SİBEL ĆZBUDUN-TEMEL DEMİRER “Unutma ki bu aÅaÄılık dünyadasın. ĆoÄu zaman kƶtülüÄü baÅ tacı edip, iyiliÄi Ƨılgınlık sayan dünyada.” [1] ...
SİBEL ĆZBUDUN-TEMEL DEMİRER
“Unutma ki bu aÅaÄılık dünyadasın.
ĆoÄu zaman kƶtülüÄü baÅ tacı edip,
iyiliÄi Ƨılgınlık sayan dünyada.”[1]
Boris Vian, “BaÄıÅlamanın en iyi yolu, unutmaktır,” demiÅ olabilir; ama biz Susan Sontag’ın, “Anlamak hatırlamaktan daha ƶnemlidir ama anlamak iƧin ƶnce hatırlamak gerekir,” saptamasına deÄer verip, asla unutmayanlardanız.
Unutmak mı? Hayır!
Neden unuttu(ruldu)k? Nasıl unutturdular? Neden hatırla(t)mak istemiyorlar?
Tüm bu ve benzeri soru(n)ların yanıtlarına, hatırlayarak baÅlayabiliriz!
Ancak bunu yaparsak yüzleÅip, durumu(muzu) anlayabiliriz…
* * * * *
İŠbu nedenle ezilenlerin tarihini bilmek “olmazsa olmaz” oluyor…
ĆrneÄin Türk(iye) milliyetƧiliÄinin ekonomi politiÄinin analizi; “Türk(iye) Nüfus MühendisliÄi”ni; Anadolu coÄrafyasından Türk-SünnĆ® İslĆ¢m’dan gayrısının tasfiyesini/ asimilasyonunu; yani KoƧgiri, Pontos, Trakya, Sasun ve Dersim’in hikĆ¢yesini; veya on binlerin katlini/ sürülmesini; milleten Türk ve dinen SünnĆ® İslĆ¢m olmayanın can ve mal güvenliÄinin imhasını hatırla(t)mak gerek…
Kısa bir dƶküm bile Ƨok Åeyi ƶzetliyor!
KoƧgiri’de hükümete ƶzerklik baÅvurusuna ve müzakeresine raÄmen, 1921 Nisan-Mayıs’ta Merkez Ordusunun harekĆ¢tıyla, 1000 kiÅi ƶldürüldü, 100 kiÅi yaralandı, 1623 Kürt hanesiyle 107 kƶy yakıldı-yıkıldı. KoƧgirili Kürt AlevĆ®-KızılbaÅlar ƶldürüldü ve malı-mülkü yaÄmalandı.
Pontos Rumları, KoƧgiri imhası sonrasındaki hedefti. 1921 Haziran’dan Merkez Ordusu ve milis Ƨetelerinin harekĆ¢tıyla, Karadeniz’de on binlerce Rum ƶldürüldü ve kovalandı/ kaƧırtıldı ve bir kısmı canını kurtarmak iƧin SünnĆ® İslĆ¢mlaÅtı. Bƶylece 1461’den beri devam eden İslĆ¢mlaÅtırma süreci, 1922’de TürkleÅtirmeyle tamamlanıyordu.
Trakya’da 1934 Haziran-Temmuz’da Yahudiler, merkezi kararla organize saldırı-yaÄmanın sonucunda Trakya’yı terk etti. Bƶylece 1910’larda temellendirilen Trakya’nın TürkleÅtirilmesi süreci, Rumların ve Ermenilerin ardından Yahudilerin kovalanmasıyla tamamlandı. Oysa, diÄer “harekĆ¢t”lar iƧin ƶne sürülen gerekƧeleri boÅa düÅürecek Åekilde, ortada ne bir “Yahudi isyanı” vardı, ne de “düÅmanla iÅbirliÄi yapıp ‘biz’i arkadan vurma” niyeti…
Sasun’da 1937-1938’deki harekĆ¢tla 834 Sasunlu ile 80 asker-milis ƶldü ve 4.169 Sasunlu sürüldü. 1935’te 13.149 olan Sasun nüfusunun yaklaÅık yüzde 40’ı, askerĆ® harekĆ¢tla imha/tasfiye edildi. Sasun ahĆ¢lisi ƶylesine can derdine düÅmüÅtü ki, kundakta Ƨocuk unutup kaƧtıÄı ve sıÄındıkları maÄarada susuzluktan Ƨocuklarına idrar iƧirdiÄi dahi raporlaÅtırıldı.
Dersim ve Dersimli, 1930’lu yıllarda hem askeri hem Türkçü ideolojik harekĆ¢tın hedefindeydi. Dersimlinin “Dilinin TürkƧeleÅtirilmesi ve dinin de SünnĆ®-İslĆ¢mlaÅtırılması” planı icrasıyla 1 no’lu, 2 no’lu ve 3 no’lu yasak bƶlgesinde on binlercesi ƶldürüldü ya da sürüldü. ResmĆ® aƧıklamalara gƶre 1935’teki nüfusun yüzde 35’i tasfiye edildi. Kırım harekĆ¢tı, 3. Ordu’nun icrasıyla 1938’de yapıldı. Resmen iddia edildiÄi gibi Dersim’de isyan olsaydı, 1938’de 13.160 Dersimli ve 122 asker-milis ƶlür müydü?
Genelkurmay BaÅkanı Orgeneral Nuri Yamut’un 20 Mart 1953 tarihli raporunda “[Dersim’de devletin] harp hükümleri cari”ydi tespiti, resmi gerekƧenin kaleme alınmasıdır. Bu, KoƧgiri’den Dersim’e devletin dĆ¢hili harbiydi.
DĆ¢hili harp maÄduru Hozat-AÄzunikli Haydar Kang’ın TC arÅivindeki dosyası ƶnemli bilgilenme kaynaÄıdır; hatta esasta ‘ne iƧin ne yapıldıÄının’ resmi itiraf belgesidir. Haydar Kang, TBMM BaÅkanlıÄına verdiÄi 26 Eylül 1949 tarihli dilekƧesinde ailesinden 12 ve kƶyünden 170 kiÅinin ƶldürüldüÄünü, yakıldıÄını yazdı:
“Anam Gevher ile üç erkek ve bir kız kardeÅim ve bunların Ƨocuklarından mürekkep 15 nüfustan ibaret efradı ailem iÅ ve güçleriyle meÅguller iken 938 yılı AÄustos ayında bir yüzbaÅı kumandasında kƶye gelen 60 atlıdan ibaret bir müfreze asker, 40 erkek ve 60 kadın ve 70 Ƨocuktan ibaret kƶy halkını elleri, kollarını baÄlayarak makineli tüfek ateÅile ƶldürmüÅler ve cesetlerini de buÄday saplarıyla yakmıÅlardır. Bunlar arasında bulunan 70 yaÅında anam Gevher ile kardeÅim İbrahim[‘in] karısı Sabriye’yi, 5 yaÅında oÄlu Hüseyin’i, 12 yaÅında oÄlu Celal’i, 3 yaÅında kızı Fatma’yı, 2 yaÅında Åükriye’yi ve henüz askerden terhis edilen ve askeri elbisesi üzerinde bulunan kardeÅim Rüstem’i [ve] karısı Kebire’yi, 3 yaÅında oÄlu Cevad’ı, 5 yaÅında oÄlu Süleyman’ı, 4 yaÅında kızı Elif’i ve diÄer kardeÅim Veli’nin karısı Meryem’den ibaret bir erkek 4 kadın 3 kız ve 4 erkek Ƨocuk ki cem’an 12 nüfus efradı ailemin de elleri baÄlanmıÅtır. İÅin akıbetini anlayan ve baÅlarına gelecek olan felĆ¢keti hisseden masumlar feryat ve figana baÅlamıŠve anam müfreze kumandanına oÄlum biz masum ve suƧsuz kimseleriz, benim de senin gibi iki asker evlĆ¢dım vardır. YanlıŠbir iÅ yapmıŠolacaksınız dese de sesi makineli tüfek sesiyle susturuluyor ve üzerlerine yapılan ateÅle hepsi hazan yapraÄı gibi yere seriliyor, kumandan vazifesini tamamen ifa edebilmek iƧin harmanlarda bulunan buÄday saplarını askerlere getirterek cesetleri de yakılıyor.”
Haydar Kang, evi-barkı yakılan ve daÄı-taÅı taranan Dersim’linin can derdine düÅtüÄünü bƶyle aktardı. Dƶrt dilekƧe yazan Haydar Kang’ın ƧıÄlıÄını ne TBMM BaÅkanı ve BaÅbakan ne de Milli Savunma Bakanı ve Genelkurmay BaÅkanı duydu; ama hiƧbiri yazılanlara “yalan” diyemedi.[2]
* * * * *
Bu kadar deÄil…Ćncesi ve sonrası da var!
1894-1896 Ermeni Katliamları... 1909 Kilikya (Adana) Katliamı... 1915 Ermeni, Asuri/ SüryanĆ® Soykırımı... 1919 Pontos Soykırımı... 1921 KoƧgiri Katliamı... 1929 AÄrı Katliamı... 1934 Trakya Yahudi Pogromu... 1938 Dersim Soykırımı... 1942,Varlık Vergisi[3] ve AÅkale sürgünleri, toplama kampları…
“Sonrası” mı?
Türkiye’de “azınlıkların asla var ol(a)mayan hakları”…
Lozan AnlaÅması azınlık haklarını isim saymadan güvence altına alırken, TC bu azınlıkları sadece Ermeni ve Rumlara iliÅkin olarak sınırlandırmıÅ, Yahudi toplumu üçüncü grup olarak kendini kabul ettirene kadar gƶbeÄi ƧatlamıÅtır. SüryanĆ®/Asurilerin adı bile anılmamıÅ; AlevĆ®ler, Kürtler Müslüman/Türk kimliÄi altına sıkıÅtırılmıÅtır. DiÄerlerini saymayalım!
Ancak eklemeden de geƧmeyelim: 1930’lu yıllarda DoÄu Trakya’da Yahudilere yƶnelik pogromlar, onu izleyen ve Garo Paylan’ın “HesaplaÅılsın” ƧıkıÅı ve Kemal KılıƧdaroÄlu’nun “Varlık Vergisi’nin altında inim inim inleyen azınlıklarla helĆ¢lleÅeceÄiz” sƶylemi bir kez daha gündeme taÅınan 1944 Varlık Vergisi, 1955 Eylül pogromu, binlerce yıllık İstanbul Rum toplumunu sonlandıran Kıbrıs SavaÅı sırasındaki Åovenist saldırılar… Ćzellikle RTE iktidarı sırasında yükselen antisemitizm ile Yahudi toplumunun sayısı bugün 15 bine inmiÅtir. Ermeni toplumunun sayısı 50 bindir.[4]
* * * * *
Sermayenin TürkleÅtirilmesi ile doÄrudan ilintili olan bu süreƧ, kaƧınılmaz biƧimde de ırkƧılıÄı devreye sokmuÅtur. Bu baÄlamda coÄrafyamızda nefretin hedeflerinden biri olan[5] ve 1934 “Trakya Pogromu”[6] ile doruk noktasına Ƨıkan “Yahudi Kırımı” da tarih(imiz)in kara lekelerinden birisidir.
Bu meseleye dair kimi noktaların altını Ƨizmeden, coÄrafyamızdaki 1934’ün Almanya’daki Nazi yükseliÅinden etkilendiÄini vurgulamak gerek.
Hatırlayın: Adolf Hitler’in Yahudilerle ilgili düÅünceleri daha 1919’da kendini hissettiriyordu. O dƶnemlerde Almanya’da yaÅayan Yahudilerin ülkeden ‘uzaklaÅtırılmasından’ bahseden Hitler, 1933’te iktidara geldiÄinde planlarını yavaÅ yavaÅ uygulamaya koyacaktı.
1 Nisan 1933’te Yahudilere ait tüm iÅyerlerinin boykot edilmesi ile baÅlayan Yahudi karÅıtı politikalar aynı yıl ‘Ari’ ırkından olmayan tüm devlet memurlarının gƶrevden alınmasıyla devam eder. YaklaÅık 40 bin Yahudi’nin mesleklerinden edildiÄi 1933’de Dachau’da politik tutuklular iƧin kurulan toplama kampında Yahudilere karÅı ilk cinayetler de baÅlar.
1935’de Ƨıkarılan Nürnberg Yasaları ile “Ari” ırkından olmayanların Almanlar ile evlenmeleri yasaklandı. 1937’de yayınlanan 25 maddeli NSDAP programı ile Yahudiler vatandaÅlıktan Ƨıkarılarak, seƧme ve seƧme hakları ellerinden alındı.
En ƶnemlisi de Hitler’in iktidara geldiÄi 1933’den Avusturya ve Ćekoslovakya’nın iÅgal edildiÄi 1938’e dek birƧok Yahudi, Nazilerin vahÅette varabileceÄi noktayı kestiremiyordu. O dƶneme ait tanıklıklar a gƶre, bir Ƨok Yahudi’nin ülkeyi terk etmek yerine, ülkedeki kaos durumunun düzeleceÄini umuyordu.
Sƶz konusu yıllarda büyük bir silahlanma ve orduyu büyütme yarıÅına giren Nazi Almanya’sında 1938’e gelindiÄine bütƧe aƧıÄı 2 milyar Reichsmark’ı buluyordu. Aynı yıl Avusturya’nın da Almanya ile birleÅtirilmesi ile ülkedeki Yahudilerin sayısı 350 binden 540 bine yükseldi. Yahudilerin her iki ülkede sahip oldukları mal varlıklarının toplam deÄerinin ise 8 milyar Reichsmark olduÄu tahmin ediliyordu.
Mali ve ekonomik iÅlerden sorumlu olan Hermann Gƶring, 1938’de hazırladıÄı kanunla Yahudilerin 5 bin Reichsmark’tan fazla olan tüm servetlerini devlete bildirmeleri Åartını getirdi. Yahudilerden gasp edilecek mülklerin yurtdıÅında satıÅından dƶviz elde etmeyi amaƧlayan Nazi rejimi, emeklilik gibi birƧok yükümlülüÄünden de kurtularak tasarruf etmeyi planlıyordu.
Yahudilerin Nazi gerƧeÄini tam olarak anlaması ise Kasım 1938’de oldu. Yahudilere ait iÅyerlerinin camlarına isimlerini beyaz harfle yazmaları dayatılırken, kimlik belgelerine kırmızı renkte ‘J (Jude-Yahudi)’ damgası vurulmaya baÅlandı. Bƶylelikle ileride saldırıya uÄrayacak Yahudi iÅyerleri daha rahat tanınacak ve kimlik kontrolleri sırasında tutuklamalar kolaylaÅacaktı.
3 Kasım 1938’de Alman BüyükelƧiliÄi’nde gƶrevli NSDAP üyesi bir diplomat olan Ernst Eduard vom Rath’ın Polonyalı bir Yahudi tarafından ƶldürülmesi ile Yahudilere karÅı kıÅkırtmalar da arttı.
Vom Rath’ın ƶldüÄü 9 Kasım’da verilen bir emirle ülkede yaÅayan ve ƧoÄu varlıklı olan 20 ila 30 bin Yahudi’nin tutuklanması istendi. İzleyen günlerde ülkede yaÅayan Yahudilere ait iÅyerleri ile sinagoglara saldırılar baÅladı. Kasım Pogromu ve ya Kristal Gece olarak da bilinen ve Nazi polisinin müdahale etmediÄi olaylarda 400 kadar Yahudi’nin katledildi.
Gƶzaltına alınan 30 bin kadar Yahudi erkek ise Buchenwald, Dachau ve Sachsenhausen’daki toplama kamplarına gƶnderildi.
Kasım Pogromu aslında Yahudi Soykırımı iƧin sadece bir baÅlangıƧtı. 30 Ocak 1939’da Reichstag’da (dƶnemin Alman Meclisi) bir konuÅma yapan Hitler, yeni bir dünya savaÅının baÅlaması durumunda ‘Avrupa’da yaÅayan Yahudi ırkının yok edileceÄini’ sƶylüyordu.
Sonrası da Yahudilere gettolarda uygulanan “yavaÅ ve pasif ƶlüm”; “soruna toptan Ƨƶzüm”; gaz odalarında “Zyklon B” ile katliamlar ve bu krematoryumlarda yakılan insan etlerinin kokusu, vd’leri ile malum!
* * * * *
Gelelim Karl Marx’ın, “Yahudi sorunu, Yahudilerin yaÅadıÄı her devlete baÄlı olarak farklı bir biƧim alır,”[7] ifadesini “es” geƧmeden coÄrafyamızda yaÅatılananlara…
BilindiÄi üzere “eski Yahudi mahallesi” olarak tarif edilen “KaleiƧi”nde yer alan Edirne Büyük Sinagogu bir padiÅah fermanı (II. Abdülhamit’in fermanı) ile yaptırılıyor. 1905 yılında Åehirde büyük bir yangın Ƨıkıyor, 13 sinagog tahrip oluyor ve büyük bir sinagog yapılması kararı alınıyor. Ferman Ƨıkıyor ve Avrupa’nın en büyük sinagoglarından biri olan Edirne Büyük Sinagogu, Fransız mimar-mühendis France DeprĆ© tarafından inÅa ediliyor.
PadiÅah gidiyor ama fermanı hükümsüzleÅmiyor. “Millet” yerine “vatandaÅ”lıktan bahsediliyor fakat Edirne Büyük Sinagogu, Edirneli Yahudilerin hayatının merkezinde kalmaya devam ediyor. 1920’li yıllarda 20 bin civarında nüfusu olan Edirne Yahudilerinin binlerce dini ritüeline ev sahipliÄi yapıyor. Bu ritüellerdeki kimi dualar, Türkiye’deki sinagog müziÄinin; Maftirim’in geliÅimi aƧısından Ƨok belirleyici oluyor. Ciddi bir Tevrat ƶÄretisi burada geliÅiyor. Etrafında, Büyük Sinagogu Ƨevreleyen sokaklarda Yahudiler yaÅıyordu.
Ancak bir Haziran günü; 14 Haziran 1934’te Meclis’te 2510 Sayılı İskĆ¢n Kanunu kabul ediliyor. Bugün, bu kanunun “Trakya Olayları” olarak anılan saldırıların meydana gelmesine ortam hazırladıÄı pek Ƨok araÅtırmacı tarafından dile getirilir.
Kanunun kabul edilmesinden yaklaÅık iki hafta sonra Edirne, Ćanakkale, Kırklareli gibi yerlerdeki Yahudi mahalleleri yaÄmalanıyor. Yahudilerin evlerine, iÅ yerlerine saldırılıyor. Ve Yahudiler evlerini, iÅyerlerini terk edip, Åehirlerini, ƶlülerini geride bırakarak kaƧıyorlar.[8] Az sayıda kiÅi kalmak iƧin direniyor. Orada tekrar bir cemaat hayatının olamayacaÄını bilerek ve anılarına sarılarak…[9]
Tüm bunlara Trakya UmĆ»mĆ® MüfettiÅliÄi’nin kurulması ve İbrahim TalĆ®’nin bƶlgeyi teftiÅi; BoÄazlar ve Trakya’nın askerĆ® mıntıka kabul edilmesi; 2510 sayılı İskĆ¢n Kanunu’nun kabul edilmesi; Yahudi tüccar ve esnafın Trakya’daki durumu; Nihal Atsız ve Orhun Dergisi’nin anti-semit propagandası; Cevat Rıfat Atilhan’ın Almanya gezisi sonrasındaki MillĆ® İnkılĆ¢p Dergisi’ndeki yayınları gibi faktƶrler de eklenmelidir…
1934 Türkiye’de IrkƧı-Turancı ve Nazi sempatizanı kiÅi ve grupların antisemit propagandalarının zirveye ulaÅtıÄı yıldır. Ćzellikle antisemitizmle birlikte adları baÅta anılan yazarlardan Cevat Rıfat Atilhan ve Nihal Atsız 1934’te ve yakın yıllarda yayınladıkları MillĆ® İnkılĆ¢p, Akbaba ve Orhun gibi dergilerdeki yazılarıyla Nazizmin ve antisemitist fikirlerin Türkiye’deki yankısı hĆ¢line gelirler. Bu isimlerden Nihal Atsız sƶz konusu yıllarda MillĆ® İnkılĆ¢p adlı dergide yayınladıÄı, ‘Ƨıfıt’ adını verdiÄi Yahudileri hedef alan yazılarından birinde, “Yahudi zilletin, korkaklıÄın, kƶtülüÄün ve seciyesizliÄin ƶrneÄi olmuÅtur… Biz kızarsak Almanlar gibi Yahudileri imha etmekle kalmaz, daha ileri gideriz: Onları korkuturuz. Malum ya Yahudiyi ƶldürmektense korkutmak yeÄdir,” sƶzleri ile Yahudilere nefret kusarken; bir Ćanakkale seyahati sonrası kaleme aldıÄı bir baÅka yazısında ise “Sinsi, küstah, zelil [alƧak], korkak, fakat fırsat düÅkünü Yahudi; ĆarÅıdaki dükkĆ¢nların tabelalarını okuyoruz. Onda dokuzu bizi sinirlendiren nankƶr ve kahpe milletin isimlerini taÅıyor. Kuvvetli olduÄumuz zaman karÅımızda kƶpekƧe yaltaklanan, bozgun ƧaÄlarımızda küstahlaÅıp düÅmanlarımızla birleÅen tarihin bu hain ve piƧ milletini artık aramızda yurttaÅ olarak gƶrmek istemiyoruz… Onun mayası Yahudilik, yani kahpeliktir,” demektedir.
Dƶnemin bir diÄer antisemit fikir ƶnderi Cevat Rıfat Atilhan ise Yahudileri konu ettiÄi yazılarında Nihal Atsız gibi Yahudileri vatana ihanet etmekle suƧluyor, TürkƧe konuÅmadıkları iƧin yeriyor ve daha da ileri giderek Hitler’in Almanya’da Yahudilere karÅı sürdürdüÄü antisemit siyaseti ƶrnek alınması gereken bir siyaset olarak gƶstermekten imtina etmiyordu. Atilhan, Yahudi düÅmanlıÄını o kadar benimsemiÅti ki 1933 yılında -devlet desteÄi ile- Almanya’ya yaptıÄı gezi sırasında ziyaret ettiÄi bir toplama kampını okuyucularına beÅ yıldızlı bir otel gibi tarif edebiliyordu.
Aynı dƶnemde Mustafa Nermi, Orhan Seyfi Orhon, Yusuf Ziya OrtaƧ yazılarıyla ve Cemal Nadir de Yahudileri konu eden alaycı Cumartesi karikatürleri ile antisemit fikirlerin yayılmasına katkıda bulunmuÅ diÄer isimlerdendir. Tüm bu kiÅilerin kıÅkırtıcı, Yahudileri ƶtekileÅtiren ve düÅmanlaÅtıran yazıları Trakya Olayları’nın gerƧekleÅmesinde kullanılacak husumet ortamını filizlendirmiÅti.
* * * * *
Ćzetle Trakya’nın YahudisizleÅtirilmesi yolunda atılan adımlarla 1934’ün Haziran’ında yaklaÅık 15 gün boyunca Trakya’nın ƧeÅitli yerleÅim birimlerinde Yahudilere yƶnelik gerƧekleÅtirilen eÅ zamanlı saldırılar sonucu binlerce Yahudi Trakya’yı kalıcı olarak terk etti. Ćzetle 1934 Trakya Olayları, Trakya’da yaÅayan Yahudiler iƧin sonun baÅlangıcıydı.
Ankara hükümetinin bir müfettiÅlik kadrosu oluÅturularak bu kadroya İbrahim Tali Bey’in atanmasına karar verilmiÅtir. İbrahim Tali Bey alelade bir seƧim olmayıp 19 Mayıs 1919 günü Samsun’a Mustafa Kemal Atatürk ile birlikte Ƨıkan 18 subaydan biri ve Mustafa Kemal’in son derece güvendiÄi bir kiÅidir.
Trakya’da yoÄun olarak yaÅayan gƶƧmen ve gayri Türklerin nizami olarak yerleÅimi, bƶlgedeki nüfus gruplarının, yerleÅim alanlarının, iÅ kollarının, ekonominin kimlerin elinde olduÄunun tespiti ve raporlanması İbrahim Tali Bey’in Trakya’daki gƶrevlerindendir. Tali, raporlarında Trakya’nın ekonomik hayatında Yahudilerin ƶnemli bir yer tutmasından ÅikĆ¢yetƧidir, Rıfat Bali’nin aktardıÄı Åekli ile: “Trakya Türkünü canlandırmak ve iktisadi kalkınmaya mazhar kılmak iƧin iktisadi sahada yapılacak ilk teÅebbüsün Trakya’nın kazanƧ ve hayat kaynaklarını saÄlam tedbirlerle ƶz Türk Ƨocuklarına intikal ettirmek ve bütün Trakya piyasalarını Musevi hĆ¢kimiyetinden kurtarmaktadır,” demektedir.
İskan Kanununun amacını en aƧık Åekilde gƶzler ƶnüne seren maddesi “Ana dili TürkƧe olmayanlardan toplu olmak üzere yeniden kƶy ve mahalle, iÅƧi ve sanatƧı kümesi kurulması veya bir sanatı kendi soydaÅlarına inhisar ettirmelerinin” yasaklandıÄı 11. maddesidir. Devletin toprak bütünlüÄüne karÅı tehdit olarak gƶrdüÄü azınlıkları bu kanun yolu ile asimile etmeyi ve TürkleÅtirmeyi planladıÄı aÅikĆ¢rdır.
Devlet tarafından ortaya koyulan, aƧık tehdit niteliÄindeki kanun ile yaklaÅık 10 gün sonrasında, Trakya’da halk tarafından Yahudilere yƶnelik Åiddet, baskı ve gaspa dayalı saldırılar yaÅanmaya baÅlanır. 1934’ün Haziran ve Temmuz’unda Trakya’nın Edirne, Kırklareli, Ćanakkale ve TekirdaÄ gibi illerinde ve bunlara baÄlı Uzunkƶprü, Babaeski ve Gelibolu gibi Yahudilerin yoÄun olarak yaÅadıkları yerleÅim birimlerinde ilƧe ve kƶyler dĆ¢hil olmak üzere eÅ zamanlı saldırılar baÅlar.
Yahudilere ait ev ve iÅyerlerine saldırılar, hırsızlıklar, gasp, Åiddet ve hatta bazı yerlerde tecavüz ve taciz vakaları gƶrülür. Olaylar hemen her yerde tehdit ve saldırı ile korkutarak kaƧırmaya yƶnelik giriÅimlerden ibarettir. ĆoÄunlukla evlerin kapısını kırıp giren eli sopalı erkekler evleri yıkıp dƶker ve akabinde para edecek birtakım eÅyayı beraberlerinde gƶtürürken ev ahalisini de tehditten geri durmaz. ĆoÄu tüccar olan Yahudi erkekler iƧin de ƧalıÅma hayatında aynı tehdit baÅ gƶsterir. DükkĆ¢nları boykot edilirken, camları kırılır, dükkĆ¢nları yakılmakla tehdit edilir, kendilerine mal satılmaz, kimileri ise fiziksel saldırıya uÄrar.
Kırklareli’nde bu saldırıların ƶlçüsü kaƧar bir Haham ƧırılƧıplak soyulmuÅ bir hĆ¢lde bir atın arkasına baÄlanarak sokaklarda sürüklenir, karısı ile kızına ise tecavüz edilir. BaÅlatılan boykot Yahudi esnafı hedef almakla birlikte Yahudilere ekmek dahi satılmasına engel olmayı da hedeflemekteydi. Canları ve namusları ile tehdit edilen Yahudiler durumun farkına vardıklarında tek Ƨareyi evlerini ve memleketlerini terk etmekte bulacaklardı.
Trakya Olayları sonucunda toplam kaƧ kiÅinin evlerini bırakarak İstanbul’a, diÄer büyük Åehirlere ve hatta Amerika ve İsrail’e gƶƧ ettiÄi kesin olarak bugün dahi bilinmemekle birlikte resmi makamlar tarafından aƧıklanan, iƧ ve dıŠbasında ilan edilen ve araÅtırmacıların iddia ettiÄi rakamlar arasında büyük farklılıklar bulunmaktadır. Rıfat Bali, Türk basınının 1500 ila 1800 kiÅiden, The New York Times’ın iki ila üç bin kiÅiden, Avner Levi’nin ise on bin kiÅiden sƶz etmekte olduÄunu belirtir. Oysa bƶlgede yaÅayan 13 bin Yahudi’den 10 bininin olaylar sırasında bƶlgeyi terk ettiÄi de sƶylenmektedir.
Tüm Trakya’da eÅ zamanlı olarak Yahudilere karÅı gerƧekleÅtirilen olayların kimler tarafından gerƧekleÅtirildiÄi tespit edilmemekle birlikte, olayların failleri iddia edildiÄi gibi belli ki birkaƧ Ƨapulcu deÄildir. Olayların Trakya’nın farklı bƶlgelerinde hemen hemen aynı anda baÅlaması, olaylardan ƶnce tüm Åehirlerde Yahudilerin boykot ve tehdit edilmesi, Yahudi aleyhtarı bildirilerin daÄıtılması olayların rastlantısal olmadıÄını ispat etmektedir.[10]
1934 olayları planlı bir eylemdir. MillĆ® İnkılĆ¢p ve benzeri antisemit yayınların tahrikƧi rolü ve devlet organlarının planlı bir eylemi olarak ortaya Ƨıkan olaylarda belli ki yerel halk ve yƶnetimler, birkaƧ gün iƧinde planlı bir Åekilde gerƧekleÅtirilecek Åiddetli saldırıların, ekonomik aƧıdan iyi konumdaki Yahudilerin aceleyle kaƧmalarına yol aƧacaÄını ve bu yolla onların varlıklarından maddi kazanımlar elde etmeyi ummuÅlardı. 1934 Trakya Olayları bƶlgenin Yahudilerden arındırılmasını hedefliyordu. Hedeflenen amaca ulaÅıldı.[11]
Sayıları * * * * *
Ćzetin ƶzeti: Musevi toplumunun Osmanlı topraklarına giriÅi 1492’de İspanya’dan zorunlu gƶƧleri sonrasında oluyor. Osmanlı ticaret hayatında dikkat Ƨeken Museviler, matbaa gibi yeniliklerin bu topraklarda ilk kez kullanılmasına ƶncülük ediyor. XX. Yüzyıl baÅında 200 bin olan ve Struma Faciası’na[12] tanık olan Musevilerin sayısı, 2002’ye gelindiÄinde 22 bine, 2015’de ise 14 bine düÅüyor.[13]
Bu bir tesadüf deÄil elbette: CoÄrafyamızda ayrımcılık konusundaki tarihimiz malum ve zanlı.
Yıllarca coÄrafyamızın kadim halkları Ermeniler, Rumlar, SüryanĆ®ler, ĆzĆ®dĆ®ler Åimdi neredeyse yok oldular ve ırkƧı- siyasetlerin hesabı verilmedi hĆ¢lĆ¢!
25 Eylül 2022 07:23:44, ĆeÅme Kƶyü.
N O T L A R
[*] Newroz, Ekim 2022…
[1] William Shakespeare.
[2] Nevzat Onaran, Devletin Dâhili Harbi (Koçgiri, Pontos, Trakya, Sasun, Dersim), Kor Kitap, 2021.
[3] Yahudi asıllı bir ailenin oÄluydu İshak Alaton, hayatındaki en büyük kırılmayı Varlık Vergisi sırasında yaÅadı. Güçlü kuvvetli bir adam olan babasının belirlenen vergiyi ƶdeyemediÄi iƧin AÅkale’ye gidip, bir yıl sonra saƧları aÄarmıŠyaÅlı bir adam olarak dƶnmesini, hayatının en büyük travması olarak anlatır. İkinci büyük travması ise Ćzeyir Garih’in bir cinayete kurban gitmesi oldu... (Jale Ćzgentürk, “İshak Alaton: HiƧ PiÅmanlıÄım Yok!”, Hürriyet, 13 Eylül 2016, s.9.) Ayrıca bkz: Artun DayıoÄlu, “Varlık Vergisi GerƧeÄi”, Cumhuriyet, 21 Kasım 2021, s.2.
[4] Ragıp Zarakolu, “Türkiye’de Azınlıklar ve Var Olmayan Hakları-II”, Yeni YaÅam, 16 Kasım 2021, s.6.
[5] Laser Mario, “Türkiye’de Nefretin Hedefleri: Yahudi, Ermeni, Hıristiyan, Rum, Kürd”, Bas Haber, No:35, 5-11 Ocak 2015, s.7.
[6] Vahap BiƧici, “Tarihin Kayıp Sayfası: 1934 Trakya Olayları”, Atılım, Yıl:3, No:180, 3 Temmuz 2015, s.20-21.
[7] Karl Marx, Yahudi Sorunu, Ƨev: Sol Yayınları Yayın Kurulu, Sol Yay., 2009, s.13.
[8] Rıfat N. Bali, 1934 Trakya Olayları, Kitapevi Yay., 2008.
[9] Rita Ender, “Türkiye’deki ‘Yahudi Sorunu’ AƧıklamaları ve Edirne Büyük Sinagogu”, Evrensel Pazar, 21 Haziran 2015, s.10.
[10] Bkz: Rıfat Bali, 1934 Trakya Olayları, 2008; Avner Levi, “1934 Trakya Yahudileri Olayı: Alınmayan Ders”, Tarih ve Toplum, Temmuz 1996; 2009; Haluk Karabatak, “1934 Trakya Olayları ve Yahudiler”, Tarih ve Toplum, Åubat 1996; Toplumsal Tarih, Ekim 1996; Erol Haker, “Bir Zamanlar Kırklareli’nde Yahudiler YaÅardı”, 2002; ĆaÄatay Okutan, Tek Parti Dƶneminde Azınlık Politikaları, 2009; Ayhan Aktar, Türk MilliyetƧiliÄi Gayrimüslimler ve Ekonomik DƶnüÅüm, 2006.
[11] IÅıl Demirel, “81. yılında Trakya Olayları’nı Anlamak”, Evrensel Pazar, 21 Haziran 2015, s.8-9.
[12] “Dünya tarihinin en acılı sayfalarından birisidir Struma: ‘Fare kapanı, sardalya tenekesi, yüzen tabut, ƶlüm gemisi.’ İnsanoÄlunun utancı, insanlıÄın istemediÄi ve hatta unuttuÄu, ‘karantinalı’ Struma. 769 kiÅinin umuda yolculuk yaptıÄını sanıp ƶlüme gittiÄi, Karadeniz’in dalgalı soÄuk sularına gƶmülen baÅtan arızalı, bozuk, yitik Struma. Oysa o güne kadar Balkanlar’da bir nehrin adıydı yalnızca. 24 Åubat 1942’den sonra korkunƧ bir felaketin adı oldu.” (Nilüfer TürkoÄlu, “Dünyanın Orta Yerinde 769 Yalnız İnsan”, Birgün, 4 Nisan 2019, s.14.)
[13] Murat Yaykın, “Zaman ve MekĆ¢n İƧinde Musevilik”, Birgün, 17 Eylül 2015, s.15.
Yorum Ekle