“ GerƧek ihtiyaƧlar ile ƧaÄımızın yƶnlendirdiÄi sahte ihtiyaƧlar arasındaki ayrımın ortadan kalktıÄı tüketim toplumunda, kiÅi tüketim...
“GerƧek ihtiyaƧlar ile ƧaÄımızın yƶnlendirdiÄi sahte ihtiyaƧlar
arasındaki ayrımın ortadan kalktıÄı tüketim toplumunda,
kiÅi tüketim mallarını satın almanın ve bunları sergilemenin
toplumsal bir ayrıcalık ve prestij getirdiÄine inanır.
İnsan bu süreçte bir yandan kendini toplumsal olarak
diÄerlerinden ayırt ettiÄine inanırken,
bir yandan da tüketim toplumuyla bütünleÅir.
Dolayısıyla tüketmek, birey iƧin bir zorunluluÄa dƶnüÅür.
İnsani iliÅkiler yerini maddelerle iliÅkiye bırakır.
Artık geƧerli ahlĆ¢k, tüketim etkinliÄinin ta kendisidir.”
[Jean Baudrillard, Tüketim Toplumu.]
4.5 G’ye geƧtiniz mi?
Bir baÅka deyiÅle, UlaÅtırma, Denizcilik ve HaberleÅme Bakanı Binali Yıldırım’ın, “iftiharla aƧıkladıÄı”, bir günde 4.5 G’ye geƧen 4.5 milyon yurttaÅtan[2] biri misiniz?
Dile kolay, bir günde 4.5 milyon kiÅi! Bu kadar da deÄil: Mobil İletiÅim AraƧları ve Bilgi Teknolojileri İŠAdamları DerneÄi (MOBİSAD) Yƶnetim Kurulu BaÅkanı Sinan EkÅi de “52 milyon mobil abonenin 4,5G uyumlu SIM karta geƧiÅ yaptıÄını”[3] sƶylüyor. Yani Türkiye’nin neredeyse bütünü bugün olmazsa yarın, 4,5 G’ye geƧmeye kararlı. 30-40 yıl ƶncesine dek, “Acele giden ecele gider”, “Acele iÅe Åeytan karıÅır”, “EriÅir menzile aheste giden, tiz-i reftar olanın payine damen dolanır” (YavaÅ giden hedefine ulaÅır, acele edenin ayaÄına eteÄi dolanır) atasƶzleri uyarınca aheste bir yaÅam sürdüren, kƶyleri telefon eriÅimine ta 1984’te kavuÅmuÅ[4] bir toplum iƧin ÅaÅırtıcı bir hız tutkusu!
Yakın zamana dek aÅk roman ve filmlerinin, pembe dizilerinin en ƶnemli teması iletiÅimsizlik yüzünden yanlıŠanla(Å)ma nedeniyle de bir türlü kavuÅamayan sevgililer olan bir toplum iƧin afallatıcı bir iletiÅim aÅkı!
Ama en Ƨok da, “tüketim toplumu”nun ruhunu yakalamıÅ, onu soÄurmuÅ olmanın gƶstergesi… “Bir lokma, bir hırka”dan bugünlere… GerƧekten de uzun bir yoldan geliyoruz.
Kimileri buna “kalkınma, geliÅme vb.” diyor. Ya da “ƧaÄdaÅ uygarlık/muasır medeniyet seviyesine eriÅmek”…
“Muasır medeniyet”in nasıl olması gerektiÄiniyse, 60 yıl kadar ƶnce ABD’li iktisatƧı Victor Lebow, Åƶyle betimliyordu:
“Devasa üretken ekonomimiz tüketimi yaÅam tarzımız kılmamızı, malların satın alınıp kullanılmasını bir ayine dƶnüÅtürmemizi, manevĆ® doyumumuzu, egomuzun tatminini tüketimde aramamızı talep ediyor. Sosyal statünün, toplumsal kabulün, saygınlıÄın ƶlçüsü artık tüketim ƶrüntülerinde yatıyor. Bugün yaÅamlarımızın anlam ve ƶnemi, tüketim terimleri ƧerƧevesinde ifadelendiriliyor. Birey üzerindeki, güvenli ve kabul edilmiÅ standartlara uyma konusundaki basınƧ ne denli fazlaysa, ƶzlemlerini ve bireyselliÄini giydikleri, kullandıÄı araƧ, yedikleri -evi, arabası, beslenme ƶrüntüleri, hobileri- ƧerƧevesinde ifade etme eÄilimi o denli yoÄundur. (…) Bu meta ve hizmetler tüketiciye ƶzel bir aciliyetle sunulmalıdır. Yalnızca ‘zorunlu’ bir tüketim seferberliÄi deÄil, aynı zamanda ‘pahalı’ tüketimi gereksiniyoruz. Åeylerin durmaksızın artan bir hızla tüketilmesi, yakılması, eskimesi, ikame edilmesi ve atılması gerekiyor. İnsanların artan karmaÅıklıkta yemesi, iƧmesi, giyinmesi, araba kullanması, yaÅaması dolayısıyla da her seferinde daha pahalı tüketmesi gerekiyor.”[5]
O andan sonra, ABD’den baÅlamak üzere hiƧbir Åey eskisi gibi olmayacaktı… Tüketme buyrultusu, tüketim toplumu imgesi hızla yayılan ve ƶnü alınamayan bir salgın hastalık gibi yeryüzünü kapladı. Her eve bir buzdolabı, ƧamaÅır makinası, TV, bulaÅık makinası, fırın, telefon, her aileye bir otomobil… Zamanla tüketim malları “personal/kiÅisel” sıfatı yüklendikƧe hem asgari tüketim birimi aileden bireye doÄru daralarak piyasayı genleÅtirecek, hem de kullanım süreleri hızla kısalacaktı: “KiÅisel” bilgisayarlar, cep telefonları, kiÅisel bakım ürünleri, her bireye bir otomobil, her odaya bir TV… Bir-iki yıl kullanılıp, hemen bir üst modeliyle ikame edilmek üzere uƧsuz bucaksızlaÅan ƧƶplüÄü boylayacak “ahir zaman oyuncakları”…
Max Weber’in “Protestan AhlĆ¢kı ve Kapitalizmin Ruhu”nda kapitalistin prototipi olarak betimlediÄi, Ƨok ƧalıÅan, kazandıÄını biriktirip iÅe yatıran, gƶsteriÅten uzak, tutumlu, sebatkĆ¢r “dünyevĆ® münzevĆ®”den, yaÅamın anlamını tüketmekte bulan, gereksinimlerini karÅılamak iƧin deÄil, “birey” olduÄunu kanıtlamak, iƧ sıkıntısını gidermek, yalnızlık duygusunu aÅabilmek, aÅk acısını unutmak, haz duyabilmek, iÅ arkadaÅıyla rekabet edebilmek, bir kimlik edinebilmek iƧin tüketen günümüz homo consummerus’una… GerƧekten de radikal bir kültürel dƶnüÅüm yaÅadı insanlık… Yoksa “baÅkalaÅım” (metamorfoz) mu desek?
Tantalos’u Yaratmak
İktisat kitapları bize tüketimin gereksinim karÅılayıcı bir etkinlik olduÄunu ƶÄretir. “İnsanın mutluluÄu iƧin…” diye ekler, burjuva ideologları. İnsanlar ihtiyaƧlarını giderdikƧe doyuma kavuÅacak, mutlu olacaklardır. Oysa günümüz “tüketim toplumları”nda, tüketim ile gereksinim ve giderek tüketim ile doyum/mutluluk arasında hemen hiƧ iliÅki kalmamıÅtır. Günümüz toplumlarında “tüketim sahnesi” A’dan Z’ye bireysel tüketicinin “haz”zına yƶnelik olarak düzenlenmiÅ olduÄu gƶz ƶnünde bulundurulduÄunda…
“Günümüz toplumları iƧin hafta sonu, geniÅ alıÅveriÅ merkezlerinde yiyecek, giyecek, kozmetik, mobilya, ƧamaÅır, kitap satın almak, sinemaya gitmek ve en sonunda da akÅam yemeÄini yiyerek eve dƶnmekten oluÅmaktadır. Bu yeni kapalı mekĆ¢nlar, tüketicilerin iƧeride rahatƧa gezinebilmeleri, vitrindeki ürünlere gƶz gezdirebilmeleri gibi bir dizi imkĆ¢nı da beraberinde getirmiÅlerdir. Bƶylece, rasyonel iƧerikli, satın alma davranıÅına, haz ve eÄlenceye dayalı boÅ zaman eylemi de ilĆ¢ve olunmuÅtur. Satın alma davranıÅı zorunluluk olmaktan uzaklaÅarak, haz saÄlayan, eÄlenceli bir deneyim Åekline bürünmüÅtür. Ćzellikle, günümüzdeki alıÅveriÅ merkezleri sunmuÅ oldukları ƧeÅitli hizmetler ve gƶsterilerle alıÅveriÅin bu yeni anlamına uygun ortamlar iƧermektedirler. Sƶz konusu kamusal mekĆ¢nlar ile aslında bireyler hem tüketmeye, hem de sosyalleÅmeye davet edilmiÅtir. Bu anlamda tüketmek moda ve gerekli bir pratik olarak da gƶrülmüÅtür.”[6]
Bƶylesi bir sahnede tüketici, tanrılar tarafından gırtlaÄına kadar suyun iƧinde oturup da susuzluÄunu gidermek iƧin eÄildiÄinde tüm suyun Ƨekilip yok olduÄunu gƶrmekle cezalandırılan Tantalos’u andırmaktadır. GırtlaÄına kadar mallara boÄulmuÅtur; herÅey elinin altındadır; cebinde parası yoksa gelecekteki iÅgücünü satarak, yani kredi kartıyla satın alabilecektir.
Ama bir türlü deliler gibi peÅinde koÅtuÄu doyumu, hazzı yakalayamaz. Ćünkü o Ƨok imrendiÄi oyuncaÄı alıp da evine gƶtürdüÄü an vitrindeki albenisini, ıÅıltısını yitirip sıradanlaÅtıÄını, ya da daha fenası, daha cazip, daha ıÅıltılı, daha sofistike bir üst modelin piyasaya sürüldüÄünü gƶrecektir… Tantalos-tüketici, ebedĆ® bir susuzluÄun mahkĆ»mudur.
AraÅtırmalar bu mülahazaları doÄruluyor: Tüketimin mutluluk getirmediÄini… GetirdiÄi “haz”zın son derece uƧucu/geƧici olduÄu… Britanya’da yürütülen bir araÅtırma; Britanyalıların yüzde 61’inin, gerƧekten ihtiyaƧ duydukları Åeyleri satın alamadıklarına inandıÄını gƶsteriyor. Gelir düzeyi 1950’den beri üçe katlanmıÅ, dünyanın en zengin ülkelerinden birinde… Ćstelik, aynı araÅtırma, en yüksek gelir diliminin de bu duygudan baÄıÅık olmadıÄını gƶstermekte: Yıllık geliri 50 000 pound’un (=200 000 TL) üzerinde olan dilimin yarıya yakını (yüzde 40) “yeterince tüketemediÄini” düÅünüyor![7] Yani ne kadar tüketirse tüketsin, homo consummerus yeterince tükettiÄine ikna olmuyor. Hap bir eksiklik duygusu iƧinde yaÅamaya yazgılı… Hatta tükettikƧe eksiltiyor kendini.
Ćünkü günümüz “tüketim toplumlarında “…mallar toplumsal, kültürel ve manevĆ® anlam ve imaları nedeniyle satın alınırlar. Ama genellikle toplumsal, kültürel ve manevĆ® gereksinimleri karÅılamazlar. KarÅıladıklarındaysa bu Ƨok kısa süreli olur: Anlamlar kısa sürede reklamlar tarafından eskilerden yenilere taÅınır. Ama yeni Åeyleri hemen alamazsın - belki de hiƧ alamazsın. SonuƧ düŠkırıklıÄı ve doyumsuzluktur. Daha 1920’lerde General Motors’dan Charles Kettering Åƶyle diyordu: ‘İktisadĆ® refahın anahtarı, doyumsuzluÄun ƶrgütlü yaratımıdır.’”[8]
Åu hĆ¢lde tüketim toplumlarında doyumsuzluk bireysel bir kusur, hastalık filan deÄil, tasarlanarak, bilerek ƶrgütlenmiÅ bir kolektif halet-i ruhiyedir: sistem insanların tüketmesi üzerine kuruludur. İnsanlar tüketmezse, kapitalist malını satamaz, kĆ¢r edemez, üretilen mallar daÄlar gibi yıÄılır, sistem krize girer… - Kimsenin aklına onları gereksinim duyan, ama alım gücünden yoksun yoksul yıÄınlara daÄıtmak gelmez: bu sisteme ihanet olacaktır.[9]
İnsanlar, doÄaldır ki yaÅayabilmek iƧin nesnelere gereksinim duyarlar: doÄada hazır buldukları Åeylerin pek azı dolayımsız bir biƧimde tüketilebilir durumdadır. Bu nedenle, üretimci emekleri aracılıÄıyla hammaddeyi kullanılabilir ve tüketilebilir Åeylere dƶnüÅtürürler: yiyecek, kap-kacak, barınak, el baltası, mızrak, tekerlek, koÅum takımı, deÄirmen, kaÄıt, giysi, bilgisayar… Ve ürettiklerini yaÅayabilmek, yani kendilerini (ve gelecek kuÅakları) yeniden üretebilmek iƧin tüketirler. Bir baÅka deyiÅle, tüketim, aynı zamanda bir yeniden üretimdir - buraya kadar yadırganacak bir Åey yok.
Aynı zamanda “tüketim toplumu” olan kapitalist toplumların ƧarpıklıÄı ya da akıldıÅılıÄı Åuradadır ki, kapitalizmde üretim, yaÅamak iƧin gerekli nesneleri üretme faaliyeti olmaktan ƧıkmıÅtır. Kapitalizmin temel ƶzelliÄi, -buhar, fosil yakıt, nükleer vb. enerji kaynaklarının devreye girmesi aracılıÄıyla, bu enerji kaynakları ile ƧalıÅtırılan makinelerin ise toplumda küçük bir azınlıÄın, kapitalist sınıfın elinde olmasıdır. “Ćretim araƧları”nın sahibi olan bu sınıfın varlıÄı, ƧalıÅtırdıÄı iÅƧilere ürettirdiÄi (artık ƶzgül bir kullanıcıya yƶnelik olarak deÄil, anonim bir piyasa iƧin üretildikleri iƧin “meta” olarak adlandırılan) malların satılmasıyla elde ettiÄi kĆ¢ra baÄlıdır.
O mallar satılmalıdır. Gerekirse onlara hiƧ gereksinim duymayan “müÅteri”lere… Bunun iƧin de “ihtiyaƧ” yaratılmalıdır; daha doÄrusu “ihtiyaƧ duymayan insanlar”, kapitalistin kendilerine sunduÄu mallara delicesine ihtiyaƧ duyan müÅterilere dƶnüÅtürülmelidir.
Amerika kıtasına gƶƧen Avrupalıların, yerlileri Bolivya’da iÅletmeye aƧtıkları bakır yataklarında ƧalıÅmaya ikna etmek iƧin onları kokaya alıÅtırdıkları, ardından da ücretlerini kokayla ƶdemeye baÅladıÄı aktarılmaktadır. Tıpkı topraklarını beyazlara “satmaya” deÄersiz incik boncuk, hastalık bulaÅtırılmıŠbattaniyeler ve “ateÅ suyu”yla ikna edilen Kuzey Amerika yerlileri gibi…
Amerika kıtasındaki “kurnaz” giriÅimcilerin torunları olan kapitalistler, o gün bugündür, insanları aslında hiƧ gereksinim duymadıkları nesnelere dair “ olmazsa yaÅayamam” hissini yaratacak binbir türlü desise geliÅtirmekteler. Bugün adına “pazarlama” denilen ve psikolojiyi, psikanalizi, sosyolojiyi, antropolojiyi, güzel sanatları, estetiÄi, iletiÅimi, gƶstergebilimi… hizmetine koÅan dev bir sektƶre dƶnüÅmüŠolan faaliyet alanının varlık nedeni budur.
“Psikanaliz” dedim; bu disiplinin daha ortaya ƧıktıÄı ilk günlerde, daha hastalarına hizmet vermeden, üstelik de bizzat kurucusunun yeÄeni tarafından insanlarda yapay gereksinimler yaratmayı hedefleyen pazarlama sektƶrünün hizmetine koÅulduÄunu ƶÄrenmek, ÅaÅırtıcı olacaktır. Evet, pazarlama, ya da propaganda mekanizmasının mucidi ve onu -“halkla iliÅkiler” adını vererek- ticaretin ve siyasetin eline veren kiÅi Sigmund Freud’un yeÄeni Edward Bernays’dan baÅkası deÄildir. Bernays’ın ilk “müÅterisi” ise, erkeklerin tütün pazarının bir süredir doyduÄundan ÅikĆ¢yet eden ve kadınlara ulaÅmak isteyen Amerikan Tütün Åirketi’dir. Åirket, Bernays’ın kapısını Ƨalarak bir yol bulmasını ister. Amcasının ƶÄretilerinden pazarlama teknikleri üreten Bernays bir Ƨƶzüm bulur: Bir grup mankeni New York’ta bir süfrajet yürüyüÅünde ƶrgütlerken, basına kadınların yürüyüŠsırasında “ƶzgürlük meÅaleleri” tutuÅturacaÄı haberini sızdırır. Kadınlar yürüyüŠsırasında, iÅaret üzerine basının ƶnünde hep birlikte Lucky Strike sigaralarını yakarlar. 1 Nisan 1928 tarihli New York Times’ın manÅeti Åƶyle Ƨıkacaktır: “Bir grup kız ‘ƶzgürlük’ jesti olarak sigara tüttürdü.” Bir nesnenin bizatihi kendisi iƧin -bir ihtiyaƧ giderici olarak deÄil- bir “simge” (“ƶzgürlük”) olarak tüketilebileceÄine/tüketilmesi gerektiÄine dair ilk ders!
Ama Bernays, propagandanın yalnızca ticarete deÄil, siyasete de hizmet etmesi gerektiÄinin bilincindedir. Amerikan üst sınıfının bir üyesi olarak, sınıf kardeÅleri gibi o da, “oy hakkı”nın (kadınlar dahil) tabana yayılmasının iƧerdiÄi risklerin bilincindedir ve bu “risk”i ƶnlemenin en emin yolunun propaganda olduÄunu bilmektedir. Sorun “demokrasiyi riskten arındırmak”tır, ve 1928’de yayınlanan Propaganda baÅlıklı kitabında Åƶyle demektedir: “Kitlelerin ƶrgütlü alıÅkanlık ve gƶrüÅlerinin bilinƧli ve akıllı manipülasyonu demokratik bir toplumda ƶnemli bir unsurdur. Toplumun bu gƶze gƶrünmeyen mekanizmasını manipüle edenler, ülkenin gerƧek yƶnetici iktidarını oluÅturan gƶrünmez hükümeti oluÅtururlar.”[10]
“Kitlelerin ƶrgütlü alıÅkanlık ve gƶrüÅlerinin bilinƧli ve akıllı manipülasyonu”… kapitalist sistemin, denetim altına alabildiÄi tüm iletiÅim araƧları aracılıÄıyla tarihi boyunca yapageldiÄi, budur… İnsanı, toplumu, kültürü dƶnüÅtürme faaliyeti…
Bir ihtiyaƧ karÅılayıcı faaliyet olarak tüketimin, insanın (ve toplumun) kendini yeniden üretebilmesi iƧin zorunlu olduÄunu belirtmiÅtim: insanlar, tarihleri boyunca ihtiyaƧlarını -onların kƶlesi olmadan- karÅılaya gelmiÅlerdir, oysa. Antropoloji disiplini bize Batı kapitalizminin Avrupa-dıÅı coÄrafyalara dümen kırdıÄı dƶnemlerde karÅılaÅtıÄı küçük ƶlƧekli -avcı-toplayıcı, hortikültüralist, Ƨoban, tarımcı- toplumlarda (onları yutup yok etmeden ƶnce) kaydettiÄi tüketim alıÅkanlıklarına dair bilgileri sunar…: ArmaÄan deÄiÅ-tokuÅu, karÅılıklılık, paylaÅım, üretim fazlasının tahrip edildiÄi, dolayısıyla toplum iƧinden birilerinin onları temellük edip kendilerini diÄerlerinden farklılaÅtırmalarına mahĆ¢l vermeyen potlach’lar, ziyafetler, üretim fazlasının tanrılara sunulması…
Ćretimin ihtiyaƧ-karÅılayıcı bir faaliyet olarak kavrandıÄı küçük ƶlƧekli toplumlarda, bu nedenledir ki “modern” toplumlarda bir kiÅinin -aslında hiƧ de gereksinmediÄi Åeyleri satın alabilmek uÄruna- ƶmrünü bir makinenin baÅında vida sıkıÅtırarak geƧirmesi bir “delilik” olarak gƶrülecektir. “İlkel” “refah toplumları”nda, “ƧalıÅma” süreleri hem “modern” sanayi toplumlarına gƶre daha kısadır; hem nüfusun gƶreli küçük bir kesimi tarafından gerƧekleÅtirilmektedir, hem de diÄer gündelik faaliyet biƧimlerinin iƧine “gƶmülü”dür. ĆrneÄin Kalahari Ƨƶlünün Ƨeperlerinde yaÅayan avcı-toplayıcı !Kung San’larda yetiÅkin ve engelsiz bir !Kung erkeÄi ya da kadını haftanın 2.5 günü avcılık ya da toplayıcılık yaparak, kendisinin ve baÄımlılarının (Ƨocuklar, yaÅlılar, engelliler…) gereksinimlerini karÅılayabilmektedir.[11]
Marshall Sahlins ise “ƶzgün refah toplumu” olarak tanımladıÄı avcı-toplayıcıların “bizden az ƧalıÅtıÄını, besin arayıÅının sürekli deÄil, aralıklı, bol dinlenmeli bir Ƨaba olduÄunu, günboyu uyuma sürelerinin diÄer bütün toplum tiplerinden fazla olduÄunu” kaydeder. “ĆalıÅma”, bir “bela”, bir “lanet” olarak algılanmamaktadır, hatta ƧoÄu yerli toplumun dilinde ƶzgül olarak “ƧalıÅma”ya iÅaret edecek bir kavram da yoktur: ƶrneÄin Avustralya aborijin gruplarından Yir-Yont’lar ƧalıÅma ile oyun arasında lingüistik bir ayırım yapmazlar![12]
Ćünkü onlar iƧin tüketim, yalnızca hayatta kalabilmek, ertesi güne ulaÅmak iƧin gereksindiklerine eriÅebilmektir. Fazlası, gereksiz bir yüktür yalnızca… Niye boÅuna yorsunlar ki kendilerini?
Bir !Kung San’ın, bir Yir-Yont’un yaÅamı sizlere sefilane gelebilir: 4.5 G’lerden, lap-top’lardan, otomobillerden, buzdolaplarından, ƧamaÅır-bulaÅık makinalarından, TV’den, McDonalds’dan, ne bileyim, spor ayakkabılardan, Louis Vuitton Ƨantalardan, Ray Ban güneÅ gƶzlüklerinden, YSL Ƨoraplardan, EstĆ©e Lauder parfümden yoksun bir yaÅam…
Ama en azından günümüz tüketim toplumlarının ƶdemek zorunda kaldıÄı Ƨevresel maliyetten baÄıÅık…
Tüketilen Yalnızca Mallar DeÄil, DoÄa!
Bilmem biliyor musunuz; son 30-35 yılda yeryüzünün doÄal kaynaklarının yüzde 30’u tükendi… Daha da kƶtüsü, bu kaynaklardan pek azı insanlar tarafından yenilenebilir nitelikte. DoÄal ormanların yalnızca yüzde 20’si varlıÄını sürdürebiliyor.
Bu kadar da deÄil: uzmanlar 1975 yılına kadar tüketilen kaynakların oranını yüzde 10 olarak hesaplıyorlar! Bir baÅka deyiÅle, tüm insanlık tarihi boyunca tükenen kaynakların üç katı, son otuz yıl iƧerisinde tüketilmiÅ. Bu tırmanıÅın devam etmesi durumunda ƶnümüzdeki 10 yıl iƧerisinde kaynakların yüzde 30 ila 40 kadarı daha tükenmiÅ olacak. Hepimizin ƶmür süresi iƧerisinde, yeryüzü kaynaklarının yüzde 80’inin tükendiÄine tanık olacaÄız![13]
Tropikal bƶlgelerde tatlı su canlıların son 50 yıldaki tükenme hızı yüzde 70’i bulmuÅken, 1970’ten günümüze tüm tropikal türlerin popülasyonunda yüzde 60’lık bir düÅüŠyaÅandıÄı bildiriliyor. Asya’da kaplan popülasyonu son 30 yılda yüzde 70 oranında azaldı. Batı Atlantik’te endemik mavi yüzgeƧli ton balıÄı türü, sınai balıkƧılık nedeniyle tükenmenin eÅiÄine geldi.
Dünya Yaban Hayat Vakfı (WWF)’nın “kritik bir biƧimde soyu tükenme tehlikesi altındaki türler” listesinde, ƧeÅitli goril, gergedan ve kaplan alt-türleri dĆ¢hil 17 hayvan türü yer alıyor. 33 tür “tehlike altında”, 16 tür “tehlike sınırında”, 10 tür ise “tehlike sınırına yakın” canlılar listesinde bulunuyor. Bir baÅka deyiÅle, 76 hayvan türü, Åu ya da bu biƧimde soyu tükenme tehdidiyle karÅı karÅıya: bu, ekolojik denge aƧısından ciddi bir tehdittir!
Dünya Yaban Hayat Vakfı (WWF) 2012 Raporu, yeryüzünde 2.7 milyar insanın, hĆ¢l-i hazırda, yılın bir bƶlümü susuzluk ƧektiÄini kaydediyor.[14]
Yine Dünya Yaban Hayat Vakfı, yeryüzündeki orman kaybının dakikada 48 futbol sahası geniÅliÄine ulaÅtıÄını bildiriyor. Amazon yaÄmur ormanlarının en az yüzde 17’si, son elli yılda, insan faaliyeti sonucu tükenmiÅ durumda.
Ve küresel ısınma: Bilim insanları son yüzyıl iƧerisinde iklimin 0.4 ila 0.8˚ C arasında ısındıÄını saptıyorlar. Bu iÅin bir yanı. Ama daha kƶtüsü var. İklim Paneli, 2100 yılına kadar ortalama küresel ısı artıÅının 1.4 ila 5.8˚C arasında olacaÄını tahmin ediyor. Bir baÅka deyiÅle, ƶnümüzdeki yaklaÅık yüz yıl iƧerisinde dünyanın ısısı, geƧmiÅ yüzyıldakinin 2 ila 6 katı kadar artacak![15] Yani Ƨok yakında bugünleri mumla arayacaÄız! Tabii hayatta kalmayı baÅarabilirsek…
SonuƧ olarak diyebiliriz ki, İnsan faaliyetinin “ekolojik ayak izi”; bir baÅka deyiÅle doÄal kaynaklar ve ekosistem üzerinde insan tüketimi sonucu oluÅan etki, ƶlçülen son tarih olan 2008’de yeryüzü toprak ve okyanuslarının kapasitesinin yüzde 50 üzerindeydi. Yani yeryüzünün, bir yılda tüketilen doÄal kaynakları yenilemesi iƧin gereken süre, 1.5 yıldı.[16] Bu aƧık giderek büyüyor.
Tüketimin EÅitsizliÄi
Oxfam’a gƶre 2016 yılında dünyanın en zengin yüzde 1’lik diliminin servetinin geriye kalan yüzde 99’a eÅitlendiÄi ve dünyanın en zengin 80 kiÅisinin toplam servetinin 2009-2016 arasında ikiye katlandıÄı[17] günümüz dünyasında, zenginlerle yoksulların “ekolojik ayak izleri”nin boyutlarının farklı olduÄu, artık en “ana-akım” araÅtırmaların dahi gündemlerinde yer alıyor. Bu hem zengin ve yoksul ülkeler iƧin, hem de aynı toplumun zengin ve yoksul katmanları aƧısından bƶyle. Yeryüzü kaynaklarının tüketilmesinden, zenginlere gƶre Ƨok daha az sorumlu olan yoksullar, bu tüketimden kaynaklanan tehlikelere (kıtlık, susuzluk, küresel ısınma, kirlenme, bozulan saÄlık koÅulları…) orantısız ƶlçüde maruz kalmaktalar. Somutlayacak olursak, dünya nüfusunun K. Amerika ve Batı Avrupa ülkelerinde yaÅayan yüzde 12’si dünyadaki ƶzel tüketim harcamalarının yüzde 60 kadarını gerƧekleÅtirirken, Güney Asya ve Sahra-altı Afrika’da yaÅayan üçte birlik nüfus, toplam tüketimin ancak yüzde 3.2’sini gerƧekleÅtirebiliyor!
Bƶylelikle, ƶrneÄin dünya nüfusunun yüzde 5’ini barındıran ABD, günümüzde dünya tüketiminin yüzde 30’unu gerƧekleÅtirmekte. Dünya fosil yakıt kaynaklarının dƶrtte biri, ABD tarafından tüketiliyor: kƶmürün yüzde 25’i, petrolün yüzde 26’sı ve doÄalgazın yüzde 27’si… 2003 yılında ABD’deki ƶzel otomobil sayısı, sürücü belgesi sayısından fazlaydı, yani sürücü baÅına birden fazla araƧ düÅüyordu ve motorlu taÅıtlar arasında, benzin tüketimi en yüksek olan lüks otomobiller birinci sıradaydı.
Yine ABD’de yetiÅkin nüfusun yüzde 65 kadarının obez olduÄu hesaplanmakta…
Yalnız ABD mi? Dünyada “tüketici sınıf” nüfusunun yarıya yakını geliÅmekte olan ülkelerde yaÅayan, 1.7 milyarı bulduÄu hesaplanıyor. Bunların tüketim standartları dünya nüfusunun geriye kalanının Ƨok üzerinde. “Tüketim toplumu” modeli ABD’den Kuzey Amerika, Avrupa ve Asya’ya yayıldıkƧa, bu bƶlgelerin “ekolojik ayak izi”de giderek büyüyor.
ĆrneÄin 2003 yılında Ćin’de her gün 11 000 arabanın trafiÄe ƧıktıÄı hesaplanmıÅtı: yılda 4 milyon yeni ƶzel otomobil demekti bu! Ćzel oto satıÅları 2003’ün ilk yarısında yüzde 80 artıŠkaydetmiÅti[18] - yalnızca Ćin’in caddelerinde dolaÅan ƶzel araƧların küresel ısınmaya katkısını varın siz düÅünün!
Ve lüks tüketim: Forbes dergisine gƶre 2014 yılında lüks arabalara 437 milyar dolar harcandı. Parfüm, giysi, mücevherat ve aksesuarlar iƧin harcanan miktar ise 278 milyar doları bulmuÅ. 187 milyar dolar lüks otellere, 48 milyar lüks lokantalara, 23 milyar dolar ƶzel jetlere, 22 milyar dolar lüks mobilyalara, 8 milyar ƶzel yatlara, 1 milyar dolar ise yat yolculuklarına harcanmıÅ.[19] Bir yıl iƧinde, dünya nüfusunun yüzde 1’lik kesiminin lüks tüketime harcadıÄı para miktarı, 1 trilyon doları geƧiyor! Bu arada, hatırlatayım: 2013 yılı dünya gayrısafi hasılasının tutarı, 75,59 trilyon dolardı!
Yeryüzünde günde 2 doların altında bir gelirle hayatta kalmaya Ƨabalayan 2.8 milyar insan iƧin ise, tüketim Ƨok uzak bir düÅten ibaret. İƧlerinden bir milyarı iƧme suyuna düzenli eriÅimden yoksun olarak sürdürüyor yaÅamını. İÅin korkunƧ yanı, bugün dünyanın ƧoÄunlukla yeni iÅletmeye aƧılan kaynaklarının bulunduÄu bƶlgelerde yaÅadıkları iƧin ülkelerindeki doÄalgaz rezervleri, ormanlar, maden yatakları, akarsular, denizler, yeraltı suları, dünyanın parababaları tarafından talan edilirken, hem aƧlıÄa, hem de bu iÅletmelerden kaynaklanan Ƨevresel risklere maruz kalanlar, onlar oluyor. Bir yandan da zengin ülkelerin kirlilik “ihraƧ ettiÄi” bƶlgelerde yaÅıyorlar (kirletici sanayiler, nükleer vd. atıkların ihracı…)[20] Daha somut bir deyiÅle, dünyanın en zengin yüzde 1’ine sermaye ediyorlar emeklerini ve yaÅamlarını.
Gelir eÅitsizlikleriyle Ƨevresel risklerin eÅitsizliÄinin ƧakıÅması, hem küresel, hem de “ulusal” bir olgu. ĆrneÄin ABD’de düÅük gelir düzeyli beyaz-olmayan nüfusun tehlikeli atıklardan kaynaklanan Ƨevresel risklere daha yoÄun bir biƧimde maruz kaldıkları, bilim insanlarının sürekli olarak dikkat Ƨektikleri bir durum. Ćstelik, yoksullukları nedeniyle saÄlık hizmetlerine eriÅimleri daha düÅük olduÄundan, Ƨevresel tehlikelerden kaynaklanan ƶlümler, ƧoÄu etnik azınlıklardan oluÅan yoksulları buluyor… Atıkların yoksulların yaÅadıkları “ucuz” bƶlgelerde depolanması; yoksulların ekmek parası iƧin Ƨevresel riskleri yüksek alanlarda ƧalıÅmayı kabul etmesi, ƧoÄu beyaz, orta-üst sınıf politika oluÅturucuların tercih ve kararları; ƶrgütsüzlük…
Aynı durum İngiltere ve Fransa iƧin de sƶz konusu. Yakın zaman ƶnce İngiltere’de gerƧekleÅtirilen bir araÅtırma, ƧoÄunlukla etnik azınlıkların yaÅadıÄı yoksul bƶlgelerde PM10 ve nitrojen diokside maruz kalma riskinin Ƨok daha yoÄun olduÄunu gƶzler ƶnüne sermiÅ. Fransa kentlerinin yoksul mahallelerinde hava kirliliÄi ƶlçümleri -kirletici sanayiler bu bƶlgelerde yer aldıÄı iƧin- daha yüksek Ƨıkmakta.[21]
Ćevresel yoksul düÅmanlıÄı ve ırkƧılıÄın ƶrnekleri…
Peki, Türkiye’de Durum Ne?
Türkiye’de neoliberal kapitalizmin en dizginsiz uygulamalarına tanık olan AKP iktidarı yıllarının aynı zamanda bir Ƨevre katliamına sahne olduÄunu kim inkĆ¢r edebilir ki?
BirkaƧ baÅlık hĆ¢linde irdeleyelim:
Akarsuların HES’leÅtirilmesi: AKP iktidarı, Anadolu’nun her ırmaÄını, her deresini, her Åelalesini borulara tıkıÅtırıp santrale dƶnüÅtürmeye yeminli gƶzüküyor. Bƶylelikle, ƶrneÄin,
• “Hidroelektrik santralı (HES) projelerinde Ƨevre ve sivil toplum ƶrgütlerinden gelen eleÅtirileri dikkate almayan hükümet, doÄal sit alanlarına inÅa edilecek HES’lerle ilgili “ilke kararı” yayımladı. Ancak karar, dereceleri yeniden belirlenme aÅamasında olan sit alanlarına yeni HES’lerin ƶnünü aƧtı. Yayımlanan ilke kararına gƶre, sadece doÄal sit alanlarında deÄil, koruma alanlarında da HES’ler inÅa edilebilecek.”[22]
• “Ege Denizi’ne akan Balıkesir ve Ćanakkale arasında sınırı oluÅturan Mıhlı Ćayı üzerine yapılması planlanan HES projesi yƶre halkının tepkisine neden oluyor. YurttaÅlar 23 Mart 2013 günü Mıhlı Ćayı Kƶprüsü’nde buluÅarak “Su hakkımız anayasal güvenceye alınmalıdır” dediler.
Homeros’un İlyada Destanı’nda sıkƧa sƶzü edilen, Åelaleleri, baÅdeÄirmeni ve antik kemer kƶprüsüyle eÅsiz gƶrsel peyzaj ve kültürel zenginlikleri barındıran Mıhlı Ćayı da HES tehdidi altında. Mıhlı Ćayı’na HES inÅa edildiÄinde dere iƧinde ve Ƨevresinde aÄaƧlar kesilecek, su tünellere sokulacaÄı iƧin havza susuz kalacak, havza boyunca biyolojik denge bozulacak, ekosistem Ƨƶkecek.”[23]
• “Ćevre ve Åehircilik BakanlıÄı, yargı kararlarına raÄmen Karadeniz’deki hidroelektrik santral (HES) projelerinde ısrarlı. DanıÅtay’ın hukuka aykırı olduÄu gerekƧesiyle üretim lisansı ve su kullanım anlaÅmasını iptal ettiÄi Rize’nin Ćayeli ilƧesi Senoz vadisindeki Kayalar HES projesine iliÅkin ĆED raporuna yeniden onay verildi.”[24]
• “Erzurum Oltu’yu Ƨƶle Ƨeviren HES gibi, 55 yeni proje iƧin acil kamulaÅtırma kararı verildi. Soma’dan Malatya’ya kadar yapılacak yeni HES projeleri, bulundukları yeri, üç yıl ƶnce yemyeÅil olan Oltu gibi kurutacak.”[25]
• “Rize’nin balı ile dünyaca ünlü Anzer Yaylası’na 3 HES projesi yapılması iƧin onay veren Ćevre ve Åehircilik BakanlıÄı, Åimdi de KoƧ Holding’e baÄlı Demir Export’un bƶlgedeki maden arama ƧalıÅmalarına izin verdi. Rize ValiliÄi de maden arama ƧalıÅmaları iƧin “ĆED gerekli deÄildir” kararı verdi. Anzer Yaylası 2010 yılında Trabzon Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bƶlge Kurulu tarafından 1. derece doÄal SİT alanı ilan edilmiÅti.”[26]
• “GümüÅhane, Trabzon, Rize, Artvin, Ordu, Bayburt ve Giresun’da 2 bin HES planlanıyor.”[27]
• “Adıyaman’ın Yaylakonak beldesinde yapılması planlanan HES projeleri ve Gƶmükan Barajı AlevĆ®lerin yaÅadıÄı 8 kƶyü gƶƧe zorluyor. Tarım ve hayvancılıkla geƧinen yaklaÅık 5 bin aile, Girlevik ve Ćatderesi sularının Gƶmükan Barajı’na akıtılması durumunda bƶlgede tarım ve hayvancılıÄın biteceÄini vurgulayarak, projeden vazgeƧilmesini istiyor. Kƶylüler, bƶlgenin yaban keƧileri ve geyiklerin koruma alanı olduÄuna da dikkat Ƨekiyor.”[28]
• “Diyarbakır’daki Dicle Vadisi iƧin yeni tehdit, vadiden geƧen Dicle Nehri’nin üzerinde kurulu bulunan baraj ve HES projeleri nedeniyle debisinin düÅmesi ve statüsünün de ‘dere’ olarak deÄiÅtirilmesi. Bu deÄiÅiklik ile nehrin kıyı kenar Ƨizgisine 50 metre mesafeye kadar yapı inÅa edilebilecek. Vadi daha ƶnce yapı rezerv alanı ilan edilmiÅ ve ardından tarım arazisi statüsünden ƧıkarılmıÅtı.”[29]
• AKP iktidarı boyunca dereler üzerinde 2000 kadar mikro-HES iƧin lisans verildiÄi bildiriliyor![30]
Ormanların tüketilmesi: Son yıllarda ormanların yok edilmesi, yasa ve yönetmeliklerle desteklenen taammüdî bir katliam hâlini aldı. Nasıl mı?
• “Ormanlarla ilgili yƶnetmeliklerin eski ve yeni hĆ¢li karÅılaÅtırıldıÄında, ormanların karÅı karÅıya kaldıÄı tehlike ortaya Ƨıkıyor. Orman Kanunu’nda son 10 yılda 10 deÄiÅiklik yapıldı. Her düzenleme ormanları biraz daha yapılaÅmaya aƧtı. Yeni deÄiÅikliklerin büyük bƶlümü de madencilik faaliyetlerin, ormanlık alanda yapılacak diÄer faaliyetlerin izinlerin ve kısıtlamaların düzenlendiÄi 16, 17 ve 18. maddelere iliÅkin. En son yapılan deÄiÅiklikle orman sahalarında definecilikten petrol aramaya, eÄitim ve saÄlık tesislerinden, yeraltı deposuna kadar her türlü ormancılık dıÅı faaliyetine izin verilebileceÄi belirtiliyor.”[31]
• “(BaÅbakan) ErdoÄan, Karadeniz kıyısında su havzasına yapılacak 3. havalimanı ve 3. BoÄaz Kƶprüsü iƧin yüzbinlerce aÄacın kesilip ormanların yok edilmesine karÅı Ƨıkanları “Gezi zekĆ¢lı” diye nitele”di.[32]
• “Ćevre ve ormanlara yƶnelik uygulamaları eleÅtiri konusu olan hükümet, tartıÅmalı iki deÄiÅiklik daha yaptı. Meclis’te “torba tasarıya” eklenen maddeye gƶre, ormanlar iƧerisine “idareler ve ziyaretƧiler” iƧin inÅa edilecek yapılarda imar planı Åartı aranmayacak.”[33]
• “İki Åirket metrekaresini 1 liraya aldıÄı ormanlık alana santral kuracak. İskenderun’un Azganlık beldesinde denize sıfır noktada ve ormanlık alana iki termik santral kurulacak. 800 dƶnümlük alan, DemirƧelik İhtisas Organize Sanayi Bƶlgesi’ olarak Tosyalı Holding ile AtakaÅ Grubu’na 2011’de tahsis edildi. Yatırımcılara ‘arsa yok’ diyen Hatay’daki yƶneticilerin, İskenderun OSB’nin ‘demirƧelik ihtisas’ ƶzelliÄi kaldırılarak iki firmaya termik santral izini verdiÄi ortaya Ƨıktı.
Azganlık beldesinde denize sıfır noktada ve ormanlık alandaki 800 dƶnümlük arazi 2011 yılının Temmuz ayında ‘DemirƧelik İhtisas Organize Sanayi Bƶlgesi’ olarak Tosyalı Holding ile AtakaÅ Grubu’na tahsis edildi. Ancak OSB’ye Åirketler tarafından 2 ayrı termik santral kurulacaÄı ortaya Ƨıktı.”[34]
• “Türkiye’nin oksijen depolarından ve doÄal güzelliklerinden birisi olan Kaz DaÄları da yok oluyor. Kaz DaÄı’ndaki gƶknar aÄaƧları kuruyor. Orman ve Su İÅleri BakanlıÄı da gƶknar aÄaƧlarının kurumaya baÅladıÄını doÄruladı. AÄaƧların Ćan ve Biga’daki termik santrallerden Ƨıkan gazlar nedeniyle kurudukları yorumu yapıldı.”[35]
• “Sakarya’da BıƧkıdere Ormanları hummalı bir ƧalıÅmayla adeta alttan üstten yok ediliyor. ‘DoÄa katliamı’ yapılıyor. Bir yanda su fabrikası iƧin aÄaƧlar kesilip yerin altına borular dƶÅeniyor, diÄer yanda inÅaa edilecek termal otel iƧin sıcak su aranıyor. Bununla da kalmıyor ormanın ayrı bir yerinde bakır madeni iƧin sondaj yapılıyor.”[36]
• “Sarıyer Uskumrukƶy’deki yaklaÅık 500 dƶnümlük orman arazisini imara aƧan tadilat planının iptali istemiyle aƧılan davada, mahkemeye sunulan bilirkiÅi raporundaki parafların sahte olduÄu ortaya Ƨıktı. Planın Åehircilik ilkelerine aykırı olmadıÄına karar veren İstanbul 2. İdare Mahkemesi ise davayı, bu rapora dayanarak reddetti. Ormanın yok olmaması iƧin Ƨabalayan avukat Bora Vidinli, mahkeme heyetini HSYK’ye ÅikĆ¢yet etti. Vidinli, ‘Arazide keÅif yapan üç bilirkiÅiden biri ƶlmüÅ. DiÄer iki bilirkiÅi ƶlenin yerine de parafladıkları raporu mahkemeye sunmuÅlar. Ancak mahkeme sahteciliÄi araÅtırmadı’ diyor.”[37]
• “Sakarya’nın Karasu ilƧesinde 5 kƶyü kapsayan, tarım ve orman alanlarının da iƧinde bulunduÄu 222 hektar büyüklüÄündeki arazi Nisan 2015’te Bakanlar Kurulu kararıyla Otomotiv İhtisas Endüstri Bƶlgesi ilan edildi.”[38]
• “Artvin Orman İÅletme MüdürlüÄü 77 bin metrekare alanı maden Åirketine tahsis etti.”[39]
Kıyıların yaÄmalanıÅı: YaÄmadan, kıyılardan geriye kalanlar da nasibini bolca alıyor… Türkiye’nin kıyıları bir yandan dizginsiz bir yapılaÅmanın/betonlaÅmanın, bir yandan da kirliliÄin hedefi.
• “Antalya Belediyesi, dantel kıyıları, akvaryum gibi koylarıyla ünlü dinlence merkezi KaÅ’ta, SİT alanındaki imar planlarını deÄiÅtirdi. Plan deÄiÅikliÄiyle CumhurbaÅkanı Recep Tayyip ErdoÄan’a yakınlıÄı ile bilinen iÅadamı Cihan Kamer’in adına kayıtlı olduÄu ƶne sürülen parseller yapılaÅmaya aƧılıyor...”[40]
• “İstanbul’un son doÄal plajı Atakƶy sahilinde yükselen inÅaatları tartıÅmalı hĆ¢le getirecek bir mahkeme kararı alındı. İstanbul 3. İdare Mahkemesi, TOKİ’nin 4 yıl ƶnce yaptıÄı ve Karadeniz Ćrme-Ćzyazıcı ikilisinin aldıÄı, iki parselin satıŠihalesini iptal etti. Sƶz konusu parsellerdeki inÅaatlar Åu anda bitme noktasına geldi.”[41]
• “Batı Karadeniz kıyı Åeridi ‘termik santral’ tehdidi altında. Karadeniz EreÄli’den Amasra’ya uzanan 78 kilometrelik kıyı bandına tam 13 termik santral geliyor.”[42]
Madencilik Eliyle DoÄanın Katli: YaÄmanın bir baÅka boyutunu maden Ƨıkartma adına daÄların delik deÅik edilmesi, yüzbinlerce aÄacın kesilmesi, tarım arazilerinin yok edilmesi, endemik türlerin tüketilmesi oluÅturuyor. Bƶylece ƶrneÄin,
• “Ćevre ve Åehircilik BakanlıÄı, maden atıklarının karada uygun ortam bulunmaması hĆ¢linde denize boÅaltılmasına vize vermeye hazırlanıyor. Maden Atıkları YƶnetmeliÄi TaslaÄına gƶre maden atıklarının Ƨevresel etkilerini en aza indirmek gerekƧesiyle denize boÅaltılmasına ‘detaylı izleme Åartıyla’ onay verilebilecek.”[43]
• “Konya-Karapınar ve Karaman- AkƧaÅehir havzasında 1 milyar 832 milyon ton linyit rezervini Ƨıkarmak iƧin 3 alana maden ruhsatı verildi. Bugüne dek termik santral iƧin resmi giriÅim olmadı ama halk diken üstünde. Uzmanlar ‘Termik santral kurulduÄunda kanser artacak, bƶlge asitle yıkanacak’ diyor.”[44]
Ve tabii:
• “Artvin’deki Kafkasƶr Yaylası’nda bulunan Cerattepe Bƶlgesi’nde bakır madeni aƧılması iƧin Åirket yetkililerinin, asker ve polis eÅliÄinde zırhlı araƧlarla bƶlgeye geliÅi Artvin halkını sokaÄa dƶktü.”[45]
Altına hücum: Ancak madencilik adına iÅlenen cinayetlerin en büyüÄü, altın Ƨıkarma alanında yaÅanıyor. “1 gram altın Ƨıkarmak iƧin 1 ton toprak ve yarım ton suyu siyanürlemek” gerektiÄi altın Ƨıkarma alanında![46]
• “Kütahya’nın Simav İlƧesi’nde 2011’in mayıs ayında Eti GümüŠAÅ’ye ait atık depolama havuzunun setlerindeki kısmi Ƨƶkmenin ardından Ćevre Mühendisleri Odası, civardan aldıÄı numunelerle, normalden yüzde 40 fazla siyanüre rastlandıÄını ortaya Ƨıkardı. Bunun üzerine Eti GümüÅ, ĆMO’ya 30 bin TL’lik tazminat davası aƧtı.”[47]
• “Kütahya’da yaÅanan felaketin üzerinden aylar geƧse de, tehlike devam ediyor. Ćstelik gerƧek anlamda ƶnlem de alınmıyor. Türkiye’de siyanürle maden Ƨıkarma iÅlemi Kütahya’yla sınırlı deÄil, 60 Åirketin ruhsatı bulunuyor.
İTĆ Metalurji ve Malzeme MühendisliÄi Bƶlümü ƶÄretim üyesi Prof. Dr. İsmail Duman, Türkiye’de Åu anda hepsi Ƨokuluslu olmak üzere yaklaÅık 60 Åirketin maden ruhsatına sahip olduÄunu sƶylüyor. 1200’ü arama, 160’ı ƶn iÅletme ve 300’ü iÅletme ruhsatlı. Artvin’den Kastamonu’ya kadar Karadeniz Bƶlgesi, Biga Yarımadası’nı da iƧine alan Kuzey Ege, Manisa, İzmir, UÅak, Kütahya, EskiÅehir, Konya, Erzincan, Tunceli, Mardin hedef yerler. Fiilen üretim yapılan madenlerse; İzmir-Bergama, UÅak-EÅme, İzmir-EfemƧukuru, Balıkesir-Havran ve Bergama-Kozak Yaylası. Erzincan-Ćƶpler, Ćanakkale-BayramiƧ ve EskiÅehir-Kaymaz’da…”[48]
• “Fatsa’da siyanürlü altın madeni iƧin hazırlanan ĆED Raporu nereden tutsanız elde kalıyor. Bal ve fındık üretiminin Åimdiden azaldıÄı kƶylerin; ElekƧi Deresi de Åirkete satıldı. 555 ton kimyasalın taÅınacaÄı yer ise belli deÄil…
Altıntepe Madencilik ƧalıÅmalarını 196 hektarlık bir alanda yürütüyor. Åimdiye kadar 1000 dƶnümlük bir orman arazisinde aÄaƧ kesimi yapıldı. Hazırlanan ĆED Raporunda ise bƶlgede ne kadar aÄaƧ kesileceÄine dair bir bilgi yok, ormana dĆ¢hil olan alanlar ise orman deÄil gibi gƶsterilmiÅ. Åirketin orman olmadıÄını iddia ettiÄi alanın 729 dƶnümü tarım alanı, 523 dƶnümü kestane ormanı ve 613 dƶnümünde de kayın/kestanelik var.” [49]
• “Erzincan İliƧ’te Rio Tinto ile Ćalık Grubunun altın madeni iÅletmesi ortaklıÄı hayatı yok ediyor. İlƧede artık kuÅlar ƶtmüyor, balık ƶlümleri yaÅanıyor ve hayvanlar 6 bacaklı ya da kalbi dıÅarıda doÄuyor. İlƧede yaÅayanlar madenin halk saÄlıÄını etkilediÄini de iddia ediyor.”[50]
• “Kaz DaÄları’nda altın arama ve iÅletme iƧin 16 firmaya ruhsat verildi, 36 noktada yarım milyar tona yakın siyanür kullanılacak…
2 milyon kiÅinin temiz su kaynaÄı Kaz DaÄları’nın derinliklerine sızacak siyanürsevici madencilik, neredeyse siyanürün doÄa dostu olduÄunu iddia ediyor.
Oysa Avrupa Parlamentosu Mayıs 2010’dan beri ‘madencilik faaliyetlerinde siyanürün yasaklanması’ gerektiÄi kararının bütün dünyada uygulanmasını tavsiye ediyor…
Ćanakkale Onsekiz Mart Ćniversitesi (ĆOMĆ) Ziraat Fakültesi ĆÄretim Ćyesi Kenan KaynaŒın hazırladıÄı raporda Kaz DaÄları’nda yapılan tarımsal üretim ve hayvancılıktan 7.5 milyar dolar deÄer elde edildiÄi ve 10 yıl iƧinde 75 milyar dolara ulaÅılacaÄını belirtiyor.
Altın iÅletmeleri faaliyete geƧince bƶlgede 2.5 milyar ton kayaƧ ve topraÄın siyanürle iÅleneceÄini, 10 milyonu zeytin aÄacı olmak üzere tüm tarımsal üretiminin etkileneceÄini, suların kirleneceÄini ekliyor.
Ve durumun bƶlgede tarımla uÄraÅan 750 bin kiÅinin yaÅam ve üretim alanı olduÄunu ƶnemle iÅaret ediyor.
Ama bu yıl iftiharla 25 ton altın ƧıkaracaÄını beyan eden maden sektƶrümüze Kaz DaÄları’na doÄru ‘Altına hücum’ startı verilmiÅ bulunuyor.
Hatta altın fiyatları tırmandıÄı iƧin 1 ton kayadan 1 gram altın Ƨıkaran iÅletme maliyeti Åimdi 1 ton kayadan 0.4 gram altın elde etmeyi bile karlı buluyor.”[51]
Bu listeyi ciltler boyu uzatıp canınızı daha fazla sıkmak mümkün… Ama ne hacet, son bir-iki yılda basında Ƨıkan haberlerden yapılmıŠbu küçük derleme dahi, yaÅamımızın kaynaklarının, topraÄın, havanın, suyun, yaÅam alanlarının rant ve kĆ¢r hırsı ƶnünde nasıl büyük bir hızla tükenmekte/tüketilmekte olduÄunu Ƨarpıcı bir biƧimde gƶsteriyor.
Bir Sistem Sorunu: Kapitalizm
Kendilerine, yani yaÅam kaynaklarımızı, üstelik yalnızca bizimkileri deÄil, kurdun-kuÅun, aÄacın-ƧiƧeÄin, bƶrtü bƶceÄin… velhasıl tüm canlıların yaÅama hakkını hoyratƧa ellerimizden alanlara soracak olursanız, “kalkınmak iƧin” derler. “UygarlıÄın nimetlerinden yararlanmak istemiyor musunuz?” Sonra da, Åık otellerin salonlarında düzenledikleri gƶstermelik sempozyumlarda, konferanslarda kermeslerde, davetlerde aleme talkını verirler: insanlar doÄaya karÅı sorumlu davranmasını ƶÄrenmeli. Yıkanırken suyu idareli kullanmalı, kaÄıtların iki yüzüne yazmalı, Ƨƶplerimizi geri dƶnüÅüm kutularına atmalıyız[52]… Bƶylelikle, “sürdürülebilir” bir yaÅam tarzı tutturmuÅ oluruz…
Evet, sistem, daha doÄrusu sistemin efendisi dev Åirketler, dünyanın 50 yılda yaÅanılmaz hĆ¢le getirilmesinden sıradan insanları, sizi, beni, tüketicileri, hatta ha babam Ƨocuk doÄuran yoksulları, yapay gübreyi, bƶcek ilaƧlarını bilinƧsizce kullanan kƶylüleri (sanki onlara kimyasalları, katil tohumları pazarlayan, geƧimlik tarımlarını mahveden, topraklarını kullanılmaz hĆ¢le getiren kendileri deÄilmiÅ gibi) sorumlu tutuyorlar.
İÅin gerƧeÄiyse, büyük bƶlümü Kuzey’de üretilen atıkların ancak yüzde 15’i geri kazanılabilecek nitelikte… Ćstelik, en iyi koÅullarda, tüketici atıklarının yalnızca binde 2’si yeniden kullanıma sokulabilir durumda. Ve tüketilerce üretilen her bir birim atıÄa karÅılık, Åirketler, 70 birim atık üretmekte… Bir baÅka deyiÅle, tüketicilerin tüketilmesinden doÄrudan sorumlu olduÄu doÄal kaynak oranı, sadece yüzde 1.4. Geri kalan ise, “üretim” sürecinde, Åirketler tarafından tüketiliyor: Ve salıverilen atıkların büyük bƶlümü, ne yazık ki toksik ve yeniden kullanıma elveriÅsiz… [53]
Onlar bu iÅten para kırıyorlar. Bizlere akıllı telefon, Ipad, hamburger, kırıÅık giderici krem, otomobil, tiÅƶrt, ayakkabı, silah, makyaj malzemesi, Åampuan, Ƨikolata, buzdolabı, diyet Cola, fırın, nükleer baÅlıklı füze, biber gazı, bilezik, Ƨorap, konut, tatil, heyecan, aÅk, hayal… pazarlayarak milyonlarca, milyarlarca dolar kazanıyorlar sırtımızdan. Servetleri geri kalan yüzde 99’umuza eÅitlenen yüzde 1 insanları… Yeryüzü hayatını, bios’u yok ettikleri umurlarında deÄil. “Benden sonra Tufan” dermiÅ kral XV. Louis… Yeryüzünün Åimdiki efendileri iƧin de ƶyle…
Geride kalanlar: yani hem tükettikleri, hem de tüketemedikleri iƧin tükenenler mi? YaÅamları, iƧ dünyaları, Ƨevreleri, insanlık onurları, saÄlıkları, mutlulukları ellerinden kayıp giden aƧlar ve doyumsuzlar? Yani bizler? Ćok mu Ƨaresiziz?
Tabii ki hayır! Bizler iƧin bir ƧıkıŠyolu var elbette… O “Tufan”ı bu dünyayı ellerimizden alanlar iƧin bir an ƶnce yaratmak. “BaÅka bir dünya mümkün”ü Ƨok geƧ olmadan, hemen Åimdi hayata geƧirmek…
Ve elbirliÄiyle kuracaÄımız o “baÅka” dünyada, kendimizi dƶnüÅtürmek: doÄayla, yaÅamla barıÅık, onun bir parƧası olduÄumuzun bilincinde, gƶzü tok, paylaÅımcı, dayanıÅmacı, kolektivist, ƶzgür, “ƶteki”yle empati kurmayı bilen, bilinƧli bireyler toplumuna dƶnüÅebilmek.
“EÄer insan Ƨok fazla ‘Åey’e gereksinim duyuyorsa, bu büyük bir yoksulluÄun gƶstergesidir,” diyen Erich Scheurmann’ın;[54]
“Sahip olduÄum eÅyalar, zamanla bana sahip oluyorlar,” diyen Jean-Paul Sartre’ın;
“Az Åeye sahip olanın kƶleliÄi de az olur, yaÅasın asil yoksulluÄum” diyen Friedrich Nietzsche’nin sƶzlerini;
Ve geƧmiÅi ve bugünüyle bizlere Ƨok Åey ƶÄreten sevgili JosĆ© Mujica’nın “Gereksiz ihtiyaƧlardan oluÅan koca bir daÄ yarattık. Bir Åeyler satın alıyoruz, sonra Ƨƶpe atıyoruz. Aslında boÅa harcadıÄımız Åey hayatlarımız. Bir Åey satın aldıÄımda ya da siz aldıÄınızda, ƶdemeyi parayla yapmıyoruz. Ćdemeyi yaÅamımızdan, para kazanmak iƧin harcadıÄımız zamanla yapıyoruz. Aradaki fark ise Åu: hayatı satın alamazsınız. Hayat geƧip gider... Ve hayatınızı boÅa harcayıp ƶzgürlüÄünüzü kaybetmek korkunƧ bir Åeydir,” uyarısını bir an olsun aklımızdan Ƨıkarmadan…
14 Nisan 2016 18:42:00, Ankara.
N O T L A R
[1] 26 Nisan 2016 tarihinde Bursa BAKUD’da yapılan konuÅma… Newroz, Mayıs 2016…
[2] “Bakan Yıldırım: 4.5G'ye Bir Günde 4.5 Milyon KiÅi GeƧti” http://www.iha.com.tr/haber-bakan-yildirim-45gye-bir-gunde-45-milyon-kisi-gecti-548476/.
[3] http://www.teknokulis.com/haberler/mobil/2016/04/03/45g-icin-kac-kisi-sim-kartini-degistirdi
[4] “Türkiye’de Telekomünikasyon TarihƧesi”, Elektrik MühendisliÄi, sayı 430, Nisan 2007, s. 66.
[5] Victor Lebow, “Price Competition in 1955”, Journal of Retailing, Bahar 1955. Aktaran: Timeline to the future, “Social-economic impacts”. http://www.timelinetothefuture.com/index.php/en/prepare/social-economic-impacts/over-consumption.
[6] Songül Demirel ve Ceren YeÄen, “Tüketim, Postmodernizm ve Kapitalizm Ćrgüsü”, ilef dergisi, 2015: 2(1) • bahar, s. 22. http://ilefdergisi.org/2015/2/1/
[8]Olli Tammilehto, “Sustainable Cultures - Cultures of Sustainability, Background Paper”, http://www.ymparistojakehitys.fi/susopapers/Background_Paper_8_Olli_Tammilehto.pdf.
[9] Dünya Yaban YaÅamı Vakfı (WWF)’na gƶre her yıl Ƨƶpe atılan besin miktarı, 1.3 milyar tondur ve bu miktar, dünyada aƧlık sınırı altındaki 800 milyon kiÅinin gereksiniminin dƶrt katıdır! (http://www.worldwildlife.org/initiatives/food)
[10] Olli Tammilehto, “Sustainable Cultures - Cultures of Sustainability, Background Paper”, http://www.ymparistojakehitys.fi/susopapers/Background_Paper_8_Olli_Tammilehto.pdf.
[11] R. Lee, (1968). “What Hunters Do for a Living, or How to Make Out on Scarce Resources”, R. LEE ve I. DeVORE (der.), Man the Hunter, Chicago: Adline, s. 37.
[13] Timeline to the future, “Social-economic impacts”. http://www.timelinetothefuture.com/index.php/en/prepare/social-economic-impacts/over-consumption
[14] Report: ‘Over-consumption’ threatening the earth, http://www.commondreams.org/news/2012/05/15/report-over-consumption-threatening-earth
[15] “Global Warming: News, Facts, Causes & Effects”, http://www.livescience.com/topics/global-warming/
[16] “Over consumption is killing off the world's most precious wildlife, from tigers to tuna”, http://www.telegraph.co.uk/news/earth/earthnews/9266628/Over-consumption-is-killing-off-the-worlds-most-precious-wildlife-from-tigers-to-tuna.html
[17] Dario Kenner, Inequality of overconsumption: The ecological footprint of the richest. Working paper, no 2015/2, Kasım 2015, s. 2.
[19] Dario Kenner, Inequality of overconsumption: The ecological footprint of the richest. Working paper, no 2015/2, Kasım 2015, s. 6.
[20] “AraÅtırmacılar Avrupa ülkelerinde tüketilen mal ve hizmetlere baÄlı karbon dioksit salınımının üçte birden fazlasının baÅka yerlerde gerƧekleÅtiÄini saptadı. İsviƧre ve bazı baÅka küçük ülkelerde ihraƧ edilen salınım miktarı ulusal sınırlar iƧerisinde salınan karbon dioksitten fazla. ‘Evinizde kullandıÄınız elektriÄin olasılıkla baÅka bir yerdeki kƶmürle iÅleyen bir fabrikada CO2 salınımına neden olduÄu gibi, Batı Avrupa’nın geliÅmiŠülkeleri, Japonya ve ABD’nin ithal ettiÄi ürünlerin, baÅta Ćin olmak üzere baÅka ülkelerde ƶnemli miktarlarda karbon dioksit salınımına yol aƧtıÄını saptadık,’ diyor uzmanlar.” Bƶylelikle, ƶrneÄin ABD’de toplam tüketim kaynaklı salınımların yüzde 11’ini (yaklaÅık kiÅi baÅına yılda 2.4 ton) ihraƧ ettiÄi hesaplanmakta! (“Wealthier countries ‘outsource’ their carbon emissions to developing nations, a new study finds”, Stanford Report, 8 Mart 2010, http://news.stanford.edu/news/2010/march/outsource-carbon-emissions-030910.html.
[21] Dario Kenner, Inequality of overconsumption: The ecological footprint of the richest. Working paper, no 2015/2, Kasım 2015, s. 7.
[22] Mustafa Ćakır-Ćzlem Güvemli, “YeÅili Sıfırlar”, Cumhuriyet, 13 AÄustos 2014, s.18.
[23] “Destanlara Konu Olan Ćaya HES”, Cumhuriyet, 22 Mart 2013, s.9.
[24] DerviÅ GenƧ, “Yargı Kararına RaÄmen Karadeniz’de HES İnadı Sürüyor”, Zaman, 10 Mayıs 2014, s.4.
[25] Adnan Keskin, “HES’e Gelince RüzgĆ¢r Gibi”, Taraf, 3 Haziran 2014, s.2.
[26] Ćmer Åan, “Anzer’i de Bitirecekler”, Cumhuriyet, 21 AÄustos 2015, s. 8.
[27] ĆiÄdem Toker, “Bir Ćlkenin Ćlümü”, Cumhuriyet, 7 Haziran 2014, s.10.
[28] Mehmet MenekÅe, “Ya Acından Ćl Ya GƶƧ”, Cumhuriyet, 12 AÄustos 2014, s.3.
[29] “Dicle Vadisi İƧin Yeni Tehdit”, Evrensel, 18 Åubat 2015, s.2.
[30] Yusuf Gürsucu, “AKP’nin 13 Yıllık Ekoloji Karnesi: DoÄaya İhanet Sermayeye Hizmet”, Gündem, 16 Mayıs 2015, s.16.
[31] Serkan Ocak, “Ormanlar Betona DƶnüÅür Yurdumda”, Radikal, 20 Nisan 2014, s.4-5.
[32] OÄuz Güven, “ErdoÄan da ‘Gezi ZekĆ¢lı’ Ćıktı”, Cumhuriyet, 13 Haziran 2014, s.8.
[33] Mustafa Ćakır, “AKP Torbaya Balta da Koydu”, Cumhuriyet, 10 Temmuz 2014, s.6.
[34] Akın Bodur, “Baldan Tatlı Rant”, Cumhuriyet, 7 Åubat 2013, s.18.
[35] Mustafa Ćakır, “Cennet Can ĆekiÅiyor”, Cumhuriyet, 8 Temmuz 2014, s.3.
[36] Burak CoÅan, “BıƧkıdere Ormanları’nın Altını Ćstüne Getiriyorlar”, Hürriyet, 2 Aralık 2014, s.9.
[37] Hilal Kƶse, “Ćlü BilirkiÅiyle Orman İmara AƧıldı”, Cumhuriyet, 16 Åubat 2015, s.6.
[38] Hazal Ocak, “10 Kƶtü 5 İyi Haber”, Cumhuriyet, 6 Ocak 2016, s.2.
[39] Bülent FalakaoÄlu, “BaÅbakan Cerattepe’de Pansuman YapmıÅ! (2)”, Evrensel, 1 Mart 2016, s.5.
[40] Serdar Kızık, “Ćare DireniÅ!..”, Cumhuriyet, 24 AÄustos 2015, s.18
[41] Ali DaÄlar, “Kıyıdır Satılamaz”, Hürriyet, 31 AÄustos 2014… http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/27111034.asp
[42] Zonguldak’tan Bartın’a ‘78 kilometrelik kıyı bandına tam 13 termik santral’ geliyor!
[43] ErdinƧ Ćelikkan, “Maden Atıklarının Denize BoÅaltılmasına Vize”, Hürriyet, 23 AÄustos 2014, s.5.
[44] Ćzlem Güvemli, “Karaman Asitle Yıkanacak”, Cumhuriyet, 27 Aralık 2014, s.15.
[45] “Cerattepe Nƶbetine ‘Gazlı’ Müdahale”, Milliyet, 17 Åubat 2016, s.15.
[46] Nihal KemaloÄlu, “Altını Yerine Koyarsınız, Ya Toprak ve Suyu?”, AkÅam, 1 Eylül 2011, s.10.
[47] Doruk Ćakar, “YaÅamın Kendisi Zaten Risk”, AkÅam, 1 Temmuz 2011, s.11.
[48] “Altın madenciliÄi ve üretimi ile Ƨevre iliÅkisini baÅka metallerinkiyle karÅılaÅtırmak konuyu anlatan en kestirme yol. 1 gram demir üretirken 2-2.5 gram toprak kazılır; 1 gram bakır iƧinse 100-200 gram. 1 gram altın iƧin kaldırılacak topraksa 1-5 ton. 1 gram altını elde ettiÄinizde geriye ne mi kalır? YaklaÅık 3.5 ton siyanürlü Ƨamur! Dünyada her yıl 22.000-30.000 ton siyanür altın madenciliÄi nedeniyle atmosfere taÅınıyor. Siyanürün aƧık havada gün ıÅıÄında Ƨabucak parƧalandıÄı ve etkisini kaybettiÄi ƧarpıtılmıŠbir bilgi. Zira siyanürün atmosferdeki yarılanma ƶmrü 276 gün. AƧıkta kullanım nedeniyle her gün yeni siyanür emisyonu yapıldıÄına gƶre atmosferde sürekli birikim yapan siyanür radikalleri yaÄmur, kar, kıraÄı ve Åebnem ile yeryüzüne geri dƶndüÄünde kilometrekarelerce toprakta baÅta arsen olmak üzere pek Ƨok elementi Ƨƶzünür hĆ¢le getirip yerüstü ve yeraltı sularında, bitki-hayvan-insan bünyesinde birikiyor. DoÄrudan siyanür kirliliÄinin baÅ sorumlusu ise kil yastıklarında veya jeotekstildeki Ƨatlak, yırtılma veya delinmeler. Siyanürlü Ƨƶzeltiyi veya Ƨamuru ileten hatlardaki boru patlakları da ƶnemli teknik arızalar. DiÄer kritik yerlerse yaÄmurlarla yıkanan aƧıkta depolanmıŠatık yıÄınları ve taÅma ya da sedde yarılması sonucu siyanürlü Ƨƶzelti ve Ƨamurların Ƨevreye yayılmasına neden olan atık barajları.” (Esra AƧıkgƶz, “Prof. İsmail Duman: İnsan, Altından DeÄerlidir!”, Cumhuriyet, No:1323, 31 Temmuz 2011, s.11.)
[49] SeƧil Türkan, “Dere Åirkete Satıldı, Kimyasal Atıklar Hesap Edilmedi!”, Birgün, 1 Aralık 2014, s.16.
[50] Kemal Ćzer, “Siyanür Etkilerini Gƶstermeye BaÅladı”, Evrensel, 22 Ekim 2013, s.2.
[51] “Altın İƧin Suları Zehirliyorlar”, Gündem, 2 Nisan 2013, s.16.
[52] “Ćevreye en duyarlı milyarder” sıfatını kimseye kaptırmayan ve bizleri sık sık “sorumlu davranmaya” davet eden dünyanın en zengin insanı Bill Gates’in, fosil yakıt sektƶrüne 1 milyar dolar yatırdıÄını biliyor muydunuz? (Dario Kenner, Inequality of overconsumption: The ecological footprint of the richest. Working paper, no 2015/2, Kasım 2015, s. 5)
[53] Timeline to the future, “Social-economic impacts”. http://www.timelinetothefuture.com/index.php/en/prepare/social-economic-impacts/over-consumption
[54] Erich Scheurmann, GƶÄü Delen Adam, Ćev: Levent Tayla, Ayrıntı Yay., 1988, s.46.
Yorum Ekle