“İnsanlar ışığı görmez, ışıkla görür.” [1] XIX. yüzyılda evrimci antropolojinin önde gelen temsilcilerinden ABD’li lib...
“İnsanlar
ışığı görmez,
ışıkla görür.”[1]
XIX. yüzyılda evrimci
antropolojinin önde gelen temsilcilerinden ABD’li liberal hukukçu Lewis Henry
Morgan, Ancient Society’sini,[2] evrimci antropoloji ve
arkeolojinin Britanya’daki “ağır topları”yla [İskoç Aydınlanma geleneğinin
insanlığın üç evreli ilerleme şeması ile İskandinav arkeolojisinin teknolojik
ilerleme (Taş Devri, Tunç Devri, Demir Devri) fikirlerini birleştiren Sir John
Lubbock (Lord Aveburry) ve The Descent of
Man’i[3]
(1870) yeni yayınlanmış olan Charles Darwin] tanışıp tartışma olanağını bulduğu
İngiltere ziyaretinin ardından kaleme almıştı.
Morgan, bu kitapta, aile, devlet
ve mülkiyet gibi temel toplumsal kurumların evrimini, tek hatlı ve evrensel bir
evrim kurgusunun, geçim araçları ya da teknolojinin ilerleyişiyle karakterize
olan ve birbirinden belirli gereç ya da teknolojilerin bulunup bulunmamasıyla
ayırt edilen belirli evreler (alt, orta ve üst yabanıllık, alt, orta ve üst
barbalık, uygarlık) dizilimi temeline yerleştirir. Bir başka deyişle,
insanlığın ortaya çıkışıyla başlayıp ateşin ve balıkçılığın bulunmasıyla sona
eren Alt Yabanıllık ve bu noktadan ok ve yayın bulunmasına dek süren Orta Yabanıllık
döneminde insan toplumlarını karakterize eden aile tipi, aynı gruptan kız ve
erkek kardeşlerin grup hâlinde birbiriyle evlendiği kandaş aile ile, bir grup
erkek kardeşin kendi soy grupları dışından bir grup kız kardeşle evlendiği punaluan ailedir. Morgan’a bu aile biçimleri
yerini, göre ok ve yayın keşfi ile başlayıp çanak-çömlek imaline dek süren üst
yabanıllıkta bir kadın ile bir erkeğin gevşek birlikteliğine dayalı syndyasmian (iki-başlı) aileye bırakır.
Aynı süre içinde siyasal örgütlenme ilkel sürüden gens’e; mülkiyet kurumu ise herkesin yapabileceği basit araç
gereçler üzerindeki belli-belirsiz iyelikten, toprak ve sürüler üzerindeki
kolektif gentile mülkiyete
evrilecektir. Böylelikle, insanlık uygarlığa yönelen ilerleme sürecinde bir
evreden diğerine doğru geçerken, bütüncül (teknolojik, iktisadî, toplumsal,
siyasal…) bir evrimsel hattı izleyerek günümüzün özel mülkiyete, teritoryal
devlete ve çekirdek aileye dayalı uygarlık evresine ulaşacaktır. Ancient Society’de anlatılan, özetin
özeti, budur.
Morgan’ın yapıtı, XIX. yüzyıl
Batı sosyal bilimlerinin hâkim paradigması evrimciliğin kapsamlı bir serimlemesidir.
Hem biyolojik hem de toplumsal yaşamın, evrensel olarak, basit/”ilkel”
formlardan, karşılıklı bağımlı organ ve/veya kurumlardan oluşan daha karmaşık
formlara doğru tekil ve geri dönüşsüz bir hatta ilerlemekte olduğuna değgin
kesin bir güven… XVIII. yüzyıl Aydınlanma düşüncesinin doğrudan kalıtçısı…
XX. yüzyıl başlarından itibaren,
“evrensel bir evrim” kaziyesi yerini ulusların/toplumların özgül/tikel tarihlerinin
araştırılması gerektiği görüşüne bıraktığı ölçüde akademik çevrelerde gözden
düşecek bir paradigmadır bu. Evrimci düşünce günümüzdeyse, Kilise dogmalarına
ve insanlığın “psişik birliği” fikrine dayandığı ölçüde ırkçılığa karşı önemli
argümanların formülasyonundaki vazgeçilmez katkıları göz önünde bulundurulmakla
birlikte, tek hatlı, evrensel ve kaçınılmaz bir evrim sürecinin işlerliğini
imlemekle ve tüm insanlığı, nihaî durağını Avrupa kapitalizminin oluşturduğu
bir sürecin farklı basamaklarına yerleştirmekle, kapitalizmi meşrulaştırıcı,
Batı/Avrupa-merkezci bir rol üstlendiği savıyla eleştirilmektedir…
* * *
Geçtiğimiz günlerde XXX. kuruluş
yıldönümü vesilesiyle Hil Yayınları tarafından Türkçe’de ilk kez yayınlanan
Karl Marx’ın Etnoloji Defterleri’nin[4] ana gövdesi, Karl Marx’ın, Lewis
Henry Morgan’ın Ancient Society’sinden
çıkardığı geniş kapsamlı özet ile notlar oluşturuyor. Morgan’ı, Marx’ın XIX.
yüzyılın üç evrimci yazarının yapıtlarından; Hindistan’da yargıçlık yapan
Britanyalı Sir John Budd Phear’in The
Aryan Village in India and Ceylon’undan (1880); Britanyalı hukukçu Henry
Sumner Maine’in The Early History of
Institutions’undan (1875) ve John Lubbock’un The Origin
of Civilisation and the Primitive Condition of Man’inden
(1870) çıkardığı notlar izliyor.
Marx, bu notları 1880-1882
yılları arasında düşmüş; yani ilginç bir şekilde, yaşamının son yıllarında… Can
dostu, yoldaşı Friedrich Engels, Marx’ın ölümünden sonra kaleme aldığı ve yine
büyük ölçüde Morgan’ın Ancient Society’sine
dayanan Ailenin, Devletin, Özel
Mülkiyetin Kökeni’nin ilk baskısına (1884) yazdığı önsözde, bu notlardan
yararlandığını ve kitabının bir bakıma, Marx’ın kaleme alamadığı yapıtının
(güçsüz bir) ikamesi olduğunu vurgular.
Etnoloji
Defterleri,
Marx’ın yapıtları arasında Türkçe’ye en geç çevrileni.[5] Ama yalnızca Türkçe’ye değil.
Çalışma, Marx’ın İngilizce olarak da yayınlanan son yapıtı.
Bunun nedeni, belirttiğim gibi, Etnoloji Defterleri’nin özgün bir
çalışma değil, Marx’ın, yazmayı tasarladığı bir kitap için çıkardığı notlardan
ibaret olması. Bu notlar, Lawrence Krader tarafından derlenerek
kitaplaştırılacak ve ilk kez 1972’de yayınlanacaktı.
Ama özgün bir çalışma olmayışı
durum, Defterler’in önemini
azaltmıyor. Aksine, kanımca Etnoloji
Defterleri Marx’ın düşüncesinde (ömrü vefa etmediği için tamamlayamadığı)
bir dönemece denk düşmekte.
Açımlamaya çalışayım. Thomas C.
Patterson, Karl Marx, Anthropologist
(2009, s. 91) başlıklı yapıtında 1870’li yıllarda Marx’ın ilgi odağında dönemin
antropoloji literatürü ile tarihe doğru bir kaymadan söz eder. 1879 ile ölüm
tarihi olan 1882 arasında “tarihöncesi Avrupa’dan Hindistan tarihine, Hollanda
sömürgeciliğinden Roma toplumunda aile ve toplumsal cinsiyete, Amerikan yerli
toplumlarına kadar çeşitli konularda” 450 sayfa dolusu not tutmuştur.
[Krader’in derlemesi, bu notların üçte birini oluşturmaktadır…] Bu, Marx’ın
yaşamında, dikkatini Avrupa dışına çevirdiği ikinci dönemdir. (İlki, The New York Tribune’a Hindistan, Çin,
Osmanlı üzerine makaleler yazdığı 1850’li yıllarda.)
Unutulmamalı, 1870’lerde Marx,
aynı zamanda Kapital’in “sermayenin
genişletilmiş ölçekte birikim ve yeniden üretimini” tartışacağı ikinci ve
üçüncü ciltleri üzerinde çalışmaktadır. Bir başka deyişle, Batı Avrupa/ABD
sermayesinin kapitalist-olmayan dünya ile karşılaşmasının sonuçlarını. Sanırım,
bir kısmına Etnoloji Defterleri’nde
tanık olduğumuz, antropoloji ilgisinin bir nedeni budur.
Ancak Etnoloji Defterleri’nin bir başka önemli yönü daha var. Bu notlar,
Marx’ın, İskoç Aydınlanması’nın klasik evrim şemasından (ilkel komünizmden
feodalizme, oradan da kapitalizme) kopuşuna ve bu Avrupa-merkezci ilerleme
fikri karşısında, prekapitalist ve kapitalist olmayan toplumların sergilediği
çeşitlilik ile tüm toplumların aynı evrimsel hattı izlemediğine ilişkin
düşünsel çabalarına tanıklık ediyor. Bir başka deyişle, Marx’ın ömrünün son
yıllarında da, 1850’li yıllarda Asya Tipi Üretim Tarzı (ATÜT) fikriyle
ifadelendirdiği, üretim tarzları ve bir tarzdan diğerine geçiş modalitelerinin
sergileyebileceği çeşitlilik konusundaki düşünce hattını sürdürdüğünü ve
geliştirmeye niyetli olduğunu gösteriyor bizlere. Böylelikle Marx, ilginç bir
tarzda, evrimci literatürün önemli örneklerini, tek-hatlı evrensel bir evrim
fikrine itiraz eden diyalektik-tarihsel maddeciliğe dayalı bir metodolojiyi
desteklemek üzere kullanıyor.
Kıvanç Tanrıyar’ın titiz bir
çalışmayla Türkçeleştirdiği Etnoloji
Defterleri, araştırmacı ruhlu okurlar açısından önem taşıyan bir çalışma. Kanımca
iki okur tipi için özel bir önem içeriyor. İlki etnoloji/antropoloji
meraklıları. Eski Toplum, Etnoloji
Defterleri ve Ailenin, Devletin, Özel
Mülkiyetin Kökeni kitaplarını (bu üç yapıt da Türkçe’ye çevrildiği için
adlarını özellikle zikrediyorum) birlikte okumak XIX. yüzyıl antropolojisi
konusunda kapsamlı bir fikir edinmeyi sağlayacak verimli bir çalışma olacaktır.
Bu üç yapıtın karşılaştırması, Marx’ın Morgan’ı, Engels’in de her ikisini nasıl
okuduğuna dair ilginç bir çalışma olur, örneğin.
Kitabın ikinci hedef kitlesi ise,
Marksistler ve Marksizm meraklıları. Marx’ın kapitalizm üzerine olmayan ender
çalışmalarından biri olan Etnoloji
Defterleri, Marx’ın Rus devriminin mayalandığı bir çağda, Avrupa-dışı
üretim tarzları ve alternatif geçiş formları üzerinde kafa yorduğuna delalet
ediyor. Bir yandan bize “Usta”nın özelini, çalışma tarzını gözetleme olanağını
sunarken, bir yandan da kapitalizm tahlili ve eleştirisi günümüzde dahi
aşılamamış bir dehanın bilgi münderecatı konusunda önemli ipuçları veriyor. “Marx’ın
dünya görüşü gibi onun temel yapıtı da her zaman geçerli ve nihai gerçeklerin
ifadesi olan bir İncil değildir; aksine gerçeği bulma savaşında ve
araştırmalarında ileriye dönük zihinsel çalışmaları esinlendiren tükenmez bir
kaynaktır,” demez mi Rosa Luxemburg? Etnoloji
Defterleri, onu doğruluyor…
Özetle, Hil Yayınları, XXX. yılı
için son derece isabetli bir kitap seçmiş. Ancak bir kayıt düşmeden
geçemeyeceğim: Notları derleyen Lawrence Krader’in açıklayıcı yazısı Türkçe
çeviriye de konulsaydı, konuya yatkın olmayan okura önemli bir kolaylık
sağlanmış, Marx’ın okunması bir hayli güç olan bu çalışmasına aydınlatıcı bir
çerçeve kazandırılmış olurdu…
31 Aralık 2013 14:42:35, Ankara.
N O T L A R
[*] Radikal Kitap, Yıl:3, No:683, 18
Nisan 2014…
[1] Immanuel Kant.
[2] Bu kitap, Ünsal Oskay tarafından
Eski Toplum başlığı altında
Türkçeleştirildi. (L. H. Morgan, Eski
Toplum, Payel Yayınları, 1986, 1987 (iki cilt).
[3] Türkçe’ye İnsanın Türeyişi olarak çevrildi: bkz. Charles Darwin, İnsanın Türeyişi, Onur Yayınları,
Ankara, 2002, çeviren, Öner Ünalan.
[4] Karl Marx, Etnoloji Defterleri, Çeviri: Kıvanç Tanrıyar. Hil Yayınları, Aralık
2013.
[5] Marx’ın Türkçe’ye çevrilmiş
yapıtlarının kronolojik listesi için bkz.
http://www.muhalefet.org/yazi-karl-marx-ve-friedrich-engelsin-turkce-cevirisi-yapilmis-baslica-eserlerinin-kronolojik-listesi-ve-marx-engelsten-yapilmis-derlemeler-46-4737.aspx
Yorum Ekle