$type=slider$cate=5$meta=0$cate=4$show=home$rm=0

BU MEMLEKETE FEMİNİZM GEREKİRSE…[*]

  “Oysa ne bir hayĆ¢l, ne bir fısıltı, ne bir ayak sesi; Ne de bir gƶren var, bir soran var yitikliğimizi...” [1]   “Sen şimdi kocanın evinde...



 

“Oysa ne bir hayĆ¢l, ne bir fısıltı, ne bir ayak sesi;

Ne de bir gƶren var, bir soran var yitikliğimizi...”[1]

 

“Sen şimdi kocanın evinde oturursun/ Ve saƧların artık eskisi gibi değil/ Geceleri yemekten sonra/ Ƈorap sƶküğü dikersin/ Belki de ellerin soğan kokar/ Senin kocan bir suratı Ƨirkin adam/ Ağzı aƧık uyur/ Ve senin vücudun bozulur Ƨocuk doğurdukƧa

Şiir Salah Birsel’in… Adı “Bulut GeƧti”. İnkılapƧı GenƧlik dergisinin 28 Şubat 1942 tarihli nüshasında yayınlanmış. 

Yayınlanır yayınlanmaz da şairinin başına gelmeyen kalmamış… Ulus gazetesinden Sabahattin Sƶnmez, Tan’da Refik Halit Karay, onu topa tutmuşlar: Şair “millĆ® aile değerlerine saldırmakta”, “yalnız evlenmeyi kƶtülememekte; genƧ kızları ere varmaktan, evli olmaktan şiddetle tiksindirdikten başka, onları sadece bir eğlence ve nefis kƶrletme vasıtası olarak tanıdığını da anlatılmakta, oynaşlığa, sürtüklüğe heveslendir”mekteymiş! İş, Birsel’in “aile mevcudiyetini ve aile kurmak esasını sarsacak ve kadınlığın ana olmak hususundaki fikri temayülünü zayıflat”mak; “aƧıkƧa Ƨocuk doğurmamayı telkin et”mek suƧlamasıyla yargılamasına dek varmış![2]

Salah Birsel’in “aile mevcudiyetini, aile kurmak esasını sarsmak, kadının ana olma hususundaki temayülünü zayıflatmak”tan yargılandığı dava nasıl sonuƧlandı, bilmiyorum. Ama olayın kendisi yeterince Ƨarpıcı ve anlamlı…

“Hangi bakım(lar)dan” mı?

Bu ülkede “kadın hakları” üzerine standart/ resmi sƶylem, ana hatlarıyla şöyledir: Eski Türklerde kadınlar erkeklerle eşit konumdaydı. Hakan ile Hatun ülkeyi birlikte yƶnetiyordu. İslĆ¢m Türk kadınının konumunda gerilemeye yol aƧmış, Osmanlı’da kadın tümüyle toplumun dışına itilmiş, kafes ardında yaşamaya mahkĆ»m edilmişti. 

Tanzimat’la birlikte ülkenin iƧine girdiği yenilenme/ modernleşme eğilimi, kadınları da etkilemiş, I. ve II. Meşrutiyet ise bir yandan dƶnemin intelligentsia’sı arasında kadınların konumunu ve bu alanda düzeltimlere gidilmesi gereği hususunda tartışmalara sahne olurken, bir yandan da ƶzellikle kadınların eğitimi konusunda ilerlemeler kaydedilmiştir. II. Meşrutiyet dƶneminde dƶnemin “aydın, elit kadınları” da bu tartışmalara aktif olarak dĆ¢hil olmuş, Ƨıkardıkları dergiler, kurdukları ƶrgütler aracılığıyla medeni ve toplumsal haklar talep etmişlerdir. 

I. Dünya savaşı erkekleri cepheye gƶnderirken kadınları da kitlesel olarak iktisadi yaşama Ƨekmiş, bu da kentlerde kadınların Ƨalışmasını toplum nezdinde meşrulaştırmıştır. 

Kadınların gerek Dünya Savaşı’nı izleyen işgal dƶneminde İstanbul, İzmir gibi kentlerdeki siyasal faaliyetleri (mitinglerde kitlelere seslenen kadınlar), gerekse Kurtuluş savaşında gƶsterdiği kahramanlıklarla (silah elde savaşa katılma, kağnılarla cepheye mermi taşıma, savaşta hemşire olarak gƶrev alma…) “medeni dünya” kadınlarıyla aynı haklara sahip olmayı hak ettiğini kanıtlamıştı.

Cumhuriyet kurulduktan sonra “muasır medeniyet seviyesi”ne erişmenin kadınların medeni, sosyal ve siyasi eşitliğe kavuşmalarından geƧtiğinin bilincinde olan Mustafa Kemal (sonradan Atatürk) Hilafetin ilgası, Tevhid-i Tedrisat, Medeni Kanun gibi reformlarla, ardından da belediye seƧimleri ve nihayet genel seƧimlerde kadınlara seƧme ve seƧilme hakkının verilmesiyle kadınları erkeklerle eşit yurttaşlar konumuna getirilmesini sağlamıştı. Atatürk sayesinde Cumhuriyet kadını Ƨarşaf, peƧe ve kafesten kurtulmuş, eğitimin her düzeyine erişim, avukat, doktor, mühendis, pilot, subay olma, hatta “saylav” olarak ülkenin kaderi üzerinde sƶz sahibi olma hakkını elde etmiş, Cumhuriyet’in “Kadın Devrimi” bƶylece tamamlanmıştır…

AKP ülkenin dümenine geƧip de liberallerle el ele “vesayet rejimi”ni yıkıp “yeni” (ve Osmanlıcı-İslĆ¢mcı) bir resmi sƶylemle ikame gayretine girişmeden ƶnce orta öğrenimini tamamlamış yurttaşların belleklerine kazınan standart resmi anlatı, üç aşağı beş yukarı bu… 

 

Resmi Anlatının Kƶr Noktaları

 

HiƧ kuşku yok ki, her resmi anlatı gibi kimi “ihmĆ¢l”leri, Ƨarpıtmaları, bastırmaları iƧeriyor. İlkin Marksistler (AytunƧ Altındal’ın 1970’li yıllarda Marksist bakış aƧısıyla kaleme aldığı Türkiye’de Kadın bu konuda değerini koruyan bir kaynaktır), ardından da 1980’lerin sonlarından itibaren feminist akademisyenler tarafından enikonu eleştiriye tabi tutulan ihmĆ¢l, bastırma ve Ƨarpıtmalar…

Resmi anlatı, ƶncelikle kadınların Osmanlı’dan Cumhuriyetin ilk yıllarına medeni, sosyal ve siyasal haklarını kazanmak iƧin verdikleri mücadelenin üzerinden atlamakla malĆ»ldür. II. Meşrutiyet kadın ƶrgütlenme ve dergileri bu anlatıda kısmen de olsa yer bulmakla birlikte, Cumhuriyet’in ilk yıllarında yükselen kadın sesleri, eğer doğrudan kurucu iradeyi yankılamıyor ve onun tasarrufları doğrultusunda yükselmiyorsa, bastırılır.

Somut ƶrnek, Türk Kadınlar Birliği… Henüz Cumhuriyet Halk Fırkası kurulmadan, dƶnemin ƶnde gelen feminist kadınlarından Nezihe Muhiddin ƶncülüğünde, Türk kadınlarının sosyal ve siyasal haklarına kavuşmaları iƧin Ƨalışmalar yürütmek amacıyla kurulan -daha doğrusu kurulması iƧin girişimde bulunulan- Kadınlar Halk Fırkası’nın (1923) kuruluşunun reddedilmesinin ardından girişim, program “hafifletilerek” Türk Kadın Birliği’ne dƶnüştürülmüştü. Kurucu iradeyle aynı weltenschauung’u (dünya gƶrüşü) paylaştığını hem yayınlarında hem de faaliyetlerinde dƶne dƶne vurgulayan TKB, ƶyle gƶzüküyor ki, bir türlü Kemalist kurucu kadronun iƧine sinmedi. MilliyetƧiydiler, modernleşmeciydiler, sekülerdiler, Türk kadınının medeni dünya iƧinde hak ettiği yeri alması konusundaki gayretlerinin samimiyetlerinden kuşku duyulamazdı… Ama olmamıştı. Nihayetinde, “kurucu irade”nin inisiyatifi dışında bir girişimdi, ve “kendi başlarına” iş yapma eğilimlerini belli ediyorlar, yeni rejimin tüm unsurlardan beklediği “koşulsuz biat”a yanaşmıyorlardı. Ɩnce düzmece yolsuzluk suƧlamalarıyla Nezihe Muhittin yƶnetimden ve üyelikten uzaklaştırıldı, dernek bir Ƨeşit “kayyım” olarak davranan bir ekibe teslim edildi. Bu da yetmedi, ƶyle gƶzüküyor ki, İstanbul’da düzenlenmesinde etkin oldukları “Arsıulusal Kadınlar Kongresi (18-24 Nisan 1935)’nde (dƶnemin siyasal yƶnelimine aykırı olarak) Nazizm karşıtı ve barış yanlısı bir mesajın ƶne Ƨıkmasının da tetiklediği bir tepkiyle birlik kendini feshe “ikna edildi”. GerekƧe ise traji-komikti: “Türk Kadınına 1934’de seƧme-seƧilme hakkı tanınmış, bƶylelikle tüm medeni, sosyal ve siyasal haklarına kavuşmuştu. Bu nedenle de bir kadın ƶrgütüne gerek kalmamıştı.”[3] 

Evet, kadınların “seƧme-seƧilme hakkına sahip olmadıkları” iƧin parti kurmaktan men edildikleri, bu hakka kavuştuktan sonra da “artık ƶrgütlenmenize gerek kalmadı” diye derneklerinin lağvedildiği bir tuhaf “Kadın Devrimi”!

Aslına bakılırsa, “bastırılanlar/ yok sayılanlar”ın da pek “masum” sayılamayacağı bir ƶyküdür bu… “Bastırılanlar” (burada Nezihe Muhittin Ƨevresi) da kadın hareketi iƧerisindeki “ƶtekiler”i gƶrmezden gelme, yok sayma ya da değersizleştirme konusunda “kurucu irade” ile yarışmaktadır sanki… 

Ɩrnek, Ulviye Mevlan ve 1913 yılında kurduğu Osmanlı Müdafaa-i Hukuk-ı Nisvan Cemiyeti.

“Bu derneği diğerlerinden ayıran ƶzellikler, orta kesim kadınlar tarafından kurulması, aƧıkƧa feminizmi savunup kendini feminist ilan etmesi, ƶnüne kadın haklarının kazanılmasını koyması, kadınların seƧme ve seƧilme hakkını daha kurulduğu yıldan itibaren gündeme getirip 1921 yılında da programına resmen koymasıydı. Derneğin Nisan 1913’ten itibaren Ƨıkmaya başlayan ve 1921 yılına kadar değişik aralıklarla Ƨıkmaya devam eden Kadınlar Dünyası isimli bir de dergisi vardı. Dergi tümüyle kadınlar tarafından Ƨıkarılıyordu.”[4]

Kadınların seƧme-seƧilme talebini sistemli ve istikrarlı biƧimde ilk gündeme getiren Ulviye Mevlan ve onun Osmanlı Müdafaa-i Hukuk-ı Nisvan Cemiyeti idi. Cemiyet, bununla da kalmıyordu, Osmanlı’nın Ƨokulusluluğu ƧerƧevesinde, hem kapılarını hem de yayınladığı derginin sayfalarını Türk ve/veya Müslüman olmayan kadınlara ve bunların oluşturduğu ƶrgütlenmelere aƧmıştı. Sonradan KürtƧe Jin dergisini yayınlayacak olan Kürt kadın yazarlar da dergide yer alıyordu.[5] 1919’dan itibaren ƶrgütlenmeye başlayacak Ermeni ya da Ƈerkez kadınlarla (Kürt ve Ƈerkez ƶrgütleri, Lozan’da “azınlık” olarak tanınmadıkları gerekƧesiyle 1923’de kapatılacaktı) ilişkili oldukları bildirilmektedir: “Derginin kapısı tüm Osmanlı kadınlarına aƧık, Rum, Ermeni, Kürt, Arnavut, Ƈerkez kadınlarının da bu gazeteyle farklı iƧerikte ilişkileri olmuştur.”[6] Ulviye Mevlan’ın eşi Mevlanzade Rıfat’ın Kürt ve Ermeni hareketleriyle yakın ilişkide olması, kendisinin de Ƈerkez olması, ikili iktidar yıllarında Ankara’dan Ƨok İstanbul’u muhatap kabul etmelerine yol aƧmış gƶzüküyor. Büyük olasılıkla bu nedenledir ki, dergi ve Cemiyet 1923 sonrasında kapanacak, Ulviye Mevlan ise derin bir suskunluğa gƶmülecekti.

Mustafa Kemal hareketinin Anadolu’da zafer kazanması ve Cumhuriyet’in kuruluşu sürecinde milliyetƧiliğin başat ideoloji hĆ¢line gelmesiyle milliyetƧi vurgusu giderek daha vurgulu hĆ¢le gelecek olan Nezihe Muhittin ve Ƨevresinin Ulviye Mevlan ve dergisinin gƶzden düşürülmesine şevkle katkıda bulunduğu gƶzlemleniyor.[7]

II. Meşrutiyet’le birlikte yoğun bir ƶrgütlenme ve yayın faaliyetine girişen Kürt, Ermeni, Ƈerkez, Rum… kadınlarının yanı sıra resmi tarih anlatısının sistemli biƧimde gƶrmezden geldiği bir başka unsur, kuruluş yıllarında komünist kadınların ve komünistlerin “kadınların ƶzgürleşmesi” talebini daha hareketin biƧimleniş yıllarından itibaren dile getirip programlaştırmış olmalarıdır. 

TKP’nin kuruluşundan Ƨok ƶnce, Osmanlı topraklarında sosyalist mayalanma, gayrımüslim unsurlar arasında baş gƶstermiştir. 1887’de Ermeni devrimciler tarafından kurulan Devrimci HınƧak Partisi’nin kurucuları arasında bir kadının da bulunduğu kaydedilmektedir.[8] 1909’da Selanik’te ağırlıklı olarak Yahudiler tarafından oluşturulan Sosyalist İşçi Federasyonu’nun kadın işçileri de kapsadığını ve Selanik’in kadın işçilerin grevlerine sahne olduğu da biliniyor.[9]

Yine TKP’nin kuruluşundan ƶnce, Mükerrem Belkıs, Yaşar Nezihe (Bükülmez) gibi sosyalist kadınlar, Ulviye Melvan’ın Kadınlar Dünyası dergisinde yazıyorlardı.[10] Ve antiemperyalist bir kalem, Sabiha Zekeriya (Sertel), henüz milliyetƧilikle sosyalist fikirler arasında bocaladığı 1919’da yayıncısı olduğu Büyük Mecmua’da kadınların seƧme-seƧilme hakkını savunuyordu.[11] 

1920’de kurulan Türkiye Halk İştirakiyun Fırkası üyesi kadınların 8 Mart 1921 tarihinde İstanbul’da 8 Mart 1921 tarihinde “Uluslararası Kadınlar Bayramı” vesilesiyle bir kutlama yaptıkları da yer almaz resmi anlatıda, 1920 Eylülü’nün ilk haftasında BakĆ»’de toplanan Şark Milletleri Kurultayı’na katılan, Şefik Hüsnü Ƨevresinden Naciye Yoldaş’ın bu Kurultay’da şöyle bir konuşma yaptığı da:

“Komünistler bütün kƶtülüklere son vermek iƧin sınıfsız bir toplumun kurulması gerekliliğine inanırlar, bu sonuca erişmek iƧin bütün burjuvalara ve ayrıcalıklı sınıflara karşı amansız bir savaş sürdürürler. Doğulu komünist kadınların savaşı daha da zorludur çünkü ayrıca erkeklerin istibdadına karşı savaşıyorlar. Siz Doğulu erkekler eğer geƧmişte olduğu gibi kadınların kaderine kayıtsız kalırsanız, emin olun ki, ülkelerimizi ve onunla birlikte kendinizi ve bizi mahvedeceksiniz. Alternatif ise bizim de haklarımızı kazanmak iƧin diğer ezilenlerle birlikte ƶlümüne bir savaşa girişmemizdir. Kadınların belli başlı taleplerini kısaca ortaya koyacağım.

1) Haklarda tam bir eşitlik.

2) Kadınlar için erkeklerinkiyle aynı ölçülerde genel ya da mesleki eğitim fırsatı.

3) Evliliğe ilişkin kadın ve erkek arasındaki haklarda eşitlik. Ƈokeşliliğin kaldırılması.

4) Kadınların bütün idari ve yasama birimlerinde istihdama kısıtlamasız kabul edilmesi.

5) Bütün kent, kasaba ve köylerde kadınların hakları ve korunması amacıyla şûrâların örgütlenmesi.

HiƧ kuşku yok ki bu talepleri ileri sürmeye hakkımız var. Komünistler bizim de eşit haklara sahip olduğumuzu kabul ederek bize el uzattılar; biz kadınlar onların en sadık yoldaşları olacağız. HĆ¢lĆ¢ yolları seƧilemeyen karanlıklar iƧerisinde olabiliriz. HĆ¢lĆ¢ bizi yutacak uƧurumların kenarında olabiliriz. Ama korkmuyoruz. Zira biliyoruz ki, gün doğumuna erişmek iƧin gecenin iƧinden geƧmek gerekir.”[12]

Sosyalist-komünist kadınların -ve yalnızca onların!- sorunlarına sürekli dikkat Ƨekmeye ve ağır baskılar, yasaklar, cezaevleri arasında soluk alabildikƧe ƶrgütlemeye Ƨalıştıkları işçi-emekƧi kadınlar da Cumhuriyet’in “kadın devrimi”nin kƶr noktalarından bir başkasıdır.

Cumhuriyet, kurucu iradenin “imtiyazsız, sınıfsız, kaynaşmış kitle” iddialarına karşın hiƧ de “imtiyazsız” ve hele “sınıfsız” değildi. Gayrımüslimlerin İttihat Terakki’den başlayarak Cumhuriyet tarihi boyunca uğradıkları kıyım, zorunlu gƶƧ ve ayırımcılığa, Kürtlerin, AlevĆ®lerin başına gelenlere bakılırsa “kaynaşmış” hiƧ değil… 

Cumhuriyet rejimi, Osmanlı’nın son dƶnemlerinden, nicel olarak giderek büyüyen ve ortaya Ƨıktığı andan itibaren sınıf mücadelesine atılan bir işçi sınıfı devralmıştı. İƧinde ƶnemli sayılacak miktarda kadın işçiyi barındıran bir proletarya…

 

En Kör Nokta: Kadın İşçiler

 

Kadının Ƨalışma yaşamına Kemalist devrimle birlikte katıldığı genel kabul gƶrür; bu belki hekimlik, mühendislik, pilotluk, avukatlık, hĆ¢kimlik gibi “prestijli” meslekler iƧin doğrudur, ama genel kanının aksine, Osmanlı dƶnemi boyunca da kadınlar üretime katılmaktan geri durmamışlardı: ne kırsal kesimde tarlada ne de kentlerde, ƶzellikle de ev tezgĆ¢hlarında…

Sorun, kadın emeğinin hane üretimi iƧerisinde “gƶrünmez” olmasındaydı. Ancak 19. yüzyıldan itibaren, kadın işçiler ƶnce atƶlyelerde, ardından da fabrikalarda, hatırı sayılır miktarlarda boy gƶstermeye başladılar. Ahmet Makal, D. Quataert’in “Kadın emeği, 19. yüzyıl Osmanlı imalatƧılığının ayrılmaz bir parƧasıydı. Olağanüstü veya alışılmadık bir durum değil, tersine merkezĆ® bir yer tutan, her zaman rastlanan ve günlük bir olguydu” sƶzlerini aktarırken, 19. yüzyılın ikinci yarısında imalatın büyük ƶlçüde hane dışına aktarılmasıyla birlikte, kadınların geleneksel olarak Ƨalıştıkları alanlardan (ƶzellikle dokumacılık) başlamak üzere fabrika ve atƶlyelerde ücretli işlere yƶneldiğini, savaşın erkek nüfusu cepheye sevk etmesiyle birlikte kadınların Ƨalışma alanlarının daha da genişlediğini belirtir.[13] İmalattaki ücretli işler ƶncelikle gayrımüslim kadınlar tarafından doldurulmuştur: ƶrneğin, “1872 yılında Bursa’daki 75 ipek işleme fabrikasında yüzde 84’ü yetişkin kadın, yüzde 12’si kız Ƨocuğu ve yüzde 4’ü erkek olan toplam 5.415 işçinin yüzde 95’i Ermeni ve Rum’du. Birinci Dünya Savaşı’na kadar olan dƶnemde Hıristiyan Arap, Ermeni ve Rum kadınlar fabrikalarda Ƨalışmakta oldukları hĆ¢lde; Müslümanlar sadece erkeklerini fabrikalara gƶnderdiler. Savaşla birlikte bu durum değişti ve Türk kadınlar fabrikalarda Ƨalışmaya başladılar.”[14]

Bƶylelikle, 1915 gerƧekleştirilen 1913-1915 Sanayi Sayımı, sanayi kolunda Ƨalışanların yaklaşık üçte birinin kadın olduğunu ortaya koyacaktı. Ƈalışan kadınların yüzde 95’i ise dokuma ve gıda sektƶrlerinde istihdam edilmektedir.

Cumhuriyet’in İmparatorluk’tan devraldığı Ƨalışma koşulları tablosu, hiƧ de parlak değildir. 1921’de Meclis’de Ereğli’de Ƨalışan kƶmür işçilerinin durumu dƶnemin İktisat Bakanı’nca şöyle dile getirilmekte: “Bizimkilerin hĆ¢lini arzedeyim. Hepsi Ƨıplak, hepsi aƧtır. Hatta üzerlerinde bir mintan bile yoktur. Karadeniz sahillerinden gelen, ameleliği kendilerine sanat ittihaz eden Müslüman biƧarelerin orada yatacak yerleri yoktur. Bunlara 80 kuruş gündelik verilir. Fakat 40 kuruşu ekmek parası olarak kesiliyor ...”[15] Kadın işçilerin durumunun daha iyi olduğunu sƶylemek iƧin hiƧbir dayanak yok. Hatta tersine…

Erken Cumhuriyet dƶneminde sanayide kadın istihdamının (başta dokumacılık ve gıda sanayii olmak üzere) yüzde 25 dolaylarında olduğu belirtiliyor.[16] Kadın emeği başta İstanbul ve İzmir olmak üzere birkaƧ büyük kentte yoğunlaşmıştı, 1930’lu yıllarda uygulanan devletƧi iktisat politikaları doğrultusunda kurulan İktisadi Devlet Teşekkülleri de kadın işçi sayısını arttıran bir etken olmuştur.

Sınai kapitalizmin beşiği Batı Avrupa ülkeleri ve ABD’nde olduğu gibi Osmanlı-Türkiye coğrafyasında da kadın (ve oldukƧa yüksek bir oran oluşturan Ƨocuk) emeğinin tercih nedeni, yetişkin erkek işçilere gƶre Ƨok daha düşük ücretlerle Ƨalıştırılmalarıydı: “1913-1915 Sanayi Sayımı sonuƧları (…) değişik işkollarında erkek işçi ücretlerinin kadın işçi ücretlerinin 2 ila 2.5 katı olduğunu ortaya koymaktadır. Quataert “Karşılaştırma yapılabildiğinde, her zaman ve her yerde, onların ücretleri, erkeklerin aynı ve denk iş iƧin aldıkları ücretlerin küçük bir parƧası kadardı” demektedir. Kadın-erkek ücret farklılıkları, sadece sanayi değil, tarım kesimi aƧısından da geƧerliydi. 1913-1914 yıllarında tarım kesiminde ortalama gündelik ücret erkekler iƧin 5-10 kuruş, kadınlar iƧin ise 3-6 kuruş arasındaydı.”[17]

Aynı eğilim, Cumhuriyet dƶneminde de -“kayyım”a devredilmiş Türk Kadın Birliği’nin “fantezileri”ne karşın[18] süre gidecektir. Ɩrneğin (1936 tarihli İş Kanunu sonrasına ait bir veri, Türkiye’de kibrit ve Ƨakmak tekeline sahip bir Amerikan şirketinde 19 yaşından büyük erkek işçilerin saat ücreti 8 kuruş iken aynı yaştaki kadın işçilerde bu miktar 7 kuruşa düşmektedir. Bu salt ƶzel sektƶr ya da küçük işletmelere ƶzgü bir durum da değildir üstelik. Ɩrneğin, “1940’lı yılların sonunda, 1.475 işçi Ƨalıştıran ve bunların 1.000’i kadınlardan oluşan Samsun Tekel Tütün Bakım ve İşleme Evi’nde kadınların ortalama saat ücreti 15-16 kuruş iken, erkekler iƧin bu rakam 24-25 kuruştu. Aylık ücret ise kadınlar iƧin 35-40, erkekler iƧin 50-60 lira arasındaydı. 1947 yılı itibariyle, 1.200 işçi Ƨalıştıran Sümerbank Bakırkƶy Bez Fabrikası’nda paƧal kısmında Ƨalışanlar ayda 80, iplikteki ustalar 180, kadınlar 75, Ƨocuklar 25 lira ücret almaktaydılar.”[19]

İzmir İktisat Kongresi’ne (1923) katılan işçi heyetlerinin ısrarıyla işçileri, bu arada kadın işçileri de koruyacak kimi ilkeler üzerinde anlaşmaya varılır. Kadın işçilere yƶnelik belirlenen ilkeler, kadınların madencilik sektƶründe Ƨalışmasının yasaklanması, kadın emekƧilere her ay üç gün izin ve doğumdan ƶnce ve sonra sekiz haftalık ücretli izindi.[20]

Ne ki, İzmir İktisat Kongresi kararları “tavsiye” niteliğindeydi, hayata geƧirilmeleri, ancak bir yasal ƧerƧeveye oturduktan sonra mümkün olabilecekti. Sƶz konusu olan “işçi hakları” olduğundaysa, bu yasal ƧerƧeveler bir türlü biƧimlenemiyordu. Bƶylelikle, ƶrneğin, “Kongrede amele yerine işçi kavramının kullanılması ve işçi sendikalarının kurulması kararı alınmasına rağmen hükümetler bu kararı uygulamadıkları gibi 1930’lardan itibaren işçi sendikalarının kurulması engellenmiştir.”[21]

Kadın işçilerin Ƨalışma koşullarını düzeltmeye yƶnelik ilk yasal adım ise, 1930’da kabul edilen ve kadınlara doğumdan ƶnce üç, doğumdan sonra da üç hafta ücretli izin, altı ay boyunca günde iki saat emzirme izni verilmesini ƶngƶren, emzikli kadınların sağlığa zarar verecek ağır işlerde Ƨalıştırılmasını yasaklayan Umumi Hıfzısıhha kanunudur. 

1936’da Ƨıkartılan İş Kanunu ise kadınların Ƨalışması yasak ya da kısıtlı olan tehlikeli işler ile gebe ve emzikli kadınlara yƶnelik izin ve kreş/ emzirme odası gibi düzenlemeleri İktisat ve Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlıklarınca hazırlanacak tüzüklere bırakır. 

Ne ki, İş Kanununun kadın ve Ƨocukları koruyucu hükümleri, 1940’da Ƨıkartılan Milli Koruma Kanunu ƧerƧevesinde “askıya alınacaktır.” İş Kanunu’nda bakanlıklarca yayınlanması ƶngƶrülen “Ağır ve Tehlikeli İşler Tüzüğü” 1948 yılında, “Gebe ve Emzikli Kadınların Ƈalıştırılma Şartlariyle Emzirme Odaları ve Kreşler Hakkında Nizamname” ise 1953 yılında Ƨıkarılabilmiştir. Hoş, kreş ve emzirme odası sorunu Nizamname Ƨıktıktan sonra da Ƨƶzülmüş değildir. “1960 yılı itibariyle tüm ülkede sadece 33 emzirme odası ile 32 kreşin kayıtlı olduğu, bu tesislerdeki Ƨocuk sayısının ise sadece 2 898 olduğu gƶrülmektedir. Bunun ƶncesindeki dƶnemde ise durum Ƨok daha kƶtü olup, bu olanaklar yok denecek düzeydedir.”[22]

Sorun keşke yalnızca “eşit işe eşit ücret” alamama ya da “kreş ve emzirme odaları yokluğu olsa...

Ɩrneğin Ƨalışma süreleri… 

“1936 tarihli İş Kanunu, haftalık Ƨalışma süresini 48 saat, minimum Ƨalışma yaşını ise 12 olarak saptamıştı. TBMM Ƈalışma Komisyonu üyelerinin 1947 yılına ait raporları, kadın işçilerin diğer Ƨalışma sorunları yanında, Ƨalışma yaşı ile Ƨalışma sürelerine ilişkin olarak da İş Kanunu’nun sınırlamalarına uyulmadığına ilişkin gƶzlemler sunmaktadır. Buna gƶre, İstanbul Haskƶy’de Tel Ƈivi ve Şakir Zümre fabrikalarında bir taraftan küçük yaşta Ƨocuklar Ƨalıştırılırken, diğer taraftan ‘Kadın amelelerin 10 saat Ƨalıştırıldığı sƶylenmektedir’ (TBMM-ƇK: 19). 3 000-3 500 işçi Ƨalıştıran Pamuk Mensucat Fabrikası’nda ‘15 yaşında bir kız üç senedir bu fabrikada Ƨalışmakta, 13 yaşında bir kız Ƨocuğu da makaralarda 8 saat Ƨalıştırılmaktadır’ (TBMM-ƇK: 60). İstanbul’da 300 kadar işçisi olan Malta Oğulları Mensucat fabrikasında işçilerin Ƨoğu kadın. Mesainin 8-11 saat olduğu fabrikada, 9-12 yaşında küçük Ƨocuklar da Ƨalıştırılıyor ve bu ‘yavrucukların hafif işlerde Ƨalıştırılması ustaların insafına kalmış oluyor’ (TBMM-ƇK: 17/7). Raporda, tesisteki sağlık koşulları da ‘berbat’ sƶzcüğüyle niteleniyor. 400 işçinin Ƨalıştığı Bursa Romenkal İpek Fabrikası’nda 9-13 yaş arasında küçük yavrular Ƨok gƶrülmekte ve bunların Ƨoğu yaş tashihi suretiyle işe girmiş durumdalar. Mesai, Ƨocuklar da dahil, 12 saat devam etmektedir (TBMM-ƇK: 27/4). Aynı şey, İzmir Amerikan tütün fabrikasında da geƧerli (TBMM-ƇK: 29/1). Rapor, zaten kƶtü olan durumun, küçük sanayide daha da kƶtü olduğunu da ortaya koyuyor…”[23] 

Ya çalışma koşulları?

“Tek parti dƶneminde, iktidar partisi CHP milletvekilleri tarafından parti genel sekreterliğine hitaben hazırlanan pek Ƨok belge, kadınların işçi sağlığı ve iş güvenliği sorunlarına ilişkin bilgiler sunmaktadır. Ɩrneğin, 1936 yılına ait bir belgede, ‘Isparta’da sabahtan akşama kadar Ƨalıştırılan ve hemen hepsi kadın ve Ƨocuktan ibaret olan yüzlerce işçilerin sihhat ve gündelik bakımından durumlarının eyi olmadığı’ belirtilmektedir. Yukarıda sƶz ettiğimiz Samsun Tekel Tütün Bakım ve İşleme Evi’nde tütün bakım ve işleme işleri ‘sağlık şartları hiƧ de elverişli olmayan depolarda yapılmaktadır. Havasız karanlık Aspirateur ve kalorifer tesisatı bulunmayan bu salonlarda 300-400 işçi kadın fena şartlar altında Ƨalışmaktadır. ...HĆ¢len altı işleme salonunda 1.000’den fazla genƧ kız ve kadın Fransızlardan kalma bu depolarda günlerinin büyük bir kısmını geƧirmektedirler.’ 400 işçi Ƨalıştıran Tekel Sigara Fabrikası’nda da ‘alt katta tefrik kısmında Ƨalışan kadınların sağlık durumları iyi değildir.’30 TBMM Ƈalışma Komisyonu Raporu da, kadın işçilerin işçi sağlığı ve iş güvenliği aƧısından yaşadığı olumsuzluklara ilişkin bilgiler sunuyor. Buna gƶre, İstanbul’da beşte dƶrdünü kız Ƨocuklarının oluşturduğu 40-50 işçi Ƨalıştıran bir trikotaj atƶlyesi, her türlü sıhhĆ® durumdan mahrum. Kızların sağlık durumları berbat, verem vakaları var (TBMM-ƇK: 11/1). Küçük işletmelerin neredeyse tamamı da her türlü sağlık olanaklarından uzak bir gƶrünüm sergiliyor. ‘Bursa’da ipek ve tütün işlerinde bilhassa Ƨok küçük yaşlarda işlere giren ve ekseriyeti kadın ve kız teşkil eden iş yerleri ciğer hastalıklarına fazla meydan vermekte olduğundan burada da dinlenme yerleri ve sanatoryum tesisi ve işçi hastahane ve pavyonlarının kurulması bir zarurettir’ (TBMM-ƇK: 12).”[24]

Bƶylelikle kadın işçiler, Cumhuriyet’in yaklaşık 40 yılı boyunca, neredeyse hiƧbir yasal güvenliğe sahip olmadan, düşük ücretlerle, son derece sağlıksız koşullarda, uzun Ƨalışma süreleriyle Ƨalıştırılmış - ve ilginƧtir ki bu durum, faaliyet gƶsterebildikleri sürece “Cumhuriyet feministleri”nce sorun edilmemiştir.

Kadın işçiler (ve tüm işçiler) Cumhuriyet tarihinin büyük bƶlümünde yoğun sƶmürü koşullarında Ƨalıştırılmıştır, çünkü Cumhuriyet rejimi, İttihat ve Terakki’nin 1909 tarihli Tatil-i Eşgal” kanununu model alarak işçilerin sendika kurmasını ve grev yapmasını yasaklamıştır.[25]

Ama gƶrmezden gelinmeleri, yasaklar, baskılar, onları engellememişe benziyor. The Globe gazetesinin 4 Kasım 1929 tarihli nüshasının 1. Sayfasında şöyle bir haber yer alıyor: 

“Kastamonu/ Ankara, 3 Kasım. Türk kadın işçiler tarihte ilk kez greve gittiler. Kazandılar. Grevi 2000 başörtülü kƶylü kadın işçi başlattı. Patronları Türkiye Orman İşletmeleri Şirketiydi. Greve gittiler çünkü günde sadece 25 kuruş alıyorlardı, erkeklere ƶdenen ücretin yarısı. Erkeklerinkine eşit ücret istediler, patronları da gelecekte cinsiyetler arasındaki ekonomik ayırımcılığı sonlandırma sƶzü verdi.”[26]

Kastamonulu kadın işçiler, bƶylelikle Osmanlı coğrafyasında 1839 ve 1851’de günümüz Bulgaristan topraklarında makinelerin kendilerini işlerinden edeceği kaygısıyla eyleme geƧen, 1876’da Feshane’de iş bırakıp ƶdenmemiş ücretlerini alabilmek iƧin Babıali’ye yürüyen, 1910’da düşük ücretlere ve uzun mesai saatlerine karşı Bursa’nın ipek fabrikalarında binlerle greve Ƨıkan[27] kız kardeşlerinin izinden gitmişlerdi…

Ama Cumhuriyet’in resmi “kadın anlatısı”nda onların yeri yoktur…

 

“Yeni Rejim”in Gƶzünde “Yeni Kadın”

 

Peki ne vardır?

“Erken Cumhuriyet” medyası ve gƶrselleri akademik Ƨalışmalarda enikonu irdelendi.[28] Bu Ƨalışmaların neredeyse tümünün aƧık ya da zımni olarak gƶsterdiği, şudur: Cumhuriyet elitinin (Cumhuriyet rejiminin aƧtığı olanaklarla tırmanışa geƧen, kamuoyunu şekillendirecek pozisyonlara sahip bürokrasi, intelligentsia ve kısmen -henüz sınırlı bir rol oynamakla birlikte- Cumhuriyet burjuvazisi) inşa ettiği “yeni kadın” imgesi, tümüyle büyük kentlerde yaşayan orta ve üst sınıf kadınlarına münhasırdır. Cumhuriyet’in “yeni kadın”ı, kentli, eğitimli, kültürlü, Batılı giysilere bürünmüş, zarif, kültürlü kadındır. Ƈalışıyor olabilir, ama asla tütün fabrikasında işçi ya da pamuk tarlasında maraba olarak değil: avukat, öğretmen, doktordur[29]… Sosyal faaliyetlere katılır, yardımseverler, Ƨocuk esirgeme gibi derneklerde etkindir… 1927 yılında nüfusun ancak yüzde 25’inin kentlerde yaşadığını gƶz ƶnünde bulundurursak[30], hele ki kentsel nüfusun (İstanbul, İzmir ve kısmen Ankara dışındaki kentlerde ancak bürokratlar ve eşrafın bir kesimi) Ƨok sınırlı bir kesiminin “asri hayat”a aƧık olduğunu düşünürsek (ƶrneğin, 1927 nüfus sayımına gƶre, Türkiye nüfusunun yüzde 51.9’unu oluşturan kadınlar, okur yazarlık oranında erkeklerin Ƨok gerisindedir. Erkek nüfusta okuma-yazma oranı en az yüzde 3’lerde iken bu oran kadınlarda yüzde 0.13’lerden başlamaktadır. 

Türkiye’nin en kalabalık şehri olan İstanbul’da erkek okuma-yazma oranı yüzde 53.7 iken bu oran kadınlarda yüzde 36.97, İzmir’de erkek okuma yazma oranı yüzde 30.18 iken kadınlarda yüzde 11.89, Ankara’da erkek okuma yazma oranı yüzde 20.48 iken bu oran kadınlarda yüzde 5.35’dir![31]) “yeni kadın”ın varlık alanının ne denli dar olduğunu tahayyül edebiliriz.[32] Kaba bir tahminle, nüfusun yüzde 3 ila 5’lik bir kesimi…

Peki, kurucu iradenin bu kadınlarla ilgili tasavvuru nedir? Mustafa Kemal’e soralım. 

Onun kadınlar üzerine sƶyledikleri birkaƧ başlık altında ele alınabilir. Bunlardan ilki, Türk kadınının onurlu ve saygın bir varlık olduğu ve uygar dünyada hak ettiği yeri alması üzerinedir: “Bizce Türkiye Cumhuriyeti anlamınca kadın, bütün Türk tarihinde olduğu gibi bugün de en saygın düzeyde, her şeyin üstünde yüksek ve şerefli bir varlıktır.” [33] 

Bununla bağlantılı ikinci bir tema, kadınların yüzlerini-gƶzlerini ƶrtmelerinin “ilkelliği”ne ilişkindir: “Bazı yerlerde kadınlar, gƶrüyorum ki başına bir bez veya bir peştamal veya buna mümĆ¢sil bir şeyler atarak yüzünü, gƶzünü ƶrter ve yanından geƧen erkeklere karşı ya arkasını Ƨevirir veya yere oturarak yumulur. Bu tavrın mĆ¢nĆ¢ ve medlĆ»lü nedir? Efendiler, medenĆ® bir millet anası, millet kızı bu garip şekle, bu vahşî vaziyete girer mi? Bu hĆ¢l milleti gülünƧ gƶsteren bir manzaradır. DerhĆ¢l tashĆ®hi lĆ¢zımdı.”[34]

Üçüncü tema, kadınların mutlaka eğitim gƶrmeleri ve erkeklerle eşit düzlemde toplumsal hayata katılmaları gereğidir: “Kızlarımızın vatan ve milletin yüksek menfaatlerini savunup koruyabilecek kabiliyette yetiştirilmesi milli eğitimde esas tutulmalıdır. Ve kız Ƨocuklarımıza entelektüel yetkinlik kazandırılması elzemdir. Türk kadınının esasen dehaya sahip olduğuna şüphe yoktur. Türk kadınları memleketin kaderini millet namına idare eden siyasi zümreye dahil olmak arzusunu belirtmiştir. Dolayısıyla kadınlarımızı hiƧbir vatandaşlık vazifesinden uzak tutamayız. Çünkü hakların tümü vazifelerden doğar.”[35]

Ve nihayet, son vurgu kadınların ahlaklı, namuslu, faziletli anneler olmalarının ƶnemi üzerinedir: “Türk kadını dünyanın en münevver, en faziletli ve en ağır kadını olmalıdır. Ağır sıklette değil, ahlakta, fazilette ağır, vakur bir kadın olmalıdır. Türk kadınının vazifesi, Türk’ü zihniyetiyle, azmiyle muhafaza ve müdafaaya kadir nesiller yetiştirmektir. Milletin membaı, hayat-ı iƧtimaiyenin esası olan kadın, ancak faziletkĆ¢r olursa vazifesini ifa edebilir. HerhĆ¢lde kadın Ƨok yüksek olmalıdır...”[36]

Bu dƶrt vurgunun kesişim noktasında, şöyle bir tablo Ƨıkıyor: Mustafa Kemal’in zihnindeki imge, Ƨağdaş giyimli, eğitimli, uygar, toplumsal-siyasal yaşama katılan, ağırbaşlı-ahlaklı kadın, ve iyi annedir.

Mustafa Kemal, kadınların Ƨalışmasına karşı değildir; tersine bunu fikren destekler. Ancak “kafesten-Ƨarşaftan kurtulmuş”, eğitimli ve eğitiminin gereği prestijli bir işte Ƨalışan (diyelim ki mimar, mühendis, doktor vb.) bir kadının aynı zamanda hem entelektüel gelişimini sürdürüp, hem memleket meseleleriyle ilgilenip, hem evinin kadını olup, hem eşine “muavenet etmesi” (1926’da kabul edilen Medeni Kanun gereği) hem vakur, ağırbaşlı davranıp, hem Ƨağdaş yaşamın gerektirdiği balolarda, dine dansan’larda boy gƶstermesi, hem de annelik vazifelerini aksatmadan, üstelik de bunu en ileri bilgi ve gƶrgüyle donanmış olarak gerƧekleştirmesi, bedenen ve ruhen sağlam Türk nesillerini yetiştirmesi… ve tüm bunları hiƧbir kamusal destek olmadan yapması… Bu denklemin nasıl gerƧekleşeceğine ve bu Ƨabası iƧerisinde “Cumhuriyet Kadını”nın nasıl aƧmazlar yaşayabileceğine dair en ufak bir kaygı izi, en ufak bir yanıt girişimi ne Mustafa Kemal’de ne de Cumhuriyet’in (erkek) elitinde vardır! Yeşim Arat’ın Durakbaşa’ya dayanarak Yeni Adam’dan yaptığı aktarma, aslında bu “umursamazlığın” en somut ifadesidir: “Türk ülkesinde kadın erkek ayrılığı hiƧ kalmıyor. Erkeklik dişilik ayrılığı ulusun uğraşacağı, üzerinde duracağı ayrılıklar değildir. Bunlar tek adamın ƶzel(şahsi) varlığına girer, bize ne... Bize gerek olan kadın olsun, erkek olsun ulus değerlerini, ulus tekniklerini taşıyan insanlardır, işte o kadar…”[37]

İşte o kadar: Cumhuriyet rejimi kamusal alan ile ƶzel alanı net hatlarla birbirinden ayırmış, kamusalı yeniden tanımlayarak kadını dĆ¢hil etmiş, ancak ƶzel alanda desteksiz bırakmıştı. Desteksiz ve ƶrgütsüz…

Cumhuriyet elit erkeklerinin “yeni kadın” imajının biƧimlenmesine katılırken, tıpkı Meşrutiyet elitleri gibi Ƨubuğu kadınların “iyi eş, iyi anne”lik rollerine doğru büktükleri, “kafes ve Ƨarşaftan kurtulmuş, ‘modern’ kadınları yılmadan, usanmadan “en kutsal vazife”leri olan anneliğe Ƨağırdıkları gƶrülüyor. Türk Kadın Birliği’nin (Nezih Muhiddin’li) 1927 faaliyetlerinde Birlik toplantılarına konuşmacı olarak Ƨağrılan ekabir, kadınlara bu “vazife”lerini hatırlatmaktan bıkmıyordu:

“…Ancak (vali) Süleyman Sami Bey’in itirazı ‘kadının Ƨalışması ve kazancı’ noktalarındaydı: ‘Bu şübhesiz ki şayan-ı temennidir [istenir]. Ancak tabi’at, kadınlara ba’zı vezaif [gƶrevler] tahmil etmiştir [yüklemiştir]. Ƈocuk yetiştirmek, büyütmek, ev işlerini gƶrmek ... Eğer kadın, bütün bu vezaifi ifa ettikten sonra geriye boş vakti kalırsa zevcine kazancı noktasından yardım etmesi herhĆ¢lde faideli bir şey olur.’”[38] 

Ya da, “Hüseyin Rahmi Bey kadınların meslek hayatına girişi konusunda oldukƧa sert eleştirilerde bulunuyordu. Hüseyin Rahmi’ye gƶre kadın hem şeklen hem de mesleki aƧıdan erkeğe ƶzenmekteydi. Türk kadınlarının avukatlığa, mübaşirliği, şofƶrlüğe, polisliğe, pehlivanlığa dahi kalkışıyordu ve bu doğru değildi; kadın erkeğe mahkĆ»m olmak iƧin yaratılmıştı. Bu konuda bir başka olumsuz gƶrüş, dƶnemin doktorlarından Kadri Raşit’e aittir. Raşit’e gƶre kadınların aile hayatındaki vazifeleri Ƨocuk sağlığını koruma aƧısından daha ƶnemlidir, bu nedenle kadının Ƨalışma hayatında olmasını desteklememektedir.

(…) Kadınların Ƨalışma hayatına girmesiyle beraber ortaya Ƨıkan diğer bir olumsuz düşünce kadınların erkeklerin işlerini ellerinden alacak olması kadınların ev iƧerisindeki rollerini gerƧekleştiremeyeceğine yƶnündeydi. Bu durum basına yansımakta ve konu tartışılmaktaydı. Bu konuda kadınlardan ilk gelen tepki şu şekildeydi: “Erkekler müsterih olunuz! Kadınlar işlerinizi almayacaklar”[39]

Kadınlara “had”lerini bildirmek iƧin genellikle “hoppa/hafifmeşrep” olarak damgalanma tehdidi sallandırılıyordu başları üzerinde: Ɩrneğin 1930’ların sonlarında yayınlanan Ana dergisinde yer alan bir yazıda, “insanların bütün isteklerinin gerƧekleştirilmesinin mümkün olamayacağından bahsedilmekte ve ƶzellikle hudutsuz isteklerde bulunan tatmin edilmeyen kadınlara dikkat Ƨekilmektedir. Bu kadınlar iƧin gezmek, elbise almak tatmin olmanın yollarıdır ancak bir isteğin yerine gelmesi diğer bir isteği ortaya Ƨıkartır. Yazıda ev kadınını tatmin etmenin Ƨaresinden de şu şekilde bahsedilmiştir: ‘Ev kadınını tatmin etmek, onu ocağına merbut bir unsur hĆ¢line koymak iƧin bir Ƨare yok mudur? Vardır. O da ev kadınının ana olmasıdır. Kadının birƧok emellerini, heveslerini, ihtiraslarını kucağındaki yavrusu uyutur. O yavrunun sevgisi, analık hissi kadında başka isteklere meydan bırakmaz. Ƈocuğunun bir tebessümü anaya, birƧok hislerinin tatmin edilmesinden daha üstün bir zevk, bir haz verir”[40]

Kadınların formel haklarını elde etmelerinden sonra ülkede 1920’lerin Kadınlar Dünyası ya da hatta Nezihe Muhittin’in Kadın Yolu (sonradan Türk Kadın Yolu) dergisi gibi siyasal konulara yer veren kadın dergilerinin yayınlanmaması, Ƨarpıcıdır. Dƶnemin kadın dergilerinin adları dahi, kadınlara yƶnelik beklentiyi yansıtmaktadır: Elişi (1930), El Emekleri, Aile Dostu (1931), Salon, Cumhuriyet Kadını (1934), Moda Albümü̈ (1936), Model (1937), Ev-İş (1937), Okul Kızı (1937), Ana (1938), Sesimiz (1940), Kadın Dünyası (1940), Kadınlar Ƃlemi (1940), Ev-Kadını (1943), Asrın Kadını (1944), Ev Kadını (1945), Aile (1947), Kadın Gazetesi (1947), Hanımeli (1947), Yeni Moda (1948), Seksoloji (1949), Yeni Holivud Magazin (1948), Büyük Moda Mecmuası (1949), Familya (1949), Dişi Kuş (1949), Hemşirelik Dergisi (1950)[41]

Tabii sorun yalnızca Cumhuriyet elitinin ataerkilliği ve eril narsizmi değil. 20. yüzyıl başından beri birbirini izleyen savaşlar ve jenosit, tehcir ve mübadele aracılığıyla hatırı sayılır bir gayrımüslim nüfusun ülkeden ayrılması/yok edilmesi, genƧ Cumhuriyet rejimini ciddi bir demografik krizle karşı karşıya bırakmıştır. Bu da -verilen hakların muhatabı olsun olmasın- Türk kadınına bu krizi “aşmak” vazifesini yüklemektedir. Sağlık taramaları, altı ve daha fazla Ƨocuklu ailelere nakdi yardım yapılması gibi politikalarla desteklenen bir “vazife”…[42]

Ne ki, (yüzde 3-5’lik) vitrinin olanca ışıltısına rağmen, arka tarafta -Cumhuriyet basınının ısrarla gƶrmezden geldiği- derin bir yoksulluk, yüzyılların ihmĆ¢linden kaynaklanan trajik bir tablo boy vermekte. Rejim, doğmasını istediği Ƨocuklara sahip Ƨıkmakta son derece yetersiz kalmakta, ebeveynleri Ƨalıştığı iƧin, yoksulluk ya da sair nedenlerle sokağa terk edilen Ƨocukların sayısının (1957 yılında) 2 milyonu bulduğu, 1954 yılı itibariyle bebek ve Ƨocuk ƶlümlerinin yılda 400 bin dolaylarında seyrettiği TBMM Zabıt Ceridelerine yansıyor.[43]

Her hĆ¢l ve kĆ¢rda kadınların yeni rejimin kendilerine sağladığı yeni olanaklarla yüklediği beklentiler arasındaki dengeyi kurmaya Ƨabalarken bir hayli bocaladıkları, 1918-1928 arasında zirve yapan (ƶzellikle de Müslüman-Türk genƧ kadınlar arasında İstanbul Emniyet Müdürlüğü bünyesinde bir “Kadın İntiharları Masası” kurulmasını gündeme getirtecek kertede yaygınlaşan) intihar oranlarında da açığa Ƨıkmaktadır. İşin Ƨapı ƶylesine büyür, intihar salgını ƶzellikle İstanbul gibi, değişimi en radikal biƧimiyle yaşayan kentleri ƶylesine sarar ki, sonunda “1931’de Ƨıkarılan Matbuat Kanunu’yla intihar olaylarını o yerin en büyük zabıta memurundan izin almaksızın yayınlamak yasak”lanır.[44] Türkiye’de Yeni Hayat başlıklı kitabında intiharlara bir bƶlüm ayıran Zafer Toprak, yaşanan radikal ve travmatik değer altüstlüğüyle aƧıklıyor.[45]

 

Ve sonuƧ…

 

Cumhuriyet’in “kadın devrimi”ni kerteriz aldığı Batılı ülkelerden (ve tabii Ƨağdaşı olan ve ısrarla gƶrmezden geldiği Sovyet deneyiminden) farklı kılan bir şey var. Batı Avrupa’da kadınlar yaşamlarını uzun soluklu, Ƨoğunlukla da cefalı mücadelelerin sonucunda, deneye yanıla, kendileri dƶnüştürmüşler, burjuva devrimlerinin gündeme getirdiği “İnsan ve Yurttaş Hakları” ba’bına “Kadın Hakları”nı da eklemişlerdir.

Sovyetler Birliği’nde ise “Kadınların Kurtuluşu” sürecine emekƧi kadınların talepleri temelinde, kadınların yaşamın her alanına tam, eşit ve ƶzgür bireyler olarak katılması hedefiyle girişilmiş, kadınların “yük”ünün kamu tarafından paylaşılması (Ƨocuk bakımı, ev işleri…) esas alınmıştır.

Cumhuriyet’in “Kadın Devrimi” ise, kadınların ƶzgürleşmesi, toplumsal yaşama katılması, kadın-erkek eşitliği vb. motiflerden Ƨok “modernleşme”, ƶzellikle de modernleşmenin asli bileşeni kabul edilen “laikleşme”nin bir yan-ürünü olarak gerƧekleşmişe benzemektedir. Bu bağlamda, kadınların (kuşkusuz kentli, orta-üst sınıf kadınlar, bürokrat/ münevver eşleridir sƶz konusu olan) 19. yüzyıl sonu - 20. yüzyıl başlarında ƶne sürdükleri talepler ve militanlık düzeyi düşük ƶrgütlenmeler, Cumhuriyet rejimi tarafından ihata edilerek bastırılmıştır.

Kurucu iradenin siyasal-toplumsal yaşamın tümünü tam kontrol altında tutma gayreti, dernek, sendika vb. ƶrgütlemeleri engellediği, devletten bağımsız herhangi bir “sivil toplum” oluşumuna olanak vermediği, taban inisiyatiflerinin ƶnünü kestiği ƶlçüde, kadınlar yaşamlarında kƶklü dƶnüşümlere yol aƧan değişimleri sindirebilecek ve dengeleyebilecek mekanizmalardan yoksun kalmışlardır. Bu durum ise reformların tabana yayılarak benimsenmesinin ƶnüne geƧmiştir. 

Sanırım bir gün gelip de İslĆ¢mi referanslardan hareket eden bir siyasi partinin iktidara geƧip ülkede yeniden tesettürün, Ƨocuk evliliklerinin, kız-erkek öğrencilerin ayrı sınıflarda okutulmasının vb. “faziletleri”nden bahsedilir hĆ¢le gelebilmesinin nedenlerinden biri de budur… 

 

9 Ocak 2023 20:15:51, İstanbul.

 

N O T L A R

[*] İnsancıl Dergisi, Yıl:33, No: 392, Mart 2023…

[1] Edip Cansever.

[2] Sunay Akın, “Kocanın Evinde Oturursun”, Cumhuriyet, 22 Mart 2009, s.15.

[3] Nezihe Muhittin ve Türk Kadın Birliği konusunda ayrıntılı bilgi için bkz. Yaprak Zihnioğlu, Kadınsız İnkılap, Nezihe Muhiddin, Kadınlar Halk Fırkası, Kadın Birliği, Metis Yayınları, 2003.

[4] Osman TiftikƧi, Türkiye Kadınlarının Hakk-ı İntihĆ¢b Mücadelesi 1908-1935 (yayınlanacak. Bu Ƨalışmasını benimle paylaşan Sayın Osman TiftikƧi’ye teşekkür ediyorum.) 

[5] TiftikƧi, agy.

[6] Zozan ƖzgƶkƧe, “Sessizleştirilmiş ‘İsyan-ı Nisvan”, Qijika Reş dergisi, sayı 3, Ocak-Şubat 2011.

[7] “Nezihe Muhiddin’in Darülfünunlu genƧ kadınlarla birlikte, basında müstear kadın imzalarının kullanılmasına tepki gƶsterdiğini Türk Kadını kitabındaki değinmelerinden biliyoruz. Muhiddin, anılan kitapta, Müdafaa-i Hukuk-i Nisvan Cemiyeti’nin, Rifat Mevlanzade’yi ( 1 869?-l930) kastederek, erkekler tarafından kurulduğunu ve yayın organı olan Kadınlar Dünyası dergisinin Ulviye Mevlan değil, eşi Rifat Mevlanzade tarafından yƶnetildiğini ƶne sürer.” (Zihnioğlu, agy. s.96)

[8] TiftikƧi, agy.

[9] Bkz. Melike Karaosmanoğlu, “Selanik’te Yahudi Kadın İşçiler”, Avlaremoz, 8 Mart 2016, https://www.avlaremoz.com/2016/03/08/selanikte-yahudi-kadin-isciler-melike-karaosmanoglu/

[10] Bu kalemde, Mükerrem Belkıs’ın derginin 13 Nisan 1918 tarihli nüshasında yayınlanan yazısının başlığı, Ƨok ilginƧtir: “İnsaniyet’in İki Kanadı: Feminizm-Sosyalizm.” Ulviye Mevlan’ın dƶnemin sosyalist fikirlerinden etkilenmiş olduğu, şu satırlarından anlaşılıyor: “Bilmem bu memlekette bu kadar aristokrat cemiyetler ne yapabilir. Memleketin iƧtimai bir inkılaba ihtiyacı vardır. İnkılapları hiƧbir yerde aristokratlar yapmış değildir. Tarih-i beşer bunu pek ala bize gƶstermiştir. İnkılapları teceddütü (yenilenmeyi) daima gayesi müfrit (aşırı) ameleler, demokratlar, müfrit gayeli avam tabakası yapmıştır.” (Aktaran: TiftikƧi, agy.)

[11] TiftikƧi, agy.

[12] https://kizilbayrak48.net/ana-sayfa/degerlendirmeler/kadin/gun-dogumuna-erismek-icin-geceyi-asmak-gerekir. Ayrıca bkz. Sibel Ɩzbudun, “Ne GeƧmiş Tükendi, Ne Yarınlar (1920’lerden 1970’lere Devrimci Kadınlar”, KaldıraƧ, sayı 238, Mayıs 2021, ss.87-97.

[13] Ahmet Makal, “Türkiye’de Erken Cumhuriyet Dƶneminde Kadın Emeği”, Ƈalışma ve Toplum,2010/2, ss.13-39.

[14] Makal, agy. s.18.

[15] Akt.: Sait Dilik, “Atatürk Dƶneminde Sosyal Politika”, Ankara Üniversitesi SBF Dergisi 40 / 01 (Ocak 1985), s.94.

[16] Makal, agy. s.21.

[17] Makal, agy. s.20

[18] TKB Kadınların belediye seƧimlerine katılmasına yƶnelik Ƨalışmaları ƧerƧevesinde 1927’de bir dizi konferans düzenlemişti bunlardan birinin ardından, “Ertesi gün gazetelerde, TKB’nin kadınların hemen her yerde erkeklerle aynı ücreti aldığını aƧıkladığı haberi yer aldı. Birlik Başkanı Latife Bekir ‘son iki haftadır fabrikaları gezen ‘Musavat Komisyonu’ üyelerinin kadın ve erkek yevmiyelerinin ayni derecede olduğunu hatta fazla iş Ƨıkaran kadınların erkeklerden fazla ücret aldığını gƶrdüklerini’ aƧıkladı.” (Zihnioğlu, agy. s.252.)

[19] Makal, agy. s.29.

[20] Evren Cevri, Cumhuriyet Dƶneminde kadının Ƈalışma Hayatındaki Konumu, İ.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Ƈalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri ABD, Y. Lisans Tezi, 2020, s.17.

[21] Mehmet Kayıran, Selami Saygın, “İzmir İktisat Kongresi”, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Türk Dünyası Uygulama ve Araştırma Merkezi Yakın Tarih Dergisi 2019 Cilt 2 Sayı 5, s.53.

[22] Makal, agy. s.33.

[23] Makal, agy. s.30.

[24] Makal, agy. s.31.

[25] 1936’da kabul edilen 3008 sayılı İş Kanunu grev ve lokavtı yasaklar. 1938’de Cemiyetler Kanunu’nda yapılan bir değişiklik ile de “sosyal sınıfa gƶre” cemiyet (dolayısıyla sendika) kurmak yasaklanır. Ne de olsa, Cumhuriyet rejimi, “imtiyazsız, sınıfsız, kaynaşmış” bir toplum ƶngƶrmektedir.

[26] Gürhan Yellice, “Erken Cumhuriyet Dƶneminde Türk Kadınını Modernleştirme Girişimleri, Türk ve Dünya Basını (1926-1934)” Ƈanakkale Araştırmaları Türk Yıllığı, Bahar 2018, sayı 24, s.336.

[27] Grev yasağına karşın Bursa’da 1910 tarihinde greve Ƨıkan kadın işçiler iƧin bkz. Raif Kaplanoğlu, “Türkiye’de ilk kadın işçileri grevi”, Muhalif Bursa, 25 Eylül 2022, https://www.bursamuhalif.com/turkiyede-ilk-kadin-iscileri-grevi. 

[28] BirkaƧ ƶrnek iƧin bkz. Hülya YalƧın, Cumhuriyet Dƶnemi Kadın İmajı İnşası (1928-38), H.Ü. Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü, Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi ABD Y. Lisans Tezi, Ankara 2019; Esra Işık, “Erken Cumhuriyet Dƶnemi Kadın Dergilerinde Kadın İmajı: Ev Kadın Dergisi Ɩrneği, Folklor ve Edebiyat, 2021, 27(2) 106 Ek; Gürhan Yellice, “Erken Cumhuriyet Dƶneminde Türk Kadınını Modernleştirme Girişimleri, Türk ve Dünya Basını (1926-1934)” Ƈanakkale Araştırmaları Türk Yıllığı, Bahar 2018, sayı 24; Feyza Kurnaz Şahin, “Asri Hayat Asri Kadın: Cumhuriyet Dƶneminde İstanbul’da Ev Modası, Kadın Dünyası Üzerine Araştırmalar (Tarih, GƶƧ, Ekopolitik, Hukuk ve Edebiyat), Olcay Ɩzkaya  Aylin Eraslan (der.) Gazi Kitabevi, Ankara 2021; Mehtap Kaya, “‘İdeal, Asri, Züppe Kadın: Erken Cumhuriyet Dƶnemi Dergilerinde Kadın Algısı”, History Studies, 11:3, Haziran 2019, Mehmet Furkan Eke, “Cumhuriyet Modernleşmesinin Simgesi Olarak Kadın”, https://www.academia.edu/53701360/Cumhuriyet_Modernle%C5%9Fmesinin_Simgesi_Olarak_Kad%C4%B1n…

[29] Ama bunun “istisna”ları yok değil. Akla gelen ilk ƶrnek, Mustafa Kemal’in Kızılcahamam’da karşılaşıp takdir ettiği muhtar Satı (M. Kemal bu adı sonradan Hatı’ya değiştirecektir) kadın. Satı Kadın vekil adayı olduğu günleri şöyle anlatıyor: Ankara Valisi Nevzat (Tandoğan) Bey, iki jandarmayla makamına Ƨağırır. ‘Seni muhtarların reisi yapacağız’ diyerek başı kapalı ve aƧık resimlerini Ƨektirir. Teklifi kabul eder. Ancak bu, vekillik iƧin hazırlıktır. Bundan haberi yoktur. Bir süre sonra da vekil adayı olduğunu gazetelerden öğrenir. SeƧilir ve ‘Madem reis oldum. Reis gibi gideceğim’ diyerek, 12 atlıyla Ankara'ya varır. Üç gün sonra İsmet Paşa kabul eder. O günleri şöyle anlatır: !Gozel blozlar, elcikler (eldiven), Ƨoraplar, fotinler verdiler. Beni şık bir Ankara güzeli yaptılar. Yarım saat iƧinde medeni bir Ankara kadını kalakaldım. Dünyalar benim oldu. Dünyalar durdukƧa Atatürk de dursun, cümleyi ayakaltında o kurtardı.’” (Ercan DolapƧı, “Satı Kadın Başını Nasıl AƧtı?” Aydınlık, 6 Kasım 2013, http://www.aydinlikgazete.com/mansetler/sati-kadin-basini-nasil-acti-h27234.html)

[30] 1927’de yüzde 75 olan kırsal nüfus, 1960’ta ancak yüzde 68’e gerileyecektir. Bir başka deyişle, Cumhuriyet tarihinin yaklaşık ilk 40 yılında demografik yapı fazla değişmemiştir. (Yüksel Kaştan, “Cumhuriyet Dƶneminde Nüfus Hareketlerinin Fonksiyonu”, https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/31973

[31] Bkz. Hülya Yalçın, Cumhuriyet Dönemi Kadın İmajı İnşası (1928-38), H.Ü. Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü, Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi ABD Y. Lisans Tezi, Ankara 2019, s.25.

[32] Ɩte yandan, kentli nüfusun büyük bƶlümünün de İngiliz Guardian gazetesinde 2 Eylül 1933 tarihinde yayınlanan şu rƶportajın yansıttığı ruh hĆ¢li hĆ¢kimdir: “Eşin ne kadar sıklıkla dışarıya Ƨıkıyor Ahmet? Yılda en fazla iki ya da üç kez Ƨıkar. Fakat sürekli olarak evde oturmasının onun iƧin iyi olmadığı, havaya ve mekĆ¢n değişikliğine ihtiyacı olduğunu bilmiyor musun? SonuƧta başında peƧesi var değil mi? Bu yeterli değildir. Ona güvenemem. Ayrıca eşimin sürekli olarak etrafta dolaşıyor olduğuna yƶnelik sƶzler benim onurumu kırar. Ancak İngiliz kadınları sürekli olarak dışarıya Ƨıkar. Onlar farklıdır. Siz bizimkileri bilmezsiniz. Biz, bizimkileri gƶzümüzün ƶnünden ayıramayız. Ayrıca kadın konusuna gelince bir birbirimize güvenemeyiz. Bu nedenle mi evinizin her tarafı sanki kale gibidir, hiƧ pencere yok. Bu eşinizi güvende tutmak iƧin mi? Elbette” (Gürhan Yellice, “Erken Cumhuriyet Dƶneminde Türk Kadınını Modernleştirme Girişimleri, Türk ve Dünya Basını (1926-1934)” Ƈanakkale Araştırmaları Türk Yıllığı, Bahar 2018, sayı 24)

[33] Perihan Naci Eldeniz, TTK. Belleten, Cilt: XX, Sayı: 80, 1956. s.740.

[34] Enver Ziya Karal (Ağustos 1925). Fatih Ɩzdemir (Ed.). Atatürk’ten Düşünceler (kitap). Ankara: ODTÜ Yayıncılık. s.78. Atatürk’ün Sƶylev ve DemeƧleri (II)

[35] Hakimiyet-i Milliye, 3 Şubat 1931.

[36] Hakimiyet-i Milliye, 15 Ekim 1925.

[37] Akt. Yeşim Arat, “Türkiye’de Modernleşme Projesi ve Kadınlar”, Türkiye’de Modernleşme ve Ulusa Kimlik, Sibel Bozdoğan, Reşat Kasaba (der.), Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 1998, s.90.

[38] Zihnioğlu, agy. s.193.

[39] Gürhan Yellice, agy. s.336.

[40] Esra Işık, “Erken Cumhuriyet Dƶnemi Kadın Dergilerinde Kadın İmajı: Ev Kadın Dergisi Ɩrneği, Folklor ve Edebiyat, 2021, 27(2) 106 Ek s.232.

[41] Esra Işık, agy. s.232.

[42] 6 Mayıs 1930 tarih ve 1593 sayılı Umumi Hıfzısıhha Yasası 6 ve daha fazla Ƨocuklu kadınlara bir ƶdeme yapılmasını ƶngƶrse de, bu ƶdeneğin 1922 yılında sadece bir kez, o da 50 TL. ƶngƶrülmesine karşın 30 TL olarak verildiği,1957 yılı itibariyle devletin Ƨok Ƨocuklu kadınlara borcunun 4.5 milyon TL’yi bulduğu bütƧe gƶrüşmelerinden anlaşılmaktadır. (Mehmet Evsile, “Cumhuriyet Dƶneminde Aile ve Kadın Problemleri”, GeƧmişten Günümüze Şehir ve Kadın, Osman Kƶse (der.), Canik Belediyesi Kültür Yayınları, 2016, s.614.

[43] Mehmet Evsile, agy. s.615.

[44] Nazan Maksudyan, “Erken Cumhuriyet Dƶneminde Kadın İntiharları-Islah, İnkar ve İskat”, Toplumsal Tarih, sayı 188, Ağustos 2009.

[45] Zafer Toprak, Türkiye’de Yeni Hayat, İnkılap ve Travma, 1908-1928. Doğan Kitap, 3. Basım, 2019, ss.341-394.


Yorum Ekle

BLOGGER

|/fa-clock-o/ Başlıklar$type=list-tab$c=5$date=1$au=0$page=1$sn=1

/fa-star-o/ Ɩne Cıkanlar$type=list-tab

/fa-comments/ Yorumlar$type=list-tab$com=0$c=5$src=recent-comments$pages=1

/fa-history/ Arşivden $type=list-tab$source=random-posts$author=0$c=5

/fa-users/ TAKIP ET

Ad

“HOŞGƖRÜDEN EŞİTLİĞE: TÜRKLERLE ERMENİLER ARASINDAKİ GƜƇ İLİŞKİLERİNİ BİR SİVİL HAKLAR MODELİ ARACILIĞIYLA DEĞİŞTİRMEK,1,“KOBANÊ’NİN ‘BİZ’İMLE NE ALƂKƂSI VAR?,1,“NEFRET SUƇLARI” VE “ZEHİRLİ KAN” ÜZERİNE,1,1 MAYIS 2015’DE İSTİKAMET(İMİZ) -2014’TE OLDUĞU GİBİ!- TAKSİM,1,1 MAYIS 2016 DERS(LER)İ,1,1 MAYIS’A GİDERKEN: AKP KADINLAR İƇİN NE YAPTI,1,1 mayis,16,100. YAŞINDA EKİM DEVRİMİ’NİN ANIMSATTIKLARI,1,100’E 1 KALA ERMENİ GERƇEĞİNİN TOPOĞRAFYASI,1,12 eylul,4,12 EYLÜL 2010 SONRASI,1,12 EYLÜL KİME KARŞIYDI?,1,12 EYLÜL YARGILANDI… MI?,1,12 EYLÜL’Ü YARGILAMAK...,1,1915- HRANT VE ADALET,1,1968’İN 50. YILINDA SARI YELEKLİLER,1,2013,1,2014,1,2014 İƇİN 2013’ÜN 1 MAYIS DERSLERİ,1,2015,1,2015 1 MAYIS’INDAN 2016’YA YİNE YENİDEN ISRARLA TAKSİM,1,2016,1,2018,1,2019: YERKÜREDE VE COĞRAFYAMIZDA Ä°ÅžĆ‡Ä° SINIFI(MIZ),1,23 NİSAN BİTTİ ‘KUTLU DOĞUM’ VERELİM,1,24 HAZİRAN SEƇİM(LER)İ VE TAVIR(IMIZ),1,7 HAZİRAN 2015 SEƇİMLERİ’NE DAİR -GEREKƇELİ- TAVRIMIZ,1,7 HAZİRAN’DAN 1 KASIM’A HDP NOTLARI,1,8 mart,3,A-UTOPYA’YA UNUTULMAZ BİR YOLCULUK,1,abd,1,ABD EMPERYALİZMİ VE VENEZÜELLA 2019,1,AƇIK SƖZLÜ OLMAK İYİDİR (7 HAZİRAN SONRASINA DAİR DEĞERLENDİRME),1,ADALET: ANTROPOLOJİK BİR BAKIŞ,1,afis,1,AFRİN (VE SURİYE’N)İN ƖTESİDİR,1,AFRİN (VE SURİYE),1,AKADEMİNİN ƖZGÜRLƜĞƜ İƇİN,1,akademisyen,2,AKADEMİSYEN SORUMLULUĞU,1,AKLIMIZDA TAŞIYORUZ SİZLERİ,1,akp,37,AKP İKTİDARI VE GÜNDELİK HAYATIN İSLƂMİLEŞTİRİLMESİ,1,AKP İSLƂM FAŞİZM ve KADINLAR,1,akp.kriz,1,AKP’NİN ‘KÜLTÜR POLİTİKALARI’?,1,AKP’NİN “DERİN DEVLET”İ,1,AKP’NİN “KINDER KUCHE KIRCHE”Sİ,1,AKP’NİN “MUHAFAZAKƂR”LIĞI NEYE DENK DĆœÅžER,1,AKP’NİN “ORGANİK AYDINLARI” VE HAZİRAN KALKIŞMASI,1,AKP’NİN BAŞKAN”LIĞI,1,AKP’NİN EĞİTİM SİSTEMİ Mİ DEDİNİZ,1,AKP’NİN EĞİTİM SİSTEMİ: MİLLİYETƇİ MANEVİYATƇI VE PİYASACI,1,AKP’NİN EĞİTİM SİSTEMİYLE İMTİHANI,1,AKP’NİN KADINLARA KARŞI SAVAŞI: MADAM GİBİ ƖLMEK,1,AKP’NİN MUHAFAZAKƂRLIĞI İSLƂMCILIĞI NEOLİBERALİZMİ VE KADINLAR,1,aktuel,4,aktüel,3,ALEVƎLİK VE SINIF MÜCADELESİ: KÜLTÜR VE EKONOMİ POLİTİK,1,aleviler,1,amerika,3,ANADOLU’NUN “YA BASTA”SI,1,antropoloji,10,ANTROPOLOJİ: NASIL VE NİƇİN,1,arkeoloji,1,ARSIV,1,ATAERKİ” ÜZERİNE,1,ATAERKİL PAZARLIK BOZULDU,1,AVM’LER,1,AVRUPA BİRLİĞİ: ƇOKKÜLTÜRCÜLƜĞƜN “KRİZİ”,1,aydinlar,9,aydinlar devrimciler,32,AYŞE ƖĞRETMEN “DAVA”SININ ANIMSATTIĞI,1,Barış Bildirimi metni,1,baris,9,basin,3,BAŞKALDIRIDIR MİZAH YA DA HİƇ!,1,BE ZİMAN JƎYAN NA BE,1,BEJDAR’IN TUTSAK ALINAMAYAN ŞİİRLERİ,1,BEKLE BİZİ -YENİDEN- TAKSİM,1,BELLEKLE GELECEĞİN KARŞILAŞMASI,1,bilim,3,BİR “ELEŞTİRİ”YE KISA KENAR NOTLARI,1,BİR “İMKƂNSIZ AŞK” HİKƂYESİ: “AKADEMİ VE ƖZGÜRLÜK,1,BİR “PRAKSİS ANTROPOLOJİSİ” İƇİN,1,BİR AYDIN(LIK) HƂLİ FİKRET BAŞKAYA,1,BİR DAHA ASLA DİYEBİLMEK İƇİN: GƖZALTINDA KAYIPLAR,1,BİR İKTİDAR (YENİDEN-)ÜRETME ARACI OLARAK MOBBİNG[*],1,BİR İKTİDAR ARACI OLARAK KORKU,1,BİR KEZ DAHA “TERƖR” MÜ,1,BİR KİMLİK SİYASETİ OLARAK MİLLİYETƇİLİK VE IRKƇILIK,1,BİR MİLAT: REFERANDUM VE SONRASI,1,BİYOLOJİ KADER Mİ? ya da “FITRAT”A DAİR,1,BİZİM DELİLERİMİZ,1,BM DB VE IMF’NIN DILINDE KADIN YOKSULLUĞU,1,bƶlge,3,BU 12 EYLÜL REJİMİ… BURADAN ƇIKIŞ YOK,1,BU NE ŞİDDET BU CELƂL? (YA DA “GULYABANİ” KİM),1,BUGÜN ADNAN YÜCEL KONUŞACAĞIZ,1,CELLATLARIN DƖKTÜKLERİ KAN,1,cevre,15,CHARLIE HEBDO’YA SALDIRI TE’VİLLERİ VE TAVRIMIZ,1,chd,1,cinayetler,13,CUJUS REGIO EJUS RELIGIO,1,CUMHURBAŞKANLIĞI SİSTEMİ VEYA BU KADAR YETKİYİ BABANIZA VERİR MİYDİNİZ,1,Ƈile'nin Antropolojisi: Bir Anı Bir Gƶzlem ve Bir Tahlil Girişimi,1,ƇOCUKLAR ƖLMESİN DEMEK TERƖR SUƇU MU,1,ƇOCUKLARININ ETİYLE BESLENEN ÜLKE,1,ƇƖZÜMÜN SOSYO-EKONOMİK YANI,1,DAĞLAR ERİRSE – ZEVEBƂN,1,DAİMA YAŞAYACAKTIR İSMİYLE MÜSEMMA YAŞAR KEMAL,1,DARBE GİRİŞİMİ VE SONRASI,1,dava,13,davalar,1,DELİ DUMRUL’UN “KENTSEL DƖNĆœÅžĆœM”Ü ya da YOLSUZLUK RANTIN İKİZ KARDEŞİDİR,1,DEMİRİN TUNCUNA İNSANIN...,1,demokrasi,4,DEMOKRATİKLEŞ-ME PAKETİ,1,dersim,2,devlet,12,DEVLETİN ERKEKLERİ YA DA KADINA ŞİDDET NASIL ƖNLENMEZ,1,DEVLETİN KÜRTAJI: ROBOSKƎ,1,DEVLETLƛLAR,1,devrim,11,DİĞERLERİ VE KENT HAKLARI…[*],1,dinler,7,DİNLER İSLƂM VE KADIN BEDENİ,1,dinleti,1,DİRENEN DAMAR[*] ƇƜRÜMEYEN,1,direnis,3,dunya,6,dünya,63,düsünce ƶzgürlügü,2,EGEMENLERİN “PYRRHUS ZAFERİ”: F-TİPİ,1,egitim,12,EKİM DEVRİMİ SOSYALİZM KADINLARIN KURTULUŞU,1,ekoloji,10,ekonomi,7,elestiri,1,ELEŞTİRİ HAYATTIR; YAŞATIR,1,emek,19,emekciler,3,EMEKƇİLER İŞSİZLER YOKSULLAR NEREDE,1,emperyalizm,9,EMPERYALİZM- T. “C” VE AFRİN,1,enternasyonalizm,1,ENTERNASYONALİZM ÜZERİNE NOTLAR,1,ERCAN BİNAY’DAN (BAFRA T TİPİ) MEKTUP VAR: ABDULLAH KALAY’A ƖZGÜRLÜK,1,ermeniler,4,ESKİ(MEYEN)/ YENİ TÜRKİYE”DE BARIŞ (MI),1,etnoloji,2,EVET ƇIKSA DA “HAYIR”,1,EVLAT YOLDAŞ,1,fasizm,7,FAŞİZM VE KADINLAR,1,felsefe,2,feminist,1,FİDEL İƇİN SANCAĞI YARIYA İNDİRMEYİN DAHA DA YÜKSELTİN,1,FRIEDRICH ENGELS VE AİLENİN,1,genclik,3,GERƇEKTEN DE NEDİR TERƖR,1,GƖBEKLİTEPE BİZE NEYİ ANLATIYOR,1,güncel,9,gündem,12,GÜNDEM’E DÜNE VE BUGÜNE DAİR,1,HAFIZASINI YİTİRMEYEN “DERSİM’E AĞIT,1,hakkinda,1,HƂL ÜLKEYİ KUTUPLAŞTIRIYOR,1,HƂL VE GİDİŞ(İMİZ),1,HANGİMİZ ƖZGÜRÜZ Kİ,1,hareketler,2,Hasta Tutsak Abdullah Kalay 2. Heyet Raporuna Rağmen Tahliye Edilmiyor!‏‏,1,HAVADIR SUDUR ATEŞTİR YANİ HAYATTIR GRUP YORUM,1,hayat,1,HER GÜN DƖRT Ä°ÅžĆ‡Ä° BEŞ KADIN,1,HER KƖYDE BİR “KƖPEK” VARDIR,1,HİƇLEŞTİRİLME KAYGISINDAN ƖFKEYE SARI YELEKLİLER,1,HRANT,1,hrant dink,4,hrant dink'in katline 2015 perspektifinden bakmak,1,hukuk adalet,35,IŞILTILI VE “TEHLİKELİ” BİR KADIN: SUAT DERVİŞ,1,IŞİD VE İSLƂMCI “FEMİNİSTLER”,1,ibrahim kaypakkaya,1,İFADE ƖZGÜR(LƜĞƜ) MÜ,1,İFADE ƖZGÜRLƜĞƜ VAZGEƇİLEMEZ ƖNCELİKLİ DEĞERDİR,1,iktidar,10,iletisim,2,inanc,7,insan haklari,1,isci-sendika,12,islam,14,islam.ortadogu,1,İSLƂMCI-MUHAFAZAKƂRIN ZİHİN HARİTASINDA BİR GEZİNTİ: “NASIL BİR KADIN(LIK),1,İSTANBUL SEƇİMİ - BİR DEĞERLENDİRME,1,isyan,15,Ä°ÅžĆ‡Ä° SINIFI 2017 1 MAYIS(’IMIZ) VE KATLİAMIN 40. YILINDA TAKSİM,1,Ä°ÅžĆ‡Ä° SINIFININ KADINLAŞMASI,1,İTİRAZ VE ELEŞTİRİ “HAZIROL”DA DURMAZ,1,İYİ Kİ YAŞADILAR İYİ Kİ YAZDILAR,1,KADIN(LAR) VE DEVRİM(LER),1,KADINLAR KAPİTALİZM FAŞİZM VE AKP,1,KADINLAR GERƇEKTEN DE “SINIFLAR-ÜSTÜ” MÜ,1,KADINLAR İƇİN OLABİLECEK EN KƖTÜ ALAŞIMIN ORTASINDAYIZ,1,KADINLARA KENTLERE GECELERE DAİR,1,KADINLARIN KURTULUŞU: MARKSİZM’SİZ OLUR MU,1,kadin,64,kadinlar,11,KALBİM(İZ) CİZRE’DEDİR,1,kapitalizm,26,KAPİTALİZM KÜLTÜR DİRENİŞ,1,KAPİTALİZMİN KENDİNİ İMHASI: NEOLİBERALİZM,1,kart,1,katlamlar,1,katliamlar,8,KELLE FIYATINA HÜRRIYET ESIRLIK BEDAVA,1,KENTİ (YOKSULLARINDAN) TEMİZLEMEK,1,KEŞFEDİLMEMİŞ GELECEĞİN BİƇİMLENMESİ İƇİNDİ SAMİR AMİN,1,kitap,35,KOBANÊ BİZİMDİR BİZ KOBANÊ’YİZ,1,KOLEKTİF BİR DEVLET CİNAYETİ: HRANT DİNK,1,komünizm,6,kriz,57,KRİZ SAVAŞ VE Ä°ÅžĆ‡Ä° SINIFI ÜZERİNE GƖRĆœÅžLER,1,KRİZDEN İNSAN MANZARALARI[*],1,KÜLTÜR “YERLİ VE MİLLİ” MİDİR?YA DA NEDİR,1,kültür sanat,30,KÜRESEL KÜLTÜR” MÜ,1,kürt sorunu,1,laiklik,1,LAİKLİK Mİ HANGİSİ,1,latin amerika,13,LATİN AMERİKA: SAĞIN GERİ DƖNĆœÅžĆœ - 1/ BREZİLYA ƖRNEĞİ,1,LATİN AMERİKA: SAĞIN GERİ DƖNĆœÅžĆœ-2/ PARAGUAY: “TEKNİK DARBE,1,LATİN AMERİKA’DA BARIŞ SÜREƇLERİ,1,LATİN AMERİKA’DAN “BARIŞ SÜREƇLERİ”: EL SALVADOR ƖRNEĞİ,1,LATİN AMERİKA’NIN DESAPARECIDO’LARI,1,leninizm,4,LÜZUM” ÜZERE: BİR KEZ DAHA İSTANBUL SEƇİMİ,1,MAĞLUP MU DENİR ŞİMDİ ONLARA?,1,MARKSİST-LENİNİST ROMAN YAZARI : VEDAT TÜRKALİ,1,marksizm,6,MARKSİZM + V. İ. LENİN = EKİM DEVRİMİ (NOTLARI),1,MARKSİZM AİLE AŞK CİNSELLİK ÜZERİNE SƖYLEŞİ,1,MARKSİZM VE KADIN ÜZERİNE,1,Marksizm ve Kadın: Emek Aşk Aile,3,MARKSİZM VE KADINLARIN KURTULUŞU,1,MARX’IN DĆœÅžĆœNCE DÜNYASINA BİR SEYAHAT: ETNOLOJİ DEFTERLERİ,1,MARX’TAN ƖĞRENEN BİR ƇUKUROVALI: OKTAY ETİMAN,1,MASKELİ FAŞİZM: “POPÜLİST AŞIRI SAĞ,1,medya,1,MEVTAYI İYİ BİLMEZDİK,1,milliyetci,2,mizah,2,MURAT’IN DĆœÅžĆœ LAMBORGHİNİLER VE DÜNYAYI DEĞİŞTİREBİLMEK,1,mücadele,17,MÜCADELE BOYU BİR YAŞAM: SCHAFIK JORGE HANDAL,1,MÜCADELEYE DEVAM”[1] “BU DAHA BAŞLANGIƇ,1,NE OLDU O “İMTİYAZSIZ SINIFSIZ KAYNAŞMIŞ KİTLE”YE,1,NEO-FAŞİZM(LER) “FEMİNİST” Mİ,1,NEO-LİBERAL TÜRKİYE’DE MUHAFAZAKƂRLAŞMA/ DĆœÅžKÜNLEŞME DİYALEKTİĞİ,1,NEO-LİBERAL TÜRKİYE’NİN “EN ALTTAKİLER”İ: Ä°ÅžĆ‡Ä° SINIFI KÜRTLEŞİRKEN,1,neoliberal,12,newroz,1,NİCE ONYILLARA ‘YENİKAPI’LI YOLDAŞLAR,1,O GÜN BU ÜLKEDE. O GÜN O ALANDA,1,OĞLUM(UZ) ƖLÜMSÜZDÜR,1,ohal,4,OKTAY AĞABEY(İMİZ,1,ONLAR ƇALIP ƇIRPTIKƇA BİZ YOKSULLAŞIYORUZ,1,ORƇUN,1,ortadogu,10,ORTADOĞU’DA BİR KARABASAN: IŞİD,1,OSMANLI’YI “İHYA” ETMEK: AKP’NİN TƖRENLERİ,1,OTUZƜƇ KOR DĆœÅžTÜ YÜREĞİMİZE…,1,ƖFKELENİNCE ƇOK GÜZEL OLUYORSUN TÜRKİYE,1,ƖFORİNİN ORTASINDA,1,ƖĞRETTİKLERİ HATIRLATTIKLARIYLA GREİF DİRENİŞİ,1,ƖLÜMSÜZ ABİ(MİZ) OKTAY ETİMAN,1,ƖRGÜTLÜ MÜCADELE ETİĞİ VE SOSYALİST DEMOKRAS,1,ƶteki,29,ƖZEL MÜLKİYETİN DEVLETİN KƖKENİ ÜZERİNE,1,ƖZERKLİKƇİ ANAYASA SONRASINDA BOLİVYA DERSLERİ,1,ƖZGECAN’IN KATLİNİN AKP’YLE NE İLGİSİ VAR,1,ƶzgeƧmis,1,ƶzgürlük,5,panel,3,PARANOYA VE MEGALOMANİNİN (“YENİ”) REJİMİ,1,PARİS KATLİAMI “BARIŞ SÜRECİ” VE HESAPLAŞMA,1,politika,13,POPÜLER KÜLTÜRE ELEŞTİREL BAKIŞLAR - KISA BİR TARİHƇE,1,postmodernizm,1,protesto,2,RECEP’İN TÜRKÜ(/ŞİİR)LERİ,1,referandum,3,rejim,1,roboski,1,ROBOSKİ’NİN KANAYAN KARANFİLİ,1,rƶportaj,12,SAHİ “VESAYET (REJİMİ)” KALKTI MI,1,SAHİCİ OLMAK,1,savas,4,savas-baris,1,SAVAŞ ŞIDDET ÜZERINE EKONOMI-POLITIK VE ANTROPOLOJIK NOTLAR,1,SAYGI VE HAYRANLIKLA ƇHD GENEL KURULU’NA,1,secim,18,secimler,4,seƧim,5,SEƇİMLERİN SONRASINDA,1,seminer,1,sempozyum,1,SEN ƇƜRÜMENİN RESMİNİ ƇİZEBİLİR MİSİN ABİDİN?YA DA MEMLEKETTEN EĞİTİM MANZARALARI,1,SEN MİSİN “BARIŞ” DİYEN,1,sibel ƶzbudun,1,sinifsal bakis,11,SİVAS KATLİAMI O GÜN ORADA BİTMEDİ,1,siyonizm,4,SİYONİZM ANTİ-SEMİTİZM VE BİR “MUGALATA” ÜZERİNE,1,SOMA “SON” OLSUN; AMA DEĞİL,1,sosyal bilimler,4,SOSYAL BİLİMLER: BİR ŞEY YAPMALI,1,sosyalizm,14,SOYKIRIM ÜZERİNE RESMƎ SƖYLEMLER ya da T.C. SOYKIRIMI NEDEN TANIMALIDIR,1,SOYKIRIMA TANIKLIK(LAR),1,soykirim,2,sƶylesi,1,sƶyleşi,2,SƖYLEŞİ: OKURYAZARLIK ÜZERİNE,1,suriye,2,SURUƇ’UN İŞARET ETTİĞİ,1,SUSMA SUSTUKƇA SIRA SANA MUTLAKA GELECEK,1,SUSMA! SUSTUKƇA SIRA SANA GELECEK,1,SUYUN DELİ DUMRULLARI: ƖZELLEŞTİRMELER,1,SÜREKLİLEŞTİRİLEN OHAL VE,1,ŞİDDET Mİ MEŞRUİYET YİTİMİ Mİ,1,ŞİDDET NEDEN KAPİTALİZMİN “OLMAZSA OLMAZI”DIR,1,taksim,3,tanitim,13,TANTALOS’U YARATMAK,1,tarih,19,tck,2,tck301,1,teknoloji,1,temel demirer,17,tercüme,2,terƶr,1,TIMEO HOMINEM UNIUS LIBRI/ TEK KİTAPLI İNSANDAN KORKARIM,1,TOTALİTARYANİZMİ SOKAKTA ALT EDEBİLMEK,1,TOTALİTERLEŞMEYE İHVAN’LAŞMAYA KARŞI,1,TƖREN ULUS-DEVLET İKTİDAR[*],1,Turkey a Beauty When Angry,1,tüketim,1,Türk Akademiası: GerƧekten kadınlar iƧin Bir Cennet mi,1,TÜRK HALKI BARIÅžĆ‡I MI,1,TÜRK(İYE) İSLƂMI’NDA KADIN OLMAK,1,türkiye,85,ULAŞ ULAŞ’TIR,1,UNUTMAYACAĞIZ UNUTTURMAYACAĞIZ: ŞAHİT OL ANKARA GARI,1,UNUTULMAMASI GEREKENLER,1,üniversite,6,ÜNİVERSİTEYİ ƖLDÜRMENİN SEKİZ YOLU (YA DA ÜNİVERSİTE PİYASAYA NASIL ENTEGRE OLUR,1,VAHŞETİN ALTERNATİFİ VAR ELBETTE,1,VAR OLANDAN KOPMAK İƇİN YEREL SEƇİM VE SORU(N)LARI,1,VENEZÜELLA VE EMPERYALİZM KONUSU,1,VESAYET REJİMİ” ƖLDÜ YAŞASIN “İLERİ DEMOKRASİ,1,video,26,VURUN “ƖTEKİ”NE,1,YA SEV YA TERKET: BİR BİAT ARACI OLARAK MOBBİNG,1,YA SOSYALİZM YA BARBARLIK,1,YANIT: OLAN VE GELEN[*],1,YARGI BAĞIMSIZLIĞI” MI DEDİNİZ,1,yasam,22,YENİ TOPLUMSAL HAREKETLER NE KADAR “YENİ”,1,yeni yil,2,YENİ YƖK YASA TASLAĞI ÜZERİNE: PİYASA ÜNİVERSİTEYİ YUTARKEN,1,YENİDEN HAYKIRABİLMEK: “YERİMİZ MUTFAK DEĞİL DÜNYA,1,YERELİ BİRLİKTE YƖNETMEK - NASIL BİR DÜNYA İSTİYORSAK ƖYLE BİR YEREL YƖNETİM,1,YILDIZLARIN GÜNCESİNİ TUTAN ADAM: CENGİZ GÜNDOĞDU,1,yƶk,3,yƶnetim,1,YÜREĞİMİZDE,1,ZAPATİSTALARIN 33. YILI: BİR DEĞERLENDİRME,1,ZEYTİNLİĞİ ZİNDAN YAPAN SİSTEMATİK ZULME DİRENENLER,1,ZİNDAN(LAR)IN TÜRKƇESİ,1,ZORUNLU BİR AƇIKLAMA (II)… VE BİR EKLEME,1,
ltr
item
sibelšŸ‚Ć¶zbudun: BU MEMLEKETE FEMİNİZM GEREKİRSE…[*]
BU MEMLEKETE FEMİNİZM GEREKİRSE…[*]
https://gdh-data.s3.eu-central-1.amazonaws.com/wp-content/uploads/2022/03/Ekran-goruntusu-2022-03-08-082423.png
sibelšŸ‚Ć¶zbudun
https://sibelozbudun.blogspot.com/2023/03/bu-memlekete-feminizm-gerekirse.html
https://sibelozbudun.blogspot.com/
https://sibelozbudun.blogspot.com/
https://sibelozbudun.blogspot.com/2023/03/bu-memlekete-feminizm-gerekirse.html
true
1739006321341950428
UTF-8
Loaded All Posts Not found any posts Diger daha fazla Yanıtla Cancel reply Sil Ana Sayfa Sayfa Posta Hepsini Gör BUNA BENZER Etiket Arsiv Ara Bütün Yayinlar İsteğiniz gönderi bulunamadı Ana Sayfaya Dön Sunday Monday Tuesday Wednesday Thursday Friday Saturday Paz Pts Sal Car Per Cum Cmt January February March April May June July August September October November December Oca Sub Mar Nis May Haz Tem Agu Eyl Eki Kas Ara simdi 1 dakika önce $$1$$ minutes ago 1 saat önce $$1$$ hours ago dün $$1$$ days ago $$1$$ weeks ago more than 5 weeks ago Followers Follow THIS CONTENT IS PREMIUM Please share to unlock Copy All Code Select All Code All codes were copied to your clipboard Can not copy the codes / texts, please press [CTRL]+[C] (or CMD+C with Mac) to copy