolojik, etik paradigma demektir.”[63]
“Kapitalizm üretim ve yaşam araçlarının, müştereklerinin özel mülkiyetine dayanıyor. O zaman toplumdan çalınanı asıl sahiplerine iade etmek gerekecek. Başka türlü söylersek, üretim ve yaşam araçlarının topluma mal edilmesini, sosyalleştirilmesini gerektiriyor. İkincisi, ekonomi-toplum-doğa şeklini almış durumda ki bu sayısız olumsuzluğa ve kötülüğe kaynaklık ediyor. İlişkinin yönünü doğa-toplum-ekonomi şekline döndürmek, bir düzeltme operasyonu yapmak gerekiyor,”[64] vurgulu Fikret Başkaya’nın son yapıtı “Hiç durmadan yürüme” yanlıları için müthiş önemlidir.
* * * * *
Diyeceklerimizi toparlarsak…
Walter Benjamin’in, “İnsanın kendine yabancılaşması öyle bir boyuta ulaştı ki, kendi yıkımını en yüksek estetik haz olarak yaşıyor”; Albert Camus’nün, “İnsanın umutsuzluğa alışması, umutsuzluktan da beterdir”; Hermann Hesse’in, “İnsan neleri yutup sineye çekebiliyor, şaşılacak şey!”[65] diye betimlediği insan(lık) hâli ya da “uygarlık krizi”nde “Suudi Arabistan’a Komünizm gelse bile Türkiye sınırlarına yaklaşamaz,”[66] zırvalarını ciddiye almamalıyız…
O hâlde Necip Mahfuz’un, “Gecenin ardından gün nasıl doğuyorsa, adaletsizlik de bir gün son bulacaktır. Zorbalığın ölümünü de göreceğiz, ışığın ve mucizelerin doğuşunu da…”
Ya da Karl Liebknecht’in, “Mümkünün son sınırlarına ancak, imkânsızı elde etmek için çabalayanlar ulaşabilir. Gerçekleşmiş imkânlar, zorlanmış imkânsızlıkların sonucudur…”
Veya Frantz Fanon’un, “Kendimiz için ve insanlık için yeni bir başlangıç yapmalı yeni bir düşünce tarzı geliştirmeli ve yeni bir insan oluşturmaya çalışmalıyız,” uyarılarını kulağımıza küpe ederek; Ahmet Telli’yi hatırlayın:
“Don Kişot, düş kuranların başat kahramanıdır”!
13 Şubat 2021 14:55:34, İstanbul.
N O T L A R
[*] Kaldıraç, No: 236, Mart 2021…
[1] Martin Heidegger.
[2] Karl Marx, Kapital, Sermayenin Üretim Süreci, Cilt: I, çev: Alaattin Bilgi, Sol Yay., 1965.
[3] Karl Marx, 1844 El Yazmaları: Ekonomi Politik ve Felsefe, çev: Kenan Somer, Sol Yay., 1993.
[4] Fikret Başkaya, Eko-Sosyalist Paradigma: Komünist Topluma Giden Yol, Yordam Kitap, 2020, 191 sahife.
[5] Fikret Başkaya, Paradigmanın İflası, Yordam Kitap, 2018.
[6] Fikret Başkaya, Yeni Paradigma Oluşturmak, Yordam Kitap, 2018.
[7] Fikret Başkaya, Gençlerle Baş Başa: İklim Krizi ve Ekolojik Yıkım, Yordam Kitap, 2020.
[8] Fikret Başkaya, Yeni Paradigma Oluşturmak, Yordam Kitap, 2018.
[9] Friedrich Engels, Doğanın Diyalektiği, çev: Arif Gelen, Sol Yay., 1970.
[10] Ali Bulunmaz, “... ‘Yeni Normaller’ Çağı”, Birgün, 27 Ocak 2021, s.14.
[11] Fikret Başkaya, Gençlerle Baş Başa: İklim Krizi ve Ekolojik Yıkım, Yordam Kitap, İstanbul, 2020.
[12] “Dünya Ekonomik Forumu’nun Küresel Riskler Raporu Yayınlandı”, 20 Ocak 2021… https://www.gazetepatika13.com/dunya-ekonomik-forumunun-kuresel-riskler-raporu-yayinlandi-82014.html
[13] Jean-Jacques Régibier, “Kapitalizm Gezegenin Hayatta Kalmasıyla Bağdaşmaz”, 5 Eylül 2017… http://sendika62.org/2017/09/kapitalizm-gezegenin-hayata-kalmasiyla-bagdasmaz-jean-jacques-regibier/
[14] “Bir Milyon Canlı Tür Tehlike Altında”, Yeni Yaşam, 2 Mayıs 2019, s.12.
[15] “Canlı Türlerinin 28 Bini Tehdit Altında”, Yeni Yaşam, 23 Temmuz 2019, s.12.
[16] “Doğal Yaşamın ‘Yüzde 60’ı Yok Oldu”, Evrensel, 31 Ekim 2018, s.16.
[17] “Uçurumun Kenarında”, Cumhuriyet, 31 Ekim 2018, s.16.
[18] L’Humanité, “Böceklerin Kaybolmasından Neden Endişe Etmeliyiz?”, 2 Aralık 2017… http://sendika62.org/2017/12/boceklerin-kaybolmasindan-neden-endise-etmeliyiz-lhumanite/
[19] “Hayvanların Yüzde 83’ünü Yok Ettik”, 29 Mayıs 2019… https://www.yesilodak.com/hayvanlarin-yuzde-83-unu-yok-ettik
[20] “Dünya’da ‘6. Kitlesel Yok Oluş’ Beklenenden Daha Hızlı Yaşanıyor Olabilir”, 2 Haziran 2020… https://www.gunlukbakis.com/dunyada-6-kitlesel-yok-olus-beklenenden-daha-hizli-yasaniyor-olabilir/
[21] “BM 6. Küresel Çevre Görünümü Raporu”, Birgün, 14 Mart 2019, s.13.
[22] Patrick Greenfield, “Doğaya Benzeri Görülmemiş Talan”, Yeni Yaşam, 22 Eylül 2020, s.8.
[23] Prof. Dr. Belgin Erdoğmuş, Hukukta Latince Teknik Terimler Özlü Sözler, 2004.
[24] “15.000’den Fazla Bilim İnsanından Dünyaya Uyarılar”, 15 Kasım 2017… http://www.yenidenatilim.com/15-000-den-fazla-bilim-insanindan-dunyaya-uyarilar/3167/
[25] David Wallace-Wells, Yaşadığımız Bir Dünya, çev: Ebru Kılıç, Domingo Yay., 2020.
[26] Fikret Başkaya, “Kapitalizmin Son Aşaması: Ekolojik Felaket”, Yeni Yaşam, 14 Ocak 2020, s.10.
[27] Bill McKibben, Doğanın Sonu, çev: Berna Göl-İlksen Mavituna, Everest Yay., 2015.
[28] “İnsanlığın 1000 Yılı Kaldı”, Hürriyet, 17 Kasım 2016, s.6.
[29] Batuhan Sarıcan, “… ‘Uyurgezer’ Adımlarla Felakete Doğru”, Cumhuriyet, 2 Şubat 2019, s.14.
[30] “Dünyanın Son 30 Yılda Kaybettiği Buzul Seviyesi Belli Oldu”, Cumhuriyet, 24 Ağustos 2020, s.16.
[31] “50 Yılın En Büyük Kopuşu”, Cumhuriyet, 2 Ekim 2019, s.16.
[32] “Her Yıl 200 Bin Kişi Ölebilir”, Birgün, 28 Ocak 2017, s.16.
[33] “Daha Erken Ölüyoruz”, Cumhuriyet, 28 Eylül 2019, s.16.
[34] “Hava Kirliliği Ömrü Kısaltıyor”, Yeni Yaşam, 5 Ağustos 2020, s.12.
[35] “Hava Kirliliği Öğrenme ve Zekâyı Etkiliyor”, Evrensel, 20 Temmuz 2018, s.16.
[36] “Hava Kirliliği 2040’a Kadar 300 Milyon İnsanı Kör Edebilir”, 27 Ocak 2021… https://noktahaberyorum.com/hava-kirliligi-2040a-kadar-300-milyon-insani-kor-edebilir.html
[37] “Dünya Çevre Günü: 10 Kişiden 9’u Temiz Hava Solumuyor”, 4 Haziran 2019… https://ilerihaber.org/icerik/dunya-cevre-gunu-10-kisiden-9u-temiz-hava-solumuyor-98797.html
[38] “Görünmez Katil”, Cumhuriyet, 31 Ekim 2018, s.16.
[39] “Ölüm Soluyoruz”, Hürriyet, 2 Aralık 2017… http://www.hurriyet.com.tr/olum-soluyoruz-40665273
[40] “Ankara’da Hava Kirliliği Sınırları 254 Defa Aşıldı”, 23 Ocak 2019… http://sendika63.org/2019/01/chpli-hakverdi-ankarada-hava-kirliligi-sinirlari-254-defa-asildi-yetkililer-halktan-gizledi-527461/
[41] “Kirlilik 38 Pakete Eşdeğer”, Birgün, 7 Ocak 2020, s.2.
[42] “Okyanuslara Yönelik 5 Tehdit”, Cumhuriyet, 8 Haziran 2019, s.20.
[43] “Okyanus’tan 40 Tondan Fazla Plastik Çıkarıldı”, Birgün, 3 Temmuz 2019, s.2.
[44] “Her Hafta Kredi Kartı Büyüklüğünde Plastik Yutuyoruz”, 12 Haziran 2019… http://www.diken.com.tr/her-hafta-kredi-karti-buyuklugunde-plastik-yutuyoruz
[45] “Midye Dolmaların Yüzde 91’inde Mikroplastik Var”, Birgün, 26 Ekim 2019, s.13.
[46] Emre Deveci, “Marmara’ya Zehir Akıyor”, Cumhuriyet, 12 Aralık 2017, s.12. Emre Deveci, “Marmara’ya Zehir Akıyor”, Cumhuriyet, 12 Aralık 2017, s.12.
[47] Sena Yaşar, “Gaziemir’de 100 Bin Ton Radyoaktif Atık ve Tehlike Var”, 1 Haziran 2019… http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/cevre/1420736/CMO__Gaziemir_de_100_bin_ton_radyoaktif_atik_ve_tehlike_var.html
[48] Mustafa Mert Bildircin, “Dünyanın Çöplüğü Olduk”, Birgün, 28 Ağustos 2019, s.4.
[49] “Türkiye 526 Bin Ton Tehlikeli Çöp İthal Etti”, Yeni Yaşam, 5 Ocak 2020, s.12.
[50] A. de Toqueville, 1835’te Manchester Üzerine Söylediklerinden, Eric J. Hobsbawm, Devrim Çağı 1789-1848, çev: Bahadır Sina Şener, Dost Kitabevi, 2000, s.44.
[51] Franz Fanon, Yeryüzünün Lanetlileri, çev: Şen Süer, Versus Yay., 2007.
[52] “Oxfam: Salgın, Yoksulla Zengin Arasındaki Uçurumu Arttırdı!”, 25 Ocak 2021… https://odakdergisi.com/oxfam-salgin-yoksulla-zengin-arasindaki-ucurumu-arttirdi/
[53] “Virüs 150 Milyon Çocuğu Yoksulluğa Sürükledi”, Sözcü, 2 Eylül 2020, s.7.
[54] Erinç Yeldan, “Emeğe Saygıya Davet Eden Bir Yıl...”, Ergin Yıldızoğlu, “Küresel Saflaşma ve Toplumsal Hareketler”, Cumhuriyet, 31 Aralık 2020, s.8.
[55] “BM: Geçen Yıl 19 Milyon Çocuk Yerinden Edildi”, 5 Mayıs 2020… https://nupel.net/bmgecen-yil-19-milyon-cocuk-yerinden-edildi-87983h.html
[56] “Milyonlar Doyar”, Cumhuriyet, 15 Ekim 2019, s.16.
[57] “İsraf Gıda 820 Milyonu Doyurur”, Birgün, 15 Ekim 2019, s.2.
[58] Namık Alkan, “Sinan Sönmez: Yoksulluk Toplumsallaşıyor”, Birgün, 15 Ocak 2021, s.11.
[59] Oğuz Oyan, “Yoksulluğun Tarihselliği ve Sınıfsallığı”, Birgün Pazar, No:719, 20 Aralık 2020, s.6-7.
[60] “Özyönetimin bir tanımı, bir tarifi var. Özyönetim demek, insanların üretim ve tüketim, kararlarını özgürce, birlikte verdiği, yaşamlarını kendi özgür iradeleriyle belirledikleri bir yaşam tarzına gönderme yapar… Özyönetim, yaşanabilir bir dünya için vazgeçilmezdir. Özyönetim demek, insanların neyi, neden, nasıl üreteceklerine, yaşamlarını nasıl düzenleyeceklerine kendi ‘ortak iradeleriyle, demokratik ilkeler gereği olarak karar vermeleri demektir. Kimsenin dışardan bir dayatmasının söz konusu olmadığı bir yönetim ve yaşam tarzı demektir. Eğer komünist toplum perspektifine endeksli bir ‘sosyalist geçiş süreci’ olacaksa, özyönetim vazgeçilmezdir. Komünizm insanlığın vazgeçilmez ütopyasıdır ve ütopyası olmayan bir toplum, ideali olmayan bir insan mümkün değildir. İnsan toplumları ezen-ezilen, sömüren-sömürülen, emreden-emir alan eşitsiz ilişkisi ortaya çıktığı dönemden beri eşitlik, özgürlük, haysiyet mücadelesini hiçbir zaman bırakmadılar. Bu yüzden, insanlığın tarihi sınıf mücadelelerinin tarihidir denmiştir.” (Selma Güzelyüz, “Fikret Başkaya: Eko-Sosyalizm Gerçekliğe Dönüşebilir”, Yeni Yaşam, 14 Ocak 2021, s.11.)
[61] Ellen Meiksins Wood, Kapitalizm Demokrasiye Karşı-Tarihsel Maddeciliğin Yeniden Yorumlanması, çev: Şahin Artan, Yordam Kitap, 2016, s.172.
[62] Fikret Başkaya, Eko-Sosyalist Paradigma: Komünist Topluma Giden Yol, Yordam Kitap, 2020, s.19.
[63] Selma Güzelyüz, “Fikret Başkaya: Eko-Sosyalizm Gerçekliğe Dönüşebilir”, Yeni Yaşam, 14 Ocak 2021, s.11.
[64] Fikret Başkaya, Eko-Sosyalist Paradigma: Komünist Topluma Giden Yol, Yordam Kitap, 2020, s.12.
[65] Hermann Hesse, Bozkırkurdu, çev: Kamuran Şipal, YKY., 2019.
[66] Eyüp Yalur, “İnsanlığın Kurtuluş Reçetesi”, Sosyalist Mezopotamya, No:9, Ocak 2021, s.42.
Yorum Ekle