$type=slider$cate=5$meta=0$cate=4$show=home$rm=0

SİBEL ƖZBUDUN SAVUNMASI

ANKARA 35. ASLİYE CEZA MAHKEMESİ HƂKİMLİĞİ’NE DOSYA NO : E. 2016/57 SAVUNMASINI SUNAN : Sibel Ɩzbudun Demirer D.KONUSU : İ...


ANKARA 35. ASLİYE CEZA MAHKEMESİ HƂKİMLİĞİ’NE

DOSYA NO : E. 2016/57

SAVUNMASINI
SUNAN : Sibel Ɩzbudun Demirer

D.KONUSU : İddianamedeki iddialarla ilgili savunmalarımın sunulmasıdır.

AƇIKLAMALAR :  “İNSANLAR, BİR ŞİİR OKUDUKLARI, BİR RESME BAKTIKLARI İƇİN İSYAN ETMEZ”

Sequi debet potentia justitiam,
non praecedere

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Taştan’ın hakkımda hazırladığı, 04/01/2016 tarih ve 2016/9 sayılı iddianamenin -mahkemeniz tarafından 14.01.2016 tarihinde- kabul edilmesi üzerine, facebook sitesinde adıma aƧılan sayfada yaptığım iki paylaşımdan yargılanmak üzere Ƨağrıldım.
Ɩncelikle şunu belirteyim: Sƶz konusu paylaşımlardan ilki, 5 Ağustos 2015 günü ResmĆ® Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren ve temel bir anayasal hak olan toplantı ve gƶsteri yürüyüşü düzenleme hakkını idarĆ® amir ve kolluk kuvvetlerinin keyfĆ® sınırlama ve yasaklamalarına terk eden, “Toplantı ve Gƶsteri Yürüyüşleri Kanunu’nun Uygulanmasına Dair Yƶnetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yƶnetmelik”i eleştirmek üzere, itiraz iƧin yapılmıştır.
Savcılıkta ifade ettiğim üzere paylaşımdaki görseli ben hazırlamadığım gibi, benden önce birçok kez paylaşılmıştır.
Sƶz konusu yƶnetmelik yayınlandığı andan itibaren kamuoyunda “OHAL dƶnemine dƶnüş,” “faşizme tam yol yƶnetmelik” benzeri ağır eleştirilerle karşılanmış; yayınlanır yayınlanmaz ana muhalefet partisi CHP tarafından Anayasa Mahkemesi’ne gƶtürülmüş ve ‘Türkiye Barolar Birliği’ iptali yƶnünde Danıştay’a başvuru yapmıştır.
Bu yönetmeliği, AKP hükümetinin temel bir insan hakkı olan ve bir darbe Anayasası olarak eleştirilen 12 Eylül Anayasası tarafından dahi güvence altına alınan toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkını, salt parlamentodaki çoğunluğuna güvenerek ihlâl etmesinin bir örneği olarak gördüm ve hâlen de öyle görüyorum.
Bir iktidar partisinin parlamentoda Ƨoğunluğu elinde tutması, ona temel insan hak ve ƶzgürlüklerini ihlĆ¢l yetkisi vermez. İktidar partisi, bu tip “oldu bitti”lerle fiilĆ® durum(lar) yaratıyor ve onu denetlemesi gereken erkler bu tip uygulamalar karşısında eli kolu bağlı kalıyor, ya da hukukĆ®liği ve vicdanĆ®liğini gƶzetmeksizin iktidar uygulamalarına destek veriyorlar, itirazları bastırıyorlarsa, bu durumda rejimi (bir meclis bulunsa ve zaman zaman seƧimler yapılsa da) “demokratik” olarak nitelemek, mümkün değildir.
Paylaşımı bu duygu ve düşüncelerle, demokratik rejimlerin tesisinde ƶnemli rol oynayıp, Amerika ve Fransız Bağımsızlık Bildirgelerinde tanınan; 1791, 1793 ve 1795 Fransız Anayasalarının başlangıƧ bƶlümlerinde, insan hakları bildirileri iƧinde yer alan; “daha sonra, Fransız İhtilali’nin etkisinde kalan 19. ve 20. yüzyıl Avrupa anayasalarında klasik hak ve ƶzgürlükler arasında” gƶrülen ve İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin başlangıcındaki “İnsanın zulüm ve baskıya karşı son Ƨare olarak ayaklanmaya mecbur kalmaması iƧin insan hakları hukuk rejimi ile korunmalıdır” ibaresinde ima edilen “Baskıya karşı direnme hakkı”na gƶnderme olarak yaptım. “Başkasına yapılan haksızlığa başkaldırmak denli insanı insan yapan bir şey yoktur bu evrende,” der Prof. Dr. Hayrettin ƖkƧesiz. Katılıyorum...
Bilindiği üzere, bir toplum, “halkın kendini yƶnetmesi” anlamına gelen demokrasi ile yƶnetilen rejimlerde, salt seƧimden seƧime oy kullanarak yƶnetime katılmaz. Talep ve tepkilerini farklı yollardan iktidarlara iletir: dilekƧe vermekten lobi yapmaya, mitinglerden protesto gƶsterilerine uzanan bir erimde değişkenlik gƶsterir bu yollar. Demokratik rejimlerde bu kanallar aƧık tutulmalı, kullanımları yƶneticilerin keyiflerine bırakılmamalıdır. Bu kanallar sınırlandırıldığında ya da yok edildiğinde, veya yƶnetilenlerin talep ve tepkileri yƶneticiler tarafından dikkate alınmadığında, tepkiler yoğunlaşır, sıkışır ve “sosyal patlama” dediğimiz durum ortaya Ƨıkar. Bunun yakın bir ƶrneğini, Haziran 2013 tarihinde ülke Ƨapında milyonlarca kişinin katıldığı protesto gƶsterilerinde yaşadık.
Hatırlanacaktır; dƶnemin muhalefet liderlerinden Mesut Yılmaz, Aralık 1984’deki büyük memur eylemleriyle ilgili olarak, “İsyan etmeyen memurun insanlığından şüphe ederim,” demiş; bu sƶzü iktidarda olduğu, kamu emekƧilerinin sendikalaşma taleplerinin yükseldiği 1990’lı yıllarda, kendisine sık sık hatırlatılmıştı.
Politikacılar muhalefetteyken doğruları sƶylemeye daha yatkındırlar. Mesut Yılmaz Ƨok insanĆ® bir gerƧekliği dile getiriyordu: geƧim sıkıntıları ve/ veya baskılar, yƶnetilenleri isyana sevk eder. Ve bu koşullarda isyan, meşrudur. Bu sƶzlerinden dolayı Mesut Yılmaz hakkında hiƧbir zaman dava aƧılmadı. Mesut Yılmaz’ın yararlandığı ƶzgürlük alanından ben neden yoksun bırakılayım ki?
Gelelim “yorumum”un yer aldığı imgeye”… Mesajda yer alan gƶrsel, savcının iddianamesinde de belirttiği üzere, “maskeli ve elinde Molotof kokteyli gibi bir malzeme bulunan” bir eylemciyi betimlemektedir. Bu fotoğrafın ne zaman, nerede Ƨekildiğini, gƶrüntüdeki kişinin kim olduğunu bilmiyorum. Savcının bu kişiyi neden “illegal” olarak tanımladığını anlayabilmiş de değilim. “İddianame”de de bu konuda herhangi bir aƧıklama olmadığı gibi, savcının ifadesi de somut verilere dayanmıyor.
İddianamede yer alan, “eylemcinin ve arkasında yine bir eylemi temsil eden Ƨizimlerin bulunduğu” savına gelince: Resmi dikkatle inceleyecek olursanız, arka plandaki Ƨizimlerin ikisinin de “eylem” betimlemeleri olmadığını gƶrürsünüz. Sol taraftaki, Haziran 2013 Gezi olaylarında hemen tümü polis şiddeti sonucu yaşamını yitiren Gezi şehitlerini temsil ediyor En genƧleri olan 14 yaşındaki Berkin Elvan, en yaşlıları olan 27 yaşındaki Ethem Sarısülük’ün omuzlarında. Ƈocukların hepsi gülüyorlar. Ɩlüm Ƨok uzaklarındaymışçasına... Sosyal medyada binlerce kez paylaşıldı; Gezi direnişine katılan milyonlarca kişi iƧin Ƨok değerli bir simge.
Sağdaki resimde ise, bisiklete binen genƧler gƶrülüyor. Üzerlerinde “Hayallerimize giden yol sokaktan geƧiyor” ibaresi yer alıyor...
Savcının her yerde “eylem” gƶrme “iddia”sını anlamlandırmak zor!
Gelelim bu resmin ve benim eklediğim yorumun, savcı beyin iddia ettiği gibi “kişileri alenen kanunsuz ve suƧ sayılan eylemler yapmaya tahrik” edip etmediğine...
Semiyoloji ya da gƶstergebilime gƶre, resimler ve benzeri gƶrseller birer simgedirler; simgeler ise, Ƨoksesli, farklı yorumlara aƧık, Ƨok-katmanlıdırlar. Bir başka deyişle bir gƶrselin “neyi” temsil ettiği, onun katılımcıları (resmi yapan/fotoğrafı Ƨeken/deseni Ƨizen; onu sergileyenler; yayınlananlar; iletenler; ona bakanlar...) iƧin Ƨok farklı (ve Ƨoğul) anlamlar iletir. Ɩrneğin bu paylaşım kimilerinde sƶzkonusu yƶnetmeliğe karşı bir tepki uyandırabilir, kimi salt estetik bir gƶrüntü olarak algılayabilir, kimileri iƧin geƧmişteki eylemlerin anısını canlandıran güzel bir hatırlatıcı, kimileri iƧin ise devlete başkaldırmış, ortalığı kırıp dƶken terƶristler olarak gƶrülebilir. Bir facebook kullanıcısı olarak paylaşımlarıma gelen Ƨok farklı tepkilerden biliyorum; benim yaratılma kasıtlarından Ƨok farklı mesajlar iletmek üzere kullandığım pek Ƨok gƶrsel, takipƧiler tarafından benim kastımdan Ƨok farklı biƧimlerde yorumlandı, beni Ƨok şaşırtan tepkilerin hedefi oldu...
Ama kültür bilimleriyle uzun yıllardır uğraşan bir öğretim elemanı olarak şunu kesinlikle sƶyleyebilirim ki, insanlar bir resme, ya da resimlere baktıkları, şiir okudukları iƧin isyan etmez, “kanunsuz” denilen eylemlere yƶnelmezler! İnsanlar aƧlık, hayat pahalılığı, yoksullaşma, ƶzgürlüklerinin kısıtlanması, baskılar, haklarının elinden alınması, adaletsizlik vb. nedenlerle başkaldırabilir; veya mevcut haklarını ilerletmek, yeni haklar kazanmak, ƶzgürlüklerinin alanını genişletmek iƧin eylem yapmaya yƶnelebilirler; ama bir resme bakarak eyleme kalkışmazlar... Nitekim, benim sƶz konusu resmi facebook’ta paylaştığım 7 Ağustos 2015’i izleyen günlerde Türkiye sathında yƶnetmeliğe ilişkin kayda değer hiƧbir eylem olmadı. Bir başka deyişle (eski öğrencilerim dahil) kimse, benim facebook’taki paylaşımıma bakıp sokaklara dƶkülmedi... 5-6 bin izleyicisi olan bir facebook sayfasında paylaşılan bir resmin nasıl olup da “yakın ve mevcut tehlike” sayılabildiğini anlamak, mümkün değil!
Yanısıra, akademik konumumun hakkımdaki “potansiyel kışkırtıcı” suƧlamasını desteklemek üzere kullanılması, iddianameyi daha da anlamsızlaştırmaktadır. Nitekim, merkezi ABD’de bulunan Orta Doğu Araştırmaları Derneği (MESA) başkanı Profesƶr Dr. Beth Baron ve Yƶnetim Kurulu Başkanı DoƧ. Dr. Amy W. Newhall, mevcut davamla ilgili, MESA ve ve onun Akademik Ɩzgürlükler Komitesi (CAF) adına Başbakan Ahmet Davutoğlu’na yazdığı 2 Şubat 2016 tarihli mektupta (Bkz: EK), şöyle diyorlar:
Siz de bir akademisyen olarak bir hükümetin akademisyenlerin aƧıklamalarını takibe alıp siyasal gƶrüşlerini paylaşmalarının öğrencileri ‘kışkırtma’ olarak ya da ‘terƶrist propaganda’ oluşturduğu savıyla cezaĆ® soruşturmalara tabi tutmaya başlamasının, akademik ƶzgürlük ve ifade ƶzgürlüğü iƧin nasıl bir tehlike teşkil ettiğinin kuşkusuz ki bilincindesiniz. (...) DoƧ. Dr. Ɩzbudun’a yƶnelik suƧlamaların bu veƧhesi, akademisyenleri, eleştirel gƶrüşlerini ifade etmelerinin, öğrencileri üzerinde potansiyel etki yapacağı teorisi uyarınca suƧa teşvik konulu cezaĆ® kovuşturmaların hedefi kılmakla, tehlikeli bir iƧtihat oluşturacaktır. SuƧa teşvik yasasının bƶylesi bir yoruma tabi tutulması, öğretmen-öğrenci ilişkisini potansiyel bir suƧ üreticisi olarak sunmakla, üniversite öğretim elemanlarının öğretim misyonlarını doğrudan zarara uğratmaktadır.
Yeri gelmişken, 2000 yılında Lübnan sınırındaki bir İsrail karakoluna taş atarken gƶrüntülendiği iƧin hakkında Siyonist Ƨevrelerce bir linƧ kampanyası başlatılan, Columbia Üniversitesi’ndeki gƶrevine son verilmesi iƧin üniversite yƶnetimine baskı yapılan Profesƶr Edward Said iƧin üniversite rektƶrü Jonahtan R. Cole’un yazdığı tarihĆ® mektubu anımsatayım:
Said’in faaliyetleri de, diğer öğretim gƶrevlileri gibi, bu akademik ƶzgürlük ilkeleriyle güvence altındadır,” diyordu rektƶr Cole, mektubunda. “Columbia’da bir ifade yasası olduğuna inanmadığımız gibi, ifade polisi gibi davranmayı da reddederiz. Şimdi Said’in bir ülke sınırının ƶtesine taş attığı şu ünlü fotoğrafa gelirsek: Bildiğime gƶre taş belirli bir insana yƶneltilmiş değil; herhangi bir yasa ihlĆ¢l edilmiş değil; bu konuda herhangi bir dava aƧılmış değil; Said aleyhine herhangi bir cezai veya sivil girişimde bulunulmuş da değil. (...) 
Said’in güvence altında tutulan türden bir ‘fikir beyanı ve ilişki’ ile iştigal hĆ¢linde olduğuna inansak da inanmasak da, ortada üniversitenin el atmasını gerektiren bir durum yoktur. Kaldı ki, hakkında ABD’de veya başka bir ülkede dava aƧılmış olsaydı bile, üniversitenin kendi kuralları itibarıyla Said’in cezalandırılması sƶz konusu olmayabilirdi. Kısacası, üniversite, bir gƶrevlisinin fikirlerini aƧıklamasına veya davranışlarına karşı, bunlar yargının alanına girse bile müdahale etmeyebilir. Karşılığı, hĆ¢l ve şartlar belirler. (...) Bir üniversite iƧin, bireyin siyaseten baskın bir ideolojinin titreten-felƧ edici etkisinden korkmaksızın, gƶrüşünü ifade etmekte kendisini ƶzgür hissetmesinin güvence altında olmasından daha temel bir ikinci şey yoktur. John Stuart Mill, ‘On Liberty’ (Ɩzgürlük Üzerine) adlı eşsiz makalesinde, bize hoş gelmeyen fikirlerin ifade edilebilmesini desteklememizin ƶzgürlük kavramı aƧısından niye Ƨok ƶnemli olduğunu belagatle ortaya koyar; ki o fikirler bizim fikrimize aykırı olabilir veya fikrimizi tehdit eder gƶrünebilir: ‘Eğer tüm insanlığın, farklı düşünen tek bir kişiyi susturmasını haklı buluyorsanız, gün gelip o tek kişinin iktidarı ele geƧirdiğinde tüm insanlığı susturmasına karşı Ƨıkmaya da hakkınız olmaz...’ 
Fikirler, sınıf iƧinde veya dışında kamusal ifade buldukƧa anlam taşır; bazı fikirler bize Ƨirkin gelebilir, ‘doğruluk’ mefhumumuza aykırı düşebilir, yargılarımıza veya kabullerimize meydan okuyabilir, ama ne olursa olsun akademik düzenimizin temel yapısını tehdit etmedikƧe güvence altında olmaları gerekir. 
Bu nedenle, Said’in etrafında süregiden son tartışma da bizi rahatsız etmemelidir; yeter ki tartışma ƶzgür fikir alışverişine zincir vurma veya Profesƶr Said’e yaptırım uygulama Ƨanlarını iƧerir hĆ¢le gelmesin. Hepimizi ve akademik ƶzgürlüğü tehdit eden işte tam da Said’in ifade ƶzgürlüğünü ya da eleştirilerini sınırlama düşüncesinin kendisidir. Ɩğretim üyelerimizin gƶrüşlerine yƶnelik bu tür kısıtlamaların, bu üniversitenin saygın bir ƶzelliği aƧısından uzun süreli olumsuz etkileri olabilir: Bu ƶzellik, Ƨoğunluğun kabul edilemez gƶrebileceği fikirlere karşı hoşgƶrü gƶstermektir.
Columbia olarak biz, McCarthy dƶneminde bile, diğer kurumların yaptığı gibi, farklı siyasi gƶrüşleri bulunan profesƶrlerimize kısıtlama uygulamak veya onları işten uzaklaştırmak doğrultusundaki baskılara ve telkinlere boyun eğmedik; bugün de ifade ƶzgürlüğünü güvence altına alan tutumumuzdan geri adım atmayız. ” 
Bu tarihî metinden çıkartabileceğimiz birkaç sonuç var:
• “Taş atan Edward Said” gƶrüntüsü konusunda ne ABD’nde ne de başka bir yerde dava konusu olmuş değildir.
• Profesƶr Said’in gƶrev yaptığı Columbia Üniversitesi, Edward Said’in eylemini düşünce ve ifade ƶzgürlüğü ƧerƧevesinde değerlendirmiş ve sahiplenmiştir.
• Üniversite yƶnetimi, düşünce ve ifade ƶzgürlüğünün yalnızca anaakım, geniş toplumsal kabul ve onay gƶren düşünceler iƧin değil, “bize Ƨirkin gelebilecek, ‘doğruluk mefhumumuza aykırı düşebilecek, yargılarımıza veya kabullerimize meydan okuyabilecek” fikir ve ifadeleri de kapsadığı gƶrüşünü sahiplenmektedir.
• Yƶnetim, Profesƶr Said’in “aykırı”, “yargı ve kabullere meydan okuyan” fikirlerini değil, onların ifadesini sınırlandırmaya, engellemeye yƶnelik girişimleri “tehlikeli” bulmaktadır.
Bilim insanı Edward Said’in taş atmasını düşünce ve ifade ƶzgürlüğü kapsamı iƧinde değerlendirerek sahip Ƨıkan Columbia Üniversitesi rektƶrü ile, “şahsın emekli öğretim üyesi olması nedeniyle Ƨok sayıda öğrencisinin bulunduğu ve ülkemizde zaman zaman maskeli kişilerin molotof kokteyl, taş, sopa kullanarak polise, kamu binalarına, araƧlara zarar verdiği gƶzetildiğinde şüphelinin eyleminin yakın ve mevcut tehlike oluşturacak nitelikte olduğu”nu ƶne sürerek cezalandırılmamı talep eden Savcı’nın tutumları arasındaki uƧurum, bu ülkenin iktidara biat etmeyen, eleştirel tutumdan vazgeƧmeyen aydınları iƧin ne acı bir istihza, ne acı bir ironi!
Söz bilim insanları ve dünya karşısında alabilecekleri tavırdan açılmışken, izninizle bir-iki ekleme daha yapmak istiyorum:
Oxford Üniversitesi Sosyoloji Profesƶrü Anthony Heath, “Bilim adamlarının ve araştırmacıların gƶrevleri, ülkeyi yƶnetenleri, aldıkları kararların amaƧlanmamış sonuƧları ve duymamayı yeğledikleri bulgular konusunda uyarmaktır. Daha fazla bilgi edinmenin, daha iyi yƶnetmeye yol aƧacağına inanmak isterim. Bu bilgiler hoşunuza gitmese bile bunları bastıracağınıza, hesaba katmanız akıllıca bir davranış olur,” der.
London School of Economics hocalarından John Kay ise, “Basından ve hükümetten gelen bilgilerin güvenilirlikleri konusunda kuşku ƧoğaldıkƧa halka elden geldiğince doğruları yansıtmaya Ƨalışan kimselerin var olması Ƨok ƶnemlidir,” demiştir.
Gelelim, “ülke bƶlünsün istiyorum, yandaş, yalaka ve yavşaklar bir tarafa, onurlu, şerefli, emekƧi ve vatansever insanlar bir tarafa” yolundaki şiiri paylaşmama...
Aslında bu konuda fazla söz söylemenin boşuna nefes tüketmek olduğu kanısındayım. Bu şiir bugüne dek hiç yargı önüne getirilmemişti, nasip banaymış! Ama yeniden şiirlerin yargılandığı günlere geri dönüyorsak, bu ülkede düşünce özgürlüğü ve demokrasi için bir kez daha tehlike çanları çalıyor demektir!
12 Mart ve 12 Eylül askerĆ® darbelerini yaşadım. Darbe olur olmaz evinde “yasak” kitaplar bulunan insanların sakıncalı olduğunu düşündükleri yayınları banyolarında, arka bahƧelerinde nasıl yaktıklarını acıyla anımsıyorum. Aleyhime aƧılan davaya ilişkin gazete haberlerinden bir tanesi, bana o günleri anımsattı. Hakkımdaki dava sürecine ilişkin haberin altında şu kayıt düşülmüştü: Bu olay üzerine sosyal medya kullanıcıları profillerinden daha ƶnce paylaştıkları şiirleri kaldırdı.” Salt bu olay bile, iktidar Ƨevrelerinin iddialarının aksine, ülkenin gidişatının “ileri demokrasi”ye değil, insanların korku iƧinde yaşadıkları bir baskı rejimine doğru olduğunu gƶstermiyor mu?
Düşünce ve ifade ƶzgürlüğünün sınırlandırılması, eleştirinin “kriminalize edilmesi” benim vakamla sınırlı olsaydı, “münferit” der geƧer, ve emin olun ki, bu kadar vaktinizi almazdım. Oysa bugün Türkiye’de düşünce ve ifade ƶzgürlüğüne yƶnelik baskı ve kovuşturmalar, kaygı verici olma boyutunu aşmış, sayın savcıdan ƶdünƧ alacağım terimle, “yakın ve mevcut tehlike” hĆ¢lini almıştır. Nitekim, dünya Ƨapında hukukun üstünlüğünün geliştirilmesi iƧin Ƨalışan, bağımsız ve disiplinler arası bir organizasyon olan Dünya Adalet Projesi/ The World Justice Project (WJP)’nin 102 ülkeyi değerlendirdiği ‘2015 AƧık Yƶnetim Endeksi’ raporuna gƶre, Türkiye 102 ülke arasında 82’nci sıradayken; en kƶtü puanın ise ƶrgütlenme ve ifade ƶzgürlüğü konusunda alındığı bildirilmektedir. Aynı kuruluşun ‘Dünya Hukukun Üstünlüğü Küresel Endeksi’ne gƶre de Türkiye 99 ülke arasında 59. sırada; aƧık devlet kategorisinde 69., hükümetin hesap verebilirliğinde 72., temel haklarda ise 78. Sırada yer alıyor. Proje bu durumun nedenini “ifade ƶzgürlüğü üzerindeki kısıtlamalar ve ƶzel hayata müdahale” olarak aƧıklıyor.
Viyana merkezli ‘Uluslararası Basın Enstitüsü’nün (IPI) 2015’te yayınladığı raporda da benzer eleştiriler dile getirilmekte ve “Türkiye Haziran 2015 parlamento seƧimlerine yaklaşırken, insan haklarına ve ƶzellikle de ifade ve medya ƶzgürlüğü genel bir aşınmaya uğruyor. Ne yazık ki iktidardakilerin tavır ve davranışlarında temelden bir değişim yaşanmamasının, demokrasinin zayıflamasının ve bu Ƨemberin kendisini her gün hem idame edip hem artırmasının yakın gelecekte bir sonu varmış gibi gƶrünmüyor,” denilmektedir.
Ayrıca ABD Dışişleri Bakanlığı’nın yayınladığı ‘Türkiye 2014 İnsan Hakları Raporu’nda TCK ve TMK’da varlığını sürdüren Ƨok sayıda maddenin düşünce ve ifade, basın ve interneti sınırlandırdığı belirtilmekte, cezaevlerindeki gazeteci sayısına dikkat Ƨekilerek, basında otosansürün yaygınlaştığı kaydedilmektedir. Aynı raporda güvenlik güçlerinin protestocuları dağıtmak iƧin aşırı güce başvurduğu belirtilmekte, sosyal medya kullanıcıları iƧin istenen uzun süreli hapis cezalarına dikkat Ƨekilmektedir.
Yargıtay Başkanı İsmail Rüştü Cirit, ‘Uluslararası Hukuk Kurultayı’ndaki konuşmasında “İfade ƶzgülüğü iƧin uygun bir ortam yaratılması toplumun ve devletin geleceği aƧısından yaşamsal bir ƶneme sahiptir,” deyip ekliyor: “İfade ƶzgürlüğü sadece insan hakları katalogunda yer alan bir temel hak değil, bir toplumun zekĆ¢ ve anlama gücüdür. Avukatın bağımsızlığı ve savunma dokunulmazlığı tartışılırken konunun bu yƶnün de ihmal edilmemesi gerektiğini düşünüyorum.”
Evet, bugün Türkiye’de düşünce ve ifade, ya da eleştiri ƶzgürlüğü ihlĆ¢lleri, TCK ve TMK’da kimi değişiklikleri ƶngƶren 4. Yargı paketi vesilesiyle konuşan dƶnemin Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in “Türkiye’de artık düşünceyi ifade etmek, yazı yazmasından dolayı ceza gƶrmek, tarihe karışmıştır” demesine karşın, tüm hızıyla sürmektedir. Bu konuda rekor, sanıyorum “Cumhurbaşkanı’na hakaret” suƧlarında olsa da (İngiltere, Galler ve İskoƧya PEN üyesi 25 yazar, Başbakan Davutoğlu’nun ziyareti ƶncesi Birleşik Krallık Başbakanı David Cameron’a gƶnderdikleri aƧık mektupta, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 2014’te gƶreve gelmesinden bu yana, 1923’ten beri gƶrev alan tüm seleflerinin toplam gƶrev sürelerindekinden daha fazla Türkiye yurttaşı hakkında ‘Türkiye Cumhurbaşkanına hakaret ettiği’ gerekƧesiyle cezai kovuşturma aƧılmış bulunuyor,” diye uyardılar,) bugün bu ülkede “terƶr ƶrgütü propagandası”, “ayaklanmaya teşvik”, “suƧu ve suƧluyu ƶvmek”, “kin ve düşmanlığa tahrik” vb. gerekƧelerle Ƨok sayıda “düşünce suƧlusu” üretilmiş durumdadır. Bir sivil toplum girişimi olan düşünce suƧları davaları veritabanı ƇTL’nin internet sitesinde, 4 Şubat 2016 itibariyle, 84’ü basın-yayın, 13’ü bilişim, 35’i (Ƨoğunlukla Cumhurbaşkanı’na) hakaret, 2’si polis şiddeti ve 12’si toplantı ve gƶsteri yürüyüşleriyle ilişkili hĆ¢len devam etmekte olan tam 146 dava yer alıyor. Bu, veritabanı hazırlayıcılarının erişebildiği, ya da kendilerine bildirilen davalar.
Sayının hergün kabardığını gƶrmek iƧin günlük gazeteleri takip etmek yeter! Anayasa Mahkemesi’nin, AYM’ye 23 Eylül 2012 - 10 Nisan 2015 tarihleri arasında 38 067 bireysel başvuru olması ve bunlardan 4435’inin temel hak ve ƶzgürlüklerin korunması, 4279’unun devletin insan haklarına saygı gƶstermesi, 1565’inin toplantı hak ve ƶzgürlüğü, 462’sinin düşünce, din ve vicdan ƶzgürlüğü, 1083’ünün düşünceyi aƧıklama ve yayma ƶzgürlüğü gibi konumuzu doğrudan ilgilendiren başlıklarla ilişkili olması dahi, bu ülkede son yıllarda düşünce, ifade ve eleştiriyi “suƧ” sayma eğiliminin güçlendiğini gƶsteriyor.
Bu gelişmeye koşut daha sakıncalı bir gelişme ise, bu tip davalara sivil linƧ kampanyalarının eşlik etmesidir. Son ƶrneğini ‘Akademisyenler Bildirgesi’nde gƶrdüğümüz, imzacı akademisyenlerin bir bƶlümünün can güvenliklerini tehlikeye düşüren (imzacı öğretim elemanlarının resimlerinin teşhiri, odalarına düzenlenen saldırılar, kapılarının yakılması, internet üzerinden iletilen tehditler, Sedat Peker’in “kan banyosu” tehdidi” vb.) bu durum, konuyu salt hukuksal bir sorun olmaktan Ƨıkartarak ciddi bir toplumsal kutuplaşmanın alanı kılmaktadır. Eğer bağımsızlığı ve kuvvetler ayrılığı konusundaki duyarlılığında ciddiyse, yargının bertaraf edilmesi konusunda Ƨok ƶnemli bir rol üstlenebileceği bir toplumsal gerilimden sƶz ediyorum.
Yargı kurumu, Ƨoğunlukla “gizli tanık” ya da isimsiz ihbarlara dayanarak hazırlanan emniyet fezlekelerine dayandırılan iddianameleri ciddiye almayarak bu gerilimin düşürülmesinde Ƨok ƶnemli bir işlev üstlenebilir.
Yargı, en azından ‘Akit’ten Kenan Alpay’ın, “‘Trans birey’ diye ortalıkta gezdirilen tiplere bir bakalım. Bir taraftan tiksinti ve nefret duygularını şaha kaldıran diğer taraftan acıma ve Ƨaresizlik hislerini tırmandıran büyük bir felaket tablosu durur karşınızda. Psikolojik yıkım ve aƧmazlarını ileri düzeyde agresif ve cüretkĆ¢r dışavurumlarla kamusal alana taşıyarak bu sapkın karakterlerin tedavi olmasına imkĆ¢n yok. Hemen tamamı travmatik kişiliklere sahip, aile iƧin cinsel şiddete uğramışından tecavüz mağduruna kadar Ƨoğunluğu alkol, uyuşturucu bağımlısı, üst düzeyde intihar eğilimi taşıyan karakterlere tedavi yolunu değil de reklam ve şov kanallarını aƧmanın sebepleri üzerinde durmak lazım,” diyen satırlarına yƶnelik suƧ duyurusunu, yazıyı “düşünce ve ifade ƶzgürlüğü” kapsamında değerlendirerek işleme koymayı reddederken gƶsterdiği esneklik ve “ƶzgürlükten yana” tutumu, benimki ve benzeri davalarda da gƶsterebilmelidir, diyorum.
Bu konuda yargı, ƶrnek teşkil edecek kararlar verebildiğini gƶstermiştir. Ɩrneğin:
‘Evrensel Gazetesi’nin bir haberinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a hakaret gerekƧesiyle başlatılan soruşturmanın, savcılık makamı tarafından, “yorumun eleştirel mahiyette olduğu, şikĆ¢yetƧinin Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı olması nedeni ile eleştirilere diğer insanlar gƶre daha fazla katlaması gerektiği, (...) kullanılan dil ve ifadelerin, provokatif ve kaba olduğu ve belli ifadelerin meşru şekilde saldırgan diye sınıflandırılabileceği varsayılsa bile, bu ifadelerin hĆ¢lihazırda kamuoyunda tartışılan bazı olaylar ve gelişmeler ile ilgili değer yargıları olduğu” gerekƧesiyle kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmesi;
• Yine ‘Evrensel Gazetesi’nin 7 Eylül 2015 tarihli nüshasında yer alan, Birleşik Haziran Hareketi’ne ait “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ve AKP’nin iktidarını sürdürmek iƧin kanlı bir savaş başlatarak halkın iradesini silahlarla, bombayla teslim almaya Ƨalıştığı...” aƧıklaması hakkında Cumhurbaşkanı’na hakaret konulu suƧ duyurusu, Savcı tarafından, “Toplumu ilgilendiren ya da ilgilendirmesi gereken tüm olaylar hakkında, halkı objektif ve gerƧekleri yansıtacak biƧimde aydınlatmak, Ƨeşitli sorunlar üzerinde kamuoyunu düşünmeye Ƨağıracak tarzda tartışmalar aƧmak, onu toplumsal ve siyasal oluşumlar üzerinde doğru ve gerƧeğe uygun bilgilerle donatmak, yƶneticileri eleştirmek, uyarmak ve bu yƶntemlerle denetleme, ayrıca iƧinde yaşadığı toplumun ve tüm insanlığın sorunları konusunda bireyi bilinƧlendirmek durumunda olan basına, bu ƶdevlerini yerine getirirken ihtiyaƧ duyacağı bir kısım haklar tanınmıştır. Bunlar; bilgi edinme, yayma, eleştirme, yorumlama ve eser yaratma haklarıdır,” gerekƧesiyle reddedilmiştir.
• Antalya 10. Sulh Ceza Mahkemesi, ‘Antalya Ɩzgürlükler Derneği’ üyelerine 2012 yılında düzenlenen operasyonda gƶzaltına alınanlarla ilgili basın aƧıklamasında kullanılan “AKP’nin eli kanlı polisleri”, “Katil işkenceci polisler”, “AKP’nin eli kanlı faşist polisleri” gibi ifadelerin suƧ olmadığına, sert eleştiri kapsamına girdiğine hükmetti.
Bu konuda en önemli örneğin, benim davamla da ilişkili Yargıtay kararı olduğunu düşünüyorum. Olayla ilgili gazete haberi şöyle:
“Diyarbakır’da 1 Haziran 2011’de dƶnemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kente gelişi nedeniyle düzenlenen protesto gƶsterilerine katılan N.K. hakkında Toplantı ve Gƶsteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet ettiği iddiasıyla Diyarbakır 8. Ağır Ceza Mahkemesi’nde dava aƧıldı. İddianamede, N.K.’nın, ‘yasadışı gƶsteriye katıldığı, zafer işareti yaparak ƶrgüt lehine propaganda yaptığı, güvenlik güçlerine yoğun bir şekilde taş attığının tespit edildiği’ belirtildi.
Mahkeme, hakkında daha ƶnce katıldığı gƶsteriler nedeniyle de, ‘ƶrgüt üyesi olmamakla birlikte ƶrgüt adına faaliyette bulunmak’ suƧundan dava bulunan N.K.’ya Toplantı ve Gƶsteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet suƧundan ƶnce 10 ay hapis cezası verdi, ardından bu cezayı 5 bin TL para cezasına Ƨevirdi.
Kararın temyiz incelemesini yapan Yargıtay 9. Ceza Dairesi ise 6352 sayılı Yasa ile 31 Aralık 2011’den ƶnce işlenen düşünce ƶzgürlüğüne ilişkin suƧlarda davanın ertelenmesinin ƶngƶrüldüğüne dikkati Ƨekti. Daire, kanunda erteleme kapsamına alınacak suƧlarla ilgili olarak ‘sair düşünce ve kanaat aƧıklama yƶntemleri’ ile işlenmesi şartının arandığına dikkat Ƨekerek şu değerlendirmelerde bulundu:
‘Toplantı ve Gƶsteri Yürüyüşleri Kanunu’nun 33/1. maddesine (toplantı ve yürüyüşe silahla katılmak) uygun olduğu kabul edilen eyleminin mutat ve meşru bir ‘düşünce ve kanaat aƧıklama yƶntemi’ olduğu kabul edildiğinden, sanığa yüklenen suƧun düşünce ve kanaat aƧıklama yƶntemiyle işlendiği ve bu nedenle sanık hakkında aƧılan dava ertelenmelidir.’
Daire bu kararına AİHM’nin Avusturya ve Rusya’ya karşı aƧılan iki davada verdiği kararları emsal gƶsterdi.
Dairenin verdiği bozma kararının ardından dosya yeniden yerel mahkemeye gönderildi. Yerel mahkeme, önceki kararında direnerek dairenin bozma kararına uymadı. Kararda, sanığın elinde taş ile gösteri alanında atmaya hazır bulunmasının kanaat ve düşünce açıklama yöntemiyle bağdaşmayacağı vurgulandı.
Yerel mahkemenin bu kararı üzerine dosya nihai kararı verecek olan Ceza Genel Kurulu’na gƶnderildi. Genel Kurul, yerel mahkemenin kararının bozulmasına karar verdi. Bƶylece elinde taşla gƶsteriye katılan sanığın cezasının ertelenmesi kesinleşti.”
Yargı taş atma edimini “düşünce ve ifade ƶzgürlüğü” ƧerƧevesinde değerlendirebiliyorsa (ki 21. yüzyıl başından bu yana dünyanın Ƨeşitli ülkelerinde gerƧekleşen küreselleşme karşıtı kitlesel gƶsterilerde eylemcilerin maske takması, taş atması vb. durumlar “düşünce ve ifade ƶzgürlüğü” ƧerƧevesinde değerlendirile gelmektedir), benim internet ortamında yüzü ƶrtülü bir eylemci resmini ya da sƶz konusu şiiri paylaşmamı da bu kapsamda değerlendirmelidir.
Nihayetinde, ceza hukuku niyetler, eğilimler değil, eylemlerle ilgilidir.
Aksi, yani mahkemenizin savcı Mehmet Taştan’ın benim sosyal medyadaki paylaşımlar aracılığıyla “kişileri alenen kanunsuz ve suƧ sayılan eylemler yapmaya tahrik ettiği”m iddiasını ciddiye alması durumunda, avukat Kadir Kƶkten’in, müvekkilleri, kapağında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın fotoğrafı ve ‘2 Kasım Pazartesi Türkiye İƧ Savaşı’nın Başlangıcı’ yazısı yer alan 24. sayısı hakkında toplatma ve el koyma kararı verilen Nokta Dergisi’nin Genel Yayın Yƶnetmeni Cevheri Güven ile Sorumlu Yazıişleri Müdürü Murat Ƈapan’ın “Halkı, Türkiye Cumhuriyeti hükümetine karşı silahlı bir isyana tahrik” iddiasıyla tutuklanması üzerine sorduğu soruyu sormak, benim iƧin de hak olur.
ÅžĆ¶yle sormuştu Kadir Kƶkten, “Müvekkiller derginin yanında promosyon olarak el bombası mı dağıtmışlardır?” Ben de soruyorum: Facebook paylaşımımın yanında molotof kokteyli mi dağıttım?
Sizden, düşünce ve ifade özgürlüğünü önemseyen bir karar vermenizi talep ediyorum.

4 Şubat 2016 10:30:46, Ankara.

Yorum Ekle

BLOGGER

|/fa-clock-o/ Başlıklar$type=list-tab$c=5$date=1$au=0$page=1$sn=1

/fa-star-o/ Ɩne Cıkanlar$type=list-tab

/fa-comments/ Yorumlar$type=list-tab$com=0$c=5$src=recent-comments$pages=1

/fa-history/ Arşivden $type=list-tab$source=random-posts$author=0$c=5

/fa-users/ TAKIP ET

Ad

“HOŞGƖRÜDEN EŞİTLİĞE: TÜRKLERLE ERMENİLER ARASINDAKİ GƜƇ İLİŞKİLERİNİ BİR SİVİL HAKLAR MODELİ ARACILIĞIYLA DEĞİŞTİRMEK,1,“KOBANÊ’NİN ‘BİZ’İMLE NE ALƂKƂSI VAR?,1,“NEFRET SUƇLARI” VE “ZEHİRLİ KAN” ÜZERİNE,1,1 MAYIS 2015’DE İSTİKAMET(İMİZ) -2014’TE OLDUĞU GİBİ!- TAKSİM,1,1 MAYIS 2016 DERS(LER)İ,1,1 MAYIS’A GİDERKEN: AKP KADINLAR İƇİN NE YAPTI,1,1 mayis,16,100. YAŞINDA EKİM DEVRİMİ’NİN ANIMSATTIKLARI,1,100’E 1 KALA ERMENİ GERƇEĞİNİN TOPOĞRAFYASI,1,12 eylul,4,12 EYLÜL 2010 SONRASI,1,12 EYLÜL KİME KARŞIYDI?,1,12 EYLÜL YARGILANDI… MI?,1,12 EYLÜL’Ü YARGILAMAK...,1,1915- HRANT VE ADALET,1,1968’İN 50. YILINDA SARI YELEKLİLER,1,2013,1,2014,1,2014 İƇİN 2013’ÜN 1 MAYIS DERSLERİ,1,2015,1,2015 1 MAYIS’INDAN 2016’YA YİNE YENİDEN ISRARLA TAKSİM,1,2016,1,2018,1,2019: YERKÜREDE VE COĞRAFYAMIZDA Ä°ÅžĆ‡Ä° SINIFI(MIZ),1,23 NİSAN BİTTİ ‘KUTLU DOĞUM’ VERELİM,1,24 HAZİRAN SEƇİM(LER)İ VE TAVIR(IMIZ),1,7 HAZİRAN 2015 SEƇİMLERİ’NE DAİR -GEREKƇELİ- TAVRIMIZ,1,7 HAZİRAN’DAN 1 KASIM’A HDP NOTLARI,1,8 mart,3,A-UTOPYA’YA UNUTULMAZ BİR YOLCULUK,1,abd,1,ABD EMPERYALİZMİ VE VENEZÜELLA 2019,1,AƇIK SƖZLÜ OLMAK İYİDİR (7 HAZİRAN SONRASINA DAİR DEĞERLENDİRME),1,ADALET: ANTROPOLOJİK BİR BAKIŞ,1,afis,1,AFRİN (VE SURİYE’N)İN ƖTESİDİR,1,AFRİN (VE SURİYE),1,AKADEMİNİN ƖZGÜRLƜĞƜ İƇİN,1,akademisyen,2,AKADEMİSYEN SORUMLULUĞU,1,AKLIMIZDA TAŞIYORUZ SİZLERİ,1,akp,37,AKP İKTİDARI VE GÜNDELİK HAYATIN İSLƂMİLEŞTİRİLMESİ,1,AKP İSLƂM FAŞİZM ve KADINLAR,1,akp.kriz,1,AKP’NİN ‘KÜLTÜR POLİTİKALARI’?,1,AKP’NİN “DERİN DEVLET”İ,1,AKP’NİN “KINDER KUCHE KIRCHE”Sİ,1,AKP’NİN “MUHAFAZAKƂR”LIĞI NEYE DENK DĆœÅžER,1,AKP’NİN “ORGANİK AYDINLARI” VE HAZİRAN KALKIŞMASI,1,AKP’NİN BAŞKAN”LIĞI,1,AKP’NİN EĞİTİM SİSTEMİ Mİ DEDİNİZ,1,AKP’NİN EĞİTİM SİSTEMİ: MİLLİYETƇİ MANEVİYATƇI VE PİYASACI,1,AKP’NİN EĞİTİM SİSTEMİYLE İMTİHANI,1,AKP’NİN KADINLARA KARŞI SAVAŞI: MADAM GİBİ ƖLMEK,1,AKP’NİN MUHAFAZAKƂRLIĞI İSLƂMCILIĞI NEOLİBERALİZMİ VE KADINLAR,1,aktuel,4,aktüel,3,ALEVƎLİK VE SINIF MÜCADELESİ: KÜLTÜR VE EKONOMİ POLİTİK,1,aleviler,1,amerika,3,ANADOLU’NUN “YA BASTA”SI,1,antropoloji,10,ANTROPOLOJİ: NASIL VE NİƇİN,1,arkeoloji,1,ARSIV,1,ATAERKİ” ÜZERİNE,1,ATAERKİL PAZARLIK BOZULDU,1,AVM’LER,1,AVRUPA BİRLİĞİ: ƇOKKÜLTÜRCÜLƜĞƜN “KRİZİ”,1,aydinlar,9,aydinlar devrimciler,32,AYŞE ƖĞRETMEN “DAVA”SININ ANIMSATTIĞI,1,Barış Bildirimi metni,1,baris,9,basin,3,BAŞKALDIRIDIR MİZAH YA DA HİƇ!,1,BE ZİMAN JƎYAN NA BE,1,BEJDAR’IN TUTSAK ALINAMAYAN ŞİİRLERİ,1,BEKLE BİZİ -YENİDEN- TAKSİM,1,BELLEKLE GELECEĞİN KARŞILAŞMASI,1,bilim,3,BİR “ELEŞTİRİ”YE KISA KENAR NOTLARI,1,BİR “İMKƂNSIZ AŞK” HİKƂYESİ: “AKADEMİ VE ƖZGÜRLÜK,1,BİR “PRAKSİS ANTROPOLOJİSİ” İƇİN,1,BİR AYDIN(LIK) HƂLİ FİKRET BAŞKAYA,1,BİR DAHA ASLA DİYEBİLMEK İƇİN: GƖZALTINDA KAYIPLAR,1,BİR İKTİDAR (YENİDEN-)ÜRETME ARACI OLARAK MOBBİNG[*],1,BİR İKTİDAR ARACI OLARAK KORKU,1,BİR KEZ DAHA “TERƖR” MÜ,1,BİR KİMLİK SİYASETİ OLARAK MİLLİYETƇİLİK VE IRKƇILIK,1,BİR MİLAT: REFERANDUM VE SONRASI,1,BİYOLOJİ KADER Mİ? ya da “FITRAT”A DAİR,1,BİZİM DELİLERİMİZ,1,BM DB VE IMF’NIN DILINDE KADIN YOKSULLUĞU,1,bƶlge,3,BU 12 EYLÜL REJİMİ… BURADAN ƇIKIŞ YOK,1,BU NE ŞİDDET BU CELƂL? (YA DA “GULYABANİ” KİM),1,BUGÜN ADNAN YÜCEL KONUŞACAĞIZ,1,CELLATLARIN DƖKTÜKLERİ KAN,1,cevre,15,CHARLIE HEBDO’YA SALDIRI TE’VİLLERİ VE TAVRIMIZ,1,chd,1,cinayetler,13,CUJUS REGIO EJUS RELIGIO,1,CUMHURBAŞKANLIĞI SİSTEMİ VEYA BU KADAR YETKİYİ BABANIZA VERİR MİYDİNİZ,1,Ƈile'nin Antropolojisi: Bir Anı Bir Gƶzlem ve Bir Tahlil Girişimi,1,ƇOCUKLAR ƖLMESİN DEMEK TERƖR SUƇU MU,1,ƇOCUKLARININ ETİYLE BESLENEN ÜLKE,1,ƇƖZÜMÜN SOSYO-EKONOMİK YANI,1,DAĞLAR ERİRSE – ZEVEBƂN,1,DAİMA YAŞAYACAKTIR İSMİYLE MÜSEMMA YAŞAR KEMAL,1,DARBE GİRİŞİMİ VE SONRASI,1,dava,13,davalar,1,DELİ DUMRUL’UN “KENTSEL DƖNĆœÅžĆœM”Ü ya da YOLSUZLUK RANTIN İKİZ KARDEŞİDİR,1,DEMİRİN TUNCUNA İNSANIN...,1,demokrasi,4,DEMOKRATİKLEŞ-ME PAKETİ,1,dersim,2,devlet,12,DEVLETİN ERKEKLERİ YA DA KADINA ŞİDDET NASIL ƖNLENMEZ,1,DEVLETİN KÜRTAJI: ROBOSKƎ,1,DEVLETLƛLAR,1,devrim,11,DİĞERLERİ VE KENT HAKLARI…[*],1,dinler,7,DİNLER İSLƂM VE KADIN BEDENİ,1,dinleti,1,DİRENEN DAMAR[*] ƇƜRÜMEYEN,1,direnis,3,dunya,6,dünya,63,düsünce ƶzgürlügü,2,EGEMENLERİN “PYRRHUS ZAFERİ”: F-TİPİ,1,egitim,12,EKİM DEVRİMİ SOSYALİZM KADINLARIN KURTULUŞU,1,ekoloji,10,ekonomi,7,elestiri,1,ELEŞTİRİ HAYATTIR; YAŞATIR,1,emek,19,emekciler,3,EMEKƇİLER İŞSİZLER YOKSULLAR NEREDE,1,emperyalizm,9,EMPERYALİZM- T. “C” VE AFRİN,1,enternasyonalizm,1,ENTERNASYONALİZM ÜZERİNE NOTLAR,1,ERCAN BİNAY’DAN (BAFRA T TİPİ) MEKTUP VAR: ABDULLAH KALAY’A ƖZGÜRLÜK,1,ermeniler,4,ESKİ(MEYEN)/ YENİ TÜRKİYE”DE BARIŞ (MI),1,etnoloji,2,EVET ƇIKSA DA “HAYIR”,1,EVLAT YOLDAŞ,1,fasizm,7,FAŞİZM VE KADINLAR,1,felsefe,2,feminist,1,FİDEL İƇİN SANCAĞI YARIYA İNDİRMEYİN DAHA DA YÜKSELTİN,1,FRIEDRICH ENGELS VE AİLENİN,1,genclik,3,GERƇEKTEN DE NEDİR TERƖR,1,GƖBEKLİTEPE BİZE NEYİ ANLATIYOR,1,güncel,9,gündem,12,GÜNDEM’E DÜNE VE BUGÜNE DAİR,1,HAFIZASINI YİTİRMEYEN “DERSİM’E AĞIT,1,hakkinda,1,HƂL ÜLKEYİ KUTUPLAŞTIRIYOR,1,HƂL VE GİDİŞ(İMİZ),1,HANGİMİZ ƖZGÜRÜZ Kİ,1,hareketler,2,Hasta Tutsak Abdullah Kalay 2. Heyet Raporuna Rağmen Tahliye Edilmiyor!‏‏,1,HAVADIR SUDUR ATEŞTİR YANİ HAYATTIR GRUP YORUM,1,hayat,1,HER GÜN DƖRT Ä°ÅžĆ‡Ä° BEŞ KADIN,1,HER KƖYDE BİR “KƖPEK” VARDIR,1,HİƇLEŞTİRİLME KAYGISINDAN ƖFKEYE SARI YELEKLİLER,1,HRANT,1,hrant dink,4,hrant dink'in katline 2015 perspektifinden bakmak,1,hukuk adalet,35,IŞILTILI VE “TEHLİKELİ” BİR KADIN: SUAT DERVİŞ,1,IŞİD VE İSLƂMCI “FEMİNİSTLER”,1,ibrahim kaypakkaya,1,İFADE ƖZGÜR(LƜĞƜ) MÜ,1,İFADE ƖZGÜRLƜĞƜ VAZGEƇİLEMEZ ƖNCELİKLİ DEĞERDİR,1,iktidar,10,iletisim,2,inanc,7,insan haklari,1,isci-sendika,12,islam,14,islam.ortadogu,1,İSLƂMCI-MUHAFAZAKƂRIN ZİHİN HARİTASINDA BİR GEZİNTİ: “NASIL BİR KADIN(LIK),1,İSTANBUL SEƇİMİ - BİR DEĞERLENDİRME,1,isyan,15,Ä°ÅžĆ‡Ä° SINIFI 2017 1 MAYIS(’IMIZ) VE KATLİAMIN 40. YILINDA TAKSİM,1,Ä°ÅžĆ‡Ä° SINIFININ KADINLAŞMASI,1,İTİRAZ VE ELEŞTİRİ “HAZIROL”DA DURMAZ,1,İYİ Kİ YAŞADILAR İYİ Kİ YAZDILAR,1,KADIN(LAR) VE DEVRİM(LER),1,KADINLAR KAPİTALİZM FAŞİZM VE AKP,1,KADINLAR GERƇEKTEN DE “SINIFLAR-ÜSTÜ” MÜ,1,KADINLAR İƇİN OLABİLECEK EN KƖTÜ ALAŞIMIN ORTASINDAYIZ,1,KADINLARA KENTLERE GECELERE DAİR,1,KADINLARIN KURTULUŞU: MARKSİZM’SİZ OLUR MU,1,kadin,64,kadinlar,11,KALBİM(İZ) CİZRE’DEDİR,1,kapitalizm,26,KAPİTALİZM KÜLTÜR DİRENİŞ,1,KAPİTALİZMİN KENDİNİ İMHASI: NEOLİBERALİZM,1,kart,1,katlamlar,1,katliamlar,8,KELLE FIYATINA HÜRRIYET ESIRLIK BEDAVA,1,KENTİ (YOKSULLARINDAN) TEMİZLEMEK,1,KEŞFEDİLMEMİŞ GELECEĞİN BİƇİMLENMESİ İƇİNDİ SAMİR AMİN,1,kitap,35,KOBANÊ BİZİMDİR BİZ KOBANÊ’YİZ,1,KOLEKTİF BİR DEVLET CİNAYETİ: HRANT DİNK,1,komünizm,6,kriz,57,KRİZ SAVAŞ VE Ä°ÅžĆ‡Ä° SINIFI ÜZERİNE GƖRĆœÅžLER,1,KRİZDEN İNSAN MANZARALARI[*],1,KÜLTÜR “YERLİ VE MİLLİ” MİDİR?YA DA NEDİR,1,kültür sanat,30,KÜRESEL KÜLTÜR” MÜ,1,kürt sorunu,1,laiklik,1,LAİKLİK Mİ HANGİSİ,1,latin amerika,13,LATİN AMERİKA: SAĞIN GERİ DƖNĆœÅžĆœ - 1/ BREZİLYA ƖRNEĞİ,1,LATİN AMERİKA: SAĞIN GERİ DƖNĆœÅžĆœ-2/ PARAGUAY: “TEKNİK DARBE,1,LATİN AMERİKA’DA BARIŞ SÜREƇLERİ,1,LATİN AMERİKA’DAN “BARIŞ SÜREƇLERİ”: EL SALVADOR ƖRNEĞİ,1,LATİN AMERİKA’NIN DESAPARECIDO’LARI,1,leninizm,4,LÜZUM” ÜZERE: BİR KEZ DAHA İSTANBUL SEƇİMİ,1,MAĞLUP MU DENİR ŞİMDİ ONLARA?,1,MARKSİST-LENİNİST ROMAN YAZARI : VEDAT TÜRKALİ,1,marksizm,6,MARKSİZM + V. İ. LENİN = EKİM DEVRİMİ (NOTLARI),1,MARKSİZM AİLE AŞK CİNSELLİK ÜZERİNE SƖYLEŞİ,1,MARKSİZM VE KADIN ÜZERİNE,1,Marksizm ve Kadın: Emek Aşk Aile,3,MARKSİZM VE KADINLARIN KURTULUŞU,1,MARX’IN DĆœÅžĆœNCE DÜNYASINA BİR SEYAHAT: ETNOLOJİ DEFTERLERİ,1,MARX’TAN ƖĞRENEN BİR ƇUKUROVALI: OKTAY ETİMAN,1,MASKELİ FAŞİZM: “POPÜLİST AŞIRI SAĞ,1,medya,1,MEVTAYI İYİ BİLMEZDİK,1,milliyetci,2,mizah,2,MURAT’IN DĆœÅžĆœ LAMBORGHİNİLER VE DÜNYAYI DEĞİŞTİREBİLMEK,1,mücadele,17,MÜCADELE BOYU BİR YAŞAM: SCHAFIK JORGE HANDAL,1,MÜCADELEYE DEVAM”[1] “BU DAHA BAŞLANGIƇ,1,NE OLDU O “İMTİYAZSIZ SINIFSIZ KAYNAŞMIŞ KİTLE”YE,1,NEO-FAŞİZM(LER) “FEMİNİST” Mİ,1,NEO-LİBERAL TÜRKİYE’DE MUHAFAZAKƂRLAŞMA/ DĆœÅžKÜNLEŞME DİYALEKTİĞİ,1,NEO-LİBERAL TÜRKİYE’NİN “EN ALTTAKİLER”İ: Ä°ÅžĆ‡Ä° SINIFI KÜRTLEŞİRKEN,1,neoliberal,12,newroz,1,NİCE ONYILLARA ‘YENİKAPI’LI YOLDAŞLAR,1,O GÜN BU ÜLKEDE. O GÜN O ALANDA,1,OĞLUM(UZ) ƖLÜMSÜZDÜR,1,ohal,4,OKTAY AĞABEY(İMİZ,1,ONLAR ƇALIP ƇIRPTIKƇA BİZ YOKSULLAŞIYORUZ,1,ORƇUN,1,ortadogu,10,ORTADOĞU’DA BİR KARABASAN: IŞİD,1,OSMANLI’YI “İHYA” ETMEK: AKP’NİN TƖRENLERİ,1,OTUZƜƇ KOR DĆœÅžTÜ YÜREĞİMİZE…,1,ƖFKELENİNCE ƇOK GÜZEL OLUYORSUN TÜRKİYE,1,ƖFORİNİN ORTASINDA,1,ƖĞRETTİKLERİ HATIRLATTIKLARIYLA GREİF DİRENİŞİ,1,ƖLÜMSÜZ ABİ(MİZ) OKTAY ETİMAN,1,ƖRGÜTLÜ MÜCADELE ETİĞİ VE SOSYALİST DEMOKRAS,1,ƶteki,29,ƖZEL MÜLKİYETİN DEVLETİN KƖKENİ ÜZERİNE,1,ƖZERKLİKƇİ ANAYASA SONRASINDA BOLİVYA DERSLERİ,1,ƖZGECAN’IN KATLİNİN AKP’YLE NE İLGİSİ VAR,1,ƶzgeƧmis,1,ƶzgürlük,5,panel,3,PARANOYA VE MEGALOMANİNİN (“YENİ”) REJİMİ,1,PARİS KATLİAMI “BARIŞ SÜRECİ” VE HESAPLAŞMA,1,politika,13,POPÜLER KÜLTÜRE ELEŞTİREL BAKIŞLAR - KISA BİR TARİHƇE,1,postmodernizm,1,protesto,2,RECEP’İN TÜRKÜ(/ŞİİR)LERİ,1,referandum,3,rejim,1,roboski,1,ROBOSKİ’NİN KANAYAN KARANFİLİ,1,rƶportaj,12,SAHİ “VESAYET (REJİMİ)” KALKTI MI,1,SAHİCİ OLMAK,1,savas,4,savas-baris,1,SAVAŞ ŞIDDET ÜZERINE EKONOMI-POLITIK VE ANTROPOLOJIK NOTLAR,1,SAYGI VE HAYRANLIKLA ƇHD GENEL KURULU’NA,1,secim,18,secimler,4,seƧim,5,SEƇİMLERİN SONRASINDA,1,seminer,1,sempozyum,1,SEN ƇƜRÜMENİN RESMİNİ ƇİZEBİLİR MİSİN ABİDİN?YA DA MEMLEKETTEN EĞİTİM MANZARALARI,1,SEN MİSİN “BARIŞ” DİYEN,1,sibel ƶzbudun,1,sinifsal bakis,11,SİVAS KATLİAMI O GÜN ORADA BİTMEDİ,1,siyonizm,4,SİYONİZM ANTİ-SEMİTİZM VE BİR “MUGALATA” ÜZERİNE,1,SOMA “SON” OLSUN; AMA DEĞİL,1,sosyal bilimler,4,SOSYAL BİLİMLER: BİR ŞEY YAPMALI,1,sosyalizm,14,SOYKIRIM ÜZERİNE RESMƎ SƖYLEMLER ya da T.C. SOYKIRIMI NEDEN TANIMALIDIR,1,SOYKIRIMA TANIKLIK(LAR),1,soykirim,2,sƶylesi,1,sƶyleşi,2,SƖYLEŞİ: OKURYAZARLIK ÜZERİNE,1,suriye,2,SURUƇ’UN İŞARET ETTİĞİ,1,SUSMA SUSTUKƇA SIRA SANA MUTLAKA GELECEK,1,SUSMA! SUSTUKƇA SIRA SANA GELECEK,1,SUYUN DELİ DUMRULLARI: ƖZELLEŞTİRMELER,1,SÜREKLİLEŞTİRİLEN OHAL VE,1,ŞİDDET Mİ MEŞRUİYET YİTİMİ Mİ,1,ŞİDDET NEDEN KAPİTALİZMİN “OLMAZSA OLMAZI”DIR,1,taksim,3,tanitim,13,TANTALOS’U YARATMAK,1,tarih,19,tck,2,tck301,1,teknoloji,1,temel demirer,17,tercüme,2,terƶr,1,TIMEO HOMINEM UNIUS LIBRI/ TEK KİTAPLI İNSANDAN KORKARIM,1,TOTALİTARYANİZMİ SOKAKTA ALT EDEBİLMEK,1,TOTALİTERLEŞMEYE İHVAN’LAŞMAYA KARŞI,1,TƖREN ULUS-DEVLET İKTİDAR[*],1,Turkey a Beauty When Angry,1,tüketim,1,Türk Akademiası: GerƧekten kadınlar iƧin Bir Cennet mi,1,TÜRK HALKI BARIÅžĆ‡I MI,1,TÜRK(İYE) İSLƂMI’NDA KADIN OLMAK,1,türkiye,85,ULAŞ ULAŞ’TIR,1,UNUTMAYACAĞIZ UNUTTURMAYACAĞIZ: ŞAHİT OL ANKARA GARI,1,UNUTULMAMASI GEREKENLER,1,üniversite,6,ÜNİVERSİTEYİ ƖLDÜRMENİN SEKİZ YOLU (YA DA ÜNİVERSİTE PİYASAYA NASIL ENTEGRE OLUR,1,VAHŞETİN ALTERNATİFİ VAR ELBETTE,1,VAR OLANDAN KOPMAK İƇİN YEREL SEƇİM VE SORU(N)LARI,1,VENEZÜELLA VE EMPERYALİZM KONUSU,1,VESAYET REJİMİ” ƖLDÜ YAŞASIN “İLERİ DEMOKRASİ,1,video,26,VURUN “ƖTEKİ”NE,1,YA SEV YA TERKET: BİR BİAT ARACI OLARAK MOBBİNG,1,YA SOSYALİZM YA BARBARLIK,1,YANIT: OLAN VE GELEN[*],1,YARGI BAĞIMSIZLIĞI” MI DEDİNİZ,1,yasam,22,YENİ TOPLUMSAL HAREKETLER NE KADAR “YENİ”,1,yeni yil,2,YENİ YƖK YASA TASLAĞI ÜZERİNE: PİYASA ÜNİVERSİTEYİ YUTARKEN,1,YENİDEN HAYKIRABİLMEK: “YERİMİZ MUTFAK DEĞİL DÜNYA,1,YERELİ BİRLİKTE YƖNETMEK - NASIL BİR DÜNYA İSTİYORSAK ƖYLE BİR YEREL YƖNETİM,1,YILDIZLARIN GÜNCESİNİ TUTAN ADAM: CENGİZ GÜNDOĞDU,1,yƶk,3,yƶnetim,1,YÜREĞİMİZDE,1,ZAPATİSTALARIN 33. YILI: BİR DEĞERLENDİRME,1,ZEYTİNLİĞİ ZİNDAN YAPAN SİSTEMATİK ZULME DİRENENLER,1,ZİNDAN(LAR)IN TÜRKƇESİ,1,ZORUNLU BİR AƇIKLAMA (II)… VE BİR EKLEME,1,
ltr
item
sibelšŸ‚Ć¶zbudun: SİBEL ƖZBUDUN SAVUNMASI
SİBEL ƖZBUDUN SAVUNMASI
sibelšŸ‚Ć¶zbudun
https://sibelozbudun.blogspot.com/2016/03/sibel-ozbudun-savunmasi.html
https://sibelozbudun.blogspot.com/
https://sibelozbudun.blogspot.com/
https://sibelozbudun.blogspot.com/2016/03/sibel-ozbudun-savunmasi.html
true
1739006321341950428
UTF-8
Loaded All Posts Not found any posts Diger daha fazla Yanıtla Cancel reply Sil Ana Sayfa Sayfa Posta Hepsini Gör BUNA BENZER Etiket Arsiv Ara Bütün Yayinlar İsteğiniz gönderi bulunamadı Ana Sayfaya Dön Sunday Monday Tuesday Wednesday Thursday Friday Saturday Paz Pts Sal Car Per Cum Cmt January February March April May June July August September October November December Oca Sub Mar Nis May Haz Tem Agu Eyl Eki Kas Ara simdi 1 dakika önce $$1$$ minutes ago 1 saat önce $$1$$ hours ago dün $$1$$ days ago $$1$$ weeks ago more than 5 weeks ago Followers Follow THIS CONTENT IS PREMIUM Please share to unlock Copy All Code Select All Code All codes were copied to your clipboard Can not copy the codes / texts, please press [CTRL]+[C] (or CMD+C with Mac) to copy