$type=slider$cate=5$meta=0$cate=4$show=home$rm=0

KADINLARA, KENTLERE, GECELERE DAİR…[1]

“Hepimiz mahpusuz. Ama kimimizin hücresinde pencere var kimimizinkinde yok.” [2] ‘Kadına Yƶnelik Şiddete Karşı Ulusl...






“Hepimiz mahpusuz.
Ama kimimizin hücresinde
pencere var
kimimizinkinde yok.”[2]

‘Kadına Yƶnelik Şiddete Karşı Uluslararası Dayanışma ve Mücadele Günü’ dolayısıyla düzenlediğiniz bu etkinliğe “Kent ve Kadın” konulu bir sunuşla katılmamı istediniz benden…
Büyük bir sevinçle. Ama madem ki bu semineri geceyarısına doğru düzenliyorsunuz, bir bildiğiniz vardır, diyorum.
Ve izninizle, benden istediğiniz temalar arasına bir de “gece”yi ekliyorum.
Çünkü hepimiz biliyoruz ki geceler kadınlar iƧin tekinsizdir. Ama ƶzellikle kentlerde!
Kırsal kesimde yaşayanlar gecenin sorun teşkil etmediğini bilirler orada. Zaten erkekler için de fazla bir anlam ifade etmez.
Ya gün boyu ekinde Ƨalışır, gece ise televizyon karşısında uyuklarsınız… Ya erkekler kahvede okey oynarken kadınlar konu komşu ziyaretine, mukabeleye filan gider. En iyi ihtimalle de düğüne… Kƶy yaşamında ne kadın ne de erkeğin, kendini “güvensiz” hissetmesi iƧin fazlaca bir neden yoktur.
Çünkü hemen herkes ya komşu ya akrabadır. 300-500 kişilik bir yerleşimde, toplumsal denetim, bireylerin ƶzgürlüklerini sınırlandırırken, güvenliği büyük ƶlçüde sağlar… En kƶtü risk, gece karanlığından yararlanan kaƧamak ilişkilerin konu-komşu tarafından yakalanıp “dedikodu” konusu olmasıdır. O kadar…
Oysa kentlerde… Hele metropol kentlerde.. Gece kadınlar aƧısından büyük soruna dƶnüşür. TehditkĆ¢r, tehlikeli, tekinsizdir…
Bir zamanlar Londra polisinin kadınların güvenliği iƧin yayınladığı bir broşür geƧmişti elime… Kadınlara geceleri ana caddeden ayrılmamaları, tek başlarına karanlık sokaklara girmemeleri, toplu taşıma araƧlarında erkek grupları ya da güven telkin etmeyen erkeklerle gƶzgƶze gelmekten kaƧınmaları, evlerinin kapılarını sıkıca kilitlemeleri, tanımadıkları kişilere kapı aƧmamaları… vb. telkin ediliyordu. Londra polisi kadınlara adeta “bizden umut yok,” diyordu; “başınızın Ƨaresine bakın…”
Kentlerdeki erkek egemenliği kadınları ikiye bƶlmüştür. “Gündüz kadınları” ve “gece kadınları”... Gündüz kadınları, anadır, bacıdır, karıdır, yardır. Mahremdirler; “Kişiye ƶzel”dirler yani. Ya Ƨarşıya Ƨıkmışlardır, ya akraba-komşu gezmesine, hasta ziyaretine… Mubahtır.
Oysa gece kadınları? Onlar mahrem değildirler… Kimsenin bacısı, anası, avradı, yari olamazlar. Kimse onları tam olarak bilemez, avucunun iƧinde tutamaz. Erkeklerin ortak ilgi ve iyelik alanına dahil olabilirler ancak. Üzerlerinde her erkeğin “hak”kı vardır; bu hakkı tek başına temellük etmeye kalkışmak,” racona ters”tir. Ya bar-pavyona ya da geneleve dairdirler gece kadınları. Düşmanca, aşağılayıcı bir kƶsnüllüğün hedefi, nesnesidirler her daim. Cazip ama tehlikeli, eğlendirici ama güvenilmezdirler. Arzulanırlar ve ürkülür onlardan.
Geceleyin yuvasının, erkeğinin (babası, ağabeyi, kocası…) koruyuculuğundan sıyrılıp da sokağın tekinsizliğine adım atan kadınlar erkekler iƧin bir ikircim kaynağı olagelmiştir ƶteden beri. Ɩyle ya, cadılar gündüz sıradan, zararsız ihtiyarlarken, gece olunca süpürgelerine binip, Şeytan’la meş’um randevuları iƧin havalanmazlar mı?
Bir bakıma ƶzel-kamusal; mahrem-umumĆ® ikiliğine denk düşen gece-gündüz klişesi nedeniyledir ki “mazbut” kadınlardan beklenen, geceleyin evlerinde oturmaları, yanlarında namahrem olmadan sokağa Ƨıkmamalarıdır. Tek başına sokağa Ƨıkmayı gƶze alan kadın, “gece kadını” muamelesinin muhatabıdır; buna istekli olduğu varsayılır. İtirazı ise “ceza”yı gerektirir: sƶzlü ya da fiilĆ® taciz, tecavüz, şiddet, belki de ƶldürülmek…
Evet, kentler geceleyin kadınlar iƧin tekinsizdir… Bu nedenledir ki kadın hareketlerinin taleplerinden biri, sokakları bol ışıklandırılmış, bol meydanlı, insan-merkezli, şenlikli ve güvenlikli kentlerdir…
*   *   *
Yalnız geceleri mi?
İƧerdikleri olanca “ƶzgürlük” vaadine karşın, kentler kadınlar iƧin genelde tekinsizdir… Tekinsiz ne sƶz, giderek bir cehenneme dƶnüşmektedir. Ɩzellikle son yıllarda kentsel rantın kapitalist sermaye birikiminin merkezine yerleşmesinin “metamorfoza uğrattığı” günümüz kentlerinde.[3]
Evet, metamorfoz. Birden Ƨehresi değişti kentlerin. Upuzun, yüksek mi yüksek binalar sardı ufuklarını. Türkiye 141 gƶkdelenle Avrupa’nın en Ƨok gƶkdeleni olan ülke unvanını kazandı… 91 binayla İstanbul, Moskova’yı takip ediyor; ama endişelenmeyin, 2016’da, 127 gƶkdelenle onu geride bırakacak… Ve ister inanın ister inanmayın, 37 gƶkdelenli Ankara, Paris’i şimdiden “geƧmiş” durumda![4]
Ya AVM’ler?[5] Şimdiden memleketin 9 milyon metrekaresini işgal etmiş durumdalar… Dile kolay; 2014 sonu itibariyle sayıları 368’i bulacak. 100’den fazlası İstanbul, 40 kadarı Ankara, 20’si İzmir’de…[6] (Oysa Paris’teki AVM sayısı 17;[7] Berlin’de 23;[8] Zürih’te ise 3![9])
Ve kentin bağrını delik deşik eden bilmem kaƧ şeritli yollar, tüneller, kƶprüler… Kent merkezlerini yayalara kapayıp otomobillerin işgaline aƧan ucube bir kent planlamacılığı… (Hatırlar mısınız bilmem; Melih GƶkƧek bir zamanlar Ƈankaya’dan hareket eden bir otomobilin yolda hiƧ durmadan Esenboğa’ya varacağı bir kent oluşturmak üzere düğmeye basmıştı: Sanırım mimarlar, kent planlamacıları, kentliler, genƧler gibi bir takım “bozguncu” unsurların muhalefeti olmasaydı, AKP belediyeciliğinin dünya kentbilim tarihine armağanı olacaktı bu: otoyol-kent. Evet, muhalefetinizle Melih GƶkƧek’i o kendinden menkul “uluslararası ƶdül”lerinden birinden ettiniz!)[10]
Uzmanlar 40 bin kişiyi bir saatte bir kƶprüden karşıya raylı sistem ile geƧirmek iƧin iki, otobüs ile geƧirmek iƧin dƶrt, otomobille geƧirebilmek iƧin ise oniki şeride gereksinim olduğunu kaydediyorlar. 15 yılda Ankara’da yeni bir metro hattı aƧmayan, aƧılanların taşıdığı yolcu sayısının ise, yapılan katlı kavşaklar, genişletilen yollar, araƧ kapasitesini sürekli arttırma Ƨabaları nedeniyle beklenenin Ƨok altında kaldığı bir belediyeciliğin vardıracağı sonuƧ…[11]
Peki, kentsel rant uğruna AVM’lerin, gƶkdelenlerin, bilmem kaƧ şeritli yolların istilasına uğrayan neo-liberal kentlerde insanların, ƶzellikle de kadınların yaşam şansı nedir?
Bilmem biliyor musunuz? Brezilya’nın Topraksızlar Hareketi MST’nin liderlerinden Charles Trocate’nin “Otomobil ile ulaşım erkektir ve ırkƧıdır,” dediğini aktarır Metin Yeğin bir yazısında.[12] Ɩyle ya, New York’ta yapılan bir araştırma, otomobil sürücülerinin yüzde 75’inin erkek, bir o kadarının da beyaz olduğunu gƶsteriyor.
Neo-liberal kent politikaları kentsel alanları “soylulaştırıp” yoksullardan zenginlere aktarıyorsa, bu durumda kentin madunları da giderek kadınlaşıyor, demektir. Ɩyle ya, dünya mülksüzlerinin Ƨoğunluğunu (yüzde 70) kadınlar oluşturuyorsa ve ƶrneğin Türkiye’de kentsel mülkiyetin büyük bƶlümü (yüzde 70 dolayları) erkeklerin elinde toplanmışsa,[13] siz bakmayın plaza reklamlarında boygƶsteren albenili, şık, bakımlı kadınların bolluğuna; kentsel “soylulaşmanın” da esasta “eril”, bir başka deyişle erkek zenginliğiyle Ć¢lĆ¢kalı bir süreƧ olduğunu sƶyleyebiliriz. Ya da, kadınların büyük Ƨoğunluğunun kentlilerin “en alttakiler”ini oluşturduğunu.
Şunu unutmamak gerek; kentsel soylulaşma, bir başka süreƧle, yoksulların giderek kent saƧaklarına itilmesiyle atbaşı gitmekte… Bu, dünyada Ƨok bilinen bir uygulama;  Türkiye’de ise ekonominin lokomotifine inşaat sektƶrünü yerleştiren AKP hükümetlerinin kentsel mekĆ¢nların tükenmesi üzerine, “depreme dayanıklı konutlar inşa edeceğiz” diye “kentsel dƶnüşüm” adı altında mahalleleri yerle bir edip yerlerine plazalar, lüks konutlar, AVM’ler filan inşa etmesi şeklinde tezahür ediyor. Bunu yaparken de yıktıkları mahallelerin eski sakinlerini, kent dışlarında inşa edilmiş beton kutulara sürüyorlar. Ɩrneği Ƨok; İstanbul/ Ayazma’da olan-bitenleri hatırlamak yetecek. Biliyorsunuz, Ayazma Ağaoğlu’na peşkeş Ƨekilip onun elinde My World Europe adıyla bir “marka kent” ucubesine dƶnüştürülürken, Ayazma’nın Ƨoğu Kürt olan eski sakinleri, Halkalı/ BezirganbahƧe’deki TOKİ konutlarına gƶnderildiler. Ƈoğunun aylık geliri 600-900 TL arasındaydı, düzenli bir işleri yoktu. Bu parayla BezirganbahƧe’de yerleştirildikleri konutların banka kredi borcunu, apartman giderlerini, elektriğini, suyunu ƶdeyemediler. Dairelerini satıp, yeniden gecekondularını inşa etmek üzere Silivri’ye, Trakya’ya gƶƧtüler… Bƶylelikle ekmeklerini kazandıkları kentten iyice uzaklaştırılmış oldular.
Bir an iƧin kendinizi BezirganbahƧe’deki “toplu mezar”lardan birine yerleştirilmiş kadınlardan biri olarak tahayyül edin…
Bilirsiniz, büyük kentlerdeki gecekondu mahalleleri, akrabalık ve hemşerilik ilişkisi üzerinden oluşturulmuştu. Yeni gelen, eski gelenlerden aldığı yardımla inşa ederdi gecekondusunu ve kırsal dayanışma ƶrüntüleri, kente taşınmış olurdu. Darda kalana maddi yardım, iş bulma, hastaya bir kĆ¢se Ƨorba gƶtürme, veresiye alışveriş yapabileceğin bakkal… Yabancı, düşmansı kent ortamında, yeni kentli yoksullara bir soluk alma olanağıydı. Bir şey daha… Gecekondunun bahƧesinde yetiştirilen biber, domates, patlıcan, tandırda pişirilen ekmek, kümeste yetiştirilen tavuk, dar zamanların bankası gƶrevini gƶrüyordu adeta.
Kentsel dƶnüşüm, mahalleleri dağıtıp aileleri beton bloklara gƶmerken, bu dayanışmayı da tarumar etmekte. Bundan en Ƨok etkilenenler ise, ocağı kaynatmaktan, Ƨocuğa bakmaktan, Ƨamaşırı-bulaşığı yıkamaktan sorumlu kadınlar, hiƧ kuşkusuz. Tıkıştırıldıkları kümesten hallice beton bloklarda, hoşbeş edecek, erişteyi imeceyle kesecekleri, Ƨamaşırı birlikte yıkayacakları, Ƨocuklarını emanet edecekleri komşularından, veresiye yazdıracakları bakkaldan, domates-biber yetiştirecekleri bahƧelerinden kopartılmış, izole bir yaşama mahkĆ»m kılınırken kent yaşamı daha da Ƨekilmezleşiyor onlar iƧin…[14] Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Şehir ve Bƶlge Planlama Bƶlümü öğretim üyelerinden Yard. DoƧ. Dr. Erbatur Ƈavuşoğlu’nun AKP’nin kentsel dƶnüşümünü “Filistin tipi kentsel dƶnüşüm” olarak tanımlaması boşuna değil.[15]
 “Ama,” diye itiraz edebilir liberal gƶrüşlü aklıevvel bir iktisatƧı bu sƶylediklerime, “kentleşme kadınların iktisadĆ® yaşama katılmasını hızlandırıyor, onları bağımsız bir gelire sahip kılıyor…”
Doğrudur, kentleşme kadınların ƶnünde ücretli iş imkĆ¢nını aƧıyor. En düşük ücretli, en güvencesiz, en kayıtdışı olanları genellikle. Kadın istihdamının dünya ƶlƧeğinde kayıtdışında yoğunlaşması, şaşırtıcı değil. Dünyada düşük gelirli ülkelerde kadınların yüzde 60’ının informel sektƶrde istihdam edildiği hesaplanmakta. SonuƧ mu? En düşük ücretli, en güvencesiz, en kƶtü koşullu işlerde Ƨalışan kadınlar, bunu saƧaklarında dışlanmış bir yaşam sürdürdükleri kentlerde gerƧekleştirdiklerinde, işte ve evde günde 17 saat Ƨalışmak zorunda kalıyorlar.[16]
Bir başka deyişle, “ücretli bir işte Ƨalışıyor olmak”, kentli kadınların Ƨoğunun durumunu hiƧ de düzeltmiyor. Tersine, iş ile konut arasında giderek uzayan mesafeleri[17] her gün biraz daha sıkışan trafik, biraz daha kalabalıklaşan toplu taşıma araƧları iƧinde kat etmek, pazar pazar dolaşarak sebzenin, deterjanın en ucuzunu bulmaya Ƨabalamak, Ƨocukları okuldan ya da emanet edilen akraba, konu komşu veya sokaktan -neo-liberal iktisat politikaları kreş ve yuvaları düşük gelirliler iƧin erişebilir olmaktan Ƨıkardı, biliyorsunuz- toparlamak, eve koşturup yemek yapıp bulaşık yıkamak… yani hem evde hem de işte, boğaz tokluğuna ƶlesiye Ƨalışmak anlamına geliyor…
Ve “dƶnüştürülmüş kentler”in, ya da neo-liberal kent politikalarının kentli kadınların Ƨoğunluğunu oluşturan yoksul, hatta orta hĆ¢lli kadınlara sunacak hiƧbir şeyleri yok. Tam tersine, onların son yaşam alanlarını da ellerinden almanın peşinde… Ɩrneğin, Ƨevreyi hoyratƧa yok ederken, soludukları havayı, iƧtikleri, yemek pişirdikleri, Ƨamaşır-bulaşık yıkadıkları suları kirleterek…[18]
Ɩrneğin arada bir Ƨıkıp bir soluk alacakları, Ƨocuklarını salacakları parkları, diğer insanlarla buluşabilecekleri, fikir, haber, dedikodu alışverişinde bulunabilecekleri meydanları yok etmekle meşgul. Belki biliyorsunuzdur; Dünya Sağlık Ɩrgütü’ne gƶre kentlerde yaşayan insan başına minimum 9 m2, tercihan 15 m2 yeşil alan gerekiyor. Dünyanın megakentlerinde bile bu gƶzetiliyor. Ɩrneğin,  New York’ta kişi başına 23, Londra’da 22, Paris’te 11.5 m2 yeşil alan düşüyor. Ya İstanbul mu? İstanbul’da kişi başına düşen yeşil alan miktarı, belki inanmayacaksınız ama, 1 m2![19]
Ya meydanlar? Türkiye’nin nabzı, İstanbul’un Ƨarpan kalbi Taksim meydanının “yayalaştırma” etiketiyle dƶnüştüğü trajediden hiƧ sƶz etmiyorum. Bilmem yakın zamanlarda hiƧ gittiniz mi, orası şimdi geniş bir cezaevi avlusunu andırıyor.
GerƧek şu ki, agorafobik AKP iktidarı, büyük bir hızla tüketiyor kentlerin meydanlarını. Düşünün ki, “İstanbul’da 2003 yılına kadar insanların toplanabilecekleri alan sayısı 470 iken, bu sayı şimdi 80’e düş”müş durumda.[20] Tabii ki yerlerine AVM’ler, rezidanslar, gƶkdelenler dikildi… Uzmanlar İstanbul’da beklenen deprem gerƧekleştiğinde insanların nerede toplanacağını soruyor, haklı olarak. Yanıt yok, çünkü “depreme karşı güvenli binalar” bahanesiyle başlatılan “kentsel dƶnüşüm”, deprem toplanma alanları dĆ¢hil, meydanlarını, yeşil alanlarını yuttu kentlerin…
*   *   *
Sƶze gecelerin kentlerde yaşayan kadınlar iƧin tekinsiz olduğundan bahisle başlayıp, ardından kapitalizmin mevcut durağında bir kĆ¢r üretme alanına, deyim yerindeyse bir “üretim aracı”na dƶnüşen kentlerin kadınların büyük bir Ƨoğunluğu, alt ve orta sınıf kadınları iƧin yalnız geceleri değil, yaşam boyu nasıl tekinsizleştiğini sergilemeye Ƨalıştım.
Evet, kapitalist kent, nüfusunun büyük Ƨoğunluğu, hele ki kadınlar iƧin bir cehennem. Sƶzcüğün gerƧek anlamında. Yalnızca her gün biraz daha Ƨıldırtıcı hĆ¢le gelen trafiği, lüzumsuz gƶkdelenleri, iƧinde satılan her şeyin insanın cebini yaktığı AVM’leri, “soylulaşırken” sakinlerini gittikƧe daha uzağa sürmesiyle, hava-su-toprak kirliliği, temel hizmetlerin erişilmezliği, yabancılaştırıcı-yalnızlaştırıcı etkisi ile değil.
Aynı zamanda “suƧ”u, saldırganlığı sıradanlaştırması, iƧselleştirmesi, yaşamının aslĆ® unsuru hĆ¢line getirmesiyle de ƶyle.
Evet, yoksulluk ve suƧ, modern (“kapitalist” olarak okunmalı) kentlerin kronik ifrazatındandır. Yoksul varoşlar, varsıllığın katlandığı kent merkezleri, ya da zenginlerin ikamet ettiği “güvenli” siteler iƧin hep esrarlı, tehditkĆ¢r, tekinsiz mekĆ¢nlardır… İkiye bƶlünmüştür neo-liberal kent, yoksullarla zenginleri ayıran sınır, her gün biraz daha belirgin hĆ¢le gelmektedir. Bir tarafta lüksün tepeleme yığıldığı, ışıltılı eğlence, iş, yaşam mekĆ¢nları, bir tarafta da alabildiğine uzaklara sürülmüş, duraklarda saatlerce itiş kakış doluşacağınız otobüsleri, minibüsleri beklediğiniz, elektriğine, suyuna güç yetiremediğiniz, Ƨamurlu, karanlık sokaklarıyla teneke mahalleler…
“İstanbul’da birtakım alt yapısı olmayan, şehirden uzak, şehirle bağlantısı olmayan yerleşim bƶlgelerine dairelerin yanına bir cami, bir okul ve bir alışveriş merkezi yapılıyor. Burada bir kadın ne yapar. Sosyallik tarzlarını orada icra edemez. Başakşehir gibi yerlerde, alıştığı gibi kapı ƶnüne Ƨıkamaz, komşusuyla konuşamaz. Bu mimari buna izin vermez. Anketlere gƶre orada bir sürü insan antidepresanla yaşıyor. Kadınları bırakın genƧler buralarda ne yapar? GenƧler sadece alışveriş merkezlerinde buluşabiliyorlar. Dolayısıyla bu dƶnüşümler bir şiddet alt yapısı oluşturuyor. Bu Fransa’da da bƶyle oldu, İngiltere’de de bƶyle oldu. O nedenle, şehirle bağlantısı kopuk, sineması, kültür merkezi, kütüphanesi, küçük esnafı olmayan yerleşimler yapılmıyor artık. TOKİ tarafından, Ƨƶlün ortasında birden bire mahalle oluşturur gibi yapılan yapılar 10-15 sene sonra şiddete yol aƧacak,”[21] diyor bu konuda, Fransa’daki vahşi kentsel dƶnüşümün günümüzdeki banliyƶ şiddetine yol aƧtığının altını Ƨizerek.
Belki de yanılıyor… Belki de şiddet, yoksulluğun yoğunlaşmasının, ya da ne bileyim, genƧlerin ƶfkesinin bir sonucu olmaktan Ƨok, lebensraum’unu sürekli olarak geliştirmeye Ƨalışan kapitalist sistemin bir taammüdĆ® bir imalatı… Uyuşturucu, fuhuş Ƨeteleri bizatihi polisin besleyip, yıldırıp kaƧırmak üzere sakinlerinin üzerine saldığı Gülsuyu’nda olduğu gibi ƶrneğin.[22]
Çünkü nihayetinde, kentlerin taşı-toprağı gerƧekten de altın… Ama artık topraklarından kopup ekmek peşinde buralara gƶƧ eden yoksullar iƧin değil. Muteber kentsel mekĆ¢nları tüketip gƶzünü yoksulların sığındığı gecekondu mahallelerine, varoşlara diken inşaat şirketleri, “soylulaştırma”dan vurgun vuran spekülatƶrler, onların haracını yiyen yerel yƶneticiler ve hepsinin gerisindeki siyasal iktidar iƧin…
Neo-liberalizmin “Kırk HaramĆ®leri”, el birliğiyle yaşamı kentlilere dar ediyorlar… Hele ki kadınlara…

21 Kasım 2014 09:56:39, Ankara.

N O T L A R
[1] 24 Kasım 2014 tarihinde Ankara’da düzenlenen “Kadın Katliamlarına, Erkek Şiddetine, Gericiliğe Karşı; Karanlığı Yırtmak ve Yaşamı Savunmak İƧin ‘Yaşam Nƶbeti’ndeyiz!” başlıklı etkinliğin “Kent-Doğa Direniş ve Kadın (saat:23.40- 00.25)” oturumunda yapılan konuşma… KaldıraƧ, No:162, Aralık 2014…
[2] Halil Cibran.
[3] “Endüstriyel üretimin karşılaştığı aşırı birikim krizlerini aşmak yolunda inşaat yapmak üzerinden geƧici Ƨƶzümler üretilmiştir, üretilmeye devam etmektedir,” diyor David Harvey. “Kentlerde yeni büyük binaların inşa edilerek sermayenin kĆ¢rlılığını devamlı kılacak yeni bir ortamın oluşturulması sağlanmaya Ƨalışılıyor. (…) Kapitalist toplumlarda kentsel mekĆ¢n sermaye iƧin yeniden ve yeniden üretilen bir meta hĆ¢lini almıştır. Büyük ƶlƧekli inşaat yapmak hoşa gidiyor. İş gƶkdelenleri, AVM’ler ve mega projeler yapılıyor ve bunun üzerinden borƧlanılarak finansman sağlanıyor. Bu sektƶr üzerinden Ƨok para kazanılıyor.” (“Harvey: Evsizlerden Ƈok Boş Ev Var”, Birgün Pazar, 30 Mart 2014, s.17.)
[4] Gülistan Alagƶz, “Başımız Göğe Erdi”, Hürriyet, 9 Temmuz 2014, s.11.
[5] AVM’leri bir “Amerikan yaratımı, Amerikan ihracı” olarak değerlendiren Profesƶr George Ritzer, onların “Amerikan tüketim kültürünün küreselleşmesinin bir parƧası” olduğunu, modern olmanın, varsıllığın simgesi olduğunu vurgulayıp ekliyor: Bence bir dereceye kadar tüketim kültürü, insanları tüketime takıntılı hĆ¢le getiriyor. (…) Tıpkı Marx’ın ileri sürdüğü gibi, din insanların afyonu olur ve devrimci faaliyetlerle ilgilenmemelerini sağlar. Bence tüketim kültürü iƧinde Ƨok aktif olan bireyler, politik faaliyetlere zaman bulamazlar ve hatta bu faaliyetlere ilgilerini kaybederler, ƶzelliklede muhalif olanlara... Bu bakımdan, iktidarda kalmak isteyen bir politik rejim, daha Ƨok tüketim katedrali inşa etmeye yƶnelebilir. Bu katedraller iƧinde daha Ƨok insanın olması insanları sokaklardan ve radikal faaliyetlerden uzak tutar. (Ɩmür Şahin Keyif, “İktidarda Kalmak İsteyen AVM İnşa Eder”, Birgün, 29 Eylül 2014, s.17.)
[6] “AVM Furyası: Sayı 368’i Buluyor…”, Birgün, 9 Haziran 2014, s.5.
[7] Bilgi e.parisinfo.com’dan alındı.
[8] Kaynak: europe-cities.com.
[9] http://www.cbre.eu/portal/pls/portal/res_rep.show_report?report_id=1672
[10] Yine de Melih GƶkƧek’in “hayali” Ankaralılara pahalıya mal oldu. “Ƈankaya’dan havaalanına giden anayolun yanyollarla kesilmemesi iƧin ‘bat-Ƨık’larla karnından yarılan, ƶrneğin Kavaklıdere caddesinde bir kentin en ƶnemli ‘piyasa’sı, kamusal alanı yok edildi,” diyor Cengiz Bektaş. “İnsanlar karşıdan karşıya geƧemiyorlar. ‘Merhaba’laşamıyorlar. Ancak el sallayabiliyorlar birbirlerine…” (Cengiz Bektaş, “Halk Bunun Neresinde?” Cumhuriyet, 12 Şubat, 2013, s.8)
[11] Funda Ɩzgür, “Yürüyün Seferoğulları, Yeşil Vadi Bizimdir!”, Radikal Kitap, 14 Şubat 2014, s.28.
[12] Metin Yeğin, “Ulaşım ve Ɩzgürlük”, Gündem, 16 Temmuz 2014, s.12.
[13] Yard DoƧ. Dr. Bayram Uzun’a dayanarak… Bkz. “Kadın ve Mülkiyet Hakkı”, http://www.hkmo.org.tr/etkinlikler/etkinlik_detay.php?kod=3930. Bu ortalama bir oran olmalı. Ɩrneğin HakkĆ¢ri’de kentsel mülkün yüzde 96’sı erkeklerin elinde. (Erdoğan Yener, “Kente Karşı Eko-Kentler”, Gündem, 9 Temmuz 2014, s.14.)
[14] Ayazma’da kentsel dƶnüşüm sürecini yakından izleyen bir kent aktivisti, Cihan UzunƧarşılı şöyle diyor: “Sosyal ve kültürel boyutlardan bakarsak, TOKİ’lerde mahallelerdeki dayanışma ve komşuluk ilişkileri, sosyal ağlar Ƨƶküyor. Avlulu evde oturan ya da mahallesinin sokaklarını evinin odaları gibi kullanan Romanı alıyorsun, apartman dairesine tıkıyorsun. Ya da, “Ayağımız toprağa basmadan yaşayamayız” diyen Ayazmalı Kürt nüfusu alıyorsun 12 katlı insan silolarına dar mekĆ¢nlara hapsediyorsun. Bu olacak şey mi? Kına geceleri, aƧık hava düğünleri, kapı ƶnü komşuyla Ƨay keyifleri bunlara TOKİ’lerde olanak yok. Ya da mahallede yer halısını yıkayabiliyor, asıp kurutuyor, yününü dƶvüyor, TOKİ’lerde imkĆ¢nsız.” (Sinem Uğurlu, “Yoksulu kent dışına sürme projeleri, Evrensel, 18 Mart 2014, s.2.)
[15] “Dƶnüşüm yapılan yerlerde fakirler, orta sınıflar istenmedi. Zenginler iƧin bu alanlar yeniden yapıldı. Kullanıcı kimliği değişti. Bu mahallelerin hedef seƧilmesinin bir sebebinin de oraların etnik kimliği olduğunu sƶyleyebiliriz. Etnik temizlik, “genocide,” bir etnik grubu yok etmek demektir. Bunun planlamadaki karşılığına biz “spacioside” diyoruz, yani “mekĆ¢nkırım..” Filistin halkının yerinden edilmesiyle uluslararası literatüre girmiş bir kavram bu. Ɩlümle sonuƧlanmayan ama insanları yaşam alanından kopardığınız sürgün politikası...” (Tuğba Tekerek, “Erbatur Ƈavuşoğlu: Filistin Tipi Kentsel Dƶnüşüm”, Taraf, 9 Haziran 2014, s.11.)
[16] Cecilia Tacoli, Urbanization, Gender and Urban Poverty: Paid Work and Unpaid Carework in The City, International Institute for Environment and Development, Mart 2012.
[17] “Modern kent ulaşımı, sanki ulaşamamak üzerine düşünülüp tasarlanmıştır. Kent merkezi, otorite alanları yani hükümet binaları, mahkemeler, okullar, ofisler, işyerleri ve onlara hizmet iƧin kurulmuş otel, lokanta, eğlence yerleri ile donatılmıştır. Bunlar büyüklü küçüklü kentlerde, kendi boylarına gƶre, irili ufaklı ama benzerdir. Otorite merkezleri tekli değildir. Fabrika ve Ƨevreleri, Ƨarşı, pazar ve Ƨevreleri, tapınak yerleri ve Ƨevreleri, ƶzellikle son yıllarda finans merkezleri ve Ƨevreleri, hepsi kentin temerküz alanlarıdır. Genellikle insan yaşam alanları (…) başta konutlar, kentin modern olmasıyla birlikte, bu alandan süpürülürler. Aşırı değerlenen merkezdeki binalar, artık konut olarak kullanılamayacak kadar pahalıdır ya da Ƨok olumsuz koşullarda, yangında otoritenin ilk yutacağı alanlar olarak var olabilirler. Bƶylece herkes iƧin bir yolculuk başlar. Kentin yoksulları, kısıtlı marjinal alanlarda yer bulamazlarsa, ofisleri, işyerlerini temizlemek, lokantalarında yemek pişirmek, seyyar satıcılık yapmak, kendilerini benzer kaderlilerden korumak iƧin güvenlik gƶrevlisi olarak Ƨalışmak ve benzeri binlerce iş iƧin, merkeze doğru günlük gƶƧlerine başlar. (Metin Yeğin, “Ulaşım”, Gündem, 10 Temmuz 2014, s.13.)
[18] Duymamış olamazsınız: İstanbul Boğazı’na yapılan üçüncü kƶprüyü inşa eden ICA konsorsiyumu, kreditƶrlerin talebi üzerine bir Ƨevresel etki değerlendirme raporu hazırlattı. Rapora gƶre, kƶprü, İstanbul’un su kaynaklarını kirletecek. ÅžĆ¶yle deniyor raporda: “Kazı alanlarından, malzeme yığınlarından, inşaat alanlarından arıtılmamış kirli su sızıntıları, derelere, diğer yüzeysel su kaynaklarına karışabilir. Bu tür su sızıntıları ve yüzey akışları tortu ve tehlikeli atıklar taşıyabilir ve bu atıklar derelere ya da diğer yüzeysel su kaynaklarına karışabilir. İnşaat sırasında geƧici tesisler inşa edilecek, iş makineleri kullanılacak. Bazı beton atıkları, malzemeler ve kimyasallar kirliliğe neden olabilecek.” (Ƈiğdem Toker, “3. Kƶprü, İƧme Suyunu da Kirletecek”, Cumhuriyet, 14 Nisan 2014, s.10.)
[19] Funda Ɩzgür, “Yürüyün Seferoğulları, Yeşil Vadi Bizimdir!”, Radikal Kitap, 14 Şubat 2014, s.28.
[20] Fırat Turgut, “Sığınacak Yer Kalmadı”, Evrensel, 16 Mart 2014, s.14.
[21] “Kentsel Dƶnüşümün Sonu, Paris’teki Banliyƶ Şiddeti”, Taraf, 9 Eylül 2012, s.4.
[22] Onur Erem, “Bir Garip Polis-Ƈete İlişkisi”, Birgün, 10 Ağustos 2013, s.3.

Yorum Ekle

BLOGGER

|/fa-clock-o/ Başlıklar$type=list-tab$c=5$date=1$au=0$page=1$sn=1

/fa-star-o/ Ɩne Cıkanlar$type=list-tab

/fa-comments/ Yorumlar$type=list-tab$com=0$c=5$src=recent-comments$pages=1

/fa-history/ Arşivden $type=list-tab$source=random-posts$author=0$c=5

/fa-users/ TAKIP ET

Ad

“HOŞGƖRÜDEN EŞİTLİĞE: TÜRKLERLE ERMENİLER ARASINDAKİ GƜƇ İLİŞKİLERİNİ BİR SİVİL HAKLAR MODELİ ARACILIĞIYLA DEĞİŞTİRMEK,1,“KOBANÊ’NİN ‘BİZ’İMLE NE ALƂKƂSI VAR?,1,“NEFRET SUƇLARI” VE “ZEHİRLİ KAN” ÜZERİNE,1,1 MAYIS 2015’DE İSTİKAMET(İMİZ) -2014’TE OLDUĞU GİBİ!- TAKSİM,1,1 MAYIS 2016 DERS(LER)İ,1,1 MAYIS’A GİDERKEN: AKP KADINLAR İƇİN NE YAPTI,1,1 mayis,16,100. YAŞINDA EKİM DEVRİMİ’NİN ANIMSATTIKLARI,1,100’E 1 KALA ERMENİ GERƇEĞİNİN TOPOĞRAFYASI,1,12 eylul,4,12 EYLÜL 2010 SONRASI,1,12 EYLÜL KİME KARŞIYDI?,1,12 EYLÜL YARGILANDI… MI?,1,12 EYLÜL’Ü YARGILAMAK...,1,1915- HRANT VE ADALET,1,1968’İN 50. YILINDA SARI YELEKLİLER,1,2013,1,2014,1,2014 İƇİN 2013’ÜN 1 MAYIS DERSLERİ,1,2015,1,2015 1 MAYIS’INDAN 2016’YA YİNE YENİDEN ISRARLA TAKSİM,1,2016,1,2018,1,2019: YERKÜREDE VE COĞRAFYAMIZDA Ä°ÅžĆ‡Ä° SINIFI(MIZ),1,23 NİSAN BİTTİ ‘KUTLU DOĞUM’ VERELİM,1,24 HAZİRAN SEƇİM(LER)İ VE TAVIR(IMIZ),1,7 HAZİRAN 2015 SEƇİMLERİ’NE DAİR -GEREKƇELİ- TAVRIMIZ,1,7 HAZİRAN’DAN 1 KASIM’A HDP NOTLARI,1,8 mart,3,A-UTOPYA’YA UNUTULMAZ BİR YOLCULUK,1,abd,1,ABD EMPERYALİZMİ VE VENEZÜELLA 2019,1,AƇIK SƖZLÜ OLMAK İYİDİR (7 HAZİRAN SONRASINA DAİR DEĞERLENDİRME),1,ADALET: ANTROPOLOJİK BİR BAKIŞ,1,afis,1,AFRİN (VE SURİYE’N)İN ƖTESİDİR,1,AFRİN (VE SURİYE),1,AKADEMİNİN ƖZGÜRLƜĞƜ İƇİN,1,akademisyen,2,AKADEMİSYEN SORUMLULUĞU,1,AKLIMIZDA TAŞIYORUZ SİZLERİ,1,akp,37,AKP İKTİDARI VE GÜNDELİK HAYATIN İSLƂMİLEŞTİRİLMESİ,1,AKP İSLƂM FAŞİZM ve KADINLAR,1,akp.kriz,1,AKP’NİN ‘KÜLTÜR POLİTİKALARI’?,1,AKP’NİN “DERİN DEVLET”İ,1,AKP’NİN “KINDER KUCHE KIRCHE”Sİ,1,AKP’NİN “MUHAFAZAKƂR”LIĞI NEYE DENK DĆœÅžER,1,AKP’NİN “ORGANİK AYDINLARI” VE HAZİRAN KALKIŞMASI,1,AKP’NİN BAŞKAN”LIĞI,1,AKP’NİN EĞİTİM SİSTEMİ Mİ DEDİNİZ,1,AKP’NİN EĞİTİM SİSTEMİ: MİLLİYETƇİ MANEVİYATƇI VE PİYASACI,1,AKP’NİN EĞİTİM SİSTEMİYLE İMTİHANI,1,AKP’NİN KADINLARA KARŞI SAVAŞI: MADAM GİBİ ƖLMEK,1,AKP’NİN MUHAFAZAKƂRLIĞI İSLƂMCILIĞI NEOLİBERALİZMİ VE KADINLAR,1,aktuel,4,aktüel,3,ALEVƎLİK VE SINIF MÜCADELESİ: KÜLTÜR VE EKONOMİ POLİTİK,1,aleviler,1,amerika,3,ANADOLU’NUN “YA BASTA”SI,1,antropoloji,10,ANTROPOLOJİ: NASIL VE NİƇİN,1,arkeoloji,1,ARSIV,1,ATAERKİ” ÜZERİNE,1,ATAERKİL PAZARLIK BOZULDU,1,AVM’LER,1,AVRUPA BİRLİĞİ: ƇOKKÜLTÜRCÜLƜĞƜN “KRİZİ”,1,aydinlar,9,aydinlar devrimciler,32,AYŞE ƖĞRETMEN “DAVA”SININ ANIMSATTIĞI,1,Barış Bildirimi metni,1,baris,9,basin,3,BAŞKALDIRIDIR MİZAH YA DA HİƇ!,1,BE ZİMAN JƎYAN NA BE,1,BEJDAR’IN TUTSAK ALINAMAYAN ŞİİRLERİ,1,BEKLE BİZİ -YENİDEN- TAKSİM,1,BELLEKLE GELECEĞİN KARŞILAŞMASI,1,bilim,3,BİR “ELEŞTİRİ”YE KISA KENAR NOTLARI,1,BİR “İMKƂNSIZ AŞK” HİKƂYESİ: “AKADEMİ VE ƖZGÜRLÜK,1,BİR “PRAKSİS ANTROPOLOJİSİ” İƇİN,1,BİR AYDIN(LIK) HƂLİ FİKRET BAŞKAYA,1,BİR DAHA ASLA DİYEBİLMEK İƇİN: GƖZALTINDA KAYIPLAR,1,BİR İKTİDAR (YENİDEN-)ÜRETME ARACI OLARAK MOBBİNG[*],1,BİR İKTİDAR ARACI OLARAK KORKU,1,BİR KEZ DAHA “TERƖR” MÜ,1,BİR KİMLİK SİYASETİ OLARAK MİLLİYETƇİLİK VE IRKƇILIK,1,BİR MİLAT: REFERANDUM VE SONRASI,1,BİYOLOJİ KADER Mİ? ya da “FITRAT”A DAİR,1,BİZİM DELİLERİMİZ,1,BM DB VE IMF’NIN DILINDE KADIN YOKSULLUĞU,1,bƶlge,3,BU 12 EYLÜL REJİMİ… BURADAN ƇIKIŞ YOK,1,BU NE ŞİDDET BU CELƂL? (YA DA “GULYABANİ” KİM),1,BUGÜN ADNAN YÜCEL KONUŞACAĞIZ,1,CELLATLARIN DƖKTÜKLERİ KAN,1,cevre,15,CHARLIE HEBDO’YA SALDIRI TE’VİLLERİ VE TAVRIMIZ,1,chd,1,cinayetler,13,CUJUS REGIO EJUS RELIGIO,1,CUMHURBAŞKANLIĞI SİSTEMİ VEYA BU KADAR YETKİYİ BABANIZA VERİR MİYDİNİZ,1,Ƈile'nin Antropolojisi: Bir Anı Bir Gƶzlem ve Bir Tahlil Girişimi,1,ƇOCUKLAR ƖLMESİN DEMEK TERƖR SUƇU MU,1,ƇOCUKLARININ ETİYLE BESLENEN ÜLKE,1,ƇƖZÜMÜN SOSYO-EKONOMİK YANI,1,DAĞLAR ERİRSE – ZEVEBƂN,1,DAİMA YAŞAYACAKTIR İSMİYLE MÜSEMMA YAŞAR KEMAL,1,DARBE GİRİŞİMİ VE SONRASI,1,dava,13,davalar,1,DELİ DUMRUL’UN “KENTSEL DƖNĆœÅžĆœM”Ü ya da YOLSUZLUK RANTIN İKİZ KARDEŞİDİR,1,DEMİRİN TUNCUNA İNSANIN...,1,demokrasi,4,DEMOKRATİKLEŞ-ME PAKETİ,1,dersim,2,devlet,12,DEVLETİN ERKEKLERİ YA DA KADINA ŞİDDET NASIL ƖNLENMEZ,1,DEVLETİN KÜRTAJI: ROBOSKƎ,1,DEVLETLƛLAR,1,devrim,11,DİĞERLERİ VE KENT HAKLARI…[*],1,dinler,7,DİNLER İSLƂM VE KADIN BEDENİ,1,dinleti,1,DİRENEN DAMAR[*] ƇƜRÜMEYEN,1,direnis,3,dunya,6,dünya,63,düsünce ƶzgürlügü,2,EGEMENLERİN “PYRRHUS ZAFERİ”: F-TİPİ,1,egitim,12,EKİM DEVRİMİ SOSYALİZM KADINLARIN KURTULUŞU,1,ekoloji,10,ekonomi,7,elestiri,1,ELEŞTİRİ HAYATTIR; YAŞATIR,1,emek,19,emekciler,3,EMEKƇİLER İŞSİZLER YOKSULLAR NEREDE,1,emperyalizm,9,EMPERYALİZM- T. “C” VE AFRİN,1,enternasyonalizm,1,ENTERNASYONALİZM ÜZERİNE NOTLAR,1,ERCAN BİNAY’DAN (BAFRA T TİPİ) MEKTUP VAR: ABDULLAH KALAY’A ƖZGÜRLÜK,1,ermeniler,4,ESKİ(MEYEN)/ YENİ TÜRKİYE”DE BARIŞ (MI),1,etnoloji,2,EVET ƇIKSA DA “HAYIR”,1,EVLAT YOLDAŞ,1,fasizm,7,FAŞİZM VE KADINLAR,1,felsefe,2,feminist,1,FİDEL İƇİN SANCAĞI YARIYA İNDİRMEYİN DAHA DA YÜKSELTİN,1,FRIEDRICH ENGELS VE AİLENİN,1,genclik,3,GERƇEKTEN DE NEDİR TERƖR,1,GƖBEKLİTEPE BİZE NEYİ ANLATIYOR,1,güncel,9,gündem,12,GÜNDEM’E DÜNE VE BUGÜNE DAİR,1,HAFIZASINI YİTİRMEYEN “DERSİM’E AĞIT,1,hakkinda,1,HƂL ÜLKEYİ KUTUPLAŞTIRIYOR,1,HƂL VE GİDİŞ(İMİZ),1,HANGİMİZ ƖZGÜRÜZ Kİ,1,hareketler,2,Hasta Tutsak Abdullah Kalay 2. Heyet Raporuna Rağmen Tahliye Edilmiyor!‏‏,1,HAVADIR SUDUR ATEŞTİR YANİ HAYATTIR GRUP YORUM,1,hayat,1,HER GÜN DƖRT Ä°ÅžĆ‡Ä° BEŞ KADIN,1,HER KƖYDE BİR “KƖPEK” VARDIR,1,HİƇLEŞTİRİLME KAYGISINDAN ƖFKEYE SARI YELEKLİLER,1,HRANT,1,hrant dink,4,hrant dink'in katline 2015 perspektifinden bakmak,1,hukuk adalet,35,IŞILTILI VE “TEHLİKELİ” BİR KADIN: SUAT DERVİŞ,1,IŞİD VE İSLƂMCI “FEMİNİSTLER”,1,ibrahim kaypakkaya,1,İFADE ƖZGÜR(LƜĞƜ) MÜ,1,İFADE ƖZGÜRLƜĞƜ VAZGEƇİLEMEZ ƖNCELİKLİ DEĞERDİR,1,iktidar,10,iletisim,2,inanc,7,insan haklari,1,isci-sendika,12,islam,14,islam.ortadogu,1,İSLƂMCI-MUHAFAZAKƂRIN ZİHİN HARİTASINDA BİR GEZİNTİ: “NASIL BİR KADIN(LIK),1,İSTANBUL SEƇİMİ - BİR DEĞERLENDİRME,1,isyan,15,Ä°ÅžĆ‡Ä° SINIFI 2017 1 MAYIS(’IMIZ) VE KATLİAMIN 40. YILINDA TAKSİM,1,Ä°ÅžĆ‡Ä° SINIFININ KADINLAŞMASI,1,İTİRAZ VE ELEŞTİRİ “HAZIROL”DA DURMAZ,1,İYİ Kİ YAŞADILAR İYİ Kİ YAZDILAR,1,KADIN(LAR) VE DEVRİM(LER),1,KADINLAR KAPİTALİZM FAŞİZM VE AKP,1,KADINLAR GERƇEKTEN DE “SINIFLAR-ÜSTÜ” MÜ,1,KADINLAR İƇİN OLABİLECEK EN KƖTÜ ALAŞIMIN ORTASINDAYIZ,1,KADINLARA KENTLERE GECELERE DAİR,1,KADINLARIN KURTULUŞU: MARKSİZM’SİZ OLUR MU,1,kadin,64,kadinlar,11,KALBİM(İZ) CİZRE’DEDİR,1,kapitalizm,26,KAPİTALİZM KÜLTÜR DİRENİŞ,1,KAPİTALİZMİN KENDİNİ İMHASI: NEOLİBERALİZM,1,kart,1,katlamlar,1,katliamlar,8,KELLE FIYATINA HÜRRIYET ESIRLIK BEDAVA,1,KENTİ (YOKSULLARINDAN) TEMİZLEMEK,1,KEŞFEDİLMEMİŞ GELECEĞİN BİƇİMLENMESİ İƇİNDİ SAMİR AMİN,1,kitap,35,KOBANÊ BİZİMDİR BİZ KOBANÊ’YİZ,1,KOLEKTİF BİR DEVLET CİNAYETİ: HRANT DİNK,1,komünizm,6,kriz,57,KRİZ SAVAŞ VE Ä°ÅžĆ‡Ä° SINIFI ÜZERİNE GƖRĆœÅžLER,1,KRİZDEN İNSAN MANZARALARI[*],1,KÜLTÜR “YERLİ VE MİLLİ” MİDİR?YA DA NEDİR,1,kültür sanat,30,KÜRESEL KÜLTÜR” MÜ,1,kürt sorunu,1,laiklik,1,LAİKLİK Mİ HANGİSİ,1,latin amerika,13,LATİN AMERİKA: SAĞIN GERİ DƖNĆœÅžĆœ - 1/ BREZİLYA ƖRNEĞİ,1,LATİN AMERİKA: SAĞIN GERİ DƖNĆœÅžĆœ-2/ PARAGUAY: “TEKNİK DARBE,1,LATİN AMERİKA’DA BARIŞ SÜREƇLERİ,1,LATİN AMERİKA’DAN “BARIŞ SÜREƇLERİ”: EL SALVADOR ƖRNEĞİ,1,LATİN AMERİKA’NIN DESAPARECIDO’LARI,1,leninizm,4,LÜZUM” ÜZERE: BİR KEZ DAHA İSTANBUL SEƇİMİ,1,MAĞLUP MU DENİR ŞİMDİ ONLARA?,1,MARKSİST-LENİNİST ROMAN YAZARI : VEDAT TÜRKALİ,1,marksizm,6,MARKSİZM + V. İ. LENİN = EKİM DEVRİMİ (NOTLARI),1,MARKSİZM AİLE AŞK CİNSELLİK ÜZERİNE SƖYLEŞİ,1,MARKSİZM VE KADIN ÜZERİNE,1,Marksizm ve Kadın: Emek Aşk Aile,3,MARKSİZM VE KADINLARIN KURTULUŞU,1,MARX’IN DĆœÅžĆœNCE DÜNYASINA BİR SEYAHAT: ETNOLOJİ DEFTERLERİ,1,MARX’TAN ƖĞRENEN BİR ƇUKUROVALI: OKTAY ETİMAN,1,MASKELİ FAŞİZM: “POPÜLİST AŞIRI SAĞ,1,medya,1,MEVTAYI İYİ BİLMEZDİK,1,milliyetci,2,mizah,2,MURAT’IN DĆœÅžĆœ LAMBORGHİNİLER VE DÜNYAYI DEĞİŞTİREBİLMEK,1,mücadele,17,MÜCADELE BOYU BİR YAŞAM: SCHAFIK JORGE HANDAL,1,MÜCADELEYE DEVAM”[1] “BU DAHA BAŞLANGIƇ,1,NE OLDU O “İMTİYAZSIZ SINIFSIZ KAYNAŞMIŞ KİTLE”YE,1,NEO-FAŞİZM(LER) “FEMİNİST” Mİ,1,NEO-LİBERAL TÜRKİYE’DE MUHAFAZAKƂRLAŞMA/ DĆœÅžKÜNLEŞME DİYALEKTİĞİ,1,NEO-LİBERAL TÜRKİYE’NİN “EN ALTTAKİLER”İ: Ä°ÅžĆ‡Ä° SINIFI KÜRTLEŞİRKEN,1,neoliberal,12,newroz,1,NİCE ONYILLARA ‘YENİKAPI’LI YOLDAŞLAR,1,O GÜN BU ÜLKEDE. O GÜN O ALANDA,1,OĞLUM(UZ) ƖLÜMSÜZDÜR,1,ohal,4,OKTAY AĞABEY(İMİZ,1,ONLAR ƇALIP ƇIRPTIKƇA BİZ YOKSULLAŞIYORUZ,1,ORƇUN,1,ortadogu,10,ORTADOĞU’DA BİR KARABASAN: IŞİD,1,OSMANLI’YI “İHYA” ETMEK: AKP’NİN TƖRENLERİ,1,OTUZƜƇ KOR DĆœÅžTÜ YÜREĞİMİZE…,1,ƖFKELENİNCE ƇOK GÜZEL OLUYORSUN TÜRKİYE,1,ƖFORİNİN ORTASINDA,1,ƖĞRETTİKLERİ HATIRLATTIKLARIYLA GREİF DİRENİŞİ,1,ƖLÜMSÜZ ABİ(MİZ) OKTAY ETİMAN,1,ƖRGÜTLÜ MÜCADELE ETİĞİ VE SOSYALİST DEMOKRAS,1,ƶteki,29,ƖZEL MÜLKİYETİN DEVLETİN KƖKENİ ÜZERİNE,1,ƖZERKLİKƇİ ANAYASA SONRASINDA BOLİVYA DERSLERİ,1,ƖZGECAN’IN KATLİNİN AKP’YLE NE İLGİSİ VAR,1,ƶzgeƧmis,1,ƶzgürlük,5,panel,3,PARANOYA VE MEGALOMANİNİN (“YENİ”) REJİMİ,1,PARİS KATLİAMI “BARIŞ SÜRECİ” VE HESAPLAŞMA,1,politika,13,POPÜLER KÜLTÜRE ELEŞTİREL BAKIŞLAR - KISA BİR TARİHƇE,1,postmodernizm,1,protesto,2,RECEP’İN TÜRKÜ(/ŞİİR)LERİ,1,referandum,3,rejim,1,roboski,1,ROBOSKİ’NİN KANAYAN KARANFİLİ,1,rƶportaj,12,SAHİ “VESAYET (REJİMİ)” KALKTI MI,1,SAHİCİ OLMAK,1,savas,4,savas-baris,1,SAVAŞ ŞIDDET ÜZERINE EKONOMI-POLITIK VE ANTROPOLOJIK NOTLAR,1,SAYGI VE HAYRANLIKLA ƇHD GENEL KURULU’NA,1,secim,18,secimler,4,seƧim,5,SEƇİMLERİN SONRASINDA,1,seminer,1,sempozyum,1,SEN ƇƜRÜMENİN RESMİNİ ƇİZEBİLİR MİSİN ABİDİN?YA DA MEMLEKETTEN EĞİTİM MANZARALARI,1,SEN MİSİN “BARIŞ” DİYEN,1,sibel ƶzbudun,1,sinifsal bakis,11,SİVAS KATLİAMI O GÜN ORADA BİTMEDİ,1,siyonizm,4,SİYONİZM ANTİ-SEMİTİZM VE BİR “MUGALATA” ÜZERİNE,1,SOMA “SON” OLSUN; AMA DEĞİL,1,sosyal bilimler,4,SOSYAL BİLİMLER: BİR ŞEY YAPMALI,1,sosyalizm,14,SOYKIRIM ÜZERİNE RESMƎ SƖYLEMLER ya da T.C. SOYKIRIMI NEDEN TANIMALIDIR,1,SOYKIRIMA TANIKLIK(LAR),1,soykirim,2,sƶylesi,1,sƶyleşi,2,SƖYLEŞİ: OKURYAZARLIK ÜZERİNE,1,suriye,2,SURUƇ’UN İŞARET ETTİĞİ,1,SUSMA SUSTUKƇA SIRA SANA MUTLAKA GELECEK,1,SUSMA! SUSTUKƇA SIRA SANA GELECEK,1,SUYUN DELİ DUMRULLARI: ƖZELLEŞTİRMELER,1,SÜREKLİLEŞTİRİLEN OHAL VE,1,ŞİDDET Mİ MEŞRUİYET YİTİMİ Mİ,1,ŞİDDET NEDEN KAPİTALİZMİN “OLMAZSA OLMAZI”DIR,1,taksim,3,tanitim,13,TANTALOS’U YARATMAK,1,tarih,19,tck,2,tck301,1,teknoloji,1,temel demirer,17,tercüme,2,terƶr,1,TIMEO HOMINEM UNIUS LIBRI/ TEK KİTAPLI İNSANDAN KORKARIM,1,TOTALİTARYANİZMİ SOKAKTA ALT EDEBİLMEK,1,TOTALİTERLEŞMEYE İHVAN’LAŞMAYA KARŞI,1,TƖREN ULUS-DEVLET İKTİDAR[*],1,Turkey a Beauty When Angry,1,tüketim,1,Türk Akademiası: GerƧekten kadınlar iƧin Bir Cennet mi,1,TÜRK HALKI BARIÅžĆ‡I MI,1,TÜRK(İYE) İSLƂMI’NDA KADIN OLMAK,1,türkiye,85,ULAŞ ULAŞ’TIR,1,UNUTMAYACAĞIZ UNUTTURMAYACAĞIZ: ŞAHİT OL ANKARA GARI,1,UNUTULMAMASI GEREKENLER,1,üniversite,6,ÜNİVERSİTEYİ ƖLDÜRMENİN SEKİZ YOLU (YA DA ÜNİVERSİTE PİYASAYA NASIL ENTEGRE OLUR,1,VAHŞETİN ALTERNATİFİ VAR ELBETTE,1,VAR OLANDAN KOPMAK İƇİN YEREL SEƇİM VE SORU(N)LARI,1,VENEZÜELLA VE EMPERYALİZM KONUSU,1,VESAYET REJİMİ” ƖLDÜ YAŞASIN “İLERİ DEMOKRASİ,1,video,26,VURUN “ƖTEKİ”NE,1,YA SEV YA TERKET: BİR BİAT ARACI OLARAK MOBBİNG,1,YA SOSYALİZM YA BARBARLIK,1,YANIT: OLAN VE GELEN[*],1,YARGI BAĞIMSIZLIĞI” MI DEDİNİZ,1,yasam,22,YENİ TOPLUMSAL HAREKETLER NE KADAR “YENİ”,1,yeni yil,2,YENİ YƖK YASA TASLAĞI ÜZERİNE: PİYASA ÜNİVERSİTEYİ YUTARKEN,1,YENİDEN HAYKIRABİLMEK: “YERİMİZ MUTFAK DEĞİL DÜNYA,1,YERELİ BİRLİKTE YƖNETMEK - NASIL BİR DÜNYA İSTİYORSAK ƖYLE BİR YEREL YƖNETİM,1,YILDIZLARIN GÜNCESİNİ TUTAN ADAM: CENGİZ GÜNDOĞDU,1,yƶk,3,yƶnetim,1,YÜREĞİMİZDE,1,ZAPATİSTALARIN 33. YILI: BİR DEĞERLENDİRME,1,ZEYTİNLİĞİ ZİNDAN YAPAN SİSTEMATİK ZULME DİRENENLER,1,ZİNDAN(LAR)IN TÜRKƇESİ,1,ZORUNLU BİR AƇIKLAMA (II)… VE BİR EKLEME,1,
ltr
item
sibelšŸ‚Ć¶zbudun: KADINLARA, KENTLERE, GECELERE DAİR…[1]
KADINLARA, KENTLERE, GECELERE DAİR…[1]
sibelšŸ‚Ć¶zbudun
https://sibelozbudun.blogspot.com/2014/12/kadinlara-kentlere-gecelere-dair1.html
https://sibelozbudun.blogspot.com/
https://sibelozbudun.blogspot.com/
https://sibelozbudun.blogspot.com/2014/12/kadinlara-kentlere-gecelere-dair1.html
true
1739006321341950428
UTF-8
Loaded All Posts Not found any posts Diger daha fazla Yanıtla Cancel reply Sil Ana Sayfa Sayfa Posta Hepsini Gör BUNA BENZER Etiket Arsiv Ara Bütün Yayinlar İsteğiniz gönderi bulunamadı Ana Sayfaya Dön Sunday Monday Tuesday Wednesday Thursday Friday Saturday Paz Pts Sal Car Per Cum Cmt January February March April May June July August September October November December Oca Sub Mar Nis May Haz Tem Agu Eyl Eki Kas Ara simdi 1 dakika önce $$1$$ minutes ago 1 saat önce $$1$$ hours ago dün $$1$$ days ago $$1$$ weeks ago more than 5 weeks ago Followers Follow THIS CONTENT IS PREMIUM Please share to unlock Copy All Code Select All Code All codes were copied to your clipboard Can not copy the codes / texts, please press [CTRL]+[C] (or CMD+C with Mac) to copy