$type=slider$cate=5$meta=0$cate=4$show=home$rm=0

ANTİKOMÜNİZM… VE “BİZİM OZANLARIMIZ”[*]

  “Bunlar, Engerekler ve Ƨıyanlardır, Bunlar, Aşımıza, ekmeğimize Gƶz koyanlardır, Tanı bunları, Tanı da büyü...” [1] Dƶnemin AKP Manisa mil...


 

“Bunlar,

Engerekler ve Ƨıyanlardır,

Bunlar,

Aşımıza, ekmeğimize

Gƶz koyanlardır,

Tanı bunları,

Tanı da büyü...”[1]


Dƶnemin AKP Manisa milletvekili SelƧuk Ɩzdağ 11 Ekim 2012 tarihinde bir kitap yayınladı: Vakitsiz Yazılar... Ɩzdağ, belli ki zamanın Kültür Bakanı Ertuğrul Günay’ın NĆ¢zım Hikmet’in mezarının Türkiye’ye getirilmesi ƶnerisine bozulmuş, saydırıyor:

NĆ¢zım Hikmet gibi beni Stalin yarattı diyecek kadar değerlerine yabancı, ahlaki yapısı tartışmalı, insanının inancından uzak bir zatın na’şının Türkiye’ye getirilmesi ve vatandaşlığa yeniden kabulü iƧin ne kadar büyük gayret sarf ettiğini bildiğimiz Günay’a hatırlatacaklarımız var. ... NĆ¢zım Hikmet neyin kahramanıdır? O komünistliğin sergerdesidir. NĆ¢zım Hikmet dilimizin, dinimiz, vatanımızın ve değerlerimizin düşmanıdır.”[2]

“Komünizm tehlikesi”nin esamisinin okunmadığı bir dƶnemde bu sƶylem size “anakronik” mi gƶzüktü? Türk sağının, (Mehmet Raşit Küçükkürtül ve Mehmet Yaşar’ın deyişiyle) “sembolik nefret nesnesi”[3] olan NĆ¢zım Hikmet’e yƶnelik duyguları bilinƧaltlarına ƶylesine işlemiştir, üzerini ƶrtmek iƧin kullanılan cila o denli yüzeyseldir ki, koşullar ne denli değişirse değişsin, en küçük sarsıntıda açığa Ƨıkar. 

Aslına bakılırsa, Türkiye’de antikomünist paranoya ƶteden beri pek ürküttüğü kurbağaya değmemiştir. Cumhuriyet’in kuruluş yıllarından 1960’ların ortalarına dek, dek, bırakın komünistlerin iktidarı ele geƧirmesini, ücret artışı, Ƨalışma saatlerinin azaltılması, insanca Ƨalışma koşulları gibi en meşru talepleri dahi savunacak bir işçi sınıfı ƶrgütlenmesinden sƶz etmek zordur. Komünistler vardır elbette, üstelik de Mustafa Suphi ve yoldaşlarının Karadeniz’de boğdurulmasından bu yana iki-üç yılda bir uğradıkları tutuklamalarla, gƶrdükleri işkencelere, uzun mahpusluk yıllarına rağmen büyük bir ısrar ve ƶzveriyle sürdürmektedirler Ƨabalarını.

Ama antikomünist histeriyi hak edecek boyutlarda bir emekƧi ve/ veya halk hareketine yol aƧamamıştır bu Ƨaba. Ta ki… Baskıların biraz hafiflemesiyle Türkiye İşçi Partisi’nin 15 milletvekiliyle meclise girdiği, işçi sınıfının grevlerle, direnişlerle “varım!” diye haykırdığı, 1960’lı yıllara dek…

Bu nedenledir ki, Türkiye’de izi 1930’lara dek sürülebilen antikomünist paranoyanın rasyonellerini başka yerlerde aramak gerek. 

Bu coğrafyada antikomünizmin tarihi kabaca üç dƶnemde izlenebilir: 

1. 1930’ların sonlarına tekabül eden, Cumhuriyetin konsolidasyon yılları: CHP’nin Nazi Almanya’yla flƶrtü ile katmerlenen bir Antikomünizm ile karakterize olur;

2. İkinci Dünya Savaşı’nın “en kĆ¢rlısı” ABD’nin SSCB ile giriştiği nüfuz Ƨatışması ve bu Ƨatışmada iƧlerinde Türkiye’nin de olduğu Ƨeper ve yarı-Ƨeperi kendi hegemonyası altında toplama Ƨabalarıyla karakterize olan “Soğuk Savaş”: Bu kez DP iktidarının kanatları altında palazlanan ve devletƧi vesayetten kurtulmaya Ƨabalayan Türk burjuvazisinin Amerikanofil antikomünizmidir sƶz konusu olan…

3. 1970’lerde Batı’da Soğuk Savaş’ın sonlanması ve “Barış iƧinde yan yana yaşama” politikalarının devreye girmesine karşın Türkiye’de yükselen sınıf mücadelesini bastırmak iƧin ısrarla sürdürülen “yerli ve milli” antikomünizm.

NĆ¢zım Hikmet her üç dƶnemin de denilebilir ki “kült figürleri”ndendir. AƧımlayayım:

 

I) Konsolidasyon Yılları: Alman Patentli Antikomünizm

 

Kuruluş yıllarında genƧ Cumhuriyet’e Sovyet desteğinin de getirdiği itidalli “diplomatik Ƨekimserlik” havası uzun sürmeyecektir. Vakı’a, biƧimlenmekte olan yeni Türk devleti Mustafa Suphi ve yoldaşlarını Karadeniz’de boğdurduğu gün, komünizme karşı tavrını aƧık etmiştir, ama 1920’lerin ilk yıllarında SSCB de T.C. de bu konu üzerinde fazla durmamayı seƧecektir.

Bu yıllar NĆ¢zım Hikmet’in Kuvva’cılıktan komünizme geƧiş yaptığı yıllardır. 1921’de arkadaşı Vala Nurettin ile birlikte Milli Mücadele’ye katılmak üzere geldiği Ankara’dan öğretmenlik gƶreviyle Bolu’ya gƶnderilmiş, ancak kentin muhafazakĆ¢r havasından haz etmediği iƧin, Ankara yolunda edindiği sosyalist arkadaşların da etkisiyle rotayı SSCB’ne Ƨevirmiştir. Burada TKP’li olur, Doğu EmekƧileri Komünist Üniversitesi’nde öğrenim gƶrür. Ülkeye bir TKP’li olarak dƶner, legal olarak yayınlanan Aydınlık ve Orak-ƇekiƧ’de yazar.

1925’te ilan edilen Takrir-i SükĆ»n, yalnızca resmi dile gƶre “gerici kalkışmaları” değil, ülke iƧindeki her türlü muhalefeti bastırmaya yƶneliktir, yasaklanan yayınlar, tutuklanan komünistler… NĆ¢zım’ın payına “komünist parti üyeliği”nden 15 yıl kürek mahkĆ»miyeti düşer. Bir kez daha Moskova… Ancak bu ceza 1926’da kabul edilen yeni ceza yasasıyla bir yıla indirilince yeniden Türkiye’ye dƶner (1928). 1927 Tevkifatını atlatmış, hakkındaki İstiklal Mahkemesi hükmü kaldırılmıştır. Sabiha ve Zekeriya Sertel Ƨiftinin Ƨıkardığı Resimli Ay’da Ƨalışmaya başlar, ülkenin entelektüel yaşamında ƶnemli bir yer edinir. Şiir kitapları hakkında davalar aƧılmaktadır tabii, ancak bunlar beraatla sonuƧlanır. Resimli Ay’da yayınlanan “Putları Yıkıyoruz” başlıklı yazı dizisi, statükocu yaşlı kuşak edebiyatƧılarının tepkisini Ƨeker, elbette; ama SSCB ile T.C. arasında esen “bahar rüzgĆ¢rları” gƶreli bir ƶzgürlük ortamı yaratmıştır; hatta NĆ¢zım’ın bir oyunu (Kafatası) Şehir Tiyatrosu’nda sergilenmektedir.

İklim 1930’ların ortalarında bir kez daha bozulur… Kuruluş yıllarının işgalci gücü İngiltere ile ilişkiler onarılırken Sovyetler Birliği’yle kesin kopuş yaşanmıştır; dahası Nazi Almanya ile ƶrtük bir “flƶrt” sürdürülmektedir:

“Faşist Almanya’nın II. Dünya Savaşı yıllarında Türkiye’nin siyasi ve iktisadi hayatında kurduğu hĆ¢kimiyetin ƶnemli maddi temelleri vardır. Bu maddi temeller 1930’lu yıllar boyunca güçlenen Türk-Alman ticaret ilişkileri ile atılmıştır. Yıllar iƧinde Türkiye’nin bir numaralı dış ticaret ortağı hĆ¢line gelen Almanya, bu ticari bağları II. Dünya Savaşı sırasında Türkiye’de ticaret sermayesini ve toprak sahiplerini kendi yanında tutmak ve siyasi iktidara bu Ƨevreler aracılığıyla baskı kurmak iƧin kullanmıştır. Türkiye’nin dƶviz yokluğunda kliring usulüyle kurduğu bu ticaret ilişkisi, yani sattığı malın karşılığında mal alması, Türkiye ekonomisinin iplerini büyük ƶlçüde Almanya’nın eline vermiştir. 18 Haziran 1941’de BüyükelƧi Franz von Papen ile Dışişleri Bakanı ÅžĆ¼krü SaraƧoğlu tarafından Türk-Alman Dostluk ve Saldırmazlık Antlaşması imzalandığında bu antlaşmanın en fazla memnun ettiği kesimler arasında Türk-Alman ticari ilişkilerinden aktif olarak yararlanan sermaye sahipleri yer alıyordu…”[4] 

Ancak Almanya ile “flƶrt” salt ticaret erbabıyla sınırlı değildi; Turan’ın gerƧekleşmesi iƧin Sovyetler’in yıkılmasını bir zorunluluk olarak gƶren Enver Paşa torunları, Turancılar Almanya’nın SSCB’ne saldırısını büyük bir coşku ile karşılamışlardı: “Almanya’nın Sovyetler Birliği’ne savaş ilan ettiği tarihten, Alman ilerleyişinin durdurulmasına kadar olan süreƧte, pantürkçü hareketlerin muazzam propaganda faaliyetine giriştiği izlenmektedir. Almanya’nın pantürkçülüğü desteklemesi ve Sovyetler Birliği’ne saldırması, Birinci Dünya Savaşı’nda olduğu gibi pantürkçülük idealinin gerƧekleşebileceği umudunu arttırmıştır. Eğer Sovyetler Birliği parƧalanırsa, burada yaşayan Türk kƶkenli halkların oluşturacağı devletler direkt olarak Türkiye’ye bağlı bir konuma gelebilir, düşüncesi pantürkçüleri heyecanlandırmıştır.”[5]

Pantürkçülerin Alman muhipliğine “zamanın ruhu” gereği antisemitizme belenmiş bir antikomünizm hezeyanı eşlik eder ve NĆ¢zım bu hezeyanın doğal hedefidir. 

“Son zamanlarda da İstanbul’da Bir komünist Don Kişotu türedi,” diyordu Hitler bıyıkları ve kĆ¢külüyle Nihal Atsız... “O da modası geƧmiş Paslı bir mızrakla ve kafasında yalnız burjuva ‐proleter manisi olduğu hĆ¢lde rasgele saldırıyor, haykırıyor, hırslanıyor, tulumbacı ağzıyla ÅŸiirler (?!) yazıyor.

Gayesi basit, fakat pek yaman: Türkiye’de halk rejimi yani komünizmi kurarak bu Ƨorak memleketi cennet hĆ¢line getirmek. Ä°ÅŸin doğrusunu sƶylemek icap ederse asıl Don Kişot olanlar bu işin elebaşlarıdır. Onların Türkiye’deki müsveddesi olan NĆ¢zım Hikmetof Yoldaş da ancak bir Åžanso Pansadır. Fakat Türkiye’de başkominist kendisi olduğu veyahut ƶyle geƧindiği iƧin ona, Türkiye komünistlerine de değer biƧmek üzere, Don Kişotluk rütbesini Ƨok gƶrmüyorum. Kara vicdanını Mujik cehenneminde kızartan ve Yahudi Marks’ın bayat felsefesinin altına bir kƶle gibi yatan, Karanlık günlerimizde Ä°stanbul’dan Ve Anadolu’dan kaƧarak Moskova’da ense yapan yurt kaƧkını NĆ¢zım Hikmetof Yoldaş’a hiƧbir sƶzüm yoktu. Çünkü türlü türlü maniler ve türlü türlü manyaklar olduğunu biliyordum. Fakat Hikmetof Yoldaş nebbaşlığa başlayarak büyük Namık Kemal’in kemiklerine diş uzatınca mesele değişti…”[6]

Nihal Atsız, aynı yazısının ilerleyen sayfalarında hızını alamayıp sƶzü “hasep-nesep-şeref-kan” meselesine getiriyor: ”NĆ¢zım Hikmetof Yoldaş hasep, nesep, şeref, kan diye bir şeyler tanımadığını sƶylüyor, bunları sƶylemeğe lüzum yoktu. Biz zaten komünist taslaklarında bƶyle şeyler olmadığını biliyorduk. Ataları, bu toprağa kan katanlardan, halis kanlı Türk olanlardan bir komünist Ƨıktığını da zaten şimdiye kadar gƶrmedim. Bunlar daima kanı bozuk, sütü bozuk, yeri yurdu belirsiz, soyu sopu şüpheli ve Türk olmayan kimselerdir. Nitekim NĆ¢zım Hikmekof Yoldaşın kendisi de Türk değildir. Acundaki komünizmin de nasıl bir bozuk kan unsuru olduğunu anlamak iƧin onların ƶnderlerine bakmak kĆ¢fidir. Biz, kanı Türk olmayan yurttaşlardan bu yurda ne kadar bağlılık beklenebileceğini birƧok acı denemelerle öğrenmiş bulunuyoruz. Onun iƧin Misonlar, Kohenler ve Ƈerkes Ethemlerle NĆ¢zım Hikmetof Yoldaş arasında hiƧbir fark gƶrmüyoruz.”[7]

NĆ¢zım Hikmet’in “gayrımilli”liği yıllar boyu ona yƶnelik saldırıların başlıca koƧbaşılardan biri olagelmiştir. Mayıs 1950’de NĆ¢zım Hikmet’in cezaevinden Ƨıkartılması iƧin İstanbul/Laleli’de ƇiƧek Palas’ta düzenlenen toplantıyı basan faşistlerin ƶnderlerinden İlhan Egemen Darendelioğlu, 1978’de yayınladığı NĆ¢zım ile ilgili kitabında aynı yaveyi tekrarda beis gƶrmeyecektir. Ona gƶre, “anne tarafından Polonya yahudisi, baba tarafındansa Fransız kƶkenli” olup, “Lehistan’da millet, sosyalizmi kurmakla meşgul, göğsümüzü kabartmıyor değil, dedelerimden birinin Lehli oluşu” mısralarını sƶyleyen biri, “vatan şairi” olamazdı[8]… Mehmet Kaplan da repliği kapanlardandır: “NĆ¢zım Hikmet’in bir şiirinde Polonya asıllı olduğunu sƶylemesi ve BorzeƧki adını alması, onun kendisini bir Türk olarak hissetmediğini gƶsterir. Bence onun komünist olmasında bu vakıanın da rolü vardır.”[9]

Evet, antikomünizm bu ülkenin bitmeyen nakaratıdır. Ancak, belirttiğim gibi, 2. Dünya Savaşı ƶncesi antikomünizmi, Alman hayranlığı ile tanımlıdır. Ve ardıl(lar)ına “Yahudi düşmanlığı, “safkan” Türk(çü)lük, kafatasƧılığa belenmiş bir “Moskof düşmanlığı” damgasını miras bırakmıştır.

“Baş nereye giderse ayak da oraya gider,” der bir atasƶzü… İstanbul’da yuvalanmış, yazıları anlı şanlı dergilerde, gazetelerde yayınlanan “Reis”lerin taşradaki Ƨƶmezlerine, “usta”larının laflarını kendi “meşrepleri”nce tekrarlamak düşer. Tarsus’ta Ƨıkan Gülek gazetesinin halk şairi KĆ¢mil Bozkurt 2 Şubat 1952 tarihinde bir “şiir” (?!) dƶktürür NĆ¢zım iƧin: “Uzaktan uzağa atıyon gürzü/ Kanın bozuk ondan yitirdin ırzı/ Utanmaz hayasız, namussuz dürzü/ Bir de Türküm diye kuruldun kafir - Sağ sanma kendini her an ƶlüsün/ Boşa ürme şişkin bağırsak yelisin/ Irkın bozuk bir orospu dƶlüsün/ İşte bu sebepten yerildin kĆ¢fir - Tatlı yemek burda kaldın kürklerin/ Yayıl da gel bağlı durur ƶrklerin/ Lütfuna uğradın arslan Türklerin/ Ɩlmüş iken geri dirildin kĆ¢fir...[10]

Türkiye, İkinci Dünya Savaşı’nda, Cangül Ɩrnek’in isabetli teşhisiyle bir “tarafsızlık” değil, “savaşa fiilen katılmama” politikası izlemiş,[11] ancak gerek Nazi Almanyası ile ballı ilişkiler geliştiren yerli sermaye, gerekse Turan hayalleri hortlayan ırkƧı-Turancıların da itimiyle iktidardaki CHP savaş boyunca Nazilere olan ƶrtülü sempatiyi elden bırakmamıştır. Nazi Almanyası ise, Türkiye büyükelƧiliği eliyle Türk basınını ve radyoyu satın almak üzere bol miktarda rüşvet dağıtarak bu “sempati”yi beslemek iƧin uğraşmıştır. Bƶylece, Ƈınaraltı, Bozkurt, Gƶkbƶrü, Aylı Kurt gibi afişe Pantürkist yayın organlarının yanısıra, dƶnemin Cumhuriyet ve Tasvir-i Efkar gibi anaakım gazeteleri de aƧık bir Nazi sempatisini taşıyacaktır sayfalarına. Reşat Fuat Baraner tarafından kaleme alınıp[12] 1943’de Faris Erkman imzasıyla yayınlanan En Büyük Tehlike başlıklı broşürde Basın-yayın camiasındaki yerli Nazi işbirlikƧileri arasında ise Hüseyin Hüsnü Erkilet ve Ali İhsan Sabis paşalar ile Nihal Atsız, Orhan Seyfi Orhon, Yusuf Ziya OrtaƧ ve Peyami Safa gibi isimlerin rolleri ƶzel olarak vurgulanır. 

Ne ki, Naziseverlerin düşleri, İkinci Dünya Savaşı’ndaki Alman hezimetiyle birlikte yer ile yeksan olacaktır.

 

II) Antikomünizm Made in USA

 

Ama Cumhuriyet’in yƶneticileri esnek ve pragmatiktir. Almanya yenilgisinin kendini belli ettiği savaş sonlarının (kısa-ƶmürlü) antifaşist iklimine ayak uydurmayı başarırlar. 1944-45 yıllarında gerƧekleştirilen ve Turancı liderlerden bazılarının hapis cezasına Ƨarptırıldığı “IrkƧılık-Turancılık Davası” (mahkeme kararı Yüksek Mahkeme tarafından bozulacaktır) bu bakımdan, savaş sonrası biƧimlenecek “yeni dünya”ya Ƨakılmış bir selamdır. Hemen ardından, Türk antikomünizminin ikinci evresi başlayacaktır. Bu evreye damgasını vuran, ABD patentli Soğuk Savaş’tır.

İkinci Dünya Savaşı sonrasında Batı’nın yükselen hegemonik gücü ABD Ƨeper ve (Türkiye gibi) yarı-Ƨeper ülkeleri Sovyet nüfuzundan uzak, kendi etki alanında tutma Ƨabasına girişmiştir. Bu amaƧla ilan edilen Truman Doktrini ve yürürlüğe konulan Marshall Planı, bir yandan savaşta tarumar olmuş Avrupa ülkelerinin ayağa kalkmalarını finanse etmek, bir yandan da, başta Yunanistan ve Türkiye olmak üzere Ƨeper/ yarı-Ƨeper ülkeleri “komünizm tehdidi”ne karşı korumak amacıyla ABD’nin kesenin ağzını aƧacağı anlamına geliyordu. 

Ve ABD yardımları, Türkiye, ƶzellikle de faşizm sonrası esen “demokrasi rüzgarları”ndan üzerlerindeki Tek Parti vesayetinden kurtulmak iƧin yararlanmaya Ƨalışan “savaş zengini” burjuvazi iƧin Ƨok cazipti… Bu anlamda, “komünizm tehdidi” paranoyası, her iki tarafın birbirleri iƧin ne denli vaz geƧilmez olduklarına birbirlerini ikna etmede işlevsel olmuştur. Uğur Mumcu’nun deyişiyle komünist hareketin Türkiye’deki varlık ve etkinliğinin “negligeble” (ihmal edilebilir) olduğunun bizzat ABD mahreƧli raporlarda saptandığı bir dƶnemde, Türkiye ve ABD birbirlerini (ve iƧ kamuoyunu)[13] “tehlikenin büyüklüğü” konusunda ikna yarışına girmişlerdir.

Bu amaƧla, İtalyan Ceza Yasası’ndan tercüme edilerek kabul edilen (1926) Türk Ceza Kanunu’na, yine İtalyan Ceza Yasası’na 1931 yılında eklenen mahut 141. ve 142. maddeler dĆ¢hil edilecekti (1936); ancak bununla da yetinilmeyerek 1946 ve 1949 yılında 141. ve 142. maddeler değiştirilerek komünizm tanımı yapılmış ve komünizm suƧlarına verilen cezanın artırımına gidilmiştir. Bƶylelikle “sınıf esasına gƶre cemiyet teşkili”nin yanısıra, “milli duyguları yok etmeye matuf cemiyetler” de yasaklanacaktı. “1949’da Türk Ceza Kanunu 141. ve 142. maddelerinin değiştirilmesini ƶn gƶren tasarı Meclis’te konuşulduğu sırada muhalefet partisi DP, iktidara, CHP’ye maddelerin daha da ağırlaştırılması yƶnünde desteğini sunmuştu.”[14] 

Bu değişiklikler bir dizi parti ve yayın organı kapatmanın ve “komünist tevkifatları”nın gerekƧesi olacaktır: Bƶylelikle, Şefik Hüsnü’nün Türkiye Sosyalist EmekƧi Kƶylü Partisi (TSEKP) ve Esat Adil’in Türkiye Sosyalist Partisi (TSP) 1946’da kapatıldı, Sendika, Noror, Gün, Yığın, Dost gibi yayın organları yasaklandı, yazarlar yargılandı, kapatılan partilerin TKP ile ilişkili gƶrülen üyelerine cezalar yağdırıldı… 

Yasal düzenlemelere ve baskılara CHP destekli “sokak terƶrü” eşlik etmektedir: Tan Matbaasının yıkılması, DTCF’deki sol gƶrüşlü hocalara yƶnelik protestolar, “komünizm karşıtı” mitingler…

Antikomünizm motifini 1950 seƧimlerinde iktidara gelen Demokrat Parti de büyük bir şevkle sürdürecekti. Tabii, Kore Savaşı’na asker gƶndermedeki şevki ve NATO’ya dĆ¢hil olmadaki hevesliliği arkaplanında… NATO üyeliği ve Batı Bloku’na katılma, maddi yardım ve Batılı sermaye ile ballı ilişkiler demekti; komünistler ise, bu uğurda seve seve harcanabilecek kolay günah tekeleri.

Bu “şevk ve heves”in en somut gƶstergelerinden biri, DP’nin ABD’ye “sadakat beyanı” 1951 Komünist Tevkifatı’dır; o güne dek gerƧekleştirilmiş komünist tevkifatları arasında “en kalabalık ve sistemlisi” olarak tarihe geƧen bu tutuklama furyasında İstanbul, Ankara, Adana, Samsun, İzmit ve Zonguldak’ta yapılan aramalarda 200’e yakın kişi gƶzaltına alınıp Ƨoğu tutuklanır. 1951’in “münferit” bir olay olmadığı; ABD’nin uluslararası Ƨaplı bir “antikomünist operasyonu”nun bir parƧası olduğu anlaşılmaktadır: bu tevkifatla eşzamanlı olarak İran’da TUDEH’e yƶnelik bir operasyonun gerƧekleştirildi ve parti üyesi sekiz kişinin idam edildi. Aynı günlerde Endonezya’da da 15 bin kişilik bir “komünist tevkifatı” gerƧekleştirilecektir![15]

Bu koşullarda, Soğuk Savaş antikomünizmi, Alman patentli ırkƧı-Turancı sƶylemleri sürdürmekle birlikte, vurguyu “Sovyet yayılmacılığı” tehdidine yƶneltir; DP iktidarıyla birlikte buna (Tek Parti dƶneminde pek fazla vurgulanmayan) “din düşmanlığı” motifi eklenecektir. Nihayetinde, Kore Savaşı’nın dƶnemin Diyanet İşleri Başkanı tarafından “inananlarla inanmayanlar arasında bir savaş” ilan edildiği, Kore’nin “Allah yolu” olduğunun duyurulduğu, savaşta ƶlen askerlerin “şehit” sayılacağını aƧıkladığı günlerdir![16] DP iktidarıyla birlikte kurulan bir alay antikomünist cemiyet, “Allah, vatan, tarih, dil, anane, sanat, aile, ahlak, hürriyet, milli mukaddesat”[17] gibi kavramları mezcederek Turancı Türkçülükten İslĆ¢mcı bir Türkçülüğe doğru dümen kıracaklardır.[18] Ɩrneğin 1950’de yayın hayatına atılan ve yazar kadrosunda Nurettin TopƧu, Arif Nihat Asya, Osman Yüksel, Cevat Rıfat Atilhan, (Fethi) Tevetoğlu, Mustafa Müftüoğlu, Gƶkhan Evliyaoğlu, Tanrıdağılı Nurettin, Ɩmer Ɩztürkmen, Reha Oğuz Türkkan, Abdullah Taymas ve Mustafa Kayabek Ƈƶmezoğlu gibi antikomünizmin “pir”lerini barındıran “Tanrı dağı kadar Türk, Hira dağı kadar Müslüman” Tanrıdağ dergisinde, komünizm “aile yok, tarih yok yok, destan yok, din yok, iman yok, namus, şeref diye bir şey yok, milliyet yok” diye tarif edilmekte ve “ezmek üzere komünist başı” avına Ƨağrılar Ƨıkartılmaktadır.[19] Yine 1950’de yayınlanmaya başlanan Komünizme Karşı Mücadele dergisinde ise komünistler, “dini, ahlakı ve manevi kıymetleri kabul etmez” terimleriyle tanımlanmaktadır.[20]

NĆ¢zım Hikmet, tek parti iktidarı konsolidasyon dƶneminin “Almancı” antikomünizmi gibi, savaş sonrasının “Amerikancı” antikomünizminin de boy hedeflerindendir. 

Türkiye’de Nazi hayranlığının tırmandığı yıllarda NĆ¢zım Hikmet ordu mensuplarını “üslerine karşı kışkırtmak” suƧlamasıyla ƶnce 15 yıl, ardından da “donanmayı isyana teşvik” suƧlamasıyla 20 yıl, indirimlerle birlikte toplam 28 yıl 4 ay hapse mahkĆ»m olmuştu (1938). Bir başka deyişle, İkinci Dünya Savaşı sonunu, Türkiye’nin eksen değiştirmesini ve DP’nin iktidara gelişini cezaevinde karşılayacaktı. Ancak cezaevindeyken dahi antikomünist propagandanın ilgi odağında olmayı sürdürecektir.

Yine de, esas patırtı, CHP iktidarının son günlerinde, esen “demokrasi” rüzgĆ¢rlarının da verdiği cesaretle 12 yıldır cezaevinde yatan ozanın serbest kalması iƧin yürütülen kampanyalar sırasında kopar. Yukarıda zikredilen Tanrıdağ dergisinin sayfalarında ƶrneğin, NĆ¢zım Himet’in af kampanyasına destek verenler tehdit edilmekte, Kore’ye gƶnderilen askerlerin uğurlamasına şaşaa ile katılan Türk MilliyetƧiler Derneği, “NĆ¢zım Hikmet’in affını isteyenleri tel’in toplantısı” düzenlemekte, MTTB NĆ¢zım’ın affına karşı imza kampanyası ƶrgütlemekte, af kampanyasına karşı mitingler yapılmaktadır.

NĆ¢zım Hikmet DP iktidarının ilk aylarında Ƨıkartılan afla tahliye olur; gelen askerlik celbi üzerine Romanya üzerinden yurtdışına Ƨıkarak SSCB’ne geƧer. NĆ¢zım’a yƶnelik anti propaganda bundan bƶyle tam anlamıyla dizginlerinden boşalacaktır.[21] 

“Ɩrneğin Büyük Doğu, NĆ¢zım iƧin, ‘kızıl kƶpek’ ifadesine yer vermişti. (…) MilliyetƧi genƧliğin düzenlediği bir toplantıda NĆ¢zım kastedilerek ‘vatansız piƧ’ diye slogan atılmıştı. Komünizmin salgın bir hastalık gibi yayıldığına iman eden antikomünistler, Moskova’da, kendi ülkelerinde ‘misyonerlik’ yapmak iƧin binlerce kƶle yetiştirildiği, bunlar ‘arasında Türkiye’ye salınanların ilk şöhretlisi NĆ¢zım Hikmet’ olduğuna inanmışlardı. Onun hakkında, ‘Komünizmin ne büyük ve ne korkunƧ bir bela olduğunun henüz bilinmediği yıllarda, satılmış kalemine kabadayıca bir eda da vererek yeni şiir diye kızıl Moskof propagandası yapan bu kabadayı, az kimsenin kanına girmedi’ diye yazılar yazılmıştı. Sovyet hayranı olduğunu gizlemeyen

NĆ¢zım Hikmet, antikomünist yazına gƶre su gƶtürmez ‘kızıl ajan ve vatan haini’ idi.”[22]

Nihal Atsız’ın kardeşi Nejdet Sancar da 1965’de yayınlanan Komünizme ve Komünistlere Karşı Türk Basını başlıklı kitapta yer alan yazısında,” ‘üç ağızlı geberik komünist’ Hikmetof’un ‘ne iblis’ olduğunu yazmış: ‘Hikmet, Türk halkının ıstırabını sƶmürerek Türkiye’yi Kremlin’e satmak iƧin uğraşmış ve bu hizmete karşılık da mevki ve şöhret istemiş ve düşünmüştür. (...) Bir kere Hikmet, aƧlık grevi yapmamış, aƧlık grevi oyunu oynamıştır. Bu oyun süresince gizli gizli yemek yediği de malumdur.’ Aynı yazıda şairin din düşmanlığına vurgu yapılıyor: ‘Burada Ƨok ƶzür dileyerek bir mısra okuyacağım; ancak bir kelimeyi sade harf ile gƶstererek: ‘Yeşilin arkasında ne var? B... var...’ Yeşil malum: Din... Yani dinin ardı pisliktir demek isteniyor. Aslında pislik dinin arkasında değil, bu dereceye iğrenƧleşen yaratıkların ağızlarında, damarlarında, beyinlerindedir...”[23]

Ɩrnekler Ƨoğaltılabilir, ama gerek var mı? Şunu sƶylemek yetecektir: NĆ¢zım Hikmet şahsında en iğrenƧ ƶrneklerini dƶküp saƧan (ABD patentli) Soğuk Savaş antikomünizmi, milliyetƧilik/şövenizm + İslĆ¢mcılık + Sovyet düşmanlığının galiz bir bulamacıdır.

 

III) 60 ve 70’li Yılların Antikomünizmi

 

Demokrat Parti, 27 Mayıs 1960 darbesiyle iktidardan indirilir. Ve gƶreli ƶzgürlükçü yeni bir Anayasa hazırlanır. Yeni anayasa, “komünizme kapalı” ama sosyalizme aƧıktır. Dahası “ülkenin bƶlünmez bütünlüğü” iƧin tehdit oluşturmamak koşuluyla toplumun tüm kesimleri iƧin ƶrgütlenme ƶzgürlüğünü güvence altına almaktadır. 

Her durumda yeni Anayasa’nın sağladığı serbestiyet ƧerƧevesinde sosyalist bir parti, Türkiye İşçi Partisi kuruldu, ƶrgütlenme ƶzgürlüğü ƧerƧevesinde bir dizi sol dernek sahneye Ƨıktı. Düşünce ve ifade ƶzgürlüğü ƧerƧevesinde, uygulana gelen serbest piyasa ekonomisine karşı eleştiriler yükseltilerek devletƧi, giderek sosyalist bir ekonomi, yabancı sermaye karşıtlığı, kƶylüye toprak dağıtılması, ƶzel okulların devletleştirilmesi, işçi ücretlerinin yükseltilmesi, Ƨalışma koşullarının iyileştirilmesi vb. konular kamuoyunun gündemine girecekti. Toplumun her kesimi, ama ƶncelikle üniversite genƧliği, hele ki dünyada 1968 koşullarında, hızlı bir politizasyon iƧine girdi. 1965 seƧimlerinde TİP 15 milletvekiliyle parlamentoya girecekti. İşçi sınıfı, o güne dek kendisine giydirilen sarı sendika gƶmleğini parƧalayarak sınıf temelli bir sendikacılığa yƶnelirken, kƶylüler yığınsal katılımlı mitinglerle toprak, taban fiyatları vb. talepler doğrultusunda harekete geƧmişti. Bir başka deyişle, Türkiye’de sol, sosyalist, komünist fikirler ilk kez bu denli yığınsal olarak kitlelerle buluşmaktaydı… 

Bir başka deyişle antikomünizm ilk kez egemen sınıflar aƧısından “haklı” bir kaygıya yaslanmıştı. Radikalleşerek TİP’ten kopan genƧlik ƶrgütlerinin banka soygunu, insan kaƧırma vb. eylemlere yƶnelmesi bu kaygıyı daha da derinleştirecekti.

Sol ƶrgütler pıtrak gibi biter, sosyalist fikirler kitleler nezdinde taban bulurken, reaksiyon da gecikmedi: 1963’de kurulup kısa sürede ülkenin en ücra köşelerine dek ƶrgütlenen ve Adalet Partisi’nin “tetikƧiliği” misyonunu üstlenen (ama aynı zamanda MHP’nin ƶnceli CKMP’ye de gƶz kırpan), ABD destekli[24] Türkiye Komünizmle Mücadele Dernekleri (TKMD), 1960’lı yılların aktif antikomünist öğrenci ƶrgütü MTTB, Ülkü Ocakları (Kur.: 1968), Mücadele Birliği (1969), Aydınlar Ocağı (1970) … Ve “kızıl tehlike”ye karşı kalemlerinden kan damlayan savaşçıların buluştuğu yayınlar: Milli Hareket, Türk Kültürü, Türk Yurdu, Komünizme ve Komünistlere Karşı Türk Basını, Komünizmle Savaş, Fedai, Bozkurt, Milli Ülkü, Asrın Dini Müslümanlık, Ɩtüken, Tƶre…

Bu yayınlarda komünizm “servet düşmanı”[25], Siyonist/mason/Yahudilerin aleti[26], din/İslĆ¢m düşmanı,[27] aile/ namus/ haya/ ırz düşmanı[28] ve tabii “Kızıl emperyalizm/Sovyet yayılmacılığının aracı”[29]… velhasıl, her türlü melanet ve şeametin kaynağı olarak betimlenmektedir…

NĆ¢zım Hikmet, 3 Haziran 1963’de Moskova’da yaşamını yitirdi. Yurtdışına gittiği 1951 yılından itibaren, bir yandan edebiyat, bir yandan da barış mücadelesinin bir neferi olarak pek Ƨok ülkeye gitti, şiirleri onlarca dile Ƨevrildi, şiir, ƶykü, romanları yayınlandı. Ama Türkiye’de hep yasaklıydı: onunla ilgili tek ƶzgürlük, NĆ¢zım’a sƶvme ƶzgürlüğüydü: Vatan hainliği, “Moskof uşaklığı”, dinsiz-imansızlığı…

Ancak bu zincir, 1960’ların ortalarında kırılacaktır. Türkiye’de şiir kitaplarına değgin yasak 1960’lı yılların ortalarında kadükleşti: 1965’den itibaren NĆ¢zım şiirleri (ve nesir eserleri) gün ışığına Ƨıkmaya başladı. Kitapları devrimci genƧler, işçiler arasında elden ele dolaşmaya, büyük kentlerin yoksul mahallelerinde, Alevi kƶylerinde, kitaplıklarda yerlerini almaya koyuldu. Mitinglerde, grevlerde, üniversite işgallerinde yüksek sesle okunur oldu…

Bu nedenledir ki antikomünistlerin NĆ¢zım nefreti, o ƶldükten sonra da peşini bırakmayacaktı… Günümüzde dahi, “NĆ¢zım Hikmet” dendiğinde, İslĆ¢mcısıyla, Türkçüsüyle “sağ”ın tüyleri diken diken olmaktadır. İşte Ƨok yakın zaman ƶncesinden, “Soğuk Savaş”ın sonunun ilan edildiği 1990’ların sonrasından kimi ƶrnekler:

● “NĆ¢zım Hikmet kimdir? Dedesi (annesinin babası) aslen Polonya Yahudisi olan Konstantin BorzeƧki adlı bir Yahudi’nin torunudur. Anannesi de Alman kƶkenli Karl Detroit’in kızıdır. NĆ¢zım Hikmet’in Atatürkçülükle de Türklükle de hiƧbir ilgisi yoktur. Kendisi SSCB aşığı bir komünisttir. Atatürkçü olmak ve NĆ¢zım Hikmet’in izinden gitmek birbirine tamamen zıt şeylerdir. Kendisini “Atatürkçü” olarak tanımlayan pek Ƨok kişi maalesef NĆ¢zım Hikmet’in ne mal olduğunu bilmemektedir.”[30] 

● “Peki ülkücüler NĆ¢zım Hikmet’in vatan hainliği konusundaki fikirlerinden vaz mı geƧti? Hayır!.. Birinin yaptığı ya da düşündüğü birƧok şey yanlış olsa da herşey yanlıştır demek akla uygun olmaz. NĆ¢zım Hikmet’in milli duyguları okşayan şiirleri de mevcuttur. Bu tip şiirlerini yok saymak haksızlık olur. Ancak diğer yandan, NĆ¢zım Hikmet’in soydaşlarımıza katliam yapan Stalin iƧin Budapeşte radyosunda yaktığı ağıtı unutamayız... Kurtuluş Savaşımız esnasında, 80’lik nineler dahi; tek kolu, tek bacağı olmayan gaziler dahi savaşa giderken, onun astımını bahane ederek savaştan kaƧan bir korkak olduğunu unutamayız... Atatürk’ün kapattığı TKP (Türkiye Komünist Partisi)’nin bir üyesi olduğunu, Atatürk’ün kurduğu rejime karşı olduğunu unutamayız... Onun Atatürk’e hakaret ettiği aşağıdaki şiirini de unutamayız... Bunlar, onun haince fikirleridir.”[31]

● “Tozkoparan bombacısı” olarak bilinen faşist militan Ali Oğuzhan Cengiz ile 2004 yılında yapılmış bir rƶportajdan:

“- NĆ¢zım Hikmet Türk ise ben Türk değilim’ demişsiniz. O satırları yazmış olduğunuz tarihte yıl 1985. Şu an ise 2004 yılındayız Ƨok aƧık sƶylüyorum ƶzellikle bu konuda fikirlerinizde bir değişiklik oldu mu?

- Kafa yapım değişmedi, yani geliştim fakat değişmedim. Bugün de farklı düşünmüyorum. Kore’deki komünist kuzey Kore askerlerini mehmetƧiğin kardeşi olarak gƶren zihniyete bugün de karşıyım.”[32]

Nihal Atsız’lardan (NĆ¢zım Hikmet’in mezarının Türkiye’ye getirilmesi tartışmalarındaki zehir zıkkım üslubunu yazının başında zikrettiğim) AKP milletvekili SelƧuk Ɩzdağ’lara uzanan ve bu coğrafyanın toplumsal-kültürel ortamını Cumhuriyet tarihi boyunca zehirleyen antikomünizmin durakları, ƶzetin ƶzetiyle bƶyle.

Bu zehirli dilden en Ƨok nasibini alan kültür-edebiyat insanı, NĆ¢zım Hikmet, hiƧ kuşkusuz. Soğuk Savaş’ın evvelinde de sonrasında da NĆ¢zım adı, antikomünist histerinin hep boy hedefi olageldi. Antikomünist literatürde NĆ¢zım hakkında Ƨıkan yazılar bu literatürün bütün veƧhelerinin, bütün “hassasiyetler”inin, bütün “incelikleri”nin hülasasıdır.

Ama NĆ¢zım yalnız değil… Ondan başlayarak nice şair, yazar, romancı, bilim insanı Ƨekti bu zehirli iklimin acısını… NĆ¢zım yaşamının 12 yılını ülkenin Ƨeşitli cezaevlerinde geƧirmişti. Ɩlüm tarihi onunkinden bir gün ƶncesine (2 Haziran 1991) rastladığı iƧin adı NĆ¢zım’la birlikte anılan bir başka ozan, Ahmet Arif ise 1950 ve 1952’de iki kez tutuklanacak, 38 ay süren tutukluluğunda kƶtü şöhretli Sansaryan Hanı’nda ağır işkencelere uğrayacaktı. Refik Durbaş’a şöyle anlatır antikomünist histerinin bedeninde ve ruhunda aƧtığı yaraları:

“Yıl 1952. Sansaryan Hanı’nda hücredeyim. Ƈok hastayım. Sorgu Ƨok uzun sürdü. Ben 9 numaradayım. Sağımda 8 numara, onun yanında kapı gibi girilen 7 numara var. 7 numarada Orhan Suda kalıyor. Suda’yı tanımıyorum o zaman, daha sonra cezaevinde tanıştık. 8 numarada ise Muzaffer Arabul kalıyor. O da Ƨok ağır hasta. Onu da sesinden tanıdım, o kadar. Muzaffer pırlanta gibi bir adam, evli, Ƨocukları var. Devlet memuru.

Solumdaki 10 numaralı hücrede Zeki Baştımar vardı. 11 numarada rahmetli Kemal Abi, Kemal Ergin.

Bunları nefeslerinden tanıyorum. Ɩksürüklerinden.

Benim bulunduğum 9 numaradan bir lağım geƧiyor. Üzerinde bir ızgara. Ne kadar akılsızmışım! Lağımı kullanmayıp tuvalete gidiyordum. Tabii küçük sudan başka bir şey yok. Çünkü bana günde bir Ƨeyrek ekmek veriyorlardı. O da kuru bir şey. Bir lokma bile yiyemiyordum. O nedenle sadece su iƧiyordum.

Sakalım göğsüme gelmişti. Saçlarım keçe gibi olmuştu. Kendimi merak ediyordum.

Küçük bir kibrit parƧası buldum. Bir Ƨƶp. Onunla duvara Ƨizgiler Ƨizdim. Bƶylece bir takvim yaptım kendime. Şimdi kesin sƶyleyemeyeceğim ama, 128 gün saydım. Bulunduğum yerde güneş doğmuyordu. Devamlı elektrik yanıyordu. O da Ƨok kısık.

O lağımın ızgarasına rağmen tuvalete gidiyordum. Ne kadar da kurallara uyarmışım. Ƈok Ƨıkıyorsun diye kızıyorlardı. Oysa ben su iƧmek iƧin gidiyordum. Çünkü bir şişe su, bir boş şişe almayı bile akıl edemiyordum.

Bu arada mucize gibi bir şey oldu. Orada Ƨalışan bir teyze vardı. Ƈok iyi bir kadındı. Temizlik yapıyordu. Ɩteyi beriyi siliyordu. Bir gün bir fırsatını buldu geldi bu kadın. NƶbetƧileri nasıl atlatmıştı? Çünkü hem polisler, hem askerler vardı. Bu kadıncağız bana sokuldu, “Senin adın Ahmed mi?” dedi. Ƈok yavaş ama, fısıltıyla. Ƈok korktum. Yüzüne nasıl bir korkuyla bakmışım ki, bana acıdı, bir anne gibi okşadı. Ondan sonra ben “Evet” dedim. “Oğlum iki aydır seni arıyorum ben” diye konuştu. “Niye arıyorsun?” diye cevap verdim.

Gene bir provokasyondan korktum. Kadın gitti, ertesi gün bir kesekâğıdında iki salkım üzümle geldi. Bir de pijama altıyla. Yeni bir pijama değildi. O zamanlar Tursil yeni Ƨıkmış ve modaydı. Belli ki Tursil’le yıkanmış, çünkü kemer lastiğinin olduğu yer yıpranmıştı.

Yavaşça o kesekâğıdını açtım, imkân ölçüsünde yırtmadım. O üzümü yiyemedim, kaç gün orada kaldı bilmiyorum. Ve hüngür hüngür ağladım.Bunu bana kim göndermişti? Bir anne mi, bir abla mı, bir arkadaş mı? Bir sevgili mi? Bu kadıncağız kimdir? Bunları düşünürken o üzüm çürüdü, yiyemedim.

Kâğıdı aƧtım, dƶrt yahut altı sayfa “Yeşil Holivut” adında bir dergi. Şimdi bile hatırımda. ÅžĆ¶yle yazıyordu: “Sosyetenin kurtlarından Vedat Ɩrfi Bengü gene evlendi.” Derginin kalitesi işte bu. Fakat ben bunu, eski Spartaküs Ƨağındaki Hıristiyanların gizlice İncil’in parƧalarını okumaları gibi ƶyle kutsal bir gizlilik iƧinde okudum. Gazete bize yasak olduğundan gazetenin adını bile unutmuşum. Yazılı bir şeye ƶylesine hasrettim.

O güne kadar benim adım tespit edilmemişti. Bir deftere yazılmamıştı. İşte falan oğlu filan, şu tarihte geldi, şu gün gƶzaltına alındı gibi… Bƶyle bir işlem yapılmamıştı. Yani ben orada ƶlseydim nasıl bir tutanak hazırlayacaklardı? Bilemiyorum. Bunu nasıl aƧıklayacaklardı aileme? Ɩyle bir kimsesizlik, sahipsizlik iƧindeydim. Üstelik de Ƨok hastaydım. Boğazım sürekli kanıyordu. Fuzuli’nin dediği gibi: “Ne yanar kimse bana ateşi dilden ƶzge/ Ne aƧar kimse kapım bad-ı sabadan gayrı.”

Benim orada bad-ı saba bile olamazdı. Çünkü kapalı bir yer, zencirli. Adı üstünde hücre… Ancak bir somya sığıyor. Onun da ƶnünde otuz santimetre bir boşluk ya var, ya yok… Ve duvarlar. Duvarlarda kan lekeleri… Tahtakurusu lekeleri… Bunların arasında da isimler. O isimlerin pek Ƨoğuyla sonradan Harbiye Cezaevi’nde tanıştım. Onların Ƨoğu ağabeyim oldu, arkadaşım oldu. Hepsi de bana onur verdiler.

Kimi orada yarım saat kalmış, kimi beş-altı saat. Benim gibi devamlı kalan yok. Beni alırlarken o zamanki Şube Müdürü Ahmet Topaloğlu bir de espri yaptı: “Hemşerime iyi bir yer verin.” İşte iyi bir yer de buymuş… (…) 

‘Mahsus mahĆ¢l’deyiz. Bunu bir hile olarak düşünmüşler. Ben mahsus mahĆ¢lde, yani gƶzaltında 15 günden fazla tutulamazmışım. Ama Ƨoğumuz aylarca kaldık. Zaten mahkemede de bir itirazı, hak aramayı ƶnlemek iƧin “mahsus mahĆ¢l” diyorlar. Yani Sansaryan Hanı’nın hücreleri…

Şunu anlatayım. Benim onurum kimsesizliğimden dolayı. Gece. Bir kanepede, bir MehmetƧik kolunda tüfeğiyle uyuyor. Bu Ƨocuk buradan sağ Ƨıkmaz, diyor. Belki de ƶlümümü bekliyorlar. Ateşim sanıyorum 39-40’ı bulmuş. Haftalardır ƶyle yatıyorum. Ağzım kuruyor. Kanamam sürüyor. Boğazımda damar Ƨatlaması var. Ama “sevda bu” derler ya… İşte o sevda…

Tuvalete çıkayım dedim. Bir de su içeyim. Kapı dışarıdan açılıyor tabiatıyla. Sürgülü. Tıklatıyoruz. Orada bir delik var, onu açıp bakıyorlar.

Kapıya elimi dokunur dokunmaz kapı olduğu gibi yıkıldı. O kanepede tüfeğiyle uyuyan asker var ya, onun üzerine yıkıldı. Benim o kapıyı yüklenip yıkmamın imkânı yok. Bir mukavvayı yırtacak kadar fizik gücüm kalmamış. O kadar hâlsizim. Erimişim. Bütün kaslarım erimiş. Açlığa alışmışım, canım hiçbir şey istemiyor.

O Ƨocuğu, o MehmetƧiği gƶrdüm. Ƈok utandım. Gƶzleri yuvalarından fırlamış. Bir patırtıdır koptu. 7 numaranın kapısının kapandığını duydum. Fısıltılar, bağırtılar geliyordu daha ƶnce. Sonra bunun olmadığı, bu sesleri hastalığımdan dolayı duyduğum anlaşıldı. Gƶzlerimi hastanede aƧmışım… 

Hastanede beni bağladılar. Yatıştırdılar. Şefkatle davrandılar. Ɩnce ameliyat etmişler. Doktora bağırtıları, sesleri anlattım. “Arkadaşlarımın seslerini duydum” dedim. Tabi bunların hiƧbiri olmamış.

İnsanın bazı organları Ƨalışmayınca ƶteki organlar Ƨok Ƨalışıyor. Hücrede gƶzümüz hiƧ Ƨalışmazdı. HiƧbir şeyi gƶrmezdik. Ƈok kısık, karanlığa yakın bir ışık vardı. İşte o zaman kulak Ƨalışıyordu. Kulakla algılıyordun. Ve insan kendi kendisiyle konuşmaya başlıyor.”[33]

* * *

Evet, antikomünizm zehri, bu ülkenin toplumsal, kültürel, entelektüel, estetik yaşamına Ƨok şey kaybettirdi. Düşünsel iklimi Ƨoraklaştırdı; dili kabalaştırdı, vülgerleştirdi, ilkelleştirdi. Ortalama bilinci Ƨok gerilere Ƨekip hamasete, korkuya, nefrete teslim etti. Vicdanları boğdu… Ve bu coğrafyanın “en iyileri”nin, devrimci genƧlerin, emekƧilerin, aydınların yaşamlarını kuşaklar boyu zindan etti…

Bu zehrin “panzehri” ise, yine “bizim ozanlarımız”ın dupduru, apaydınlık dizelerindedir:

“Daha gün o gün değil, derlenip dürülmesin bayraklar.

Dinleyin, duyduğunuz çakalların ulumasıdır.

Safları sıklaştırın çocuklar,

bu kavga faşizme karşı, bu kavga hürriyet kavgasıdır…” (NĆ¢zım Hikmet)

Ve:

“Ɩyle yıkma kendini,

Ɩyle mahzun, ƶyle garip...

Nerede olursan ol,

İçerde, dışarda, derste, sırada,

Yürü üstüne - üstüne,

Tükür yüzüne celladın,

FırsatƧının, fesatƧının, hayının...

Dayan kitap ile

Dayan iş ile.

Tırnak ile, diş ile,

Umut ile, sevda ile, düş ile

Dayan rüsva etme beni.” (Ahmet Arif)

 

14 Mayıs 2022 11:22:00, İstanbul

 

N O T L A R

[*] KaldıraƧ Dergisi, No:251, Haziran 2022…

[1] Ahmet Arif

[2] Onur Caymaz, “İşte AKP’nin NĆ¢zım Hikmet Sicili”, Odatv, 3 Haziran 2014, https://odatv4.com/analiz/iste-akpnin-NĆ¢zım-hikmet-sicili-0306141200-59651

[3] Mehmet Raşit Küçükkürtül ve Mehmet Yaşar, “Soğuk Savaş Dƶneminde Taşrada Ƈıkan Komünizm Aleyhtarı Kitaplar”, Uluslararası Stratejik Boyut Dergisi 2021; 1(1), s.38.

[4] Cangül Ɩrnek, “II. Dünya Savaşı Yıllarında Türkiye’de Anti-Komünizm”, https://haber.sol.org.tr/gelenek/ii-dunya-savasi-yillarinda-turkiyede-anti-komunizm-7685

[5] Sami Yılmaz, İkinci Dünya Savaşı Sonrası Türkiye’de Sovyetler Birliği ve Komünizm Algısının Toplum ve Kurumların BiƧimlenişindeki Etkisi, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kamu Yƶnetimi Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, 2010.

[6] Nihal Atsız, Komünist Don Kişotu, Proleter Burjuva Nâzım Hikmetof Yoldaşa, (1935) https://huseyinnihalatsiz.com/makale/komunist-donkisotu-proleter-burjuva-gospodin-Nâzım-hikmetof-yoldasa/

[7] Nihal Atsız, a.y.

[8] Abdülazim Şimşek, Türkiye’de Antikomünist Faaliyetler: Propaganda AraƧları, Teşekküler ve Portreler (1945-1971). Doktora tezi. Ankara Üniversitesi, Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü, 2018, s.274.

[9] Akt.: Barış Ɩzkul, “Mehmet Kaplan: Şiir Eleştirisinde Anti-Komünizm ve MilliyetƧilik”, 28 Şubat 2021, https://birikimdergisi.com/haftalik/10503/mehmet-kaplan-siir-elestirisinde-anti-komunizm-ve-milliyetcilik

[10] Onur Caymaz, “İşte AKP’nin NĆ¢zım Hikmet Sicili”, Odatv, 3 Haziran 2014, https://odatv4.com/analiz/iste-akpnin-NĆ¢zım-hikmet-sicili-0306141200-59651

[11] Cangül Ɩrnek, “II. Dünya Savaşı Yıllarında Türkiye’de Anti-Komünizm”, https://haber.sol.org.tr/gelenek/ii-dunya-savasi-yillarinda-turkiyede-anti-komunizm-7685

[12] Ulaş Başar Gezgin, “En Büyük Tehlike: IrkƧılık Broşürü Üstüne”, Biamag, 1 Nisan 2017, https://m.bianet.org/biamag/tarih/185024-en-buyuk-tehlike-irkcilik-brosuru-ustune

[13] Bƶylelikle, daha ƶrneğin, “Sovyet Ordularının aƧık üstünlüğe sahip olduğu 1944 yılı başlarında Hitler’in, Sovyetler Birliği’ni ‘iki bin yıllık Avrupa uygarlığı iƧin tehdit’ olarak yorumlayan nutku Cumhuriyet gazetesinde, haber formatında, neredeyse bütünüyle yayınlanıyordu.” (Bkz. Sami Yılmaz, agy. s.46)

[14] Şimşek, agy. s.31, dn. 108.

[15] Şimşek, ay, s.61.

[16] İrfan KarakoƧ, “NĆ¢zım Hikmet Devlet Arşivlerinde”, Kitap-lık, sayı 188, 2014, s.92.

[17] Şimşek, ay, s.121.

[18] “Türkiye’de anti-komünizmin iki ana damarından biri milliyetƧilikse diğeri de İslĆ¢mcılık/ MuhafazakĆ¢rlıktır. (…) ABD’de toplumun dine verdiği ƶneme, kiliselere gƶsterilen ilgiye, devletin dine referans veren politikalarına ilişkin ƶrnekler İslĆ¢mcı yayınlarda kendine yer bulmuş ve Batı’da güçlü dost ABD’nin karşısında, kuzeydeki “kadim” düşman Hıristiyan azınlıkların himayecisi olarak değil; “Allahsız komünizm”in ana yurdu Rusya olarak yer almaya başlamıştır.” (Enes Bahadır Kızak, “Soğuk Savaş Ortamında Anti-komünizm ve Peyami Safa”, 19 Mayıs Sosyal Bilimler Dergisi, 2021, c. 2, sayı 3, s.655.)

[19] Şimşek, ay, s.135.

[20] Şimşek, ay, s.141.

[21] NĆ¢zım Hikmet’in SSCB’ne gidişinin ertesinde dünya basınında yer alan fotoğraflarından biri, Cumhuriyet gazetesinin 12 Temmuz 1951 tarihli nüshasında şu ibareyle basılacaktır: “Kendi tabiriyle Stalin’in yarattığı NĆ¢zım Hikmet, Moskova’ya varınca hepimizin nefretle okuduğumuz mahut beyanatı verdi. Kızıl propagandası plağa aldırdığı bu demeƧten bol bol istifade etmeye Ƨalıştı. Nihayet onlar da rahat ettiler, biz de rahata kavuştuk derken, bu sefer resim faslı başladı. Sovyetler, NĆ¢zım Hikmet’in Moskova’da aldırdıkları boy boy, şekil şekil resimlerini bütün dünya fotoğraf ajanslarına dağıtmaya başladılar. Yukarda gƶrdüğünüz resim, bunlardan biridir. Bu fotoğrafı sütunlarımıza geƧirirken şair Eşref’in Abdülhamid’e yaptığı tavsiye aklımıza geliyor. Bu tavsiye ‘Resmini teksir edip dağıt ki millet doya doya yüzüne tükürsün’ mealindedir. Biz de yukarıdaki resmi NĆ¢zım hesabına aynı gaye ile basmış bulunuyoruz.” (Fatih Aydın, “Cennetini Kaybetmeyen Şairimize Dair”, Ürün Sosyalist Dergi, İnternet Gazetesi, sayı 9, https://www.urundergisi.com/makaleler.php?ID=124)

[22] Şimşek, ay, s.58.

[23] Onur Caymaz, 2014, ay.

[24] Şimşek, ay. 238

[25] “(Komünizm) aile, meşru evlat, servet, mal mülk istemez, edep ve haya perdesini bir anda yıkar.” (Asrın Dini Müslümanlık, “İslĆ¢miyet ve Bağdaşmadığı İdeolojiler: Komünizm,” Yıl:1, Sayı:2-3, Haziran- Temmuz 1961, s.10.)

[26] Bu konuda ƶzellikle “Siyonizmle Mücadele Derneği” kurucusu Kemal Fedai Coşkuner’in Ƨıkarttığı Fedai dergisi, zengin bir kaynak oluşturur. Bkz. Pınar Tokaş, Fedai Dergisinde Komünizm, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi, SBE, Tarih A.B.D., Y. Lisans Tezi, 2018.

[27] İslĆ¢mcı antikomünist kalem Nevzat Mat’a gƶre bu husumet, karşılıklıdır. Yalnızca komünistler “din/İslĆ¢m düşmanı” olmakla kalmaz, aynı zamanda “Allah ve resulü de komünistleri insan olarak kabul etmez, onları hayvan olarak gƶrür.” (Nevzat Mat, İnsanlık Düşmanı Komünizm’in Maskesi Sosyalizm’dir, Kardeş Matbaası, Ankara, 1973, s.21)

[28] “NazarĆ® Komünizmde Ƨocuk, mal ve kadın gibi toplumun müşterek malıdır. Komünizm ana babanın Ƨocuğuna velĆ® ve sahip olma, evlĆ¢dına tahsil ve terbiye verme, dinĆ® telkin ve öğretme hakkını tanımaz. Ƈocuk küçük yaşta ailenin elinden alınır. Devlet müesseselerinde bir devlet malı olarak Komünist prensiplere gƶre yetiştirilir. Komünist rejimlerde kadın ve erkek gibi mecburi Ƨalışmak zorunda bırakıldığı iƧin işe giden anne, bebeğini zaruri olarak Ƨocuk bakım yuvalarına terketmektedirler. Ƈocuklar bu kreşlerde anne şefkatinden mahrum olarak büyütülmektedir. (…) Bundan maksat Allah’sız ve dinsiz, uƧkuruna düşkün, maddĆ® Ƨıkardan başka bir umde tanımayan bir nesil yetiştirmektir.” (Fehmi Cumalioğlu, “İslĆ¢m Komünizm’in Panzehiridir”, Diyanet Dergi, https://dergi.diyanet.gov.tr/makaledetay.php?ID=33042.

[29] İlginƧtir ki, İslĆ¢mcısı olsun, Türkçüsü olsun, tüm antikomünist cephe, “Amerikan hayranlığı”nda birleşiyordu. Kızıl Tehlike başlıklı kitabın yazarı Tekin Erer, Son Havadis, üniversite genƧliğinin 6. Filo’yu protestoya hazırlandığı günlerde, Kanlı Pazar’dan hemen ƶnceki Son Havadis gazetesindeki “Dost filo, Hoş geldin” başlıklı yazısında şöyle diyordu: “Amerikan 6. Filosu, Sovyetlere karşı Türk karasularını koruyacak, bizim yanımızda seve seve Ƨarpışacak, can verecek filodur. Sovyetler boş durmuyorlar, el altından para dağıtarak satın aldıkları bazı adamları ortalığa salıveriyor, bunları 6. Filo aleyhine kışkırtıyorlar.” (Beyza Kural, “Kanlı Pazar’dan Ɩnce Gazeteler, Biamag, 16 Şubat 2013, https://m.bianet.org/biamag/print/144384-kanli-pazardan-once-gazeteler)

[30] https://turkcutoplumcu.org/content/view/1598/139/

[31] https://www.facebook.com/ulkucugd/posts/831208980353099?_rdr

[32] https://www.haber7.com/guncel/haber/23168-ulkucu-bombacidan-itiraflar

[33] Refik Durbaş, “Ahmet Arif anlatıyor: ‘Bana günde bir Ƨeyrek ekmek veriyorlardı’, 30.06.2011, https://www.cafrande.org/ahmed-arif-anlatiyor-bana-gunde-bir-ceyrek-ekmek-veriyorlardi/


Yorum Ekle

BLOGGER

|/fa-clock-o/ Başlıklar$type=list-tab$c=5$date=1$au=0$page=1$sn=1

/fa-star-o/ Ɩne Cıkanlar$type=list-tab

/fa-comments/ Yorumlar$type=list-tab$com=0$c=5$src=recent-comments$pages=1

/fa-history/ Arşivden $type=list-tab$source=random-posts$author=0$c=5

/fa-users/ TAKIP ET

Ad

“HOŞGƖRÜDEN EŞİTLİĞE: TÜRKLERLE ERMENİLER ARASINDAKİ GƜƇ İLİŞKİLERİNİ BİR SİVİL HAKLAR MODELİ ARACILIĞIYLA DEĞİŞTİRMEK,1,“KOBANÊ’NİN ‘BİZ’İMLE NE ALƂKƂSI VAR?,1,“NEFRET SUƇLARI” VE “ZEHİRLİ KAN” ÜZERİNE,1,1 MAYIS 2015’DE İSTİKAMET(İMİZ) -2014’TE OLDUĞU GİBİ!- TAKSİM,1,1 MAYIS 2016 DERS(LER)İ,1,1 MAYIS’A GİDERKEN: AKP KADINLAR İƇİN NE YAPTI,1,1 mayis,16,100. YAŞINDA EKİM DEVRİMİ’NİN ANIMSATTIKLARI,1,100’E 1 KALA ERMENİ GERƇEĞİNİN TOPOĞRAFYASI,1,12 eylul,4,12 EYLÜL 2010 SONRASI,1,12 EYLÜL KİME KARŞIYDI?,1,12 EYLÜL YARGILANDI… MI?,1,12 EYLÜL’Ü YARGILAMAK...,1,1915- HRANT VE ADALET,1,1968’İN 50. YILINDA SARI YELEKLİLER,1,2013,1,2014,1,2014 İƇİN 2013’ÜN 1 MAYIS DERSLERİ,1,2015,1,2015 1 MAYIS’INDAN 2016’YA YİNE YENİDEN ISRARLA TAKSİM,1,2016,1,2018,1,2019: YERKÜREDE VE COĞRAFYAMIZDA Ä°ÅžĆ‡Ä° SINIFI(MIZ),1,23 NİSAN BİTTİ ‘KUTLU DOĞUM’ VERELİM,1,24 HAZİRAN SEƇİM(LER)İ VE TAVIR(IMIZ),1,7 HAZİRAN 2015 SEƇİMLERİ’NE DAİR -GEREKƇELİ- TAVRIMIZ,1,7 HAZİRAN’DAN 1 KASIM’A HDP NOTLARI,1,8 mart,3,A-UTOPYA’YA UNUTULMAZ BİR YOLCULUK,1,abd,1,ABD EMPERYALİZMİ VE VENEZÜELLA 2019,1,AƇIK SƖZLÜ OLMAK İYİDİR (7 HAZİRAN SONRASINA DAİR DEĞERLENDİRME),1,ADALET: ANTROPOLOJİK BİR BAKIŞ,1,afis,1,AFRİN (VE SURİYE’N)İN ƖTESİDİR,1,AFRİN (VE SURİYE),1,AKADEMİNİN ƖZGÜRLƜĞƜ İƇİN,1,akademisyen,2,AKADEMİSYEN SORUMLULUĞU,1,AKLIMIZDA TAŞIYORUZ SİZLERİ,1,akp,37,AKP İKTİDARI VE GÜNDELİK HAYATIN İSLƂMİLEŞTİRİLMESİ,1,AKP İSLƂM FAŞİZM ve KADINLAR,1,akp.kriz,1,AKP’NİN ‘KÜLTÜR POLİTİKALARI’?,1,AKP’NİN “DERİN DEVLET”İ,1,AKP’NİN “KINDER KUCHE KIRCHE”Sİ,1,AKP’NİN “MUHAFAZAKƂR”LIĞI NEYE DENK DĆœÅžER,1,AKP’NİN “ORGANİK AYDINLARI” VE HAZİRAN KALKIŞMASI,1,AKP’NİN BAŞKAN”LIĞI,1,AKP’NİN EĞİTİM SİSTEMİ Mİ DEDİNİZ,1,AKP’NİN EĞİTİM SİSTEMİ: MİLLİYETƇİ MANEVİYATƇI VE PİYASACI,1,AKP’NİN EĞİTİM SİSTEMİYLE İMTİHANI,1,AKP’NİN KADINLARA KARŞI SAVAŞI: MADAM GİBİ ƖLMEK,1,AKP’NİN MUHAFAZAKƂRLIĞI İSLƂMCILIĞI NEOLİBERALİZMİ VE KADINLAR,1,aktuel,4,aktüel,3,ALEVƎLİK VE SINIF MÜCADELESİ: KÜLTÜR VE EKONOMİ POLİTİK,1,aleviler,1,amerika,3,ANADOLU’NUN “YA BASTA”SI,1,antropoloji,10,ANTROPOLOJİ: NASIL VE NİƇİN,1,arkeoloji,1,ARSIV,1,ATAERKİ” ÜZERİNE,1,ATAERKİL PAZARLIK BOZULDU,1,AVM’LER,1,AVRUPA BİRLİĞİ: ƇOKKÜLTÜRCÜLƜĞƜN “KRİZİ”,1,aydinlar,9,aydinlar devrimciler,32,AYŞE ƖĞRETMEN “DAVA”SININ ANIMSATTIĞI,1,Barış Bildirimi metni,1,baris,9,basin,3,BAŞKALDIRIDIR MİZAH YA DA HİƇ!,1,BE ZİMAN JƎYAN NA BE,1,BEJDAR’IN TUTSAK ALINAMAYAN ŞİİRLERİ,1,BEKLE BİZİ -YENİDEN- TAKSİM,1,BELLEKLE GELECEĞİN KARŞILAŞMASI,1,bilim,3,BİR “ELEŞTİRİ”YE KISA KENAR NOTLARI,1,BİR “İMKƂNSIZ AŞK” HİKƂYESİ: “AKADEMİ VE ƖZGÜRLÜK,1,BİR “PRAKSİS ANTROPOLOJİSİ” İƇİN,1,BİR AYDIN(LIK) HƂLİ FİKRET BAŞKAYA,1,BİR DAHA ASLA DİYEBİLMEK İƇİN: GƖZALTINDA KAYIPLAR,1,BİR İKTİDAR (YENİDEN-)ÜRETME ARACI OLARAK MOBBİNG[*],1,BİR İKTİDAR ARACI OLARAK KORKU,1,BİR KEZ DAHA “TERƖR” MÜ,1,BİR KİMLİK SİYASETİ OLARAK MİLLİYETƇİLİK VE IRKƇILIK,1,BİR MİLAT: REFERANDUM VE SONRASI,1,BİYOLOJİ KADER Mİ? ya da “FITRAT”A DAİR,1,BİZİM DELİLERİMİZ,1,BM DB VE IMF’NIN DILINDE KADIN YOKSULLUĞU,1,bƶlge,3,BU 12 EYLÜL REJİMİ… BURADAN ƇIKIŞ YOK,1,BU NE ŞİDDET BU CELƂL? (YA DA “GULYABANİ” KİM),1,BUGÜN ADNAN YÜCEL KONUŞACAĞIZ,1,CELLATLARIN DƖKTÜKLERİ KAN,1,cevre,15,CHARLIE HEBDO’YA SALDIRI TE’VİLLERİ VE TAVRIMIZ,1,chd,1,cinayetler,13,CUJUS REGIO EJUS RELIGIO,1,CUMHURBAŞKANLIĞI SİSTEMİ VEYA BU KADAR YETKİYİ BABANIZA VERİR MİYDİNİZ,1,Ƈile'nin Antropolojisi: Bir Anı Bir Gƶzlem ve Bir Tahlil Girişimi,1,ƇOCUKLAR ƖLMESİN DEMEK TERƖR SUƇU MU,1,ƇOCUKLARININ ETİYLE BESLENEN ÜLKE,1,ƇƖZÜMÜN SOSYO-EKONOMİK YANI,1,DAĞLAR ERİRSE – ZEVEBƂN,1,DAİMA YAŞAYACAKTIR İSMİYLE MÜSEMMA YAŞAR KEMAL,1,DARBE GİRİŞİMİ VE SONRASI,1,dava,13,davalar,1,DELİ DUMRUL’UN “KENTSEL DƖNĆœÅžĆœM”Ü ya da YOLSUZLUK RANTIN İKİZ KARDEŞİDİR,1,DEMİRİN TUNCUNA İNSANIN...,1,demokrasi,4,DEMOKRATİKLEŞ-ME PAKETİ,1,dersim,2,devlet,12,DEVLETİN ERKEKLERİ YA DA KADINA ŞİDDET NASIL ƖNLENMEZ,1,DEVLETİN KÜRTAJI: ROBOSKƎ,1,DEVLETLƛLAR,1,devrim,11,DİĞERLERİ VE KENT HAKLARI…[*],1,dinler,7,DİNLER İSLƂM VE KADIN BEDENİ,1,dinleti,1,DİRENEN DAMAR[*] ƇƜRÜMEYEN,1,direnis,3,dunya,6,dünya,63,düsünce ƶzgürlügü,2,EGEMENLERİN “PYRRHUS ZAFERİ”: F-TİPİ,1,egitim,12,EKİM DEVRİMİ SOSYALİZM KADINLARIN KURTULUŞU,1,ekoloji,10,ekonomi,7,elestiri,1,ELEŞTİRİ HAYATTIR; YAŞATIR,1,emek,19,emekciler,3,EMEKƇİLER İŞSİZLER YOKSULLAR NEREDE,1,emperyalizm,9,EMPERYALİZM- T. “C” VE AFRİN,1,enternasyonalizm,1,ENTERNASYONALİZM ÜZERİNE NOTLAR,1,ERCAN BİNAY’DAN (BAFRA T TİPİ) MEKTUP VAR: ABDULLAH KALAY’A ƖZGÜRLÜK,1,ermeniler,4,ESKİ(MEYEN)/ YENİ TÜRKİYE”DE BARIŞ (MI),1,etnoloji,2,EVET ƇIKSA DA “HAYIR”,1,EVLAT YOLDAŞ,1,fasizm,7,FAŞİZM VE KADINLAR,1,felsefe,2,feminist,1,FİDEL İƇİN SANCAĞI YARIYA İNDİRMEYİN DAHA DA YÜKSELTİN,1,FRIEDRICH ENGELS VE AİLENİN,1,genclik,3,GERƇEKTEN DE NEDİR TERƖR,1,GƖBEKLİTEPE BİZE NEYİ ANLATIYOR,1,güncel,9,gündem,12,GÜNDEM’E DÜNE VE BUGÜNE DAİR,1,HAFIZASINI YİTİRMEYEN “DERSİM’E AĞIT,1,hakkinda,1,HƂL ÜLKEYİ KUTUPLAŞTIRIYOR,1,HƂL VE GİDİŞ(İMİZ),1,HANGİMİZ ƖZGÜRÜZ Kİ,1,hareketler,2,Hasta Tutsak Abdullah Kalay 2. Heyet Raporuna Rağmen Tahliye Edilmiyor!‏‏,1,HAVADIR SUDUR ATEŞTİR YANİ HAYATTIR GRUP YORUM,1,hayat,1,HER GÜN DƖRT Ä°ÅžĆ‡Ä° BEŞ KADIN,1,HER KƖYDE BİR “KƖPEK” VARDIR,1,HİƇLEŞTİRİLME KAYGISINDAN ƖFKEYE SARI YELEKLİLER,1,HRANT,1,hrant dink,4,hrant dink'in katline 2015 perspektifinden bakmak,1,hukuk adalet,35,IŞILTILI VE “TEHLİKELİ” BİR KADIN: SUAT DERVİŞ,1,IŞİD VE İSLƂMCI “FEMİNİSTLER”,1,ibrahim kaypakkaya,1,İFADE ƖZGÜR(LƜĞƜ) MÜ,1,İFADE ƖZGÜRLƜĞƜ VAZGEƇİLEMEZ ƖNCELİKLİ DEĞERDİR,1,iktidar,10,iletisim,2,inanc,7,insan haklari,1,isci-sendika,12,islam,14,islam.ortadogu,1,İSLƂMCI-MUHAFAZAKƂRIN ZİHİN HARİTASINDA BİR GEZİNTİ: “NASIL BİR KADIN(LIK),1,İSTANBUL SEƇİMİ - BİR DEĞERLENDİRME,1,isyan,15,Ä°ÅžĆ‡Ä° SINIFI 2017 1 MAYIS(’IMIZ) VE KATLİAMIN 40. YILINDA TAKSİM,1,Ä°ÅžĆ‡Ä° SINIFININ KADINLAŞMASI,1,İTİRAZ VE ELEŞTİRİ “HAZIROL”DA DURMAZ,1,İYİ Kİ YAŞADILAR İYİ Kİ YAZDILAR,1,KADIN(LAR) VE DEVRİM(LER),1,KADINLAR KAPİTALİZM FAŞİZM VE AKP,1,KADINLAR GERƇEKTEN DE “SINIFLAR-ÜSTÜ” MÜ,1,KADINLAR İƇİN OLABİLECEK EN KƖTÜ ALAŞIMIN ORTASINDAYIZ,1,KADINLARA KENTLERE GECELERE DAİR,1,KADINLARIN KURTULUŞU: MARKSİZM’SİZ OLUR MU,1,kadin,64,kadinlar,11,KALBİM(İZ) CİZRE’DEDİR,1,kapitalizm,26,KAPİTALİZM KÜLTÜR DİRENİŞ,1,KAPİTALİZMİN KENDİNİ İMHASI: NEOLİBERALİZM,1,kart,1,katlamlar,1,katliamlar,8,KELLE FIYATINA HÜRRIYET ESIRLIK BEDAVA,1,KENTİ (YOKSULLARINDAN) TEMİZLEMEK,1,KEŞFEDİLMEMİŞ GELECEĞİN BİƇİMLENMESİ İƇİNDİ SAMİR AMİN,1,kitap,35,KOBANÊ BİZİMDİR BİZ KOBANÊ’YİZ,1,KOLEKTİF BİR DEVLET CİNAYETİ: HRANT DİNK,1,komünizm,6,kriz,57,KRİZ SAVAŞ VE Ä°ÅžĆ‡Ä° SINIFI ÜZERİNE GƖRĆœÅžLER,1,KRİZDEN İNSAN MANZARALARI[*],1,KÜLTÜR “YERLİ VE MİLLİ” MİDİR?YA DA NEDİR,1,kültür sanat,30,KÜRESEL KÜLTÜR” MÜ,1,kürt sorunu,1,laiklik,1,LAİKLİK Mİ HANGİSİ,1,latin amerika,13,LATİN AMERİKA: SAĞIN GERİ DƖNĆœÅžĆœ - 1/ BREZİLYA ƖRNEĞİ,1,LATİN AMERİKA: SAĞIN GERİ DƖNĆœÅžĆœ-2/ PARAGUAY: “TEKNİK DARBE,1,LATİN AMERİKA’DA BARIŞ SÜREƇLERİ,1,LATİN AMERİKA’DAN “BARIŞ SÜREƇLERİ”: EL SALVADOR ƖRNEĞİ,1,LATİN AMERİKA’NIN DESAPARECIDO’LARI,1,leninizm,4,LÜZUM” ÜZERE: BİR KEZ DAHA İSTANBUL SEƇİMİ,1,MAĞLUP MU DENİR ŞİMDİ ONLARA?,1,MARKSİST-LENİNİST ROMAN YAZARI : VEDAT TÜRKALİ,1,marksizm,6,MARKSİZM + V. İ. LENİN = EKİM DEVRİMİ (NOTLARI),1,MARKSİZM AİLE AŞK CİNSELLİK ÜZERİNE SƖYLEŞİ,1,MARKSİZM VE KADIN ÜZERİNE,1,Marksizm ve Kadın: Emek Aşk Aile,3,MARKSİZM VE KADINLARIN KURTULUŞU,1,MARX’IN DĆœÅžĆœNCE DÜNYASINA BİR SEYAHAT: ETNOLOJİ DEFTERLERİ,1,MARX’TAN ƖĞRENEN BİR ƇUKUROVALI: OKTAY ETİMAN,1,MASKELİ FAŞİZM: “POPÜLİST AŞIRI SAĞ,1,medya,1,MEVTAYI İYİ BİLMEZDİK,1,milliyetci,2,mizah,2,MURAT’IN DĆœÅžĆœ LAMBORGHİNİLER VE DÜNYAYI DEĞİŞTİREBİLMEK,1,mücadele,17,MÜCADELE BOYU BİR YAŞAM: SCHAFIK JORGE HANDAL,1,MÜCADELEYE DEVAM”[1] “BU DAHA BAŞLANGIƇ,1,NE OLDU O “İMTİYAZSIZ SINIFSIZ KAYNAŞMIŞ KİTLE”YE,1,NEO-FAŞİZM(LER) “FEMİNİST” Mİ,1,NEO-LİBERAL TÜRKİYE’DE MUHAFAZAKƂRLAŞMA/ DĆœÅžKÜNLEŞME DİYALEKTİĞİ,1,NEO-LİBERAL TÜRKİYE’NİN “EN ALTTAKİLER”İ: Ä°ÅžĆ‡Ä° SINIFI KÜRTLEŞİRKEN,1,neoliberal,12,newroz,1,NİCE ONYILLARA ‘YENİKAPI’LI YOLDAŞLAR,1,O GÜN BU ÜLKEDE. O GÜN O ALANDA,1,OĞLUM(UZ) ƖLÜMSÜZDÜR,1,ohal,4,OKTAY AĞABEY(İMİZ,1,ONLAR ƇALIP ƇIRPTIKƇA BİZ YOKSULLAŞIYORUZ,1,ORƇUN,1,ortadogu,10,ORTADOĞU’DA BİR KARABASAN: IŞİD,1,OSMANLI’YI “İHYA” ETMEK: AKP’NİN TƖRENLERİ,1,OTUZƜƇ KOR DĆœÅžTÜ YÜREĞİMİZE…,1,ƖFKELENİNCE ƇOK GÜZEL OLUYORSUN TÜRKİYE,1,ƖFORİNİN ORTASINDA,1,ƖĞRETTİKLERİ HATIRLATTIKLARIYLA GREİF DİRENİŞİ,1,ƖLÜMSÜZ ABİ(MİZ) OKTAY ETİMAN,1,ƖRGÜTLÜ MÜCADELE ETİĞİ VE SOSYALİST DEMOKRAS,1,ƶteki,29,ƖZEL MÜLKİYETİN DEVLETİN KƖKENİ ÜZERİNE,1,ƖZERKLİKƇİ ANAYASA SONRASINDA BOLİVYA DERSLERİ,1,ƖZGECAN’IN KATLİNİN AKP’YLE NE İLGİSİ VAR,1,ƶzgeƧmis,1,ƶzgürlük,5,panel,3,PARANOYA VE MEGALOMANİNİN (“YENİ”) REJİMİ,1,PARİS KATLİAMI “BARIŞ SÜRECİ” VE HESAPLAŞMA,1,politika,13,POPÜLER KÜLTÜRE ELEŞTİREL BAKIŞLAR - KISA BİR TARİHƇE,1,postmodernizm,1,protesto,2,RECEP’İN TÜRKÜ(/ŞİİR)LERİ,1,referandum,3,rejim,1,roboski,1,ROBOSKİ’NİN KANAYAN KARANFİLİ,1,rƶportaj,12,SAHİ “VESAYET (REJİMİ)” KALKTI MI,1,SAHİCİ OLMAK,1,savas,4,savas-baris,1,SAVAŞ ŞIDDET ÜZERINE EKONOMI-POLITIK VE ANTROPOLOJIK NOTLAR,1,SAYGI VE HAYRANLIKLA ƇHD GENEL KURULU’NA,1,secim,18,secimler,4,seƧim,5,SEƇİMLERİN SONRASINDA,1,seminer,1,sempozyum,1,SEN ƇƜRÜMENİN RESMİNİ ƇİZEBİLİR MİSİN ABİDİN?YA DA MEMLEKETTEN EĞİTİM MANZARALARI,1,SEN MİSİN “BARIŞ” DİYEN,1,sibel ƶzbudun,1,sinifsal bakis,11,SİVAS KATLİAMI O GÜN ORADA BİTMEDİ,1,siyonizm,4,SİYONİZM ANTİ-SEMİTİZM VE BİR “MUGALATA” ÜZERİNE,1,SOMA “SON” OLSUN; AMA DEĞİL,1,sosyal bilimler,4,SOSYAL BİLİMLER: BİR ŞEY YAPMALI,1,sosyalizm,14,SOYKIRIM ÜZERİNE RESMƎ SƖYLEMLER ya da T.C. SOYKIRIMI NEDEN TANIMALIDIR,1,SOYKIRIMA TANIKLIK(LAR),1,soykirim,2,sƶylesi,1,sƶyleşi,2,SƖYLEŞİ: OKURYAZARLIK ÜZERİNE,1,suriye,2,SURUƇ’UN İŞARET ETTİĞİ,1,SUSMA SUSTUKƇA SIRA SANA MUTLAKA GELECEK,1,SUSMA! SUSTUKƇA SIRA SANA GELECEK,1,SUYUN DELİ DUMRULLARI: ƖZELLEŞTİRMELER,1,SÜREKLİLEŞTİRİLEN OHAL VE,1,ŞİDDET Mİ MEŞRUİYET YİTİMİ Mİ,1,ŞİDDET NEDEN KAPİTALİZMİN “OLMAZSA OLMAZI”DIR,1,taksim,3,tanitim,13,TANTALOS’U YARATMAK,1,tarih,19,tck,2,tck301,1,teknoloji,1,temel demirer,17,tercüme,2,terƶr,1,TIMEO HOMINEM UNIUS LIBRI/ TEK KİTAPLI İNSANDAN KORKARIM,1,TOTALİTARYANİZMİ SOKAKTA ALT EDEBİLMEK,1,TOTALİTERLEŞMEYE İHVAN’LAŞMAYA KARŞI,1,TƖREN ULUS-DEVLET İKTİDAR[*],1,Turkey a Beauty When Angry,1,tüketim,1,Türk Akademiası: GerƧekten kadınlar iƧin Bir Cennet mi,1,TÜRK HALKI BARIÅžĆ‡I MI,1,TÜRK(İYE) İSLƂMI’NDA KADIN OLMAK,1,türkiye,85,ULAŞ ULAŞ’TIR,1,UNUTMAYACAĞIZ UNUTTURMAYACAĞIZ: ŞAHİT OL ANKARA GARI,1,UNUTULMAMASI GEREKENLER,1,üniversite,6,ÜNİVERSİTEYİ ƖLDÜRMENİN SEKİZ YOLU (YA DA ÜNİVERSİTE PİYASAYA NASIL ENTEGRE OLUR,1,VAHŞETİN ALTERNATİFİ VAR ELBETTE,1,VAR OLANDAN KOPMAK İƇİN YEREL SEƇİM VE SORU(N)LARI,1,VENEZÜELLA VE EMPERYALİZM KONUSU,1,VESAYET REJİMİ” ƖLDÜ YAŞASIN “İLERİ DEMOKRASİ,1,video,26,VURUN “ƖTEKİ”NE,1,YA SEV YA TERKET: BİR BİAT ARACI OLARAK MOBBİNG,1,YA SOSYALİZM YA BARBARLIK,1,YANIT: OLAN VE GELEN[*],1,YARGI BAĞIMSIZLIĞI” MI DEDİNİZ,1,yasam,22,YENİ TOPLUMSAL HAREKETLER NE KADAR “YENİ”,1,yeni yil,2,YENİ YƖK YASA TASLAĞI ÜZERİNE: PİYASA ÜNİVERSİTEYİ YUTARKEN,1,YENİDEN HAYKIRABİLMEK: “YERİMİZ MUTFAK DEĞİL DÜNYA,1,YERELİ BİRLİKTE YƖNETMEK - NASIL BİR DÜNYA İSTİYORSAK ƖYLE BİR YEREL YƖNETİM,1,YILDIZLARIN GÜNCESİNİ TUTAN ADAM: CENGİZ GÜNDOĞDU,1,yƶk,3,yƶnetim,1,YÜREĞİMİZDE,1,ZAPATİSTALARIN 33. YILI: BİR DEĞERLENDİRME,1,ZEYTİNLİĞİ ZİNDAN YAPAN SİSTEMATİK ZULME DİRENENLER,1,ZİNDAN(LAR)IN TÜRKƇESİ,1,ZORUNLU BİR AƇIKLAMA (II)… VE BİR EKLEME,1,
ltr
item
sibelšŸ‚Ć¶zbudun: ANTİKOMÜNİZM… VE “BİZİM OZANLARIMIZ”[*]
ANTİKOMÜNİZM… VE “BİZİM OZANLARIMIZ”[*]
https://cdn.odatv4.com/images/2016_01/2016_01_08/edebiyattaki-antikomunist-histeri-0801161200_l2.jpg
sibelšŸ‚Ć¶zbudun
https://sibelozbudun.blogspot.com/2022/06/antikomunizm-ve-bizim-ozanlarimiz.html
https://sibelozbudun.blogspot.com/
https://sibelozbudun.blogspot.com/
https://sibelozbudun.blogspot.com/2022/06/antikomunizm-ve-bizim-ozanlarimiz.html
true
1739006321341950428
UTF-8
Loaded All Posts Not found any posts Diger daha fazla Yanıtla Cancel reply Sil Ana Sayfa Sayfa Posta Hepsini Gör BUNA BENZER Etiket Arsiv Ara Bütün Yayinlar İsteğiniz gönderi bulunamadı Ana Sayfaya Dön Sunday Monday Tuesday Wednesday Thursday Friday Saturday Paz Pts Sal Car Per Cum Cmt January February March April May June July August September October November December Oca Sub Mar Nis May Haz Tem Agu Eyl Eki Kas Ara simdi 1 dakika önce $$1$$ minutes ago 1 saat önce $$1$$ hours ago dün $$1$$ days ago $$1$$ weeks ago more than 5 weeks ago Followers Follow THIS CONTENT IS PREMIUM Please share to unlock Copy All Code Select All Code All codes were copied to your clipboard Can not copy the codes / texts, please press [CTRL]+[C] (or CMD+C with Mac) to copy