$type=slider$cate=5$meta=0$cate=4$show=home$rm=0

AKP’NİN “KINDER, KUCHE, KIRCHE”Sİ[1]

“GerƧek, hiƧbir yalana benzemeyen bir şeydir...” [1] Aslına bakacak olursanız, iki konuda yazmak ve konuşmak zordur: biri, üzerine h...

“GerƧek, hiƧbir yalana
benzemeyen bir şeydir...”[1]

Aslına bakacak olursanız, iki konuda yazmak ve konuşmak zordur: biri, üzerine hiç yazılmamış/ konuşulmamış konularda. Tartışmaların namevcut, kaynakların kıt olduğu konularda, pusulasız bir gemi gibi, nereye varacağınızı kestiremeden el yordamıyla ilerlemeye çalışırsınız.
Bu durumda, ikinci vak’aya gƶre daha şanslı sayılabilirsiniz; nihayetinde, ortaya tartışılabilir bir zemin Ƨıkartabilme şansınız vardır; sonradan ne denli yanılmış olduğunuzu acı acı kavrasanız da, en azından sizden sonra bu tehlikeli sularda seyredecek olanlara, yıkacakları ya da üzerine bir şeyler inşa edebilecekleri bir temel bırakmış olursunuz.
İkincisi ise, üzerine Ƨok yazılmış, konuşulmuş konulardır. Bunlar genellikle güncel, yakıcı, Ƨetrefilli, ve ideolojik kutuplaşma alanlarına denk düşerler. Bazı durumlarda okuru-dinleyiciyi ƶylesine bezdirmiştir ki, “konuş-konuş, bir sonuƧ Ƨıkmıyor işte” yılgınlığında, sƶyledikleriniz, buharlaşır, uƧar gider.
Bugün benden istediğiniz konu, “Türkiye’de kadın olmak”, ikinci tipe dahil. Ƈok acil, Ƨok güncel, Ƨok yakıcı, Ƨok Ƨetrefil, ve de Ƨok ideolojik(leşmiş)...
Acil, güncel, yakıcı olmasının nedeni aƧık: Türkiye’de her gün 2-3 kadın, eril şiddete kurban gidiyor. “Kadın cinayetleri” bu ülkede kadın ƶlümlerinin belli başlı nedenlerinden biri hĆ¢line geldi.
Düşünebiliyor musunuz, bu topraklarda 2000-2014 yılları arasında (büyük bölümü bir yakını tarafından) öldürülen kadın sayısı 10 793. Tüm Kurtuluş Savaşı boyunca cephede ölen subay ve er sayısı ise 9 167![3]
Gün geƧmiyor ki bir erkek, karısını, eski karısını, kızını, kız kardeşini, sevgilisini mini etek giydi, kendisini reddetti,[4] aldattığından şüphelendi,[5] boşanmak istedi,[6] yabancı bir erkeğe işveli işveli saati sordu, kƶfte-patates gibi pratik yemekler yaptı,[7] rüyasında striptiz yaptı, rüyasında başka bir erkekle sevişti,[8] Ƨalışmak istedi, okumak istedi, internette chat’leşti, cep telefonunda mesajlaştı, dar pantolon giydi, yemeği vaktinde hazırlamadı.. diye boğarak, keserek, vurarak, şişleyerek, yakarak... ƶldürmesin.
Üstelik de katiller yargı ƶnüne getirildiklerinde, ƶnlerini ilikleyip ƶne doğru kaykıldıklarında, “iyi hĆ¢l”,[9] ya da en entipüften nedenlerle “tahrik”[10] indirimlerinden yararlanıyorlar genellikle.
Sadece kadın cinayetleri, taciz, tecavüz,[11] hatta “Ƨocuk gelinler”[12] mi? Bu ülkede kadınlarla ilgili bütün veriler, “felaket” kıvamında... Ɩrneğin eğitim: Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’nın (UNDP) ‘İnsani Gelişme Endeksi’ne gƶre, Türkiye’de en az ortaöğrenim gƶrmüş kadınların oranı yüzde 39. Bu oran erkeklerde yüzde 60. Ortalama öğrenim gƶrme süresi kadınların 6.4 yıl, erkeklerin 8.7 yıl.[13] Bir başka deyişle, kadınların yüzde 60’ı ilköğretim ya da daha geride bir öğrenim düzeyiyle idare etmek zorunda... Yüzde 20’si ise hiƧ formel temel eğitim gƶrmemiş ve/veya formal bir temel eğitimi tamamlamamış durumda![14]
Ɩrneğin gelir düzeyi: Aynı endekse gƶre kişi başına düşen gayri safi milli hasıla, kadınlarda sadece ama sadece 8 bin 813 dolar, erkeklerde 28 bin 318 dolar. Yani erkeklerin milli gelirden kişi başına aldıkları pay kadınların tam 3.5 katı. Salt bu veriler dahi, Türkiye’yi endeksin hesaplandığı 148 ülke iƧinde 118. sıraya yerleştirmeye yetiyor![15]
Devam edeyim... Ɩrneğin, siyasete katılım oranı: kadınların siyasete katılması, parlamentoda temsili konusunda yıllardır kopartılan onca gürültüye, bu konudaki sivil toplum Ƨabalarına, siyasal partilerin vaadlerine karşın, parlamentoda kadın oranı hĆ¢len yüzde 14.3’te seyrediyor; akƧalı işlerin gerƧeklendiği alan olan yerel yƶnetimlerde ise durum daha vahim: yüzde 1.2.[16] (Oysa, ƶrneğin, SeƧme ve seƧilme hakkını 1960 yılında elde eden ve ilk kadın milletvekilini 1982 yılında seƧen Burundi’de kadınlar parlamentoda yüzde 35 oranında temsil ediliyor.[17]) Hükümetteki 26 bakandan 1’i, 2 bin 924 belediye başkanından 26’sı,[18] 34 bin 210 muhtardan 65’i, 81 validen 1’i kadın... 26 müsteşar arasında hiƧ kadın yok! BDDK, Yargıtay, Sayıştay başkanlıklarında hiƧ kadın yok! Türk-İş, HAK-İŞ, KAMU-SEN, MEMUR-SEN, TOBB, MÜSİAD, TZOB, TESK yƶnetiminde hiƧ kadın yok![19]
Tekrar ediyorum; “Türkiye’de kadınlık durumu”, Ƨok acil, Ƨok güncel, Ƨok yakıcı, Ƨok Ƨetrefil, ve de Ƨok ideolojik(leşmiş) bir konudur.
Evet, “ideolojik(leşmiş)”: Çünkü bu ülkede “rejim tartışmaları” büyük ƶlçüde kadınlar üzerinden gerƧekleştirilmiştir ve bu durum hĆ¢len devam etmektedir. GeƧ Osmanlı ve Cumhuriyet dƶneminde Batıcılığın en ƶnemli isimlerinden biri kabul edilen Abdullah Cevdet’in, Türkiye’nin modernleşmesi iƧin “Kur’an’ı kapat, kadınları aƧ,” formülünü ileri sürdüğü bildirilir. Kadınların bedeni, giyimleri, kamusal alanda nasıl boygƶsterecekleri, o gün bugündür, modernleşmeciler ile muhafazakĆ¢rlar; laiklerle İslĆ¢mcılar ateşli bir savaşın konusu olagelmiştir. Ƈağdaşlaşmacı-laiklerin indinde, kadınların Ƨarşaftan kurtulması, eğitim gƶrmesi, Ƨalışma hayatına girmesi, sembolik de olsa siyaset alanında temsil edilmesi, ülkenin “gerilikten sıyrılması”nın, “Ƨağdaş uygarlık düzeyine ulaşması”nın simgesi sayılmaktadır. Ɩte yandan, muhafazakĆ¢rlar, İslĆ¢mcılar, hem geƧ dƶnem Osmanlı reformistlerinin, hem de yeni rejimde galebe Ƨalan Ƨağdaşlaşmacıların, laiklerin, kısacası Kemalist rejimin kadınlar konusundaki her tasarrufunu, halkı Müslümanlıktan uzaklaştırmaya, dinden soğutmaya, bƶylelikle de “yüzyıllar boyunca İslĆ¢m sancağını zaferden zafere ulaştırmış” bir devleti Ƨƶkertmeye Ƨabalayan Batı’nın ve onun yardakƧılarının oyunu olduğunu düşünürler.
Aslına bakarsanız bugün bu topraklarda “kadın olmak” büyük ƶlçüde bedenini bu bitmeyen savaşın “muharebe alanı” kılınmasına seyirci kalmak anlamına gelmektedir. Ve kanımca, 2002 yılından beri hükümet, son birkaƧ yılda da “iktidar” olmaya başlayan İslĆ¢m referanslı AKP’nin ricalinin kadına ilişkin sƶylemleri[20] ve bir Ƨeşit “rƶvanş”a dƶnüşen icraatları, bu saptama ışığında değerlendirildiğinde daha iyi anlaşılabilecektir.
Ancak tarafların üzerinde zımnen anlaştıkları bir konu vardır ki, bu da kamusal alandaki gƶrünürlüğü ne olursa olsun, “ƶzel alan”ın kadın iƧin başatlığıdır. Gerek muhafazakĆ¢r/ İslĆ¢mcılar iƧin, gerekse Kemalistler iƧin kadın, “ƶncelikle anne”dir;[21] “dışarıda” yaptığı iş ne olursa olsun, ƶzel/ domestik alan kadının birincil sorumluluk alanıdır.
Bu durumu, aynı zamanda “İslĆ¢mĆ® aile hukukundan bir kopuş olarak da tasarlanan ve 1926’da kabul edilen MedenĆ® Kanun’da aƧıkƧa gƶrmek, mümkündür. Ɩrneğin, kadını evleninceye dek kendi kararlarını alma hak ve sorumluluğuna sahip, tam ehliyetli birey olarak kabul eden MedenĆ® Kanun, kadını evlendiği andan itibaren bu haklarının büyük kısmını elinden alarak bir Ƨeşit sınırlı ehliyetli konumuna sokar. Evli kadın, “evlilik birliğine ilişkin hiƧbir konuda tek başına karar alamamaktadır. Evi, Ƨocukları, hatta kendi malları hakkında bile tüm hak ve sorumluluklar kocaya aittir. Medeni yasa evli kadını, kendi kararlarını alamayacak, bunların sorumluluğunu taşıyamayacak, kocasının yardımına muhtaƧ bir varlık olarak gƶrmektedir. Eşlerin evlenme isteklerini beyan edecekleri makam, kocanın ikametgĆ¢hı belediyesidir. Bu hükümle kadın kimliğini kaybetmeye başlamakta, artık yasal işlemlerini kocanın ikametgĆ¢hında yapmaktadır. Evlenmeyi kabul ettiği anda kendi soyadını terk etmekte, evleninceye kadar varolan kimliğini evlenme kararı ile geride bırakmaktadır. Eşlerin ortak yaşamını yürütecekleri konutu seƧme hakkı kocaya bırakılmış, kadına bu konuta bir sƶz hakkı tanınmamıştır. Aile reisliği diye bir kurum yaratılarak aile iƧinde hiyerarşik bir yapı oluşturulmuş, bu yetki de kocaya verilerek aile ile ilgili tüm konularda karar alma hak ve yetkisi kocaya bırakılmıştır. Bu kararlar evin seƧiminden ortak malların idaresine, ortak Ƨocuklarla ilgili konularda karar almaya değin uzanmaktadır. Kadını kocasının yardımcısı olarak kabul etmiş ama her konuda son sƶzü sƶyleme hakkı kocaya bırakılmıştır. Birliği kocanın temsil edeceğini, kadının ailenin sürekli ihtiyaƧları bakımından temsil yetkisine sahip olduğu kabul edilmiş, ancak bu yetkiyi genişletme ve daraltma konusunda kocayı yetkilendirdiği iƧin kadına tanıdığı bir lütuf niteliğini almaktadır.”[22]
MedenĆ® Kanun’un bazı hükümleri, 1990’lı yıllarda, kadın hakları aktivistlerinin, ƶzellikle de feminist hukukƧuların Ƨabaları sayesinde değişikliğe uğratıldı. Ancak, Yasa’nın Ƨizdiği genel ƧerƧeve, yani kadının birincil varlık alanının “ƶzel/domestik alan” olduğu gƶrüşü ve erkeğe tabi konumu, günümüzde, Kemalistleri büyük ƶlçüde bertaraf ederek dümene geƧen muhafazakĆ¢r/ İslĆ¢mcılarca siyasallaştırılarak yaygınlaştırılmaktadır. Bu durum, günümüzde genelgeƧer bir “toplumsal mutabakat” konusudur. Ve kanımca “Türkiye’de kadın olmak” sorusunun tüm sinir uƧları, dƶnüp dolaşıp domestik alanın başlıca aktƶrü olan “ev kadınlığı”nda düğümlenmektedir.
Bu nedenledir ki, bu sƶyleşide temel tezimi “Türkiye’de kadın olmak” sorusunun belkemiğini, “ev kadınlığı” oluşturduğu savıyla ifade ediyorum.

Türkiye’de “Ev Kadınlığı” HĆ¢li

“Ev kadınlığı”nın ne olduğunu anlayabilmek iƧin, dilerseniz bir miktar Marksist literatüre müracaat edelim.
Bilindiği üzere Karl Marx, insanın temel, yaşamsal faaliyeti olan emek süreci, üretim ve tüketim, ya da daha doğru bir deyişle “yeniden üretim” olmak üzere birbirinden ayrılamaz iki evreden oluşmaktadır. Üretim, insan(lar)ın doğanın sağladığı nesneleri dƶnüştürerek gereksinimlerini karşıladıkları süreƧ, yeniden üretim ise, üretimi gerƧekleştirmelerini sağlayan insana iƧkin bir potansiyel olan “işgücü”nü üretmek üzere yapıp ettikleridir. Kadınların toplumsal konumunu kavrayabilmek üzere “Yeniden üretim” nosyonuna başvuran Lisa Vogel, sınıflı toplumlarda işgücünün yeniden üretimini üç tip sürecin oluşturduğunu sƶyler: 1) Doğrudan üreticilerin emek güçlerini, ertesi gün işbaşı yapmalarına olanak sağlayacak tarzda restore eden gündelik faaliyetler; 2) Madun sınıfın Ƨalışmayan üyelerine (Ƨocuklar, yaşlılar, hastalar ya da başka nedenlerden dolayı işgücüne katılmayan kişiler) yƶnelik benzer faaliyetler; 3) Madun sınıfın, herhangi bir nedenle artık Ƨalışmayan üyelerinin yerine yenilerini ikame eden faaliyetler. Titi Bhattacharya ise, Vogel’in hattını şöyle devam ettirir: “Toplumsal yeniden üretim kocasını ertesi gün işe gƶndermek üzere yemek pişirip evi temizleyen ev kadınından ibaret değildir. Patron işçinin toplumsal olarak nasıl ve ne ƶlçüde yeniden üretildiğinin ƶzgülleriyle ilgilidir. Bu anlamda ƶnemli olan salt yiyecek, giysi ve sabahleyin sermayenin kapısında hazır olmak değil, mevcut işgücünün niteliğini etkileyen, eğitimden ‘dil yetilerine… genel sağlığa’, hatta ‘işe yatkınlığa’ her şeyi kapsar. (…) Bu nedenledir ki, toplumsal yeniden üretimin iƧ iƧe üç tarzda gerƧekleşen toplumsal yeniden üretime ilişkin anlayışımızı bilemeliyiz: a) Artan ƶlçüde hem erkekler, hem de kadınlar tarafından gerƧekleştirilen aile iƧi ücretsiz emek; b) Ev iƧindeki ƶdenmemiş emeği kısmen telafi etmek üzere devletin toplumsal ücret olarak sağladığı hizmetler; c) piyasada kĆ¢r iƧin satılan hizmetler.”[23]
Bir başka deyişle, “yeniden üretim”, günümüzde kamusal alanda gerƧekleştirilen üretimin aksine, evlerde, yani domestik alanda gerƧekleştirilen faaliyetlerden oluşur; ve Türkiye’de ağırlıklı olarak kadınların sırtına yüklenmiştir. Bu nedenle, ev işlerini ücretli olarak bir başkasına gƶrdürmeyen her kadın, Türkiye standartlarında, dışarıda Ƨalışsın ya da Ƨalışmasın, aynı zamanda “ev kadınıdır” ve de ƶyle olması beklentisiyle sosyalleştirilmektedir.
Bunu, dilerseniz kimi somut verilerle destekleyelim.
Günümüzde Türkiye’de işsizliğin (resmi rakamlara gƶre) yüzde 10 dolaylarında seyrettiği biliniyor. Kentsel bƶlgelerde bu oran yüzde 12’yi buluyor. “İşsizlik”ten farklı olarak da, “işgücüne katılım” oranı, yüzde elli dolaylarında. Bir başka deyişle, bu ülkede 15-65 yaş arası nüfusun kabaca yarısı Ƨalışırken diğer yarısı ise istihdamın dışında yer alıyor.
Peki, “işsiz” olmamakla birlikte, “istihdam dışı” olan nüfusun yarısı kimlerden oluşuyor? Ɩğrenciler, engelliler, yaşlılar vb.
Ancak burada Ƨarpıcı bir durum var. “İşgücüne katılım”da, yani Ƨalışan nüfus iƧerisinde kadınlarla erkekler arasında bir uƧurum gƶzlemleniyor. Türkiye’de 15 yaş üstü erkeklerin yüzde 70 küsuru (2013 verilerine gƶre yüzde 71.5), kadınların ise ancak yüzde 30 kadarı (2013 verilerine gƶre yüzde 30.8) işgücüne katılıyor.[24] Bu arada, belirteyim: Ƨalışan kadınların yüzde 30 kadarı ise, “ücretsiz aile işçisi” konumunda, yani bir ücret almıyor![25] Onları dışta tutacak olursak, bir başka deyişle, bu ülkede, Ƨalışabilir yaştaki kadınların yüzde 70’i Ƨalışmıyor. Hayır, onlar “işsiz” olarak da tanımlanmıyorlar (“işsiz” olduğunu beyan eden kadınların sayısı, DİSK-AR’a gƶre Eylül 2014 itibariyle 3 330 000’dir; yani istihdam edilen kadınların ¼’ü![26]); onların resmĆ® istatistiklerdeki yeni adları “ev işleriyle meşgul”dür! Sayıları ise, 12.2 milyonu buldu: bir başka deyişle, aktif nüfus dilimi iƧerisindeki (15-64 yaş grubu, ki sayıları kabaca 22 milyon dolayındadır) kadınların yarıdan fazlası, “ev kadını”dır![27]
Evet, iktidar partisinin “kadın istihdamını arttıracağız!” yollu parlak sƶylemlerine karşın[28] ülkenin aktif kadın nüfusunun yarıdan fazlası, ev kadınıdır. Ve bu durum yakın gelecekte de değişeceğe benzemiyor. Neden mi? Nedeni anlamak iƧin Ƈalışma Bakanlığı ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın hazırladığı “Kadın İstihdamı Paketi”ne bir gƶz atmak yetecektir. Pakette, bildiğiniz üzere kadına verilecek doğum izninin 18 haftaya Ƨıkarılması, doğumdan itibaren 69 ay süreyle devlet memuru kadınların yarızamanlı Ƨalışması, Ƨalışılmayan sürelerin emeklilik kesenek ve karşılıklarının devletƧe karşılanması gibi maddeler yer almaktaydı. Bir başka deyişle “Kadın İstihdamı Paketi”, her vesileyle “En az üç Ƨocuk!” ısrarını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan eliyle “devlet politikası”na dƶnüşen “kadınlar, doğurun!” buyrultusu doğrultusunda hazırlanmıştı; ve “kadın istihdamını arttırmak” cilasının ardında, kadınları eve kapatmak yatıyordu! Patronlar, mesajı almakta gecikmediler; ve daha tasarı yasalaşmadan, “bu durumda kadın işçi almayacaklarını” duyurmaya başladılar.[29]
Yani “resmĆ® devlet politikası” hĆ¢line gelen “Ƨok Ƨocuklu aileler” ve “gayrıresmĆ®” Ƨocukların bütün yükünü kadınların sırtına yükleme politikası sürdükƧe, kadınlar “ev kadını” olarak yaşamlarına devam edeceklerdir. Nitekim, Hak-İş’in 8 Mart vesilesiyle ƶrgütlü olduğu iş yerlerindeki 1000 kadın işçiye uyguladığı anket, kadın işçilerin yüzde 45’inin Ƨocuksuz, yüzde 26’sının tek, yüzde 23’ünün ise iki Ƨocuklu olduğunu ortaya koyuyordu. 3 Ƨocuklu kadın işçilerin oranı yüzde 5, beşten fazla Ƨocuk sahibi olanların oranıysa yüzde 1’in altındaydı![30] Bir başka deyişle, hem “Ƨok Ƨocuk” hem de “kadın istihdamı”, (Ƨocuklar münhasıran kadınların sorumluluk alanı olarak gƶrüldüğü, devlet bu konuda erkeğin ve/veya kendisinin sorumluluğunu -kreş, ücretsiz bakım hizmetleri vb. aracılığıyla- üstlenmedikƧe) bir arada yürümemekteydi, yürümez de!
Türkiye’nin mevcut durumunda, ev kadınlarının sayısının sürekli olarak şişmesi, sistem tarafından pek bir “sorun” olarak gƶrülmemekte. Tersine, bu durumun ülkenin dümenini elinde tutanlar aƧısından pek Ƨok avantajı var.
Ɩrneğin, kadınların kendilerini “işsiz” olarak değil de “ev kadını” olarak tanımlamaları, bir yandan işsizlik sayı ve oranlarını “sürdürülebilir” bir düzeyde tutmaya yarıyor. Ɩte taraftan ise, kadınların talepkĆ¢rlık düzeyini düşürüyor: Ɩyle ya, bir gün gelip de 12.5 milyon kadın, “biz ev kadını değil işsiziz; bize iş verin” diye sokaklara dƶkülse, hĆ¢lleri nice olur? Bu kadınlara Ƨalışmalarına yetecek vasıf, insanca bir gelir sağlayabilecekleri bir iş ve devletin onları bakmakla yükümlendirdiği Ƨocuklara kreş, bakımevi vb.’ni Türkiye’nin alaturka neo-liberal kapitalist sistemi, nasıl sağlayacak?
Ne diyor iktisatƧı Mustafa Sƶnmez?
“Ekonominin hedef küçülttüğü 2012’de, ‘işsizlik yatay seyir izliyor’ kerametini yumurtlayanlar, 15 yaş üstü nüfustan işgücü olabilecekken, muhtemelen de işsiz olarak kayıtlara geƧerek işsizlik oranını Ƨift haneye taşıyacakların, nereye gittiklerini araştırmamış gƶrünüyorlar. Araştırsalar, son 12 ayda 500 bin kadının ‘işgücü’ meydanı yerine ‘eve’ yƶneldiklerini, bunun da işsizlik oranını bir hayli düşürdüğünü gƶreceklerdi.
Ev kadınlığı, Türkiye iƧin hiƧ gƶz ardı edilmeyip hem sosyal politikada, sosyolojide, hem siyasette bir hayli ƶnemli bir kategori. Ƈalışan, yani istihdamdaki nüfusun yarısı kadar nüfus, ev kadını. Her 2 Ƨalışana, 1 ev kadını düşüyor. 12.2 milyondan, yani sivil nüfusun yüzde 17’sinden, 15 yaş üstü nüfusun yüzde 23’ünden sƶz ediyoruz. SeƧmen olarak tek bir partiye oy verseler, şaka değil, ortaya CHP cesametinde bir ev kadınları ana muhalefet partisi Ƨıkar!
Ev kadınlığı, tutucu AKP’nin beslediği bir rol. En az 3 Ƨocuk yapacak, erkeğin ve Ƨocukların beklentilerine cevap verecek bir rol. O nedenle de ‘Eve yƶneliş’lerin hiƧ ƶnünü kesmiyor AKP rejimi. Sayı da pek gerilemiyor. Yıldan yıla, daha Ƨok kadının işgücü piyasasına Ƨıkması beklenirken 2012 Mart’ındaki ev kadını sayısı 2006’dan pek geride değil. Hatta, 2006’da her 10 aile efradına 4.5 ev kadını hizmet verirken, sayı 2012 başlarında 5’e Ƨıkmış. Ev kadınının ‘iş yükü’ artmış, anlayacağınız.”[31]
Mustafa Sƶnmez’in “ev kadınının iş yükü” dediği şey, yemek pişirme, bulaşık, Ƨocukların bakımı, temizlik, Ƨamaşır, ütü gibi, piyasadan karşılanmaya kalkışılsa, külliyetli bir maliyet getirecek, yani üretim iƧin kullanılacak olan işgücünün maliyetini bir hayli yükseltecek olan “yeniden üretim” faaliyetleri. Ev kadınları bu faaliyetleri boğaz tokluğuna gerƧekleştirdikleri ƶlçüde, demek ki diğer “yarar”larının yanısıra, ücretleri düşük tutma gibi bir “fayda” daha sağlıyorlar sisteme...
Bu nedenledir ki iktisatƧılar -üstelik yalnızca sol eğilimli olanlar değil, liberaller de- kadın istihdamınını artışının ƶnemine, bunun ülke ekonomisini nasıl canlandıracağına dikkat Ƨekerken, sosyalist saflarda, “ƶdenmeyen emek” olarak gƶrülen ev kadınlarının ev iƧinde harcadıkları Ƨabaya ilişkin farklı talepler geliştirilmektedir. Bunlardan biri, devletin (ya da meşrebe gƶre, kocanın veya patronun) ev kadınlarına “ücret” ƶdemeleridir.[32]
Bu, Ƨok akıl kĆ¢rı bir “Ƨƶzüm” gibi gƶzükmüyor. Çünkü nihayetinde ev kadınlarına bir ücret bağlamak, onları müebbeden evlerinin dƶrt duvarı arasına mahkĆ»m etmek, hĆ¢llerini tartışma konusu olmaktan Ƨıkartmaktır ve bu konuda geliştirilebilecek farklı taleplerin (ev hizmetlerinin kamusal olarak, ücretsiz ya da düşük ücretlerle karşılanması, Ƨalışabilir durumdaki bütün kadınların, insanca yaşamalarına olanak verecek istihdam sağlanması, ev işleri ve Ƨocuk bakımının erkeklerce paylaşılması vb.) ifadelendirilmesinin ƶnünü kapatmaktadır. Ücretin gerƧekten kadınlar tarafından kullanılmasını garantileyecek mekanizmaların olanaksızlığı bir yana, bƶylesi bir uygulama, kadın-erkek işbƶlümünü geri dƶnüşsüz biƧimde sabitleyecek, kadınların dışarıya yƶnelmesinin ƶnünü bütün bütün kapatacaktır.
Dahası, “ev kadınlığı”nı bir “meslek” olarak gƶren bu tip ƶneriler, “iktisadĆ® indirgemecilik”ten malĆ»ldur. Yani soruna salt iktisadĆ® aƧıdan bakmaktadırlar.
Oysa ev kadınlığı hâlini yalnızca kadın istihdamı, işsizlik, iktisaden faal nüfus, işgücü maliyeti vb. terimler çerçevesinde düşünmek, onun kadınlar üzerindeki yıkıcı etkilerini perdelemektir.
Bilmem denk düştünüz mü? Radikal gazetesinde -Almanya’da oldukƧa muhafazakĆ¢r bir Ƨevre iƧerisinde yetiştiği anlaşılan, Zehra Yavuz imzalı, Türkiye’de ev kadınlığını ƧerƧevelendiren psikolojiye değgin Ƨarpıcı bir yazı yayınlanmıştı. Yavuz şöyle betimliyordu “Tipik Türk Kadını”nı (ƶzetle):
• Kocasından dayak yese de aşağılansa da boşanmak istemez. Buna da kılıf uydurur: Kocaya itaat, sabır.
• Kocasız bir hayat tasavvur edemez. Evlenmek demek, hayatını garanti altına almak demektir. Evlenebilmek iƧin okumaktan, meslek edinmekten dahi vazgeƧebilir, bu kadar ƶnemlidir evlilik. Evde boş oturmanın, komşularla dedikodu etmenin İslĆ¢mĆ® olduğunu düşünür.
• Kendisi okuyamamışsa okuyan kızları Ƨekiştirir, ahlĆ¢klarını gƶzetler.
• Evliliği iyi gitmiyorsa kocayı elinden kaƧırmamak iƧin hemen tekrardan hamile kalır.
• Anne olduysa Ƨocukları üzerinde sürekli tahakküm kurar, annelik hakkım der, süt hakkım der, doğururken Ƨektiğim acılar der.
• Beş Ƨocuk doğursa da Ƨocuk psikolojisi hakkında 5 kitap okumamıştır. Televizyonda eğitim programları izleyebildiyse ve öğrendiklerini doğru uyguluyorsa ne Ć¢lĆ¢. Ne kadar Ƨok Ƨocuk doğurursa hayatını o kadar garanti altına almıştır (!). Asla yalnız kalmayacağını düşünür. Ƈocuklarını kendi malı gibi gƶrür.
• Erkek Ƨocuk doğurduğunda şımarır, daha fazla huysuzluk eder.
• Ƈok genƧ yaşta evlendiği iƧin Ƨeşitli erkeklerden ilgi-sevgi gƶrememiştir.Evlilikten birkaƧ yıl sonra kocasından ilgi gƶremeyince doğurduğu oğullarının sevgi ve ilgisiyle yaşamaya başlar, bu yüzden oğullarına tapar, onları şımartır.
• Kızlarını evin hizmetƧisi olarak kullananları fazla sayıdadır. ‘Anneye yardım’ derler ama aslında kızı bütün işleri yapar, anne kızına yardım ediyor gibi yapar.
• Başını ƶrttüyse, 5 vakit namaz kılıyorsa kendisini Hazreti Fatıma zanneder.
• Hobileri: Dizi izlemek. Tüketim. Gƶzetim. Denetim. İletişim. Dedikodu etmek, gıybet etmek, kınamak. Tabii bunları “Dertleşiyoruz” diyerek yapar.
• Kendisini namus-ahlĆ¢k abidesi zanneder. Evde yaptığı işleri, aile arasında yaşadığı birkaƧ olayı “Ƈok acılar Ƨektim ben” diyerek anlatır. Dünyada Ƨekilen Ƨetin ıstıraplardan habersizdir.
• Silahları: 1- Bebek doğurarak sosyal statü elde etmek, ƶvünmek, hayatını garantilemek, evdeki ücretsiz işgücünü yükseltmek. 2- Oğlan Ƨocuğunu şımartarak gelin üzerinde tahakküm kurabilmek. 3- Cinselliği kullanarak kocasından elde edemeyeceği şeyleri koparabilmek.
• Erkeğe muhtaƧtır, bu yüzden erkekleri eleştir(e)mez. İtaatkĆ¢r hanım rolünü oynar. Erkekleri Ƨok sevdiğini de unutmayalım. Kocasının ahlĆ¢ksızlıklarını, karakter bozukluklarını destekler. Kocası adam ƶldürse “Kocam haklıdır, kışkırtılmıştır” der.
‘Standart Türk kadını’ yapımı budur. Ortalama üstü zekĆ¢ ve sinsilik, ağlamaklı dini duygular, ortalama üstü yemek zevki... Gelişme: Ƈocuk doğurmaya ve tüketmeye yƶnelik![33]
Ƈok mu acımasız? Ƈok mu sert? Belki. Ancak yukarıda betimlenen portre, tüm yaşamı evinin dƶrt duvarı, kocası, Ƨocukları, akrabaları, kayınları, komşuları, en iyi ihtimalle Ƨarşı-pazar esnafı ile sınırlandırılmış, hayatındaki neredeyse tek sosyalleşme aracı TV olan bir kadının ne olabileceğiyle ilintilidir. Ƈevremizde Ƨok sık karşılaştığımız bir tipoloji... Denilebilir ki TSE damgalı...
Ƈevresinin darlığı, iƧinde dƶnenip durduğu kısır dƶngüyü kırmasına olanak tanımaz. Tahayyülü TV’deki evlilik, mutfak, moda, pratik bilgiler, Survivor vb. programlarıyla sınırlandırılmaktadır. Elindekileri yitireceği korkusu, hiƧ değilse eve ekmek getiren bir kocaya, başını sokacak bir yuvaya sahip olabilmenin güvencesi, ƶtesini düşünmesini engeller. Zaten tüm bir kurgu, TV’deki kadın programları, gazetelerin kadın sayfaları, konu-komşu, akraba-ı taallukat, ƶtesini bırakın düşünmesine, hayal kurmasına dahi mahĆ¢l bırakmazlar. Ev kadınlığı, kendisini sürekli olarak yeniden üreten bir “mahalle baskısı” altındadır. Daha yaşlı, tecrübeli kadınlar, taze gelinlere “rol modeli” olur...
Eğer “aile iƧi şiddet”in dozajı fazla yüksek değilse ve eğer aile fazla fakr ü zaruret iƧerisinde değilse, bu sınırlandırılmış yaşamın kendisine ƶzgü cazibeleri de vardır: sabahın kƶründe kalkıp işe gitmek üzere tıklım tıkış toplu taşıma araƧlarına binmek zorunda olmamak; günde 9-10 saat patronun, amirin, ustabaşının, müdürün ağız kokusunu Ƨekmemek, “Ƨalışan kadın” olarak konu-komşunun dedikodularına malzeme olmamak, kendi zamanını kendi bildiğince kullanmak, yemeği temizliği bitirip televizyon karşısına kurularak Seda Sayan’ı, Müge Anlı’yı, ne bileyim, magazin programlarını izleyebilme lüksü...
Ancak bu “lüks”ün bedeli, Ƨok vahim bir iƧsel yoksunlaşma, donanımsızlıktır. Kitap okumayan, sinemaya, tiyatroya gitmeyen,[34] Ƨevresindeki dünyayla hemen hiƧ ilgilenmeyen, düşünce dünyası sığ, olayların akışına seyirci, kendi yaşamı üzerinde dahi sƶz sahibi olmayan, üstelik bunu pek de istemeyen bir kadın tipi...
Bƶylesi bir tipolojinin bu ülkedeki “kadınlık durumu”nu, tüm sorunları ve boğuculuğuyla yeniden üretilmesinde katkıda bulunmadığını ƶne sürebilir miyiz?
Ɩrneğin insanca bir yaşam sürmesine olanak sağlayacak bağımsız bir gelirden yoksun bir kadın, koca şiddetine karşı ne kadar durabilir - hele ki kadını “aile”si dışında düşünmeye dahi tahammül edemeyen İslĆ¢m referanslı neo-liberal muhafazakĆ¢rlığın iktidarı koşullarında...
Nitekim, KONDA Hayat Tarzı Araştırması bulguları, kadınların yüzde 25’inin, eşinden şiddet gƶrmesi durumunda “hiƧbir şey yapmam, hayat bƶyle” dediğini ortaya koyuyor. Yüzde 39’u ise, kıyafeti nedeniyle komşunun tacizine uğradığında da “bir şey yapamam, hayat bƶyle” demekte.[35] Ve kadınların yüzde 54’ü, kadınların Ƨalışmasının kocanın iznine bağlı olması gerektiğini düşünmekte...[36]
Ama bu kadar değil... Araştırmalar, bu kısır dƶngünün gelecek kuşaklara da devredilmekte olduğunu gƶsteriyor. Nüfus Bilim Derneği’nin BM Nüfus Fonu ile ortaklaşa Ankara, Aydın ve Erzurum’daki okullarda gerƧekleştirdiği “Kadına yƶnelik şiddet konusunda ilköğretim ikinci kademe ve lise öğrencilerinin tutumları araştırması” Türkiye’de kadınlığa ilişkin tutum ve değerlerin yeniden üretilmesi konusunda Ƨarpıcı bir serdi gƶzler ƶnüne. Ɩrneğin, öğrencilerin ev işlerini erkeklerin yapması ve kadınların iş hayatında olmasına dair yorumları:
* Aydın-10.sınıf-kız: “Baba gider Ƨalışır, eve ekmek getirir. Kadın evindedir. Evinde olması zaten gerekiyor. Ben şu an okuyorum ama benim de yerim aslında ev yani. Bunu biliyorum ben. Hani okumam bana bir fayda etmeyecek. Kadının evde oturması şart.”
* Erzurum-12. sınıf-erkek: “Herkes yapabileceği şeyleri yapmalı. Mesela bi bayan gidip su faturasını yatırmamalı.”
* Erzurum-12. sınıf-erkek: “Sadece bayanın bir alışverişe Ƨıkması, bakkala, markete falan gitmesi doğuda biraz hoş gƶrülmüyor.”
* Erzurum-12. sınıf-erkek: “Kadının erkeğin karışacağı işlere karışmaması gerekir. Evde mesela, bir kredi Ƨekilmesi gerekiyordur bankadan... Ben bazen şahit olurum, kadınlara sinirlenirim bƶyle. Para iş erkekten sorulur.
Ƈocukların şiddete yƶnelik duygu ve düşünceleri:
* Erzurum-12. sınıf erkek: “Mesela zaten Allah bayanı erkeğe eşit olarak yaratsaydı, karşılıklı olarak şiddet uygulayabilirlerdi. Ama zaten Allah erkekten biraz daha kuvvetsiz, güçsüz olarak yaratmış. Kulları koruması gerekirken şiddet uygulaması haksızlık.”
* Erzurum-12. sınıf-erkek: “Hani kadın zaten haksızsa erkeğin de yani bir yere kadar sabretme gücü var, ordan olabiliyor, sabrı taşabiliyor bir erkeğin.”
* Erzurum-12.sınıf-erkek: “Hak ettiği durumlar olabilir mesela laftan anlamıyor, Mesela hayvana laf anlatılmaz, şiddet uygulanır. Hayvanlar düşünemez, ƶyle insanlar var ki onlar da düşünemez. Yani hayvandan bir farkı olmayan insanlar var. Onlara da şiddet uygulamak lazım.”
* Erzurum-9.sınıf-erkek: “İşten gelince erkek mesela bazen sinirli olabilir. Karşısındakinin onu anlaması, alƧakgƶnüllü davranması iyidir.”
* Aydın- 11.sınıf-erkek: “Benim anlayabileceğim tek şiddet namus. Namus konu olursa ben gerƧekten dayanamam kendi aƧımdan sƶyleyeyim.”
* Erzurum-12.sınıf-erkek (Ƈocuk hakkında): “Ama daha birinci olmamış, yok ben kariyer yapıcam yok ben onu yapıcam. Adam da sonuƧta yani evlat ister, Ƨocuğunu sevmek ister. Bayan istemiyorsa o da biraz yanlış olur.”
* Ankara-11.sınıf-erkek: “Ƈocuğu erkek ister kadın istemezse erkeğin saldırması şiddet olmaz. Tecavüz değil ki bir kere onun helali olmuş.”
* Ankara-6.sınıf-erkek: “Bence Ƨok kırılgan hanımların da evlendiğinde biraz huylarını değiştirmesi gerekir. Ben olsam o kadının ağzını burnunu dağıtırdım yani. Yani hergün küsen bir kadına kimse dayanamaz.”
* Ankara 6.sınıf-kız: “Bence her şey şiddete girmez. Çünkü her ailede bir kavga, Ƨatışma olur. Ama Ƨok aşırı bir şekilde, kadını acayip bir şekilde dƶvmek şiddete girer bence.”[37]
* * *
Toparlıyorum...
Sonuç olarak, kadın sorununun, farklı toplumlarda farklı biçimler alabilen, farklı vurgular edinen çetrefil bir konu olduğunu söyleyebiliriz. Bir eril iktidar formu olarak ataerki tek biçimli değildir; farklı sömürü biçimleriyle farklı bileşimler oluşturabilmektedir.
Günümüzde Batı Avrupa ve Kuzey Amerika ülkelerinde ataerki, neo-liberal kapitalizmle uyarlı bir hâlde, esas olarak kadın istihdamındaki eşitsizliklerde çıkmaktadır ortaya. Kadınlar aynı işi yaptıkları erkeklerden daha düşük ücretlerle çalışmakta, daha çok esnek, yarı-zamanlı, düşük ücretli geçici işlerde istihdam olmaktadır; ve genel olarak erkeklerden daha yoksuldurlar.
Buna karşılık ƶrneğin SuudĆ® Arabistan’da ataerki, kadınların hukuksal ƶzne kabul edilmeyişinde tezahür etmektedir. Kadınlar yaşları ne olursa olsun, erkek bir veli tarafından temsil edilmektedirler: baba, koca, ağabey... Oy hakları yoktur, vb.
Ya da cinsiyete dayalı kürtaj nedeniyle her yıl yüzbinlerce kız Ƨocuğun daha doğmadan ƶldüğü Hindistan’da, kadınlar kast sisteminin cenderesinde kıstırılmış durumdadır.
Kadın-erkek eşitliğine hem hukuken, hem de eğitim, siyasal katılım, çalışma yaşamında, yani kamusal alanda büyük ölçüde sağlayabilmiş olan sosyalist sistemde ise ataerki, domestik alanın neredeyse tümüyle kadınlara deruhte edilmiş olmasında tezahür ediyordu. Erkeklerle eşit eğitim görmüş, her alanda çalışabilen, politikada temsil oralnları yüksek sosyalist ülke kadınları, mutfakta yapayalnız bulmaktaydılar kendilerini. Ve uzun, yorucu iş gününün ardından günde 3-4 saatlerini yemek hazırlamaya, bulaşığa, çamaşıra, ütüye, camları silmeye, çocuklarla ilgilenmeye ayırmak durumundaydılar...
Türkiye’de ise kadın sorunları, “ev kadınlığı” olgusu etrafında dizilmişe benzemektedir. Ƈalışabilir durumdaki kadınların yarıdan fazlası, ev kadını konumunda, bağımsız bir gelir kaynağından yoksun, koca eline bakarak sürdürmektedir yaşamını. Bu durum, yaşamlarını son derece kırılgan kılar: koca şiddetine karşı yapabilecekleri, bir hayli sınırlıdır.
Türkiye’de kadınların yüzde 60’ının ilköğrenim ile yetindiği ya da formel bir eğitimden yoksun olduğunu belirtmiştim. Son dƶnemde yüksek öğrenim mezunu kadınlar arasında işsizliğin tırmanıyor olmasına karşı,[38] bu ülkedeki ev kadınlarının ana gƶvdesini, eğitim düzeyi düşük kadınlar oluşturmaktadır. Bƶylelikle, iƧinde bulundukları kısır dƶngü, süregitmektedir; “meslekleri”nin onlara vaadedebileceği dünya, son derece küçüktür: koca, Ƨocuklar, akrabalar, kayınlar, konu-komşu ve televizyon: ufukları yerli dizilerin, reklamların, evlilik, magazin, yarışma programlarının kendilerine sunduğu kadardır...
Ɩte yandan, koca-odaklı yaşam pratikleri, onları dar bir Ƨevre iƧerisinde koyu bir yalnızlığa mahkĆ»m kılmaktadır; ortak sorunlar doğrultusunda birlikte davranabilme yetisinden yoksundur pek Ƨoğu. Bu durum, ücretli bir işte Ƨalışmıyor olmanın kendilerine sağladığı boş zaman avantajını kullanmalarını engeller. Nihayetinde, mahalledeki tek Ƨocuk parkının kaldırılarak yerine bina dikilecek olmasına karşı eylemlere girişmek, bu uğurda imza toplamak, belediye kapılarını aşındırmak, evin ekmek getiricisi, mutlak otorite kocanın pek hoşuna gitmeyebilir.
Yanısıra, ev kadınlarının oranının bu denli yüksek olması, Ƨalışan kadınların durumunu da kırılganlaştırmaktadır. Hem “kadınlık”a ilişkin rollerin ev kadınlığı modeline dayandırılmasından: Kadınların yarıdan fazlasının “ev kadını” olarak tanımlandığı bir ülkede, Ƨalışan kadınların kocalarını yemek-ütü-temizlik yapmaya ikna etmeleri, bir hayli zor olacaktır. Hem de cinsiyetler arasındaki servet ve prestij dağılımı bu nedenle büyük ƶlçüde kadınların aleyhinde gerƧekleşmektedir.
Türkiye’de kadınlığa ilişkin değer ve beklentiler, büyük ƶlçüde bir Ƨeşit toplumsal “standart” kabul edilen ev kadınlığı üzerinden biƧimlenmektedir: yuvayı yapan dişi kuş, fedakĆ¢r ana, hamarat, titiz, tutumlu, eserip beseren, pişirip kotaran becerikli kadın, kocasının namusuna hĆ¢lel getirmeyen iffetli kadın, gƶzü dışarıda olmayan uysal kadın...
Ancak, bir kez daha altını çizmek gerekir; bu model, yalnızca toplum tarafından üretilen kültürel bir görüngü değil; biçimlenişinde siyasetin payı büyük.
Yukarıda, Türk siyasetinde iki rakip akımın, laik-Ƨağdaşlaşmacılık ile İslĆ¢mcılığın, domestik alanı, ya da “yeniden üretim” alanını kadına münhasır bir alan olarak gƶrmekte uzlaştıklarına değinmiş, bunu Türkiye’de toplumsal yaşamın sekülerleşmesinin temel metni olan MedenĆ® Kanun’dan ƶrneklemiştim. Bir anekdotla destekleyeyim bu gƶrüşümü:
“Günümüzden tam 67 yıl ƶnce, 28 Şubat 1942 tarihli “İnkılapƧı GenƧlik” dergisinin birinci sayfasında “Bulut GeƧti” adlı bir şiir yayımlanır. Şiir şöyledir: Sen şimdi kocanın evinde oturursun/ Ve saƧların artık eskisi gibi değil/ Geceleri yemekten sonra/ Ƈorap sƶküğü dikersin/ Belki de ellerin soğan kokar/Senin kocan bir suratı Ƨirkin adam/ Ağzı aƧık uyur/ Ve senin vücudun bozulur Ƨocuk doğurdukƧa
Şair Salah Birsel’in bu şiirden dolayı başına gelmedik kalmaz. Ulus gazetesinden Sabahattin Sƶnmez, Tan’da Refik Halit Karay, onu topa tutarlar: Şair “millĆ® aile değerlerine saldırmakta”, “yalnız evlenmeyi kƶtülememekte; genƧ kızları ere varmaktan, evli olmaktan şiddetle tiksindirdikten başka, onları sadece bir eğlence ve nefis kƶrletme vasıtası olarak tanıdığını da anlatılmakta, oynaşlığa, sürtüklüğe heveslendir”mektedir! İş, Birsel’in “aile mevcudiyetini ve aile kurmak esasını sarsacak ve kadınlığın ana olmak hususundaki fikri temayülünü zayıflat”mak; “aƧıkƧa Ƨocuk doğurmamayı telkin et”mek suƧlamasıyla yargılamasına dek varır![39]
Bu tip örnekler çoğaltılabilir, ama bence yeri değil.
Her durumda, 2002’den bu yana süregitmekte olan İslĆ¢m referanslı AKP iktidarı, kadınları ƶncelikle (hatta zımnen “münhasıran”) ev kadınları olarak gƶrmek istediğini hem sƶylem hem de icraatıyla ortaya koyarken, seleflerini bu alanda tartışmasız bir biƧimde geride bırakmıştır.
İki gerekƧeyle: Kuşku yok ki AKP’nin hareket noktası, bir hayli eril terimlerle yorumlanmış bir SünnĆ® İslĆ¢m’dır. Epigonları, “Kadın-erkek eşitliğine inanmadığı”nı her vesileyle beyan eden, durup durup “feministler”e Ƨatan, genƧ kadınlarla erkkeklerin bir arada bulunmasından duyduğu rahatsızlığı sık sıkdile getiren, kadınlara genƧ yaşta evlenmelerini ve üç-beş, Allah ne kadar verirse Ƨocuk yapmalarını salık veren, “her kürtaj bir RoboskĆ®’dir” diyen bir liderin aƧtığı yoldan coşkuyla ilerlerken, toplumu partinin SünnĆ®-İslĆ¢m eksenli muhafazakĆ¢r projesi ƧerƧevesinde dƶnüştürmeyi hedefleyen adımlar birbirini izlemektedir.
Diyanet’in okul kıran Ƨocuklardan banka faizlerine dek her konuda hüküm veren bir fetva merciine dƶnüştürülmesi, eğitimin imam-hatipleştirilmesi, “hafız yetiştirmeye başlamanın ideal yaşı 9’dur” diyerek baştan aşağı değiştirilen eğitim sistemi, dinle ilişkili derslerin yoğunlaştırılması, okullarda kız ve erkek öğrencileri birbirinden ayırma Ƨabaları, kız ve erkek öğrencilerin aynı merdivenleri kullanmasını yasaklayan müdürler, erkek öğrencilerden kısa etek giyen kızları “taciz timleri” kurduran idareciler, TRT ve “yandaş” kanallarda yoğunlaşan dinsel propaganda, iƧki yasakları, ulusal bayramların dinselleştirilmesi, TCK’nın din ve peygambere hakaret maddelerindeki cezaların ağırlaştırılması, baş ƶrtüsünün kamusal alanda serbest bırakılması...
Yalnızca toplumsal yaşam mı, Batı ile ilişkiler “serinletilirken” İslĆ¢m coğrafyası ile ilişkilerin sıkılaştırıldığı, Ortadoğu’da SünnĆ® eksenini güçlendirmeye yƶnelik Ƨalışmaların yoğunluk kazandığı dışişleri, “helal ticaret”in desteklendiği, faiz politikalarının bıƧak sırtında yürütüldüğü ekonomi, emekƧilerin hakları iƧin mücadele edecek yerde dinsel telkinlerde bulunan “sendikacı”ların boyverdiği, tüm “hak” tartışmalarının “helal-haram” ƧerƧevesine yerleştirildiği Ƨalışma yaşamı; heykellerin sƶküldüğü, sanat yapıtlarının “müstehcen” damgasıyla sergilerden kaldırtıldığı, tiyatro oyunlarının yasaklandığı, devlet eliyle dinsel vurgulu yapımların desteklendiği kültür-sanat dünyası...
Uzatmaya gerek var mı; AKP iktidarı kamusal yaşamın bütün veçhelerini, İslâmî-Osmanlıcı bir esinle yeniden dizayn etme çabasında.
Kadınların eve yƶnlendirilmesi, bu”muhafazakĆ¢r proje”nin bir parƧası. MalĆ»m, İslĆ¢m’ın başat yorumu, kadınların kamusal alanda boygƶstermesinden pek haz etmez! Camilerin ƶnlerinde, İslĆ¢mcı kitabevlerinde satılan ilmihĆ¢ller, İslĆ¢mcı kanalların akıl hocalarının programları, dinci internet siteleri, “muhafazakĆ¢r” yazarların sütunları, kadınlara evden pek Ƨıkmamalarını, Ƨıktıkları zaman hicaplarını ihmal etmemelerini, yabancı erkeklerin aklını Ƨelecek davranış ve tavırlardan uzak durmalarını, mümkün olduğunca Ƨok doğurup ümmeti Ƨoğaltmalarını... salık veren telkinlerle dolup taşmaktadır. Kürtajın yanısıra sezaryeni de sınırlandıran, anne adaylarını hamileliğin tespit edildiği andan itibaren takip altına alan beden politikaları, kadının siyasete katılımını seƧim ƶncesi seferber edilip kapı kapı dolaştırılan kadın kolları ile Meclis’e zevahiri kurtarmak üzere sokulacak birkaƧ kadın milletvekiliyle sınırlandıran, bürokrasiyi “kadınsızlaştıran” politik yaşam, kadınları doğrganlığa teşviki esas alan, işyerlerinde kreş koşulunu kaldıran, evdeki yaşlı ve hastalara bakan kadınlara maaş bağlamayı “kadın istihdamını arttırmak” sayan Ƨalışma politikaları...
Bu zihniyetle kadınları evlerinin dört duvarı dışına çıkartmak, mümkün değil.
Ama işin bir başka yönü daha var. AKP iktidarının muhafazakâr kadın politikalarının, şevkle sürdürücülüğünü üstlendikleri neo-liberal ekonomik uygulamalarla uyarlılığı...
AKP’nin, 1980’lerden bu yana Türkiye’de olanca şiddetiyle uygulanmakta olan neo-liberal politikaların kararlı sürdürücüsü olduğu biliniyor. Sermayenin kĆ¢rlılığı ve yeryüzündeki servet bƶlüşümündeki eşitsizliğin azamĆ®leşmesi iƧin her yolu mubah kabul eden bu politikaların, konumları kırılgan olan toplumsal kategorilerin (yaşlılar, engelliler, Ƨocuklar, kadınlar, etnik azınlıklar...) alabildiğine aleyhine işlediği, kısa sürede gƶrülecekti. “Devletin (sermayenin ƶnünü alabildiğine aƧacak tarzda) küçültülmesi” retoriğinin sosyal güvenlik ve destek mekanizmalarının tasfiyesi anlamına geldiği de... Bƶylelikle, bir yandan istihdamın “esnekleştirilmesi”, güvencesizleştirilmesi, bir yandan da “sosyal devlet/refah devlet”in tasfiyesi, kadınları vuracaktı: kadınların esnek, yarı-zamanlı, kayıtdışı işlere, ücretsiz aile işçiliğine yƶnlendirilerek emeklerinin değersizleştirilmesi, devletin yeniden üretime yƶnelik faaliyetlerden desteğini Ƨekmesi sonucunda bu hizmetlerin neredeyse tümüyle kadınların sırtına yıkılması; Ƨƶzülen devletlerin, etnik-dinsel savaşların, dünya kaynaklarının, enerji hatlarının yeniden paylaşımı savaşlarının, ekolojik felaketlerin yerinden ettiği kadınların küresel ƶlƧekte bir kadın trafiğinin (kƶlelik koşullarında Ƨalıştırılmaktan fuhşa, organ kaƧakƧılığına) konusu olmasına yol aƧacaktı.
Türkiye bu “trend”in dışında kalmadı. Neo-liberal politikaların Türkiyeli kadınlar aƧısından tercümesi, kadın emeğinin -Ƨeyizini düzmek, aile bütƧesine katkıda bulunmak kaygısıyla- birkaƧ yıl Ƨalışıp evlendikten sonra evine Ƨekilen genƧ kadınlara irca edilmesiydi: Esas yerini fabrika, büro, atƶlye vb.nde değil de “yuvası”nda gƶren “ev kadınlığı” ƶz algısı, AKP iktidarıyla birlikte atağa kalkan “Anadolu Kaplanları”na ucuz, geƧici, ƶrgütsüz, uysal, disiplinli, sigortasız, kıdem tazminatsız, talepkĆ¢rlık düzeyi düşük, masrafsız işgücünü sağlayacaktı. İşe alırsın, üç-dƶrt yıl Ƨalıştırır, sonra kendi ellerinle evlendirir, bir de Ƨeyrek altın takarsın. Hem maliyetleri dibe cekmiş hem de “baba patron” imajına hĆ¢lel getirmemiş olursun!
Gencecik yaşlarında çoluk çocuğun yükünü, evdeki yaşlıların, hastaların bakımını, bulaşığı, çamaşırı, temizliği üstlenip devletin sosyal harcamalarını, çarşı-pazar dolaşıp en ucuzu, en hesaplıyı bulup buluştururken kocalarının talepkârlık düzeyini düşürmeleri de cabası! Ceplerine sıkıştırdığın birkaç kuruşun lafı mı olur?
Evet, Türkiye’de kadınlar, emekleri, bedenleri ve kimlikleriyle, neo-liberal kapitalizm ile İslĆ¢mcı muhafazakĆ¢rlığın “tuhaf” dansının sahnesini oluşturuyorlar.
AKP’nin “Kinder, Kuche, Kirche”si, bir hayli mesafe kat etti!

23 Mayıs 2015 08:15:33, Ankara.

N O T L A R
[1] “Ƈocuk, mutfak, kilise”. Alman Kayseri II. Wilhelm’e atfedilen, ve Hitler’in III. Reich’ında doğurganlık teşvikleri, Ƨeşitli sosyal destek politikaları ve istihdamda ayırımcılık uygulamalarıyla somut politikalara dƶnüştürülen, kadının aslĆ® gƶrevinin evi, kocası, Ƨocukları ve ibadetle sınırlı olduğunu vurgulayan deyiş… 27 Mayıs 2015 tarihinde ‘Kadın ve Yaşam Derneği’nin İzmir’de düzenlediği “Türkiye’de Kadın Olmak” başlıklı sƶyleşi metni… KaldıraƧ, No:168, Haziran 2015…
[2] MƔnes Sperber.
[3] “Kurtuluş Savaşı BilanƧosu”. http://www.frmtr.com/turkiye-ye-sahip-cik/350323-kurtulus-savasi-bilancosu-sayisal-askeri-kayiplarimiz.html
[4] “Ƈorum’da 28 yaşındaki H.G. kendisinden hoşlanan ve flƶrt etmek isteyen İ.A.’yı reddetti. Olaydan birkaƧ gün sonra pazara giden H.G. reddettiği genƧ adam tarafından herkesin gƶzü ƶnünde vurularak ƶldürüldü.” (Tuğçe Tatari, “Size KaƧ Kadın Cesedi Lazımdı?”, Akşam, 25 Ağustos 2012, s.5.)
[5] “Niğde’de oturan fırıncı 17 yaşındaki İ.A. ile resmi nikahsız evlendirilen 13 yaşındaki H.Ü., 21 Ekim’de odasında göğsünden tabancayla vurulmuş hĆ¢lde bulundu. Bir aylık evli H.Ü’nün intihar ettiği ileri sürülürken, vurulduğu tabancanın nikahsız eşinin babası Rahmi A.’ya ait olduğu ortaya Ƨıktı. Tutuklanan 59 yaşındaki Rahmi A.’nın, küçük gelinini, oğlunu aldattığı gerekƧesiyle ƶldürdüğü iddia edildi. Kendini ƶldürdüğü iddia edilen talihsiz kızın ‘uzak atış’ sonucu ƶldüğü ortaya Ƨıktı. H.Ü’nün sosyal paylaşım sitesinde tanıştığı nikahsız eşinin tecavüzüne uğradığı, bu durum nedeniyle İ.A. ile kaƧarak evlenmek zorunda kaldığı da anlaşıldı.”( Uğur Mart- Adnan Ƈelebi, “13 Yaşında Tecavüzcüsüyle Evlendi, 1 Ay Sonra Aldattığı İddiasıyla Ɩldürüldü”, Hürriyet, 15 Mart 2015… http://www.hurriyet.com.tr/gundem/28458312.asp)
[6] “Boşanmak isteyen eşi Beyaz Bal’ı 9 Ağustos 2013’te, Beyoğlu İlƧe Emniyet Müdürlüğü’ne 100 metre mesafede 27 bıƧak darbesiyle ƶldüren Osman Bal’ın yargılanmasına devam edildi.” (Ayşegül Usta, “Kadın Cinayetine Karşıyım”, Hürriyet, 18 Aralık 2014, s.3.)
[7] “İki aylık hamile Mahmure Karakule’yi 47 bıƧak darbesiyle ƶldüren Zülfikar B.’den kan donduran ifade! Kƶfte-patates gibi pratik yemekler yapınca beni aldattığını anladım...” (Levent Albayrak, “Kƶfte Patates Yapınca Beni Aldattığını Anladım”, Akşam, 23 Temmuz 2012, s.11.)
[8] “İzmir Güney Mahallesi’nde meydana gelen olayda, M.G’nin rüyasında eşi 18 yaşındaki F.G.’nin, kendisini aynı mahallede oturan bir kişiyle aldattığını gƶrdüğünü sƶylemesi üzerine tartışma Ƨıktı. Büyüyen tartışma sonucu M.G, F.G.’yi vücudunun 15 yerinden bıƧakla yaralayarak kaƧtı.” (“Kadına Şiddet: 2 Ɩlü, 2 Yaralı”, Cumhuriyet, 28 Mart 2012, s.3.)
[9] “Evini yakan, karısını ve sevgilisi olduğunu iddia ettiği komşusunu ƶldüren koca, iyi hĆ¢l ve tahrik indirimiyle 31 yıl hapis cezası aldı.” (Salih Üçtepe, “O Kocaya İndirimli 31 Yıl”, Hürriyet, 19 Aralık 2014, s.3.) “Devletten koruma isteyen bir kadın daha 17 Kasım 2011’de vahşice ƶldürüldü sevgilisini parƧalara ayıran sanık ise iyi hĆ¢lden yararlandırıldı. (Savaş Kürklü, “Kadın Cephesinde Değişen Bir Şey Yok”, Cumhuriyet, 18 Kasım 2011, s.8.)
[10] “Sakarya’da 14 yaşındaki kız Ƨocuğuna cinsel istismar davasında sanık avukatı İsmail Gürses, duruşma sırasında, Hz. Muhammed’in evliliklerinden ƶrnekler verdi. Gürses, ‘Peygamberimizin de benzer evlilikleri var. Müslüman ülkede yaşıyoruz’ dedi.
İskenderun’da eski sevgilisi Y.D.’nin taciz ve ƶlüm tehditlerine maruz kalan kadına savcı: ‘Niye ilişkiye girip sonra bizi uğraştırıyorsun?’
Gebze’de, boşanma davası aƧtığı eşi tarafından polis korumasında olmasına rağmen ƶldürülen Mehtap Civelek’in davasında savcı, ‘Eşini aldattığı kuşkusu var’ diyerek tahrik indirimi istedi.
İstanbul’da trans kadın Seda’yı dƶverek ƶldüren ve hakkında müebbet istenen R.S.’ye Bakırkƶy 4. Ağır Ceza Mahkemesi, maktulün kendisine ilişki teklif etmiş olabileceği gerekƧesiyle haksız tahrik indirimi uyguladı, cezayı 18 yıla düşürdü, sonra 15 yıla indirdi.
İzmir’de Sevgi Aguş’u Ƨocuklarının gƶzleri ƶnünde bıƧaklayarak ƶldüren şahsa İzmir 11. Ağır Ceza müebbet verdi. Sonra, ‘Kadın kot pantolon giymiş, tanımadığı erkeğe cilveli şekilde saat sorarak adamı tahrik etmiştir’ gerekƧesiyle cezayı 24 yıla, ardından da pişmandır diye 20 yıla indirdi.
Yargıtay CGK 9’a karşı 14 oyla, 15 yaşındaki ƶz kızına defalarca tecavüz edip hamile bırakan adamın 17,5 yıllık cezasını oy Ƨokluğuyla onadı. Muhalif yargıƧların gƶrüşü: Kız uzun süre olayı kimseye anlatmamış, demek ki zor kullanılmamış,rızası var. Sızlanmak, isteksizlik ve direnme sayılmaz. Rızaya dayanan cinsi münasebet suƧu vardır.
Şahıs, 17’lik erkek Ƨocuğuna Osmaniye’de bir kere tecavüz ediyor, sonra da ‘herkese anlatırım’ tehdidiyle devam ediyor. Yargıtay 5. Ceza’nın kararı: ‘Mağdur 9 ay boyunca şikĆ¢yet etmemiştir, olayda cebir ve tehdit yoktur, rıza vardır’. (...)Dumanı üstünde üç yeni haber:
1) Apartman boşluğunda cesedi bulunan Nazlı Sinem Erkƶseoğlu’nun katil zanlılarına mahkeme beraat verdi. GerekƧe: “Daha ƶnceden sadece selamlaştığı bir erkekle alkol alıp evine giden, cinsellik yaşayan mağdurenin ne yaptığını tespit etmek mümkün değildir”.
2) Japon turiste taciz davasında mahkeme sanığa cinsel saldırı suƧundan 2 yıl ceza kesti, sonra duruşmadaki iyi hĆ¢li nedeniyle 1 yıl 8 aya indirip erteledi.
3) Boşandığı eşini 8 yerinden bıƧaklayıp bir de otomobille üzerinden geƧerek ƶldüren Kamil Ƈolak iƧin savcı, ağırlaştırılmış müebbet yerine, haksız tahrik indirimi uygulanarak 18-24 yıl hapis istedi. (Baskın Oran, “Ɩzgecan’ın Katilini Kim Azmettirdi?”, Agos, 20 Şubat 2015. http://www.agos.com.tr/tr/yazi/10640/ozgecanin-katilini-kim-azmettirdi)
[11] İşte sadece bir yılın (kısmĆ®) verileri: “İstanbul’da 2011 yılında 1.486 tecavüz, 2.488 Ƨocuk istismarı, 2.223 taciz davası aƧılmış. İzmir’de 568 Ƨocuk istismarı davası, Ankara’da 1162 Ƨocuk istismarı davası. Adana’da 461 tecavüz, 656 Ƨocuk istismarı ve 291 taciz davası aƧılmış. Antalya 432 tecavüz, 548 Ƨocuk istismarı, 473 taciz davası. Gaziantep 558, Bursa 545, Mersin’de 500 Ƨocuk istismarı davası aƧılmış Kayseri’de de 263 tecavüz davası, 374 Ƨocuk istismarı davası ve 273 taciz davası gƶrülmüş. Konya, 609 Ƨocuk istismarı davasıyla ilk 5 il arasında yer almış ayrıca aynı kentte 354 tecavüz ve 438 taciz davası gƶrülmüş. Liste uzayıp gidiyor. Ama tüm bu davalar buzdağının gƶrünen kısmı. Neden mi? Tecavüze, tacize uğrayan kadınların Ƨocukların ortaya Ƨıkıp uğradıkları saldırıyı ifade edebilmeleri Ƨok zor da ondan.” (Bilge SeƧkin Ƈetinkaya, “Kadının Beyanı Esastır”, Birgün, 21 Şubat 2014, s.4.)
[12] “Ƈocuk gelinler konusunda Ƨalışma başlatan ve başta Diyanet olmak üzere pek Ƨok kurum ile işbirliği yapan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde Ƨocuk gelinler tablosunu ortaya koydu. Rakamlara gƶre, 11 yılda yaklaşık yarım milyon Ƨocuk (504 bin 957), 16-17 yaşında resmi olarak gelin oldu.” (Meltem ƖzgenƧ, “… ‘Resmi’ Ƈocuk Gelinler Oldu”, Radikal, 8 Mart 2014, s.6.) ve: “18 yaş altındaki her 100 kız Ƨocuğundan 32’si evlendiriliyor Türkiye’de; Avrupa Konseyi ülkeleri arasında Gürcistan’dan sonra 2. (Murat Yetkin, “Sabancı, Kürt Sorunu ve Ƈocuk Gelinler”, Radikal, 12 Şubat 2013, s.12.) Nihayet: “Türkiye’de 181 bin Ƨocuk yaşta evlendirilerek istismar edilmiş kız Ƨocuğu var ve bunlar sadece resmi, kaydedilebilmiş rakamlar: i) Her üç evlilikten biri Ƨocuk yaşta yapılıyor… ii) Dünyada Ƨocuk yaşta evliliklerin en Ƨok gƶrüldüğü ikinci ülkeyiz… iii) Sığınma evlerindeki kadınların 3’te biri “Ƨocuk gelin”… iv) Reşit olmadan evlendirilen kız Ƨocuklarının sayısı ise erkek Ƨocuklarının sayısından 20 kat fazla… v) 18 yaşından küçük kızlarını evlendirdikleri iƧin dava aƧılan aile sayısı da yüzde 94.2 artmış durumda... (Adile Doğan, “Kader ile Tek Farkımız HĆ¢lĆ¢ Yaşıyor Olmamız”, 23 Ocak 2014)
[13] Şebnem Turhan, “Cinsiyete Dayalı Gelişmede Türkiye Sınıfta Kaldı”, Hürriyet, 4 Eylül 2014, s.12.
[14] Esin Ergin, “XXI. Yüzyılın Başında Türk Kadını: Sadece Adı Değil, Kendisi de Yok”, Cumhuriyet Bilim Teknoloji, No:1372, 5 Temmuz 2013, s.10-11-13.
[15] Şebnem Turhan, “Cinsiyete Dayalı Gelişmede Türkiye Sınıfta Kaldı”, Hürriyet, 4 Eylül 2014, s.12.
[16] Seher Kırbaş Canikoğlu, “Siyasette Gƶrünmeyen Kadın”, Radikal, 27 Mart 2014, s.19.
[17] Esin Ergin, “XXI. Yüzyılın Başında Türk Kadını: Sadece Adı Değil, Kendisi de Yok”, Cumhuriyet Bilim Teknoloji, No:1372, 5 Temmuz 2013, s.10-11-13.
[18] “Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfının (TEPAV) raporuna gƶre 2009 yerel seƧimlerinde seƧilen 301 bin 759 yerel yƶneticiden yalnızca 3 bin 708’i kadındı. (...) TEPAV araştırmasına gƶre 2004 yılı yerel seƧimlerinde Türkiye genelinde 18 olan kadın belediye başkan sayısı, 2009 yılındaki yerel seƧimlerde 26’ya yükselebildi. Ülkenin 2 bin 498 belediyesinde yalnızca 26 kadın belediye başkanı bulunuyor. Yerel yƶnetimlerde de kadın sayısı oldukƧa az. Şu an ülkede belediye meclis üyesi 1340, il genel meclis üyesi 110, 65 kƶy muhtarı, 329 kƶy ihtiyar meclisi üyesi, 429 da mahalle muhtarı kadın var. Toplama bakıldığında ise ortaya Ƨıkan tablo tam bir uƧurum: Türkiye’nin 301 bin 759 yerel yƶneticisinden yalnızca 3 759’u kadın. Yani yaklaşık yüzde biri!” (Birkan Bulut, “Yerel Yƶnetimlerin Sadece Yüzde 1’i Kadın”, Evrensel, 31 Ocak 2014, s.6.)
[19] Zeynep Göğüş, “Erkek Erkeğe İlerleme Olmaz”, Cumhuriyet, 8 Mart 2012, s.9
[20] Nedret Akova’nın derlediği bir “seƧki”: i) Tayyip Erdoğan: Kadın erkek eşitliği doğaya aykırıdır, kürtaj bir cinayettir, her kürtaj bir Uludere’dir, kadının ƶncelikli rolü anneliktir… ii) Bülent ArınƧ: Kadın herkesin iƧinde kahkaha atmayacak. Bütün hareketlerinde cazibedar olmayacak, iffetini koruyacak… iii) Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu: Anneler, annelik kariyerinin dışında bir başka kariyeri merkeze almamalıdır… iv) Maliye Bakanı Mehmet Şimşek: İşsizlik oranı niye artıyor biliyor musunuz? Ɩzellikle kadınlar arasında kriz dƶnemlerinde işgücüne katılım oranı artıyor. (...) v) AKP Sakarya Milletvekili Ayhan Sefer Üstün: Tecavüze uğrayan kadınlar doğurmalı, kürtaj yaptıranlar tecavüzcüden daha büyük suƧlu… vi) Eski Milli Savunma Bakanı Vecdi Gƶnül: Türk hanımları evinin süsüdür… vii) Ƈevre ve Orman BakanıVeysel Eroğlu (iş isteyen kadına): Evdeki işler yetmiyor mu? viii) Ankara Anakent BelediyeBaşkanı Melih GƶkƧek: Kadın ahlĆ¢klı olsun, kürtaj yaptırmak zorunda kalmasın… ix) AKP İl Genel Meclis Üyesi: Kızlar okuyunca, erkekler evlenecek kız bulamıyor. (Selda Güneysu, “İşte AKP’nin ‘Şiddet’ Karnesi”, Cumhuriyet, 30 Ocak 2015, s.13.)
[21] “Kadının en büyük vazifesi analıktır! İlk terbiye verilen yerin ana kucağı olduğu düşünülürse, bu vazifenin ehemmiyeti layıkiyle anlaşılır.” (M. Kemal)(http://www.yenimakale.com/ataturkun-kadinlar-ile-ilgili-sozleri.html#ixzz3ambqjigZ ) ve: “Kadınlarımızın genel gƶrev ve Ƨalışmalarda paylarına düşen işlerden başka, en ƶnemli, en hayırlı, en faziletli bir ƶdevleri de “iyi anne” olmalarıdır. (M. Kemal) (http://www.yenimakale.com/ ataturkun-kadinlar-ile-ilgili-sozleri.html#ixzz3amcDF1Vv)
[22] T. Asma, H. Kaynak ve M. F. TarakƧı (1996). “MedenĆ® Hukuk ve Kadın”, Ƈağdaş Hukuk (Ƈağdaş HukukƧular Derneği Merkez Yayın organı, yıl 4/5, sayı 46-49; Mart-Haziran 2006, Kadın Hukuku Dosyası iƧinde).
[23] Titi Bhattacharya (2013-14). “Explaining gender violence in the neoliberal era”, International Socialist Review, 91.
[24] TÜİK Haber Bülteni, sayı 16015, 6 Mart 2014, http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=16015
[25] “Ücretsiz aile işçisi olarak Ƨalışan kadın oranı 2011 yılında Türkiye genelinde yüzde 31,8, erkek oranı ise yüzde 3,8”di. (“İşgücüne Katılım Oranı Yüzde 25, Aile İşçisi Kadın Oranı Yüzde 31!”, Birgün, 6 Mart 2014, s.4.)
[26] Şehriban KıraƧ, “Milyonlarca Kadın İşsizliğe MahkĆ»m Edilecek”, Cumhuriyet, 14 Ocak 2015, s.11.
[27] Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı’na (TEPAV) gƶre, Türkiye’de işgücü dışında kalan ev kadını nüfusu 12.2 milyon kişiye ulaştı. TEPAV İstihdam İzleme Bülteni’nin 8’inci sayısı yayımlandı. Bültende, şu değerlendirmeler yer alıyor: “Başka bir ifadeyle 15 yaşın üstünde olup işgücü topluluğuna katılması mümkün nüfusun, bunun yerine işgücü dışı nüfusa dahil olduğu, ƶzellikle ‘ev kadını’ statüsündeki nüfusun ƶnemli ƶlçüde arttığı dikkat Ƨekmektedir. İşgücü dışında ƶzellikle ev kadını nüfusunun artması dikkat Ƨekici bir gelişmedir. Nitekim son 12 ayda artmış gƶrünen 868 bin işgücü dışı nüfusun 500 bine yakınının ev işleriyle meşgul kadın nüfusa dahil olduğu gƶrülmektedir. Bƶylece ev kadını nüfusunun 12.2 milyona ulaşarak istihdam edilen nüfusun yarısına ulaştığı dikkat Ƨekmektedir.” (“İşsizliği Eve Kapanıp Ƈƶzdük”, Vatan, 14 Temmuz 2012, s.7; “Onlar Zoraki Ev Kadını”, Cumhuriyet, 15 Temmuz 2012, s.11.)
[28] İstatistik, bilindiği üzere, manipülasyona Ƨok aƧık bir alan. İktidarın geƧtiğimiz yıl “2 milyon kadına istihdam sağlandığı” “müjde”sinin de bu türden bir manipülasyon olduğu, Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu Türkonfed’in raporunda ortaya Ƨıktı. Rapora gƶre “bu 2 milyonluk artışın 450 bini hükümetƧe yapılan düzenlemelerle evlerinde yaşlılara ve engellilere baktığı iƧin para kazanan kadınlar. Net asgari ücrete eşit bir para kazanıyorlar. Yani 848 lira civarında. Ve (...) bu kadınların sosyal güvenceleri yok. Devlet ücret ƶdüyor ama SGK kapsamına almıyor. Yani, devlet 450 bin kadını ‘kayıt dışı’ hatta ‘kaƧak işçi’ statüsünde Ƨalıştırmış oluyor. (...) 2 milyon yeni kadın istihdamının 450 bini bƶyle. Peki, geriye kalanı? 600 bini tarım sektƶründen kaynaklanmış. AKP bu kadınların tarımda Ƨalışmasını kayda geƧirmiş ama onların da yaklaşık yüzde 96’sı kayıt dışı. Yani hĆ¢lĆ¢ ücretsiz tarım işçisi olarak Ƨalışıyorlar.
Hatırlarsınız. Bundan bir iki yıl ƶnce AKP yeni istihdam teşvik paketini aƧıklamıştı. Bu pakete gƶre kadın işçi Ƨalıştıran işyerlerinde kadınların primleri 4 yıl boyunca devlet tarafından üstlenilecekti. Türkonfed’in raporuna gƶre bu teşvikten sadece 110 bin kadın yararlanabilmiş. Sayının bu denli düşük olmasının nedeni bürokratik işlemlerin karmaşıklığı ve uzunluğu...
Ɩzetleyecek olursak, 6 yılda 2 milyon yeni istihdamın neredeyse yarısı AKP’nin rakamlarla oynaması ile gerƧekleşti. GerƧekten kadın istihdamını artıracak politikaların hemen hiƧbiri uygulamaya alınmadı. Zaten pek istendiği de sƶylenemez.” (Ɩzlem Yüzak, “Kadın İstihdamı: Yalanlar ve GerƧekler”, Cumhuriyet, 25 Haziran 2014, s.11.)
[29] “Ankara Sanayi Odası (ASO) Başkanı Nurettin Ɩzdebir, ‘Kaş yapalım derken gƶz Ƨıkarmayalım. Doğum yapan kadına sağlanacak ek haklar, kadınları iş hayatından etmesin’ uyarısında bulunurken ‘ASO üyesi bir sanayicimiz düzenlemeden duyduğu kaygıyla bundan sonra fabrikasına kadın işçi almayacağını bana sƶyledi. Taslak bu hĆ¢liyle yasalaşırsa, kadın işçi Ƨalıştıran işletmelerin istihdam maliyetleri artacağından, yƶneticilerine kadın yerine erkek işçi alınması talimatı vermiş,’ dedi.” (Ɩzlem Yüzak, “Kadını ‘Eve Sokma’ Paketi”, Cumhuriyet, 25 Eylül 2013, s.11.)
[30] “Kreş En Acil Sorun”, Cumhuriyet, 8 Mart 2012, s.7.
[31] Mustafa Sƶnmez, “Ev Kadınının Sƶmürülmesi ve Hakkı...”, Cumhuriyet, 25 Haziran 2012, s.10.
[32] Nitekim Mustafa Sƶnmez, sƶzkonusu yazısında bƶyle bir talebi dile getiriyor: “Ɩyleyse ne olmalı? Bunu tek tek patronlardan almak mümkün değil. Ama devlet, patronlardan aldığı vergiyi yükselterek, ev kadınının bu karşılıksız emek gücünün “ücret”ini tahsil edebilir. Sonra da bunu, “ev kadınları”na bir sosyal ücret olarak ƶdeyebilir, ƶdemelidir. Dolayısıyla eve kıstırılmış kadınların, genƧ kızların, devletten bƶyle bir sosyal ücreti talep etmeleri haklarıdır ve bunun iƧin ƶrgütlenmelidirler.” (Mustafa Sƶnmez, “Ev Kadınının Sƶmürülmesi ve Hakkı...”, Cumhuriyet, 25 Haziran 2012, s.10.)
[33] Zehra Yavuz, “30 Maddede Tipik Türk Kadını!”, Radikal, 9 Şubat 2013, s.19.
[34] Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nca 12 bin aile üzerinde yapılan “Türkiye’de Aile Yapısı Araştırması”na gƶre (....) 23 bin 379 kişi ile gƶrüşme gerƧekleştirilerek hazırlanan araştırmada, şu saptamalara yer verildi: i) Aile bireylerinin yüzde 44’lük kesimi hiƧ kitap okumuyor, yüzde 74’ü hiƧ sinema ve tiyatroya gitmiyor… ii) 2006-2010 yılları arasında 18 yaşın altında evlenme oranı erkeklerde binde 2, kadınlarda ise yüzde 9… iii) Erkeklerin yüzde 85’i evleneceği kadının “ilk kez evlenecek olması”na, yüzde 75’i “dindar olması”na, yüzde 59’u “aynı mezhepten olması”na, yüzde 58’i eğitimli olmasına ƶnem veriyor. (“Ƈocuk Gelin Ƈok Az”, Cumhuriyet, 26 Nisan 2012, s.3.)
[35] Bekir Ağırdır, “Kadın Meselesi Değil Erkek Meselesi”, Cumhuriyet, 21 Şubat 2015, s.2.
[36] “Türkiye’de Kadınların İzin Almadan Ƈalışması Doğru Bulunmuyor”, Business Intelligence, 24.09.2014. http://www.connectedvivaki.com/turkiyede-kadinlarin-izin-almadan-calismasi-dogru-bulunmuyor/
[37] Damla Yur, “… ‘İƧimizdeki Ƈocuk’ Ɩlmüş!”, Milliyet, 30 Aralık 2013. http://gundem.milliyet.com.tr/-icimizdeki-cocuk-olmus-/gundem/detay/1814842/default.htm
[38] Ocak 2013 dƶnemi iƧin işsizlik oranı ve kayıt dışı, kadınlar iƧin arttı. Yeni işsizlerin yarısından Ƨoğu lise ve yükseköğretim mezunu kadınlar oldu. Yeni işsizlerin yüzde 76’sı kadınlardan oluştu. (“Kadınlar Diplomayı Aldı, Eve Kapandı”, Cumhuriyet, 16 Nisan 2013, s.11.)
[39] Sunay Akın, “Kocanın Evinde Oturursun”, Cumhuriyet, 22 Mart 2009, s.15.

Yorum Ekle

BLOGGER

|/fa-clock-o/ Başlıklar$type=list-tab$c=5$date=1$au=0$page=1$sn=1

/fa-star-o/ Ɩne Cıkanlar$type=list-tab

/fa-comments/ Yorumlar$type=list-tab$com=0$c=5$src=recent-comments$pages=1

/fa-history/ Arşivden $type=list-tab$source=random-posts$author=0$c=5

/fa-users/ TAKIP ET

Ad

“HOŞGƖRÜDEN EŞİTLİĞE: TÜRKLERLE ERMENİLER ARASINDAKİ GƜƇ İLİŞKİLERİNİ BİR SİVİL HAKLAR MODELİ ARACILIĞIYLA DEĞİŞTİRMEK,1,“KOBANÊ’NİN ‘BİZ’İMLE NE ALƂKƂSI VAR?,1,“NEFRET SUƇLARI” VE “ZEHİRLİ KAN” ÜZERİNE,1,1 MAYIS 2015’DE İSTİKAMET(İMİZ) -2014’TE OLDUĞU GİBİ!- TAKSİM,1,1 MAYIS 2016 DERS(LER)İ,1,1 MAYIS’A GİDERKEN: AKP KADINLAR İƇİN NE YAPTI,1,1 mayis,16,100. YAŞINDA EKİM DEVRİMİ’NİN ANIMSATTIKLARI,1,100’E 1 KALA ERMENİ GERƇEĞİNİN TOPOĞRAFYASI,1,12 eylul,4,12 EYLÜL 2010 SONRASI,1,12 EYLÜL KİME KARŞIYDI?,1,12 EYLÜL YARGILANDI… MI?,1,12 EYLÜL’Ü YARGILAMAK...,1,1915- HRANT VE ADALET,1,1968’İN 50. YILINDA SARI YELEKLİLER,1,2013,1,2014,1,2014 İƇİN 2013’ÜN 1 MAYIS DERSLERİ,1,2015,1,2015 1 MAYIS’INDAN 2016’YA YİNE YENİDEN ISRARLA TAKSİM,1,2016,1,2018,1,2019: YERKÜREDE VE COĞRAFYAMIZDA Ä°ÅžĆ‡Ä° SINIFI(MIZ),1,23 NİSAN BİTTİ ‘KUTLU DOĞUM’ VERELİM,1,24 HAZİRAN SEƇİM(LER)İ VE TAVIR(IMIZ),1,7 HAZİRAN 2015 SEƇİMLERİ’NE DAİR -GEREKƇELİ- TAVRIMIZ,1,7 HAZİRAN’DAN 1 KASIM’A HDP NOTLARI,1,8 mart,3,A-UTOPYA’YA UNUTULMAZ BİR YOLCULUK,1,abd,1,ABD EMPERYALİZMİ VE VENEZÜELLA 2019,1,AƇIK SƖZLÜ OLMAK İYİDİR (7 HAZİRAN SONRASINA DAİR DEĞERLENDİRME),1,ADALET: ANTROPOLOJİK BİR BAKIŞ,1,afis,1,AFRİN (VE SURİYE’N)İN ƖTESİDİR,1,AFRİN (VE SURİYE),1,AKADEMİNİN ƖZGÜRLƜĞƜ İƇİN,1,akademisyen,2,AKADEMİSYEN SORUMLULUĞU,1,AKLIMIZDA TAŞIYORUZ SİZLERİ,1,akp,37,AKP İKTİDARI VE GÜNDELİK HAYATIN İSLƂMİLEŞTİRİLMESİ,1,AKP İSLƂM FAŞİZM ve KADINLAR,1,akp.kriz,1,AKP’NİN ‘KÜLTÜR POLİTİKALARI’?,1,AKP’NİN “DERİN DEVLET”İ,1,AKP’NİN “KINDER KUCHE KIRCHE”Sİ,1,AKP’NİN “MUHAFAZAKƂR”LIĞI NEYE DENK DĆœÅžER,1,AKP’NİN “ORGANİK AYDINLARI” VE HAZİRAN KALKIŞMASI,1,AKP’NİN BAŞKAN”LIĞI,1,AKP’NİN EĞİTİM SİSTEMİ Mİ DEDİNİZ,1,AKP’NİN EĞİTİM SİSTEMİ: MİLLİYETƇİ MANEVİYATƇI VE PİYASACI,1,AKP’NİN EĞİTİM SİSTEMİYLE İMTİHANI,1,AKP’NİN KADINLARA KARŞI SAVAŞI: MADAM GİBİ ƖLMEK,1,AKP’NİN MUHAFAZAKƂRLIĞI İSLƂMCILIĞI NEOLİBERALİZMİ VE KADINLAR,1,aktuel,4,aktüel,3,ALEVƎLİK VE SINIF MÜCADELESİ: KÜLTÜR VE EKONOMİ POLİTİK,1,aleviler,1,amerika,3,ANADOLU’NUN “YA BASTA”SI,1,antropoloji,10,ANTROPOLOJİ: NASIL VE NİƇİN,1,arkeoloji,1,ARSIV,1,ATAERKİ” ÜZERİNE,1,ATAERKİL PAZARLIK BOZULDU,1,AVM’LER,1,AVRUPA BİRLİĞİ: ƇOKKÜLTÜRCÜLƜĞƜN “KRİZİ”,1,aydinlar,9,aydinlar devrimciler,32,AYŞE ƖĞRETMEN “DAVA”SININ ANIMSATTIĞI,1,Barış Bildirimi metni,1,baris,9,basin,3,BAŞKALDIRIDIR MİZAH YA DA HİƇ!,1,BE ZİMAN JƎYAN NA BE,1,BEJDAR’IN TUTSAK ALINAMAYAN ŞİİRLERİ,1,BEKLE BİZİ -YENİDEN- TAKSİM,1,BELLEKLE GELECEĞİN KARŞILAŞMASI,1,bilim,3,BİR “ELEŞTİRİ”YE KISA KENAR NOTLARI,1,BİR “İMKƂNSIZ AŞK” HİKƂYESİ: “AKADEMİ VE ƖZGÜRLÜK,1,BİR “PRAKSİS ANTROPOLOJİSİ” İƇİN,1,BİR AYDIN(LIK) HƂLİ FİKRET BAŞKAYA,1,BİR DAHA ASLA DİYEBİLMEK İƇİN: GƖZALTINDA KAYIPLAR,1,BİR İKTİDAR (YENİDEN-)ÜRETME ARACI OLARAK MOBBİNG[*],1,BİR İKTİDAR ARACI OLARAK KORKU,1,BİR KEZ DAHA “TERƖR” MÜ,1,BİR KİMLİK SİYASETİ OLARAK MİLLİYETƇİLİK VE IRKƇILIK,1,BİR MİLAT: REFERANDUM VE SONRASI,1,BİYOLOJİ KADER Mİ? ya da “FITRAT”A DAİR,1,BİZİM DELİLERİMİZ,1,BM DB VE IMF’NIN DILINDE KADIN YOKSULLUĞU,1,bƶlge,3,BU 12 EYLÜL REJİMİ… BURADAN ƇIKIŞ YOK,1,BU NE ŞİDDET BU CELƂL? (YA DA “GULYABANİ” KİM),1,BUGÜN ADNAN YÜCEL KONUŞACAĞIZ,1,CELLATLARIN DƖKTÜKLERİ KAN,1,cevre,15,CHARLIE HEBDO’YA SALDIRI TE’VİLLERİ VE TAVRIMIZ,1,chd,1,cinayetler,13,CUJUS REGIO EJUS RELIGIO,1,CUMHURBAŞKANLIĞI SİSTEMİ VEYA BU KADAR YETKİYİ BABANIZA VERİR MİYDİNİZ,1,Ƈile'nin Antropolojisi: Bir Anı Bir Gƶzlem ve Bir Tahlil Girişimi,1,ƇOCUKLAR ƖLMESİN DEMEK TERƖR SUƇU MU,1,ƇOCUKLARININ ETİYLE BESLENEN ÜLKE,1,ƇƖZÜMÜN SOSYO-EKONOMİK YANI,1,DAĞLAR ERİRSE – ZEVEBƂN,1,DAİMA YAŞAYACAKTIR İSMİYLE MÜSEMMA YAŞAR KEMAL,1,DARBE GİRİŞİMİ VE SONRASI,1,dava,13,davalar,1,DELİ DUMRUL’UN “KENTSEL DƖNĆœÅžĆœM”Ü ya da YOLSUZLUK RANTIN İKİZ KARDEŞİDİR,1,DEMİRİN TUNCUNA İNSANIN...,1,demokrasi,4,DEMOKRATİKLEŞ-ME PAKETİ,1,dersim,2,devlet,12,DEVLETİN ERKEKLERİ YA DA KADINA ŞİDDET NASIL ƖNLENMEZ,1,DEVLETİN KÜRTAJI: ROBOSKƎ,1,DEVLETLƛLAR,1,devrim,11,DİĞERLERİ VE KENT HAKLARI…[*],1,dinler,7,DİNLER İSLƂM VE KADIN BEDENİ,1,dinleti,1,DİRENEN DAMAR[*] ƇƜRÜMEYEN,1,direnis,3,dunya,6,dünya,63,düsünce ƶzgürlügü,2,EGEMENLERİN “PYRRHUS ZAFERİ”: F-TİPİ,1,egitim,12,EKİM DEVRİMİ SOSYALİZM KADINLARIN KURTULUŞU,1,ekoloji,10,ekonomi,7,elestiri,1,ELEŞTİRİ HAYATTIR; YAŞATIR,1,emek,19,emekciler,3,EMEKƇİLER İŞSİZLER YOKSULLAR NEREDE,1,emperyalizm,9,EMPERYALİZM- T. “C” VE AFRİN,1,enternasyonalizm,1,ENTERNASYONALİZM ÜZERİNE NOTLAR,1,ERCAN BİNAY’DAN (BAFRA T TİPİ) MEKTUP VAR: ABDULLAH KALAY’A ƖZGÜRLÜK,1,ermeniler,4,ESKİ(MEYEN)/ YENİ TÜRKİYE”DE BARIŞ (MI),1,etnoloji,2,EVET ƇIKSA DA “HAYIR”,1,EVLAT YOLDAŞ,1,fasizm,7,FAŞİZM VE KADINLAR,1,felsefe,2,feminist,1,FİDEL İƇİN SANCAĞI YARIYA İNDİRMEYİN DAHA DA YÜKSELTİN,1,FRIEDRICH ENGELS VE AİLENİN,1,genclik,3,GERƇEKTEN DE NEDİR TERƖR,1,GƖBEKLİTEPE BİZE NEYİ ANLATIYOR,1,güncel,9,gündem,12,GÜNDEM’E DÜNE VE BUGÜNE DAİR,1,HAFIZASINI YİTİRMEYEN “DERSİM’E AĞIT,1,hakkinda,1,HƂL ÜLKEYİ KUTUPLAŞTIRIYOR,1,HƂL VE GİDİŞ(İMİZ),1,HANGİMİZ ƖZGÜRÜZ Kİ,1,hareketler,2,Hasta Tutsak Abdullah Kalay 2. Heyet Raporuna Rağmen Tahliye Edilmiyor!‏‏,1,HAVADIR SUDUR ATEŞTİR YANİ HAYATTIR GRUP YORUM,1,hayat,1,HER GÜN DƖRT Ä°ÅžĆ‡Ä° BEŞ KADIN,1,HER KƖYDE BİR “KƖPEK” VARDIR,1,HİƇLEŞTİRİLME KAYGISINDAN ƖFKEYE SARI YELEKLİLER,1,HRANT,1,hrant dink,4,hrant dink'in katline 2015 perspektifinden bakmak,1,hukuk adalet,35,IŞILTILI VE “TEHLİKELİ” BİR KADIN: SUAT DERVİŞ,1,IŞİD VE İSLƂMCI “FEMİNİSTLER”,1,ibrahim kaypakkaya,1,İFADE ƖZGÜR(LƜĞƜ) MÜ,1,İFADE ƖZGÜRLƜĞƜ VAZGEƇİLEMEZ ƖNCELİKLİ DEĞERDİR,1,iktidar,10,iletisim,2,inanc,7,insan haklari,1,isci-sendika,12,islam,14,islam.ortadogu,1,İSLƂMCI-MUHAFAZAKƂRIN ZİHİN HARİTASINDA BİR GEZİNTİ: “NASIL BİR KADIN(LIK),1,İSTANBUL SEƇİMİ - BİR DEĞERLENDİRME,1,isyan,15,Ä°ÅžĆ‡Ä° SINIFI 2017 1 MAYIS(’IMIZ) VE KATLİAMIN 40. YILINDA TAKSİM,1,Ä°ÅžĆ‡Ä° SINIFININ KADINLAŞMASI,1,İTİRAZ VE ELEŞTİRİ “HAZIROL”DA DURMAZ,1,İYİ Kİ YAŞADILAR İYİ Kİ YAZDILAR,1,KADIN(LAR) VE DEVRİM(LER),1,KADINLAR KAPİTALİZM FAŞİZM VE AKP,1,KADINLAR GERƇEKTEN DE “SINIFLAR-ÜSTÜ” MÜ,1,KADINLAR İƇİN OLABİLECEK EN KƖTÜ ALAŞIMIN ORTASINDAYIZ,1,KADINLARA KENTLERE GECELERE DAİR,1,KADINLARIN KURTULUŞU: MARKSİZM’SİZ OLUR MU,1,kadin,64,kadinlar,11,KALBİM(İZ) CİZRE’DEDİR,1,kapitalizm,26,KAPİTALİZM KÜLTÜR DİRENİŞ,1,KAPİTALİZMİN KENDİNİ İMHASI: NEOLİBERALİZM,1,kart,1,katlamlar,1,katliamlar,8,KELLE FIYATINA HÜRRIYET ESIRLIK BEDAVA,1,KENTİ (YOKSULLARINDAN) TEMİZLEMEK,1,KEŞFEDİLMEMİŞ GELECEĞİN BİƇİMLENMESİ İƇİNDİ SAMİR AMİN,1,kitap,35,KOBANÊ BİZİMDİR BİZ KOBANÊ’YİZ,1,KOLEKTİF BİR DEVLET CİNAYETİ: HRANT DİNK,1,komünizm,6,kriz,57,KRİZ SAVAŞ VE Ä°ÅžĆ‡Ä° SINIFI ÜZERİNE GƖRĆœÅžLER,1,KRİZDEN İNSAN MANZARALARI[*],1,KÜLTÜR “YERLİ VE MİLLİ” MİDİR?YA DA NEDİR,1,kültür sanat,30,KÜRESEL KÜLTÜR” MÜ,1,kürt sorunu,1,laiklik,1,LAİKLİK Mİ HANGİSİ,1,latin amerika,13,LATİN AMERİKA: SAĞIN GERİ DƖNĆœÅžĆœ - 1/ BREZİLYA ƖRNEĞİ,1,LATİN AMERİKA: SAĞIN GERİ DƖNĆœÅžĆœ-2/ PARAGUAY: “TEKNİK DARBE,1,LATİN AMERİKA’DA BARIŞ SÜREƇLERİ,1,LATİN AMERİKA’DAN “BARIŞ SÜREƇLERİ”: EL SALVADOR ƖRNEĞİ,1,LATİN AMERİKA’NIN DESAPARECIDO’LARI,1,leninizm,4,LÜZUM” ÜZERE: BİR KEZ DAHA İSTANBUL SEƇİMİ,1,MAĞLUP MU DENİR ŞİMDİ ONLARA?,1,MARKSİST-LENİNİST ROMAN YAZARI : VEDAT TÜRKALİ,1,marksizm,6,MARKSİZM + V. İ. LENİN = EKİM DEVRİMİ (NOTLARI),1,MARKSİZM AİLE AŞK CİNSELLİK ÜZERİNE SƖYLEŞİ,1,MARKSİZM VE KADIN ÜZERİNE,1,Marksizm ve Kadın: Emek Aşk Aile,3,MARKSİZM VE KADINLARIN KURTULUŞU,1,MARX’IN DĆœÅžĆœNCE DÜNYASINA BİR SEYAHAT: ETNOLOJİ DEFTERLERİ,1,MARX’TAN ƖĞRENEN BİR ƇUKUROVALI: OKTAY ETİMAN,1,MASKELİ FAŞİZM: “POPÜLİST AŞIRI SAĞ,1,medya,1,MEVTAYI İYİ BİLMEZDİK,1,milliyetci,2,mizah,2,MURAT’IN DĆœÅžĆœ LAMBORGHİNİLER VE DÜNYAYI DEĞİŞTİREBİLMEK,1,mücadele,17,MÜCADELE BOYU BİR YAŞAM: SCHAFIK JORGE HANDAL,1,MÜCADELEYE DEVAM”[1] “BU DAHA BAŞLANGIƇ,1,NE OLDU O “İMTİYAZSIZ SINIFSIZ KAYNAŞMIŞ KİTLE”YE,1,NEO-FAŞİZM(LER) “FEMİNİST” Mİ,1,NEO-LİBERAL TÜRKİYE’DE MUHAFAZAKƂRLAŞMA/ DĆœÅžKÜNLEŞME DİYALEKTİĞİ,1,NEO-LİBERAL TÜRKİYE’NİN “EN ALTTAKİLER”İ: Ä°ÅžĆ‡Ä° SINIFI KÜRTLEŞİRKEN,1,neoliberal,12,newroz,1,NİCE ONYILLARA ‘YENİKAPI’LI YOLDAŞLAR,1,O GÜN BU ÜLKEDE. O GÜN O ALANDA,1,OĞLUM(UZ) ƖLÜMSÜZDÜR,1,ohal,4,OKTAY AĞABEY(İMİZ,1,ONLAR ƇALIP ƇIRPTIKƇA BİZ YOKSULLAŞIYORUZ,1,ORƇUN,1,ortadogu,10,ORTADOĞU’DA BİR KARABASAN: IŞİD,1,OSMANLI’YI “İHYA” ETMEK: AKP’NİN TƖRENLERİ,1,OTUZƜƇ KOR DĆœÅžTÜ YÜREĞİMİZE…,1,ƖFKELENİNCE ƇOK GÜZEL OLUYORSUN TÜRKİYE,1,ƖFORİNİN ORTASINDA,1,ƖĞRETTİKLERİ HATIRLATTIKLARIYLA GREİF DİRENİŞİ,1,ƖLÜMSÜZ ABİ(MİZ) OKTAY ETİMAN,1,ƖRGÜTLÜ MÜCADELE ETİĞİ VE SOSYALİST DEMOKRAS,1,ƶteki,29,ƖZEL MÜLKİYETİN DEVLETİN KƖKENİ ÜZERİNE,1,ƖZERKLİKƇİ ANAYASA SONRASINDA BOLİVYA DERSLERİ,1,ƖZGECAN’IN KATLİNİN AKP’YLE NE İLGİSİ VAR,1,ƶzgeƧmis,1,ƶzgürlük,5,panel,3,PARANOYA VE MEGALOMANİNİN (“YENİ”) REJİMİ,1,PARİS KATLİAMI “BARIŞ SÜRECİ” VE HESAPLAŞMA,1,politika,13,POPÜLER KÜLTÜRE ELEŞTİREL BAKIŞLAR - KISA BİR TARİHƇE,1,postmodernizm,1,protesto,2,RECEP’İN TÜRKÜ(/ŞİİR)LERİ,1,referandum,3,rejim,1,roboski,1,ROBOSKİ’NİN KANAYAN KARANFİLİ,1,rƶportaj,12,SAHİ “VESAYET (REJİMİ)” KALKTI MI,1,SAHİCİ OLMAK,1,savas,4,savas-baris,1,SAVAŞ ŞIDDET ÜZERINE EKONOMI-POLITIK VE ANTROPOLOJIK NOTLAR,1,SAYGI VE HAYRANLIKLA ƇHD GENEL KURULU’NA,1,secim,18,secimler,4,seƧim,5,SEƇİMLERİN SONRASINDA,1,seminer,1,sempozyum,1,SEN ƇƜRÜMENİN RESMİNİ ƇİZEBİLİR MİSİN ABİDİN?YA DA MEMLEKETTEN EĞİTİM MANZARALARI,1,SEN MİSİN “BARIŞ” DİYEN,1,sibel ƶzbudun,1,sinifsal bakis,11,SİVAS KATLİAMI O GÜN ORADA BİTMEDİ,1,siyonizm,4,SİYONİZM ANTİ-SEMİTİZM VE BİR “MUGALATA” ÜZERİNE,1,SOMA “SON” OLSUN; AMA DEĞİL,1,sosyal bilimler,4,SOSYAL BİLİMLER: BİR ŞEY YAPMALI,1,sosyalizm,14,SOYKIRIM ÜZERİNE RESMƎ SƖYLEMLER ya da T.C. SOYKIRIMI NEDEN TANIMALIDIR,1,SOYKIRIMA TANIKLIK(LAR),1,soykirim,2,sƶylesi,1,sƶyleşi,2,SƖYLEŞİ: OKURYAZARLIK ÜZERİNE,1,suriye,2,SURUƇ’UN İŞARET ETTİĞİ,1,SUSMA SUSTUKƇA SIRA SANA MUTLAKA GELECEK,1,SUSMA! SUSTUKƇA SIRA SANA GELECEK,1,SUYUN DELİ DUMRULLARI: ƖZELLEŞTİRMELER,1,SÜREKLİLEŞTİRİLEN OHAL VE,1,ŞİDDET Mİ MEŞRUİYET YİTİMİ Mİ,1,ŞİDDET NEDEN KAPİTALİZMİN “OLMAZSA OLMAZI”DIR,1,taksim,3,tanitim,13,TANTALOS’U YARATMAK,1,tarih,19,tck,2,tck301,1,teknoloji,1,temel demirer,17,tercüme,2,terƶr,1,TIMEO HOMINEM UNIUS LIBRI/ TEK KİTAPLI İNSANDAN KORKARIM,1,TOTALİTARYANİZMİ SOKAKTA ALT EDEBİLMEK,1,TOTALİTERLEŞMEYE İHVAN’LAŞMAYA KARŞI,1,TƖREN ULUS-DEVLET İKTİDAR[*],1,Turkey a Beauty When Angry,1,tüketim,1,Türk Akademiası: GerƧekten kadınlar iƧin Bir Cennet mi,1,TÜRK HALKI BARIÅžĆ‡I MI,1,TÜRK(İYE) İSLƂMI’NDA KADIN OLMAK,1,türkiye,85,ULAŞ ULAŞ’TIR,1,UNUTMAYACAĞIZ UNUTTURMAYACAĞIZ: ŞAHİT OL ANKARA GARI,1,UNUTULMAMASI GEREKENLER,1,üniversite,6,ÜNİVERSİTEYİ ƖLDÜRMENİN SEKİZ YOLU (YA DA ÜNİVERSİTE PİYASAYA NASIL ENTEGRE OLUR,1,VAHŞETİN ALTERNATİFİ VAR ELBETTE,1,VAR OLANDAN KOPMAK İƇİN YEREL SEƇİM VE SORU(N)LARI,1,VENEZÜELLA VE EMPERYALİZM KONUSU,1,VESAYET REJİMİ” ƖLDÜ YAŞASIN “İLERİ DEMOKRASİ,1,video,26,VURUN “ƖTEKİ”NE,1,YA SEV YA TERKET: BİR BİAT ARACI OLARAK MOBBİNG,1,YA SOSYALİZM YA BARBARLIK,1,YANIT: OLAN VE GELEN[*],1,YARGI BAĞIMSIZLIĞI” MI DEDİNİZ,1,yasam,22,YENİ TOPLUMSAL HAREKETLER NE KADAR “YENİ”,1,yeni yil,2,YENİ YƖK YASA TASLAĞI ÜZERİNE: PİYASA ÜNİVERSİTEYİ YUTARKEN,1,YENİDEN HAYKIRABİLMEK: “YERİMİZ MUTFAK DEĞİL DÜNYA,1,YERELİ BİRLİKTE YƖNETMEK - NASIL BİR DÜNYA İSTİYORSAK ƖYLE BİR YEREL YƖNETİM,1,YILDIZLARIN GÜNCESİNİ TUTAN ADAM: CENGİZ GÜNDOĞDU,1,yƶk,3,yƶnetim,1,YÜREĞİMİZDE,1,ZAPATİSTALARIN 33. YILI: BİR DEĞERLENDİRME,1,ZEYTİNLİĞİ ZİNDAN YAPAN SİSTEMATİK ZULME DİRENENLER,1,ZİNDAN(LAR)IN TÜRKƇESİ,1,ZORUNLU BİR AƇIKLAMA (II)… VE BİR EKLEME,1,
ltr
item
sibelšŸ‚Ć¶zbudun: AKP’NİN “KINDER, KUCHE, KIRCHE”Sİ[1]
AKP’NİN “KINDER, KUCHE, KIRCHE”Sİ[1]
sibelšŸ‚Ć¶zbudun
https://sibelozbudun.blogspot.com/2015/06/akpnin-kinder-kuche-kirchesi1.html
https://sibelozbudun.blogspot.com/
https://sibelozbudun.blogspot.com/
https://sibelozbudun.blogspot.com/2015/06/akpnin-kinder-kuche-kirchesi1.html
true
1739006321341950428
UTF-8
Loaded All Posts Not found any posts Diger daha fazla Yanıtla Cancel reply Sil Ana Sayfa Sayfa Posta Hepsini Gör BUNA BENZER Etiket Arsiv Ara Bütün Yayinlar İsteğiniz gönderi bulunamadı Ana Sayfaya Dön Sunday Monday Tuesday Wednesday Thursday Friday Saturday Paz Pts Sal Car Per Cum Cmt January February March April May June July August September October November December Oca Sub Mar Nis May Haz Tem Agu Eyl Eki Kas Ara simdi 1 dakika önce $$1$$ minutes ago 1 saat önce $$1$$ hours ago dün $$1$$ days ago $$1$$ weeks ago more than 5 weeks ago Followers Follow THIS CONTENT IS PREMIUM Please share to unlock Copy All Code Select All Code All codes were copied to your clipboard Can not copy the codes / texts, please press [CTRL]+[C] (or CMD+C with Mac) to copy