GUSTAVO ESTEVA ¡Basta! 31 Aralık 1993’ü 1 Ocak 1994’e bağlayan gecenin yarısında, balta, sopa ve ahşap kabzalı tüfeklerle silahlanmı...
GUSTAVO ESTEVA
¡Basta!
31 Aralık 1993’ü 1 Ocak 1994’e bağlayan gecenin yarısında, balta, sopa ve ahşap kabzalı tüfeklerle silahlanmış binlerce yerli ormanı kat ederek Chiapas eyaletinin beş büyük kentini işgal edip Meksika hükümetine savaş ilan ettiler. Yerli olduklarını ve Zapatista Ulusal Kurtuluş Ordusu’nu (EZLN) oluşturduklarını söylüyorlardı. İsyanları yalnızca başkana karşı değil, beş yüzyıllık istila, baskı ve suistimale karşıydı. Basta ! deme saati gelmişti.
Onlarca gün süren şiddetli askerî baskıların ardından, sivil toplumun basıncıyla Zapatistaların kesin olarak uydukları ateşkes ilan edildi.
1995’te hükümetin başarısız bir tuzak girişiminin ardından, sivil toplumun da desteğiyle hem diyalogu, hem de zapatistaları korumaya yönelik Uzlaşma ve Yatıştırma Yasası (Ley de Concordia y Pacificación) ilan edildi: hükümetle diyalogu sonlandırma konusunda iki taraflı formel bir anlaşma olmadığı sürece, hükümetin müdahalesinden masun olarak 250 000 hektarlık bir teritoryayı fiziksel olarak işgal edebileceklerdi.
21 Aralık 2012’de yaklaşık 40 000 Zapatista, isyancıların 1 Ocak 1994’te işgal ettiği beş kentin sokaklarında sessiz, barışçı ve düzenli bir yürüyüş gerçekleştirdi. Mesajları kısa ve özlüydü: “Duydunuz mu? Bu, yıkılmakta olan sizin dünyanızın çatırtısı ve yükselmekte olan bizim dünyamızın sesidir.”
Az bir zaman sonra, 11-16 Ağustos 2013’te gerçekleşecek escuelita’da[2] işlenecek olan “Zapatistalara göre özgürlük” dersinin duyurusunu yaptılar. Öğretmenler, sömürü ve sosyal sınıfların, olmadığı sömürü ve sosyal sınıfların, baskıların ve başkalarına hizmet dışında hiyerarşilerin olmadığı, ataerkil ve cinsiyetçi zihniyetten kopmuş yeni bir dünyanın zanaatkârlarıydı.
Escuelita’ya Meksika ve dünyanın heryerinden gelen 1700 kişi davet edilmişti. Gördüğümüz, duyumsadığımız, soluduğumuz, dokunduğumuz ve deneyimlediklerimiz, evet, onlar yeni tip erkek ve kadınlardı. Otuz yıldır tek mülkleri, saygınlıklarıydı. “Köylerde çok az çocuk kalmıştı, “ diyordu Komutan yardımcısı Marcos, “hemen hepsi ölmüştü.” Zapatistalar sıfırdan yeni bir dünyanın inşaına koyuldular; ne fonlar, ne tahsisatlardan, ne de onlara karşı gizli bir savaş yürüten hükümetin sosyal yardımlarından yararlanıyorlardı.
Özgürlüğün Yapıları
Zapatistea topraklarında, toplumun şenlikli yeniden inşaında sözcükler, fiiller hüküm sürer ve kullanılır. Orada bir sağlam bir hukuksal ve toplumsal düzen hâkimdir. Her türlü şiddet biçimi, pratikte yok edilmiştir.
Zapatista normları üç düzlemde geçerli kılınmıştır: 1) Cemaat, 2) belediye (cemaatler grubu), 3) Caracol (belediyeler grubu). Bu siyasal grupların her birinin boyutları değişkendir. Örneğin bir cemaatin boyutları birkaç aileden birkaç yüz aileye değişkenlik gösterebilir.
Bir cemaatin tüm üyeleri, yaşamlarını yönetecek norm ve anlaşmaları tanımlayan kararların alınma süreçlerine katılır. Normlar, ihlâlleri yaptırımlara bağlı genel davranış kurallarıdır. Anlaşmalar ortak yarar için komünal faaliyetlere ilişkin kararların alınma sürecinin koşullarını belirler. Norm ve anlaşmalar belediyeler ve caracol’ler düzeyinde, bu düzlemlerde geçici olarak yetke konumunda bulunan cemaatlerin ortak üyelerince düşünülüp formüle edilir. Bu norm ve anlaşmalar cemaatler tarafından onaylanmadıkça yürürlüğe giremez.
Bazı normlar zapatistaların tümü için bağlayıcıdır: “Boyun eğerek yönetme”nin yedi ilkesi özellikle geçici yetke konumunda olanlar için, devrimci yasalar ise her zaman herkes için geçerlidir.
Bu yedi ilke, şunlardır: 1) hizmet etmek ve kendisine hizmet ettirmemek; 2) temsil etmek ama yerini almamak; 3) yapmak ama yıkmamak; 4) boyun eğmek ama hükmetmemek; 5) önermek ama dayatmamak; 6) ikna etmek ama alt etmemek; 7) eğilmek ama yükselmemek. Bu ilkeler cemaat üyeleri tarafından formüle edilmiş, uzun süre tartışıldıktan sonra sononda tüm Zapatistalarca kabul edilmişti.
Toprak ve kadınlar üzerine devrimci yasalara gelince, 1 Ocak 1994 ayaklanmasından önce, gizlilik koşulları altında formüle edilmiş ve aynı gün duyurulmuşlardı. Bu yasalar son derece yalındır, koşullar değiştiğinde gözden geçirilecek genel ilkeler olarak işlerler. Tüm kararlar konsensüsle alınır; ne ki, ikincil önemde kararlar oya sunulabilmektedir.
Polis yoktur, buna ihtiyaç da yoktur. Hedef olduğu tüm saldırılara karşın Zapatista toprakları Meksika’nın en güvenli bölgesi, dünyanın da en güvenli bölgelerinden biridir.
Tüm yurttaşlar çeşitli gözetim ve kamu projelerini hayata geçirilmesine yönelik komisyonlarda dönüşümlü olarak görev alır. Ender olarak suistimal vakalarına rastlanmış, bunlar cezalandırılmıştır.
Halklar arasında çok uzun süre hoşgörüyle eril bir edim olarak karşılanan Kadın ve çocukları darp etmek, yani ev içi şiddet hemen tümüyle tasfiye edilmiştir. Tabandan değişimler sayesinde çocuklar bir sevgi seli içinde yetişmekte ve Zapatista cemaatlerini ziyaret eden herkesin deneyimleyebileceği üzere, inanılmaz bir özgürlük içinde yaşamaktadırlar.
Toplumsal işlevler:
Çalışmak
Zapatistalar hergün uzun saatler çalışır ve kolaylıkla bir faaliyetten diğerine geçerler. Başlıca üç çalışma tipi ayırt edilebilmektedir:
● Aileyi desteklemek için gerekli olan çalışma
● Bir cemaat kolektif ya da grubunun komünal projesi için çalışma; bu durumda, yararlar katılımcılarla öngörülen yararlanıcılar arasında pay edilir.
● Ürünleri cemaatin tanımladığı hedefe yönelik cemaat çalışması.
Yemek
Zapatista ailelerin büyük bölümü kendi temel besinlerini üretir, kendi yapamadıklarını ise komşularından ya da Zapatista dükkânlardan sağlarlar. Bir grup olarak Zapatistalar yüksek ölçüde kendine yeterlilik sergilemektedirler.
Öğrenmek
Zapatistalar herşeyi her zaman birbirlerinden öğrenirler. Onlarda zorunlu eğitim sistemi yoktur. Çocuklar aile faaliyetlerine katılır ve kendileri okula gitmeye karar verene dek her türlü okul boyunduruğundan özgürdürler. Okullarda “öğretmenler” yoktur. Yalnızca çıraklık sürecini öğrencilerle birlikte örgütleyen genç kolaylaştırıcılar bulunur. Ne önceden saptanmış bir müfredat ne de not vardır. Tarih gibi kimi genel temalar farklı belediye ve bölgelerde farklı tarzlarda işlenir.
Sağaltmak
-Kendileri de Zapatista olan genç “sağlık kolaylaştırıcıları”nın desteğinde- genellikle sağlıklı bir yaşam sürdürürler. Kadınların çoğu şifalı bitkileri, kırık-çıkıkçılık sanatını bilir, bazıları “çıplak ayaklı” ebelerdir. Zapatista klinikleri yeterli bir temrin edinmiş yerel kişilerin elindedir. Geniş bir geleneksel sağaltımlar erimine başvururlar; ama aynı zamanda modern ilaç ve ekipmandan da yararlanırlar. Her caracol’da, Zapatista kliniklerinin olanaklarını aşacak vakalarda hastaları Zapatista-olmayan hastanelere nakletmek üzere ambülanslar bulunur. Devlet hastanelerinin kötü şöhreti nedeniyle Zapatista olmayan pek çok kişi de Zapatista kliniklerine başvıurmaktadır.
İkamet etmek
Zapatistalar kendi evlerini, hemen her zaman yerel malzemeyle inşa ederler. Cemaat sakinlerinin içme suyuna erişimi ya da içme suyu edinme olanakları vardır. Bazı evlerde konvansiyonel tuvaletler bulunmaktadır, bazıları ise ekolojik kuru sistemlere sahiptir. Evsiz kimse bulunmadığı gibi, haneler de aşırı kalabalık değildir.
Mübadele etmek
Zapatistalar çeşitli mübadele biçimlerini uygulamaktadır: cemaat içerisinde karşılıklı armağanlar, trampa, iktisadî mübadele. Pazarda genellikle kolektif olarak alıp satarlar.
Dolaşmak
Zapatistalar gündelik olarak ayaklarını ya da atlarını kullanırlar veya eşek, katır, bisiklet ya da kayığa binerler. Ayrıca binek ya da yük için kullandıkları ortak taşıtları da vardır. Uzun mesafelerde kitle taşıma araçlarından yararlanırlar.
Sahip olmak
Ayaklanmadan sonra ele geçirdikleri topraklar ortak topraklar olarak cemaatler arasında paylaştırıldılar. Toprakta ve üretim araçlarında özel mülkiyet mevcut değildir. Her bir ailenin, cemaatin sahip olduğu toprakların miktarına göre, benzer koşullarda, diğerlerine benzer bir ortak parsele erişim hakkı vardır. Yeni oluşan çiftler de kendi parselini edinir.
Ailelerin çoğu kendi kullanımları, gündelik gereksinimlerini karşılamak üzere takasa sokmak için ya da öngörülmeyen ihtiyaçları karşılamaya yönelik bir birikim olarak kümes hayvanları, kimi zaman da küçük ya da büyükbaş hayvan yetiştirmektedir.
Ailelerin kümes hayvanlarını, küçük ya da büyükbaş hayvanları, bir köy dükkânını ya da üretime yönelik aletleri ortaklaşa yetiştirmesi ya da yönetmesi sıkça rastlanan bir durumdur. Daha karmaşık gereçler cemaatlere, belediyelere ya da caracol’lara aittir.
Ailelere üretken projelere girişmeleri ya da acil ihtiyaçlarını karşılayabilmeleri için uygun faizlerle kredi veren cemaat bankaları da mevcuttur.
“Escuelita”
Biz öğrencilerin karşılaştığı ilk sürpriz, ev sahiplerimizin şaşırtıcı örgütlenme yetisiydi. İki ila on saat süren bir yolculuğun ardından her bir caracol’a eriştiğimizde, sıcak ve etkileyici bir karşılama töreninin ardından, her bir öğrenci, ikameti sürecinde günde yirmidört saat kendisiyle ilgilenecek votan’ı (koruyucu/mihmandar) ile tanıştırıldı. Votan’lar aile sofrasında çevirmenlerimiz olacaktı. Derslerimizde bize yardımcı olacak, sorularımızı yanıtlayacaklardı. Tüm bu deneyim yoğun, şenlikli ve canlıydı. Bizi kabul eden ailelerin işlerini paylaştık. Metin kitaplarını çalıştık. Sorular sorup genellikle iyi yanıtlar alacak vaktimiz oldu. Ya her zaman coşku dolu olan oyunsal faaliyetlere, özellikle de veda şenliğine ne demeli?
Metin kitapları Zapatista deneyiminini doğasını göstermekteydi. Caracol’lar tabandan örgütlendiğinden, aralarında -çekişmelere yol açmayan!- farklılıklar başgöstermede gecikmiyordu. Paylaşma arzusu böylece acil hâle gelmişti. Birkaç yıllık çabaların sonucunda, yetke konumları ya da başka toplumsal işlevlerde deneyim kazanan kişilerden, deneyimlerini korkusuzca ve sınırlama olmaksızın, açıkyüreklilikle zorlukları ve hatalarını örtbas etmeksizin anlatarak başkalarıyla paylaşmaları istenmişti. Zamanla, özerklik tohumlarını ekmek için bu deneyimleri Zapatista topraklarının dışıyla da paylaşma, dışarıya açma fikri doğdu.
Bu ilk vesilede bizler “ilk devir (ya da ilk düzlem; başkaları da olacak) öğrencileri”ydik, ama çok şey öğrendik. Özgürlük mücadelesi sürecinde geliştirilen yeni kategorilerle tanıştık: Maya halklarının direniş gelenekleri, özerkliğin inşası, cemaat işlerinin örgütlenmesi. Her türlü orantik direnişin yalnızca yeni bir şeyi destekleme değil, aynı zamanda onu inşa etme anlamına geldiğini öğrendik - ki bu da örgütlenmeyi gerektiriyordu.
Kitaplardan ya da ideolojik söylemlerden değil, imgelemin aydınlattığı pratikten öğrenilmiş radikal yenilikleri anlatmaya sözcükler yetmez. Tanık olduklarımızın tarihsel öncelleri olduğunu sanmıyorum; örneğin iktidarın siyasal-askerî komuta tarafından cemaat, belediye ve caracol’lara düzenli ve tutarlı bir biçimde aktarımı. (Sivil) Zapatista destek temellerinin 1994 ayaklanmasını örgütleyebilmesi için komutaya devrettiği iktidar, halkın, sıradan insanların bütün özerklik ve özyönetim düzlemlerinde karar alma süreçlerini üstlendiği ölçüde, tedricen kendisine iade edilmekteydi. Askerî komuta böylelikle her an destek verme, hatta girişimleri başlatmaya hazır bir biçimde geriye çekilmişti.
Yaşayan bir deneyimi başkalarına aktarılabilir bir bilgiler ve yatkınlıklar paketine dönüştürmek mümkün değildir. Bu, Zapatista escuelita’nın anlamına, tarzına ve niyetine ihanet etmek olur. Biz eğitilmek için çağrılmamıştık, endoktrine edilmek için hiç. Tözü ancak çeşitlilik içerisinde korunabilecek yaşayan bir deneyimi paylaştık. Burada yapılacak şey, herşeyi “teknikleştirilmiş”, formel bir söyleme indirgemek değil, herkesin kendi tarzında bir çeşit bulaştırma ajanına dönüşmesiydi. Bu, yani deneyimi hazmederek özerklik çiçeğinin açabileceği verimli bir toprağı hazırlamak, zaman alacaktır.
Sonuç olarak: Bazen bize bitmeyecekmiş gibi gözüken yoğun bir bir haftanın ardından, bir karşılıklılığı değil, bir ödevi, başkalarıyla paylaşma ödevini ima eden bir çıraklık süresinden tükenmiş biçimde çıkıp umut dolu, yuvalarımıza döndük. Bu esin çeşmesinden doyasıya içmiştik ve herkesin, kendi tarzında, bir çeşitlilik dünyasını, “bütün dünyaların sığabileceği bir dünyayı” herkes için inşa edebileceğini öğrenmiştik.
Öğrenci olan bizler için küçük okul blokları, duraganlıkları, korkuları eritip dağıtmıştı. Artık yola koyulabilirdik.
Yazdıklarımı yeniden okurken, Zapatista toplumunun “insanî, çok insanî” loş veçheleri, kaçınılmaz gerilimleri ve çelişkileri konusunda bir şey söylemediğimi fark ettim. Genellikle insanı tüketen gündelik çalışmadan, ya da kadîm maçoluğun izleri ve şiddetinden söz edebilirdim. Şafak sökmeden kliniğe nakledilemediği için bütün gece ağrılarıyla inleyen hasta kadından söz etmedim, ve benzeri pek çok “tatsız” durumu suskunlukla geçiştirdim.
Hayır, niyetim bir döküm çıkarmak, ya da “bilimsel” ve “nesnel” olmayı savlayan bir araştırma yapmak değildi. Yalnızca duyumsadıklarımı ve anladığımı sandıklarımı tercüme etmek istedim: bu sıradan erkek ve kadınlar dünyanın en adaletsiz ve sefil toplumsal durumlarından birini, kadîm daha adil, saygın ve onurlu bir toplum düşünün gerçekleştirecek tarzda dönüştürmeyi başarmışlardı.
Bu notlar escuelita gibi, müjdeyi başkalarıyla paylaşmak üzere yolda çiziktirilmiş bir tutanaktan ibarettir. Evet, toplumlarımızdaki çıkmazları aşmak ve tüm tarihin en vahim krizlerinden birinin orta yerinde, geçerli bir alternatif önermek mümkün gözükmektedir. Kendi alternatiflerini arayanların, bu anlatıdan bir miktar esinlenmesi, dileğimdir.
N O T L A R
[1] İspanyolca’dan kısaltarak Fransızca’ya çeviren: Jean Robert. Türkçesi: Sibel Özbudun… Kaldıraç, No:150, Aralık 2013…
[2] İspanyolca’da escuelita sözcüğü ikili bir anlama sahiptir: fiziksel olarak küçük okul anlamına gelebileceği gibi, okul kurumunu kibar bir dille küçümseyen bir küçültme takısı (“okulcuk” gibi) olarak anlaşılabilir.
Yorum Ekle