“GerƧek, hiƧbir yalana benzemeyen bir Åeydir...” [1] Aslına bakacak olursanız, iki konuda yazmak ve konuÅmak zordur: biri, üzerine h...
“GerƧek, hiƧbir yalana
benzemeyen bir Åeydir...”[1]
Aslına bakacak olursanız, iki konuda yazmak ve konuÅmak zordur: biri, üzerine hiƧ yazılmamıÅ/ konuÅulmamıŠkonularda. TartıÅmaların namevcut, kaynakların kıt olduÄu konularda, pusulasız bir gemi gibi, nereye varacaÄınızı kestiremeden el yordamıyla ilerlemeye ƧalıÅırsınız.
Bu durumda, ikinci vak’aya gƶre daha Åanslı sayılabilirsiniz; nihayetinde, ortaya tartıÅılabilir bir zemin Ƨıkartabilme Åansınız vardır; sonradan ne denli yanılmıŠolduÄunuzu acı acı kavrasanız da, en azından sizden sonra bu tehlikeli sularda seyredecek olanlara, yıkacakları ya da üzerine bir Åeyler inÅa edebilecekleri bir temel bırakmıŠolursunuz.
İkincisi ise, üzerine Ƨok yazılmıÅ, konuÅulmuÅ konulardır. Bunlar genellikle güncel, yakıcı, Ƨetrefilli, ve ideolojik kutuplaÅma alanlarına denk düÅerler. Bazı durumlarda okuru-dinleyiciyi ƶylesine bezdirmiÅtir ki, “konuÅ-konuÅ, bir sonuƧ Ƨıkmıyor iÅte” yılgınlıÄında, sƶyledikleriniz, buharlaÅır, uƧar gider.
Bugün benden istediÄiniz konu, “Türkiye’de kadın olmak”, ikinci tipe dahil. Ćok acil, Ƨok güncel, Ƨok yakıcı, Ƨok Ƨetrefil, ve de Ƨok ideolojik(leÅmiÅ)...
Acil, güncel, yakıcı olmasının nedeni aƧık: Türkiye’de her gün 2-3 kadın, eril Åiddete kurban gidiyor. “Kadın cinayetleri” bu ülkede kadın ƶlümlerinin belli baÅlı nedenlerinden biri hĆ¢line geldi.
DüÅünebiliyor musunuz, bu topraklarda 2000-2014 yılları arasında (büyük bƶlümü bir yakını tarafından) ƶldürülen kadın sayısı 10 793. Tüm KurtuluÅ SavaÅı boyunca cephede ƶlen subay ve er sayısı ise 9 167![3]
Gün geƧmiyor ki bir erkek, karısını, eski karısını, kızını, kız kardeÅini, sevgilisini mini etek giydi, kendisini reddetti,[4] aldattıÄından Åüphelendi,[5] boÅanmak istedi,[6] yabancı bir erkeÄe iÅveli iÅveli saati sordu, kƶfte-patates gibi pratik yemekler yaptı,[7] rüyasında striptiz yaptı, rüyasında baÅka bir erkekle seviÅti,[8] ƧalıÅmak istedi, okumak istedi, internette chat’leÅti, cep telefonunda mesajlaÅtı, dar pantolon giydi, yemeÄi vaktinde hazırlamadı.. diye boÄarak, keserek, vurarak, ÅiÅleyerek, yakarak... ƶldürmesin.
Ćstelik de katiller yargı ƶnüne getirildiklerinde, ƶnlerini ilikleyip ƶne doÄru kaykıldıklarında, “iyi hĆ¢l”,[9] ya da en entipüften nedenlerle “tahrik”[10] indirimlerinden yararlanıyorlar genellikle.
Sadece kadın cinayetleri, taciz, tecavüz,[11] hatta “Ƨocuk gelinler”[12] mi? Bu ülkede kadınlarla ilgili bütün veriler, “felaket” kıvamında... ĆrneÄin eÄitim: BirleÅmiÅ Milletler Kalkınma Programı’nın (UNDP) ‘İnsani GeliÅme Endeksi’ne gƶre, Türkiye’de en az ortaƶÄrenim gƶrmüŠkadınların oranı yüzde 39. Bu oran erkeklerde yüzde 60. Ortalama ƶÄrenim gƶrme süresi kadınların 6.4 yıl, erkeklerin 8.7 yıl.[13] Bir baÅka deyiÅle, kadınların yüzde 60’ı ilkƶÄretim ya da daha geride bir ƶÄrenim düzeyiyle idare etmek zorunda... Yüzde 20’si ise hiƧ formel temel eÄitim gƶrmemiÅ ve/veya formal bir temel eÄitimi tamamlamamıŠdurumda![14]
ĆrneÄin gelir düzeyi: Aynı endekse gƶre kiÅi baÅına düÅen gayri safi milli hasıla, kadınlarda sadece ama sadece 8 bin 813 dolar, erkeklerde 28 bin 318 dolar. Yani erkeklerin milli gelirden kiÅi baÅına aldıkları pay kadınların tam 3.5 katı. Salt bu veriler dahi, Türkiye’yi endeksin hesaplandıÄı 148 ülke iƧinde 118. sıraya yerleÅtirmeye yetiyor![15]
Devam edeyim... ĆrneÄin, siyasete katılım oranı: kadınların siyasete katılması, parlamentoda temsili konusunda yıllardır kopartılan onca gürültüye, bu konudaki sivil toplum Ƨabalarına, siyasal partilerin vaadlerine karÅın, parlamentoda kadın oranı hĆ¢len yüzde 14.3’te seyrediyor; akƧalı iÅlerin gerƧeklendiÄi alan olan yerel yƶnetimlerde ise durum daha vahim: yüzde 1.2.[16] (Oysa, ƶrneÄin, SeƧme ve seƧilme hakkını 1960 yılında elde eden ve ilk kadın milletvekilini 1982 yılında seƧen Burundi’de kadınlar parlamentoda yüzde 35 oranında temsil ediliyor.[17]) Hükümetteki 26 bakandan 1’i, 2 bin 924 belediye baÅkanından 26’sı,[18] 34 bin 210 muhtardan 65’i, 81 validen 1’i kadın... 26 müsteÅar arasında hiƧ kadın yok! BDDK, Yargıtay, SayıÅtay baÅkanlıklarında hiƧ kadın yok! Türk-İÅ, HAK-İÅ, KAMU-SEN, MEMUR-SEN, TOBB, MĆSİAD, TZOB, TESK yƶnetiminde hiƧ kadın yok![19]
Tekrar ediyorum; “Türkiye’de kadınlık durumu”, Ƨok acil, Ƨok güncel, Ƨok yakıcı, Ƨok Ƨetrefil, ve de Ƨok ideolojik(leÅmiÅ) bir konudur.
Evet, “ideolojik(leÅmiÅ)”: Ćünkü bu ülkede “rejim tartıÅmaları” büyük ƶlçüde kadınlar üzerinden gerƧekleÅtirilmiÅtir ve bu durum hĆ¢len devam etmektedir. GeƧ Osmanlı ve Cumhuriyet dƶneminde BatıcılıÄın en ƶnemli isimlerinden biri kabul edilen Abdullah Cevdet’in, Türkiye’nin modernleÅmesi iƧin “Kur’an’ı kapat, kadınları aƧ,” formülünü ileri sürdüÄü bildirilir. Kadınların bedeni, giyimleri, kamusal alanda nasıl boygƶsterecekleri, o gün bugündür, modernleÅmeciler ile muhafazakĆ¢rlar; laiklerle İslĆ¢mcılar ateÅli bir savaÅın konusu olagelmiÅtir. ĆaÄdaÅlaÅmacı-laiklerin indinde, kadınların ƧarÅaftan kurtulması, eÄitim gƶrmesi, ƧalıÅma hayatına girmesi, sembolik de olsa siyaset alanında temsil edilmesi, ülkenin “gerilikten sıyrılması”nın, “ƧaÄdaÅ uygarlık düzeyine ulaÅması”nın simgesi sayılmaktadır. Ćte yandan, muhafazakĆ¢rlar, İslĆ¢mcılar, hem geƧ dƶnem Osmanlı reformistlerinin, hem de yeni rejimde galebe Ƨalan ƧaÄdaÅlaÅmacıların, laiklerin, kısacası Kemalist rejimin kadınlar konusundaki her tasarrufunu, halkı Müslümanlıktan uzaklaÅtırmaya, dinden soÄutmaya, bƶylelikle de “yüzyıllar boyunca İslĆ¢m sancaÄını zaferden zafere ulaÅtırmıŔ bir devleti Ƨƶkertmeye Ƨabalayan Batı’nın ve onun yardakƧılarının oyunu olduÄunu düÅünürler.
Aslına bakarsanız bugün bu topraklarda “kadın olmak” büyük ƶlçüde bedenini bu bitmeyen savaÅın “muharebe alanı” kılınmasına seyirci kalmak anlamına gelmektedir. Ve kanımca, 2002 yılından beri hükümet, son birkaƧ yılda da “iktidar” olmaya baÅlayan İslĆ¢m referanslı AKP’nin ricalinin kadına iliÅkin sƶylemleri[20] ve bir ƧeÅit “rƶvanÅ”a dƶnüÅen icraatları, bu saptama ıÅıÄında deÄerlendirildiÄinde daha iyi anlaÅılabilecektir.
Ancak tarafların üzerinde zımnen anlaÅtıkları bir konu vardır ki, bu da kamusal alandaki gƶrünürlüÄü ne olursa olsun, “ƶzel alan”ın kadın iƧin baÅatlıÄıdır. Gerek muhafazakĆ¢r/ İslĆ¢mcılar iƧin, gerekse Kemalistler iƧin kadın, “ƶncelikle anne”dir;[21] “dıÅarıda” yaptıÄı iÅ ne olursa olsun, ƶzel/ domestik alan kadının birincil sorumluluk alanıdır.
Bu durumu, aynı zamanda “İslĆ¢mĆ® aile hukukundan bir kopuÅ olarak da tasarlanan ve 1926’da kabul edilen MedenĆ® Kanun’da aƧıkƧa gƶrmek, mümkündür. ĆrneÄin, kadını evleninceye dek kendi kararlarını alma hak ve sorumluluÄuna sahip, tam ehliyetli birey olarak kabul eden MedenĆ® Kanun, kadını evlendiÄi andan itibaren bu haklarının büyük kısmını elinden alarak bir ƧeÅit sınırlı ehliyetli konumuna sokar. Evli kadın, “evlilik birliÄine iliÅkin hiƧbir konuda tek baÅına karar alamamaktadır. Evi, Ƨocukları, hatta kendi malları hakkında bile tüm hak ve sorumluluklar kocaya aittir. Medeni yasa evli kadını, kendi kararlarını alamayacak, bunların sorumluluÄunu taÅıyamayacak, kocasının yardımına muhtaƧ bir varlık olarak gƶrmektedir. EÅlerin evlenme isteklerini beyan edecekleri makam, kocanın ikametgĆ¢hı belediyesidir. Bu hükümle kadın kimliÄini kaybetmeye baÅlamakta, artık yasal iÅlemlerini kocanın ikametgĆ¢hında yapmaktadır. Evlenmeyi kabul ettiÄi anda kendi soyadını terk etmekte, evleninceye kadar varolan kimliÄini evlenme kararı ile geride bırakmaktadır. EÅlerin ortak yaÅamını yürütecekleri konutu seƧme hakkı kocaya bırakılmıÅ, kadına bu konuta bir sƶz hakkı tanınmamıÅtır. Aile reisliÄi diye bir kurum yaratılarak aile iƧinde hiyerarÅik bir yapı oluÅturulmuÅ, bu yetki de kocaya verilerek aile ile ilgili tüm konularda karar alma hak ve yetkisi kocaya bırakılmıÅtır. Bu kararlar evin seƧiminden ortak malların idaresine, ortak Ƨocuklarla ilgili konularda karar almaya deÄin uzanmaktadır. Kadını kocasının yardımcısı olarak kabul etmiÅ ama her konuda son sƶzü sƶyleme hakkı kocaya bırakılmıÅtır. BirliÄi kocanın temsil edeceÄini, kadının ailenin sürekli ihtiyaƧları bakımından temsil yetkisine sahip olduÄu kabul edilmiÅ, ancak bu yetkiyi geniÅletme ve daraltma konusunda kocayı yetkilendirdiÄi iƧin kadına tanıdıÄı bir lütuf niteliÄini almaktadır.”[22]
MedenĆ® Kanun’un bazı hükümleri, 1990’lı yıllarda, kadın hakları aktivistlerinin, ƶzellikle de feminist hukukƧuların Ƨabaları sayesinde deÄiÅikliÄe uÄratıldı. Ancak, Yasa’nın ƧizdiÄi genel ƧerƧeve, yani kadının birincil varlık alanının “ƶzel/domestik alan” olduÄu gƶrüÅü ve erkeÄe tabi konumu, günümüzde, Kemalistleri büyük ƶlçüde bertaraf ederek dümene geƧen muhafazakĆ¢r/ İslĆ¢mcılarca siyasallaÅtırılarak yaygınlaÅtırılmaktadır. Bu durum, günümüzde genelgeƧer bir “toplumsal mutabakat” konusudur. Ve kanımca “Türkiye’de kadın olmak” sorusunun tüm sinir uƧları, dƶnüp dolaÅıp domestik alanın baÅlıca aktƶrü olan “ev kadınlıÄı”nda düÄümlenmektedir.
Bu nedenledir ki, bu sƶyleÅide temel tezimi “Türkiye’de kadın olmak” sorusunun belkemiÄini, “ev kadınlıÄı” oluÅturduÄu savıyla ifade ediyorum.
Türkiye’de “Ev KadınlıÄı” HĆ¢li
“Ev kadınlıÄı”nın ne olduÄunu anlayabilmek iƧin, dilerseniz bir miktar Marksist literatüre müracaat edelim.
BilindiÄi üzere Karl Marx, insanın temel, yaÅamsal faaliyeti olan emek süreci, üretim ve tüketim, ya da daha doÄru bir deyiÅle “yeniden üretim” olmak üzere birbirinden ayrılamaz iki evreden oluÅmaktadır. Ćretim, insan(lar)ın doÄanın saÄladıÄı nesneleri dƶnüÅtürerek gereksinimlerini karÅıladıkları süreƧ, yeniden üretim ise, üretimi gerƧekleÅtirmelerini saÄlayan insana iƧkin bir potansiyel olan “iÅgücü”nü üretmek üzere yapıp ettikleridir. Kadınların toplumsal konumunu kavrayabilmek üzere “Yeniden üretim” nosyonuna baÅvuran Lisa Vogel, sınıflı toplumlarda iÅgücünün yeniden üretimini üç tip sürecin oluÅturduÄunu sƶyler: 1) DoÄrudan üreticilerin emek güçlerini, ertesi gün iÅbaÅı yapmalarına olanak saÄlayacak tarzda restore eden gündelik faaliyetler; 2) Madun sınıfın ƧalıÅmayan üyelerine (Ƨocuklar, yaÅlılar, hastalar ya da baÅka nedenlerden dolayı iÅgücüne katılmayan kiÅiler) yƶnelik benzer faaliyetler; 3) Madun sınıfın, herhangi bir nedenle artık ƧalıÅmayan üyelerinin yerine yenilerini ikame eden faaliyetler. Titi Bhattacharya ise, Vogel’in hattını Åƶyle devam ettirir: “Toplumsal yeniden üretim kocasını ertesi gün iÅe gƶndermek üzere yemek piÅirip evi temizleyen ev kadınından ibaret deÄildir. Patron iÅƧinin toplumsal olarak nasıl ve ne ƶlçüde yeniden üretildiÄinin ƶzgülleriyle ilgilidir. Bu anlamda ƶnemli olan salt yiyecek, giysi ve sabahleyin sermayenin kapısında hazır olmak deÄil, mevcut iÅgücünün niteliÄini etkileyen, eÄitimden ‘dil yetilerine… genel saÄlıÄa’, hatta ‘iÅe yatkınlıÄa’ her Åeyi kapsar. (…) Bu nedenledir ki, toplumsal yeniden üretimin iƧ iƧe üç tarzda gerƧekleÅen toplumsal yeniden üretime iliÅkin anlayıÅımızı bilemeliyiz: a) Artan ƶlçüde hem erkekler, hem de kadınlar tarafından gerƧekleÅtirilen aile iƧi ücretsiz emek; b) Ev iƧindeki ƶdenmemiÅ emeÄi kısmen telafi etmek üzere devletin toplumsal ücret olarak saÄladıÄı hizmetler; c) piyasada kĆ¢r iƧin satılan hizmetler.”[23]
Bir baÅka deyiÅle, “yeniden üretim”, günümüzde kamusal alanda gerƧekleÅtirilen üretimin aksine, evlerde, yani domestik alanda gerƧekleÅtirilen faaliyetlerden oluÅur; ve Türkiye’de aÄırlıklı olarak kadınların sırtına yüklenmiÅtir. Bu nedenle, ev iÅlerini ücretli olarak bir baÅkasına gƶrdürmeyen her kadın, Türkiye standartlarında, dıÅarıda ƧalıÅsın ya da ƧalıÅmasın, aynı zamanda “ev kadınıdır” ve de ƶyle olması beklentisiyle sosyalleÅtirilmektedir.
Bunu, dilerseniz kimi somut verilerle destekleyelim.
Günümüzde Türkiye’de iÅsizliÄin (resmi rakamlara gƶre) yüzde 10 dolaylarında seyrettiÄi biliniyor. Kentsel bƶlgelerde bu oran yüzde 12’yi buluyor. “İÅsizlik”ten farklı olarak da, “iÅgücüne katılım” oranı, yüzde elli dolaylarında. Bir baÅka deyiÅle, bu ülkede 15-65 yaÅ arası nüfusun kabaca yarısı ƧalıÅırken diÄer yarısı ise istihdamın dıÅında yer alıyor.
Peki, “iÅsiz” olmamakla birlikte, “istihdam dıÅı” olan nüfusun yarısı kimlerden oluÅuyor? ĆÄrenciler, engelliler, yaÅlılar vb.
Ancak burada Ƨarpıcı bir durum var. “İÅgücüne katılım”da, yani ƧalıÅan nüfus iƧerisinde kadınlarla erkekler arasında bir uƧurum gƶzlemleniyor. Türkiye’de 15 yaŠüstü erkeklerin yüzde 70 küsuru (2013 verilerine gƶre yüzde 71.5), kadınların ise ancak yüzde 30 kadarı (2013 verilerine gƶre yüzde 30.8) iÅgücüne katılıyor.[24] Bu arada, belirteyim: ƧalıÅan kadınların yüzde 30 kadarı ise, “ücretsiz aile iÅƧisi” konumunda, yani bir ücret almıyor![25] Onları dıÅta tutacak olursak, bir baÅka deyiÅle, bu ülkede, ƧalıÅabilir yaÅtaki kadınların yüzde 70’i ƧalıÅmıyor. Hayır, onlar “iÅsiz” olarak da tanımlanmıyorlar (“iÅsiz” olduÄunu beyan eden kadınların sayısı, DİSK-AR’a gƶre Eylül 2014 itibariyle 3 330 000’dir; yani istihdam edilen kadınların ¼’ü![26]); onların resmĆ® istatistiklerdeki yeni adları “ev iÅleriyle meÅgul”dür! Sayıları ise, 12.2 milyonu buldu: bir baÅka deyiÅle, aktif nüfus dilimi iƧerisindeki (15-64 yaÅ grubu, ki sayıları kabaca 22 milyon dolayındadır) kadınların yarıdan fazlası, “ev kadını”dır![27]
Evet, iktidar partisinin “kadın istihdamını arttıracaÄız!” yollu parlak sƶylemlerine karÅın[28] ülkenin aktif kadın nüfusunun yarıdan fazlası, ev kadınıdır. Ve bu durum yakın gelecekte de deÄiÅeceÄe benzemiyor. Neden mi? Nedeni anlamak iƧin ĆalıÅma BakanlıÄı ile Aile ve Sosyal Politikalar BakanlıÄı’nın hazırladıÄı “Kadın İstihdamı Paketi”ne bir gƶz atmak yetecektir. Pakette, bildiÄiniz üzere kadına verilecek doÄum izninin 18 haftaya Ƨıkarılması, doÄumdan itibaren 69 ay süreyle devlet memuru kadınların yarızamanlı ƧalıÅması, ƧalıÅılmayan sürelerin emeklilik kesenek ve karÅılıklarının devletƧe karÅılanması gibi maddeler yer almaktaydı. Bir baÅka deyiÅle “Kadın İstihdamı Paketi”, her vesileyle “En az üç Ƨocuk!” ısrarını dile getiren CumhurbaÅkanı ErdoÄan eliyle “devlet politikası”na dƶnüÅen “kadınlar, doÄurun!” buyrultusu doÄrultusunda hazırlanmıÅtı; ve “kadın istihdamını arttırmak” cilasının ardında, kadınları eve kapatmak yatıyordu! Patronlar, mesajı almakta gecikmediler; ve daha tasarı yasalaÅmadan, “bu durumda kadın iÅƧi almayacaklarını” duyurmaya baÅladılar.[29]
Yani “resmĆ® devlet politikası” hĆ¢line gelen “Ƨok Ƨocuklu aileler” ve “gayrıresmĆ®” Ƨocukların bütün yükünü kadınların sırtına yükleme politikası sürdükƧe, kadınlar “ev kadını” olarak yaÅamlarına devam edeceklerdir. Nitekim, Hak-İŒin 8 Mart vesilesiyle ƶrgütlü olduÄu iÅ yerlerindeki 1000 kadın iÅƧiye uyguladıÄı anket, kadın iÅƧilerin yüzde 45’inin Ƨocuksuz, yüzde 26’sının tek, yüzde 23’ünün ise iki Ƨocuklu olduÄunu ortaya koyuyordu. 3 Ƨocuklu kadın iÅƧilerin oranı yüzde 5, beÅten fazla Ƨocuk sahibi olanların oranıysa yüzde 1’in altındaydı![30] Bir baÅka deyiÅle, hem “Ƨok Ƨocuk” hem de “kadın istihdamı”, (Ƨocuklar münhasıran kadınların sorumluluk alanı olarak gƶrüldüÄü, devlet bu konuda erkeÄin ve/veya kendisinin sorumluluÄunu -kreÅ, ücretsiz bakım hizmetleri vb. aracılıÄıyla- üstlenmedikƧe) bir arada yürümemekteydi, yürümez de!
Türkiye’nin mevcut durumunda, ev kadınlarının sayısının sürekli olarak ÅiÅmesi, sistem tarafından pek bir “sorun” olarak gƶrülmemekte. Tersine, bu durumun ülkenin dümenini elinde tutanlar aƧısından pek Ƨok avantajı var.
ĆrneÄin, kadınların kendilerini “iÅsiz” olarak deÄil de “ev kadını” olarak tanımlamaları, bir yandan iÅsizlik sayı ve oranlarını “sürdürülebilir” bir düzeyde tutmaya yarıyor. Ćte taraftan ise, kadınların talepkĆ¢rlık düzeyini düÅürüyor: Ćyle ya, bir gün gelip de 12.5 milyon kadın, “biz ev kadını deÄil iÅsiziz; bize iÅ verin” diye sokaklara dƶkülse, hĆ¢lleri nice olur? Bu kadınlara ƧalıÅmalarına yetecek vasıf, insanca bir gelir saÄlayabilecekleri bir iÅ ve devletin onları bakmakla yükümlendirdiÄi Ƨocuklara kreÅ, bakımevi vb.’ni Türkiye’nin alaturka neo-liberal kapitalist sistemi, nasıl saÄlayacak?
Ne diyor iktisatƧı Mustafa Sƶnmez?
“Ekonominin hedef küçülttüÄü 2012’de, ‘iÅsizlik yatay seyir izliyor’ kerametini yumurtlayanlar, 15 yaŠüstü nüfustan iÅgücü olabilecekken, muhtemelen de iÅsiz olarak kayıtlara geƧerek iÅsizlik oranını Ƨift haneye taÅıyacakların, nereye gittiklerini araÅtırmamıŠgƶrünüyorlar. AraÅtırsalar, son 12 ayda 500 bin kadının ‘iÅgücü’ meydanı yerine ‘eve’ yƶneldiklerini, bunun da iÅsizlik oranını bir hayli düÅürdüÄünü gƶreceklerdi.
Ev kadınlıÄı, Türkiye iƧin hiƧ gƶz ardı edilmeyip hem sosyal politikada, sosyolojide, hem siyasette bir hayli ƶnemli bir kategori. ĆalıÅan, yani istihdamdaki nüfusun yarısı kadar nüfus, ev kadını. Her 2 ƧalıÅana, 1 ev kadını düÅüyor. 12.2 milyondan, yani sivil nüfusun yüzde 17’sinden, 15 yaŠüstü nüfusun yüzde 23’ünden sƶz ediyoruz. SeƧmen olarak tek bir partiye oy verseler, Åaka deÄil, ortaya CHP cesametinde bir ev kadınları ana muhalefet partisi Ƨıkar!
Ev kadınlıÄı, tutucu AKP’nin beslediÄi bir rol. En az 3 Ƨocuk yapacak, erkeÄin ve Ƨocukların beklentilerine cevap verecek bir rol. O nedenle de ‘Eve yƶneliÅ’lerin hiƧ ƶnünü kesmiyor AKP rejimi. Sayı da pek gerilemiyor. Yıldan yıla, daha Ƨok kadının iÅgücü piyasasına Ƨıkması beklenirken 2012 Mart’ındaki ev kadını sayısı 2006’dan pek geride deÄil. Hatta, 2006’da her 10 aile efradına 4.5 ev kadını hizmet verirken, sayı 2012 baÅlarında 5’e ƧıkmıÅ. Ev kadınının ‘iÅ yükü’ artmıÅ, anlayacaÄınız.”[31]
Mustafa Sƶnmez’in “ev kadınının iÅ yükü” dediÄi Åey, yemek piÅirme, bulaÅık, Ƨocukların bakımı, temizlik, ƧamaÅır, ütü gibi, piyasadan karÅılanmaya kalkıÅılsa, külliyetli bir maliyet getirecek, yani üretim iƧin kullanılacak olan iÅgücünün maliyetini bir hayli yükseltecek olan “yeniden üretim” faaliyetleri. Ev kadınları bu faaliyetleri boÄaz tokluÄuna gerƧekleÅtirdikleri ƶlçüde, demek ki diÄer “yarar”larının yanısıra, ücretleri düÅük tutma gibi bir “fayda” daha saÄlıyorlar sisteme...
Bu nedenledir ki iktisatƧılar -üstelik yalnızca sol eÄilimli olanlar deÄil, liberaller de- kadın istihdamınını artıÅının ƶnemine, bunun ülke ekonomisini nasıl canlandıracaÄına dikkat Ƨekerken, sosyalist saflarda, “ƶdenmeyen emek” olarak gƶrülen ev kadınlarının ev iƧinde harcadıkları Ƨabaya iliÅkin farklı talepler geliÅtirilmektedir. Bunlardan biri, devletin (ya da meÅrebe gƶre, kocanın veya patronun) ev kadınlarına “ücret” ƶdemeleridir.[32]
Bu, Ƨok akıl kĆ¢rı bir “Ƨƶzüm” gibi gƶzükmüyor. Ćünkü nihayetinde ev kadınlarına bir ücret baÄlamak, onları müebbeden evlerinin dƶrt duvarı arasına mahkĆ»m etmek, hĆ¢llerini tartıÅma konusu olmaktan Ƨıkartmaktır ve bu konuda geliÅtirilebilecek farklı taleplerin (ev hizmetlerinin kamusal olarak, ücretsiz ya da düÅük ücretlerle karÅılanması, ƧalıÅabilir durumdaki bütün kadınların, insanca yaÅamalarına olanak verecek istihdam saÄlanması, ev iÅleri ve Ƨocuk bakımının erkeklerce paylaÅılması vb.) ifadelendirilmesinin ƶnünü kapatmaktadır. Ćcretin gerƧekten kadınlar tarafından kullanılmasını garantileyecek mekanizmaların olanaksızlıÄı bir yana, bƶylesi bir uygulama, kadın-erkek iÅbƶlümünü geri dƶnüÅsüz biƧimde sabitleyecek, kadınların dıÅarıya yƶnelmesinin ƶnünü bütün bütün kapatacaktır.
Dahası, “ev kadınlıÄı”nı bir “meslek” olarak gƶren bu tip ƶneriler, “iktisadĆ® indirgemecilik”ten malĆ»ldur. Yani soruna salt iktisadĆ® aƧıdan bakmaktadırlar.
Oysa ev kadınlıÄı hĆ¢lini yalnızca kadın istihdamı, iÅsizlik, iktisaden faal nüfus, iÅgücü maliyeti vb. terimler ƧerƧevesinde düÅünmek, onun kadınlar üzerindeki yıkıcı etkilerini perdelemektir.
Bilmem denk düÅtünüz mü? Radikal gazetesinde -Almanya’da oldukƧa muhafazakĆ¢r bir Ƨevre iƧerisinde yetiÅtiÄi anlaÅılan, Zehra Yavuz imzalı, Türkiye’de ev kadınlıÄını ƧerƧevelendiren psikolojiye deÄgin Ƨarpıcı bir yazı yayınlanmıÅtı. Yavuz Åƶyle betimliyordu “Tipik Türk Kadını”nı (ƶzetle):
• Kocasından dayak yese de aÅaÄılansa da boÅanmak istemez. Buna da kılıf uydurur: Kocaya itaat, sabır.
• Kocasız bir hayat tasavvur edemez. Evlenmek demek, hayatını garanti altına almak demektir. Evlenebilmek iƧin okumaktan, meslek edinmekten dahi vazgeƧebilir, bu kadar ƶnemlidir evlilik. Evde boÅ oturmanın, komÅularla dedikodu etmenin İslĆ¢mĆ® olduÄunu düÅünür.
• Kendisi okuyamamıÅsa okuyan kızları ƧekiÅtirir, ahlĆ¢klarını gƶzetler.
• EvliliÄi iyi gitmiyorsa kocayı elinden kaƧırmamak iƧin hemen tekrardan hamile kalır.
• Anne olduysa Ƨocukları üzerinde sürekli tahakküm kurar, annelik hakkım der, süt hakkım der, doÄururken ƧektiÄim acılar der.
• BeŠçocuk doÄursa da Ƨocuk psikolojisi hakkında 5 kitap okumamıÅtır. Televizyonda eÄitim programları izleyebildiyse ve ƶÄrendiklerini doÄru uyguluyorsa ne Ć¢lĆ¢. Ne kadar Ƨok Ƨocuk doÄurursa hayatını o kadar garanti altına almıÅtır (!). Asla yalnız kalmayacaÄını düÅünür. Ćocuklarını kendi malı gibi gƶrür.
• Erkek Ƨocuk doÄurduÄunda Åımarır, daha fazla huysuzluk eder.
• Ćok genƧ yaÅta evlendiÄi iƧin ƧeÅitli erkeklerden ilgi-sevgi gƶrememiÅtir.Evlilikten birkaƧ yıl sonra kocasından ilgi gƶremeyince doÄurduÄu oÄullarının sevgi ve ilgisiyle yaÅamaya baÅlar, bu yüzden oÄullarına tapar, onları Åımartır.
• Kızlarını evin hizmetƧisi olarak kullananları fazla sayıdadır. ‘Anneye yardım’ derler ama aslında kızı bütün iÅleri yapar, anne kızına yardım ediyor gibi yapar.
• BaÅını ƶrttüyse, 5 vakit namaz kılıyorsa kendisini Hazreti Fatıma zanneder.
• Hobileri: Dizi izlemek. Tüketim. Gƶzetim. Denetim. İletiÅim. Dedikodu etmek, gıybet etmek, kınamak. Tabii bunları “DertleÅiyoruz” diyerek yapar.
• Kendisini namus-ahlĆ¢k abidesi zanneder. Evde yaptıÄı iÅleri, aile arasında yaÅadıÄı birkaƧ olayı “Ćok acılar Ƨektim ben” diyerek anlatır. Dünyada Ƨekilen Ƨetin ıstıraplardan habersizdir.
• Silahları: 1- Bebek doÄurarak sosyal statü elde etmek, ƶvünmek, hayatını garantilemek, evdeki ücretsiz iÅgücünü yükseltmek. 2- OÄlan ƧocuÄunu Åımartarak gelin üzerinde tahakküm kurabilmek. 3- CinselliÄi kullanarak kocasından elde edemeyeceÄi Åeyleri koparabilmek.
• ErkeÄe muhtaƧtır, bu yüzden erkekleri eleÅtir(e)mez. İtaatkĆ¢r hanım rolünü oynar. Erkekleri Ƨok sevdiÄini de unutmayalım. Kocasının ahlĆ¢ksızlıklarını, karakter bozukluklarını destekler. Kocası adam ƶldürse “Kocam haklıdır, kıÅkırtılmıÅtır” der.
‘Standart Türk kadını’ yapımı budur. Ortalama üstü zekĆ¢ ve sinsilik, aÄlamaklı dini duygular, ortalama üstü yemek zevki... GeliÅme: Ćocuk doÄurmaya ve tüketmeye yƶnelik![33]
Ćok mu acımasız? Ćok mu sert? Belki. Ancak yukarıda betimlenen portre, tüm yaÅamı evinin dƶrt duvarı, kocası, Ƨocukları, akrabaları, kayınları, komÅuları, en iyi ihtimalle ƧarÅı-pazar esnafı ile sınırlandırılmıÅ, hayatındaki neredeyse tek sosyalleÅme aracı TV olan bir kadının ne olabileceÄiyle ilintilidir. Ćevremizde Ƨok sık karÅılaÅtıÄımız bir tipoloji... Denilebilir ki TSE damgalı...
Ćevresinin darlıÄı, iƧinde dƶnenip durduÄu kısır dƶngüyü kırmasına olanak tanımaz. Tahayyülü TV’deki evlilik, mutfak, moda, pratik bilgiler, Survivor vb. programlarıyla sınırlandırılmaktadır. Elindekileri yitireceÄi korkusu, hiƧ deÄilse eve ekmek getiren bir kocaya, baÅını sokacak bir yuvaya sahip olabilmenin güvencesi, ƶtesini düÅünmesini engeller. Zaten tüm bir kurgu, TV’deki kadın programları, gazetelerin kadın sayfaları, konu-komÅu, akraba-ı taallukat, ƶtesini bırakın düÅünmesine, hayal kurmasına dahi mahĆ¢l bırakmazlar. Ev kadınlıÄı, kendisini sürekli olarak yeniden üreten bir “mahalle baskısı” altındadır. Daha yaÅlı, tecrübeli kadınlar, taze gelinlere “rol modeli” olur...
EÄer “aile iƧi Åiddet”in dozajı fazla yüksek deÄilse ve eÄer aile fazla fakr ü zaruret iƧerisinde deÄilse, bu sınırlandırılmıŠyaÅamın kendisine ƶzgü cazibeleri de vardır: sabahın kƶründe kalkıp iÅe gitmek üzere tıklım tıkıŠtoplu taÅıma araƧlarına binmek zorunda olmamak; günde 9-10 saat patronun, amirin, ustabaÅının, müdürün aÄız kokusunu Ƨekmemek, “ƧalıÅan kadın” olarak konu-komÅunun dedikodularına malzeme olmamak, kendi zamanını kendi bildiÄince kullanmak, yemeÄi temizliÄi bitirip televizyon karÅısına kurularak Seda Sayan’ı, Müge Anlı’yı, ne bileyim, magazin programlarını izleyebilme lüksü...
Ancak bu “lüks”ün bedeli, Ƨok vahim bir iƧsel yoksunlaÅma, donanımsızlıktır. Kitap okumayan, sinemaya, tiyatroya gitmeyen,[34] Ƨevresindeki dünyayla hemen hiƧ ilgilenmeyen, düÅünce dünyası sıÄ, olayların akıÅına seyirci, kendi yaÅamı üzerinde dahi sƶz sahibi olmayan, üstelik bunu pek de istemeyen bir kadın tipi...
Bƶylesi bir tipolojinin bu ülkedeki “kadınlık durumu”nu, tüm sorunları ve boÄuculuÄuyla yeniden üretilmesinde katkıda bulunmadıÄını ƶne sürebilir miyiz?
ĆrneÄin insanca bir yaÅam sürmesine olanak saÄlayacak baÄımsız bir gelirden yoksun bir kadın, koca Åiddetine karÅı ne kadar durabilir - hele ki kadını “aile”si dıÅında düÅünmeye dahi tahammül edemeyen İslĆ¢m referanslı neo-liberal muhafazakĆ¢rlıÄın iktidarı koÅullarında...
Nitekim, KONDA Hayat Tarzı AraÅtırması bulguları, kadınların yüzde 25’inin, eÅinden Åiddet gƶrmesi durumunda “hiƧbir Åey yapmam, hayat bƶyle” dediÄini ortaya koyuyor. Yüzde 39’u ise, kıyafeti nedeniyle komÅunun tacizine uÄradıÄında da “bir Åey yapamam, hayat bƶyle” demekte.[35] Ve kadınların yüzde 54’ü, kadınların ƧalıÅmasının kocanın iznine baÄlı olması gerektiÄini düÅünmekte...[36]
Ama bu kadar deÄil... AraÅtırmalar, bu kısır dƶngünün gelecek kuÅaklara da devredilmekte olduÄunu gƶsteriyor. Nüfus Bilim DerneÄi’nin BM Nüfus Fonu ile ortaklaÅa Ankara, Aydın ve Erzurum’daki okullarda gerƧekleÅtirdiÄi “Kadına yƶnelik Åiddet konusunda ilkƶÄretim ikinci kademe ve lise ƶÄrencilerinin tutumları araÅtırması” Türkiye’de kadınlıÄa iliÅkin tutum ve deÄerlerin yeniden üretilmesi konusunda Ƨarpıcı bir serdi gƶzler ƶnüne. ĆrneÄin, ƶÄrencilerin ev iÅlerini erkeklerin yapması ve kadınların iÅ hayatında olmasına dair yorumları:
* Aydın-10.sınıf-kız: “Baba gider ƧalıÅır, eve ekmek getirir. Kadın evindedir. Evinde olması zaten gerekiyor. Ben Åu an okuyorum ama benim de yerim aslında ev yani. Bunu biliyorum ben. Hani okumam bana bir fayda etmeyecek. Kadının evde oturması Åart.”
* Erzurum-12. sınıf-erkek: “Herkes yapabileceÄi Åeyleri yapmalı. Mesela bi bayan gidip su faturasını yatırmamalı.”
* Erzurum-12. sınıf-erkek: “Sadece bayanın bir alıÅveriÅe Ƨıkması, bakkala, markete falan gitmesi doÄuda biraz hoÅ gƶrülmüyor.”
* Erzurum-12. sınıf-erkek: “Kadının erkeÄin karıÅacaÄı iÅlere karıÅmaması gerekir. Evde mesela, bir kredi Ƨekilmesi gerekiyordur bankadan... Ben bazen Åahit olurum, kadınlara sinirlenirim bƶyle. Para iÅ erkekten sorulur.
Ćocukların Åiddete yƶnelik duygu ve düÅünceleri:
* Erzurum-12. sınıf erkek: “Mesela zaten Allah bayanı erkeÄe eÅit olarak yaratsaydı, karÅılıklı olarak Åiddet uygulayabilirlerdi. Ama zaten Allah erkekten biraz daha kuvvetsiz, güçsüz olarak yaratmıÅ. Kulları koruması gerekirken Åiddet uygulaması haksızlık.”
* Erzurum-12. sınıf-erkek: “Hani kadın zaten haksızsa erkeÄin de yani bir yere kadar sabretme gücü var, ordan olabiliyor, sabrı taÅabiliyor bir erkeÄin.”
* Erzurum-12.sınıf-erkek: “Hak ettiÄi durumlar olabilir mesela laftan anlamıyor, Mesela hayvana laf anlatılmaz, Åiddet uygulanır. Hayvanlar düÅünemez, ƶyle insanlar var ki onlar da düÅünemez. Yani hayvandan bir farkı olmayan insanlar var. Onlara da Åiddet uygulamak lazım.”
* Erzurum-9.sınıf-erkek: “İÅten gelince erkek mesela bazen sinirli olabilir. KarÅısındakinin onu anlaması, alƧakgƶnüllü davranması iyidir.”
* Aydın- 11.sınıf-erkek: “Benim anlayabileceÄim tek Åiddet namus. Namus konu olursa ben gerƧekten dayanamam kendi aƧımdan sƶyleyeyim.”
* Erzurum-12.sınıf-erkek (Ćocuk hakkında): “Ama daha birinci olmamıÅ, yok ben kariyer yapıcam yok ben onu yapıcam. Adam da sonuƧta yani evlat ister, ƧocuÄunu sevmek ister. Bayan istemiyorsa o da biraz yanlıŠolur.”
* Ankara-11.sınıf-erkek: “ĆocuÄu erkek ister kadın istemezse erkeÄin saldırması Åiddet olmaz. Tecavüz deÄil ki bir kere onun helali olmuÅ.”
* Ankara-6.sınıf-erkek: “Bence Ƨok kırılgan hanımların da evlendiÄinde biraz huylarını deÄiÅtirmesi gerekir. Ben olsam o kadının aÄzını burnunu daÄıtırdım yani. Yani hergün küsen bir kadına kimse dayanamaz.”
* Ankara 6.sınıf-kız: “Bence her Åey Åiddete girmez. Ćünkü her ailede bir kavga, ƧatıÅma olur. Ama Ƨok aÅırı bir Åekilde, kadını acayip bir Åekilde dƶvmek Åiddete girer bence.”[37]
* * *
Toparlıyorum...
SonuƧ olarak, kadın sorununun, farklı toplumlarda farklı biƧimler alabilen, farklı vurgular edinen Ƨetrefil bir konu olduÄunu sƶyleyebiliriz. Bir eril iktidar formu olarak ataerki tek biƧimli deÄildir; farklı sƶmürü biƧimleriyle farklı bileÅimler oluÅturabilmektedir.
Günümüzde Batı Avrupa ve Kuzey Amerika ülkelerinde ataerki, neo-liberal kapitalizmle uyarlı bir hĆ¢lde, esas olarak kadın istihdamındaki eÅitsizliklerde Ƨıkmaktadır ortaya. Kadınlar aynı iÅi yaptıkları erkeklerden daha düÅük ücretlerle ƧalıÅmakta, daha Ƨok esnek, yarı-zamanlı, düÅük ücretli geƧici iÅlerde istihdam olmaktadır; ve genel olarak erkeklerden daha yoksuldurlar.
Buna karÅılık ƶrneÄin SuudĆ® Arabistan’da ataerki, kadınların hukuksal ƶzne kabul edilmeyiÅinde tezahür etmektedir. Kadınlar yaÅları ne olursa olsun, erkek bir veli tarafından temsil edilmektedirler: baba, koca, aÄabey... Oy hakları yoktur, vb.
Ya da cinsiyete dayalı kürtaj nedeniyle her yıl yüzbinlerce kız ƧocuÄun daha doÄmadan ƶldüÄü Hindistan’da, kadınlar kast sisteminin cenderesinde kıstırılmıŠdurumdadır.
Kadın-erkek eÅitliÄine hem hukuken, hem de eÄitim, siyasal katılım, ƧalıÅma yaÅamında, yani kamusal alanda büyük ƶlçüde saÄlayabilmiÅ olan sosyalist sistemde ise ataerki, domestik alanın neredeyse tümüyle kadınlara deruhte edilmiÅ olmasında tezahür ediyordu. Erkeklerle eÅit eÄitim gƶrmüÅ, her alanda ƧalıÅabilen, politikada temsil oralnları yüksek sosyalist ülke kadınları, mutfakta yapayalnız bulmaktaydılar kendilerini. Ve uzun, yorucu iÅ gününün ardından günde 3-4 saatlerini yemek hazırlamaya, bulaÅıÄa, ƧamaÅıra, ütüye, camları silmeye, Ƨocuklarla ilgilenmeye ayırmak durumundaydılar...
Türkiye’de ise kadın sorunları, “ev kadınlıÄı” olgusu etrafında dizilmiÅe benzemektedir. ĆalıÅabilir durumdaki kadınların yarıdan fazlası, ev kadını konumunda, baÄımsız bir gelir kaynaÄından yoksun, koca eline bakarak sürdürmektedir yaÅamını. Bu durum, yaÅamlarını son derece kırılgan kılar: koca Åiddetine karÅı yapabilecekleri, bir hayli sınırlıdır.
Türkiye’de kadınların yüzde 60’ının ilkƶÄrenim ile yetindiÄi ya da formel bir eÄitimden yoksun olduÄunu belirtmiÅtim. Son dƶnemde yüksek ƶÄrenim mezunu kadınlar arasında iÅsizliÄin tırmanıyor olmasına karÅı,[38] bu ülkedeki ev kadınlarının ana gƶvdesini, eÄitim düzeyi düÅük kadınlar oluÅturmaktadır. Bƶylelikle, iƧinde bulundukları kısır dƶngü, süregitmektedir; “meslekleri”nin onlara vaadedebileceÄi dünya, son derece küçüktür: koca, Ƨocuklar, akrabalar, kayınlar, konu-komÅu ve televizyon: ufukları yerli dizilerin, reklamların, evlilik, magazin, yarıÅma programlarının kendilerine sunduÄu kadardır...
Ćte yandan, koca-odaklı yaÅam pratikleri, onları dar bir Ƨevre iƧerisinde koyu bir yalnızlıÄa mahkĆ»m kılmaktadır; ortak sorunlar doÄrultusunda birlikte davranabilme yetisinden yoksundur pek ƧoÄu. Bu durum, ücretli bir iÅte ƧalıÅmıyor olmanın kendilerine saÄladıÄı boÅ zaman avantajını kullanmalarını engeller. Nihayetinde, mahalledeki tek Ƨocuk parkının kaldırılarak yerine bina dikilecek olmasına karÅı eylemlere giriÅmek, bu uÄurda imza toplamak, belediye kapılarını aÅındırmak, evin ekmek getiricisi, mutlak otorite kocanın pek hoÅuna gitmeyebilir.
Yanısıra, ev kadınlarının oranının bu denli yüksek olması, ƧalıÅan kadınların durumunu da kırılganlaÅtırmaktadır. Hem “kadınlık”a iliÅkin rollerin ev kadınlıÄı modeline dayandırılmasından: Kadınların yarıdan fazlasının “ev kadını” olarak tanımlandıÄı bir ülkede, ƧalıÅan kadınların kocalarını yemek-ütü-temizlik yapmaya ikna etmeleri, bir hayli zor olacaktır. Hem de cinsiyetler arasındaki servet ve prestij daÄılımı bu nedenle büyük ƶlçüde kadınların aleyhinde gerƧekleÅmektedir.
Türkiye’de kadınlıÄa iliÅkin deÄer ve beklentiler, büyük ƶlçüde bir ƧeÅit toplumsal “standart” kabul edilen ev kadınlıÄı üzerinden biƧimlenmektedir: yuvayı yapan diÅi kuÅ, fedakĆ¢r ana, hamarat, titiz, tutumlu, eserip beseren, piÅirip kotaran becerikli kadın, kocasının namusuna hĆ¢lel getirmeyen iffetli kadın, gƶzü dıÅarıda olmayan uysal kadın...
Ancak, bir kez daha altını Ƨizmek gerekir; bu model, yalnızca toplum tarafından üretilen kültürel bir gƶrüngü deÄil; biƧimleniÅinde siyasetin payı büyük.
Yukarıda, Türk siyasetinde iki rakip akımın, laik-ƧaÄdaÅlaÅmacılık ile İslĆ¢mcılıÄın, domestik alanı, ya da “yeniden üretim” alanını kadına münhasır bir alan olarak gƶrmekte uzlaÅtıklarına deÄinmiÅ, bunu Türkiye’de toplumsal yaÅamın sekülerleÅmesinin temel metni olan MedenĆ® Kanun’dan ƶrneklemiÅtim. Bir anekdotla destekleyeyim bu gƶrüÅümü:
“Günümüzden tam 67 yıl ƶnce, 28 Åubat 1942 tarihli “İnkılapƧı GenƧlik” dergisinin birinci sayfasında “Bulut GeƧti” adlı bir Åiir yayımlanır. Åiir Åƶyledir: Sen Åimdi kocanın evinde oturursun/ Ve saƧların artık eskisi gibi deÄil/ Geceleri yemekten sonra/ Ćorap sƶküÄü dikersin/ Belki de ellerin soÄan kokar/Senin kocan bir suratı Ƨirkin adam/ AÄzı aƧık uyur/ Ve senin vücudun bozulur Ƨocuk doÄurdukƧa…
Åair Salah Birsel’in bu Åiirden dolayı baÅına gelmedik kalmaz. Ulus gazetesinden Sabahattin Sƶnmez, Tan’da Refik Halit Karay, onu topa tutarlar: Åair “millĆ® aile deÄerlerine saldırmakta”, “yalnız evlenmeyi kƶtülememekte; genƧ kızları ere varmaktan, evli olmaktan Åiddetle tiksindirdikten baÅka, onları sadece bir eÄlence ve nefis kƶrletme vasıtası olarak tanıdıÄını da anlatılmakta, oynaÅlıÄa, sürtüklüÄe heveslendir”mektedir! İÅ, Birsel’in “aile mevcudiyetini ve aile kurmak esasını sarsacak ve kadınlıÄın ana olmak hususundaki fikri temayülünü zayıflat”mak; “aƧıkƧa Ƨocuk doÄurmamayı telkin et”mek suƧlamasıyla yargılamasına dek varır![39]
Bu tip ƶrnekler ƧoÄaltılabilir, ama bence yeri deÄil.
Her durumda, 2002’den bu yana süregitmekte olan İslĆ¢m referanslı AKP iktidarı, kadınları ƶncelikle (hatta zımnen “münhasıran”) ev kadınları olarak gƶrmek istediÄini hem sƶylem hem de icraatıyla ortaya koyarken, seleflerini bu alanda tartıÅmasız bir biƧimde geride bırakmıÅtır.
İki gerekƧeyle: KuÅku yok ki AKP’nin hareket noktası, bir hayli eril terimlerle yorumlanmıŠbir SünnĆ® İslĆ¢m’dır. Epigonları, “Kadın-erkek eÅitliÄine inanmadıÄı”nı her vesileyle beyan eden, durup durup “feministler”e Ƨatan, genƧ kadınlarla erkkeklerin bir arada bulunmasından duyduÄu rahatsızlıÄı sık sıkdile getiren, kadınlara genƧ yaÅta evlenmelerini ve üç-beÅ, Allah ne kadar verirse Ƨocuk yapmalarını salık veren, “her kürtaj bir RoboskĆ®’dir” diyen bir liderin aƧtıÄı yoldan coÅkuyla ilerlerken, toplumu partinin SünnĆ®-İslĆ¢m eksenli muhafazakĆ¢r projesi ƧerƧevesinde dƶnüÅtürmeyi hedefleyen adımlar birbirini izlemektedir.
Diyanet’in okul kıran Ƨocuklardan banka faizlerine dek her konuda hüküm veren bir fetva merciine dƶnüÅtürülmesi, eÄitimin imam-hatipleÅtirilmesi, “hafız yetiÅtirmeye baÅlamanın ideal yaÅı 9’dur” diyerek baÅtan aÅaÄı deÄiÅtirilen eÄitim sistemi, dinle iliÅkili derslerin yoÄunlaÅtırılması, okullarda kız ve erkek ƶÄrencileri birbirinden ayırma Ƨabaları, kız ve erkek ƶÄrencilerin aynı merdivenleri kullanmasını yasaklayan müdürler, erkek ƶÄrencilerden kısa etek giyen kızları “taciz timleri” kurduran idareciler, TRT ve “yandaÅ” kanallarda yoÄunlaÅan dinsel propaganda, iƧki yasakları, ulusal bayramların dinselleÅtirilmesi, TCK’nın din ve peygambere hakaret maddelerindeki cezaların aÄırlaÅtırılması, baŠörtüsünün kamusal alanda serbest bırakılması...
Yalnızca toplumsal yaÅam mı, Batı ile iliÅkiler “serinletilirken” İslĆ¢m coÄrafyası ile iliÅkilerin sıkılaÅtırıldıÄı, OrtadoÄu’da SünnĆ® eksenini güçlendirmeye yƶnelik ƧalıÅmaların yoÄunluk kazandıÄı dıÅiÅleri, “helal ticaret”in desteklendiÄi, faiz politikalarının bıƧak sırtında yürütüldüÄü ekonomi, emekƧilerin hakları iƧin mücadele edecek yerde dinsel telkinlerde bulunan “sendikacı”ların boyverdiÄi, tüm “hak” tartıÅmalarının “helal-haram” ƧerƧevesine yerleÅtirildiÄi ƧalıÅma yaÅamı; heykellerin sƶküldüÄü, sanat yapıtlarının “müstehcen” damgasıyla sergilerden kaldırtıldıÄı, tiyatro oyunlarının yasaklandıÄı, devlet eliyle dinsel vurgulu yapımların desteklendiÄi kültür-sanat dünyası...
Uzatmaya gerek var mı; AKP iktidarı kamusal yaÅamın bütün veƧhelerini, İslĆ¢mĆ®-Osmanlıcı bir esinle yeniden dizayn etme Ƨabasında.
Kadınların eve yƶnlendirilmesi, bu”muhafazakĆ¢r proje”nin bir parƧası. MalĆ»m, İslĆ¢m’ın baÅat yorumu, kadınların kamusal alanda boygƶstermesinden pek haz etmez! Camilerin ƶnlerinde, İslĆ¢mcı kitabevlerinde satılan ilmihĆ¢ller, İslĆ¢mcı kanalların akıl hocalarının programları, dinci internet siteleri, “muhafazakĆ¢r” yazarların sütunları, kadınlara evden pek Ƨıkmamalarını, Ƨıktıkları zaman hicaplarını ihmal etmemelerini, yabancı erkeklerin aklını Ƨelecek davranıŠve tavırlardan uzak durmalarını, mümkün olduÄunca Ƨok doÄurup ümmeti ƧoÄaltmalarını... salık veren telkinlerle dolup taÅmaktadır. Kürtajın yanısıra sezaryeni de sınırlandıran, anne adaylarını hamileliÄin tespit edildiÄi andan itibaren takip altına alan beden politikaları, kadının siyasete katılımını seƧim ƶncesi seferber edilip kapı kapı dolaÅtırılan kadın kolları ile Meclis’e zevahiri kurtarmak üzere sokulacak birkaƧ kadın milletvekiliyle sınırlandıran, bürokrasiyi “kadınsızlaÅtıran” politik yaÅam, kadınları doÄrganlıÄa teÅviki esas alan, iÅyerlerinde kreÅ koÅulunu kaldıran, evdeki yaÅlı ve hastalara bakan kadınlara maaÅ baÄlamayı “kadın istihdamını arttırmak” sayan ƧalıÅma politikaları...
Bu zihniyetle kadınları evlerinin dƶrt duvarı dıÅına Ƨıkartmak, mümkün deÄil.
Ama iÅin bir baÅka yƶnü daha var. AKP iktidarının muhafazakĆ¢r kadın politikalarının, Åevkle sürdürücülüÄünü üstlendikleri neo-liberal ekonomik uygulamalarla uyarlılıÄı...
AKP’nin, 1980’lerden bu yana Türkiye’de olanca Åiddetiyle uygulanmakta olan neo-liberal politikaların kararlı sürdürücüsü olduÄu biliniyor. Sermayenin kĆ¢rlılıÄı ve yeryüzündeki servet bƶlüÅümündeki eÅitsizliÄin azamĆ®leÅmesi iƧin her yolu mubah kabul eden bu politikaların, konumları kırılgan olan toplumsal kategorilerin (yaÅlılar, engelliler, Ƨocuklar, kadınlar, etnik azınlıklar...) alabildiÄine aleyhine iÅlediÄi, kısa sürede gƶrülecekti. “Devletin (sermayenin ƶnünü alabildiÄine aƧacak tarzda) küçültülmesi” retoriÄinin sosyal güvenlik ve destek mekanizmalarının tasfiyesi anlamına geldiÄi de... Bƶylelikle, bir yandan istihdamın “esnekleÅtirilmesi”, güvencesizleÅtirilmesi, bir yandan da “sosyal devlet/refah devlet”in tasfiyesi, kadınları vuracaktı: kadınların esnek, yarı-zamanlı, kayıtdıÅı iÅlere, ücretsiz aile iÅƧiliÄine yƶnlendirilerek emeklerinin deÄersizleÅtirilmesi, devletin yeniden üretime yƶnelik faaliyetlerden desteÄini Ƨekmesi sonucunda bu hizmetlerin neredeyse tümüyle kadınların sırtına yıkılması; Ƨƶzülen devletlerin, etnik-dinsel savaÅların, dünya kaynaklarının, enerji hatlarının yeniden paylaÅımı savaÅlarının, ekolojik felaketlerin yerinden ettiÄi kadınların küresel ƶlƧekte bir kadın trafiÄinin (kƶlelik koÅullarında ƧalıÅtırılmaktan fuhÅa, organ kaƧakƧılıÄına) konusu olmasına yol aƧacaktı.
Türkiye bu “trend”in dıÅında kalmadı. Neo-liberal politikaların Türkiyeli kadınlar aƧısından tercümesi, kadın emeÄinin -Ƨeyizini düzmek, aile bütƧesine katkıda bulunmak kaygısıyla- birkaƧ yıl ƧalıÅıp evlendikten sonra evine Ƨekilen genƧ kadınlara irca edilmesiydi: Esas yerini fabrika, büro, atƶlye vb.nde deÄil de “yuvası”nda gƶren “ev kadınlıÄı” ƶz algısı, AKP iktidarıyla birlikte ataÄa kalkan “Anadolu Kaplanları”na ucuz, geƧici, ƶrgütsüz, uysal, disiplinli, sigortasız, kıdem tazminatsız, talepkĆ¢rlık düzeyi düÅük, masrafsız iÅgücünü saÄlayacaktı. İÅe alırsın, üç-dƶrt yıl ƧalıÅtırır, sonra kendi ellerinle evlendirir, bir de Ƨeyrek altın takarsın. Hem maliyetleri dibe cekmiÅ hem de “baba patron” imajına hĆ¢lel getirmemiÅ olursun!
Gencecik yaÅlarında Ƨoluk ƧocuÄun yükünü, evdeki yaÅlıların, hastaların bakımını, bulaÅıÄı, ƧamaÅırı, temizliÄi üstlenip devletin sosyal harcamalarını, ƧarÅı-pazar dolaÅıp en ucuzu, en hesaplıyı bulup buluÅtururken kocalarının talepkĆ¢rlık düzeyini düÅürmeleri de cabası! Ceplerine sıkıÅtırdıÄın birkaƧ kuruÅun lafı mı olur?
Evet, Türkiye’de kadınlar, emekleri, bedenleri ve kimlikleriyle, neo-liberal kapitalizm ile İslĆ¢mcı muhafazakĆ¢rlıÄın “tuhaf” dansının sahnesini oluÅturuyorlar.
AKP’nin “Kinder, Kuche, Kirche”si, bir hayli mesafe kat etti!
23 Mayıs 2015 08:15:33, Ankara.
N O T L A R
[1] “Ćocuk, mutfak, kilise”. Alman Kayseri II. Wilhelm’e atfedilen, ve Hitler’in III. Reich’ında doÄurganlık teÅvikleri, ƧeÅitli sosyal destek politikaları ve istihdamda ayırımcılık uygulamalarıyla somut politikalara dƶnüÅtürülen, kadının aslĆ® gƶrevinin evi, kocası, Ƨocukları ve ibadetle sınırlı olduÄunu vurgulayan deyiÅ… 27 Mayıs 2015 tarihinde ‘Kadın ve YaÅam DerneÄi’nin İzmir’de düzenlediÄi “Türkiye’de Kadın Olmak” baÅlıklı sƶyleÅi metni… KaldıraƧ, No:168, Haziran 2015…
[2] MƔnes Sperber.
[3] “KurtuluÅ SavaÅı BilanƧosu”. http://www.frmtr.com/turkiye-ye-sahip-cik/350323-kurtulus-savasi-bilancosu-sayisal-askeri-kayiplarimiz.html
[4] “Ćorum’da 28 yaÅındaki H.G. kendisinden hoÅlanan ve flƶrt etmek isteyen İ.A.’yı reddetti. Olaydan birkaƧ gün sonra pazara giden H.G. reddettiÄi genƧ adam tarafından herkesin gƶzü ƶnünde vurularak ƶldürüldü.” (TuÄƧe Tatari, “Size KaƧ Kadın Cesedi Lazımdı?”, AkÅam, 25 AÄustos 2012, s.5.)
[5] “NiÄde’de oturan fırıncı 17 yaÅındaki İ.A. ile resmi nikahsız evlendirilen 13 yaÅındaki H.Ć., 21 Ekim’de odasında gƶÄsünden tabancayla vurulmuÅ hĆ¢lde bulundu. Bir aylık evli H.Ć’nün intihar ettiÄi ileri sürülürken, vurulduÄu tabancanın nikahsız eÅinin babası Rahmi A.’ya ait olduÄu ortaya Ƨıktı. Tutuklanan 59 yaÅındaki Rahmi A.’nın, küçük gelinini, oÄlunu aldattıÄı gerekƧesiyle ƶldürdüÄü iddia edildi. Kendini ƶldürdüÄü iddia edilen talihsiz kızın ‘uzak atıŒ sonucu ƶldüÄü ortaya Ƨıktı. H.Ć’nün sosyal paylaÅım sitesinde tanıÅtıÄı nikahsız eÅinin tecavüzüne uÄradıÄı, bu durum nedeniyle İ.A. ile kaƧarak evlenmek zorunda kaldıÄı da anlaÅıldı.”( UÄur Mart- Adnan Ćelebi, “13 YaÅında Tecavüzcüsüyle Evlendi, 1 Ay Sonra AldattıÄı İddiasıyla Ćldürüldü”, Hürriyet, 15 Mart 2015… http://www.hurriyet.com.tr/gundem/28458312.asp)
[6] “BoÅanmak isteyen eÅi Beyaz Bal’ı 9 AÄustos 2013’te, BeyoÄlu İlƧe Emniyet MüdürlüÄü’ne 100 metre mesafede 27 bıƧak darbesiyle ƶldüren Osman Bal’ın yargılanmasına devam edildi.” (AyÅegül Usta, “Kadın Cinayetine KarÅıyım”, Hürriyet, 18 Aralık 2014, s.3.)
[7] “İki aylık hamile Mahmure Karakule’yi 47 bıƧak darbesiyle ƶldüren Zülfikar B.’den kan donduran ifade! Kƶfte-patates gibi pratik yemekler yapınca beni aldattıÄını anladım...” (Levent Albayrak, “Kƶfte Patates Yapınca Beni AldattıÄını Anladım”, AkÅam, 23 Temmuz 2012, s.11.)
[8] “İzmir Güney Mahallesi’nde meydana gelen olayda, M.G’nin rüyasında eÅi 18 yaÅındaki F.G.’nin, kendisini aynı mahallede oturan bir kiÅiyle aldattıÄını gƶrdüÄünü sƶylemesi üzerine tartıÅma Ƨıktı. Büyüyen tartıÅma sonucu M.G, F.G.’yi vücudunun 15 yerinden bıƧakla yaralayarak kaƧtı.” (“Kadına Åiddet: 2 Ćlü, 2 Yaralı”, Cumhuriyet, 28 Mart 2012, s.3.)
[9] “Evini yakan, karısını ve sevgilisi olduÄunu iddia ettiÄi komÅusunu ƶldüren koca, iyi hĆ¢l ve tahrik indirimiyle 31 yıl hapis cezası aldı.” (Salih ĆƧtepe, “O Kocaya İndirimli 31 Yıl”, Hürriyet, 19 Aralık 2014, s.3.) “Devletten koruma isteyen bir kadın daha 17 Kasım 2011’de vahÅice ƶldürüldü sevgilisini parƧalara ayıran sanık ise iyi hĆ¢lden yararlandırıldı. (SavaÅ Kürklü, “Kadın Cephesinde DeÄiÅen Bir Åey Yok”, Cumhuriyet, 18 Kasım 2011, s.8.)
[10] “Sakarya’da 14 yaÅındaki kız ƧocuÄuna cinsel istismar davasında sanık avukatı İsmail Gürses, duruÅma sırasında, Hz. Muhammed’in evliliklerinden ƶrnekler verdi. Gürses, ‘Peygamberimizin de benzer evlilikleri var. Müslüman ülkede yaÅıyoruz’ dedi.
İskenderun’da eski sevgilisi Y.D.’nin taciz ve ƶlüm tehditlerine maruz kalan kadına savcı: ‘Niye iliÅkiye girip sonra bizi uÄraÅtırıyorsun?’
Gebze’de, boÅanma davası aƧtıÄı eÅi tarafından polis korumasında olmasına raÄmen ƶldürülen Mehtap Civelek’in davasında savcı, ‘EÅini aldattıÄı kuÅkusu var’ diyerek tahrik indirimi istedi.
İstanbul’da trans kadın Seda’yı dƶverek ƶldüren ve hakkında müebbet istenen R.S.’ye Bakırkƶy 4. AÄır Ceza Mahkemesi, maktulün kendisine iliÅki teklif etmiÅ olabileceÄi gerekƧesiyle haksız tahrik indirimi uyguladı, cezayı 18 yıla düÅürdü, sonra 15 yıla indirdi.
İzmir’de Sevgi AguÅ’u Ƨocuklarının gƶzleri ƶnünde bıƧaklayarak ƶldüren Åahsa İzmir 11. AÄır Ceza müebbet verdi. Sonra, ‘Kadın kot pantolon giymiÅ, tanımadıÄı erkeÄe cilveli Åekilde saat sorarak adamı tahrik etmiÅtir’ gerekƧesiyle cezayı 24 yıla, ardından da piÅmandır diye 20 yıla indirdi.
Yargıtay CGK 9’a karÅı 14 oyla, 15 yaÅındaki ƶz kızına defalarca tecavüz edip hamile bırakan adamın 17,5 yıllık cezasını oy ƧokluÄuyla onadı. Muhalif yargıƧların gƶrüÅü: Kız uzun süre olayı kimseye anlatmamıÅ, demek ki zor kullanılmamıÅ,rızası var. Sızlanmak, isteksizlik ve direnme sayılmaz. Rızaya dayanan cinsi münasebet suƧu vardır.
Åahıs, 17’lik erkek ƧocuÄuna Osmaniye’de bir kere tecavüz ediyor, sonra da ‘herkese anlatırım’ tehdidiyle devam ediyor. Yargıtay 5. Ceza’nın kararı: ‘MaÄdur 9 ay boyunca ÅikĆ¢yet etmemiÅtir, olayda cebir ve tehdit yoktur, rıza vardır’. (...)Dumanı üstünde üç yeni haber:
1) Apartman boÅluÄunda cesedi bulunan Nazlı Sinem ErkƶseoÄlu’nun katil zanlılarına mahkeme beraat verdi. GerekƧe: “Daha ƶnceden sadece selamlaÅtıÄı bir erkekle alkol alıp evine giden, cinsellik yaÅayan maÄdurenin ne yaptıÄını tespit etmek mümkün deÄildir”.
2) Japon turiste taciz davasında mahkeme sanıÄa cinsel saldırı suƧundan 2 yıl ceza kesti, sonra duruÅmadaki iyi hĆ¢li nedeniyle 1 yıl 8 aya indirip erteledi.
3) BoÅandıÄı eÅini 8 yerinden bıƧaklayıp bir de otomobille üzerinden geƧerek ƶldüren Kamil Ćolak iƧin savcı, aÄırlaÅtırılmıŠmüebbet yerine, haksız tahrik indirimi uygulanarak 18-24 yıl hapis istedi. (Baskın Oran, “Ćzgecan’ın Katilini Kim Azmettirdi?”, Agos, 20 Åubat 2015. http://www.agos.com.tr/tr/yazi/10640/ozgecanin-katilini-kim-azmettirdi)
[11] İÅte sadece bir yılın (kısmĆ®) verileri: “İstanbul’da 2011 yılında 1.486 tecavüz, 2.488 Ƨocuk istismarı, 2.223 taciz davası aƧılmıÅ. İzmir’de 568 Ƨocuk istismarı davası, Ankara’da 1162 Ƨocuk istismarı davası. Adana’da 461 tecavüz, 656 Ƨocuk istismarı ve 291 taciz davası aƧılmıÅ. Antalya 432 tecavüz, 548 Ƨocuk istismarı, 473 taciz davası. Gaziantep 558, Bursa 545, Mersin’de 500 Ƨocuk istismarı davası aƧılmıŠKayseri’de de 263 tecavüz davası, 374 Ƨocuk istismarı davası ve 273 taciz davası gƶrülmüÅ. Konya, 609 Ƨocuk istismarı davasıyla ilk 5 il arasında yer almıŠayrıca aynı kentte 354 tecavüz ve 438 taciz davası gƶrülmüÅ. Liste uzayıp gidiyor. Ama tüm bu davalar buzdaÄının gƶrünen kısmı. Neden mi? Tecavüze, tacize uÄrayan kadınların Ƨocukların ortaya Ƨıkıp uÄradıkları saldırıyı ifade edebilmeleri Ƨok zor da ondan.” (Bilge SeƧkin Ćetinkaya, “Kadının Beyanı Esastır”, Birgün, 21 Åubat 2014, s.4.)
[12] “Ćocuk gelinler konusunda ƧalıÅma baÅlatan ve baÅta Diyanet olmak üzere pek Ƨok kurum ile iÅbirliÄi yapan Aile ve Sosyal Politikalar BakanlıÄı, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde Ƨocuk gelinler tablosunu ortaya koydu. Rakamlara gƶre, 11 yılda yaklaÅık yarım milyon Ƨocuk (504 bin 957), 16-17 yaÅında resmi olarak gelin oldu.” (Meltem ĆzgenƧ, “… ‘Resmi’ Ćocuk Gelinler Oldu”, Radikal, 8 Mart 2014, s.6.) ve: “18 yaÅ altındaki her 100 kız ƧocuÄundan 32’si evlendiriliyor Türkiye’de; Avrupa Konseyi ülkeleri arasında Gürcistan’dan sonra 2. (Murat Yetkin, “Sabancı, Kürt Sorunu ve Ćocuk Gelinler”, Radikal, 12 Åubat 2013, s.12.) Nihayet: “Türkiye’de 181 bin Ƨocuk yaÅta evlendirilerek istismar edilmiÅ kız ƧocuÄu var ve bunlar sadece resmi, kaydedilebilmiÅ rakamlar: i) Her üç evlilikten biri Ƨocuk yaÅta yapılıyor… ii) Dünyada Ƨocuk yaÅta evliliklerin en Ƨok gƶrüldüÄü ikinci ülkeyiz… iii) SıÄınma evlerindeki kadınların 3’te biri “Ƨocuk gelin”… iv) ReÅit olmadan evlendirilen kız Ƨocuklarının sayısı ise erkek Ƨocuklarının sayısından 20 kat fazla… v) 18 yaÅından küçük kızlarını evlendirdikleri iƧin dava aƧılan aile sayısı da yüzde 94.2 artmıŠdurumda... (Adile DoÄan, “Kader ile Tek Farkımız HĆ¢lĆ¢ YaÅıyor Olmamız”, 23 Ocak 2014)
[13] Åebnem Turhan, “Cinsiyete Dayalı GeliÅmede Türkiye Sınıfta Kaldı”, Hürriyet, 4 Eylül 2014, s.12.
[14] Esin Ergin, “XXI. Yüzyılın BaÅında Türk Kadını: Sadece Adı DeÄil, Kendisi de Yok”, Cumhuriyet Bilim Teknoloji, No:1372, 5 Temmuz 2013, s.10-11-13.
[15] Åebnem Turhan, “Cinsiyete Dayalı GeliÅmede Türkiye Sınıfta Kaldı”, Hürriyet, 4 Eylül 2014, s.12.
[16] Seher KırbaÅ CanikoÄlu, “Siyasette Gƶrünmeyen Kadın”, Radikal, 27 Mart 2014, s.19.
[17] Esin Ergin, “XXI. Yüzyılın BaÅında Türk Kadını: Sadece Adı DeÄil, Kendisi de Yok”, Cumhuriyet Bilim Teknoloji, No:1372, 5 Temmuz 2013, s.10-11-13.
[18] “Türkiye Ekonomi Politikaları AraÅtırma Vakfının (TEPAV) raporuna gƶre 2009 yerel seƧimlerinde seƧilen 301 bin 759 yerel yƶneticiden yalnızca 3 bin 708’i kadındı. (...) TEPAV araÅtırmasına gƶre 2004 yılı yerel seƧimlerinde Türkiye genelinde 18 olan kadın belediye baÅkan sayısı, 2009 yılındaki yerel seƧimlerde 26’ya yükselebildi. Ćlkenin 2 bin 498 belediyesinde yalnızca 26 kadın belediye baÅkanı bulunuyor. Yerel yƶnetimlerde de kadın sayısı oldukƧa az. Åu an ülkede belediye meclis üyesi 1340, il genel meclis üyesi 110, 65 kƶy muhtarı, 329 kƶy ihtiyar meclisi üyesi, 429 da mahalle muhtarı kadın var. Toplama bakıldıÄında ise ortaya Ƨıkan tablo tam bir uƧurum: Türkiye’nin 301 bin 759 yerel yƶneticisinden yalnızca 3 759’u kadın. Yani yaklaÅık yüzde biri!” (Birkan Bulut, “Yerel Yƶnetimlerin Sadece Yüzde 1’i Kadın”, Evrensel, 31 Ocak 2014, s.6.)
[19] Zeynep GƶÄüÅ, “Erkek ErkeÄe İlerleme Olmaz”, Cumhuriyet, 8 Mart 2012, s.9
[20] Nedret Akova’nın derlediÄi bir “seƧki”: i) Tayyip ErdoÄan: Kadın erkek eÅitliÄi doÄaya aykırıdır, kürtaj bir cinayettir, her kürtaj bir Uludere’dir, kadının ƶncelikli rolü anneliktir… ii) Bülent ArınƧ: Kadın herkesin iƧinde kahkaha atmayacak. Bütün hareketlerinde cazibedar olmayacak, iffetini koruyacak… iii) SaÄlık Bakanı Mehmet MüezzinoÄlu: Anneler, annelik kariyerinin dıÅında bir baÅka kariyeri merkeze almamalıdır… iv) Maliye Bakanı Mehmet ÅimÅek: İÅsizlik oranı niye artıyor biliyor musunuz? Ćzellikle kadınlar arasında kriz dƶnemlerinde iÅgücüne katılım oranı artıyor. (...) v) AKP Sakarya Milletvekili Ayhan Sefer Ćstün: Tecavüze uÄrayan kadınlar doÄurmalı, kürtaj yaptıranlar tecavüzcüden daha büyük suƧlu… vi) Eski Milli Savunma Bakanı Vecdi Gƶnül: Türk hanımları evinin süsüdür… vii) Ćevre ve Orman BakanıVeysel EroÄlu (iÅ isteyen kadına): Evdeki iÅler yetmiyor mu? viii) Ankara Anakent BelediyeBaÅkanı Melih GƶkƧek: Kadın ahlĆ¢klı olsun, kürtaj yaptırmak zorunda kalmasın… ix) AKP İl Genel Meclis Ćyesi: Kızlar okuyunca, erkekler evlenecek kız bulamıyor. (Selda Güneysu, “İÅte AKP’nin ‘Åiddet’ Karnesi”, Cumhuriyet, 30 Ocak 2015, s.13.)
[21] “Kadının en büyük vazifesi analıktır! İlk terbiye verilen yerin ana kucaÄı olduÄu düÅünülürse, bu vazifenin ehemmiyeti layıkiyle anlaÅılır.” (M. Kemal)(http://www.yenimakale.com/ataturkun-kadinlar-ile-ilgili-sozleri.html#ixzz3ambqjigZ ) ve: “Kadınlarımızın genel gƶrev ve ƧalıÅmalarda paylarına düÅen iÅlerden baÅka, en ƶnemli, en hayırlı, en faziletli bir ƶdevleri de “iyi anne” olmalarıdır. (M. Kemal) (http://www.yenimakale.com/ ataturkun-kadinlar-ile-ilgili-sozleri.html#ixzz3amcDF1Vv)
[22] T. Asma, H. Kaynak ve M. F. TarakƧı (1996). “MedenĆ® Hukuk ve Kadın”, ĆaÄdaÅ Hukuk (ĆaÄdaÅ HukukƧular DerneÄi Merkez Yayın organı, yıl 4/5, sayı 46-49; Mart-Haziran 2006, Kadın Hukuku Dosyası iƧinde).
[23] Titi Bhattacharya (2013-14). “Explaining gender violence in the neoliberal era”, International Socialist Review, 91.
[24] TĆİK Haber Bülteni, sayı 16015, 6 Mart 2014, http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=16015
[25] “Ćcretsiz aile iÅƧisi olarak ƧalıÅan kadın oranı 2011 yılında Türkiye genelinde yüzde 31,8, erkek oranı ise yüzde 3,8”di. (“İÅgücüne Katılım Oranı Yüzde 25, Aile İÅƧisi Kadın Oranı Yüzde 31!”, Birgün, 6 Mart 2014, s.4.)
[26] Åehriban KıraƧ, “Milyonlarca Kadın İÅsizliÄe MahkĆ»m Edilecek”, Cumhuriyet, 14 Ocak 2015, s.11.
[27] Türkiye Ekonomi Politikaları AraÅtırma Vakfı’na (TEPAV) gƶre, Türkiye’de iÅgücü dıÅında kalan ev kadını nüfusu 12.2 milyon kiÅiye ulaÅtı. TEPAV İstihdam İzleme Bülteni’nin 8’inci sayısı yayımlandı. Bültende, Åu deÄerlendirmeler yer alıyor: “BaÅka bir ifadeyle 15 yaÅın üstünde olup iÅgücü topluluÄuna katılması mümkün nüfusun, bunun yerine iÅgücü dıÅı nüfusa dahil olduÄu, ƶzellikle ‘ev kadını’ statüsündeki nüfusun ƶnemli ƶlçüde arttıÄı dikkat Ƨekmektedir. İÅgücü dıÅında ƶzellikle ev kadını nüfusunun artması dikkat Ƨekici bir geliÅmedir. Nitekim son 12 ayda artmıŠgƶrünen 868 bin iÅgücü dıÅı nüfusun 500 bine yakınının ev iÅleriyle meÅgul kadın nüfusa dahil olduÄu gƶrülmektedir. Bƶylece ev kadını nüfusunun 12.2 milyona ulaÅarak istihdam edilen nüfusun yarısına ulaÅtıÄı dikkat Ƨekmektedir.” (“İÅsizliÄi Eve Kapanıp Ćƶzdük”, Vatan, 14 Temmuz 2012, s.7; “Onlar Zoraki Ev Kadını”, Cumhuriyet, 15 Temmuz 2012, s.11.)
[28] İstatistik, bilindiÄi üzere, manipülasyona Ƨok aƧık bir alan. İktidarın geƧtiÄimiz yıl “2 milyon kadına istihdam saÄlandıÄı” “müjde”sinin de bu türden bir manipülasyon olduÄu, Türk GiriÅim ve İŠDünyası Konfederasyonu Türkonfed’in raporunda ortaya Ƨıktı. Rapora gƶre “bu 2 milyonluk artıÅın 450 bini hükümetƧe yapılan düzenlemelerle evlerinde yaÅlılara ve engellilere baktıÄı iƧin para kazanan kadınlar. Net asgari ücrete eÅit bir para kazanıyorlar. Yani 848 lira civarında. Ve (...) bu kadınların sosyal güvenceleri yok. Devlet ücret ƶdüyor ama SGK kapsamına almıyor. Yani, devlet 450 bin kadını ‘kayıt dıÅı’ hatta ‘kaƧak iÅƧi’ statüsünde ƧalıÅtırmıŠoluyor. (...) 2 milyon yeni kadın istihdamının 450 bini bƶyle. Peki, geriye kalanı? 600 bini tarım sektƶründen kaynaklanmıÅ. AKP bu kadınların tarımda ƧalıÅmasını kayda geƧirmiÅ ama onların da yaklaÅık yüzde 96’sı kayıt dıÅı. Yani hĆ¢lĆ¢ ücretsiz tarım iÅƧisi olarak ƧalıÅıyorlar.
Hatırlarsınız. Bundan bir iki yıl ƶnce AKP yeni istihdam teÅvik paketini aƧıklamıÅtı. Bu pakete gƶre kadın iÅƧi ƧalıÅtıran iÅyerlerinde kadınların primleri 4 yıl boyunca devlet tarafından üstlenilecekti. Türkonfed’in raporuna gƶre bu teÅvikten sadece 110 bin kadın yararlanabilmiÅ. Sayının bu denli düÅük olmasının nedeni bürokratik iÅlemlerin karmaÅıklıÄı ve uzunluÄu...
Ćzetleyecek olursak, 6 yılda 2 milyon yeni istihdamın neredeyse yarısı AKP’nin rakamlarla oynaması ile gerƧekleÅti. GerƧekten kadın istihdamını artıracak politikaların hemen hiƧbiri uygulamaya alınmadı. Zaten pek istendiÄi de sƶylenemez.” (Ćzlem Yüzak, “Kadın İstihdamı: Yalanlar ve GerƧekler”, Cumhuriyet, 25 Haziran 2014, s.11.)
[29] “Ankara Sanayi Odası (ASO) BaÅkanı Nurettin Ćzdebir, ‘KaÅ yapalım derken gƶz Ƨıkarmayalım. DoÄum yapan kadına saÄlanacak ek haklar, kadınları iÅ hayatından etmesin’ uyarısında bulunurken ‘ASO üyesi bir sanayicimiz düzenlemeden duyduÄu kaygıyla bundan sonra fabrikasına kadın iÅƧi almayacaÄını bana sƶyledi. Taslak bu hĆ¢liyle yasalaÅırsa, kadın iÅƧi ƧalıÅtıran iÅletmelerin istihdam maliyetleri artacaÄından, yƶneticilerine kadın yerine erkek iÅƧi alınması talimatı vermiÅ,’ dedi.” (Ćzlem Yüzak, “Kadını ‘Eve Sokma’ Paketi”, Cumhuriyet, 25 Eylül 2013, s.11.)
[30] “KreÅ En Acil Sorun”, Cumhuriyet, 8 Mart 2012, s.7.
[31] Mustafa Sƶnmez, “Ev Kadınının Sƶmürülmesi ve Hakkı...”, Cumhuriyet, 25 Haziran 2012, s.10.
[32] Nitekim Mustafa Sƶnmez, sƶzkonusu yazısında bƶyle bir talebi dile getiriyor: “Ćyleyse ne olmalı? Bunu tek tek patronlardan almak mümkün deÄil. Ama devlet, patronlardan aldıÄı vergiyi yükselterek, ev kadınının bu karÅılıksız emek gücünün “ücret”ini tahsil edebilir. Sonra da bunu, “ev kadınları”na bir sosyal ücret olarak ƶdeyebilir, ƶdemelidir. Dolayısıyla eve kıstırılmıŠkadınların, genƧ kızların, devletten bƶyle bir sosyal ücreti talep etmeleri haklarıdır ve bunun iƧin ƶrgütlenmelidirler.” (Mustafa Sƶnmez, “Ev Kadınının Sƶmürülmesi ve Hakkı...”, Cumhuriyet, 25 Haziran 2012, s.10.)
[33] Zehra Yavuz, “30 Maddede Tipik Türk Kadını!”, Radikal, 9 Åubat 2013, s.19.
[34] Aile ve Sosyal Politikalar BakanlıÄı’nca 12 bin aile üzerinde yapılan “Türkiye’de Aile Yapısı AraÅtırması”na gƶre (....) 23 bin 379 kiÅi ile gƶrüÅme gerƧekleÅtirilerek hazırlanan araÅtırmada, Åu saptamalara yer verildi: i) Aile bireylerinin yüzde 44’lük kesimi hiƧ kitap okumuyor, yüzde 74’ü hiƧ sinema ve tiyatroya gitmiyor… ii) 2006-2010 yılları arasında 18 yaÅın altında evlenme oranı erkeklerde binde 2, kadınlarda ise yüzde 9… iii) Erkeklerin yüzde 85’i evleneceÄi kadının “ilk kez evlenecek olması”na, yüzde 75’i “dindar olması”na, yüzde 59’u “aynı mezhepten olması”na, yüzde 58’i eÄitimli olmasına ƶnem veriyor. (“Ćocuk Gelin Ćok Az”, Cumhuriyet, 26 Nisan 2012, s.3.)
[35] Bekir AÄırdır, “Kadın Meselesi DeÄil Erkek Meselesi”, Cumhuriyet, 21 Åubat 2015, s.2.
[36] “Türkiye’de Kadınların İzin Almadan ĆalıÅması DoÄru Bulunmuyor”, Business Intelligence, 24.09.2014. http://www.connectedvivaki.com/turkiyede-kadinlarin-izin-almadan-calismasi-dogru-bulunmuyor/
[37] Damla Yur, “… ‘İƧimizdeki Ćocuk’ ĆlmüÅ!”, Milliyet, 30 Aralık 2013. http://gundem.milliyet.com.tr/-icimizdeki-cocuk-olmus-/gundem/detay/1814842/default.htm
[38] Ocak 2013 dƶnemi iƧin iÅsizlik oranı ve kayıt dıÅı, kadınlar iƧin arttı. Yeni iÅsizlerin yarısından ƧoÄu lise ve yüksekƶÄretim mezunu kadınlar oldu. Yeni iÅsizlerin yüzde 76’sı kadınlardan oluÅtu. (“Kadınlar Diplomayı Aldı, Eve Kapandı”, Cumhuriyet, 16 Nisan 2013, s.11.)
[39] Sunay Akın, “Kocanın Evinde Oturursun”, Cumhuriyet, 22 Mart 2009, s.15.
Yorum Ekle