$type=slider$cate=5$meta=0$cate=4$show=home$rm=0

KENT(İN) VE KANAL(IN) SORU(N)LARI[1]

      SİBEL ƖZBUDUN- TEMEL DEMİRER   “Şehir bir sƶylemdir; bu sƶylem de gerƧekten bir dildir.” [2]   “Bizi gƶmen ya da süren toprak zehirlen...

  



 

SİBEL ƖZBUDUN- TEMEL DEMİRER

 

“Şehir bir sƶylemdir;

bu sƶylem de

gerƧekten bir dildir.”[2]

 

“Bizi gƶmen ya da süren toprak zehirleniyor. Hava yok, havasızlık var. Yağmur yok, asit yağmuru var. Parklar yok, park yerleri var. Eşler yok, ortaklar var. Uluslar yerine, şirketler var. Yurttaşlar yerine, tüketiciler var. Şehirler yerine, yığılmalar var. Bireyler yok, dinleyiciler var. GerƧekler yok, reklamlar var. Vizyonlar yok, televizyonlar var. Bir ƧiƧeği ƶvmek iƧin, ‘plastik gibi’ deniyor,”[3] diyor ve ekliyor Eduardo Galeano:

“Büyüyün ve Ƨoğalın dedik, makineler de büyüyüp Ƨoğaldılar.

Bizim için çalışacaklarına söz vermiştiler, şimdi biz onlar için çalışıyoruz.

Gıda miktarını arttırsınlar diye icat ettiklerimiz açlığı çoğaltıyor.

Kendimizi savunmak için icat ettiklerimiz bizi öldürüyor.

Hareket etmek için icat ettiğimiz otomobiller bizi hareketsiz kılıyor.

İletişim kurmak için icat ettiğimiz iletişim araçları, ne bizi dinliyor ne de bizi görüyor.

Buluşmak iƧin icat ettiğimiz şehirler bizi yalnızlaştırıyor.”[4]

Evet, şehirler bizi yalnızlaştırıyor; “Şehirlerimiz birer kĆ¢busa dƶndü, şehirliler termitlere benziyor artık, her inşa edilen şey iğrenƧ Ƨirkinlikte, biz artık tapınaklar, saraylar ya da mezarlar, zafer alanları ya da amfiteatrlar inşa etmeyi bilmiyoruz. Her adımda gƶzümüze hakaret ediliyor, kulağımız sağıra Ƨevriliyor ve koku duyumuz umutsuzluğa kapılıyor, yakında kendimize, düzen neye yarar diye sorar hĆ¢le geleceğiz,” ifadesindeki üzere Albert Caraco’nun…

Bu işin bir yanı, bir de kapitalist rantın yıkımı var!

Kent(ler)in sürdürülemez kapitalist kıskaƧtaki yıkımıyladır ki Jean Paul Sartre, “Kentler insan türünün cehennemidir”; Charles Bukowski, “Kentler, insanları ƶldürmek iƧin inşa edilirler”; Antonio Gramsci, “Şehir, yaratmaz; tüketir,”[5] derlerken ekler Percy Bysshe Shelley de: “Cehennem, Londra gibi bir şehir”… 

Kapitalist “Kent, insanların yaya olarak yürüdükleri, obje yığınlarının ƶnünde ve iƧinde buluştukları, faaliyetlerinin sonuƧlarını gƶremeyecek şekilde Ƨaprazlama temas kurdukları, ƶngƶrülemeyen durumlar meydana getirecek şekilde kendi durumlarını karmaşık hĆ¢le getirdikleri yerdir.”[6]

John Zerzan’ın, “İlk kentler, İ.O. 4000 civarında Mezopotamya ve Mısır’da ortaya Ƨıktı; yeni bir tarımsal değerler sistemi tarafından yaratılan üretim fazlasını, hĆ¢kim bir azınlığın ellerine akıtmak iƧin politik araƧların tertip edildiği bir dƶnemde yaratıldı kentler,” ifadesindeki üzere “Bedensel ve zihinsel emek arasındaki en ƶnemli bƶlünme kent ile kırın ayrılmasıdır. Kent ile kır arasında barbarlıktan uygarlığa, kabileden devlete, yerellikten ulusa geƧişle birlikte başlayan karşıtlık, uygarlık tarihi boyunca devam ederek günümüze kadar gelmiştir. 

Kentlerin ortaya Ƨıkışı, aynı zamanda yƶnetim aygıtını, polisi, vergileri vb; kısacası belediye teşkilĆ¢tını, dolayısıyla da genel olarak siyaseti zorunlu kılar. Burada, ilk kez, nüfusun iki büyük sınıfa bƶlündüğü aƧıkƧa gƶrülür ve bu bƶlünme doğrudan doğruya işin ve üretim araƧlarının bƶlünmesine dayanır. 

Kent aslında zaten nüfusun, üretim araƧlarının, sermayenin, zevklerin ve ihtiyaƧların bir merkezde toplanması olgusudur. Oysa kır aƧısından bunun tam tersi sƶz konusudur: İzolasyon ve dağınıklık. Kent ile kır arasındaki karşıtlık ancak ƶzel mülkiyet ƧerƧevesi iƧinde var olabilir. Bu karşıtlık, bireyin iş bƶlümüne, kendisine dayatılan belirli bir faaliyete tabi kılınmasının en keskin ifadesidir. 

Birini sınırlı bir kent-hayvanına, diğerini sınırlı bir kır-hayvanına dƶnüştüren ve ikisinin Ƨıkarlarının karşıtlığını her gün yeniden üreten bir tabi kılmadır bu. Burada emek yine en başta gelen şey, bireyler üzerindeki güçtür ve bu güç var olduğu sürece ƶzel mülkiyet var olmak zorundadır. 

Kent ile kır arasındaki Ƨelişkinin ortadan kaldırılması, topluluğun ilk koşullarından biridir. Bu koşulun kendisi de, herkesin ilk bakışta gƶrebileceği gibi, tek başına iradeyle yerine getirilmesi mümkün olmayan birƧok maddi ƶnkoşula bağlıdır (bu koşulların henüz geliştirilmesi gerekmektedir). 

Kent ile kırın ayrılması, sermaye ile toprak mülkiyetinin birbirinden ayrılması olarak, sermayenin toprak mülkiyetinden ayrı ve ondan bağımsız olarak gelişmesinin başlangıcı, yalnızca emeğe ve mübadeleye dayanan bir mülkiyetin başlangıcı- olarak da ele alınabilir.”[7]

Tam da bu ƧerƧevede “İşçi sınıfının en Ƨalışkan tabakalarının Ƨektiği aƧlık sancısı ile, zenginlerin kapitalist birikime dayanan, kaba ya da ince aşırı tüketimleri arasındaki yakın ilişki, ancak ekonomik yasalar bilinince kendini ortaya koyar. Ama ‘yoksulların barınması işinde’ durum bƶyle değildir. Üretim araƧlarının bir merkezde toplanması ƶlçüsünde, emekƧilerin belli bir yere üst üste yığıldıklarını, tarafsız her gƶzlemci rahatƧa gƶrebilir; kapitalist birikimin hızı ne kadar büyük olursa, işçi nüfusun barındıkları yerler de o kadar sefil ve perişandır. Servetin artışıyla birlikte kentlerde gƶrülen ‘imar hareketleri’, eski yapı mahallelerin yıkılması, bankalar, mağazalar vb. iƧin iş hanlarının yükselmesi, iş trafiği, lüks arabalar, tramvaylar vb. iƧin caddelerin genişletilmesi, yoksulları gittikƧe daha da kƶtü kenar mahallelere sürer.”[8]

HĆ¢l bu merkezdeyken; kent(ler)in politik iktidarı “mutlu azınlık”ın elinden alınıp, emeğe devredilmedikƧe her şey Maksim Gorki’nin, “Her sabah nereye gittiğini bilmeden bir işe giden, her akşam nereden Ƨıktığını bilmeden bir işten Ƨıkan, sevmediği hayatı yaşayan, sevmediği işi yapan, sevmediği kişilerle yaşayan, kalabalıklar yüzünden yaşamaya karşı ne bir sevgi, ne de bir sevgisizlik işareti olmadan gelip geƧen, her akşam evinin dƶrt duvarı arasına sanki bir mezara girermiş gibi giren, gecelerini bir sıkıntı yorganının altında yalnız ya da yanındaki yabancı gƶvdeyle geƧiren bütün ƶlü kentlerin, ƶlü doğmuş Ƨocukları... Size bu ƶlü yaşamı hazırlayan ‘sermaye sahibi egemen sınıftır’ bu acımasız oyunun varlığı siz izin verdiğiniz sürece sürecektir,”[9] ifadesindeki üzere olmaya mahkĆ»mdur.

 

KAPİTALİZM KISKACINDA KENT(LER)

 

Evet kentler, ƶzellikle de metropoller sınıfsal Ƨelişkilerin en yoğun hissedildiği, hiyerarşilerin en belirgin açığa Ƨıktığı yerlerdir. Üretimin ağırlığının sanayiden hizmetlere kaymasıyla rant, sƶmürü, artık değere el koyma en yaygın biƧimde kent merkezlerinde gerƧekleşir. 

Kapitalizmin kentleri pazarlamasına bağlantılı olarak büyük projelerin gündeme geldiğini ve “kentsel dƶnüşüm süreci” retoriğinin ƶne Ƨıktığını gƶrüyoruz.

Bununla paralel devreye giren “mutenalaştırma projeleri”yle yoksullar gibi kendi mahallelerinde “fazlalık” gibi gƶrülmeye başlanıyor. Bu aynı zamanda kentin iƧinde de sürekli bir devinimi, yeniden üretiyor. Dolayısıyla kentsel dƶnüşüm de sınıfsal Ƨatışmanın/ ayrışmanın temel dinamiklerinden birini oluşturuyor.

Bundan ötürüdür ki, Gezi/ Haziran başkaldırısındaki üzere öfke ve tepki de küresel kapitalizmin sinir merkezlerinde yoğunlaşıyor. Üretim birimleri küçüldüğü için emekçiler ve ezilenler arasında ortak bir ruh hâli, dayanışma ilişkilerinin biçimlendirdiği mekânlara dönüşüyor kentler. O hâlde denilebilir ki, günümüzde kentler bir bütün olarak toplumsal yaşamı belirlemektedir.

Prof. Dr. Yeşeren EliƧin Arıkan’ın, “Neo-liberal kentleşme dünyanın pek Ƨok coğrafyasında olduğu gibi Türkiye’de de kentlerin yapısını değiştirdi. Kentin değerli gƶrünen bƶlgelerinde oturan yoksul insanlar yaşadıkları yerlerden uzaklaştırıyor ve bu insanların boşalttığı yerlerde yapılan yeni konutlar büyük paralara satılıyor,”[10] notunu düştüğü tabloda[11] gƶrmeyen, bilmeyen yok gibi…

Hatırlayan vardır elbette: David Harvey, Türkiye’ye gelerek verdiği konferanslarda, kapitalizmin bugün ayakta kalma yolunda en Ƨok “kentlere oynadığı”nın altını kalınca Ƨizmişti. Kentsel dƶnüşüm projeleri, yani bizdeki yaygın-popüler kullanımıyla “TOKİ”lerin esbap-ı mucibesi ona gƶre esasen buydu. 

Kriz dƶnemlerinde bu sistem, insanları kredi (yani borƧ) ile konut sahibi olmaya ƶzendiriyor, bƶylece konut üretimi ile sermaye birikimini dengeliyordu. Bu şekilde halkın ihtiyaƧ ve arzularını karşılama kisvesi altında aslında sermayenin Ƨıkarları gƶzetiliyor, tabii sonuƧta kentler felaket bir gƶrüntü kazanıyor, yaşanmaz hĆ¢le geliyor. 

2000’lerin başında insanlığın vardığı metropolleşme düzeyi artık korkunƧ bir seviyeye ulaştı. Kırsal alanları yaşanmaz hĆ¢le getirip yoksullaştırarak insanları kentlere yığan sistem, muazzam nüfus birikmelerine yol aƧarak dünyayı yeni soru(n)larla karşı karşıya bırakıyor.

Ɩrneğin trafik yoğunluğu, bazı mega kentlerin 20 milyonu aşan nüfuslarının en ciddi sorunu. Tokyo, Pekin, Yeni Delhi, Mumbai, İstanbul, Londra, New York, Mexico City gibi kentlerde sabah işe gidiş saatleri birƧok insanın kĆ¢busudur. 

Türkiye’de toplamda 2020 itibarıyla 23 milyon 245 bin 409 araƧ var. Ortalama her ay Türkiye’de 85-95 bin arası araƧ trafiğe giriş yapıyor.[12] Yerkürede ve coğrafyamızda artan araƧ sayısı aynı zamanda atmosfere salınan sera gazlarının yarattığı kirlilik ile ısınma ciddi bir soru(n) kaynağıdır. 

Evet dünya nüfusunun büyük kentlere doğru yığılması, Ƨƶzülmesi zor sorunları da beraberinde getirerek ekolojik sistemin Ƨƶküşüne zemin hazırlıyor. 

Kolay mı? Birleşmiş Milletler’in (BM) tahminlerine gƶre dünya nüfusu, 2050’ye kadar 9 milyara ulaşacak ve bunların üçte ikisi şehirlerde yaşayacak. Bu nedenle şehirler altyapı, uygun fiyatlı konut, su, sanitasyon, istihdam, sağlık hizmetleri ve ulaşım gibi taleplerin yoğunlaşmasına sahne olacak ve soru(n)lar acilleşecek.

Dünyanın en kalabalık kentleri, Tokyo, Yeni Delhi, Shangai, Mumbai ve Sao Paulo’yken; BM, 2050’ye kadar Hindistan, Ƈin ve Nijerya’nın kırsal bƶlgelerinin büyük bƶlümünün kentleşeceği ve 2 buƧuk milyar kişinin daha kentli nüfusa ekleneceğine dikkat Ƨekiyor.[13]

Yerküre nüfusunun yüzde 54’ünden fazlası kentlerde yaşıyorken; 1970’lerin başında bu oran yüzde 36 düzeyindeydi.

Yani kapitalist sermayenin yapısal krizi iƧinde merkezileşme ve yoğunlaşma, ucuz iş gücü ararken tüketimi hızlandırma eğilimlerinin güçlenmesiyle kırlar boşalırken, kentsel nüfusun büyüdü ve mega kentlerin sayısı 1990-2016 kesitinde ikiye katlandı.

Nüfusu 10 milyonu geƧen kentlerin sayısı 1990’da 10’dan 2014’de 28’e; nüfusu 5-10 milyon arası kentlerin sayısı ise 293’ten 517’ye yükseldi,[14] ama!

Bunun bir de “Ama”sı var ki, o da şöyle: ‘Dünya Kaynakları Enstitüsü’nün (WRI) raporuna gƶre 1.2 milyar insan sürdürülebilir ve karşılanabilir barınma garantisinden mahrum. Ɩnlem alınmazsa bu rakamın 2025’de yüzde 30 artarak 1.6 milyar insana ulaşacağı ƶngƶrülüyorken; “2050’ye gelindiğinde 2.5 milyar insan daha şehirlerde yaşayacak ve bu artışın yüzde 90’ı Asya ve Afrika kıtalarında gerƧekleşecek,”[15] uyarısını dillendiriyor WRI Global Direktƶrü Ani Dasgupta…

“Ya coğrafyamız” mı?

1950’de ülke nüfusunun yüzde 7.5’i megakentte yaşarken bu oran yüzde 18.3’e Ƨıkmış durumda. Türkiye’deki her 4 işsizin birine ev sahipliği yapan İstanbul’da yaşamak yoksul iƧin adeta Ƨile…

Kentin, 2019 iƧin tahmini nüfusu 15 milyon 232 bine yükselmiş durumdayken; uzmanlar İstanbul’un hafta iƧi nüfusunun 20 milyona dayandığı gƶrüşünde birleşiyor. Bƶylece 81 ilin toplam nüfusunun yaklaşık yüzde 25’i tek bir ile sığmaya Ƨalışıyor. Bu durumun ilave maliyetleri ise trafik sıkışıklığı, hava kirliliği ve strese bağlı hastalıklar oluyor. Hükümet gelecekte ortaya Ƨıkacak daha büyük sorunlardan habersiz gƶrünüyor. Zira son olarak Merkez Bankası’nın İstanbul’a taşınması ve “Kanal İstanbul” gibi Ƨılgın projeler gündemde...

 

DURUM(UMUZ)

 

AKP nasıl Türkiye’yi yƶnetemez hĆ¢le geldiyse, Kadir Topbaş’ın Belediye Başkanı olduğu dƶneminde de İstanbul yƶnetilemez duruma gelmişti.

Topbaş dƶneminin genel ƶzelliklerinden belki de en ƶne Ƨıkanı “tepeden inmeci” yaklaşımdı. “Ben yaptım oldu” anlayışı, keyfiliği getirdiği gibi, kamusal müdahalelere de ket vuruyordu. Bu dƶnemde kentsel dƶnüşüm projeleri kapalı kapılar arkasında, AKP’ye yakın inşaat şirketlerine ihale edildi. İnşaat ƶnceliğine teslim edilen şehirde, imar kuralları yok sayıldı, güç sahipleri kayırıldı, yoksul yurttaşlar dışlandı. Tarlabaşı ƶrneği, bunun kanıtıdır. Yine bu dƶnemde eşsiz kültürel miras eserleri, kƶtü restorasyon Ƨalışmalarına kurban edildi. 

İstanbul, bu dƶnemde betonlaştırıldığı gibi aynı zamanda da ruhsuzlaştırıldı. Yƶnetimde, milyonlarca yurttaşın yaşamını kolaylaştırmak değil, ranttan daha fazla nemalanmak amaƧlandı. Ƈevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Ɩzhaseki’nin, “En büyük hırsızlıklar, kƶtülükler, belalar imardan geliyor,” sƶzlerini İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB) 43 proje, 68 şirket ve 15 kamu kurumu paydaşı olduğunu ekleyerek düşününce, ortaya “büyük resim” Ƨıkmış olur.

Topbaş; Kuzey Ormanları’nda havalimanı yapmak iƧin başlatılan ağaƧ kıyımından kaƧan yaban domuzlarının Boğaz’ı geƧmeye Ƨalışmasından da, artan inşaatların yarattığı titretişimden rahatsız olup kendilerine yeni yuva arayan kirpilerden de sorumlu. İstiklal Caddesi’nin yeni hĆ¢linden de İstanbul’a bin 75 adet 47 metre veya daha uzun’ bina yapılmasından da sorumlu. 

Topbaş dƶneminde işlenen kent suƧlarını hatırlarsak: Yeşil alanlar ve deprem toplanma alanları rant nedeniyle imara aƧıldı. 17 Ağustos 1999’da on binlerce kişinin yaşamını yitirdiği Gƶlcük depreminin ardından ‘Afet Acil Eylem Planı’ ƧerƧevesinden belirlenen toplanma alanlarının tamamına yakını peşkeş Ƨekildi. 493’ten 77’ye düşen alanların birƧoğuna AVM’ler ve gƶkdelenler inşa edildi.

İstanbul’da Ƨeşitli projeler gerekƧe gƶsterilerek milyonlarca ağaƧ yok edildi. Bu kıyımdan en fazla Kuzey Ormanları etkilendi. Tüm itirazlara rağmen, 3. Kƶprü’nün inşası iƧin İstanbul’un doğasına, su kaynaklarına ve yaban hayatına geri dƶnüşü zor zararlar verildi. Kuzey Ormanları’ndaki talan, kƶprüyle sınırlı değildi. Bir ƇED’i bile olmayan Kuzey Marmara Otoyolu iƧin yüzbinlerce ağaƧ kesildi. Bağlantı yollarıyla kentin kuzeyi yapılaşmaya aƧıldı. 

Üçüncü Havalimanı iƧin “doğa katliamı”na devam edildi. Üç devlet bankasının dƶrt yılı ana para ƶdemesiz, toplam 16 yıl vadeli olmak üzere 3 milyar avro kredi aƧtığı proje, dünyanın en ƶnemli kuş yollarından birinin ortasına yapıldı ki, bu milyonlarca kuşun ƶlmesi anlamına geliyordu. Dƶnemin Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, bir soru ƶnergesine verdiği yanıtta, üçüncü havalimanı iƧin 2 milyon 330 bin 12 ağacın kesileceğini aƧıklamıştı.

İstanbul’daki dolgu alanlarının büyüklüğü yüz ƶlçümü 2 bin 34 kilometrekare olan Heybeliada’yı geƧti. Boğaz’a yapılan kazıklı dolgularla da kıyılardaki beton yollar genişletildi. İstanbul Boğazı’na 7 proje yapıldı ve Boğaz’da 266 bin 100 metrekarelik dolgu alan oluştu. Ɩrneğin Yenikapı sahilinde yaklaşık 90 futbol sahasına tekabül eden 546 dƶnümlük alana yapılan dolgu Ƨalışmalarına 2013’de başlandı. Dolgu, Tarihi Yarımada’nın siluetini ve ekosistemini bozdu ve yaklaşık 40 milyon dolara mal oldu. 

İBB’nin Ƨılgın projelerinin bir diğeri de Maltepe Sahili’nin doldurulması oldu. Dolguyla birlikte sahile büyük zararlar verildi, ortaya devasa rant alanları Ƨıktı. 

İBB ile Üsküdar Belediyesi’nca yapılan Üsküdar Meydan Projesi kapsamında, denizi doldurmak iƧin bƶlgede kazık Ƨakma işlemi gerƧekleştirildi. Kazıklar nedeniyle, Mimar Sinan tarafından inşa edilen 500 yıllık Şemsipaşa Camii (Kuşkonmaz Camii) duvarlarında Ƨatlaklar oluştu.

Üsküdar’daki doğal SİT alanı KüçükƧamlıca Korusu’na televizyon kulesi yapımına Topbaş dƶneminde başlandı. 369 metre yüksekliğe sahip kule İstanbul’un ve Boğazın siluetine büyük zarar veriyor. Mimarlar Odası’nın tüm uyarı ve itirazlarına karşı inşa edilen kule, kentin tarihi dokusuna hanƧer niteliği taşıyor.

İstanbul’un “kültürel merkezi” olan Beyoğlu’nun İstiklal Caddesi, AKP ile birlikte şantiyeye dƶndü. Tarihi binaların rant iƧin yıkıldığı cadde, betonlaştırılmış durumda. Topbaş’ın İBB’sinin caddenin tarihi dokusuna ilk müdahalesi 2005’de ağaƧların sƶkülmesi ile oldu. Bu zamandan caddenin ve Beyoğlu’nun Ƨehresi değiştirildi.

İstanbul’un meydanları tahrip edildi. 

İstanbul’da kişi başına düşen kent iƧi yeşil alan Ƈevre ve Şehircilik Bakanlığı’na gƶre 7.57, İBB’ye gƶreyse 8.41 metrekare. Rant projeleri nedeniyle İstanbul’daki en küçük yeşil alan dahi betonlaştırılıyor. Şehrin birƧok noktasında bir biri ardına gƶkdelenler yükseliyor.

Topbaş’ın İmar ve Bayındırlık Komisyonu’na yaklaşık 20 bine yakın dosya havale ettiğini düşününce, azalan yeşil alanlardaki sorumluluğu da açığa Ƨıkmış oluyor. Plansız, programsız kent politikaları şehri betonlaştırdığı gibi, bilimsellikten de uzaklaştırdı. En ufak yağışta sellerin yaşanmasının nedeni de budur.[16]

Sƶzü edilen kesitte; İstanbul’daki 121 gƶkdelenden 117’si AKP dƶnemde yapılmıştı.[17]

‘Cushman & Wakefield’in ‘Avrupa Alışveriş Merkezleri Geliştirme Raporu’nun sonuƧlarına gƶre, 2018’de Avrupa’da 2.6 milyon metrekare genişliğinde AVM aƧıldı. AƧılan AVM’lerin 525 bin metrekaresi Türkiye’dendi. 

2014’de 111’i İstanbul’da olmak üzere Türkiye genelinde 361 AVM bulunuyordu. 2019 Temmuz’u itibariyle bu sayı 432’yi buldu. Toplam AVM alanı da yaklaşık 7 bin futbol sahasına eşdeğerdi.[18]

Bu arada Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “İhanet ettik, dikey yapılaşmadan yana değilim,” dediği İstanbul’da İBB ve bakanlıklar, kentteki 76 mega proje iƧin imar planlarını değiştirdi; ayrıcalıklı imar hakları tanıdı. Bununla da yetinmeyen şirketler, ayrıcalıklı imar haklarının kat kat üstüne Ƨıktı. Şehir genelinde 12 milyon 400 bin metrekare fazladan inşaat yapıldı. Fazladan yapılan bu inşaatlardan tam 240 milyar 234 milyon 265 bin lira haksız kazanƧ elde edildi.[19]

Evet İBB ve bakanlıkların kentteki 76 mega proje için imar planlarını değiştirdi ve ayrıcalıklı imar hakları tanıdı; hem de şöyle![20]

 

OKUL ARAZİSİNE NUROL TOWER

Şişli’de eski Yıldız Teknik Üniversitesi (YTÜ) arazisi üzerinde inşa edilen 34 katlı Nurol Tower’ın yükseldiği arazi, 2006’da üniversite alanındaydı. 2010’da İBB ve TOKİ tarafından onaylanan planlarla turizm tesis alanına alındı ve 3.00 emsal hakkı tanındı. Yükseklik de serbest bırakıldı. Proje kapsamında fazladan 6.94 emsal kullanıldı. Yani 20 bin 526 metrekare inşaat yapılması gerekirken 68 bin metrekare inşaat yapıldı. Fazladan yapılan 47 bin 474 metrekare inşaattan 1 milyar 424 milyon 220 bin TL haksız kazanƧ elde edildi.

YƜKSEKLİĞİ SERBEST MAƇKA RESİDENCES

Beşiktaş Ortakƶy’de yükselen projenin arazisi 2005’de konut alanındayken 2007’de İBB tarafından onaylanan imar planlarıyla otel, ticaret ve razidans alanına alındı. Yükseklik de serbest bırakıldı. Ancak 20 bin 300 metrekare inşaat yapılması gerekirken 60 bin metrekare yapıldı. Fazladan 39 bin 700 metrekare inşaat yapıldı. Metrekare fiyatı 84 bin olarak hesaplandığında fazladan inşaattan 3 milyar 334 milyon 800 bin lira kazanƧ sağlandı.

BİR AVM HİKƂYESİ: MARMARA FORUM

Türkiye’nin en büyük alışveriş merkezlerinden Bakırkƶy’deki Marmara Forum alanı üzerine 212 bin metrekare inşaat yapılması gerekirken 370 bin metrekarelik inşaat yapıldı. Yani 158 bin fazladan inşaat yapıldı. Metrekare fiyatı ortalama 23 bin lira gƶrünen projeden 3 milyar 634 milyon lira haksız kazanƧ elde edildi. Proje 2008’de henüz temeli dahi atılmadan imar planına aykırılık nedeniyle mühürlenmişti. İBB Meclis’inde imar planlarına uyumu sağlandı.

ATAKƖY’ÜN HANƇERİ: SEA PEARL PROJESİ

Atakƶy sahildeki 127 bin 600 metrekarelik arazinin bilinen yasal emsali 2.00’dı. Ancak bu proje 2.28 fazla emsal kullanılarak yapıldı. Yani 255 bin 200 metrekare inşaat alanı yapılması gerekirken 547 bin metrekare inşaat yapıldı. Proje kapsamında fazladan 291 bin 800 metrekare yapıldı. Metrekare fiyatının tahminen 46 bin TL olduğu gƶrülen projeden 13 milyar 422 milyon 800 bin lira haksız kazanƧ elde edildiği gƶrülüyor. Arazi kıyı kenar Ƨizgisi sınırları iƧerisinde bulunuyor.

KONUT ALANINA ƇİFTƇİ TOWERS PROJESİ

Zincirlikuyu’da yükselen ƇiftƧi Towers projesinin bulunduğu arazi 1999 imar planlarında konut alanındayken İBB tarafından 2006’da onaylanan imar planlarıyla yƶnetici merkezi ve turizm alanına alındı. Emsal de 2.50 olarak belirlendi. Ancak 110 bin metrekare inşaat yapılması gerekirken proje kapsamında 300 bin metrekare inşaat yapıldı. Yani 190 bin metrekare fazla inşaat yapıldı. Metrekare fiyatının 41 bin 250 lira olduğu gƶz ƶnünde bulundurulunca 7 milyar 837 milyon 500 bin lira kazanƧ sağlandı.

 

Bu kadar değil; işte birkaç örnek daha!

i) İBB’ye bağlı şirket tarafından işletilen kafe 538 yıllık surları tahrip etti. Topkapı Sarayı’nı Ƨevreleyen surların dibinde, Gülhane Parkı’nın iƧinde, İBB’ye bağlı Beltur tarafından işletilen Kandil Kafe’nin 538 yıllık surlara zarar verdiği ortaya Ƨıktı. İstanbul 4 No’lu Koruma Kurulu, alanda kaƧak yapılaşma olduğuna dikkat Ƨekerek suƧ duyurusu yapılması gerektiğini belirtti. Kurul, “Telgrafhane binasındaki tarihi dokuya aykırı uygulamalar eski hĆ¢line getirilmeli. Can güvenliği ƶnlemleri de alınmalı,” dedi.[21]

ii) İstanbul’da boş ve yeşil alanlar yok denilecek kadar azaldı. Şehirdeki en yeşil alanlar ise mezarlıklar. Herkesin gƶzü kentin elde kalan son boş alanları ve kamu arazilerinde. Değeri her geƧen gün artan bu alanlar aynı zamanda kupon arazi niteliğinde. AKP hükümeti şehirdeki kamu kuruluşlarına ait bu arazileri ya bir bir satıyor ya da yapılaşmaya aƧıyor. Askeri alanların şehir dışına taşınması kararıyla da birƧok değerli araziyi bekleyen gelecek merak konusu. Yeşil kalacağı sƶylenen askeri alanların bir kısmı imara aƧıldı bile.[22]

iii) İBB’de AKP’li meclis üyelerinin oylarıyla kabul edilen teklife gƶre, arsası uygun okullar yıkılacak, otoparkla birlikte yeniden yapılacak.[23]

iv) Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın kurucusu olduğu üniversitenin kiraladığı binaya kimse dokunamıyor. İstanbul’da yaşayan yurttaşların binalarına bir Ƨivi Ƨakmasına izin verilmezken Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın kurucusu olduğu Medipol Üniversitesi’nin Esenler’de kiraladığı binaya Ƨıkılan kaƧak kat bir türlü yıkılamıyor. Esenler Belediyesi, kaƧak kat hakkında yıkım kararı verdi ancak yıkım yapılmadı. Mülk sahibine verilen para cezası da mahkeme tarafından iptal edildi. Esenler Kaymakamlığı da belediye yetkilileri hakkında soruşturma yapılmasına bile izin vermedi. Esenler Belediyesi’nin meclis üyesi Kemal Şahin, “Üstelik binanın tam karşısında zabıta noktası var,” dedi.[24]

 

“KANAL” MI?!

 

“Tabuta Ƨakılan son Ƨivi”[25] ya da “Marmara iƧin beka sorunu”[26] veya “Mega Rant ve Soygun”,[27] “İhanet”,[28] “Amerikan projesi,”[29] vurgularıyla betimlenip; “Ya Kanal, Ya İstanbul!”[30] ikilemi ile tanımlanan “Kanal İstanbul!” rantsal ekonomiye dayanarak iktidara tutunan AKP’nin yeni tezgĆ¢hı…

Ekonomik kriz ve inşaat stoklarının eritilememesiyle inşaatta rantın azalmasından ƶtürü devreye sokulup, inşaat sektƶrünü “şaha’” kaldıracağı var sayılan “Kanal İstanbul” insan(lık)a, doğaya, İstanbul’a rağmendir…

AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın,[31] “Kanal İstanbul’u yapacağız, inadına yapacağız,” ifadesinde somutlanan dayatmanın;[32] emekƧilere yıllar boyu sürecek bir yük getireceği; bugüne dek yapılan müşteri garantili kƶprü, otoyol, havalimanı, şehir hastaneleri ve enerji üretimleri hatırlandığında bir “sır” değildir!

Kaldı ki TMMOB İstanbul İl Koordinasyon Kurulu’nun, “Başka bir İstanbul daha yok”;[33] “Kanal İstanbul’u, istemeyin”;[34] Milletvekili Abdüllatif Şener’in, “10 milyarlarca dolar masraf olacak bir projedir. Yapılmasının hiƧbir mantığı yoktur”;[35] Fikri Sağlar’ın, “Türkiye iƧin ‘Kanal İstanbul’ gereksiz bir projedir,”[36] diye mahkĆ»m ettikleri “Kanal İstanbul”, doğanın ve doğal kaynakların ekonomik kazanƧ iƧin, şirketlere ve şahıslara hizmet vermek amacıyla katledilmesi olarak betimleniyor. Çünkü “Kanal İstanbul”, tekno-politik ve sosyo-ekolojik alan ile Ƨevre politikalarının kesişip birbirinden ayrılmaz biƧimde iƧ iƧe geƧtiği politik bir projedir ve nihai kertede de işlevsizdir![37]

Hatırlatalım: “Kanal İstanbul”un gündeme geldiği 2011’de “Bu, soygun düzenini Ƨılgınca sürdürecek bir projedir. Daha akılcı bir yol bulabilirsin. İstihdam yaratan, işyeri sahiplerine, KOBİ’lere atƶlyelere, fabrika sahiplerine yeni yeni istihdam oluşturabilecek imkĆ¢nları verebilir ve bir işsize, bir aƧ insanımıza bir ekmek kapısı bulabilirsin. Bunlara kafa yoracağın yerde, akılcı politikalar üreteceğin yerde, Ƨıldırmış bir toplumu Ƨılgınca projelerle niye kandırıyorsun Sayın Başbakan?” diyen MHP lideri Devlet BahƧeli[38] AKP ile ittifakı sonrasında Kanal İstanbul’a karşı Ƨıkanları “şuursuz ve gayri milli” olarak “suƧlamış”tı![39]

Tarık Şengül’ün, “Milli projenin Ƨıkış noktası ABD, varış noktası Katar!” biƧiminde formüle ettiği hakikĆ¢ti “Kısaca ƶzetlemek gerekirse; New York’ta bir Dernek 23 sayfalık raporuyla, Michigan Üniversitesi’nde iki mimar 16 kişilik yüksek lisans öğrenci projesiyle, İstanbul’un kuzeyini ve finansman modelini şekillendirdiler. Alıcıların ise Katarlı olduğu anlaşılıyor. Olay İstanbul’da geƧiyor. Yerli ve milli projenin ortaya Ƨıkış hikĆ¢yesi bƶyle…”[40]

Elbette bu hikâyenin arka planında boylu boyunca sermaye talanı yatıyor!

Ɩrneğin “Kanal İstanbul” güzergĆ¢hında mülkiyet tartışmaları sürerken, bƶlgede Kuveyt Devleti vatandaşı iş insanı Wael N Y Alnusef’ın şirketinin 53 dƶnüm, Suudi Arabistanlı iş insanı Sulaıman Al Muhaıdıb’ın da 9 dƶnüm arazi aldığı ortaya Ƨıktı. 

İBB Meclis üyesi Nadir Ataman “Nerdeyse bir arap kantonu kuruluyor. Kanal İstanbul’un etrafı rant pazarına dƶnmüş” tepkisini gƶsterirken;[41] İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, proje güzergĆ¢hında en büyük arazisi olan 3 şirketin de Arap şirketi olduğunu aƧıklayıp, “2011’den bu yana arsa hareketi tam 30 milyon metrekareyi bulmuştur. Tarım alanı olan bu alanlara bu ilgi niye? Bƶlgede en büyük arazisi olan ilk 3 şirket de Arap şirketi. Bizden detay isterlerse paylaşırız,”[42] diye ekledi.

Meseleye ilişkin bir şey daha: Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın damadı Berat Albayrak’ın, “Kanal İstanbul” güzergĆ¢hında yaklaşık 13 dƶnümlük araziyi Erdoğan’ın projeyi duyurduğu 2011’den bir yıl sonra satın aldı. HĆ¢len tarla vasfında olan arazinin, Ƈevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından “Kanal İstanbul” iƧin değişiklik yapılan planda “konut alanı” sınırları iƧinde kalması dikkat Ƨekti![43]

Ɩzetle AKP’nin coğrafyamızda yarattığı yıkımların bir “yeni” ƶrneği olarak “Kanal İstanbul”un maliyeti bilim insanlarının raporlarda net biƧimde ortaya konmuş bir cinayetten başka bir şey değildir.

“Kanal İstanbul” projesi İstanbul’un giderek yok edilen su havzalarını ve ormanlarını neredeyse tümüyle ortadan kaldıracak. Ayrıca Kanal aƧılmasıyla yüz binlerce yılda oluşmuş deniz ekosistemi de yerle bir olacaktır.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Hayalim”, uzmanların ise “Bƶlgenin ekolojik dengesini bozar” dediği “Kanal İstanbul”a dair aƧıklanan Ƈevresel Etki Değerlendirme (ƇED) raporunda, Devlet Su İşleri’nin (DSİ) mega projenin İstanbul’u susuz bırakacağına dair gƶrüşü yer almadı. DSİ’nin gƶrüşü yerine, konuyla alĆ¢kĆ¢sız gƶrüşü raporda konuldu![44] Yani DSİ’nin, “Kanal İstanbul”un “Terkos Gƶlü ve Sazlıdere Barajı’nı devreden Ƨıkaracağına” dair gƶrüşü, ƇED raporunda dikkate alınmadı…[45] 

Jeofizik Mühendisi, Sismoloji Doktoru Savaş Karabulut’un, “Kanal İstanbul projesinin ƇED raporu bilimsel bir yƶntemle değil, ƶznel değerlendirmeyle hazırlanmıştır,”[46] notunu düştüğü şaibeli “Kanal İstanbul”un ƇED raporunu hazırlayan Ƈınar Mühendislik ve Müşavirlik Şirketi de tartışmalıdır![47]

Sƶz konusu “Kanal İstanbul” ƇED raporuyla ilgili olarak Yüksek Ƈevre Mühendisi Sezer Arslan’ın hazırladığı inceleme notunda şu noktalara dikkat Ƨekildi:

i) Günde 850 bin metreküp kazı yapılacak: Proje alanı 13 milyon metrekare olarak belirlendi. Buna gƶre projenin tamamlanması iƧin en kısa süre 4 yıl olarak hesaplanırken, bu sürenin 7 yıla kadar Ƨıkabileceği belirtiliyor. Bu durumda yıl iƧerisinde Ƨalışılmayan süreler dikkate alınırsa günde ortalama 800 bin 850 bin metre küp kazı, nakliye ve denizle depolama yapılması gerekiyor. Bu boyuttaki kazı Ƨalışması iƧin aƧık maden ocaklarında Ƨalışan devasa kazıcı ve kamyonların kullanılması gerekecek. 

ii) Tarım ve su alanları kaybolacak: Proje alanında yer alan tarım arazileri, mera, biyoƧeşitlilik alanları, iƧme ve sulama suyu alanları, ƶzel orman alanlarının tamamı ƶzelliklerini kaybederek hem uluslaslararası sƶzleşmeleri (BiyoƧeşitlilik Sƶzleşmesi) aykırı davranılmış olacak hem de ulusal mevzuata (Anayasa, Su Kanunu, Mera Kanunu, Ƈevre Kanunu) aykırı işlem yapılmış olacak. Projeyle Gala Gƶlü Milli Parkı, Sazlıdere Barajı, Terkos Gƶlü etkilenecek.

iii) Günde 10 bin 965 kilogram patlayıcı: Proje kapsamında sökülecek malzeme miktarının 41,5 milyon metreküp olacağı ve her gün patlama yapılacağı belirtilirken, 1 delik için 45 kilogram patlayıcı kullanılması gerekiyor. Toplam 255 delik için günde toplam 10 bin 965 kilogram patlayıcı kullanılacak. Bu durumun deprem etkisi yaratabileceği belirtilirken, taşocaklarında bile en fazla 40-50 delik 36 kilogram patlayıcı kullanıldığı hâlde ciddi sorunlar yaşandığına dikkat çekildi. 5 yıl boyunca 20 milyon kilogram patlayıcı kullanılacak olmasının ciddi güvenlik sorunlarına da neden olabileceğine işaret edildi.

iv) Yılda 1.5 milyon litre yakıt tüketilecek: Projenin inşaat aşamasında kamyonlarda dizel yakıt kullanılacağı ve yılda 1 milyon 504 bin litre dizel yakıt tüketilmesinin ƶngƶrüldüğü belirtildi. Bu durum 5 yılda yaklaşık 7.5 milyon litre dizel yakıt kullanılması anlamına gelecek. 

v) Günde 4 bin 250 kamyon seferi: Günlük 850 bin metreküplük kazı malzemesinin 200 metreküplük 400 kamyonla taşınması günde en az 4 bin 250 sefer anlamına gelecek. Açığa Ƨıkacak egzoz emisyonları, toz ve trafik yükü olumsuzluklara neden olacak. 

vi) 30 milyon metreküp su heba olacak: Kanal dolayısıyla Sazlıdere Barajı iptal olacak ve 30 milyon metreküp su kullanılmayarak heba olacak. Kanal kara parƧasını ikiye ayırdığı iƧin tüm isale hatları, elektrik, telefon, yol gibi altyapılar iptal olacak ve yeniden yatırım maliyetlerine ihtiyaƧ duyulacak. 

vii) Karadeniz ve Marmara’ya etki edecek: Projeyle birlikte Karadeniz konteynır limanı 2.8 milyon metrekare, Marmara konteynır limanı ise 631 bin metreküp olmak üzere toplam 3.43 milyon metreküp alan doldurularak Karadeniz ve Marmara denizlerinin kıyı kenar Ƨizgisine ve yüzey alanına etki edilecek.[48] 

Devamla…

Jeoloji Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi yetkilileri, sƶz konusu projeyle birlikte İstanbul’un havasının, suyunun, toprağının kirleneceğini belirtip, Karadeniz’in dibindeki toksik maddenin zararına ilişkin, “1.5 milyar metreküp kazı malzemesinden bahsediyoruz. Kazıp depoladığınız, canlıların sağlığını tüm jeolojik süreƧler boyunca etkileyecek bir bombayı nereye depolayacaksınız?” diye sordular.

Karadeniz’in dibindeki toksik maddelerin başta arsenik olmak üzere uranyum, nikel aƧısından Ƨok yüksek elementler iƧerdiğine dikkati Ƨeken uzmanlar, “Dünya Sağlık Ɩrgütü’nün belirlediği limit değerler vardır, bu toksikleri onun üzerinde solursanız kesinlikle kanser olursunuz,” diyerek, “Depolanacak yer bir saatli bomba gibi Ƨalışacak ve etrafını kirletecek. Tıbbi jeoloji diye yeni bir bilim var. Burada tıbbi jeolojiyle ilgili hiƧbir ƶngƶrü yok,” uyarısını dillendirdiler.[49]

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Ƨılgın proje” diye tanıttığı “Kanal İstanbul”un ƇED raporuna sunulmak üzere olası tehlike ve riskleri ortaya koyan Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu Başkanlığı’nın (TÜBİTAK) gƶrüşleri 14 maddede ƶzetlenirken; ƇED raporunun ne kadar yetersiz olduğunu gƶzler ƶnüne serildi. Ƈok sayıda uyarının yer aldığı yazıya gƶre proje hayata geƧerse Marmara Denizi oksijenini yitirecek ve deniz tabanı ekosistemi tahrip olacak.[50]

Ama bu kadar da değil: Kentin yeniden üretimi, kent mega projeleri sadece rant meselesi değildir, muhalefeti de dağıtmak, işçi sınıfını kent dışına itmek, hem gƶrünmez kılmak hem de kent merkezinde sƶz sƶylemelerine engel olmak gibi işlevleri vardır. Ayrıca mahalle kültürünü, yan yana gelişleri minimuma düşürmek, insanı Ƨitleyerek daha fazla kendine, emeğine, Ƨevresine yabancılaştırmak bir diğer boyutudur…

“Kanal İstanbul” diye ƶnümüzde duran talan projesi ekolojik yıkımdır; ama ƶnemli bir diğer mesele de sƶz konusu projelerin planlamasının ilan edilmesi ile birlikte oluşan, demografik değişimdir. Bƶlgede emlak fiyatlarındaki artış ve bu bağlamda oluşan hareketlilik yerel halkın tümden oradan sürülmesi ile sonuƧlanmıştır!

İş bƶyleyken “Kanal İstanbul”un, gelişmeler zaman zaman değişiklik gƶsterse de, uzun süre kĆ¢bus gibi üzerimize Ƨƶkeceğini gƶrmek güç değil. Deyim yerindeyse projenin “ekonomik fayda”sı, orta Ƨaplı bir savaşla eşdeğerdir.

Dünyada mega projeler hakkında yazılmış rehber niteliğindeki ƶnemli kitaplardan ‘Mega Projects and Risk: An Anatomy of Ambition/ Mega Projeler ve Risk: Hırsın Anatomisi’nin yazarı -Oxford Üniversitesi’nden ekonomi profesƶrü- Bent Flyvbjerg ile arkadaşları, yapıtta gƶsterilmeyen riskleri ve abartılan getirileri nedeniyle mega projeleri “genetik olarak felaket eğilimli” olarak nitelendirir. 

Bu felaketler, doğayı tahrip ederken, iklim krizinin etkilerini artıran, pek çok canlının yaşam alanlarını yok eden, insanların ve diğer canlıların yerinden edilmelerini tetikleyen, devletleri ve şirketleri finansal krize sokan ya da bütçelerini sarsan felaketler olarak sıralanabilir.

Flyvbjerg’e gƶre, mega projeler ƶylesine büyük bir “sorgulanamama” kisvesi altına sokulur ki, projelerin gƶrkeminden, büyüklüğünden, sağlayacağı iş imkĆ¢nlarından, finansal kazanƧlar başta olmak üzere getireceği faydalardan bahsedilerek, sorgulanması neredeyse imkĆ¢nsız hĆ¢le getirilir. 

Nasıl bir hesaplamaya dayandığı bile belli olmayan bir argümanla, kanaldan gerƧekleşecek gemi geƧişlerinden yılda 8 milyar dolar kazanƧ elde edileceği gibi…

Bu projelerin gündemde olduğu sırada devreye giren lobicilik ve siyasi nüfuz ile muhalifler suçlu yerine konulurken, nepotizmle güçlü çıkar gruplarına imtiyazlar tanınır. Bu projelerin neden olduğu ciddi toplumsal muhalefetle ya da çatışmalarla karşı karşıya kalan iktidar, kapalı kapılar ardında kendi bildiği gibi iş görür, yurttaşların öneri ve itirazlarına kulaklarını tıkar.

Ayrıca, toplumun tüm kesimlerinin bu projelerden yararlanacağı yolundaki en büyük yalanın üstüne diğer yalanlar inşa edilir.

Projeden elde edilecek faydalar saymakla bitmezken, projelerin maliyetleri hep azımsanır, bu projeler, Ƨok büyük oranda ƶngƶrülen maliyette ve zamanda bitirilemediği gibi, bitirildiğinde de ƶngƶrülen maliyetin Ƨok üzerinde tamamlanmış olur. 

İktidarın etkin biƧimde kullandığı kamu-ƶzel işbirliği ortaklığı ile yapılan yatırımlara Temmuz 2018’de “Kanal İstanbul” da eklenmişti. 75 milyar liraya mal olacağı sƶylenen ancak proje başladıktan sonra bunun iki üç katına Ƨıkabileceği belirtilen proje iƧin finansman nasıl bulunacak, akıllardaki soru bu.

Nitekim, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’nda 2018’da hazırlanan resmi sunumda “Kanal İstanbul”un toplam maliyetinin 20 milyar dolar olarak gƶründüğü ortaya Ƨıktı.

Elbette ekonomik olduğu kadar Ƨevresel ve toplumsal maliyetler de hep azımsanır. Hatta ƶngƶrülen riskler azımsandığı ve olduğundan daha küçük gƶsterildiği gibi maalesef ƶngƶrülemeyen riskler de, hiƧ ama hiƧ hesaba katılmaz. Bu ƶtelenen, ƶnemsenmeyen, hiƧ hesaba katılmayan riskler genellikle hem ekolojik hem de ekonomiktir. 

Mesela, AFAD’ın bir anda “Kanal İstanbul” güzergĆ¢hından geƧen deprem fay hattı olmadığını aƧıklaması gibi… Oysa Marmara’nın deniz tabanındaki fay hattına dair daha geƧtiğimiz yaz onlarca aƧıklama yapıldı.

Ekonomik birtakım düzmece hesaplamalarla kâğıt üzerinde yaratılan mega projeler, gelecek nesillerin omuzlarına yük olarak bırakılıverir. Hazine garantileri verilen, kamu kaynakları devreye sokulan bu israf projeleri, vergi ödeyen yurttaşların parasını, yurttaşa hesap vermeden hortumlar.

XXI. yüzyılda mega projeler adı altındaki aşırılıklar, ilerlemenin, teknolojik gelişmenin, modernliğin, kalkınmanın aracı gibi sunulan istismar projeleridir. 

“Kanal İstanbul”  projesi, kanal güzergĆ¢hındaki arazi ve konutların ağırlıklı olarak Arap sermayesine peşkeş Ƨekilmesinin ƶtesinde, iki denizi birleştiren kadim bir kentin kırsalındaki yurttaşların yerlerinden sürülerek nüfus yapısının değiştirilmesinin, simgesel yapılarla, konut projeleriyle İslĆ¢mileştirilmesinin, ülkeye pazarlanacak arsa muamelesi yaparak tarihinin yok sayılmasının pratiğe geƧirilme Ƨabasıdır.

Geleceği tasarlayamama, geçmişle bağı koparma, akademik, bilimsel bilgiyi yok sayma, kenti tehlikeli bir yere doğru sürükleme hamlesidir.

Nitekim, Ƈevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’un “Kanal İstanbul” bƶlgesinde ranta izin vermediklerini ve bundan sonra da vermeyecekleri yƶnündeki aƧıklamasına kargalar bile güldü. Oysa, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, kanalın güzergĆ¢hında bulunan 30 milyon metrekarelik arazinin el değiştirdiğini, en Ƨok arsa satın alan ilk üç şirketin de Arap sermayeli olduğunu aƧıkladı… Ɩzetle bu proje bir şekilde gerekli şartlar oluşturulsa, yatırımcı ve finansman bulunsa da, bulunmasa da bir “win-win/ kazan-kazan” değil, Erdoğan iktidarı ve Ƨevresindeki inşaatƧı rant ağaları iƧin “lost-lost/ kayıp-kayıp” projesidir.[51]

Ve nihayet dediklerimizi toparlarsak…

Jeoloji Mühendisleri Odası (JMO) İzmir Şubesi Başkanı Alim Murathan, projenin İstanbul’a zarar vereceğinin akademik araştırmalarla ortaya konduğu vurgusuyla; “Rant ekonomisi oluşturuldu ve Ƨok derin yapısal kriz sƶz konusu. Bu kriz bugün saray rejiminin krizidir,” derken; jeoloji mühendisi Ali Esen Arpat da, Türkiye’nin doğayı koruma adına birƧok uluslararası sƶzleşmeye imza attığını hatırlatarak, iktidara “İmza attığınız sƶzleşmelere gƶre suƧlusunuz,”[52] diye eklediği koordinatlarda; hatırlatmadan geƧmek ol(a)maz: “Kanal İstanbul” sadece İstanbul halkının değil, gerek yaratacağı büyük Ƨevre sorunu, gerek 110 milyarı aşan bütƧesinin eninde sonunda emekƧilerden Ƨıkarılacağı hasebiyle ve yanı sıra Montrƶ’yü tartışılır hĆ¢le getirdiği iƧin 82 milyonu doğrudan ilgilendiriyor. 

Ɩzetle “Kanal İstanbul” hepimizi ilgilendiren bir soru(n)dur ve yeni saflaşmaları gerektirecek kadar ƶnemli sonuƧlar doğuracak bir girişimdir.

 

18 Mart 2021 13:36:53, İstanbul.


N O T L A R

[1] KaldıraƧ, No:237, Nisan 2021...

[2] Roland Barthes.

[3] Eduardo Galeano, Tepetaklak Tersine Dünya Okulu, çev: Bülent Kale, Sel Yay., 2017.

[4] Eduardo Galeano, Aynalar, çev: Süleyman Doğru, Sel Yay., 2009.

[5] “Tıpkı tarlalardan ve madenlerden Ƨıkartılmış malların aktığı bir pazar yeri gibi, şehir, taşranın en taze ve büyük yalnız adamların zihinlerinin üşüştüğü yerdir. Şehir, kendisinden uzakta yaratılan şeyleri ve zaman zaman kendisine muhalif şeyleri yakarak ışık saƧan bir şenlik ateşine benzer. Tüm şehirler kısırdır. Şehirlerde, doğum oranı azdır ve doğan Ƨocuklardan neredeyse hiƧbiri dahi değildir. Şehirlerde eğlence vardır fakat yaratım yoktur; sevgi vardır fakat soy sƶz konusu değildir; tüketim vardır fakat üretim yoktur.” (Antonio Gramsci, Hapishane Defterleri 1. Cilt, Ƨev: Barış Baysal, Kalkedon Yay., 2014.)

[6] Henri Lefebvre, Åžehir Hakkı, Ƨev: Işık Ergüden, Sel Yay., 2016.

[7] Karl Marx-Friedrich Engels, Alman İdeolojisi, [Feuerbach], Ƨev: Sevim Belli, Sol Yay., 1976, s.56..

[8] Karl Marx, Kapital, Sermayenin Üretim Süreci, Cilt: I, çev: Alaattin Bilgi, Sol Yay., 1965, s.626.

[9] Maksim Gorki, Ana, Ƨev: Mazlum Beyhan, Evrensel Basım Yay., 2016.

[10] Berkant Gültekin, “Prof. Dr. Yeşeren EliƧin Arıkan: Küreselleşmenin Kentsel Yaşama Yıkıcı Etkileri Oldu”, Birgün, 7 Haziran 2019, s.13.

[11] “Kapitalist üretim biƧimi var olmaya devam ettiği sürece, konut sorununun, ya da işçilerin yazgısını etkileyen herhangi bir başka toplumsal sorunun tek başına Ƨƶzümleneceğini ummak budalalıktır. Ƈƶzüm, kapitalist üretim biƧiminin ortadan kaldırılmasında ve bütün geƧim araƧlarına ve iş araƧlarına bizzat işçi sınıfının el koymasında yatmaktadır.” (Karl Marx-Friedrich Engels, SeƧme Yapıtlar, Cilt II., Ƨev: A. Kardam-S. Belli-M. Ardos-K. Somer, Sol Yay., 1977, s.420.)

[12] İbrahim Ortaş, “Ücretsiz Toplu Taşıma: Trafik Sorununu Ƈƶzer mi?”, Cumhuriyet, 10 Mart 2020, s.2.

[13] “Metropoller Dünyanın Gırtlağını Sıkıyor”, Ɩzgürlükçü Demokrasi, 4 Kasım 2016, s.12.

[14] Ergin Yıldızoğlu, “1, 2, 3… Tüm İktidar Merkeze!”, Cumhuriyet, 26 Ekim 2017, s.9.

[15] “2025’te Evsiz 1.6 Milyar İnsan Olacak”, Cumhuriyet, 19 Temmuz 2017, s.18.

[16] Uğur Şahin, “İstanbul Seni Unutur mu ‘Kadir Abi’!”, Birgün Pazar, Yıl:14, No:551, 1 Ekim 2017, s.8-9.

[17] “CHP’li Canpolat: İstanbul’da Var Olan 121 Gƶkdelenden 117’si AKP Dƶneminde Yapılmış”, Cumhuriyet, 18 Kasım 2017, s.5.

[18] Ozan Gündoğdu, “Ne Olacak Bu AVM’ler?”, Birgün, 4 Aralık 2019, s.13.

[19] Hazal Ocak, “Emsalsiz İhanet”, Cumhuriyet, 26 Ekim 2018, s.7.

[20] Hazal Ocak, “Ülke Tarihinin En Büyük Rant Oyunu: Doymamışlar”, Cumhuriyet, 27 Ekim 2018, s.7.

[21] Hazal Ocak, “Ulubatlı Beltur”, Cumhuriyet, 18 Mayıs 2017, s.2.

[22] Hazal Ocak, “Talan Bitmiyor... ‘Kupon’lar Kapış Kapış”, Cumhuriyet, 14 Mayıs 2018, s.11.

[23] Hazal Ocak, “Ƈocuklara Park Yerine Otopark”, Cumhuriyet, 19 Mart 2017, s.18.

[24] Hazal Ocak, “Medipol’ün KaƧak Katı Yıkılamıyor”, Cumhuriyet, 13 Kasım 2019, s.9.

[25] B. Metin Coşkun, “Tabuta Ƈakılan Son Ƈivi: Kanal İstanbul”, Yolculuk, No:36, 7 Ocak 2019, s.20-21.

[26] Cemil Aksu, “Kanal İstanbul, Esas Marmara İƧin Beka Sorunu”, Atılım, Yıl:6, No:407, 27 Aralık 2019, s.4.

[27] “Mega Rant ve Soygun Projesi: Kanal İstanbul”, Kızıl Bayrak, No:2020/04, 24 Ocak 2020, s.10.

[28] “Kanal İstanbul: İhanet Projesi”, Kızıl Bayrak, No:2020/05, 31 Ocak 2020, s.7.

[29] “Kanal İstanbul Bir Amerikan Projesidir”, Devrimci Duruş, No:83, Ocak 2020, s.12-14.

[30] “Ya Kanal, Ya İstanbul!”, Yeni Yaşam, 26 Aralık 2019, s.12.

[31] “Kanal İstanbul Projesi ile ilgili konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İsteseniz de istemeseniz de Kanal İstanbul yapılacaktır” diyerek şunları kaydetti: ‘Ƈıkmış ne diyor biliyor musunuz? ‘O parayı insana harca.’ Kanal İstanbul kim iƧin? Onlar insan iƧin değil mi? İnan, buna sor, insan nedir veya insan kimdir? Bunu bize tanımla. Onu bile tanımlayamaz. Bihaber’...” (“Erdoğan: İsteseniz de İstemeseniz de Kanal İstanbul’u Yapacağız”, Cumhuriyet, 31 Aralık 2019, s.4.)

[32] Devlet Hava Meydanları İşletmesi’den (DHMİ) “Kanal İstanbul” skandalı: Olumsuz gƶrüşe “sehven oldu” deyip olumluya Ƨevirdi… DHMİ, “Kanal İstanbul”un İstanbul Havalimanı’nı olumsuz etkileyeceğine dair gƶrüşünü bir hafta sonra değiştirdi. DHMİ’nin yeni gƶrüşünde “mega projenin” hava trafik hizmetleri üzerinde herhangi bir olumsuz etki oluşturmayacağı ƶne sürüldü. DHMİ, ayrıca “acele” ibaresiyle Ulaştırma Bakanlığı’na bir yazı daha gƶnderdi, yapılaşma şartlarına uyulmasını talep etti. (Uğur Şahin, “DHMİ’den ‘Kanal İstanbul’ Skandalı”, Birgün, 21 Aralık 2019, s.4.)

[33] Volkan Ateş, “Başka İstanbul Yok!”, Birgün, 21 Ocak 2020, s.14.

[34] Mine Söğüt, “Kanal İstanbul’u İstememek”, Cumhuriyet, 27 Aralık 2019, s.5.

[35] “Şener: Kanal ABD Projesi”, Cumhuriyet, 29 Aralık 2019, s.5.

[36] Fikri Sağlar, “Kanal İstanbul”, Birgün, 7 Ocak 2020, s.8.

[37] Türkiye’nin rant üzerinden büyüme modeli izlediğini belirten Prof. Dr. ErinƧ Yeldan, “Kanal İstanbul”un yapılması hĆ¢linde yüzde 3 büyümeye ulaşılabileceğini ancak bedelinin 2023’te yeni bir işsizlik ve şiddet dalgasıyla topluma geri dƶneceğini sƶyledi. (Selman Güzelyüz-Emrullah Acar, “Prof. Dr. Yeldan: Kanal İstanbul 2023’te İşsizlik ve Şiddet Dalgasıyla Geri Dƶnecek”, Evrensel, 15 Ocak 2020, s.6.)

[38] 26 Aralık 2019’da tarihli aƧıklamasında “Kanal İstanbul” projesine karşı Ƨıkanları “gayri milli” olmakla suƧlayan Devlet BahƧeli, “GeƧmişte ne sƶylemişsek arkasındayız. HiƧbir sƶzümüzü Ƨiğnemedik. Duruşumuzdan taviz vermedik, vermeyiz,” dedi. (“BahƧeli: GeƧmişte Ne Sƶylemişsek Arkasındayız”, Cumhuriyet, 26 Aralık 2019, s.4.)

[39] Ɩzlem Yüzak, “Kentleşme Siyasallaştırıldığında...”, Cumhuriyet, 27 Aralık 2019, s.13.

[40] Tarık Şengül, “Milli Projenin Ƈıkış Noktası ABD Varış Noktası Katar!”, Birgün, 28 Aralık 2019, s.11.

[41] Hazal Ocak, “Arapların Kanal Aşkı”, Cumhuriyet, 26 Aralık 2019, s.4.

[42] Hazal Ocak, “Felaket ve İhanet Projesi”, Cumhuriyet, 26 Aralık 2019, s.4.

[43] Hazal Ocak, “Damat İşi Biliyor”, Cumhuriyet, 20 Ocak 2020, s.4.

[44] Uğur Şahin, “Tartışmalı Projeye Tartışmalı Rapor”, Birgün, 25 Kasım 2019, s.13.

[45] Uğur Şahin, “Kanal Tehlikesini ‘Ɩverek’ Gƶrmüş!”, Birgün, 25 Aralık 2019, s.13.

[46] Savaş Karabulut, “ƇED Raporu Bilimsel Değil”, Birgün, 12 Ocak 2020, s.13.

[47] İsmail Arı, “Sabıkalı Şirketten Bir ƇED Raporu Daha”, Birgün, 14 Ocak 2020, s.14.

[48] Mahmut Lıcalı, “Günde 11 Kilo Patlayıcı”, Cumhuriyet, 2 Ocak 2020, s.9.

[49] “Bilim İnsanları Soruyor: Kanal İstanbul İƧin Karadeniz’in Dibinden Ƈıkartacağınız Toksit Elementleri Nereye Depolayacaksınız?”, 10 Ocak 2020… https://t24.com.tr/haber/bilim-insanlari-soruyor-kanal-istanbul-icin-karadeniz-in-dibinden-cikartacaginiz-toksit-elementleri-nereye-depolayacaksiniz,855439

[50] Hazal Ocak, “TÜBİTAK Raporu: Marmara Nefessiz Kalacak, Ekosistem Tamamen Bozulacak”, Cumhuriyet, 11 Ocak 2020, s.4.

[51] Pelin Cengiz, “Israrın Ekopolitiği: Satılan Sadece Arsa Değil, İki Deniz ve Bir Şehir”, 30 Aralık 2019… http://direnisteyiz27.org/israrin-ekopolitigi-satilan-sadece-arsa-degil-iki-deniz-ve-bir-sehir-pelin-cengiz/

[52] “Jeoloji Mühendisi Ali Esen Arpat: İmza Attığınız Sƶzleşmelere Gƶre SuƧlusunuz”, Yeni Yaşam, 20 Ocak 2020, s.16.


Yorum Ekle

BLOGGER

|/fa-clock-o/ Başlıklar$type=list-tab$c=5$date=1$au=0$page=1$sn=1

/fa-star-o/ Ɩne Cıkanlar$type=list-tab

/fa-comments/ Yorumlar$type=list-tab$com=0$c=5$src=recent-comments$pages=1

/fa-history/ Arşivden $type=list-tab$source=random-posts$author=0$c=5

/fa-users/ TAKIP ET

Ad

“HOŞGƖRÜDEN EŞİTLİĞE: TÜRKLERLE ERMENİLER ARASINDAKİ GƜƇ İLİŞKİLERİNİ BİR SİVİL HAKLAR MODELİ ARACILIĞIYLA DEĞİŞTİRMEK,1,“KOBANÊ’NİN ‘BİZ’İMLE NE ALƂKƂSI VAR?,1,“NEFRET SUƇLARI” VE “ZEHİRLİ KAN” ÜZERİNE,1,1 MAYIS 2015’DE İSTİKAMET(İMİZ) -2014’TE OLDUĞU GİBİ!- TAKSİM,1,1 MAYIS 2016 DERS(LER)İ,1,1 MAYIS’A GİDERKEN: AKP KADINLAR İƇİN NE YAPTI,1,1 mayis,16,100. YAŞINDA EKİM DEVRİMİ’NİN ANIMSATTIKLARI,1,100’E 1 KALA ERMENİ GERƇEĞİNİN TOPOĞRAFYASI,1,12 eylul,4,12 EYLÜL 2010 SONRASI,1,12 EYLÜL KİME KARŞIYDI?,1,12 EYLÜL YARGILANDI… MI?,1,12 EYLÜL’Ü YARGILAMAK...,1,1915- HRANT VE ADALET,1,1968’İN 50. YILINDA SARI YELEKLİLER,1,2013,1,2014,1,2014 İƇİN 2013’ÜN 1 MAYIS DERSLERİ,1,2015,1,2015 1 MAYIS’INDAN 2016’YA YİNE YENİDEN ISRARLA TAKSİM,1,2016,1,2018,1,2019: YERKÜREDE VE COĞRAFYAMIZDA Ä°ÅžĆ‡Ä° SINIFI(MIZ),1,23 NİSAN BİTTİ ‘KUTLU DOĞUM’ VERELİM,1,24 HAZİRAN SEƇİM(LER)İ VE TAVIR(IMIZ),1,7 HAZİRAN 2015 SEƇİMLERİ’NE DAİR -GEREKƇELİ- TAVRIMIZ,1,7 HAZİRAN’DAN 1 KASIM’A HDP NOTLARI,1,8 mart,3,A-UTOPYA’YA UNUTULMAZ BİR YOLCULUK,1,abd,1,ABD EMPERYALİZMİ VE VENEZÜELLA 2019,1,AƇIK SƖZLÜ OLMAK İYİDİR (7 HAZİRAN SONRASINA DAİR DEĞERLENDİRME),1,ADALET: ANTROPOLOJİK BİR BAKIŞ,1,afis,1,AFRİN (VE SURİYE’N)İN ƖTESİDİR,1,AFRİN (VE SURİYE),1,AKADEMİNİN ƖZGÜRLƜĞƜ İƇİN,1,akademisyen,2,AKADEMİSYEN SORUMLULUĞU,1,AKLIMIZDA TAŞIYORUZ SİZLERİ,1,akp,37,AKP İKTİDARI VE GÜNDELİK HAYATIN İSLƂMİLEŞTİRİLMESİ,1,AKP İSLƂM FAŞİZM ve KADINLAR,1,akp.kriz,1,AKP’NİN ‘KÜLTÜR POLİTİKALARI’?,1,AKP’NİN “DERİN DEVLET”İ,1,AKP’NİN “KINDER KUCHE KIRCHE”Sİ,1,AKP’NİN “MUHAFAZAKƂR”LIĞI NEYE DENK DĆœÅžER,1,AKP’NİN “ORGANİK AYDINLARI” VE HAZİRAN KALKIŞMASI,1,AKP’NİN BAŞKAN”LIĞI,1,AKP’NİN EĞİTİM SİSTEMİ Mİ DEDİNİZ,1,AKP’NİN EĞİTİM SİSTEMİ: MİLLİYETƇİ MANEVİYATƇI VE PİYASACI,1,AKP’NİN EĞİTİM SİSTEMİYLE İMTİHANI,1,AKP’NİN KADINLARA KARŞI SAVAŞI: MADAM GİBİ ƖLMEK,1,AKP’NİN MUHAFAZAKƂRLIĞI İSLƂMCILIĞI NEOLİBERALİZMİ VE KADINLAR,1,aktuel,4,aktüel,3,ALEVƎLİK VE SINIF MÜCADELESİ: KÜLTÜR VE EKONOMİ POLİTİK,1,aleviler,1,amerika,3,ANADOLU’NUN “YA BASTA”SI,1,antropoloji,10,ANTROPOLOJİ: NASIL VE NİƇİN,1,arkeoloji,1,ARSIV,1,ATAERKİ” ÜZERİNE,1,ATAERKİL PAZARLIK BOZULDU,1,AVM’LER,1,AVRUPA BİRLİĞİ: ƇOKKÜLTÜRCÜLƜĞƜN “KRİZİ”,1,aydinlar,9,aydinlar devrimciler,32,AYŞE ƖĞRETMEN “DAVA”SININ ANIMSATTIĞI,1,Barış Bildirimi metni,1,baris,9,basin,3,BAŞKALDIRIDIR MİZAH YA DA HİƇ!,1,BE ZİMAN JƎYAN NA BE,1,BEJDAR’IN TUTSAK ALINAMAYAN ŞİİRLERİ,1,BEKLE BİZİ -YENİDEN- TAKSİM,1,BELLEKLE GELECEĞİN KARŞILAŞMASI,1,bilim,3,BİR “ELEŞTİRİ”YE KISA KENAR NOTLARI,1,BİR “İMKƂNSIZ AŞK” HİKƂYESİ: “AKADEMİ VE ƖZGÜRLÜK,1,BİR “PRAKSİS ANTROPOLOJİSİ” İƇİN,1,BİR AYDIN(LIK) HƂLİ FİKRET BAŞKAYA,1,BİR DAHA ASLA DİYEBİLMEK İƇİN: GƖZALTINDA KAYIPLAR,1,BİR İKTİDAR (YENİDEN-)ÜRETME ARACI OLARAK MOBBİNG[*],1,BİR İKTİDAR ARACI OLARAK KORKU,1,BİR KEZ DAHA “TERƖR” MÜ,1,BİR KİMLİK SİYASETİ OLARAK MİLLİYETƇİLİK VE IRKƇILIK,1,BİR MİLAT: REFERANDUM VE SONRASI,1,BİYOLOJİ KADER Mİ? ya da “FITRAT”A DAİR,1,BİZİM DELİLERİMİZ,1,BM DB VE IMF’NIN DILINDE KADIN YOKSULLUĞU,1,bƶlge,3,BU 12 EYLÜL REJİMİ… BURADAN ƇIKIŞ YOK,1,BU NE ŞİDDET BU CELƂL? (YA DA “GULYABANİ” KİM),1,BUGÜN ADNAN YÜCEL KONUŞACAĞIZ,1,CELLATLARIN DƖKTÜKLERİ KAN,1,cevre,15,CHARLIE HEBDO’YA SALDIRI TE’VİLLERİ VE TAVRIMIZ,1,chd,1,cinayetler,13,CUJUS REGIO EJUS RELIGIO,1,CUMHURBAŞKANLIĞI SİSTEMİ VEYA BU KADAR YETKİYİ BABANIZA VERİR MİYDİNİZ,1,Ƈile'nin Antropolojisi: Bir Anı Bir Gƶzlem ve Bir Tahlil Girişimi,1,ƇOCUKLAR ƖLMESİN DEMEK TERƖR SUƇU MU,1,ƇOCUKLARININ ETİYLE BESLENEN ÜLKE,1,ƇƖZÜMÜN SOSYO-EKONOMİK YANI,1,DAĞLAR ERİRSE – ZEVEBƂN,1,DAİMA YAŞAYACAKTIR İSMİYLE MÜSEMMA YAŞAR KEMAL,1,DARBE GİRİŞİMİ VE SONRASI,1,dava,13,davalar,1,DELİ DUMRUL’UN “KENTSEL DƖNĆœÅžĆœM”Ü ya da YOLSUZLUK RANTIN İKİZ KARDEŞİDİR,1,DEMİRİN TUNCUNA İNSANIN...,1,demokrasi,4,DEMOKRATİKLEŞ-ME PAKETİ,1,dersim,2,devlet,12,DEVLETİN ERKEKLERİ YA DA KADINA ŞİDDET NASIL ƖNLENMEZ,1,DEVLETİN KÜRTAJI: ROBOSKƎ,1,DEVLETLƛLAR,1,devrim,11,DİĞERLERİ VE KENT HAKLARI…[*],1,dinler,7,DİNLER İSLƂM VE KADIN BEDENİ,1,dinleti,1,DİRENEN DAMAR[*] ƇƜRÜMEYEN,1,direnis,3,dunya,6,dünya,63,düsünce ƶzgürlügü,2,EGEMENLERİN “PYRRHUS ZAFERİ”: F-TİPİ,1,egitim,12,EKİM DEVRİMİ SOSYALİZM KADINLARIN KURTULUŞU,1,ekoloji,10,ekonomi,7,elestiri,1,ELEŞTİRİ HAYATTIR; YAŞATIR,1,emek,19,emekciler,3,EMEKƇİLER İŞSİZLER YOKSULLAR NEREDE,1,emperyalizm,9,EMPERYALİZM- T. “C” VE AFRİN,1,enternasyonalizm,1,ENTERNASYONALİZM ÜZERİNE NOTLAR,1,ERCAN BİNAY’DAN (BAFRA T TİPİ) MEKTUP VAR: ABDULLAH KALAY’A ƖZGÜRLÜK,1,ermeniler,4,ESKİ(MEYEN)/ YENİ TÜRKİYE”DE BARIŞ (MI),1,etnoloji,2,EVET ƇIKSA DA “HAYIR”,1,EVLAT YOLDAŞ,1,fasizm,7,FAŞİZM VE KADINLAR,1,felsefe,2,feminist,1,FİDEL İƇİN SANCAĞI YARIYA İNDİRMEYİN DAHA DA YÜKSELTİN,1,FRIEDRICH ENGELS VE AİLENİN,1,genclik,3,GERƇEKTEN DE NEDİR TERƖR,1,GƖBEKLİTEPE BİZE NEYİ ANLATIYOR,1,güncel,9,gündem,12,GÜNDEM’E DÜNE VE BUGÜNE DAİR,1,HAFIZASINI YİTİRMEYEN “DERSİM’E AĞIT,1,hakkinda,1,HƂL ÜLKEYİ KUTUPLAŞTIRIYOR,1,HƂL VE GİDİŞ(İMİZ),1,HANGİMİZ ƖZGÜRÜZ Kİ,1,hareketler,2,Hasta Tutsak Abdullah Kalay 2. Heyet Raporuna Rağmen Tahliye Edilmiyor!‏‏,1,HAVADIR SUDUR ATEŞTİR YANİ HAYATTIR GRUP YORUM,1,hayat,1,HER GÜN DƖRT Ä°ÅžĆ‡Ä° BEŞ KADIN,1,HER KƖYDE BİR “KƖPEK” VARDIR,1,HİƇLEŞTİRİLME KAYGISINDAN ƖFKEYE SARI YELEKLİLER,1,HRANT,1,hrant dink,4,hrant dink'in katline 2015 perspektifinden bakmak,1,hukuk adalet,35,IŞILTILI VE “TEHLİKELİ” BİR KADIN: SUAT DERVİŞ,1,IŞİD VE İSLƂMCI “FEMİNİSTLER”,1,ibrahim kaypakkaya,1,İFADE ƖZGÜR(LƜĞƜ) MÜ,1,İFADE ƖZGÜRLƜĞƜ VAZGEƇİLEMEZ ƖNCELİKLİ DEĞERDİR,1,iktidar,10,iletisim,2,inanc,7,insan haklari,1,isci-sendika,12,islam,14,islam.ortadogu,1,İSLƂMCI-MUHAFAZAKƂRIN ZİHİN HARİTASINDA BİR GEZİNTİ: “NASIL BİR KADIN(LIK),1,İSTANBUL SEƇİMİ - BİR DEĞERLENDİRME,1,isyan,15,Ä°ÅžĆ‡Ä° SINIFI 2017 1 MAYIS(’IMIZ) VE KATLİAMIN 40. YILINDA TAKSİM,1,Ä°ÅžĆ‡Ä° SINIFININ KADINLAŞMASI,1,İTİRAZ VE ELEŞTİRİ “HAZIROL”DA DURMAZ,1,İYİ Kİ YAŞADILAR İYİ Kİ YAZDILAR,1,KADIN(LAR) VE DEVRİM(LER),1,KADINLAR KAPİTALİZM FAŞİZM VE AKP,1,KADINLAR GERƇEKTEN DE “SINIFLAR-ÜSTÜ” MÜ,1,KADINLAR İƇİN OLABİLECEK EN KƖTÜ ALAŞIMIN ORTASINDAYIZ,1,KADINLARA KENTLERE GECELERE DAİR,1,KADINLARIN KURTULUŞU: MARKSİZM’SİZ OLUR MU,1,kadin,64,kadinlar,11,KALBİM(İZ) CİZRE’DEDİR,1,kapitalizm,26,KAPİTALİZM KÜLTÜR DİRENİŞ,1,KAPİTALİZMİN KENDİNİ İMHASI: NEOLİBERALİZM,1,kart,1,katlamlar,1,katliamlar,8,KELLE FIYATINA HÜRRIYET ESIRLIK BEDAVA,1,KENTİ (YOKSULLARINDAN) TEMİZLEMEK,1,KEŞFEDİLMEMİŞ GELECEĞİN BİƇİMLENMESİ İƇİNDİ SAMİR AMİN,1,kitap,35,KOBANÊ BİZİMDİR BİZ KOBANÊ’YİZ,1,KOLEKTİF BİR DEVLET CİNAYETİ: HRANT DİNK,1,komünizm,6,kriz,57,KRİZ SAVAŞ VE Ä°ÅžĆ‡Ä° SINIFI ÜZERİNE GƖRĆœÅžLER,1,KRİZDEN İNSAN MANZARALARI[*],1,KÜLTÜR “YERLİ VE MİLLİ” MİDİR?YA DA NEDİR,1,kültür sanat,30,KÜRESEL KÜLTÜR” MÜ,1,kürt sorunu,1,laiklik,1,LAİKLİK Mİ HANGİSİ,1,latin amerika,13,LATİN AMERİKA: SAĞIN GERİ DƖNĆœÅžĆœ - 1/ BREZİLYA ƖRNEĞİ,1,LATİN AMERİKA: SAĞIN GERİ DƖNĆœÅžĆœ-2/ PARAGUAY: “TEKNİK DARBE,1,LATİN AMERİKA’DA BARIŞ SÜREƇLERİ,1,LATİN AMERİKA’DAN “BARIŞ SÜREƇLERİ”: EL SALVADOR ƖRNEĞİ,1,LATİN AMERİKA’NIN DESAPARECIDO’LARI,1,leninizm,4,LÜZUM” ÜZERE: BİR KEZ DAHA İSTANBUL SEƇİMİ,1,MAĞLUP MU DENİR ŞİMDİ ONLARA?,1,MARKSİST-LENİNİST ROMAN YAZARI : VEDAT TÜRKALİ,1,marksizm,6,MARKSİZM + V. İ. LENİN = EKİM DEVRİMİ (NOTLARI),1,MARKSİZM AİLE AŞK CİNSELLİK ÜZERİNE SƖYLEŞİ,1,MARKSİZM VE KADIN ÜZERİNE,1,Marksizm ve Kadın: Emek Aşk Aile,3,MARKSİZM VE KADINLARIN KURTULUŞU,1,MARX’IN DĆœÅžĆœNCE DÜNYASINA BİR SEYAHAT: ETNOLOJİ DEFTERLERİ,1,MARX’TAN ƖĞRENEN BİR ƇUKUROVALI: OKTAY ETİMAN,1,MASKELİ FAŞİZM: “POPÜLİST AŞIRI SAĞ,1,medya,1,MEVTAYI İYİ BİLMEZDİK,1,milliyetci,2,mizah,2,MURAT’IN DĆœÅžĆœ LAMBORGHİNİLER VE DÜNYAYI DEĞİŞTİREBİLMEK,1,mücadele,17,MÜCADELE BOYU BİR YAŞAM: SCHAFIK JORGE HANDAL,1,MÜCADELEYE DEVAM”[1] “BU DAHA BAŞLANGIƇ,1,NE OLDU O “İMTİYAZSIZ SINIFSIZ KAYNAŞMIŞ KİTLE”YE,1,NEO-FAŞİZM(LER) “FEMİNİST” Mİ,1,NEO-LİBERAL TÜRKİYE’DE MUHAFAZAKƂRLAŞMA/ DĆœÅžKÜNLEŞME DİYALEKTİĞİ,1,NEO-LİBERAL TÜRKİYE’NİN “EN ALTTAKİLER”İ: Ä°ÅžĆ‡Ä° SINIFI KÜRTLEŞİRKEN,1,neoliberal,12,newroz,1,NİCE ONYILLARA ‘YENİKAPI’LI YOLDAŞLAR,1,O GÜN BU ÜLKEDE. O GÜN O ALANDA,1,OĞLUM(UZ) ƖLÜMSÜZDÜR,1,ohal,4,OKTAY AĞABEY(İMİZ,1,ONLAR ƇALIP ƇIRPTIKƇA BİZ YOKSULLAŞIYORUZ,1,ORƇUN,1,ortadogu,10,ORTADOĞU’DA BİR KARABASAN: IŞİD,1,OSMANLI’YI “İHYA” ETMEK: AKP’NİN TƖRENLERİ,1,OTUZƜƇ KOR DĆœÅžTÜ YÜREĞİMİZE…,1,ƖFKELENİNCE ƇOK GÜZEL OLUYORSUN TÜRKİYE,1,ƖFORİNİN ORTASINDA,1,ƖĞRETTİKLERİ HATIRLATTIKLARIYLA GREİF DİRENİŞİ,1,ƖLÜMSÜZ ABİ(MİZ) OKTAY ETİMAN,1,ƖRGÜTLÜ MÜCADELE ETİĞİ VE SOSYALİST DEMOKRAS,1,ƶteki,29,ƖZEL MÜLKİYETİN DEVLETİN KƖKENİ ÜZERİNE,1,ƖZERKLİKƇİ ANAYASA SONRASINDA BOLİVYA DERSLERİ,1,ƖZGECAN’IN KATLİNİN AKP’YLE NE İLGİSİ VAR,1,ƶzgeƧmis,1,ƶzgürlük,5,panel,3,PARANOYA VE MEGALOMANİNİN (“YENİ”) REJİMİ,1,PARİS KATLİAMI “BARIŞ SÜRECİ” VE HESAPLAŞMA,1,politika,13,POPÜLER KÜLTÜRE ELEŞTİREL BAKIŞLAR - KISA BİR TARİHƇE,1,postmodernizm,1,protesto,2,RECEP’İN TÜRKÜ(/ŞİİR)LERİ,1,referandum,3,rejim,1,roboski,1,ROBOSKİ’NİN KANAYAN KARANFİLİ,1,rƶportaj,12,SAHİ “VESAYET (REJİMİ)” KALKTI MI,1,SAHİCİ OLMAK,1,savas,4,savas-baris,1,SAVAŞ ŞIDDET ÜZERINE EKONOMI-POLITIK VE ANTROPOLOJIK NOTLAR,1,SAYGI VE HAYRANLIKLA ƇHD GENEL KURULU’NA,1,secim,18,secimler,4,seƧim,5,SEƇİMLERİN SONRASINDA,1,seminer,1,sempozyum,1,SEN ƇƜRÜMENİN RESMİNİ ƇİZEBİLİR MİSİN ABİDİN?YA DA MEMLEKETTEN EĞİTİM MANZARALARI,1,SEN MİSİN “BARIŞ” DİYEN,1,sibel ƶzbudun,1,sinifsal bakis,11,SİVAS KATLİAMI O GÜN ORADA BİTMEDİ,1,siyonizm,4,SİYONİZM ANTİ-SEMİTİZM VE BİR “MUGALATA” ÜZERİNE,1,SOMA “SON” OLSUN; AMA DEĞİL,1,sosyal bilimler,4,SOSYAL BİLİMLER: BİR ŞEY YAPMALI,1,sosyalizm,14,SOYKIRIM ÜZERİNE RESMƎ SƖYLEMLER ya da T.C. SOYKIRIMI NEDEN TANIMALIDIR,1,SOYKIRIMA TANIKLIK(LAR),1,soykirim,2,sƶylesi,1,sƶyleşi,2,SƖYLEŞİ: OKURYAZARLIK ÜZERİNE,1,suriye,2,SURUƇ’UN İŞARET ETTİĞİ,1,SUSMA SUSTUKƇA SIRA SANA MUTLAKA GELECEK,1,SUSMA! SUSTUKƇA SIRA SANA GELECEK,1,SUYUN DELİ DUMRULLARI: ƖZELLEŞTİRMELER,1,SÜREKLİLEŞTİRİLEN OHAL VE,1,ŞİDDET Mİ MEŞRUİYET YİTİMİ Mİ,1,ŞİDDET NEDEN KAPİTALİZMİN “OLMAZSA OLMAZI”DIR,1,taksim,3,tanitim,13,TANTALOS’U YARATMAK,1,tarih,19,tck,2,tck301,1,teknoloji,1,temel demirer,17,tercüme,2,terƶr,1,TIMEO HOMINEM UNIUS LIBRI/ TEK KİTAPLI İNSANDAN KORKARIM,1,TOTALİTARYANİZMİ SOKAKTA ALT EDEBİLMEK,1,TOTALİTERLEŞMEYE İHVAN’LAŞMAYA KARŞI,1,TƖREN ULUS-DEVLET İKTİDAR[*],1,Turkey a Beauty When Angry,1,tüketim,1,Türk Akademiası: GerƧekten kadınlar iƧin Bir Cennet mi,1,TÜRK HALKI BARIÅžĆ‡I MI,1,TÜRK(İYE) İSLƂMI’NDA KADIN OLMAK,1,türkiye,85,ULAŞ ULAŞ’TIR,1,UNUTMAYACAĞIZ UNUTTURMAYACAĞIZ: ŞAHİT OL ANKARA GARI,1,UNUTULMAMASI GEREKENLER,1,üniversite,6,ÜNİVERSİTEYİ ƖLDÜRMENİN SEKİZ YOLU (YA DA ÜNİVERSİTE PİYASAYA NASIL ENTEGRE OLUR,1,VAHŞETİN ALTERNATİFİ VAR ELBETTE,1,VAR OLANDAN KOPMAK İƇİN YEREL SEƇİM VE SORU(N)LARI,1,VENEZÜELLA VE EMPERYALİZM KONUSU,1,VESAYET REJİMİ” ƖLDÜ YAŞASIN “İLERİ DEMOKRASİ,1,video,26,VURUN “ƖTEKİ”NE,1,YA SEV YA TERKET: BİR BİAT ARACI OLARAK MOBBİNG,1,YA SOSYALİZM YA BARBARLIK,1,YANIT: OLAN VE GELEN[*],1,YARGI BAĞIMSIZLIĞI” MI DEDİNİZ,1,yasam,22,YENİ TOPLUMSAL HAREKETLER NE KADAR “YENİ”,1,yeni yil,2,YENİ YƖK YASA TASLAĞI ÜZERİNE: PİYASA ÜNİVERSİTEYİ YUTARKEN,1,YENİDEN HAYKIRABİLMEK: “YERİMİZ MUTFAK DEĞİL DÜNYA,1,YERELİ BİRLİKTE YƖNETMEK - NASIL BİR DÜNYA İSTİYORSAK ƖYLE BİR YEREL YƖNETİM,1,YILDIZLARIN GÜNCESİNİ TUTAN ADAM: CENGİZ GÜNDOĞDU,1,yƶk,3,yƶnetim,1,YÜREĞİMİZDE,1,ZAPATİSTALARIN 33. YILI: BİR DEĞERLENDİRME,1,ZEYTİNLİĞİ ZİNDAN YAPAN SİSTEMATİK ZULME DİRENENLER,1,ZİNDAN(LAR)IN TÜRKƇESİ,1,ZORUNLU BİR AƇIKLAMA (II)… VE BİR EKLEME,1,
ltr
item
sibelšŸ‚Ć¶zbudun: KENT(İN) VE KANAL(IN) SORU(N)LARI[1]
KENT(İN) VE KANAL(IN) SORU(N)LARI[1]
https://kuzeyormanlari.org/wp-content/uploads/2020/02/1-7.jpg
sibelšŸ‚Ć¶zbudun
https://sibelozbudun.blogspot.com/2021/04/kentin-ve-kanalin-sorunlari1.html
https://sibelozbudun.blogspot.com/
https://sibelozbudun.blogspot.com/
https://sibelozbudun.blogspot.com/2021/04/kentin-ve-kanalin-sorunlari1.html
true
1739006321341950428
UTF-8
Loaded All Posts Not found any posts Diger daha fazla Yanıtla Cancel reply Sil Ana Sayfa Sayfa Posta Hepsini Gör BUNA BENZER Etiket Arsiv Ara Bütün Yayinlar İsteğiniz gönderi bulunamadı Ana Sayfaya Dön Sunday Monday Tuesday Wednesday Thursday Friday Saturday Paz Pts Sal Car Per Cum Cmt January February March April May June July August September October November December Oca Sub Mar Nis May Haz Tem Agu Eyl Eki Kas Ara simdi 1 dakika önce $$1$$ minutes ago 1 saat önce $$1$$ hours ago dün $$1$$ days ago $$1$$ weeks ago more than 5 weeks ago Followers Follow THIS CONTENT IS PREMIUM Please share to unlock Copy All Code Select All Code All codes were copied to your clipboard Can not copy the codes / texts, please press [CTRL]+[C] (or CMD+C with Mac) to copy