“Cehennem boş. Tüm şeytanlar burada... Hiç kimse duymak istemeyen biri kadar sağır olamaz.” [1] Haberiniz var, değil m...
“Cehennem boş.
Tüm şeytanlar burada...
Hiç kimse duymak istemeyen
biri kadar sağır olamaz.”[1]
Haberiniz var, değil mi, El Kaide’den
doğma, AKP beslemesi uluslararası Sünnî-İslâmcı örgüt Irak Şam İslâm Devleti
(IŞİD), bir aya yakın bir süredir Irak’ta Musul ve çevresini kasıp kavuruyor.
Suriye’de yol kesip durdurdukları kamyon
sürücülerini “Sünnî misin Nusayrî mi?” diye sigaya çeken, “Sünnîyim” diyenlere
ayet, hadis soran, sonra da hem “Nusayrîyim” diyenleri, hem de sorulara yanıt
veremeyenleri oracıkta kurşuna dizen silahlı İslâmcı militanlara dair haberler,
“Ne de olsa Esad rejimine karşı savaşıyorlar,” diye bizdeki İslâmcı çevrelerce,
özellikle de AKP medyası tarafından suskunlukla geçiştirildi.
Sonra işi biraz daha ilerlettiler. Esad’a
bağlı Suriyeli askerleri öldürüp ciğerini çıkartarak yiyen İslâmcı “savaşçıların”
video görüntüleri saçıldı ortalığa. Üstelik bu görüntüler, bizatihi militanlar
tarafından çekilip yükleniyordu Youtube’a.
AKP cenahında yine tıs yok.
Bu günlerde Irak’tan gelen haberler ise
tüyler ürperticinin de ötesinde. Şii-Türkmen katliamı olanca şiddetiyle
süregidiyor. IŞİD “milis”leri, Maliki’nin askerlerinin kelleleriyle futbol
oynarken kendi filmlerini çekip, sosyal medyada yayıyorlar. Üstelik, Suriye’de
sürdürdükleri vahşete ara vermeksizin.[2]
Ellerinde Musul müftüsünden aldıkları
fetva var: “Malikî için çalışan bütün asker ve polislerin karıları ve kızları
size helaldir. “Kadınların kitlesel göçü yaşanıyor Musul’dan Kürt vilayetlerine.[3] Musul’dan
kaçamayanların tecavüze uğradığına ilişkin pek çok haber yer alıyor medyada.[4] Tecavüz mağduru
Iraklı kadınların intiharına dair haberler de öyle.[5] Musul’u ele
geçirir geçirmez çıkardıkları “Anayasa”da kadınların zorunlu hâller dışında
evden çıkmasını yasakladılar. Zorunlu durumlarda ise ancak yanlarında
mahremleri bir erkeğin eşliğinde ve İslâmî kurallara uygun giyimli olarak
çıkabilmelerine cevaz var: yani çarşaflı ve peçeli. Yüzleri açık kadınlara
satış yapılmayacak. Pazar yerine gitmeleri, yanlarında erkek bulunsa bile
yasak.[6] Musul’da bir kadın ile kocası, kadın
tüm vücudunu ve yüzünü kaplayan çarşafla peçe yerine sadece başörtüsü taktığı
için, herkesin önünde kırbaçlandı, örneğin.[7]
‘The
Independent’den
Patrick Cockburn’ün bildirdiğine göre, ele geçirdikleri Beyci’de kapı kapı
dolaşıp evlere kapattıkları kadınlara kimlik soruyor, evli olmayanları
cihatçılara alıyorlar.[8] Suriye’de de,
ele geçirdikleri Türkmen köylerinde evlerdeki her iki kızdan birinin IŞİD’e
verilmesi kuralını koymuşlar. Kocası üç ay eve gelmeyen kadınlar da IŞİD’e
verilecek…[9]
* * *
Bunlar böyle oluyor…
Yine haberiniz var, değil mi; bir
süredir sarıklı, cübbeli, şalvarlı bir “maneviyat ordusu” türedi bu
topraklarda. Ellerinde bildiriler, broşürler, kitaplar. İnsanları “maneviyat”a,
“Allah”a, “iman”a çağırıyor, tebliğde bulunuyorlar. Maden katliamının hemen
ardından Soma’da boy göstermişlerdi. Tepkili, öfkeli madenci ailelerine,
Somalılara “İsyan etmeyin,” diye telkinde bulunuyorlardı. “Onlar şehit
oldular!”
“Tebliğ”ciler geçtiğimiz günlerde
Sakarya/Karasu’daki plajda ortaya çıktılar. Bu kez hedeflerinde denize giren,
güneşlenen kadınlar vardı. Ellerindeyse, “Allah (c.c.) ve Rasulünün (S.A.V)
istediği hanımefendi” başlıklı broşürler. 72 maddelik broşürde kadınlara şu
“nasihat”ler veriliyordu:
* Hanım tesettürlü olmalıdır…
* Kadın çalgılı düğünlere gitmemelidir…
* Yol ortasında insanların gezdiği
yerlerde oturmamalıdır…
* Fal baktırmamalı, zorunlu olmadıkça
alışverişi kocasına yaptırmalı, kocasından izinsiz dışarı çıkmamalıdır…
* Kaşını aldırması, saç ektirmesi ve
estetik yaptırması haramdır…
* Pantolon giymemelidir…
* Yabancı erkelerle tokalaşmamalıdır…
* Evde köpek beslemek haramdır, ince
çorap giymemeli, terlikle gezmemeli, müzik dinlememeli…[10]
“Münferit”, “meczup” falan denilecektir,
biliyorum. Peki, hâlen görevinin başında olan Zonguldak müftüsü Nuh Korkmaz’ın
“Ramazan ayında kadın ve erkeklerin aynı yerde denize girmesinin caiz
olmadığı”na dair “fetva”sına ne buyrulur?[11] Ve de, yine
Zonguldak’taki Kapuz plajında, tipik bir imam-cemaat uyumu içerisinde “erkek
cankurtaran istemeyiz” diye kazan kaldıran kadın tatilcilere?[12]
Bir
yandan ülke içerisinde AKP iktidarının örtük, küçük adımlarla Türkiye’yi İslâmlaştırma/
Sünnîleştirme, “dinsel referanslı kültürel muhafazakârlık iklimi”ni hâkim kılma
“projesi”ni hayata geçiriyor olması, diğer yandan (yine AKP destekli) Sünnî
radikalizmin bölgede kaydettiği adımların, Türkiye’deki Sünnî
fundamentalistleri cesaretlendirdiği, harekete geçirdiği ve yakın bir gelecekte
bu tehdidin çok daha somut görünümlerle gündeme yerleşeceğini görmesini bilen
gözler, görüyor.
Ama
bir de görmeyenler, görmek istemeyenler var.
Örneğin,
yıllar boyu bizleri “başörtüsü zulmü”ne karşı tavır almaya, bunun bir “insan
hakları ihlâli” olduğunu haykırmaya çağıran İslâmcı feministler…
Belki
inanmayacaksınız; AKP iktidarının 12. yılında hâlâ “tesettürlü bacılarımızın
uğradığı mağduriyet”e sarılmayı sürdürenler… Dolmabahçe’de “deri eldivenli,
onlarca üstü çıplak erkeğin tacizine uğrayan, yerlerde sürüklenen, bebeği
tekmelenen tesettürlü hanım kardeşimiz” vaveylasını, görüntülerin ortaya
çıkmasından sonra dahi sürdürenler…
Bir
not düşeyim: Kemalist laikler bir yana… Feministler, sosyalistler olarak
çoğumuz, kadınların giysilerini “özgürlük” sorunu kapsamında değerlendirip,
üniversitelerde kadın öğrencilerin başlarını açmaya zorlanmasını eleştirdik.
Şimdi
IŞİD’in ya da diğer “İslâmcı” katil çetelerinin Afganistan’da Suriye’de, Irak’ta
ve İslâm coğrafyasının diğer kesimlerinde kadınlara yönelik sürdürdükleri
havsalaya sığmaz saldırganlık karşısında ne dediklerini merak etmiyor musunuz?
Ben
söyleyeyim, HİÇ. Ağızlarını açmıyorlar. Susuyorlar.
Örneğin CHP’lilerin plajlardaki
“haşemalı”ları beğenmemesine karşı hassasiyet içinde olanlar…[13] Ya da plajlarda
kadınlara ayrı bölmeler tahsis edilmesini veya kadın-erkek plajlarının
ayrılmasını eleştirenlere karşı “Yahu,
Allah aşkına, bu ülkede kadınların ayrı bir mekânda, bedenlerini erkeklere
teşhir etme mecburiyeti olmadan denize girme hakkı yok mudur?”[14] diye
efelenenler… Karasu’da mayolu kadınları kapanmaya çağıranlara karşı susuyorlar.
Haydi, plaj “tebliğciler”ine çatmamak,
onların “mahallesi”nin raconundandır, diyelim. Tabandaki “hassasiyet”leri
kaşımaktan kaçınmak gerek, ne de olsa.
Ya Suriye’de, Irak’ta ele geçirdikleri
yerleşimlerde kapı kapı dolaşıp kadınları toplayan, “şeriat”a aykırı giyimli
kadınları sokak ortasında kırbaçlayan IŞİD karşısındaki koyu suskunluğa ne
demeli?
Merak ettim, “yandaş basın”ın kadın
yazarlarının son bir ay içerisindeki yazılarını taradım. IŞİD konusundaki
yorumlarına baktım. Neler yazmıyorlar ki?
Mesela ‘Yeni Şafak’tan Cemile Bayraktar,
IŞİD’i bölgedeki Şii nüfus üzerindeki hâkimiyetini sürdürmek amacıyla, ABD ve
İsrail ile ittifak içerisindeki İran’ın ve Batı işbirlikçisi Suud’un
desteklediğini öne sürüp[15] ekliyor: “ABD’nin
insansız hava araçlarının paramparça ettiği bedenleri görmezden gelip, Irak’ta
tecavüze uğrayan kadınları görmezden gelip, bölgeyi restore için bırakılan
dinamit Maliki’yi bir kenara bırakıp, IŞİD’in kafataslarıyla futbol oynadığı
melun görüntüler üzerinden bu vahşeti salt Müslümanlara, Sünnîlere ihale
etmenin haksızlık olduğunu düşünüyorum.”[16]
Aynı gazeteden Kevser Topkar, IŞİD’in
Irak’ta Türk rehineler almasını, “Başbakan Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı ABD ve
bölgemizin asıl oyun kurucu aktörü İngiltere tarafından kesinlikle
istenilmeme”sine bağlıyor[17]…
Özlem Albayrak, “IŞİD’in menşei
konusunda şüphe uyandıracak çelişkiler”den[18] söz ederken
örgütün ortaya çıkışını “şaibeli” bulduğunu ima ediyor.
Ya da ‘Star’dan Elif Çakar, IŞİD’in Irak’ta kazandığı mevzileri, “Maliki’nin
yıllarca dışladığı Sünnîlerin refleksi”ne bağlıyor.[19]
‘Akit’ten Merve
Kavakçı ise, IŞİD vahşetinin sıradan Suriyeli ya da Iraklı Alevi, Türkmen,
giderek Sünnî kadın ver erkekleri hedef aldığını görmezden gelerek şöyle buyuruyor:
“(…) İslâm milletlerine zulmü gün be gün
reva görenler, onların enerji kaynaklarına göz koyanlar, hoyratça işgal edip,
yakıp yıkıp sonra yeniden yapılandıranlar karşılarına dikilen itirazcılar,
işkence görmüşler, zulmedilmişler, evlerinden barklarından çıkartılıp
sürülmüşleri buluyorlar. Oluşan en ufak vakum yani boşluk da bir şekilde
silahlı gruplarla dolduruluyor. Bugün IŞİD de nereden çıktı diye homurdananlar
cevabı dünde ve kendilerinde aramalı.”[20]
Sibel Eraslan ise, IŞİD’in de dahil
olduğu mevcut durumun salt “dış güçler, sömürge politikaları ve petrol” ile
açıklamanın kolaycılığını vurgulayıp, “mezhep çatışmaları”na da dikkat çekiyor.[21]
“Derinlikli”
tahliller, değil mi? Hem tarihsel, hem jeopolitik, hem de diplomatik… Peki,
bazıları kendi “mahalleleri”nde dahi “bi’dat”la, “feministlik”le suçlanan İslâmcı
kadın yazarların, “Yahu Müslümanlar, bu ne iştir; kelle kesip futbol oynamak,
kapı kapı dolaşıp kadınlara el koymak, kadınların çarşıya-pazara çıkmasını
yasaklamak, saçının teli gözükenleri meydanlarda kırbaçlamak, insanları
güpegündüz topluca tarayıp cesetlerini oldukları yerde bırakmak hangi kitaba
sığar?” diye isyan etmemelerini neye bağlamalı?
“Samimiyet
testi” bugüne dek, İslâmcı kesimlerin laikleri, liberalleri, demokratları,
sosyalistleri… velhasıl kendi mahalleleri dışındakileri, “insan haklarına
saygı, demokratlık, liberallik vb.” adına “sınamak” için sıkça başvurdukları
bir “test”.
IŞİD
karşısında bu testten kırık not aldılar.[22]
Bu
“kırık not”, onların “mahallesi” dışında “Ilımlı İslâm, köktendinciliğin
panzehiridir” rehavetini sürdürenler için de uyarıcı olmalıdır…
29 Haziran 2014 11:12:51, Ankara.
N O T L A R
[*] Kaldıraç, No:157, Temmuz 2014…
[1] William Shakespeare..
[2] “Dikkatler
Musul’a çevrilmişken Suriye’de sivillere karşı katliamları sürdüren IŞİD’in,
Deyr Zor kentine bağlı El-Cawla köyünde onlarca sivili başını keserek öldürdüğü
ileri sürüldü.” (“IŞİD 65 Sivilin Kafasını Kesti”, Gündem, 14 Haziran 2014, s.13.)
[3] “IŞİD’in
Irak’ın Musul kentinde neden olduğu çatışmalardan sonra yüz binlerce insan
evlerini terk etti. BM rakamlarına göre, pazartesiden bu yana evini terk etmek
zorunda kalan insan sayısı yarım milyonu buldu. Kaçanların çoğu, Erbil, Kerkük
ve Duhok kentine sığınıyor. (…) Çatışma mağduru Abed’in dikkat çektiği bir
nokta ise IŞİD militanlarının kadınlara tecavüz ettiği iddiasıydı. Diğer iç
savaş mağdurları gibi soyadını vermekten çekinen Abed, ‘Genç kadınları tecavüz etmek
veya evliliğe zorlamak için kaçırıyorlar. Ailelerimizin namusunu kirletiyorlar’
dedi.” (“Iraklı Kadınlar IŞİD Tecavüzünden Kaçıyorlar”, Radikal,14 Haziran 2014.)
[4] Ali Karataş, “IŞİD Militanları
Kadınlara Tecavüz Ediyor”, Evrensel,
24 Haziran 2014, s.11.
[5] “IŞİD’den Tez
İnfaz ve Tecavüz”, Taraf, 14 Haziran
2014, s.3.
[6] İşte Ertuş’un
aktardığı başka “yasalar”: Tıraş makinası satılmayacak, tıraş tamamen yasak.
Sadece üç gün oruç tutulacak (Savaş hâli sebebiyle). Teravih namazı camide
kılınmayacak. Bayram namazı için ezan okunmayacak. Erkekler beş vakit camiye
gelecekler. Keçilerin arkasına bez bağlanacak! (Lale Ertuş, “15 Yaşında Kızları
Çarmıha Geriyorlar”, Hürriyet, 29
Haziran 2014… http://www.hurriyet.com.tr/kelebek/hayat/26701591.asp.)
[7] “IŞİD Seks Cihadı İçin Kadın
Arıyor”, Cumhuriyet, 25 Haziran 2014.
[8] “Militanlar
Kapı Kapı Dolaşıp Kendilerine Kadın Arıyor”, Taraf, 23 Haziran 2014, s.2.
[9] Lale Ertuş, “15
Yaşında Kızları Çarmıha Geriyorlar”, Hürriyet,
29 Haziran 2014… http://www.hurriyet.com.tr/kelebek/hayat/26701591.asp
[10] “Kadınlara
‘Kapanın’ Broşürü Dağıttılar”, Evrensel,
26 Haziran 2014, s.3. Birgün’deki
haberde bu “nasihatler”e eklemeler var: Kadınlar ince çorap giymemeli, terlikle
gezmemeli, müzik dinlememeli… (“Plajdaki Kadınlara ‘Kapanın’ Broşürü!”, Birgün, 26 Haziran 2014, s.6.)
[11] “Böyle Buyurdu
Müftü: Kadın Ve Erkekler Aynı Yerde Denize Giremez!” Evrensel, 26 Haziran 2014, s.3.
[12] “Erkek Cankurtaran Krizi”, Cumhuriyet, 28 Haziran 2014, s.3.
[13] Bkz. Özlem Albayrak, “Çarşaf Sevgisi Bitti, Haşema
Nefretine Buyurun”, Yeni Şafak, 11
Ağustos 2009…
http://yenisafak.com.tr/yazarlar/OzlemAlbayrak/carsaf-sevgisi-bitti-hasema-nefretine-buyrun/18074
[14] Hidayet Şefkatli Tuksal,
“Plaj mı,
Utanç Duvarı mı”, Taraf, 16
Ağustos 2012.
[15] Cemile
Bayraktar, “Orta Dünya’da Bir Truva Atı Olarak ‘IŞİD’ Yahut ‘Mezhep Savaşı’ [1
ve 2]”, Yeni Şafak, 24 ve 25 Haziran
2014… http://yenisafak.com.tr/yazarlar/CemileBayraktar/orta-dunyada-bir-truva-ati-olarak-isid-yahut-mezhep-savasi-2/54502.
[16] Aynı makale (2), Yeni Şafak, 25 Haziran 2014.
[17] Kevser Topkar, “İslâm
İçinde İki Ayrı Din”, Yeni Şafak, 24
Haziran 2014. http://yenisafak.com.tr/yazarlar/KevserTopkar/islam-icinde-iki-ayri-din/54484
[18] Özlem Albayrak,
“IŞİD’in Çelişkileri, Ortadoğu’nun Hâlleri”, Yeni Şafak, 13 Haziran 2014, http://yenisafak.com.tr/yazarlar/OzlemAlbayrak/isidin-celiskileri-ortadogunun-halleri/54306
[19] Elif Çakır, “El
Kaide Olmadı, IŞİD verelim”, Star, 16
Haziran 2014, http://haber.stargazete.com/yazar/el-kaide-olmadi-isid-verelim/yazi-896499
[20] Merve Kavakçı
İslâm, “Yeni
Bir Dünya Düzeni”, Akit, 13
Haziran 2014. http://www.yeniakit.com.tr/yazarlar/merve-kavakci-İslâm/yeni-bir-dunya-duzeni-6439.html
[21] Sibel Eraslan,
“Türkiye’de ve Ortadoğu’da Çözüm Süreci”, Star,
13 Haziran 2014.
[22] “Hiç bilenle
bilmeyen bir olur mu?” denir Kur’an’da. (39:9.) Ve de, “Dinde zorlama olmaz”…
Yorum Ekle