$type=slider$cate=5$meta=0$cate=4$show=home$rm=0

  YENİ YÖK YASA TASLAĞI ÜZERİNE: PİYASA ÜNİVERSİTEYİ YUTARKEN[1]

  “Gözleri, körlerin gördüğü karanlığa dalmış!”[2]   Başbakan’ın uzay uydusunun atılışını izlemek üzere bir polis ordusuyla birlikte ...


  “Gözleri, körlerin gördüğü karanlığa dalmış!”[2]

  Başbakan’ın uzay uydusunun atılışını izlemek üzere bir polis ordusuyla birlikte geldiği ODTÜ’de patlak veren olaylar; polisin öğrencilere saldırısı, ODTÜ yönetimi ve öğretim elemanlarının bu şiddet karşısında tutum almaları, Emniyet Müdürlüğü’nün olayların sorumluluğunu ODTÜ yönetimine yükleyen -eşi benzeri bulunmaz- bildirisi, Başbakan’ın öğrencilerin yanı sıra ODTÜ yönetimini ve öğrencilerine sahip çıkan öğretim elemanlarına yaylım ateşi, “durumdan vazife çıkartan rektörlerin Başbakan’ın arkasında hizaya dizilmeleri, bunun öğrenci gençlik nezdinde yarattığı tepkiler, YÖK’ün ODTÜ olaylarını “inceleme” kararı… Son zamanlarda Türkiye üniversitelerini derinden sarsan bu olaylar dizisi, YÖK tarafından hazırlanıp başta üniversiteler olmak üzere kamuoyunda “tartışma”ya açtığı yeni “Yükseköğretim Yasası” taslağı üzerinde bir kez daha ve dikkatle durmamızı gerektiriyor. Yükseköğretim Kurulu’nun yasa taslağını gerekçelendirdiği, Kurul’un web sitesinde yer alan “Yeni bir Yükseköğretim Yasasına Doğru”[3] (Eylül 2012) başlıklı 34 sayfalık metnin “ruhu”nu sanırım en iyi, içinde yükseköğrenime ilişkin kritik kavramların kaç kez geçtiğine bakarak kavrayabiliriz. Ben üşenmedim, saydım. Örneğin “bilim özgürlüğü” kavramı metinde üç kez yer almış. “Özerklik” kavramı ise, (tümü “kurumsal özerklik” tamlaması dahilinde) tam altı kez yer alıyor. [Daha da ilginci, “özerklik” kavramının tanımının yasa taslak metninde[4] tanımlanmamış olması. Evet, evet; “Tanımlar” (madde 3) bölümünde yükseköğretimle ilgili hemen her kavrama ilişkin tanıma rastlayabilirsiniz: Açıköğretim, araştırma görevlisi, lisans, öğrenci çalışma yükü, ulusal yeterlilikler çerçevesi, yatay geçiş, vb. vb… ama taslak yasada “kurumsal özerklik”, yasanın “temel ilkeler”i arasında sayılsa da (md. 2); terimin tanımı yasa metninde yer almıyor! Böylelikle yasa metninde geçen kavramın içini keyfî bir biçimde doldurmak, mümkün hâle gelmekte.] Ancak metinde, on ikisi ilk beş sayfada olmak üzere on üç kez geçen sihirli bir sözcük var ki, kanımca taslağın “ne”ye dair olduğu konusunu kuşkuya yer vermeyecek bir tarzda anlatıyor. Bu sözcük, “rekabet”! “Üniversitede rekabetin ne işi var?” diye sorduğunuzu duyar gibi oluyorum. Gerçekten de sporda, iş hayatında vb. vb. “rekabet”… haydi neyse ne de, akademik alanda “rekabet”? Çünkü üniversitelerin iki aslî çıktısı bilim ve eğitim, rekabetin değil, paylaşımın ürünüdür. Öğretim elemanı kendi uzmanlık alanındaki bilgi birikimini öğrencileriyle paylaşır; araştırmacılar araştırmalarını farklı disiplinlerden uzmanların işbirliğiyle gerçekleştirir, bulgularını yayın ve sempozyum vb.lerle birbirlerine aktarır; her yeni bilim inanı kuşağı bir öncekilerin birikimini, aşmak ya da inkâra uğratmak üzere temellük eder… Öğretim faaliyetlerinde de ideal hedef, öğrencilerin hepsinin başarılı olmasıdır; birilerinin öbürküleri elemesi değil. Şu hâlde, tek bir sözcük, yasa taslağının mantığını açığa çıkartmaya yetiyor, aslında: Yeni Yükseköğretim Yasa Taslağı, üniversiteden çok, şirket mantığıyla hazırlanmış. Örneğin, şu ifadelere ne buyrulur? Önümüzdeki yılların bütün dünyada yükseköğretim alanında yoğun bir uluslararasılaşma, kitleselleşme ve kalite rekabetinin yaşanacağı bir zaman dilimi olacağı dikkate alındığında yükseköğretim kurumlarımızın kurumsal olarak daha özerk, rekabete daha açık, daha esnek ve daha güçlü bir biçimde örgütlenebilmesinin önü açılmalıdır. Yükseköğretim kurumlarımızın dünyadaki saygınlıklarının artması, bir yandan bölgesinin zenginliklerinden beslenen diğer yandan dünyayla daha çok bütünleşen bir yapıya kavuşabilmelerine, daha çok ve nitelikli uluslar arası öğrenci ve araştırmacı çekebilmelerine, uluslararası araştırma ve yenilik kapasitesi geliştirebilmelerine ve rekabette daha avantajlı konumlar elde edebilmelerine bağlıdır.”[5] Bir üniversite yasası taslağından çok, şirket tüzüğünü andırmıyor mu? Yeni YÖK [daha doğrusu müjde, ad değişiyor: sanırım bundan böyle Türkiye Yükseköğetim Kanunu’ndan (TYK) söz edeceğiz!] taslağı, Türkiye üniversitelerinin yeniden yapılandırılmasında beş temel amaç ve ilkeyi şöyle saptamakta: 1. Çeşitlilik 2. Kurumsal özerklik 3. Performans değerlendirmesi ve rekabet 4. Malî esneklik ve çok kaynaklı gelir yapısı 5. Kalite güvencesi   “ÇEŞİTLİLİK” NE MENEM BİR ŞEY?   “Çeşitlilik” kavramı, bir yandan yükseköğrenim kurumlarındaki, üniversite malî girdilerini zenginleştirebilecek program çeşitliliğinin (açık öğretim, ikinci öğretim, uzaktan öğretim, yaşam boyu öğrenim, sertifika programları vb.) yanı sıra, “eğitim ve araştırma üniversiteleri” gibi işlevsel farklılaşmaları, ama daha da önemlisi, vakıf ve kamu üniversitelerinin yanı sıra “özel” ve “yabancı” üniversitelerin kurulmasına olanak sağlayacak tarzda tasarlanmış. Böylelikle bugüne dek Anayasa izin vermediği için kurulamayan “kâr amaçlı” üniversitelere kapı ardına kadar açılacak. (Bu yönde Anayasa değişikliği beklentisi bizatihî yasa taslağı gerekçesinde dile getiriliyor.) Taslakta dile getirilmese de, hazırlayıcıların üniversitelerdeki “kalite sorunu”nu üst sınıf çocuklarına, dünyaca nam salmış üniversitelerin “yerli” şubelerinde dolar bazlı yüksek ücretli diplomalar sağlayarak aşabileceklerini düşündükleri anlaşılıyor. O zaman bu zevat şu soruyu yanıtlamalı: Neden ODTÜ, Hacettepe, Ankara, Ege, İstanbul gibi kamu üniversiteleri dünyanın en iyi üniversiteleri listesinde sürekli yer alırken, ilki kurulalı otuz yıla yakın bir zaman olmasına karşın, “özel üniversite”ye en yakın kurumları oluşturan vakıf üniversitelerinden bir tanesi, sonuncu olarak dahi bu listelere dahil olmuyor?[6] Ya da bir başka soru: neden, A.Ü. Eğitim Fakültesinde yapılan bir doktora çalışmasına göre, kamu üniversitelerinde çalışan öğretim elemanları kurumlarının özerklik ölçeğini 100 üzerinden 70-90 puan arasında değerlendirirken, vakıf üniversitelerinin akademik personeli, kurumlarına aynı ölçekte ancak 50 ila 70 puan vermektedirler?[7]   “KURUMSAL ÖZERKLİK” Mİ DEDİNİZ?   Yeni yasa taslağının temel ilkelerinden “kurumsal özerklik” ise yasa metninin üniversitelerin yönetimlerinin nasıl oluşacağını düzenleyen maddelerine bakıldığında, “evlere şenlik” bir hâl alıyor. Eylül 1988’de Peru’nun başkenti Lima’da toplanan Dünya Üniversiteler Servisi’nin kabul ettiği Yükseköğretim Kurumlarının Özerkliği ve Akademik Özgürlük Bildirgesi, ya da kısaca Lima Bildirgesi, üniversite özerkliğini tanımlarken bunun “ilgili akademik çevrenin tüm üyelerinin aktif katılımını içeren demokratik bir özyönetimle gerçekleşebileceğini” (md. 19) ve “devletlerin yükseköğretim kurumlarının özerkliğine müdahale etmemekle ve toplumdaki diğer güçlerin müdahalelerini önlemekle yükümlü” (md. 18) olduğunu bildirir. Başbakan’ın bir işareti üzerine ODTÜ yönetimi konusunda inceleme başlatan YÖK’ün hazırladığı bir “Yükseköğrenim Yasası”nın nasıl ve ne denli “özerklikçi” olabileceği sorusu, bir kaya gibi ortada duruyor. Ama biz bu soruyla yetinmeyip, yasa taslağının nasıl bir üniversite yönetim modeli öngördüğüne göz atalım: YÖK’ün yeni taslağında, eski Kurul’un yerine, üniversitelere ilişkin kritik kararları almayı sürdürecek bir “Türkiye Yükseköğretim Kurulu” öngörülmekte. Bu yeni kurulun üyeleri ise, taslağa göre şöyle seçilecek: 5 üye: partilerin temsil oranlarına göre TBMM üyeleri arasından 5 üye: Cumhurbaşkanı tarafından 5 üye: Bakanlar kurulu arasından 6 üye: Rektörler Kurulu tarafından profesörler arasından. Bu duruma göre, TYK’nın 21 üyesinden 15’i, çoğu iktidar partisi yandaşı olmak üzere “siyaset kurumu”nca seçilecektir. “Özerklik” mi dediniz? Hadi canım, sen de! Bitmedi.  Yeni yasa taslağı “kurumsallaşmasını tamamlamış” saydığı belli standartları karşılayan devlet üniversitelerinde, üniversiteye ilişkin, rektör ve dekanların seçilmesi dahil belirleyici kararları alma yetisini “üniversite konseyi” adını verdiği bir nev’i “mütevellî heyeti”ne devrederek sözde bir “özerklik” sağlıyor. Bu “konsey” nasıl oluşturulacak, diye soracak olursanız, hemen söyleyeyim. 11 üyelik konseyin:  5 üyesi kadrolu öğretim elemanları (yard. doç, doç., prof.) tarafından; 2 üye Bakanlar Kurulu tarafından; 2 üye TYK tarafından; 1 üye Üniversitenin temayüz etmiş mezunları arasından, önceki dokuz üye tarafından; 1 üye Üniversite’nin bulunduğu ilin vergi rekortmenleri ya da üniversitenin en yüksek bağışçıları arasından, ilk dokuz üye tarafından… seçilerek oluşması öngörülmektedir. Bir başka deyişle, en “özerk” hâliyle devlet üniversitelerini yönetecek olan konseylerin 11 üyesinin yalnızca beşi -o da kadrolu olmak kaydıyla- öğretim üyeleri arasından seçilmektedir. Araştırma görevlileri, öğretim görevleri, uzmanlar, idari personel ve öğrenciler, üniversite yönetiminde en kritik rolü üstlenecek Konsey üyelerinin seçiminde tümüyle dışlanmışlardır. Evet, YÖK, üniversitelerin yönetimini, üçte ikisini iktidar partisinin seçtiği bir Yükseköğretim Kurulu eliyle, yarıdan fazlası öğretim elemanlarının iradesi dışında oluşturulmuş bir konseye tevcih etmektedir. Üstelik de konseyin en az bir üyesinin üniversitenin en büyük bağışçılarından olacağı düşünüldüğünde, üniversitelerde bundan böyle kim(ler)in borusunun öteceğini kestirmek için kahin olmaya gerek var mı? “Özerklik” mi dediniz? Hadi canım sen de!   REKABET… REKABET… REKABET…   Devam edelim. Taslak gerekçesi, “performans değerlendirmesi ve rekabet” ilkesini akıllara seza bir üslûpla açımlıyor:  “Çeşitlilik ve kurumsal özerklik ilkelerini bütünleyen bir diğer ilke ise rekabet imkân ve ortamlarının geliştirilmesidir. Yeni bir yükseköğretim yasası öngörülürken, yapılan tespitlerden biri ülkemiz yükseköğretiminin en önemli sorunlarından birinin mevcut rekabetsizlik ortamı olduğudur. Rekabeti teşvik etmek, yükseköğretim kurumlarının performansı öne çıkaran bir yönetim modeli geliştirmesini zorunlu kılmaktadır. Akademik üretimi merkeze alan bir yapı önerildiği için, akademisyenlerin performansları doğrudan kurumun performansına yansımaktadır. Önerilen bu yapının arkasındaki zihinsel önermelerden biri de, nitelikli öğretim elemanlarının akademik yapının kilit taşları olduğudur. Zira yükseköğretim kurumlarının, bünyelerindeki öğretim elemanlarının akademik başarı puanları üzerinden konumlandırılmaları ve böylelikle Türkiye yükseköğretim alanı içindeki yerlerinin farklılaşabilmesi düşünülmektedir.”[8] Üniversiter alanı piyasa alanına tahvil eden bu “rekabet tutkusu” ise hem istihdamları, hem ücretleri hem de akademik ilerlemeleri “performans”larıa endekslenmiş öğretim elemanlarının başına patlamaktadır. Öncelikle, öğretim elemanlarının alabildiğine “sözleşmelileştirilmesi” aracılığıyla. Yani, provası nicedir araştırma görevlileri için devrede olan “esnek istihdam”ı üniversiteler alanında da kurallaştırarak. İkincisi ise, öğretim elemanlarının ücretlendirilmesi ve akademik yükselmelerini, her üniversite yönetiminin keyfî olarak saptayacağı yayın, proje yürütücülüğü, bilimsel etkinlik, ders/ek ders, danışmanlık vb. kriterlere bağlayarak. Yasa aracılığıyla kendi kaynaklarını yaratmaya “teşvik” edilen üniversitelerin, öğretim elemanlarının performans kriterlerini bu doğrultuda belirlemesi, böylece olağanlaşacaktır. Örneğin, “performans kriterleri” üniversite tanıtım faaliyetinde görev almak, diyelim ki sendikalarda eğitim vermekten daha fazla puan sağlayacak şekilde kurgulanmasına kim ne diyebilir ki? Ya da ilaç sanayi için proje çalışması yürüten bir öğretim elemanı, hem ücretlendirme, hem de akademik yükseltmede başını alıp giderken, diyelim ki Onur Hamzaoğlu Hoca gibi sınaî kirlenmenin halk sağlığı üzerindeki tehditlerini ortaya koyan bir diğer öğretim elemanı, ertesi öğrenim yılında sözleşmesinin yenilenmediğini görebilecektir. Bilimsel araştırmaları ABD merkezli bir hiyerarşi içerisine yerleştiren ve çoğu, ilişkin şirketlerce finanse edilen “alıntı endeksli” dergileri “akademik başarı”nın olmazsa olmazı sayan bir zihniyetle “bilimsel ilerleme”nin ne yöne olacağı sorusu ise, hâlen ortadadır: Bilim, halktan, ezilenlerden yana ve hayatın doğrultusunda mi, yoksa sermayenin talepleri doğrultusunda mı ilerleyecektir, gerçekten?   “MALÎ ESNEKLİK”: ÜNİVERSİTENİN PİYASAYA ENTEGRASYONU   Ve nihayet, gelelim “malî esneklik” bahsine… Yasa tasarısı, üniversitelerin harç ücretleri, bütçeden aldıkları paylar ve döner sermaye gelirleri olarak saptarken, üniversite yönetimlerinin başarılarını ve kurumsallaşma ölçülerini, onların hazine yardımına başvurmama yetilerinde saptıyor. Bu ise, özellikle yasa taslağının birinci öğretim öğrencilerinden, öğrenimlerini normal süre içerisinde sürdürdükleri müddetçe harç almamayı öngördüğü, ve de bütçeden yükseköğretime ayrılan payın yıllardır yüzde 1’in altında seyrettiği koşullarda, üniversiteleri artan ölçülerde döner sermayelerine, yani hizmetlerinin pazarlanmasına bağımlı kılmaktadır. Bir başka deyişle, üniversitenin bilimsel faaliyetlerinin piyasa taleplerine endekslenmesine yol açmaktadır. Aslına bakılırsa, bu yeni bir olgu değil. YÖK kurulduğundan bu yana, bir yandan üniversiteleri devletin denetimi altına alan, ama bir yandan da “üniversite-sanayi işbirliği” adıyla onları piyasaya açan ikili bir işlev görmektedir. Bu, özellikle TÜSİAD’ın bir “üniversite reformu” öngören 1994 tarihli raporunda net bir biçimde ifadesini bulmaktadır. İzleyen yıllarda her YÖK başkanı yeni bir YÖK tasarısıyla çıktı karşımıza: Gürüz tasarısı; Erkan Mumcu’nun YEK’i; 2007 tasarısı; 2010’daki “mütevelli heyetleri” ihdasını öngören yasa tasarısı… Bunların her biri, nüanslarına karşın ortak bir mantığa dayanmaktaydı: Üniversitelerin piyasaya massolması, piyasa ölçütleri doğrultusunda yeniden yapılandırılması. Bu neo-liberal “dictum”, özellikle II. Dünya Savaşı sonrasında üniversitelere egemen olan kalkınmacı/kamucu anlayışın dönüştürülmesini öngörmekteydi. Yani “kamusal bir hak” olarak, “ulusal kalkınma”nın kadrolarını biçimlendirmeyi hedefleyen, ücretsiz, bilimsel buluşları herkesin kullanımına açık özerk üniversite anlayışının. 1980’li yıllarda yükselen neo-liberal dalga, üniversitenin nasıl bir “kâr” kapısı olduğunu sezinlemekte gecikmeyecekti. Kârın kaynağı çoğuldu: bir yandan üniversiteleri dolduran alt-orta ve orta sınıf gençlerin “müşteri”ye dönüştürülmesinin sağlayacağı olanaklar: öğrenim ücretleri, barınma, yeme-içme, ulaşım, kırtasiye, eğlence… Kapitalist sistem için muazzam bir olanaktı bu. İkinci veçhe, üniversitelerin yararlandığı kamusal kaynakların (binalar, araziler, ormanlar, parklar, laboratuarlar, tekokentler…) özel kullanıma açılmasından sağlanacak gelirlerdi. Üçüncü veçhe ise, üniversitenin bilimsel çıktılarının piyasaya mal olmasıydı: Bir başka deyişle, kamu eliyle oluşturulmuş bina, araştırma mekânı, araç-gereç ve nitelikli personelin, doğrudan özel şirketlerin Ar-Ge faaliyetlerinde istihdamı. Böylelikle neo-liberalizm, üniversite öğrenimi ve bilimin “kamusal bir hizmet” olduğu fikrini imha etmek üzere harekete geçti. Bu dönüşüm süreci, Türkiye’de 1980’lerden, ama daha belirgin bir biçimde TÜSİAD’ın Rapor’undan (1994) beri devam edegelmekte. Böylelikle akademik dil bile dönüşüme uğradı; “özerklik, bilimsel özgürlük, bilimsel başarı, topluma katkı, kampus, öğrenci, not” gibi akademia’nın diline dahil sözcükler yerlerini piyasanın kavramlarına bıraktı: “toplam kalite yönetimi”, “proje”, “performans”, “teknokent”, “müşteri”, “vizyon-misyon”, “kredi transferi sistemi”… Böylelikle, örneğin Bankacılığın diliyle üniversitenin dilini birbirinden ayırt etmek artık bir hayli güçleşti.   TÜSİAD’DAN MÜSİAD’A   Mevcut taslak, Türkiye üniversitelerinde süregiden bu piyasaya entegrasyon sürecinin AKP iktidarındaki son merhalesini temsil etmekte. Bu süreç adım adım gelişti. İşin ilginç yanı, yeni yasa taslağının bir takım Anayasa değişikliklerini (ya da daha doğru bir deyişle yeni bir Anayasa’yı) varsayacak kertede AKP tasarımlarıyla içli-dışlı olması. YÖK’ün, sitesinde taslağı “akademik camia”nın tartışmasına açtığını ilan ettiği bir aşamada, taslak henüz Meclis’e sevk edilmeden, TÜBİTAK’ın “Girişimci-Yenilikçi Üniversite Endeksi”ni yürürlüğe koyması ise, bir “oldu-bitti”yle karşı karşıya olduğumuzun bir başka göstergesi. TÜBİTAK “Endeksi” üniversitelerin “performans”ını başka şeylerin yanı sıra, gösterdikleri “ekonomik katkı ve ticarîleşme” başarısına göre değerlendirmeyi öngörmekte. Yeni yasa, YÖK-özel sektör-siyasal iktidar arasında çoktan bağlanmış gözüküyor. Bir başka deyişle, TÜSİAD’ın başlattığını MÜSİAD tamamlayacak gibi gözüküyor… YÖK-özel sektör-siyasal iktidar üçlüsünün sefilane tahayyülünün hangi boyutlara varabileceğini ise, taslak gerekçesinde yer alan “Bilgi Lisanslama Ofisleri”ne ilişkin paragrafta görelim: “Ayrıca, Yükseköğretim kurumlarında Bilgi Lisanslama Ofisleri kurulması önerilmektedir. Amaçları arasında, araştırmacıların yapacağı tanıtım faaliyetleri ile bilimsel çalışmaları ticari değeri yüksek konulara yönlendirmek, pazarda ihtiyaç duyulan bilgileri belirleme çalışmalarını yürütmek, araştırma sonunda üretilen bilgilerin ticari potansiyelini belirleme çalışmalarını yürütmek, ticari değeri olan bilgileri fikri mülkiyet kapsamında koruma altına alma çalışmalarını yürütmek, ticari değeri olan bilgilerin kullanıcı kişi, kurum ve kuruluşlara pazarlama, lisanslama veya devir ile transferini yapmak, bilgilerin sanayi şirketlerinde veya AR-GE merkezlerinde ürüne dönüştürülmesi çalışmalarına destek hizmetleri sunmak, bilgilerin satışından elde edilen gelirlerin yönetilmesi konularında faaliyet göstermek sayılabilir.”[9] Niyet bundan daha net ifade edilebilir mi? “Bilimsel araştırmaların sanayi şirketlerinde veya Ar-Ge merkezde ürüne dönüştürülmesini sağlamak… Üniversitenin görevi bu mu olmalı? O zaman başa dönelim. - Eğer bilimin bir avuç şirkete değil de, halka ait olduğunu düşünüyorsak; - Bilimsel faaliyetin aslî amacının yeryüzünde yaşamı ve onun biyolojik ve kültürel çeşitliliğini korumak olduğuna kanîysek; - Yükseköğretimin emekçi kitlelerin, dargelirlilerin hakkı olduğuna inanıyorsak; O zaman bugün yerimiz, ODTÜ’lü öğrencilerin ve öğretim elemanlarının yanı olmalıdır. Üniversitenin piyasa içerisinde, piyasa tarafından massedilmesine ancak (haydi “onların” terimini kullanalım) onun sokaktaki “paydaşları” dur diyebilir.   31 Aralık 2012 18:53:59, Ankara.

 N O T L A R
 [1] W. Shakespeare. [2] 27 Aralık 2012’de Hacettepe Üniversitesi Biyoloji Topluluğu’nun düzenlediği “Yeni YÖK Yasa Tasarısı” başlıklı söyleşi için hazırlanan metin… Kaldıraç, No:139, Ocak 2013… [3] http://yeniyasa.yok.gov.tr/?page=yazi&c=90&i=104 [4] Yükseköğretim Kanun Taslağı, http://yeniyasa.yok.gov.tr/?page=yazi&c=90&i=105 [5] “Yeni bir Yükseköğretim Yasasına Doğru”, s.2. [6] “Dünyanın en iyilerinden altısı Türkiye’de”, http://www.ntvmsnbc.com/id/25305887/ [7] Öztürk, Sevim. Türkiye’de Üniversite Özerkliğinin Mali, Akademik ve Yönetsel Boyutlarıyla Devlet ve Vakıf Üniversiteleri İçin Betimlenmesi, Doktora Tezi, A.Ü. Eğitim Fakültesi, Danışman: Prof. Dr. L. Işıl Ünal. XXV-243. [8] “Yeni bir Yükseköğretim Yasasına Doğru”, ss.3-4 [9] “Yeni Bir Yükseköğretim Yasasına Doğru”, http://yeniyasa.yok.gov.tr/files/ f4d9443230c3873365 db82f6212617 b1..pdf

Yorum Ekle

BLOGGER

|/fa-clock-o/ Başlıklar$type=list-tab$c=5$date=1$au=0$page=1$sn=1

/fa-star-o/ Öne Cıkanlar$type=list-tab

/fa-comments/ Yorumlar$type=list-tab$com=0$c=5$src=recent-comments$pages=1

/fa-history/ Arşivden $type=list-tab$source=random-posts$author=0$c=5

/fa-users/ TAKIP ET

Ad

“HOŞGÖRÜDEN EŞİTLİĞE: TÜRKLERLE ERMENİLER ARASINDAKİ GÜÇ İLİŞKİLERİNİ BİR SİVİL HAKLAR MODELİ ARACILIĞIYLA DEĞİŞTİRMEK,1,“KOBANÊ’NİN ‘BİZ’İMLE NE ALÂKÂSI VAR?,1,“NEFRET SUÇLARI” VE “ZEHİRLİ KAN” ÜZERİNE,1,1 MAYIS 2015’DE İSTİKAMET(İMİZ) -2014’TE OLDUĞU GİBİ!- TAKSİM,1,1 MAYIS 2016 DERS(LER)İ,1,1 MAYIS’A GİDERKEN: AKP KADINLAR İÇİN NE YAPTI,1,1 mayis,14,100. YAŞINDA EKİM DEVRİMİ’NİN ANIMSATTIKLARI,1,100’E 1 KALA ERMENİ GERÇEĞİNİN TOPOĞRAFYASI,1,12 eylul,4,12 EYLÜL 2010 SONRASI,1,12 EYLÜL KİME KARŞIYDI?,1,12 EYLÜL YARGILANDI… MI?,1,12 EYLÜL’Ü YARGILAMAK...,1,1915- HRANT VE ADALET,1,1968’İN 50. YILINDA SARI YELEKLİLER,1,2013,1,2014,1,2014 İÇİN 2013’ÜN 1 MAYIS DERSLERİ,1,2015,1,2015 1 MAYIS’INDAN 2016’YA YİNE YENİDEN ISRARLA TAKSİM,1,2016,1,2018,1,2019: YERKÜREDE VE COĞRAFYAMIZDA İŞÇİ SINIFI(MIZ),1,23 NİSAN BİTTİ ‘KUTLU DOĞUM’ VERELİM,1,24 HAZİRAN SEÇİM(LER)İ VE TAVIR(IMIZ),1,7 HAZİRAN 2015 SEÇİMLERİ’NE DAİR -GEREKÇELİ- TAVRIMIZ,1,7 HAZİRAN’DAN 1 KASIM’A HDP NOTLARI,1,8 mart,3,A-UTOPYA’YA UNUTULMAZ BİR YOLCULUK,1,ABD EMPERYALİZMİ VE VENEZÜELLA 2019,1,AÇIK SÖZLÜ OLMAK İYİDİR (7 HAZİRAN SONRASINA DAİR DEĞERLENDİRME),1,ADALET: ANTROPOLOJİK BİR BAKIŞ,1,afis,1,AFRİN (VE SURİYE’N)İN ÖTESİDİR,1,AFRİN (VE SURİYE),1,AKADEMİNİN ÖZGÜRLÜĞÜ İÇİN,1,akademisyen,2,AKADEMİSYEN SORUMLULUĞU,1,AKLIMIZDA TAŞIYORUZ SİZLERİ,1,akp,36,AKP İKTİDARI VE GÜNDELİK HAYATIN İSLÂMİLEŞTİRİLMESİ,1,AKP İSLÂM FAŞİZM ve KADINLAR,1,akp.kriz,1,AKP’NİN ‘KÜLTÜR POLİTİKALARI’?,1,AKP’NİN “DERİN DEVLET”İ,1,AKP’NİN “KINDER KUCHE KIRCHE”Sİ,1,AKP’NİN “MUHAFAZAKÂR”LIĞI NEYE DENK DÜŞER,1,AKP’NİN “ORGANİK AYDINLARI” VE HAZİRAN KALKIŞMASI,1,AKP’NİN BAŞKAN”LIĞI,1,AKP’NİN EĞİTİM SİSTEMİ Mİ DEDİNİZ,1,AKP’NİN EĞİTİM SİSTEMİ: MİLLİYETÇİ MANEVİYATÇI VE PİYASACI,1,AKP’NİN EĞİTİM SİSTEMİYLE İMTİHANI,1,AKP’NİN KADINLARA KARŞI SAVAŞI: MADAM GİBİ ÖLMEK,1,AKP’NİN MUHAFAZAKÂRLIĞI İSLÂMCILIĞI NEOLİBERALİZMİ VE KADINLAR,1,aktuel,4,aktüel,2,ALEVÎLİK VE SINIF MÜCADELESİ: KÜLTÜR VE EKONOMİ POLİTİK,1,aleviler,1,amerika,1,ANADOLU’NUN “YA BASTA”SI,1,antropoloji,10,ANTROPOLOJİ: NASIL VE NİÇİN,1,arkeoloji,1,ARSIV,1,ATAERKİ” ÜZERİNE,1,ATAERKİL PAZARLIK BOZULDU,1,AVM’LER,1,AVRUPA BİRLİĞİ: ÇOKKÜLTÜRCÜLÜĞÜN “KRİZİ”,1,aydinlar,9,aydinlar devrimciler,27,AYŞE ÖĞRETMEN “DAVA”SININ ANIMSATTIĞI,1,Barış Bildirimi metni,1,baris,7,basin,3,BAŞKALDIRIDIR MİZAH YA DA HİÇ!,1,BE ZİMAN JÎYAN NA BE,1,BEJDAR’IN TUTSAK ALINAMAYAN ŞİİRLERİ,1,BEKLE BİZİ -YENİDEN- TAKSİM,1,BELLEKLE GELECEĞİN KARŞILAŞMASI,1,bilim,3,BİR “ELEŞTİRİ”YE KISA KENAR NOTLARI,1,BİR “İMKÂNSIZ AŞK” HİKÂYESİ: “AKADEMİ VE ÖZGÜRLÜK,1,BİR “PRAKSİS ANTROPOLOJİSİ” İÇİN,1,BİR AYDIN(LIK) HÂLİ FİKRET BAŞKAYA,1,BİR DAHA ASLA DİYEBİLMEK İÇİN: GÖZALTINDA KAYIPLAR,1,BİR İKTİDAR (YENİDEN-)ÜRETME ARACI OLARAK MOBBİNG[*],1,BİR İKTİDAR ARACI OLARAK KORKU,1,BİR KEZ DAHA “TERÖR” MÜ,1,BİR KİMLİK SİYASETİ OLARAK MİLLİYETÇİLİK VE IRKÇILIK,1,BİR MİLAT: REFERANDUM VE SONRASI,1,BİYOLOJİ KADER Mİ? ya da “FITRAT”A DAİR,1,BİZİM DELİLERİMİZ,1,BM DB VE IMF’NIN DILINDE KADIN YOKSULLUĞU,1,bölge,3,BU 12 EYLÜL REJİMİ… BURADAN ÇIKIŞ YOK,1,BU NE ŞİDDET BU CELÂL? (YA DA “GULYABANİ” KİM),1,BUGÜN ADNAN YÜCEL KONUŞACAĞIZ,1,CELLATLARIN DÖKTÜKLERİ KAN,1,cevre,12,CHARLIE HEBDO’YA SALDIRI TE’VİLLERİ VE TAVRIMIZ,1,chd,1,cinayetler,12,CUJUS REGIO EJUS RELIGIO,1,CUMHURBAŞKANLIĞI SİSTEMİ VEYA BU KADAR YETKİYİ BABANIZA VERİR MİYDİNİZ,1,Çile'nin Antropolojisi: Bir Anı Bir Gözlem ve Bir Tahlil Girişimi,1,ÇOCUKLAR ÖLMESİN DEMEK TERÖR SUÇU MU,1,ÇOCUKLARININ ETİYLE BESLENEN ÜLKE,1,ÇÖZÜMÜN SOSYO-EKONOMİK YANI,1,DAĞLAR ERİRSE – ZEVEBÂN,1,DAİMA YAŞAYACAKTIR İSMİYLE MÜSEMMA YAŞAR KEMAL,1,DARBE GİRİŞİMİ VE SONRASI,1,dava,13,davalar,1,DELİ DUMRUL’UN “KENTSEL DÖNÜŞÜM”Ü ya da YOLSUZLUK RANTIN İKİZ KARDEŞİDİR,1,DEMİRİN TUNCUNA İNSANIN...,1,demokrasi,1,DEMOKRATİKLEŞ-ME PAKETİ,1,dersim,2,devlet,12,DEVLETİN ERKEKLERİ YA DA KADINA ŞİDDET NASIL ÖNLENMEZ,1,DEVLETİN KÜRTAJI: ROBOSKÎ,1,DEVLETLÛLAR,1,devrim,8,DİĞERLERİ VE KENT HAKLARI…[*],1,dinler,7,DİNLER İSLÂM VE KADIN BEDENİ,1,dinleti,1,DİRENEN DAMAR[*] ÇÜRÜMEYEN,1,direnis,3,dunya,5,dünya,53,düsünce özgürlügü,2,EGEMENLERİN “PYRRHUS ZAFERİ”: F-TİPİ,1,egitim,12,EKİM DEVRİMİ SOSYALİZM KADINLARIN KURTULUŞU,1,ekoloji,10,ekonomi,7,elestiri,1,ELEŞTİRİ HAYATTIR; YAŞATIR,1,emek,15,emekciler,3,EMEKÇİLER İŞSİZLER YOKSULLAR NEREDE,1,emperyalizm,7,EMPERYALİZM- T. “C” VE AFRİN,1,enternasyonalizm,1,ENTERNASYONALİZM ÜZERİNE NOTLAR,1,ERCAN BİNAY’DAN (BAFRA T TİPİ) MEKTUP VAR: ABDULLAH KALAY’A ÖZGÜRLÜK,1,ermeniler,4,ESKİ(MEYEN)/ YENİ TÜRKİYE”DE BARIŞ (MI),1,etnoloji,2,EVET ÇIKSA DA “HAYIR”,1,EVLAT YOLDAŞ,1,fasizm,6,FAŞİZM VE KADINLAR,1,felsefe,1,feminist,1,FİDEL İÇİN SANCAĞI YARIYA İNDİRMEYİN DAHA DA YÜKSELTİN,1,FRIEDRICH ENGELS VE AİLENİN,1,genclik,2,GERÇEKTEN DE NEDİR TERÖR,1,GÖBEKLİTEPE BİZE NEYİ ANLATIYOR,1,güncel,3,gündem,11,GÜNDEM’E DÜNE VE BUGÜNE DAİR,1,HAFIZASINI YİTİRMEYEN “DERSİM’E AĞIT,1,hakkinda,1,HÂL ÜLKEYİ KUTUPLAŞTIRIYOR,1,HÂL VE GİDİŞ(İMİZ),1,HANGİMİZ ÖZGÜRÜZ Kİ,1,hareketler,1,Hasta Tutsak Abdullah Kalay 2. Heyet Raporuna Rağmen Tahliye Edilmiyor!‏‏,1,HAVADIR SUDUR ATEŞTİR YANİ HAYATTIR GRUP YORUM,1,HER GÜN DÖRT İŞÇİ BEŞ KADIN,1,HER KÖYDE BİR “KÖPEK” VARDIR,1,HİÇLEŞTİRİLME KAYGISINDAN ÖFKEYE SARI YELEKLİLER,1,HRANT,1,hrant dink,4,hrant dink'in katline 2015 perspektifinden bakmak,1,hukuk adalet,31,IŞILTILI VE “TEHLİKELİ” BİR KADIN: SUAT DERVİŞ,1,IŞİD VE İSLÂMCI “FEMİNİSTLER”,1,ibrahim kaypakkaya,1,İFADE ÖZGÜR(LÜĞÜ) MÜ,1,İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ VAZGEÇİLEMEZ ÖNCELİKLİ DEĞERDİR,1,iktidar,10,iletisim,2,inanc,7,insan haklari,1,isci-sendika,11,islam,14,islam.ortadogu,1,İSLÂMCI-MUHAFAZAKÂRIN ZİHİN HARİTASINDA BİR GEZİNTİ: “NASIL BİR KADIN(LIK),1,İSTANBUL SEÇİMİ - BİR DEĞERLENDİRME,1,isyan,15,İŞÇİ SINIFI 2017 1 MAYIS(’IMIZ) VE KATLİAMIN 40. YILINDA TAKSİM,1,İŞÇİ SINIFININ KADINLAŞMASI,1,İTİRAZ VE ELEŞTİRİ “HAZIROL”DA DURMAZ,1,İYİ Kİ YAŞADILAR İYİ Kİ YAZDILAR,1,KADIN(LAR) VE DEVRİM(LER),1,KADINLAR KAPİTALİZM FAŞİZM VE AKP,1,KADINLAR GERÇEKTEN DE “SINIFLAR-ÜSTÜ” MÜ,1,KADINLAR İÇİN OLABİLECEK EN KÖTÜ ALAŞIMIN ORTASINDAYIZ,1,KADINLARA KENTLERE GECELERE DAİR,1,KADINLARIN KURTULUŞU: MARKSİZM’SİZ OLUR MU,1,kadin,55,kadinlar,11,KALBİM(İZ) CİZRE’DEDİR,1,kapitalizm,19,KAPİTALİZM KÜLTÜR DİRENİŞ,1,KAPİTALİZMİN KENDİNİ İMHASI: NEOLİBERALİZM,1,kart,1,katlamlar,1,katliamlar,7,KELLE FIYATINA HÜRRIYET ESIRLIK BEDAVA,1,KENTİ (YOKSULLARINDAN) TEMİZLEMEK,1,KEŞFEDİLMEMİŞ GELECEĞİN BİÇİMLENMESİ İÇİNDİ SAMİR AMİN,1,kitap,35,KOBANÊ BİZİMDİR BİZ KOBANÊ’YİZ,1,KOLEKTİF BİR DEVLET CİNAYETİ: HRANT DİNK,1,komünizm,4,kriz,49,KRİZ SAVAŞ VE İŞÇİ SINIFI ÜZERİNE GÖRÜŞLER,1,KRİZDEN İNSAN MANZARALARI[*],1,KÜLTÜR “YERLİ VE MİLLİ” MİDİR?YA DA NEDİR,1,kültür sanat,29,KÜRESEL KÜLTÜR” MÜ,1,kürt sorunu,1,laiklik,1,LAİKLİK Mİ HANGİSİ,1,latin amerika,11,LATİN AMERİKA: SAĞIN GERİ DÖNÜŞÜ - 1/ BREZİLYA ÖRNEĞİ,1,LATİN AMERİKA: SAĞIN GERİ DÖNÜŞÜ-2/ PARAGUAY: “TEKNİK DARBE,1,LATİN AMERİKA’DA BARIŞ SÜREÇLERİ,1,LATİN AMERİKA’DAN “BARIŞ SÜREÇLERİ”: EL SALVADOR ÖRNEĞİ,1,LATİN AMERİKA’NIN DESAPARECIDO’LARI,1,leninizm,2,LÜZUM” ÜZERE: BİR KEZ DAHA İSTANBUL SEÇİMİ,1,MAĞLUP MU DENİR ŞİMDİ ONLARA?,1,MARKSİST-LENİNİST ROMAN YAZARI : VEDAT TÜRKALİ,1,marksizm,5,MARKSİZM + V. İ. LENİN = EKİM DEVRİMİ (NOTLARI),1,MARKSİZM AİLE AŞK CİNSELLİK ÜZERİNE SÖYLEŞİ,1,MARKSİZM VE KADIN ÜZERİNE,1,Marksizm ve Kadın: Emek Aşk Aile,3,MARKSİZM VE KADINLARIN KURTULUŞU,1,MARX’IN DÜŞÜNCE DÜNYASINA BİR SEYAHAT: ETNOLOJİ DEFTERLERİ,1,MARX’TAN ÖĞRENEN BİR ÇUKUROVALI: OKTAY ETİMAN,1,MASKELİ FAŞİZM: “POPÜLİST AŞIRI SAĞ,1,medya,1,MEVTAYI İYİ BİLMEZDİK,1,milliyetci,2,mizah,2,MURAT’IN DÜŞÜ LAMBORGHİNİLER VE DÜNYAYI DEĞİŞTİREBİLMEK,1,mücadele,12,MÜCADELE BOYU BİR YAŞAM: SCHAFIK JORGE HANDAL,1,MÜCADELEYE DEVAM”[1] “BU DAHA BAŞLANGIÇ,1,NE OLDU O “İMTİYAZSIZ SINIFSIZ KAYNAŞMIŞ KİTLE”YE,1,NEO-FAŞİZM(LER) “FEMİNİST” Mİ,1,NEO-LİBERAL TÜRKİYE’DE MUHAFAZAKÂRLAŞMA/ DÜŞKÜNLEŞME DİYALEKTİĞİ,1,NEO-LİBERAL TÜRKİYE’NİN “EN ALTTAKİLER”İ: İŞÇİ SINIFI KÜRTLEŞİRKEN,1,neoliberal,10,newroz,1,NİCE ONYILLARA ‘YENİKAPI’LI YOLDAŞLAR,1,O GÜN BU ÜLKEDE. O GÜN O ALANDA,1,OĞLUM(UZ) ÖLÜMSÜZDÜR,1,ohal,4,OKTAY AĞABEY(İMİZ,1,ONLAR ÇALIP ÇIRPTIKÇA BİZ YOKSULLAŞIYORUZ,1,ORÇUN,1,ortadogu,8,ORTADOĞU’DA BİR KARABASAN: IŞİD,1,OSMANLI’YI “İHYA” ETMEK: AKP’NİN TÖRENLERİ,1,OTUZÜÇ KOR DÜŞTÜ YÜREĞİMİZE…,1,ÖFKELENİNCE ÇOK GÜZEL OLUYORSUN TÜRKİYE,1,ÖFORİNİN ORTASINDA,1,ÖĞRETTİKLERİ HATIRLATTIKLARIYLA GREİF DİRENİŞİ,1,ÖLÜMSÜZ ABİ(MİZ) OKTAY ETİMAN,1,ÖRGÜTLÜ MÜCADELE ETİĞİ VE SOSYALİST DEMOKRAS,1,öteki,25,ÖZEL MÜLKİYETİN DEVLETİN KÖKENİ ÜZERİNE,1,ÖZERKLİKÇİ ANAYASA SONRASINDA BOLİVYA DERSLERİ,1,ÖZGECAN’IN KATLİNİN AKP’YLE NE İLGİSİ VAR,1,özgeçmis,1,özgürlük,2,panel,3,PARANOYA VE MEGALOMANİNİN (“YENİ”) REJİMİ,1,PARİS KATLİAMI “BARIŞ SÜRECİ” VE HESAPLAŞMA,1,politika,11,POPÜLER KÜLTÜRE ELEŞTİREL BAKIŞLAR - KISA BİR TARİHÇE,1,protesto,2,RECEP’İN TÜRKÜ(/ŞİİR)LERİ,1,referandum,3,rejim,1,roboski,1,ROBOSKİ’NİN KANAYAN KARANFİLİ,1,röportaj,12,SAHİ “VESAYET (REJİMİ)” KALKTI MI,1,SAHİCİ OLMAK,1,savas,3,savas-baris,1,SAVAŞ ŞIDDET ÜZERINE EKONOMI-POLITIK VE ANTROPOLOJIK NOTLAR,1,SAYGI VE HAYRANLIKLA ÇHD GENEL KURULU’NA,1,secim,17,secimler,4,seçim,5,SEÇİMLERİN SONRASINDA,1,seminer,1,sempozyum,1,SEN ÇÜRÜMENİN RESMİNİ ÇİZEBİLİR MİSİN ABİDİN?YA DA MEMLEKETTEN EĞİTİM MANZARALARI,1,SEN MİSİN “BARIŞ” DİYEN,1,sibel özbudun,1,sinifsal bakis,8,SİVAS KATLİAMI O GÜN ORADA BİTMEDİ,1,siyonizm,2,SİYONİZM ANTİ-SEMİTİZM VE BİR “MUGALATA” ÜZERİNE,1,SOMA “SON” OLSUN; AMA DEĞİL,1,sosyal bilimler,4,SOSYAL BİLİMLER: BİR ŞEY YAPMALI,1,sosyalizm,10,SOYKIRIM ÜZERİNE RESMÎ SÖYLEMLER ya da T.C. SOYKIRIMI NEDEN TANIMALIDIR,1,SOYKIRIMA TANIKLIK(LAR),1,soykirim,2,söylesi,1,söyleşi,2,SÖYLEŞİ: OKURYAZARLIK ÜZERİNE,1,suriye,2,SURUÇ’UN İŞARET ETTİĞİ,1,SUSMA SUSTUKÇA SIRA SANA MUTLAKA GELECEK,1,SUSMA! SUSTUKÇA SIRA SANA GELECEK,1,SUYUN DELİ DUMRULLARI: ÖZELLEŞTİRMELER,1,SÜREKLİLEŞTİRİLEN OHAL VE,1,ŞİDDET Mİ MEŞRUİYET YİTİMİ Mİ,1,ŞİDDET NEDEN KAPİTALİZMİN “OLMAZSA OLMAZI”DIR,1,taksim,3,tanitim,11,TANTALOS’U YARATMAK,1,tarih,14,tck,2,tck301,1,temel demirer,17,tercüme,2,terör,1,TIMEO HOMINEM UNIUS LIBRI/ TEK KİTAPLI İNSANDAN KORKARIM,1,TOTALİTARYANİZMİ SOKAKTA ALT EDEBİLMEK,1,TOTALİTERLEŞMEYE İHVAN’LAŞMAYA KARŞI,1,TÖREN ULUS-DEVLET İKTİDAR[*],1,Turkey a Beauty When Angry,1,tüketim,1,Türk Akademiası: Gerçekten kadınlar için Bir Cennet mi,1,TÜRK HALKI BARIŞÇI MI,1,TÜRK(İYE) İSLÂMI’NDA KADIN OLMAK,1,türkiye,77,ULAŞ ULAŞ’TIR,1,UNUTMAYACAĞIZ UNUTTURMAYACAĞIZ: ŞAHİT OL ANKARA GARI,1,UNUTULMAMASI GEREKENLER,1,üniversite,6,ÜNİVERSİTEYİ ÖLDÜRMENİN SEKİZ YOLU (YA DA ÜNİVERSİTE PİYASAYA NASIL ENTEGRE OLUR,1,VAHŞETİN ALTERNATİFİ VAR ELBETTE,1,VAR OLANDAN KOPMAK İÇİN YEREL SEÇİM VE SORU(N)LARI,1,VENEZÜELLA VE EMPERYALİZM KONUSU,1,VESAYET REJİMİ” ÖLDÜ YAŞASIN “İLERİ DEMOKRASİ,1,video,24,VURUN “ÖTEKİ”NE,1,YA SEV YA TERKET: BİR BİAT ARACI OLARAK MOBBİNG,1,YA SOSYALİZM YA BARBARLIK,1,YANIT: OLAN VE GELEN[*],1,YARGI BAĞIMSIZLIĞI” MI DEDİNİZ,1,yasam,17,YENİ TOPLUMSAL HAREKETLER NE KADAR “YENİ”,1,yeni yil,2,YENİ YÖK YASA TASLAĞI ÜZERİNE: PİYASA ÜNİVERSİTEYİ YUTARKEN,1,YENİDEN HAYKIRABİLMEK: “YERİMİZ MUTFAK DEĞİL DÜNYA,1,YERELİ BİRLİKTE YÖNETMEK - NASIL BİR DÜNYA İSTİYORSAK ÖYLE BİR YEREL YÖNETİM,1,YILDIZLARIN GÜNCESİNİ TUTAN ADAM: CENGİZ GÜNDOĞDU,1,yök,3,yönetim,1,YÜREĞİMİZDE,1,ZAPATİSTALARIN 33. YILI: BİR DEĞERLENDİRME,1,ZEYTİNLİĞİ ZİNDAN YAPAN SİSTEMATİK ZULME DİRENENLER,1,ZİNDAN(LAR)IN TÜRKÇESİ,1,ZORUNLU BİR AÇIKLAMA (II)… VE BİR EKLEME,1,
ltr
item
sibel🍂özbudun:   YENİ YÖK YASA TASLAĞI ÜZERİNE: PİYASA ÜNİVERSİTEYİ YUTARKEN[1]
  YENİ YÖK YASA TASLAĞI ÜZERİNE: PİYASA ÜNİVERSİTEYİ YUTARKEN[1]
https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjgZzGjmK_7vV7ubtadE5CRayj00ds7Q6Xl1GeC37QbSF-pN8Mru7z81JWrR5_ioRzDr0QXE6iYwghZm0bG0wZZaL_zr6TLjBqNNJt_1KUxedTd__dglj7dc7A_DAsQ_tGKtEZ7vJAg2e8/s400/y_o_k.jpeg
https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjgZzGjmK_7vV7ubtadE5CRayj00ds7Q6Xl1GeC37QbSF-pN8Mru7z81JWrR5_ioRzDr0QXE6iYwghZm0bG0wZZaL_zr6TLjBqNNJt_1KUxedTd__dglj7dc7A_DAsQ_tGKtEZ7vJAg2e8/s72-c/y_o_k.jpeg
sibel🍂özbudun
https://sibelozbudun.blogspot.com/2013/01/yeni-yok-yasa-taslagi-uzerine-piyasa.html
https://sibelozbudun.blogspot.com/
https://sibelozbudun.blogspot.com/
https://sibelozbudun.blogspot.com/2013/01/yeni-yok-yasa-taslagi-uzerine-piyasa.html
true
1739006321341950428
UTF-8
Loaded All Posts Not found any posts Diger daha fazla Yanıtla Cancel reply Sil Ana Sayfa Sayfa Posta Hepsini Gör BUNA BENZER Etiket Arsiv Ara Bütün Yayinlar İsteğiniz gönderi bulunamadı Ana Sayfaya Dön Sunday Monday Tuesday Wednesday Thursday Friday Saturday Paz Pts Sal Car Per Cum Cmt January February March April May June July August September October November December Oca Sub Mar Nis May Haz Tem Agu Eyl Eki Kas Ara simdi 1 dakika önce $$1$$ minutes ago 1 saat önce $$1$$ hours ago dün $$1$$ days ago $$1$$ weeks ago more than 5 weeks ago Followers Follow THIS CONTENT IS PREMIUM Please share to unlock Copy All Code Select All Code All codes were copied to your clipboard Can not copy the codes / texts, please press [CTRL]+[C] (or CMD+C with Mac) to copy