$type=slider$cate=5$meta=0$cate=4$show=home$rm=0

HÂL VE GİDİŞ(İMİZ)[1]   

“-Nereye gidiyorsun Hank -Greve katılacağım, öldürülen Siyah için yapılan gösteriye katılacağım. -Ama sen Siyah değilsin ki -Nereden bil...


“-Nereye gidiyorsun Hank -Greve katılacağım, öldürülen Siyah için yapılan gösteriye katılacağım. -Ama sen Siyah değilsin ki -Nereden biliyorsun?”[2]

 Cumhur Demir (CD): Anayasa hazırlıkları tıkanmış gibi gözüküyor. Sizce bu tıkanıklık dört partinin uzlaşmasıyla aşılabilir mi? Anayasa hazırlıklarının önünü açmak için ne yapmak gerekiyor?
Sibel Özbudun (SB): Öncelikle biz anayasa ile yani parlamentodaki mevcut partilerin ya da parlamentoda temsil edilmeyen partilerin bir araya gelerek bir anayasa yapması ile bu ülkede demokrasi tesis edilebilir mi? Önce bunu sormak lazım. Anayasa bir sonuçtur, bir başlangıç değildir. Yani, demokrasi anayasa ile gelmez; demokratik bir mücadele, yani ülkedeki güçlerin, özellikle de emekçilerin, ezilenlerin, dışlananların, ötekileştirenlerin mücadelesinin sonucu yeni bir anayasaya ihtiyaç hasıl olur ve anayasa değişir. Dolayısıyla Türkiye’de alışılageldiği üzere idarecilerin, yöneticilerin yeni bir anayasa gerekli, şu veya bu gerekçe ile yeni bir anayasa gerekiyor diye karar verip, anayasayı değiştirmelerinin değil, bu ülkede yaşam haklarını, özgürlükleri ve emek taleplerini ilerletmek isteyen ve bu uğurda mücadele eden emekçilerin, Kürtlerin, ve tüm ezilenlerin uğraşları sonucu yeni bir anayasa anlamlı olur. Bu nedenledir ki, ben bugün Türkiye’de yürürlükte olan anayasa tartışmalarının çok ciddiye alınması gerektiği kanısında değilim. Bu tartışmaları Adalet ve Kalkınma Partisi’nin, yani iktidar partisinin kendi gündemini dayatmanın bir yolu olarak kullandığı kanaatindeyim. Bir başka deyişle, AKP’nin başkanlık sistemi ve yargıyı tek çatı altında toplama, bir başka deyişle yargıyı yürütmenin denetimi altına alma özlemlerini hayata geçirme çabalarının bir ürünü olarak… Dolayısıyla bugünkü sürecin çok anlamlı olduğunu düşünmüyorum. Bu nedenle de tıkanmış olması da çok belirleyici gelmiyor bana. CD: Anayasanın kendisi toplumu bölüyor mu sizce? SÖ: Tabi her anayasa böler. Çünkü nihayetinde toplumlar sınıflı ve farklı çıkar grupların mevcut olduğu kendiliklerdir. Dolayısıyla birilerinin anayasası, diğerlerinin ceza yasası olmaktadır. Yani anayasalar ne kadar özgürlükçü ilan edilirse edilsin, toplumda birilerini baskılar. Örneğin yeni anayasaya ilişkin tasarılarda, özelleştirmelerin önü açılması öngörülüyor. Bu, toplumun büyük kesiminin yoksullaşması anlamına geliyor. Ya da şunu sorayım, siz son tartışmalarda, örneğin emekçilerin insanca bir gelir düzeyi ve tüm sosyal haklarını içeren “çalışma hakkı”ndan söz edildiğini duydunuz mu? Dolayısıyla galiba bizlere düşen, emekten ve özgürlükten yana güçlere düşen halkların anayasasını ve ezilenlerin anayasasını talep etmektir egemenlerin anayasasına karşı.
CD: Bir vatandaş olarak nasıl bir anayasa isterdiniz? SÖ: Ben daha çok, öncelikle ülkenin çok dilli, çok kültürlü yapısın kabul eden, bu ülkede konuşulan dillere; resmi dil statüsünü tanıyan ya da resmi dil statüsünü tümüyle ortadan kaldıran, emekçilerin ülke yönetimindeki haklarını genişleten, örneğin suyun, havanın temiz, yaşanılabilir bir çevrenin, yaşanılabilir koşulların insani bir üretim ve çalışarak ekmeğini kazanmanın yurttaşlık hakkı olduğunu kabul eden, kadınlar ve erkekler arasındaki eşitliği hayata geçirmeyi taahhüt eden, bunun için önlemleri ön gören, tarihi ve doğal varlıkları korumayı taahhüt altına alan vs…Yani Türkiye’deki ezilenlerin ve emekçilerin bütün taleplerinin dile getirdiği bir anayasa istiyorum. CD: Meclis’teki anayasa çalışmaları mart sonuna kadar ‘gittiği yere kadar gitmiş’ olacak. Ondan sonra AKP ‘kendi yoluna’ devam edeceğini ifade etti. ‘Kendi yolu’, tek başına gidilmesi mümkün olmayan bir yol. Şu anda öne çıkan müttefik BDP. Sizce böyle bir müttefiklik yapılabilir mi? Yapılabilirse bunun sonuçları hem AKP hem de BDP’ yi nasıl etkileyecek?
SÖ: Ben BDP’ nin kısmi çıkarlar uğruna AKP’ye yedeklenebileceğine düşünmüyorum. Buna ihtimal dahi vermiyorum, vermek istemiyorum. BDP’nin AKP’ye yedeklenebilmesi kabul edilebilir olduğunu düşünmüyorum açıkçası. Yani BDP’ nin kendi birkaç talebine, AKP’nin baş edebileceği ve onaylayabileceği birkaç talebi uğruna, AKP’nin başkanlık sistemine onay verebileceğine inanmıyorum. Hepimizi tehlikeye atacak böyle bir şeyi onaylamamalı diye düşünüyorum. Yani hepimizi giderek otoriterleşen ve otokratikleşen bir yönetime boyun eğme durumuna bırakacak bir yönetim anlayışına destek olacağına inanmıyorum. Dolayısıyla diliyorum ve umuyorum bu, AKP’nin hani; ‘aç tavuk kendini darı ambarında zanneder’ değişi uyarınca, AKP’nin kendi kendine gelin güvey olmasından ibarettir. Bence BDP böyle bir projeye ortak olamaz, olmamalı. Umudum budur. CD: Başbakan Erdoğan, 21 Aralık günü, ODTÜ Ankara kampüsüne Göktürk II uzay aracının fırlatılışını izlemeye geliyor. Bunun sonucunda savaş alanlarını andıran manzaralar yaşandı. Bu tabloya nasıl bir açıklama getirebilirsiniz? SÖ Emniyet güçlerinin çektiği yani polisin çektiği ve öğrencilerin kamuoyuna dağıttığı filmi çok dikkatli izledim. Aşağı yukarı üç bin civarında polis vardı, beş yüz kadar da öğrenci. Polisler öğrencilerin meşru protesto haklarını kullanmaya başlamalarından önce saldırıyı başlattılar; belli ki son derece hazırlıklı bir şekilde gelmişlerdi. İşte elbiseleriyle, panzerleriyle, tazyikli sularıyla, gaz bombalarıyla ve protestonun başlayacağını hissettikleri anda herhangi bir uyarıda bulunmadan saldırdılar ve ortalığı savaş alanına çevirdiler. Dolayısıyla ortada bir savaş görüntüsü söz konusuysa bunun müsebbibi öncelikle ve birinci olarak polislerdir. Başbakan böyle bir protestonun olacağını istihbar etmiş; kim diyor Başbakanın protesto edilmeyeceği, Başbakan peygamber midir, onu dokunulmaz kılan bir özelliği yok. Her başbakan bulunduğu konum icabı; eleştirilmeyi de, protesto edilmeyi de göze almalıdır. Çok basit örnekler verirsek; Kekkonen vardı 1970’li yıllarda, Finlandiya Devlet Başkanı. Bu başkan sarayından bisikletiyle çıkardı, sahil boyunca dizilmiş halk ona el sallardı. Pazara gider, filesini doldurup tekrar bisikletiyle sarayına geri dönerdi. Arkasında bırakın üç bin polisi, bir tane koruma dahi olmazdı. Şimdi gerçekten ileri demokrasi sistemini getirdiklerini iddia edenlerin, bu örnek üzerinde düşünmeleri gerekiyor. Benzer şeyler İsveç Devlet Başkanı Olof Palme için söylenebilir. Yani şimdi hem ileri demokrasi getirdik diye övüneceksiniz hem de ODTÜ’ye öğrencilerin arasına, Türkiye’nin seçkin bir üniversitesine gidiyorsunuz, öğrencilerin arasına gidiyorsunuz. Yani üç bin polisle gelmenizin esprisi nedir bunu açıklanmalı. Ha orda bir protesto olacak; ve mutlaka olacaktı, öğrenciler bağıracaklardı, çağıracaklardı veya iki tane yumurta atacaklardı, slogan atacaklardı, tepkilerini dile getirip dağılacaklardı. Bu işin bir savaş görüntüsü şeklini almasının sorumlusu tamamen Başbakan ve onun emniyet güçleri olmuştur diye düşünüyorum. CD: Yeni YÖK Tasarısı, üniversitelerin, sermayenin çıkarlarına doğrudan entegre olmasına hizmet edecek” deniyor. ODTÜ öğrencilerinin görüşü de bu doğrultudaydı. Bu konudaki görüşlerinizi öğrenebilir miyiz?
SÖ: Doğrudur ben yıllardır söylüyorum. Yazıp çiziyorum. 1980’den beridir kirli bir projeye dikkat etmek gerekiyor. YÖK, iki amaçla kurulmuştu. Bunlardan bir tanesi; üniversitelerin iktidarın zapt u raptı, yani kontrolü altına almak, ikincisi üniversite alanlarını neo-liberal piyasa ekonomisi ile bütünleştirmek. Bu yolda somut adımlar daha 1980’li yıllarda, YÖK kurulurken atıldı, biliyorsunuz. Kamu üniversitelerinin yanında vakıf üniversiteleri de kurulmuş ve bir rekabet ortamı yaratılmaya çalışılmıştır. Yani üniversitelerin özelleştirme girişimlerine açılması ilk olarak YÖK’ün kurucusu İhsan Doğramacı, YÖK’ün fikir babası olan İhsan Doğramacı ile gerçekleşmiştir. Arkasından 1996 yılında TÜSİAD eliyle bir üniversiteler reformu projesi hazırlanmıştır. Ve bugün AKP bürokratlarının ya da AKP’nin seçtiği YÖK Başkanı’ nın hayata geçirmeyi hedeflediği niyetler ilk olarak 1996 yılındaki TÜSİAD güdümlü yasa tasarısında, Kemal Gürüz tarafından hazırlanan taslakta dile getirilecektir. Yani bugün bir bakıma TÜSİAD’ ın başlattığı girişim MÜSİAD eliyle devam etmektedir ve üniversiteler tümüyle serbest piyasa alanına çekilmek, dönüştürmek ve serbest piyasanın aparatı hâline getirilmek istenmektedir. Yeni YÖK tasarısıyla olacak olan budur. CD: Sermaye bilim ilişkisini Türkiye özelinde düşündüğümüzde, iktidar bu ilişkiye nasıl bir yön vermek istiyor? SÖ: Bilimin demin de söylediğim gibi, sermayenin bir girdisine dönüştürülmek istendiği açıktır. Son dönemde sermayenin nitelik değiştirdiği en önemli bileşeninin bilgi olduğunu söyleniyor. Şimdi bilgi nasıl üretilir, şirketler ya kendi araştırma ve geliştirme kurumlarını kurar ya da hırsızlık yaparlar. Yani hazır bilgiyi çalarlar. Sanayi casusluğu ya da teknoloji casusluğu; birincisi yüksek maliyetlidir, ikincisi riskli bir girişimdir. Bir de üçüncü yol var: kamunun kurumları aracılığıyla yani kamusal araştırma kurumlarının faaliyetlerini kendilerine yönlendirebilirler, kendilerine çekebilirler. Yani kamu kaynaklarıyla kurulmuş araştırma kurumlarının araştırma faaliyetlerini temellük edebilirler. YÖK tasarısı ya da Türkiye’de üniversitelere yönelik politikaların esas amacı, esas yönelişi budur. Yani üniversiteleri şirketler adına faaliyet gösteren, şirketlerin arge kurumlarına dönüştürmektir. Bu kamunun sırtından, maliyeti kamunun sırtına yüklemek koşuluyla üniversitelerin çıktılarının özelleştirmesi anlamına gelmektedir. Üniversitelerin iki tane üretimi vardır; bir eğitim yani öğrenci yetiştirmek, ikincisi araştırmak yani bilim üretme. Şimdi koşullar böyle olunca yani yeni YÖK yasa tasarısında da görüldüğü üzere üniversiteler gelirleri açısından şirketlere, mütevelli heyetindeki bağışçılara bağımlı kılınırsa; üniversitelerin piyasanın istekleri dışında faaliyet göstermesi çok zor olacaktır. Bunun somut örneği; işte Kocaeli Üniversitesi’nde öğretim üyesi Onur Hamzaoğlu, Dilovası’nda yaptığı bir çalışmada; çocukların, bebeklerin dışkılarında yüksek miktarda kurşun bulunduğunu tespit etmiş. Arkasından Onur Hamzaoğlu’ na teşekkür edileceğine, sanayi kirlenmesinin önünü alacak tedbirlere yöneleceğine; üniversite yönetimi Onur Hamzaoğlu’ nu üniversitenin iznini almadan araştırmasının sonuçlarını kamuya açıklamasından dolayı suçlayıp, disiplin soruşturması başlattı. Şimdi bu bir örnektir ve bir tehdittir. Bütün bilim insanlarına yönelik bir tehdittir. Yani bundan böyle hiçbir bilim insanı bağımsız olarak kendi başına, örneğin GDO’ lu ürünlerin sağlığa zararlı olup olmadığı üzerine, ya da nükleer kirlenme üzerine, ya da nükleer santrallerin çevre açısından taşıyacağı riskler üzerine ya da işte taşeronluğun emek kesimi üzerindeki yıpratıcılığı üzerine bir araştırmaya ne kaynak bulabilecek, ne de bu işe girişmeye cesaret edebilecektir. Ya da gerçekleştirdiği anda hakkında soruşturma açılacak. Ya da çoğunlukla artık büyük bir kısım akademisyenin sözleşmeli statüye geçmesi öngörüldüğü için ertesi yıl sözleşmelerinin yenilenmemesi durumu ile karşı karşıya kalacaklardır. Bu ise bilimin olduğu gibi sermayeye endekslenmesini, sermayenin bir aracı hâline dönüşmesi anlamına gelecektir. Süreç bu yönde işlemektedir.
CD: Fransa’da üç Kürt kadının öldürülmesi; gerek siyasi yönden, gerek barışın önünde engel yönünde, gerekse kadın açısında değerlendirdiğimizde bize neyi anlatıyor?
SÖ: Öncelikle ilginç bir konudur. Ben Fransa’nın bu konuyu çözmüş olması gerektiğinin kanısındayım. Fransız polisinin Fransız istihbaratının bu konuyu çözmüş olması gerekiyor. Bunun neden yapıldığının, tetikçinin motifinin ve ilişkilerinin hâlâ Fransa tarafından açıklanmamış olması, ciddi bir soru işaretine neden olmaktadır. Aksine konuyu unutturmak ve üstünü kapatmak yolunda bir çaba sezinleniyor. Bu da bu işin içinde devletlerin de olabileceğini ve istihbaratlar arasında örtük bir anlaşma, bir uzlaşmanın olduğuna ilişkin bir kaygı uyandırıyor. Tabii korkunç bir şey… Elbette Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bu tip uygulamalarına alışığız. İlk defa görmüyoruz. Eğer TC tarafından gerçekleştirilmişse ki katilin, tutuklanan bir numaralı sanığın kimliği ve ilişkileri de böyle bir yönü işaret etmekte. Tam bir yandan barış görüşmelerini sürdürüyorum derken, bir yandan da böyle bir şeye girişmiş ise Türkiye Cumhuriyeti Devleti, o zaman hakikâten hani TC’ nin Kürtlere ‘barış’ öneresi üzerine daha fazla düşünmek gerekiyor, daha kuşkulu yaklaşmak gerekiyor. Bence çok ciddiye alınması gereken ve ne yazık ki galiba bu son sürecin etkisi altında biraz göz ardı edilen ve arka plana itilen bir konu oldu bu katliam.
CD: CHP milletvekili Birgül Ayman Güler’in: “Türk ulusu ve Kürt milleti eşit olarak görülmez,” sözlerini bilimsel bir açıklaması olduğunu ifade etti. Gerçekten bu sözlerin bir bilimsel açıklaması var mı?
SÖ: Güler’in son açıklamasını dikkatlice okudum. Şunu ifade etmeye çalıştığını söylüyor ya da ima ediyordu; milliyet ve ulus bir değildir, milliyet bir alt kimlik ya da kültürdür, ulus ise üst kimliktir. Bence bu da geçerli bir argüman değil. Bunun çok tartışmalı bir önerme olduğunu düşünüyorum. Bu bilimsel bir doğru değil. Ama millet ve ulusun yerine, Türk ve Kürt sözcüklerinin seçiminin bilinçli olduğu kanaatindeyim. Şimdi milliyet ve ulus kelimelerini Türk ve Kürt sözcükleriyle tamamladığımızda, doğrudan Kürt ile Türk’ün eşit olmadığına ilişkin bir algıya çağrı çıkartıyor, böyle bir mesaj veriyorsunuz, demektir. Nitekim Güler’in sözleri, kamuoyunda da doğrudan doğruya böyle algılanmıştır ve ben Güler’ in ağzından çıkan sözün nasıl algılanacağını düşünemeyecek kadar saf olabileceği kanaatinde değilim. Böyle bir önerme yakışık kalmaz. Böyle bir kullanım olmaz. Şöyle bir şey söyleseydi belki tartışılabilirdi; millet bir alt kimliktir, ulus bir üst kimliktir bunlar birbirleriyle eşitlenemez. Böyle bir ifade kullanılsaydı bu tartışılabilir, ırkçılık suçlamasına maruz kalmadan tartışmaya açılabilirdi. Ama hani sonuç olarak Türk, Kürt eşitlenemez biçiminde bir cümlenin kurulmuş olması son derece ırkçı bir tutumdur ve suçlanmayı hak edecek bir ifadedir.
CD: Çözüm, statükonun en çok korktuğu sözcük; Kürt meselesinin çözümü şimdiye kadar “Kürtlere özgürlük” ve ‘silahların bırakılması” gibi tanımlarla karşımıza çıktı. Oysa, çözüm yolculuğu, esas olarak, Kürtlere olduğu kadar, Türkiye’ye ve Türklere de bir maddi, manevi ve ruhsal değişim yolculuğudur. Bu yolculukta, yolun sonuna varılır mı? Bu nasıl olur?
SÖ: Yani şimdi aslında bakarsanız Kürt sorunu, artık gerçekten burada birkaç kelimeyle ifade edilmeyecek kadar geniş çaplı ve katmanlı bir hâl aldı. Kürt sorunu, artık bölgesel bir sorundur. Bu durumda sormak gerekmez mi; Birincisi; Suriye’de örneğin bütün güçler silahlanırken, ve Türk devleti muhaliflerin silahlandırılmasına aktif destek sağlarken, niye PKK’ den silahsızlanmasını istiyor, bunun rasyoneli nedir? Öncelikle bölgede büyük bir hızla giderek çapı genişleyen bir savaşın içine çekilmeye çalışılan bölgede, herkesin silahsızlandırılmasına Türkiye Cumhuriyeti Devleti hoşgörü ile bakar, işte bunların arasından bazılarını fiilen desteklerken, PKK’ nin silahsızlandırılması üzerinde durmakta. Ben burada bir çelişkinin olduğunun kanaatindeyim. Bu üzerinde durulması gereken bir çelişkidir. İkincisi; çözüm sözcüğü tabi kim tarafından ve kimin için kullanıldığı ve kimin yararına telaffuz edildiği dikkate alındığı zaman anlam ve önem kazanır. Şimdi AKP’nin çözümü ile Kürtlerin çözüm özlemleri birbirini tutmakta mıdır? Benim bu konuda çok ciddi şüphelerim var. AKP’nin bugün çözümden kast ettiği demin de ifade ettiğim gibi genel anlamıyla bir pasifikasyon. Yani Kürtlerin ya da PKK’ nin silahsızlandırılması ile sınırlı gözüküyor ve AKP bunu Ortadoğu’da kalkıştığı neo-Osmancılı serüvene yedekleme amacıyla yapıyor. Yani bir bakıma Kuzey Irak ya da Güney Kürdistan ve Suriye’deki Kürt oluşumlarını da himayesi alanına alarak, Türkiye’nin petrol ve doğal gaz açısından zengin bölgeyi nüfuz alanınıa dönüştürmek gibi bir projenin kokuları gelmeye başladı AKP’nin çözüm çabaları arasında. Şimdi bu anlamda bu, AKP için bir çözüm olabilir. Ama ben bunun yıllar ve yıllar boyu kimlikleri için, özgürlükleri için mücadele eden ve bu uğurda on binlerce can yitirmiş ve bir o kadarı da cezaevlerinde yatan, topraklarından sürülen, açlığa mahkûm edilen ve geldikleri bölgelerde insan muamelesi görmeyen Kürtler açısından bunun ne kadar çözüm olduğu konusunda iyi düşünülmesi gerektiği kanaatindeyim. Elbette çözüm büyülü bir sözcük, telaffuz edildiği zaman çok cazip geliyor insana; ama kimin için ve kimin yararına bir çözüm üzerine durulduğuna dikkat edilmesi gerekir.
CD: Halkların Demokratik Kongresi (HDK) heyetinin bir haftalık Karadeniz ziyaretini genel olarak nasıl değerlendiriyorsunuz? Ziyaretin yarıda kesilmesi bize Türkiye’nin barışa hazır olmadığını mı gösteriyor?
SÖ: Orada yaşananlar içkin bir faşizmi ortaya çıkartmaktadır. Üstelikte bu barış denilen sürecin ne kadar da mayınlı bir arazi olduğunu göstermiştir olup bitenler. Kürtler mücadelelerinde kendilerini suyun bu tarafında yani batı tarafında anlatma konusunda fazla gayret sarf etmedi. Kürtlerin mücadelesi ve emek mücadelesini birleştirme konusunda fazla gayret göstermedi. Bugün ödenen, bu eksikliğin bedelidir. Olanlar, iki halkın arasının hâlen açılmakta olduğunu gösteriyor. Bu da egemenlerin çok rahat manipüle edebileceği bir mesele hâline gelmekte. Tuzla Tersanesi’ nde aralarında Kürtlerinde olduğu, Kürtlerin ağırlıkta olduğu işçiler greve kalkıştığında, patron PKK’lılar şantiyeyi bastılar diye ortalığı velveleye veriyor, örneğin. Şu hâlde yapılması gereken emek ve kimlik mücadelelerini birbirinin içine örmek için sabırla ve uzun bir yol için çabaya girişmektir. Bu olmadığı zaman, bu yapılmadığı zaman Samsun’da olanlar, Sinop’ta olanlar her yerde olabilir ve her şehirde olabilir. Yani olaylar, evet, içkin bir faşizmi açığa çıkartmaktadır, ama bunun yanı sıra bizlerin emekten yana olanların ve Kürtlerin mücadelelerimizi çok daha köklü ve çok daha sabırlı bir şekilde birbirinin içine örmemiz gerektiğini göstermektedir diyorum. CD: Sevgili Hocam, sizin eklemek istediğiniz her yeni sorunun cevabını sevinerek bir katkı kabul edeceğim. Çalışmalarınızda kolaylıklar diliyorum. SÖ: Benim eklemek istediğim başka bir şey yok. Galiba bu kadar.
CD: Teşekkür ederim
SÖ: Rica ederim. Sizleri konuk etmek benim için bir mutluluktu… Ben teşekkür ediyorum…  

N O T L A R [1] “Doç. Dr. Sibel Özbudun ile Söyleşi”, Röportaj: Cumhur Demir, Sosyoloji Dergisi Özne, No:5, Mart 2013… [2] Charles Bukowski.

Yorum Ekle

BLOGGER

|/fa-clock-o/ Başlıklar$type=list-tab$c=5$date=1$au=0$page=1$sn=1

/fa-star-o/ Öne Cıkanlar$type=list-tab

/fa-comments/ Yorumlar$type=list-tab$com=0$c=5$src=recent-comments$pages=1

/fa-history/ Arşivden $type=list-tab$source=random-posts$author=0$c=5

/fa-users/ TAKIP ET

Ad

“HOŞGÖRÜDEN EŞİTLİĞE: TÜRKLERLE ERMENİLER ARASINDAKİ GÜÇ İLİŞKİLERİNİ BİR SİVİL HAKLAR MODELİ ARACILIĞIYLA DEĞİŞTİRMEK,1,“KOBANÊ’NİN ‘BİZ’İMLE NE ALÂKÂSI VAR?,1,“NEFRET SUÇLARI” VE “ZEHİRLİ KAN” ÜZERİNE,1,1 MAYIS 2015’DE İSTİKAMET(İMİZ) -2014’TE OLDUĞU GİBİ!- TAKSİM,1,1 MAYIS 2016 DERS(LER)İ,1,1 MAYIS’A GİDERKEN: AKP KADINLAR İÇİN NE YAPTI,1,1 mayis,14,100. YAŞINDA EKİM DEVRİMİ’NİN ANIMSATTIKLARI,1,100’E 1 KALA ERMENİ GERÇEĞİNİN TOPOĞRAFYASI,1,12 eylul,4,12 EYLÜL 2010 SONRASI,1,12 EYLÜL KİME KARŞIYDI?,1,12 EYLÜL YARGILANDI… MI?,1,12 EYLÜL’Ü YARGILAMAK...,1,1915- HRANT VE ADALET,1,1968’İN 50. YILINDA SARI YELEKLİLER,1,2013,1,2014,1,2014 İÇİN 2013’ÜN 1 MAYIS DERSLERİ,1,2015,1,2015 1 MAYIS’INDAN 2016’YA YİNE YENİDEN ISRARLA TAKSİM,1,2016,1,2018,1,2019: YERKÜREDE VE COĞRAFYAMIZDA İŞÇİ SINIFI(MIZ),1,23 NİSAN BİTTİ ‘KUTLU DOĞUM’ VERELİM,1,24 HAZİRAN SEÇİM(LER)İ VE TAVIR(IMIZ),1,7 HAZİRAN 2015 SEÇİMLERİ’NE DAİR -GEREKÇELİ- TAVRIMIZ,1,7 HAZİRAN’DAN 1 KASIM’A HDP NOTLARI,1,8 mart,3,A-UTOPYA’YA UNUTULMAZ BİR YOLCULUK,1,ABD EMPERYALİZMİ VE VENEZÜELLA 2019,1,AÇIK SÖZLÜ OLMAK İYİDİR (7 HAZİRAN SONRASINA DAİR DEĞERLENDİRME),1,ADALET: ANTROPOLOJİK BİR BAKIŞ,1,afis,1,AFRİN (VE SURİYE’N)İN ÖTESİDİR,1,AFRİN (VE SURİYE),1,AKADEMİNİN ÖZGÜRLÜĞÜ İÇİN,1,akademisyen,2,AKADEMİSYEN SORUMLULUĞU,1,AKLIMIZDA TAŞIYORUZ SİZLERİ,1,akp,36,AKP İKTİDARI VE GÜNDELİK HAYATIN İSLÂMİLEŞTİRİLMESİ,1,AKP İSLÂM FAŞİZM ve KADINLAR,1,akp.kriz,1,AKP’NİN ‘KÜLTÜR POLİTİKALARI’?,1,AKP’NİN “DERİN DEVLET”İ,1,AKP’NİN “KINDER KUCHE KIRCHE”Sİ,1,AKP’NİN “MUHAFAZAKÂR”LIĞI NEYE DENK DÜŞER,1,AKP’NİN “ORGANİK AYDINLARI” VE HAZİRAN KALKIŞMASI,1,AKP’NİN BAŞKAN”LIĞI,1,AKP’NİN EĞİTİM SİSTEMİ Mİ DEDİNİZ,1,AKP’NİN EĞİTİM SİSTEMİ: MİLLİYETÇİ MANEVİYATÇI VE PİYASACI,1,AKP’NİN EĞİTİM SİSTEMİYLE İMTİHANI,1,AKP’NİN KADINLARA KARŞI SAVAŞI: MADAM GİBİ ÖLMEK,1,AKP’NİN MUHAFAZAKÂRLIĞI İSLÂMCILIĞI NEOLİBERALİZMİ VE KADINLAR,1,aktuel,4,aktüel,2,ALEVÎLİK VE SINIF MÜCADELESİ: KÜLTÜR VE EKONOMİ POLİTİK,1,aleviler,1,amerika,1,ANADOLU’NUN “YA BASTA”SI,1,antropoloji,10,ANTROPOLOJİ: NASIL VE NİÇİN,1,arkeoloji,1,ARSIV,1,ATAERKİ” ÜZERİNE,1,ATAERKİL PAZARLIK BOZULDU,1,AVM’LER,1,AVRUPA BİRLİĞİ: ÇOKKÜLTÜRCÜLÜĞÜN “KRİZİ”,1,aydinlar,9,aydinlar devrimciler,27,AYŞE ÖĞRETMEN “DAVA”SININ ANIMSATTIĞI,1,Barış Bildirimi metni,1,baris,7,basin,3,BAŞKALDIRIDIR MİZAH YA DA HİÇ!,1,BE ZİMAN JÎYAN NA BE,1,BEJDAR’IN TUTSAK ALINAMAYAN ŞİİRLERİ,1,BEKLE BİZİ -YENİDEN- TAKSİM,1,BELLEKLE GELECEĞİN KARŞILAŞMASI,1,bilim,3,BİR “ELEŞTİRİ”YE KISA KENAR NOTLARI,1,BİR “İMKÂNSIZ AŞK” HİKÂYESİ: “AKADEMİ VE ÖZGÜRLÜK,1,BİR “PRAKSİS ANTROPOLOJİSİ” İÇİN,1,BİR AYDIN(LIK) HÂLİ FİKRET BAŞKAYA,1,BİR DAHA ASLA DİYEBİLMEK İÇİN: GÖZALTINDA KAYIPLAR,1,BİR İKTİDAR (YENİDEN-)ÜRETME ARACI OLARAK MOBBİNG[*],1,BİR İKTİDAR ARACI OLARAK KORKU,1,BİR KEZ DAHA “TERÖR” MÜ,1,BİR KİMLİK SİYASETİ OLARAK MİLLİYETÇİLİK VE IRKÇILIK,1,BİR MİLAT: REFERANDUM VE SONRASI,1,BİYOLOJİ KADER Mİ? ya da “FITRAT”A DAİR,1,BİZİM DELİLERİMİZ,1,BM DB VE IMF’NIN DILINDE KADIN YOKSULLUĞU,1,bölge,3,BU 12 EYLÜL REJİMİ… BURADAN ÇIKIŞ YOK,1,BU NE ŞİDDET BU CELÂL? (YA DA “GULYABANİ” KİM),1,BUGÜN ADNAN YÜCEL KONUŞACAĞIZ,1,CELLATLARIN DÖKTÜKLERİ KAN,1,cevre,12,CHARLIE HEBDO’YA SALDIRI TE’VİLLERİ VE TAVRIMIZ,1,chd,1,cinayetler,12,CUJUS REGIO EJUS RELIGIO,1,CUMHURBAŞKANLIĞI SİSTEMİ VEYA BU KADAR YETKİYİ BABANIZA VERİR MİYDİNİZ,1,Çile'nin Antropolojisi: Bir Anı Bir Gözlem ve Bir Tahlil Girişimi,1,ÇOCUKLAR ÖLMESİN DEMEK TERÖR SUÇU MU,1,ÇOCUKLARININ ETİYLE BESLENEN ÜLKE,1,ÇÖZÜMÜN SOSYO-EKONOMİK YANI,1,DAĞLAR ERİRSE – ZEVEBÂN,1,DAİMA YAŞAYACAKTIR İSMİYLE MÜSEMMA YAŞAR KEMAL,1,DARBE GİRİŞİMİ VE SONRASI,1,dava,13,davalar,1,DELİ DUMRUL’UN “KENTSEL DÖNÜŞÜM”Ü ya da YOLSUZLUK RANTIN İKİZ KARDEŞİDİR,1,DEMİRİN TUNCUNA İNSANIN...,1,demokrasi,1,DEMOKRATİKLEŞ-ME PAKETİ,1,dersim,2,devlet,12,DEVLETİN ERKEKLERİ YA DA KADINA ŞİDDET NASIL ÖNLENMEZ,1,DEVLETİN KÜRTAJI: ROBOSKÎ,1,DEVLETLÛLAR,1,devrim,8,DİĞERLERİ VE KENT HAKLARI…[*],1,dinler,7,DİNLER İSLÂM VE KADIN BEDENİ,1,dinleti,1,DİRENEN DAMAR[*] ÇÜRÜMEYEN,1,direnis,3,dunya,5,dünya,53,düsünce özgürlügü,2,EGEMENLERİN “PYRRHUS ZAFERİ”: F-TİPİ,1,egitim,12,EKİM DEVRİMİ SOSYALİZM KADINLARIN KURTULUŞU,1,ekoloji,10,ekonomi,7,elestiri,1,ELEŞTİRİ HAYATTIR; YAŞATIR,1,emek,15,emekciler,3,EMEKÇİLER İŞSİZLER YOKSULLAR NEREDE,1,emperyalizm,7,EMPERYALİZM- T. “C” VE AFRİN,1,enternasyonalizm,1,ENTERNASYONALİZM ÜZERİNE NOTLAR,1,ERCAN BİNAY’DAN (BAFRA T TİPİ) MEKTUP VAR: ABDULLAH KALAY’A ÖZGÜRLÜK,1,ermeniler,4,ESKİ(MEYEN)/ YENİ TÜRKİYE”DE BARIŞ (MI),1,etnoloji,2,EVET ÇIKSA DA “HAYIR”,1,EVLAT YOLDAŞ,1,fasizm,6,FAŞİZM VE KADINLAR,1,felsefe,1,feminist,1,FİDEL İÇİN SANCAĞI YARIYA İNDİRMEYİN DAHA DA YÜKSELTİN,1,FRIEDRICH ENGELS VE AİLENİN,1,genclik,2,GERÇEKTEN DE NEDİR TERÖR,1,GÖBEKLİTEPE BİZE NEYİ ANLATIYOR,1,güncel,3,gündem,11,GÜNDEM’E DÜNE VE BUGÜNE DAİR,1,HAFIZASINI YİTİRMEYEN “DERSİM’E AĞIT,1,hakkinda,1,HÂL ÜLKEYİ KUTUPLAŞTIRIYOR,1,HÂL VE GİDİŞ(İMİZ),1,HANGİMİZ ÖZGÜRÜZ Kİ,1,hareketler,1,Hasta Tutsak Abdullah Kalay 2. Heyet Raporuna Rağmen Tahliye Edilmiyor!‏‏,1,HAVADIR SUDUR ATEŞTİR YANİ HAYATTIR GRUP YORUM,1,HER GÜN DÖRT İŞÇİ BEŞ KADIN,1,HER KÖYDE BİR “KÖPEK” VARDIR,1,HİÇLEŞTİRİLME KAYGISINDAN ÖFKEYE SARI YELEKLİLER,1,HRANT,1,hrant dink,4,hrant dink'in katline 2015 perspektifinden bakmak,1,hukuk adalet,31,IŞILTILI VE “TEHLİKELİ” BİR KADIN: SUAT DERVİŞ,1,IŞİD VE İSLÂMCI “FEMİNİSTLER”,1,ibrahim kaypakkaya,1,İFADE ÖZGÜR(LÜĞÜ) MÜ,1,İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ VAZGEÇİLEMEZ ÖNCELİKLİ DEĞERDİR,1,iktidar,10,iletisim,2,inanc,7,insan haklari,1,isci-sendika,11,islam,14,islam.ortadogu,1,İSLÂMCI-MUHAFAZAKÂRIN ZİHİN HARİTASINDA BİR GEZİNTİ: “NASIL BİR KADIN(LIK),1,İSTANBUL SEÇİMİ - BİR DEĞERLENDİRME,1,isyan,15,İŞÇİ SINIFI 2017 1 MAYIS(’IMIZ) VE KATLİAMIN 40. YILINDA TAKSİM,1,İŞÇİ SINIFININ KADINLAŞMASI,1,İTİRAZ VE ELEŞTİRİ “HAZIROL”DA DURMAZ,1,İYİ Kİ YAŞADILAR İYİ Kİ YAZDILAR,1,KADIN(LAR) VE DEVRİM(LER),1,KADINLAR KAPİTALİZM FAŞİZM VE AKP,1,KADINLAR GERÇEKTEN DE “SINIFLAR-ÜSTÜ” MÜ,1,KADINLAR İÇİN OLABİLECEK EN KÖTÜ ALAŞIMIN ORTASINDAYIZ,1,KADINLARA KENTLERE GECELERE DAİR,1,KADINLARIN KURTULUŞU: MARKSİZM’SİZ OLUR MU,1,kadin,55,kadinlar,11,KALBİM(İZ) CİZRE’DEDİR,1,kapitalizm,19,KAPİTALİZM KÜLTÜR DİRENİŞ,1,KAPİTALİZMİN KENDİNİ İMHASI: NEOLİBERALİZM,1,kart,1,katlamlar,1,katliamlar,7,KELLE FIYATINA HÜRRIYET ESIRLIK BEDAVA,1,KENTİ (YOKSULLARINDAN) TEMİZLEMEK,1,KEŞFEDİLMEMİŞ GELECEĞİN BİÇİMLENMESİ İÇİNDİ SAMİR AMİN,1,kitap,35,KOBANÊ BİZİMDİR BİZ KOBANÊ’YİZ,1,KOLEKTİF BİR DEVLET CİNAYETİ: HRANT DİNK,1,komünizm,4,kriz,49,KRİZ SAVAŞ VE İŞÇİ SINIFI ÜZERİNE GÖRÜŞLER,1,KRİZDEN İNSAN MANZARALARI[*],1,KÜLTÜR “YERLİ VE MİLLİ” MİDİR?YA DA NEDİR,1,kültür sanat,29,KÜRESEL KÜLTÜR” MÜ,1,kürt sorunu,1,laiklik,1,LAİKLİK Mİ HANGİSİ,1,latin amerika,11,LATİN AMERİKA: SAĞIN GERİ DÖNÜŞÜ - 1/ BREZİLYA ÖRNEĞİ,1,LATİN AMERİKA: SAĞIN GERİ DÖNÜŞÜ-2/ PARAGUAY: “TEKNİK DARBE,1,LATİN AMERİKA’DA BARIŞ SÜREÇLERİ,1,LATİN AMERİKA’DAN “BARIŞ SÜREÇLERİ”: EL SALVADOR ÖRNEĞİ,1,LATİN AMERİKA’NIN DESAPARECIDO’LARI,1,leninizm,2,LÜZUM” ÜZERE: BİR KEZ DAHA İSTANBUL SEÇİMİ,1,MAĞLUP MU DENİR ŞİMDİ ONLARA?,1,MARKSİST-LENİNİST ROMAN YAZARI : VEDAT TÜRKALİ,1,marksizm,5,MARKSİZM + V. İ. LENİN = EKİM DEVRİMİ (NOTLARI),1,MARKSİZM AİLE AŞK CİNSELLİK ÜZERİNE SÖYLEŞİ,1,MARKSİZM VE KADIN ÜZERİNE,1,Marksizm ve Kadın: Emek Aşk Aile,3,MARKSİZM VE KADINLARIN KURTULUŞU,1,MARX’IN DÜŞÜNCE DÜNYASINA BİR SEYAHAT: ETNOLOJİ DEFTERLERİ,1,MARX’TAN ÖĞRENEN BİR ÇUKUROVALI: OKTAY ETİMAN,1,MASKELİ FAŞİZM: “POPÜLİST AŞIRI SAĞ,1,medya,1,MEVTAYI İYİ BİLMEZDİK,1,milliyetci,2,mizah,2,MURAT’IN DÜŞÜ LAMBORGHİNİLER VE DÜNYAYI DEĞİŞTİREBİLMEK,1,mücadele,12,MÜCADELE BOYU BİR YAŞAM: SCHAFIK JORGE HANDAL,1,MÜCADELEYE DEVAM”[1] “BU DAHA BAŞLANGIÇ,1,NE OLDU O “İMTİYAZSIZ SINIFSIZ KAYNAŞMIŞ KİTLE”YE,1,NEO-FAŞİZM(LER) “FEMİNİST” Mİ,1,NEO-LİBERAL TÜRKİYE’DE MUHAFAZAKÂRLAŞMA/ DÜŞKÜNLEŞME DİYALEKTİĞİ,1,NEO-LİBERAL TÜRKİYE’NİN “EN ALTTAKİLER”İ: İŞÇİ SINIFI KÜRTLEŞİRKEN,1,neoliberal,11,newroz,1,NİCE ONYILLARA ‘YENİKAPI’LI YOLDAŞLAR,1,O GÜN BU ÜLKEDE. O GÜN O ALANDA,1,OĞLUM(UZ) ÖLÜMSÜZDÜR,1,ohal,4,OKTAY AĞABEY(İMİZ,1,ONLAR ÇALIP ÇIRPTIKÇA BİZ YOKSULLAŞIYORUZ,1,ORÇUN,1,ortadogu,8,ORTADOĞU’DA BİR KARABASAN: IŞİD,1,OSMANLI’YI “İHYA” ETMEK: AKP’NİN TÖRENLERİ,1,OTUZÜÇ KOR DÜŞTÜ YÜREĞİMİZE…,1,ÖFKELENİNCE ÇOK GÜZEL OLUYORSUN TÜRKİYE,1,ÖFORİNİN ORTASINDA,1,ÖĞRETTİKLERİ HATIRLATTIKLARIYLA GREİF DİRENİŞİ,1,ÖLÜMSÜZ ABİ(MİZ) OKTAY ETİMAN,1,ÖRGÜTLÜ MÜCADELE ETİĞİ VE SOSYALİST DEMOKRAS,1,öteki,26,ÖZEL MÜLKİYETİN DEVLETİN KÖKENİ ÜZERİNE,1,ÖZERKLİKÇİ ANAYASA SONRASINDA BOLİVYA DERSLERİ,1,ÖZGECAN’IN KATLİNİN AKP’YLE NE İLGİSİ VAR,1,özgeçmis,1,özgürlük,2,panel,3,PARANOYA VE MEGALOMANİNİN (“YENİ”) REJİMİ,1,PARİS KATLİAMI “BARIŞ SÜRECİ” VE HESAPLAŞMA,1,politika,11,POPÜLER KÜLTÜRE ELEŞTİREL BAKIŞLAR - KISA BİR TARİHÇE,1,postmodernizm,1,protesto,2,RECEP’İN TÜRKÜ(/ŞİİR)LERİ,1,referandum,3,rejim,1,roboski,1,ROBOSKİ’NİN KANAYAN KARANFİLİ,1,röportaj,12,SAHİ “VESAYET (REJİMİ)” KALKTI MI,1,SAHİCİ OLMAK,1,savas,3,savas-baris,1,SAVAŞ ŞIDDET ÜZERINE EKONOMI-POLITIK VE ANTROPOLOJIK NOTLAR,1,SAYGI VE HAYRANLIKLA ÇHD GENEL KURULU’NA,1,secim,17,secimler,4,seçim,5,SEÇİMLERİN SONRASINDA,1,seminer,1,sempozyum,1,SEN ÇÜRÜMENİN RESMİNİ ÇİZEBİLİR MİSİN ABİDİN?YA DA MEMLEKETTEN EĞİTİM MANZARALARI,1,SEN MİSİN “BARIŞ” DİYEN,1,sibel özbudun,1,sinifsal bakis,9,SİVAS KATLİAMI O GÜN ORADA BİTMEDİ,1,siyonizm,2,SİYONİZM ANTİ-SEMİTİZM VE BİR “MUGALATA” ÜZERİNE,1,SOMA “SON” OLSUN; AMA DEĞİL,1,sosyal bilimler,4,SOSYAL BİLİMLER: BİR ŞEY YAPMALI,1,sosyalizm,10,SOYKIRIM ÜZERİNE RESMÎ SÖYLEMLER ya da T.C. SOYKIRIMI NEDEN TANIMALIDIR,1,SOYKIRIMA TANIKLIK(LAR),1,soykirim,2,söylesi,1,söyleşi,2,SÖYLEŞİ: OKURYAZARLIK ÜZERİNE,1,suriye,2,SURUÇ’UN İŞARET ETTİĞİ,1,SUSMA SUSTUKÇA SIRA SANA MUTLAKA GELECEK,1,SUSMA! SUSTUKÇA SIRA SANA GELECEK,1,SUYUN DELİ DUMRULLARI: ÖZELLEŞTİRMELER,1,SÜREKLİLEŞTİRİLEN OHAL VE,1,ŞİDDET Mİ MEŞRUİYET YİTİMİ Mİ,1,ŞİDDET NEDEN KAPİTALİZMİN “OLMAZSA OLMAZI”DIR,1,taksim,3,tanitim,11,TANTALOS’U YARATMAK,1,tarih,14,tck,2,tck301,1,temel demirer,17,tercüme,2,terör,1,TIMEO HOMINEM UNIUS LIBRI/ TEK KİTAPLI İNSANDAN KORKARIM,1,TOTALİTARYANİZMİ SOKAKTA ALT EDEBİLMEK,1,TOTALİTERLEŞMEYE İHVAN’LAŞMAYA KARŞI,1,TÖREN ULUS-DEVLET İKTİDAR[*],1,Turkey a Beauty When Angry,1,tüketim,1,Türk Akademiası: Gerçekten kadınlar için Bir Cennet mi,1,TÜRK HALKI BARIŞÇI MI,1,TÜRK(İYE) İSLÂMI’NDA KADIN OLMAK,1,türkiye,77,ULAŞ ULAŞ’TIR,1,UNUTMAYACAĞIZ UNUTTURMAYACAĞIZ: ŞAHİT OL ANKARA GARI,1,UNUTULMAMASI GEREKENLER,1,üniversite,6,ÜNİVERSİTEYİ ÖLDÜRMENİN SEKİZ YOLU (YA DA ÜNİVERSİTE PİYASAYA NASIL ENTEGRE OLUR,1,VAHŞETİN ALTERNATİFİ VAR ELBETTE,1,VAR OLANDAN KOPMAK İÇİN YEREL SEÇİM VE SORU(N)LARI,1,VENEZÜELLA VE EMPERYALİZM KONUSU,1,VESAYET REJİMİ” ÖLDÜ YAŞASIN “İLERİ DEMOKRASİ,1,video,24,VURUN “ÖTEKİ”NE,1,YA SEV YA TERKET: BİR BİAT ARACI OLARAK MOBBİNG,1,YA SOSYALİZM YA BARBARLIK,1,YANIT: OLAN VE GELEN[*],1,YARGI BAĞIMSIZLIĞI” MI DEDİNİZ,1,yasam,17,YENİ TOPLUMSAL HAREKETLER NE KADAR “YENİ”,1,yeni yil,2,YENİ YÖK YASA TASLAĞI ÜZERİNE: PİYASA ÜNİVERSİTEYİ YUTARKEN,1,YENİDEN HAYKIRABİLMEK: “YERİMİZ MUTFAK DEĞİL DÜNYA,1,YERELİ BİRLİKTE YÖNETMEK - NASIL BİR DÜNYA İSTİYORSAK ÖYLE BİR YEREL YÖNETİM,1,YILDIZLARIN GÜNCESİNİ TUTAN ADAM: CENGİZ GÜNDOĞDU,1,yök,3,yönetim,1,YÜREĞİMİZDE,1,ZAPATİSTALARIN 33. YILI: BİR DEĞERLENDİRME,1,ZEYTİNLİĞİ ZİNDAN YAPAN SİSTEMATİK ZULME DİRENENLER,1,ZİNDAN(LAR)IN TÜRKÇESİ,1,ZORUNLU BİR AÇIKLAMA (II)… VE BİR EKLEME,1,
ltr
item
sibel🍂özbudun: HÂL VE GİDİŞ(İMİZ)[1]   
HÂL VE GİDİŞ(İMİZ)[1]   
https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhHMAMu6P4iCA8Acu4L2A5TKmUCKZCgKoyM8Ph-8U5MPbLGS0ahp1EsRJa_NS6RzP1SidBwyXKWpDlYIuwrfnKR9rT99z7k8lE4p__pAGrFfRVwsvktYR3ZwiMDA-T4RKUpltQWn0-zvZ4/s320/yorum2.jpeg
https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhHMAMu6P4iCA8Acu4L2A5TKmUCKZCgKoyM8Ph-8U5MPbLGS0ahp1EsRJa_NS6RzP1SidBwyXKWpDlYIuwrfnKR9rT99z7k8lE4p__pAGrFfRVwsvktYR3ZwiMDA-T4RKUpltQWn0-zvZ4/s72-c/yorum2.jpeg
sibel🍂özbudun
https://sibelozbudun.blogspot.com/2013/03/hal-ve-gidisimiz1.html
https://sibelozbudun.blogspot.com/
https://sibelozbudun.blogspot.com/
https://sibelozbudun.blogspot.com/2013/03/hal-ve-gidisimiz1.html
true
1739006321341950428
UTF-8
Loaded All Posts Not found any posts Diger daha fazla Yanıtla Cancel reply Sil Ana Sayfa Sayfa Posta Hepsini Gör BUNA BENZER Etiket Arsiv Ara Bütün Yayinlar İsteğiniz gönderi bulunamadı Ana Sayfaya Dön Sunday Monday Tuesday Wednesday Thursday Friday Saturday Paz Pts Sal Car Per Cum Cmt January February March April May June July August September October November December Oca Sub Mar Nis May Haz Tem Agu Eyl Eki Kas Ara simdi 1 dakika önce $$1$$ minutes ago 1 saat önce $$1$$ hours ago dün $$1$$ days ago $$1$$ weeks ago more than 5 weeks ago Followers Follow THIS CONTENT IS PREMIUM Please share to unlock Copy All Code Select All Code All codes were copied to your clipboard Can not copy the codes / texts, please press [CTRL]+[C] (or CMD+C with Mac) to copy